Penny Dreadful’un uzantı dizisi Penny Dreadful: City of Angels 26 Nisan’da başlıyor
12 yorum aytackara 25 Nisan 2020 00:32
Penny Dreadful’un uzantı dizisi Penny Dreadful: City of Angels 26 Nisan’da Showtime’da başlıyor. Kanal, ilk bölümü şimdiden ABD içinde yayına sundu bile.
Uzantıyı ana diziyi yaratan John Logan hazırladı ve Michael Aguilar (Kidding) eşlik etti. Hikayesi Penny Dreadful’ın yaklaşık 50 yıl sonrasında, 1938’de ve Los Angeles’ta geçiyor. Doğaüstünün ve gerçekliğin karışımı olarak ekrana gelecek dizide yeni mitler ve ahlaki ikilemler tarihsel bir hikayenin eşliğinde anlatılacak.
Meksika-Amerika karışımı bir hikayesi olan City of Angels’ta Tanrı’nın tarafında olanlar ve şeytanın tarafında olanların arasındaki anlaşmazlıklar ekrana gelecek. LAPD’nin ilk Meksikalı-Amerikan karışımı dedektifi Tiago Vega, dehşet verici bir cinayetin şehri derinden sarstığı bu zamanda gerçeğin peşine düşecek. Bu sırada kendisi ve ailesi onları ayırmaya çalışan güçlerle mücadele edecek.
Geniş kadrosunda yer alan bazı isimler şöyle: Rory Kinnear, Daniel Zovatto, Natalie Dormer, Nathan Lane, Michael Gladis, Piper Perabo, Dominic Sherwood, Thomas Kretschmann, Lorenza Izzo, Adam Rodriguez, Ethan Peck, Adriana Barraza, Jessica Garza.
yorumlar
Ana dizinin yeri benim için biraz ayrı, farklı bir tarzı da vardı zaten. Bunu biraz da o sebepten şimdilik ‘onun kadar’ beğendim diyemem tabii. Natalie Dormer da Eva Green olmamış zaten ama böyle bir beklentim yoktu.
Şimdilik kurdukları dünya fena durmuyor. Kötü bir açılış da değildi zaten ama biraz daha açsınlar öyle de bakarız.
* Bu da şimdilik dursun. Görüntü güzeldi.
1×01 üzerine:
Ana diziyi ben de çok severek izlemiştim. Bununda kendince farklı bir tarzı var bu da hoşuma gitti, devamında biraz daha açarak giderlerse sıkıntım olmaz. Devam ederim.
S01E01
Penny Dreadful’u çok sevdiğim için haksızlık olmasın diye asıl diziden bağımsız olarak değerlendireyim dedim ama buna rağmen pek olumlu şeyler de söyleyemiyorum. 2.Dünya Savaşı, Meksikalı-Amerikalı hikayesi pek de ilgi çekici gelmiyor açıkçası.
Fragmanda o aşırı parlak, güneşli atmosferi görünce beklentimi düşürmüştüm ama çok zayıf bir ilk bölüm olmuş. Natalie Dormer için devam edip sezonu bitireceğim ama böyle ilgimi çekecek birkaç karakter daha olsaydı hiç fena olmazdı.
Penny Dreadful’u geçtiği zaman, yer, işledikleri konular ve karakter açısından oldukça seviyordum. Burada ise ortak isim taşımaları dışında her şey değişmiş durumda. Evet, yapanlar PN’in ekmeğini yemek istemişler ama zaten en başından beri alakasız iki dizi olacağı belliydi. O nedenle PN ile karşılaştırma yapmanın bir manası yok. Farklı bir dizi izliyoruz kafasında gitmek lazım.
30’ların Los Angels’ını iyi yansıtmışlar. Güneş, parlaklık, sıcak hava seven biri de olmadığımdan, bunları göreceksek en azından günümüzde geçmesini isterdim. Yine de bir Latin ırkçısı olarak pilot bölümü fena bulmadım. Özellikle son kısmı güzeldi.
Natalie Dormer’ı
görmek hoştu. Daha da arttırabilirler
Nathan Lane’i oyuncu olarak severim. Kadroda olması iyi hissettirdi.
İzlemeye devam edeceğim ama dizinin onay almayacağını düşündüğümden, ilk sezonda konuyu bağlarlarsa mutlu olacağım.
Anladım tamam o zaman.
Benim ufak bir itirazım var. Bence orijinaliyle karşılaştırma yapmanın bir manası var. Reklam için dahi olsa nihayetinde tutup isme PD’yi de koymuşlar. Farklı bir karakterle dahi olsa öbür diziden oyuncu var. Kanal aynı, ekip aynı.
Farklı bir dizi izliyoruz kafasında gitmek lazım, kabul. Ama arada dokundurmak da lazım. Dokundurmuşken ana dizinin tırnağı olamaz seviyesinde izlediğimi itiraf edeyim. O karanlığın ve kadronun verdiği hissiyat farklıymış. Bu yüzden de farklı dizi gibi düşüneceksin ki anca izleyesin.
Not: 2’yi de izledim.
1×04’te ilgimi çeken şeyler de oldu. Dominic Sherwood da sağ olsun tabii. Bir de Natalie Dormer.
1×05 üzerine:
* Mezardan başka yer yok muydu canımcım? Tövbest.
* Chinese? Bilemedim şimdi.
Sonu fena değildi.
@darkcrystal Kurt kapıda belirdiğinde “I brought Chinese,” dedi ya yemeği kastederek, onu diyordum.
@aytackara
O kısma dikkat etmemişim, bak. Şimdi oldu