Pose — Tanıtım
55 yorum aytackara 24 Temmuz 2018 08:34
Amerika’nın kablolu kanallarından FX’in her ne kadar Netflix’e kaptırsa da uzun süredir Ryan Murphy ile iyi bir ilişkisi var. American Horror Story, American Crime Story ve Feud ile kanala önemli derece katkı sağlayan Murphy’nin yaratıcılarından olduğu yeni bir dizi birkaç ay önce ekrana geldi.
Drama türündeki Pose‘un sekiz bölüm süren ilk sezonu geçtiğimiz pazar ekrana gelen bölümüyle tamamlandı. Bölümleri 45-78 dakika arasında değişiyor, ikinci sezon onayını daha önceden aldı ve 2019’da yeni sezonuyla ekranda olmaya devam edecek.
Not: Dizi, yakında ülkemizde FOXLife Türkiye kanalında yayınlanacak.
Konusu / Ana Karakterleri:
Dizi, bir dönem draması. Hikayesi 1987 yılıyla başlıyor ve New York’ta geçiyor. Aynı zamanda toplumun farklı segmentlerinin hayatına odaklanan bir dizi. Buna da Amerika’da ve o dönemde gün geçtikçe lüks yaşamın simge isimlerinden birisi olan Donald Trump’ın da yer aldığı zenginlerin dünyası, New York’un merkezindeki sosyal ve edebi yaşam veya balo kültürü dahil.
Balo Kültürü (Ball Culture) ve Drag:
Pose’un kendisini öne çıkaran özelliklerinden birisi televizyondaki diziler içerisinde ana ve yardımcı kategorideki karakterlerinin büyük bir çoğunluğunun gay veya transeksüel olması. Aynı zamanda bir dizinin sahip olduğu en yüksek sayıdaki gay ve transeksüel oyuncu sayısına da sahip. Bu karakterlerin önemli bir kısmı dizinin balo kültürü kısmı oluşturuyor.
Balo kültürü, özellikle Amerika’da LGBT’nin ve modern drag kültürünün önemli bir parçası. Drag, karşı cinsin kullandığı kıyafetlerin giyilmesi anlamında gelen argo bir terim. Bu kıyafetler içerisinde dans edip şarkı söyleyen ya da çeşitli şovlar sergileyen (drag show) kişilere drag queen veya drag king deniyor. Örneğin Huysuz Virjin ismini kullanan Seyfi Dursunoğlu da Türk bir drag queen.
Balo kültürü, isminden de anlaşılacağı üzere balo olarak adlandırılan bazı etkinliklere dayalı bir düzene sahip. Bu balolara genellikle ‘ev’ olarak adlandırılan gruplara dahil olan kişiler katılıyor. Bu evler de özellikle siyah ve Latin kökenli eşcinseller ve trans bireyler için alternatif evler ve güvenli yerler anlamına geliyor. ‘Anneler’ veya ‘babalar’ tarafından yönetiliyorlar, ‘çocukları’ için destek, koruma ve yol gösterme amacını taşıyorlar. Hatta aile üyeleri, evlerinin ismini soyadı olarak kendininkine ekliyor.
Birlikte balolara katılan aileler, çeşitli drag kategorilerine uygun görünümleriyle yürüyerek veya dans ederek jürinin önüne çıkıp yarışıyorlar. En yüksek puanı alanlar da gecenin ödüllerini kazanıyor. New York da tabii ki Amerika’da bu kültürün öne çıktığı şehirlerden.
And the category is… Live, Work, Pose!
Blanca Rodriguez (Mj Rodriguez), yıllardır House Abundance’ta yer alan bir trans kadın. Evin kurucusu Elektra (Dominique Jackson) ile aralarındaki anlaşmazlıklar canına tak edince ayrılıp kendi evini, Evangelista’yı kuruyor. Hatta eşcinsel olduğu için ailesi tarafından evden atılan ve dansçı olmak isteyen Damon’a (Ryan Jamaal Swain) evini açıyor.
Seks işçisi trans bir kadın olan Angel’ın (Indya Moore) Abundance’tan ayrılıp Evangelista’ya katılmasıyla ve Damon’ın sokakta tanıştığı Ricky’yi (Dyllon Burnside) dahil etmesiyle ev yavaş yavaş büyüyor. Zamanla gerekli hazırlıkları yaparak Pray Tell’in (Billy Porter) sunduğu balolara katılmayı ve Abundance’a rakip olmayı da başarıyorlar. Bölümler devam ederken işte bu balolar, Abundance ve Evangelista’nın rekabeti, bu evlerde yaşayan kişilerin hayatında olanlar ekrana gelmeye başlıyor.
Örneğin Angel, kendisine ilgi duyan Stan (Evan Peters) isminde heteroseksüel bir adamla tanışıyor. Trump Tower’da çalışan, nüfuzlu olduğu kadar vıcık tavırlarıyla çekilmez olan patronuyla (James Van Der Beek) uğraşan Stan, Patty’yle (Kate Mara) evli ve çocukları var. Diğer yandan Angel’a duyduğu ilginin perde arkasını keşfetmeye çalışıyor. Bununla birlikte toplumun ön yargısı ve baskısı, AIDS, geçinme zorluğu gibi 80’li yıllarda eşcinsellerin yaşadığı her türlü sorun da elbette kendisine yer ediniyor.
Pose’u izlemeye biraz konusundan dolayı merak ettiğimden biraz da Ryan Murphy dizilerini en azından bir denediğim için başladım. Herhangi bir beklentim yoktu, ancak düzgün ve başarılı bir iş çıkartıldığını düşünüyorum.
Yazıda bahsi geçen detaylara aşinalığı olmayanları başta biraz afallatabilir ama karakterleri sayesinde kendisine çabuk alıştıran bir dizi olmuş. Elektra, Blanca ve Pray Tell sezonda benim açımdan öne çıkanlar oldu. Angel-Stan dinamiğini de sevdim mesela, göze batan noktaların sayısı da fazla değildi. Ayrıca genel konusunun da belli ettiği kumaşının ve tarzının hakkını verdiğinden bahsetmem lazım.
İlk iki-üç bölümünün süresi biraz uzun olsa bile sonrasında normal seviyeye iniyorlar. İlk sezonunun hikayesini de her ne kadar onayı olsa bile ucu kapalı bir şekilde tamamlamış. Pose böyle bir dizi işte genel olarak. İyi seyirler.
Not: Diziyle ilgili daha önce bu yazının altında yorum yapılıyordu.
yorumlar
Ben de izlemeyen biri olarak beğendim, eline sağlık. Hatta listeme aldım tanıtımı okuduktan sonra.
@basket case senin dediğini yapacaksak bu tanıtımlara ne gerek var. IMDB’deki gibi konu özeti yazmıyoruz sonuçta burada, ayrıntılı olarak dizi tanıtıyoruz.
Off yani… Artık çok nadiren dizi izleyebilen ve siteye haftada bir kaç kez bazen ayda bir kez filan girebilecek zamanı zar zor bulan bir insan olarak bunları görmemişim afedersiniz. Emeğin sahibi aytackara eleştiriyi son derece pozitif şekilde karşılarken hakarete varan şekilde tahammülsüzlük ve çocukça tepki nedir yahu? Aptala veya meraklısına anlatmak metaforu nasıl tuhaf birşey? Hakaret edeceksek bunu açık açık yapalım bari. Eğer hakaret amacımız yoksa da biraz sözükleri biraz özenle seçelim. Ortaokul seviyesine indiysek bari eleştirimi 12 yaşında bir ergene anlatır gibi açıklayayım burada eleştirdiğim konuya gelemekten ziyade trans diyene kadar lafın dolandıkça dolanmasıydı. Arkadaşın bence bu konularda en ufak ön yargısı olmadığı açık ama öyle bir toplum olduk çıktık ki öyle translı geyli bi’li sözcüklere girmeden hepimiz kendimiz önce bi tutuyoruz. Bu genel bir eleştiri belki ben de yapıyorum kendi hayatımda. Ha belki yazarın dili böyledir uzun uzun girişler yapmayı seviyordur eyvallah.
@aytackara emeğine ve eleştireye verdiğin cevaba teşekkür ederim. Örnek olmanı dilerim. Ama sitede bu kadarcık eleştiriye bile tahammülsüzlük beni düşündürdü. Nasıl bir topluma dönüştüğümüzü bana yeniden hatırlattı ve kulağıma küpe oldu.
@basket case Açıkçası “aptala ve meraklısına anlatma” lafını kullanırken inanın ki hiç aklıma “siz” gelmediniz. Sizin eleştirinizi de gayet iyi anlamıştım dert etmeyin. Gerçekten de günlük hayatta çok kullandığım bir tabirdir “aptala anlatır gibi anlat” ifadesi. Zaten size aptal demek niyetinde olsaydım o şekilde yazmazdım. Kişisel eleştiri/saldırı gibi göründüğü için özür dilerim.
Geçen sezona Hemşire Judy karakteriyle konuk olan Sandra Bernhard ana karakter oyuncusu olmuş.
Hiç hatırlamıyorum ben bu hemşireyi.
@dkamoy aylardır yurtdışındaydım özrünüzü görmedim, başka birşey sanmayın. arada atışır barışırız, o kadar olsun diyelim.
@basket case Ay iyi ya, sevindim valla.
@dkamoy :)))
Patti LuPone konuk. 1990’a atlayacaklarmış.
AAa hadi ya? Hmmm…
1–2–3–4
Biraz Black Swan olmuş posterler
Billy Porter kırmızı halı kılıklarıyla resmen Gaga’nın erkek versiyonu olup çıktı.
Bknz: Met Gala.
Poster 1–2–3–4–5–6
Teaser
Promo
Season 2 Trailer
Kendi stilinde bir bölümle dönmüş. Bir saatlik bir bölümdü.
Sezona konu çıksın diye kadınla arayı bozup yine iki ev rekabeti yaratmalarına pek de gerek yoktu. Parayı nereden buluyorsun meselesine bir şeyler yazacaklar bu arada.
* Stan ve Patty’yi görmeyeceğiz galiba bu sezon. Gerçi öyle bir intibam da yoktu, Angel’ı modelliğe falan kaydırma derken diğer tarafla komple vedalaştılar herhalde.
S02E01
Hiç özlememiş yahu ben bu diziyi. İlk sezon öyle böyle götürmüştük ama bende gitmeyecek gibi daha fazla. Aynı standartta dönmüş, gerçi daha fazlasını zaten beklemiyordum ama dizi bolluğundan sanırım bununla yer açma isteğim var gibi.
2×02 üzerine:
S02E02
Sanırım özlemediğimden sezonun ilk bölümünde yer açma isteğim var gibi olmuştum ama bu bölüm bir tık daha iyi aktı dizinin tarzına tekrardan alışınca. 3. sezon onayını da almışken şimdilik bırakmayalım bari.
Bölüm için yorumumda kendi ayarındaydı yine.
Güçlü bir bölüm olmuş. Uzundu ama hakkını verdiler sanki, sosyal mesaj vermeyi ihmal etmediler ama o da dozundaydı. IMDb’deki 9.2’lik puan daha mantıklı geldi.
Bayağı tek tek tüm karakterler üzerinden yürüyip bir şeyler anlattılar. Candy’yi oynayan kadın aslında iyi oynuyormuş da dedim, dikkat etmiyordum.
Ben bu diziyi izlemeye doyamıyorum. Geçen birikmiş bölümleri temizleyeyim dedim 2 bölüm izleyip kapattım. Peşpeşe izleyince harcıyorum gibi geliyor. Canlarım yaaa…
* Öh yani.
*
* Bir de bölümü izlerken “Elektra’nın hayatına romantik anlamda birisi girse nasıl olur?” diye düşündüm. Sosyal mesaj olarak yardırıp gidiyorlar da hiçbirinin aşk hayatında hayır yok. Blanca da tercihen olabilir.
işe yarar bi sevgili istiyorum.
Blanca kendisinin bir versiyonunu bulur herhalde. Gerçi işe yarayacaksa o da olur, doktora da mühendise de veririm ben.
* Elimizde yeterince HIV+ kişi yokmuş gibi Damien’de de çıktı. Oh, dear.
Sezon finali gibi bölüm yapmışlar, burada dursalar sırıtmaz. Ama iki bölüm daha var gibi.
* Ay ben şok. Tanrı affetsin kahkaha da attım üstelik.
Üstüne Prey’in kahvaltı sahnesi geldi. Yetmedi “Teaching me” geldi. Oh, dear.
Girls Trip ile araya bölüm almışlar gibi oldu ama fena bir bölüm değildi. Blanca’nın dükkanını yaktığınıza göre vardır herhalde ilerisi için planlarınız.
Bununla olur. Açıkta bir şey bırakmadan gitmişler hatta ama onayı var nasılsa.
* Tanrı affetsin, evlenme teklifinde güldüm ben. En azından çift olarak itiraz etmem herhal artık. Pek de dert değiller.
8 ve 9’u peşpeşe seyrettim. Yine şu vaziyetteyim
Finali izlemeye anca kıyabildim. Dizi finali gibi olmuş, pek beğendim yine.
Ziyafet bitti, şimdi 1 yıllık Pose orucum geri başlıyor.
…ve evet @aytackara gibi ben de o adamı n’aptıklarını merak ettim. Önceki bölümü zaman bağımsız çektikleri bir bölümmüş gibi kenara koyup düşünmeyi tercih edeceğim.
Billy Porter, dün Grammy’de yine yapmış yapacağını.
Ekim ayında New York’ta çekimlere başlama planları var.
Season 3 Trailer
POSTERLER
1–2–3–4
1994’le dönmüşler.
* 301’in içinden Jeremy Pope çıktı. Christopher ara ara görünmeye devam eder umarım, sevdim kendisini.
* Sizi Allah bildiği gibi yapsın False accusation diyorlar bir de, gel de teessüf etme.
*
Yeni jenerasyon vs. Eski jenerasyon meselesiyle aman aman ilgilendiğim söylenemez ama geldik zaten final sezonuna, önüme geleni şikayet edecek değilim. Cubby’yi anma olmasa geri dönüşün açılışında belki kaybederlerdi ama kazanacaklarını tahmin ettiydim.
302’yi de elbet izleyeceğim.
İlk bölümden bir tık daha iyiydi.
* Ne demek Damon tamamen gitti?
Lemar geçen bölüm tekrarladığını (relapse) söylemişti de böyle neredeyse kimseye veda etmeden çat diye gidiş mi ayarladınız karaktere? Oyuncu bir bölüm mü müsaitti, hikaye mi bulamadınız, COVID mi izin vermedi, tam olarak ne amaçla bu yola saptınız anlamadım ben.
İkinci bölümde Pray için kendilerini paraladılar, Damon’ı niye gönderdiniz peki sorması ayıp?
* Bunların baloya hazırlanmak için yaptıkları giderleri düşünüyorum dizi başladığından beri. Prey’e gerekli para kadar değildir her türlü, 1994’te 500 ve haliyle 2500 dolar daha da değerlidir elbette.
Fakat misal Elektra’nın bu bölümde giydiği kıyafetin olurunu merak ettim açıkçası.
* Bu sezonun gerçekten en iyi tarafı Christopher Ailesinin Blanca'yı beğenmemesine ne yazık ki şaşıramadım. Bir de terapi deyince göz devirdim.
* Bu sezona dair baĞzı memnuniyetsizliklerim var:
b) Pray Tell'in çevresindeki ölümlerin üstüne depresyondan depresyona geçmesi biraz bunaltıcı. Geçen sezondan beri devam ediyorlar zaten. Zor bir durum olduğunu biliyorum, ama sanki karaktere başka hikaye yazmıyorlar hissi var üstümde. 2. bölümde zahmet oldu da müdahale yapalım dediler. O da rezalete vardı bir ara.
c) Lemar'dan sezonun gıcığı çıkarmak hangi sivri zekalının fikriydi? Nerede Elektra, nerede bu. Tövbest.
ç) Bölümlerin 50+ sürmesi sanırım bu tarz sebeplerden fazla geldi bu sefer. Bir de çift bölümdü.
Kaldı 5 bölüm. Ha gayret.
3×03 üzerine:
Bana böyle bölümlerle gelin. Thanks.
Elektra
Papaz olan eski sevgilisinin gelmeyeceği “çok” belliydi yalnız. Gerçi aksi için uğraştıklarından değildi.
Oyunculardan biri uzun zamandır HIV+ olduğunu açıklamış.
3×06 üzerine:
* Amerikan düğünlerindeki “something old, something new, something borrowed, someting blue” adetini seviyorum.
* Beyefendi rica etsem finalde/artık ölür müsünüz? Tşk.
Kaldı 1.
Ay bu arada o son gelinlik ile kızcağızın canına okumuşlar resmen. Kumaş taşımıyordu o kadar çiçek ve kuyruğu. Aşağı çekiyordu. Üstünden kim bilir kaç kere düştü. En son artık kambur filan yürüyordu memeler görünmesin diye.
Kapanışı çift bölüm (Series Finale Part I-II) birden gelerek yapacakmış. 7 değil de 8 oluverdi.
7. bölümde bayağı toparladılar, 10 dakika kadar daha uzatsalar 8. bölüme gerek olmayabilirmiş. Düştüğü zamanlar oldu ama genele bakarsak iyi bir serüvendi, kolay kolay benzeri gelmez herhalde.
Hadi öyle olsun bakalım…
* 4 yıl daha atlayıp 1998’e kadar gelip öyle tamamladılar. Laf arasına Damon’ın da hayatını düzelttiğini sıkıştırdıkları iyi oldu. Blanca, Elektra-Pray karışımı bir şey oldu ve hemşireliğe devam. Doktorla araları da harika.
Herkeşler hayatını toplamış, herkeşler mutlu (obviously). Kapanışı da yine/tahmin edilesi olduğu gibi “ball” usulü yaptılar. Asıl performanslar 7. bölümdeydi tabii.
* Sex and the City’ye yaptıkları göndermelerin ilgimi çektiğimi söylemem lazım ^.^
Heşteg: Fake it until made it.
Toplama bakınca inandırıcı olmasa da severek izlediğim bir final sezonuydu.
Finali de beklendik şekilde bağladılar, memnunum valla.
Bittiği için bi yandan içim buruk, doymadım ki diyor öbür yandan da sündürseler muhtemelen kaliteden ödün vereceklerdi, böyle sonlanması daha iyi oldu diyor.
Ne olursa olsun benim için özel diziler arasında yer alacak. Şaşaasını, karakterlerini, olumlu havasını özleyeceğim.