Netflix dizisi Emily In Paris’in tanıtım fragmanı yayınlandı.
18 yorum abidin77 01 Eylül 2020 19:41
Lily Collins’in başrolünde olduğu, Sex and the City’in yaratıcısı Darren Star’ın yaklaşan romantik komedisi Emily In Paris, 2 Ekim’de Netflix ekranlarında olacak.
2018’in Eylül ayında dizinin Paramount Network’te yayınlanacağı ile ilgili haberi almıştık. Bu senenin Temmuz ayında ise dizinin Netflix’e geçtiği ile ilgili haber geldi.
Emily In Paris, 20’li yaşlarındaki Şikago’lu hırslı pazarlama yöneticisi Emily Cooper’ı (Collins) merkezine alan bir dizi. Emily’nin şirketi Fransız lüks pazarlama şirketini satın aldığında Emily, beklenmedik bir şekilde hayalini kurduğu iş için Paris’e gider. Şirketin sosyal medya stratejisini yenilemekle görevlendirilen Emily’nin Paris’teki hayatı baş döndürücü maceralarla ve sürpriz zorluklarla doludur. Bir yandan meslektaşlarının sevgisini kazanmaya çalışırken bir yandan da yeni arkadaşlar edinir ve yeni aşk maceralarına atılır.
Ashley Park, Philippine Leroy Beaulieu, Lucas Bravo, Samuel Arnold, Camille Razat ve Bruno Gouery, dizinin yardımcı oyuncuları. Kate Walsh, William Abadie ve Arnaud Viard, tekrar eden rollerle dizide görünecek diğer isimler.
Lily Collins, dizinin yapımcılarından.
Türkçe altyazılı tanıtım fragmanı
Diziyle ilgili çıkan tüm haberlere şuradan ulaşabilirsiniz.
yorumlar
Ben de bir tek The Mortal Instruments: City of Bones’da izledim kendisini ama nedense severim. Sempatik geliyor. Bakarım buna artık.
love rosie de çok sevimli bir film idi öneririm abidin. to the bone da anoreksiya ile ilgili fena olmayan bir film. bir de stuck in love diye filmi varmış. yüksek puanlı ve güzel yorumlu ona da bakacağım.
@ozgun14 Olduğu işleri izlemek istiyordum aslında, fırsat olmadı. Teşekkürler, bakacağım ilk fırsatta.
Lily Collins doğru seçim olmuş. Onun ve bölümlerin yarım saat civarı sürmesinin de etkisiyle geçti rahat.
Kültür dersi gibi ilerliyor hatta. Fransa’da yaşayan bir Amerikalı üzerinden gidiyorlar, bazı göndermeler zevkli de oluyor. Fransızlar aşağı yukarı gözümdeki gibi aktarılıyor. Gerçi daha giriş yaptılar, devamı için de planları vardır.
– Fransızların aksine Çinliler gibi arkadan kötü konuşmayı seven halkımızın Amerikalıların aksine tam da Fransızlar gibi yaşamak için çalışması diye bir gerçek var.
* Takipçi artışını nereye bağlayacak diye düşünüyordum. Ucundan bağladılar gibi. Hem şirkete hem de kendisine yardımı oldu sayılır ama bunun gidişatı bir noktada sosyal medya lincine yol açar herhalde.
Elbet bir sorun çıkacak.
* Bir yıllığına Paris’e gideceği belli olduğunda uzun mesafenin bir noktada sonlanacağını tahmin etmiştim. İki bölüm sürdü. Alt komşuyu da yavaştan oyuna sokuyorlar zaten.
Mindy’nin varlığı fena olmamakla birlikte dolgu olarak geliyor bu arada.
burada da vardı. Bittiği yer ile Emily bundan sonra ne yapacak merak ettirdi.
Sanırım
Tatlı bir iş olmuş. Çerezlik dizi arayanlar, Gossip Girl sevenler (dizide de adı geçti) diziyi oldukça sevecektir.
Euro 9.11 ama insana Paris’e gitme hissi uyandırıyor
açık bitti yani tam başlayacaktım şimdi. mini sandıydım.
@ozgun14 Hikaye devam edecek şekilde bitti ama izle, eğlenirsin. Zaten 25 dakika falan sürüyor bölümler. 4 saatte bitirirsin.
Bu tarz işleri fazlaca tüketen biri olarak gerçekten doydum. Ama gel gör ki “meh, 1 bölümüne bakayım bakayım” diye açıp 4 bölümü hemen bitirmiş bulundum. Magnifique!
Euro düşse, korona bitse ve Paris seyahatime check’imi atsam… Görebilecek miyim o günleri acaba?
yok artık yani. bu kısımlar olmasa daha iyi olurdu. patron draması klişesi yeterdi başlangıç için. eğlenceliydi de o sahneler.
fransızlar genel olarak soğuk insanlar ama turistlere karşı bu kadar kaba değiller bence. ha belki kalıcı gittin mi davranışları değişiyordur onu bilemem. fransızlar fransızca bilinmemesinden nefret eder klişesi eskisi kadar gerçeği yansıtmıyor bence turistik manada.
emily çok tatlı olduğu için sonunu görürüm ama gittikçe pembesini artıracaklar can sıkacaklar gibi duruyor. iş hayatına çeki düzen verirlerken özel hayatını tepe taklak edecekler sanki.
bir gabriel daha soksunlar diziye emily için bu iş burada çözülsün.
ilk sezonu bitirdim ama malum üçgen yüzünden keyif almaktan çok göz devirdim. imdb ye bakıp da younger ve sex and the city isimlerini görünce taşlar yerli yerine oturdu. ilk sezonlar younger da böyle izlettiydi ama sonra boka sardıydı. bundan da fazlasını beklemiyorum o yüzden. ulusal seviyesinde vasat bir dizi. lily için izledim lily en güzel yanıydı. iptal olmazsa bir sezon daha izlerim.
İlk Sezonun ardından
Nerdeyse bir oturuşta bitirdim hafta sonu, sıkmayan kısa bölümleri, sempatik ana karakterin de etkisi ile oldukça güzel bir romantik komedi olmuş. Aşıklar şehri Paris’te aşk etrafında dans ederken yerel halka karışmanın zorlukları da oldukça başarılı anlatılmış. Lily Collins’in ünlü şarkıcı Phil Collins’ın kızı olduğunu da dizi sonrası öğrendim, gayet de başarılı buldum, umarım daha çok yapımda izleme fırsatı buluruz.
Fransa’daki eleştirmenler gömmüş tabii diziyi.
Halkımız da pek sevmiş. Hala Top 10’de birinci.
Ben de bayıla bayıla izledim ama özellikle 2020’de çok sıkıntılı bir zihniyet olduğunu bilmek gerekiyor. Ya bu bir tür, edebiyatta chick-lit diyorlar, sinemada-tv’de karşılığı ne bilmiyorum. Bir ara feminist olmaya çalıştı ama eline yüzüne bulaştırdı. Bu tarzın ruhuna aykırı çünkü. Daha baştan Amerikan-Fransız kültür çatışması diye yola çıkıyor, orada bile sakatlık var. Fransızlar şöyledir, Almanlar böyledir diye genelleme yaptıkları an ciddiyetini kaybetti zaten. İzlediğim şey yanlış, kafa yapıları leş diye bilip sadece eğlenmeye bakmak lazım.
S01E01
Bu tarz dizileri severim, başlamadan önce ne vaat ettilerse karşınıza o geliyor. Yine de konu olarak bu kadar ucuz bir şey olmasaymış da olurmuş. Fransızların kibirlerini yenme hikayelerinin de pek hayranı değilim. Neyse zaten manzara için buradayım.
Son birkaç yıldır neden bu kadar hayranı var diye merak ettiğim Lily Collins’i de ilk kez izlemiş oldum.
Fragmanın yarısında çıkmıştım. Nispeten olumlu yorumlar gelince şans vermek istedim. İlk bölüm gözüme o kadar battı ki artık devam edemem derken ikinci bölümün nasıl geçtiğini anlamadan diğer bölümlerini de hızlıca izleyip ilk sezonu nihayete erdirdim.
Mantık hatalarını kafaya takmadan izlerseniz keyif alırsınız. Sonuçta haddini bilen bir yapım. Succession olmak gibi bir derdi yok. Kendini çok ciddiye de almıyor. Güzel Paris sokakları ve mekanlarını hoş Fransızca şarkılarla süsleyince fena olmayan bir şey ortaya çıkmış.
* Gossip Girl’den bahsetmeleri hoştu ama araya en okkalısından spoiler da sıkıştırdılar. Bayağı bilindik hale gelen bir durum olsa bile yine de bu kadarını patadanak ortalığa dökmesek daha iyiydi sanki.
*
Yalnız canım sen de Kuğu Gölü’nü niye gömüverdin hemen öyle? Ayıp.
S01E05
5 bölüm iyi gelmişim. İlk bölüm sonrası bu tarz dizileri severim, başlamadan önce ne vaat ettilerse karşınıza o geliyor, yazdım ama hepsini geri alıyorum. Rezalet bir dizi olmuş, çok nadir sezonu bitirmeden dizi bırakırım ama bu kafayı daha fazla izlemek istemiyorum. Kendini iyi hisset dizilerden biridir diyordum ama orası benim hatam. Çok sevdiğim kendini iyi hisset türünün yanına bile yaklaşamaz şu dizi. Fransızlar şöyle, Amerikalılar şöyle, Emily’nin saçma sapan söyledikleri popülist bu kadar içi boş klişeye dayanamadım artık. Dizinin izleme listelerinde üst sıralarda olacağına da eminim, yılın kötüleri listesinde hatırlarım bu diziyi. Neyse yeterince gömdüm sanırım, izleyenlere kolay gelsin