b5media’dan dizilere blog
b5media vipfanclubs ile ortaklaşa bir çok dizi için blog açmış. bunlar kanallardan bağımsız olarak, oyuncular, dizi, yapılan röportajlar, imza günleri gibi pek faydalı haberler içeriyorlar. mutlaka gezin.
b5media vipfanclubs ile ortaklaşa bir çok dizi için blog açmış. bunlar kanallardan bağımsız olarak, oyuncular, dizi, yapılan röportajlar, imza günleri gibi pek faydalı haberler içeriyorlar. mutlaka gezin.
ABC‘nin “lostsonrasıbenzerpopülistdizi” furyasına takılmış ancak hayatına devam edememiş dizi invasion‘ın iptalinden sonra, invasion’da bir şerifi canlandıran William Fichtner, ilk sezonuyla çok ilgi toplamış olan prison break‘in, 2.sezonunda bir rol kaptı. William Fichtner’in karakteri, ilk sezonu hapisaneden kaçmaya çalışmakla geçen dizide, Michael Scofield ve Lincoln Burrows’un peşine düşecek. Peşine düşülecek bir durum varsa, bu da sezon finalindeki zor durumdan kurtulacakları anlamına geliyor. Bekleyelim, ve görelim. devamı
Big Love, HBO‘nun yaz dizisi. Mormon inanışına göre bir ailede büyütülmüş olan Bill’in 3 eşi ve düzineye yakın çocuğu ile 3 yanyana evde yaşamalarını konu alıyor. Babasının rahatsızlanması ve ailenin şimdilik en önemli projesi olan Yapı Malzemeleri dükkanının açılışı, en ehemmiyetli mevzular gibi duruyor.
hurley’nin ‘the long con’ bölümünde müsveddesini bulduğu, sawyer’ın okuyamadan jack’e kaptırdığı (alıp yaktı) daha önce de çıkacağını duyurduğumuz bad twins kitabının gerçek yazarının Lawrence Shames olduğu iddia edilmiş.
hyperion books tarafından yayınlamış olan kitabın yazarı gary troup (anagramı putagory – araf, yani islam inancına göre cennet ile cehennem arasındaki yer) olarak geçiyordu. hyperion’un açıklamasına göre troup kitabı yazıp yayınevine teslim etmiş, malum uçağa binmiş ve hala kayıp.
“Kurtlar Vadisi’ne misilleme” başlığıyla Vatan Gazetesi‘nde çıkan haberegöre; ABD’de ABC,Türkiye’de Digiturk kanallarında yayınlanan Commander in Chief dizisinin bir bölümünde İstanbul’da yaşanan bir rehine kriziyle konu edinilerek “Türkiye, Başbakan ve onun askerle olan ilişkisi küçük düşürücü bir üslupla eleştiriliyor.”muş.
buda benzeri dizilerin, ABD’deki neo con’lara işkenceyi meşrulaştırmak için temel oluşturduğuyla ilgili Ruşen Çakır yazısı.
24 en başından itibaren yine bizlerle. atv ekranlarında pazar 00:00 da geçtiğimiz hafta yayınlanmaya başlandı. atv yeni sitesine bölüm özeti bile koymuş.
yine pazar 10:00 cnbc-e’den 4. sezonunu izlediğimiz diziden bir saat sonra yıllar önce olmuş olanları seyretmek ilginç. belirteyim dizi elbette Türkçe seslendirmeli.
ocak’tan beri, tiglon firmasının lost‘un 1. sezon dvdsini çıkaracağı konuşuluyordu. ancak bir türlü çıkamayan dvd, sonunda güzel haberlerle bizi sevindiriyor. lost 1.sezon dvd’si, türkçe altyazı desteği ile birlikte, 22 haziran’da satışa sunuluyor. 5 disk’ten oluşan dvd, 16/9 formatında. dvd ile ilgili daha detalı bilgi için, tiglon; satın almak için ise, ideefixe iyi birer kaynak olabilir. darısı sezon 2’nin başına.
[dvd’nin çıkış tarihine dikkatinizi çekmek istiyorum!] devamı
aldığımız duyumlara göre 24‘ün 6. sezonunun bir kısmı New York’ta çekilecekmiş. Hiçbir senaryo detayının yer almadığı dedikoduda, Jack’in 6 senedir ilk defa Los angeles dışında bir şehri kurtaracağı konuşuluyormuş.
Bunu duyunca, 5. sezonun sonundaki Çin hikayesinin bizim göremeyeceğimiz bir şekilde kapanmasından korkuyor insan. Umarız öyle bir şey olmaz!
yaz dizilerine karşı olan önyargımı, son zamanlardaki weeds ve the 4400 gibi yaz ürünleri sayesinde yitirmeye başlamıştım ki, tam o sırada, windfall çıktı karşıma.
öncelikle konumuz, bir grup hayatından mutsuz, sorunlu insanın, ortak bir loto alımı sonucu 358 milyon dolar kazanmaları üzerine. her birine 20 şer milyon düşen bu insanların, dizi boyunca, her fırsatta hayatlarının ne kadar kötü olduğunu vurgulamaya çalışmış yapımcı Laurie McCarthy. Çarpık ilişkiler, aile problemleri, kara geçmişler ve sorumluluk altında ezilen insan dolu bu dizi. Ve 20 şer milyon dolar kazanınca, tabiki de beklenen pembe hayat çıkmıyor karşılarına. Paranın kötü yüzü ile değişen davranışlar, hayatlarını nasıl etikleyecek acaba? ise yapımcının bize sordurtmak istediği, ve bizi yakalayacağını umduğu öğe.
Türkiye’de yaşayan dizi fanatikleri için kuşkusuz ki en ürkütücü durum, Amerika’da yayınlanan biricik dizilerimize bir an önce kavuşamamak, onları bir an önce izleyemeden 22dakika‘ya yazılmış, o dizileri seyretmiş “şanslı” yazarların güzide yazılarıyla karşılaşmak olmalıdır. Bu tahammül edilemez bir durumdur. Diziler yayınlanır yayınlanmaz ilk önce bizim sabit disklerimizde yerlerini almalıdırlar.
Evet. Bunun bir yolu var. Fakat birazcık tuzlu.
Usenet‘ten bahsediyoruz. Usenet temeli 1979’lara dayanan, temelinde “tartışma platformu” fikri yatan bir ortam. Fakat zaman ve teknoloji ilerledikçe, “Binary group“ların yaygınlaşması ile Usenet forumları adeta bir dosya paylaşım ortamına dönüştü. Günümüzde bir çok diziyi, filmi, mp3’ü, bilgisayar programını ve şu anda saymadığımız sayısız kategoriye girebilecek dosyayı bir Usenet servis sağlayıcısına abone olarak hiç sıra beklemeden, çok yüksek hızlarda bilgisayarınıza indirebiliyorsunuz.
eminim tüm lost severleri, kafalarında diziye dair bir kaç teori vardır. e lost severleri ve kafalarının da onlarla doğru orantıda olduğunu düşünürsek, bir kaç milyon lost teorisi dolaşıyor olmalı ortalarda. sürekli farklı yerlerde karşılaştığımız bu teoriler, sonunda bir sitede toplanmış. lost-theories, bize tüm bu teorileri derli toplu inceleme imkanı sunuyor. ayrıca kendi teorilerimizi de yayınlayabiliyoruz. sizin düşüncelerinizin, lost’un çözümü olduğuna inanıyorsanız, sizi lost-theories‘e alalım.
tv.com haberine göre susan 3. sezonda yeni bir aşka yelken açacakmış. bu karakter 6 ve ya 8 bölüm boyunca dizide olacakmış.
ve yaratıcı marc cherry’nin ifadesine göre lynette eninde sonunda evine dönecekmiş. bree’nin aşk hayatında ise “tom hanks” benzeri bir adamla karşılaşacakmışız.
yeni sezon dizilerinden, ufak ufak bahsetmeye başlamıştık. şimdi biraz daha detaylı olarak incelemeye başlıyoruz.
ilk dizimiz, nbc‘nin önümüzdeki sezonda en iddialı dizilerinden biri; heroes. dizinin yukarıdaki imajına bakarsanız, oldukça büyük bir lost benzerliği göreceksiniz. aslında konunun filan ilgisi yok ama sanırım çağrışım açısından böyle bir strateji izlemek istemişler. adeta shannon ve sayid bile var cast de [ayrıca sol köşedeki “çinli harry potter” a da dikkat çekmek istiyorum]
evet, sonunda bekleyiş bitti. son 2 dakikası ile bizi şoktan şoka sokan the 4400, sonunda geçtiğimiz pazar günü (11 haziran), 3. sezon açılışını yaptı. 2 saatlik bir bölümün ardından, az da olsa kafamızdaki bir kaç soru cevaplandı ve sezonun devamını merakla beklememiz için ellerinden gelen her şeyi yapmış olan dizi ekibi, bunu sağladı gibi görünüyor.
gelelim bölüme; kafamızda geçen sezondan kalan çok ciddi sorular vardı. jordan collier‘in vurulup öldükten sonra, geri gelmesi; aniden 20 yaşlarında çıplak bir kadına dönüşen isabelle; güçlerini keşfetmeye başlayan richard bunlardan sadece bir kaçı. 3. sezon açılışında, bu soruların hepsine yanıt alamadık. ancak aniden büyüyen isabelle’in doğru orantılı olarak annesi lily‘den “yaşam çaldığını” görmüş olduk. gittikçe yaşlanıp sürekli hastalıktan hastalığa koşan lily, bölüm sonunda richard’la arabada konuşurken, gözlerini hayata kapadı. ancak konuştuğumuz dizi, 4400. yani hiç bir şey için kesin diyemeyiz, 2-3 bölüm sonra lily geri gelebilir. (bu arada, isabelle rolü için seçilen Megalyn Echikunwoke‘un da süper olduğuna değinmeden geçemeyeceğim. tek kelimeyle biçilmiş kaftan.)
Lost‘umuzun gizemli firması The Hanso Foundation‘ın, her ne kadar bunun aksini söylese de, Dharma projesi ile bir ilgisi olduğunu hepimiz biliyoruz. Bunca zamandır dharma’nın anlamını aradı durdu herkes. Kimisi uzakdoğu felsefesine bağladı, kimi bir şeyin kısaltması olduğunu savundu. Ve The Lost Experience sayesinde, nihayetinde öğrendik ne anlama geldiğini.
Department of
Heuristics
And
Research on
Material
Applications
yani “malzeme uygulamaları üzerine deneysel çalışma ve araştırmalar departmanı” anlamına gelmekteymiş. kim bilir daha altından neler çıkacak bu dharma’nın.
Hbo’nun ilk çok kameralı sitcom denemesi Lucky Louie 11 Haziranda başladı. everybody Loves raymond’un karanlık versiyonu diye tarif edilebilecek dizinin yazarı ve başrol oyuncusu emmy ödüllü stand-up yıldızı Louis c.k.
dizide tek çocuklu orta halli bir amerikan ailesinin ev içi ve arkadaşlık ilişkilerini izliyoruz. pilot bölüm hemencecik klişe bir espriyle başlıyor. evin küçük kızı lucy (kelly gould) olanca şirinliğiyle babasına güneşin nerede olduğunu soruyor. “niye” soruları cevapların ardından peş peşe geliyor. kız o kadar şirin ki diğer tüm sahnelerinde tebessümle izledim.
ev için en az parayı kazanan şanssız louie orta halli ailesini nasıl geçindireceğini dert edip dururken hemşire karısı kim’in (pamela s. adlon) yeni çocuk isteği aralarındaki en büyük problem haline geliyor bölümde. karı-kocanın seks alışkanlıkları diğer aile dizilerinde rastlayabileceğimizden biraz daha arsız ve açık sözlü. dizinin bu yanının dışında pek bir farklılığı yok. mesela Lucy’nin doğumgününde zenci komşulardan gelen zenci barbie hüsranı ardından louie’nin komşuları Walter (jerry minor) ile arası açılıyor. o da siyahi bir komşuya sahip olmak ve kızının onları ’buzdolabı’ değil insan olarak görmesini sağlamak için komşuluk ilişkilerini düzeltmek istiyor. ama gittikçe daha da batıyor. pilot bölümün devamında louie’n çalıştığı dükkandan arkadaşı mike (mike hagerty) ve ailesi, serseri kayınbiraderi jerry (rick shapiro) ve uyuşturucu satıcısı arkadaşı rich (jim norton) ile ilişkileri geliyor.
dizi hoş bir jenerik müziği ve güzel bir animasyonla açılıyor. hbo Lucky louie’yi taze, yeni ve yetişkin bir komedi olarak övse de da dizi bence ortalamayı ancak geçer. oyuncu yazar Louis c.k. ‘nın referansları the chris rock show ve the late show with david letterman. yapımcıların geçmişinde ise everybody loves raymond ve everybody loves chris’i görmekteyiz. diziyi ortalama beklentiyle izlemeye başladığım için yarım saatim sakin geçti. merak edenlerini şöyle dizinin resmi sitesindeki videolara ya da tercihe göre youtube‘a yönlendirebilirim.
evet yaz sezonu yeni dizi takibimiz sürüyor. bölümler yayınlandıkça tanıtımlar artacak. devamı
duyumlara göre, 3. sezonda locke, eko ve desmond, yine karşımıza çıkacakmış. bunun adada mı, yoksa flashback lerde mi olduğu kesin değilmiş ancak adada olması muhtemelmiş. bekleyelim (grrr) ve görelim.