Yarışma Programları || Renkli Kutunun Senaryosuz Dizileri
572 yorum ozgun14 20 Ekim 2015 09:32

| Bir süredir kendimizi Türk dizilerinden çok yabancı dizilere kaptırdığımız bir gerçek. Konu yarışma programlarına geldiğinde tam olarak neredeyiz peki? Dil sıkıntısı olmasa az sayılmayacak bir kesimin kendini bunlara da kaptıracağına inancım tam. Amerika’nın çoğu yarışma programına Acun ve türevleri sağ olsun aşinayız çünkü. O tarafta tutan bir yarışmanın format olarak bizim kanallarımıza kopyalanması çok zaman almıyor. Hani hep deriz ya “Orijinali dururken uyarlamasını seyretmek niye?!” diye. Eh bunu yarışma programları için de diyelim ve sizi Amerikan dünyasının senaryosuz dizileriyle tanıştıralım. Not: Bu yazının amacı; sayısının her geçen yıl arttığına inandığım reality tv takipçisi site ahalisine bu konularda konuşabileceği bir bildiri altı sunabilmek. İki yarışma dışında takip ettiğim reality olmadığı için (ve reality sayısı da oldukça fazla olduğu için) konularını çok kısa kısa geçeceğim. Hepinize şimdiden afiyet olsun. |
![]() |
![]() Whose Line Is It Anyway? (2013) Sunucular: Colin Mochrie, Ryan Stiles, Wayne Brady, Aisha Tyler Doğaçlama skeçlerle 4 kişinin beraber oynadığı bir tiyatro oyunu. Konuk oyuncularla 5. kişi de seçiliyor ve spontane tiyatro başlıyor. Yerlisi: Mahşer-i Cümbüş (Uyarlaması değil, kafanızda canlansın diye yazdım.) ![]() Penn & Teller: Fool Us (2014) Sunucu: Jonathan Ross Yeteneklerine güvenen sihirbazlar soluğu Penn ve Teller’ın karşısında alıyor. Eğer bu ikiliye numaralarını yutturabilirlerse ödülü kazanıyorlar. Yerlisi: – |
![]() |
![]() The Biggest Loser (2004) Sunucu: Alison Sweeney Kilolu yarışmacıların katılıp yarışmanın sonunda en çok kilo verenin kazandığı bir sağlık yarışması. Yerlisi: Yeni Bir Hayat ![]() America’s Got Talent (2006) Sunucu: Nick Cannon Her türden (ses, oyunculuk, dans, sihirbazlık vs) yeteneklerinizi sergileyebileceğiniz 4 jüriden oluşan bir ekip tarafından oylandığınız bir yarışma. Yerlisi: Yetenek Sizsiniz Türkiye ![]() The Voice (2011) Sunucu: Carson Daly Arkası dönük 4 jüriye şarkı söyleyerek önce jürileri kazanıyorsunuz, daha sonra her jürinin şarkıcı takımı birbirleriyle yarışarak eleniyor ve en sonunda da 4 jürinin birincileri birbirleriyle kapışıyor. Yerlisi: O Ses Türkiye ![]() American Ninja Warrior (2012) Sunucu: Matt Iseman Yarışmacılar çeşitli, zorlu parkurlarda zamana karşı yarışıp birinci gelmeye çalışıyorlar. Her etabın ilk 3’ü tekrar kendi aralarında kapışıyorlar ve günün birincisi oluyorlar. Yerlisi: Ninja Warrior Türkiye Sunucu: Bear Grylls Doğada hayatta kalma rehberiniz olabilecek bu adamı durdurabilecek hiçbir şey yok. Herhangi bir yere (çölün ortasına, amazonlara, ıssız bir adaya, vs) bırakın, orada kendi başına yaşamını sürdürmenin bir yolunu bulacaktır. Tabii yalnız değil. Her bölümde ona ünlü bir Hollywood yıldızı (Zac Efron, Channing Tatum, Ben Stiller, Kate Winslet, Michael B. Jordan, Kate Hudson, Michelle Rodriguez, James Marsden, Barack Obama, vs) eşlik ediyor. Yerlisi: Doğada Tek Başına |
![]() |
![]() American Idol (2002) Sunucu: Ryan Seacrest, Brian Dunkleman 4 jüriye karşı yarışmacıların şarkı söyleyerek birbirlerini eledikleri bir yarışma. Yerlisi: Popstar Türkiye, Türkstar ![]() So You Think You Can Dance (2005) Sunucu: Cat Deeley Her hafta belli temadaki müzilerle dans ederek yeteneklerini konuşturan yarışmacıların birbirini elediği bir yarışma. Yerlisi: Benimle Dans Eder misin ![]() Hell’s Kitchen (2005) Sunucu: Gordon Ramsay Yarışmacılar kendi restoranlarını açabilmek için kapışıyor. Başlarında çok titiz bir şef var ve ona yemek beğendirebilmek hiç kolay değil. Master Chef ve küçükler için olanı Master Chef Junior adlı iki tane daha benzer program var. Yerlisi: Masterchef Türkiye ![]() Hotel Hell (2012) Sunucu: Gordon Ramsay Asabi sunucumuz bu sefer de Amerika’nın otellerini geziyor ve beğenmediklerini sivri diliyle yerin dibine gömüyor. Yerlisi: – |
![]() |
![]() Big Brother (2000) Sunucu: Julie Chen Belli bir sayıda yarışmacının bir eve kapatıldığı ve her hafta küçük yarışmalarla birbirlerini elemeye çalıştığı bir yarışma. Yerlisi: Biri Bizi Gözetliyor, Big Brother Türkiye ![]() Survivor (2000) Sunucu: Jeff Probst 2 veya 3 grup halinde adanın farklı noktalarına bırakılan yarışmacılar burada barınak ve yemek ihtiyaçlarını doğadan karşılarlar. Bazı yarışmalarla birbirleriyle yarışarak ödüller kazanırken bazılarıyla dokunulmazlık kazanırlar. Dokunulmazlık kazanamayan grubu kendi adalarında bir eleme gecesi beklemektedir. Gruplar azaldıkça bir zamandan sonra adalar birleşir ve yarışma bireysel kapışma olarak devam eder. Yerlisi: Survivor Türkiye ![]() The Amazing Race (2001) Sunucu: Phil Keoghan Yarışmacılar sırt çantaları ve pasaportlarıyla ülke ülke gezecekleri bir yarışa girerler. Bu uzun ve zorlayıcı yarışta 2li olarak yer alırlar, bazen eşiyle bazen de tek başlarına sıra dışı oyunlardan geçerek her ayağın birincisi olup mini ödüllerini kazanmaya çalışırlar. Her ayağın sonuncusuna ne olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Yerlisi: Pasaport |
![]() |
![]() The Bachelor (2002) Sunucu: Chris Harrison Merkezde bir erkeğin, karşısında 25-30 kızın bulunduğu flört yarışması. Her hafta damat adayı seçtiği kız(lar)la grup veya bireysel randevulara çıkıyor, bölüm sonundaki seremonide gül alamayan gelin adayı haliyle eleniyor. Yayında The Bachelorette ve Bachelor in Paradise isminde iki türevi de mevcut. İlkinde bu sefer merkezde bir kadın var, ikincisinde ise bu iki yarışmanın eski yarışmacıları bir adada toplanarak bir kez daha kendilerine uygun kişiyi arıyorlar. Yerlisi: Ben Evleniyorum, Biz Evleniyoruz, Benimle Evlenir misin ![]() Dancing with the Stars (2005) Sunucu: Tom Bergeron Ünlülerin profesyonel dansçılarla partner olup yeteneklerini sergilediği ve birbirleriyle yarıştıkları bir yarışma. Yerlisi: Yok Böyle Dans |
Bunlar dışında kablolularda da birçok güzel reality programı mevcut. Ama onlara girince nerede duracağımı bilemediğimden eklediklerimi de sonradan sildim. Yorumlarda lafını geçiririz bir şekilde. Bu yazıyı hazırlarkenki katkılarından dolayı aytackara ve itsmypurgatory‘ye çok teşekkürler Kendileri, uyarlamaları hakkında ekleyebileceğiniz, düzeltebileceğiniz bir şeyler varsa lütfen iletin bana. Fazla bilgimin olmadığı bir alan olduğundan hatam olmuşsa affola. |






















Kendileri, uyarlamaları hakkında ekleyebileceğiniz, düzeltebileceğiniz bir şeyler varsa lütfen iletin bana. Fazla bilgimin olmadığı bir alan olduğundan hatam olmuşsa affola.







yorumlar
The Bachelor: Listen to Your Heart 1×01 üzerine:
Biraz meraktan, biraz gelecek şovlarda bu tipleri görürsek alakasız kaçmasınlar diye, biraz da karantinanın gündemi rahatlatmasından dolayı izledim. Aslında buna gerek yok ki, düşüncemde haklıymışım. Reytinglerin de benle hemfikir olduğu söylenebilir.
Olimpiyatlar ertelenmeseydi ve Summer Games’i yapsalardı daha makbule geçerdi. Winter Games hoşuma gitmişti. The Bachelorette mecburen ertelenmişken, dolayısıyla Bachelor in Paradise’ın ne zaman geleceği belirsizken araya kaynayabilir bu da.
Tiplerin yarısı ilgimi çekmedi aslında ama ilk bölüm olduğundan erken sayılır. Müzik temasını da nasıl kullanacaklarına veya performanslara göre değişir durum. Neyse bakarız. İlk bölümün sonuna şaşırmadım bu arada, bir süre izleyince ‘anlıyor’ oluyorsun haliyle. Ama iyi oldu.
Love is Blind’da bu kadarı olmamıştı yanılmıyorsam ama Too Hot To Handle’da oldu. Biraz komiğime gittiği doğru.
* Amazing Race’in (S32) başlangıç tarihini geri çekmişler. 20 Mayıs’ta değil, yılın sonlarına doğru gelecekmiş. Yerine başka iki reality şov koymuşlar.
* The Bachelorette’in ertelenen sezonunun yerine eski The Bachelor sezonlarının önemli anlarından 10 bölümlük sezon çıkarıp onu yayınlayacaklarmış.
The Bachelorette’i de yazın çekmeye başlayıp sonbaharda yayınlayacaklar bu gidişle. Böylece The Bachelor’ın yerini de oynatmayacaklar. Bachelor in Paradise’ı bu senelik pas geçecekler gibi duruyor. O da artık gelecek yaza, keza Olimpiyat’a özel Summer Games de.
@aytackara postponed = erteleme (“geri çekme” tam tersi)
@dkamoy Yanlış ifade olmuş, ivit.
The Bachelor: Listen To Your Heart 1×04 üzerine:
Bu bölümün hem müzikal performansları yerindeydi hem de draması. Natascha da sağ olsun tabii, emeği büyük. Yalnız o değil de asıl Ryan’la olan performansları inanılmazdı ya, anca bu kadar olur.
The Bachelor: Listen To Your Heart 1×06 (Sezon finali) üzerine:
Beklediğim gibi sonlandı da bunlar neredeyse her bölüm hariç sebepten birilerini ayırmayı nasıl başardı ben onu anlamadım. Bir de elenenler öyle peki, tamam modunda kestirip attılar ki dışarıda devam edin isteği kalmıyor ortada.
Bazı performanslar ve çiftler başarılıydı aslında. Yine de pek de gerek olduğunu iddia edemem. Karantina zamanı kısa sezonla araya girdi. Devamını kendileri bilir.
Not: Bu doğru.
The Bachelor, 25. sezonda ilk kez siyah Bachelor seçmeye karar vermiş. Matt James. Normalde gelecek The Bachelorette sezonunda olacaktı, sonradan işler değişti.
Bknz: Mahalle baskısı & #BlackLivesMatter
Real Housewives of New York 12×12 üzerine:
11’den sonra güya bir çeşit sezon ortası vermişlerdi ama sonradan bir haftalık ara olduğunu fark ettim. Onda da Tinsley’in Boston’a taşınma kararına vurgu yaptıkları düşüncesindeydim.
Meğerse pandemi kaynaklıymış. Ben stüdyo röportajlarını tamamlamanın sorun olabileceğini okuduğumda bir noktada durup kesintisiz bölüm yayınlayacaklarını farz etmiştim. Meğerse kadınlar kendi evlerinden kamera önünde konuşarak devam etmişler. Ses ayarının farklılığı göze çarpıyordu sadece.
Hiç yoktan iyidir. Röportaj kısımları renk katıyor denebilir.
Big Brother‘da (US) All Star sezonu yapıyorlarmış bu sefer. Pandemi çıkınca 22. sezonu normalden all stara çevirmişler. Yarışmacıları toparlama süreci daha kolay oluyormuş falan.
Ay sonu test ve 14 günlük karantina için biraraya getireceklermiş. Olağan sürede geçen bir sezonla sonbahara da sarkar, CBS’in açıkladığı programda haftada 3 gün BB’ye ayıracak yer yok normalde. Neyse vardır herhalde planları.
Big Brother 22×01 (All Star) üzerine:
All Star sezonu yapmak akıllarına iyi gelmiş. Daha önce sadece 7. sezonda yapmışlar, ben de izlemeye 17. sezonda başladıydım. 16 kişinin yedisini tanıyorum zaten, iki-üçünü de ismen biliyorum.
Bu açılış bölümü eve girişti, gerisine devam ettikçe bakarız. Yaz vakti iyi oldu.
Real Housewives of Potomac 5×04 üzerine:
Potomac versiyonuna ilk sezondan sonra vakitsizlikten dolayı devam etmemiştim. 5. sezon başladığında bodoslama olarak girdim. Kadronun yarısı hala tanıdık. Zaten ben vakti zamanında RHONY’ye de 7’ye başladığında öylece girivermiştim.
Hatırladığım gibilermiş, belki bir tık daha ciddi ve sert. Bunlar New York’takilere oranla daha dedikocular resmen. Bir de hala akıl erdiremediğin bir şekilde Potomac’de kocalar işin daha fazla içindeler resmen. Bilinçli bir tercih olduğunu düşünüyorum üstelik. Adamları sezon sonundaki Reunion bölümüne getirmeleri o zaman garibime gitmişti. Aynen devam etmişler gibi duruyor sonrasında da.
New York’takiler ya boşanmış olduğundan ya da ona kocaları/sevgilileri konuk gibi kullandıkları için böyle geliyordur belki.
Not: Gizelle’in o kocayı affetmiş olmasına ne desem bilemedim. Robin’in eski kocasıyla evlenme yolunda ilerlemesineyse sevindim. Kurcalamak istemiyorum sonrasında ne olduğunu, sezonun devamında geri kalanını da hallediverin madem.
Big Brother 22×10 (All Star) üzerine:
* Beklenmedik bir durum değildi. Ben belki 4-5. hafta civarı olabilir diyordum. İkinci kısmı da bu hafta halledin o zaman.
* Evdekilerin her an patlayacakmış gibi duran ama patlamayan, sanki milim milim o yola doğru ilerleyen halleri beni germeye başladı. Bari iki hafta daha bekleyin de jüri kısmı da başlayınca patlayın.
* David’den yıldım artık. Zaten geçen sezon “tanıdığımız kadarıyla” sevmemiştim, bu sezon tanıdığımız kadarıyla da sinir oldum. Çabuk kurtulsalar bari şundan.
Rookie Mistake’in de bir adabı var.
Amazing Race 32. sezon kadrosu açıklanmış. 14 Ekim.
The Real Housewives of New York 12×24 (Sezon finali):
Bu sezon da bitti. Baktığında 24 bölüm ne ara geçmiş gibi oldu ama düşününce bir sürü şey de oldu. Tinsley, Chicago’ya taşınma kararı aldı. Dorinda dönmüyor, Leah dönecek mi zaten belli değil derken kadronun yarısı karıştı resmen. Bu kadar karışmasını beklemiyordum.
Tinsley iyi ki reunion bölümlerine gelmiş. Kendimi aydınlanmış hissediyorum.
Korey Kuhl’un yaptığını görünce ben de niyetlendim.
1) Leah
2) Tinsley
3) Luann
4) Sonja
5) Dorinda
6) Ramona
Dorinda ve Ramona’nın yerinden pek emin değilim, birbirlerine eşit sayılabilirler. Dorinda’nın Tinsley tavrı berbattı, içki içtiğinde kendini kaybetmesinin ayarı da kaçtı artık. Ramona ise stabil ölçüde gıcıktı.
Big Brother 22×22 üzerine:
* Da’vonne’un yaptığı oylama öncesi konuşma çok hoşuma gitti. İyi yaptı, hatta bunlara az bile denebilir.
Bu sezon evin içinde de Black Lives Matter’ın bir versiyonu döndü sanki.
* Daha önce hiç Triple Eviction görmedim, güzel geçer umarım.
Big Brother 22×25 üzerine:
Triple Eviction Night’ı bile tahmin edilebilir hale getirmeleri büyük başarı. Gerçi bundan farklı bir tutumda olmalarını hem beklemiyordum hem de galiba istemiyordum. Önemli olan bundan sonrası zaten.
Sezon başlamadan önce bir sürü olay olduydu, pandemi de geldi orta yerine konuverdi. Neyse ki bir şey olmamış edasında girmemişler, göze soka soka anlatıyorlar hatta.
Yalnız Claire’in malum kararı yarışmadakileri boşa çıkardığı için öte yandan işin havası da kaçtı gibi. Biraz olsun zaman atlaması yapabilsek iyi olur.
Pandemi ortada yokken çekmişler tabii, Trinidad bir yana Tobago öbür yana dolanıyorlar. Karnaval falan derken herkeşler herkeşlerle.
The Bachelorette 16×02 üzerine:
* Group Date rahatsız ediciydi. Bunun kadın veya erkek yarışmacılara bu şekilde yapılmaması lazım. Saçmaladılar yani.
* Bir de zaten “ne olacağı” ayyuka çıktığı için, onlar da buna uygun kurguyu ayarladıkları için hadi hızlanın moduna giriverdim sayelerinde.
The Bachelorette 16×03 üzerine:
Claire’in kendisinden ayrı, “aşkından” ayrı, sevgilisinden ayrı sıkıldım. İlk görüşte aşk argümanının bu olanlar için yeterli olduğu düşüncesinde değilim. Geldiği yarışmanın konsepine aykırı davranışları da cabası.
Var olan karmaşanın daha da berbat hale gelmesinin sorumlusu olmuş resmen. Promoyo bakarsak 1 bölüm kaldı, sonrasında değiştiriyoruz. Tayshia’ya geçişi, yeni erkekleri, var olanların bir kısmını korumayı (bu da nasıl olacaksa) nasıl ayarlayacaklar bakalım.
Bu da bitti. Düşündüğümden hızlı olduğunu düşündüm hafta başında, gün sayısına (85) bakarsak iki hafta daha erkenden topladılar sanki ama öte yandan baktığında 37 bölüme kadar çıktı.
Nihayetinde istediğim şekilde bitti, önemli olan o. Başkası kazansa çok yazık olacaktı. Jürinin “bitter jury” olması için ciddi bir sebep yoktu ama aksi için de sebep yok gibiydi.
Yine de “tahmin edilebilir” olduğu söylenebilir. Sezonun hiç değilse ortasından bu noktaya geleceğimiz kendini belli etti.
9-0’lık oylama beklentimi aştı sadece. 7-2 gibi bir şey olur diyordum. Her ne kadar Enzo’yu Cody’ye göre seçmek için mantık çerçevesinde neden vamış gibi durmasa da.
* Bu sefer AFP için oy vermedim, verseydim ben de aynısını seçerdim. Sonunun ne olacağını bilmesine rağmen aklından ve/veya içinden geçeni dobra şekilde söylemesini seviyorum.
Bu da böylece bitti. Dün 23. sezon onayını aldı zaten. Sağ çıkarsak gelecek yaz görüşürüz.
The Bachelorette 16×04 üzerine:
Nihayet gitti şu kadın. O kadar çok “Aşık oldum,” dedi ki cümlenin içini boşalttı, öyle bir başarı.
Tayshia ile ne yapabilirler bilmiyorum, bakarız. Zaten ilk 3 bölümde diğer erkekleri “izlemediğimiz” için herhangi birisini tanıdığımız söyleyemez. Tanırız elbet.
İki haftalığına çift bölüme geçmiş.
Uzakdoğulu çiftin harfler konusunda direkt yardım etmesine ne desem bilemedim. Derslerini almış oldular, biraz da para kaybettiler tabii.
Trajik mi oldu trajikomik mi bilemedim.
Hangisi kazansa pek de fark etmeyecek. İlla seçeceksem Boyfriends derim sanırım ama Riley ve Maddison da sağlam yarıştılar.
Kaldı 1.
The Bachelorette 16×10-11 üzerine:
* 9’un fragmanında Men Tell All’u görünce katılımcıların hepsini kapsayan bir yüzleşme yapmış olabileceklerini düşünmüştüm. Çünkü hala elenmemiş isimler vardı. Meğerse spoiler
vermişler.
* 11’in sonunda biraz kalbim kırılmış olabilir ama Tayshia da haklı kendince. O nedenle geleni önceden görmüş oldum.
* Biri olacaksa Ivan’ı seç bari. Huyu huyuna dedikleri olsa gerek, ailesiyle olur sanki.
Bir sezon daha böylece bitti. Hak ettikleri söylenebilir, bayağı uğraştılar. Son bölümde daha fazla rekabet bekliyordum, o yoktu sadece.
Bu sezonki ittifak ve bazı grupları dışarıda bırakıp aleyhte çalışmalar sezonun gidişatını belirledi denebilir. “Mine Five” tarafı bir yana sonrasında üçe indirip DeAngelo ve Gary’yi resmen dışarıya itmeleri tartışmalıydı gerçekten.
Tam da bundan dolayı tepki gösterenler gördüm aslında. İttifak karşıtı bir kuralları yok anladığım kadarıyla, dolayısıyla olmayacak iş değil. Neyse bu da böyleydi işte.
Sorun çıkmazsa gelecek sezon görüşürüz.
Real Housewives of Potomac 5×22 (Sezon finali) üzerine:
Başladığı dönemde ilk sezonunu izlemiştim, sonra fırsat olmayınca devam etmemiştim. New York’a dan diye girip 7. sezondan başladığım için buna da 5. sezonla geri döndüm.
Kadronun yarısı duruyor zaten. Gerisine ve öncesinde olup bitenlere yetişmek zor olmadı. Gerektiğinde geri dönüşle hatırlatma yapmayı ihmal etmiyorlar. Hızlı geçen bir sezon oldu sanki.
Bir de ne kadar olaylıydı öyle? New York tarafı artık oturduğundan mıdır nedir, dertleri tasaları başka. Bunlarınki ise çok başka. Resmen davalık bile oldular. Üstüne o mevzu derinleşti de derinleşti.
RHONY’de “husband” kısmı bu kadar aktif olmadığından da ilgincime gidiyor olabilir. Reunion’ın 3. kısmına (yine) husband getirdiler. İyi ki Darby gelmedi, onu çekemezdim herhalde. Monique’in kocası yetti de arttı herkese. Monique-Candiace ikilisinden birisinin bu kadar şeyin üstüne dönmeyeceğini düşünüyordum. Dün Monique’in devam etmeyeceği haberi geldi. Böyle de olur. 6. sezonla yeniden görüşmek dileğiyle.
Not: Gizelle, terk et o adamı.
Not 2: Ashley’in o adamdan ikinciyi doğurduğuna hala inanamıyorum desem yeri. Bana düşmez tabii de “Why God, why?”
Not 3: Ben Robin’in evlendiğini görebileceğimi pek zannedemedim şu an. 1. sezonda yeniden evlenme mevzusu vardı, geldik 5. sezonun sonuna hala aynı şeyi konuşuyorlar. Evlilik teklifi 5 sezonu buldu. 5 sezon da pandemi falan derken düğünü planlarlar.
Not 4: Karen’sız da çok sıkıcı geçer gerçekten bu şov.
The Bachelor 25×01 üzerine:
Başladık güya yine. Bu sefer de ilk siyah Bachelor diyerek girdiler.
Yeni biten The Bachelorette sezonunun altında kalmamak için akıllarına geleni yapacaklarını düşündüğüm oldu izlerken. Tipler ortaya karışık olmuş. Giriş kısmındaki dua seansını öven olmuş ama ben gözlerimi devirdim. Sanırsın devam eden bölümlerde ikişer üçer kişi eleyip ister istemez, yalan ya da gerçek kalp kıran ben olacağım…
The Bachelorette 16×13 (Sezon finali) üzerine:
Sezon finali yayınlandığında fırsatım olmamıştı, kimi seçtiğini de sosyal medya sayesinde öğrenince bir ara izlerim diye ötelemiştim. Çıkardım aradan.
* Adamın dediği gibi ben de ilk kez “dini sebeplerden” ayrılığa denk geliyorum (şu şov serisinde). Farklı eyaletlerde yaşamak, 30 kişiyle bir anda flört edilmesi, aileden onay çıkmaması gibi sebepler oluyor genelde.
Hatta bir erkeğin başka erkeğe göz koyduğu bile oldu ama dini sebebi çıkaramadım.
* Onun dışında genel olarak basit ve yeterince tahmin edilesi bir bölümdü. Tek kişi üzerinden hometown+last date yapıp koca bölüm çıkaramayacakları için araya Ben’i de dahil etmişler sanki. Onu geç, elektrik vs.den bile anlaşılıyordu. Övgülerde ayarı da kaçırdılar zaten artık, göz devirdim sonunda.
Neyse sizi mutluluklar, I guess.
P.S.. The Bachelorette’in bu sezonunun devam eden The Bachelor 25’ten iyi gittiğini söyleyebilirim şimdilik. Ne kadar bayıklar.
The Bachelor 25×05 üzerine:
Baktılar adam odun çıktı, kadınları birbirine düşürelim diye düşündüler herhalde. Her bölüm gereksiz bir kaos havasında geçiyor sanki. First Black Bachelor’ı dışarıdan getirmenin hata olduğunu da zannedersem şimdiye anlamışlardır. Bari tanıdık birisini çıkartıp getirseydiniz.
Şu an için bu kadınlardan The Bachelorette seçtiklerini bile hayal edemedim. Kim bilir onu nasıl halledecekler.
The Bachelor 25×08 üzerine:
* Representation/racism meselesini beceremeyip gün geçtikçe daha da batırmaları o kadar hoşuma gidiyor ki. Bu sezon bir tek yarışmada olup bitenler konuşulmadı herhalde, başka her şeyi konuşmuş olabilirler. Daha beter
olmaları dileğiyle.
Not: Bachelor in Paradise’ı bir kez daha ertelemeden yapıverin tabii, o ayrı.
* Bu bölümdeki yamaç paraşütü sırasında kadın kötü şekilde yere düşünce aklıma The Bachelorette 10. sezondan Eric Hill ve devamında olanlar geldi. Ne biçim bir travmaydı o ya.
The Bachelor 25×12 (Sezon finali) üzerine:
Nihayet bitti şu lanet sezon. Neresi daha problemliydi tartışılır. Zaten hem yanlışı seçmiş hem de onu yapmayı bile becerememiş. Sezon boyu kütük gibi durmasıyla bir işe yaramaması da cabası.
UnReal’ın ırk konusunda açtığı kapıdan sonra öyle bir girdaba kapıldılar ki kolay kolay da çıkamayacak gibiler. Tabii ki beter olsunlar da o arada ben ne olacağım muallak.
Not: İki Bachelorette birden seçip peş peşe sezon yapacak olmaları iyi olmuş. Sonbahar sezonunu boş geçmeyecekler bu durumda. Ben Michelle’in seçilmesini istiyordum aslında ama Katie deniyordu. İkisi birden çıktı.
* Bu da burada dursun. Birinin değil, hepsinin terapiye ihtiyacı var.
https://twitter.com/_mishapizza/status/1371633378450112515
The Bachelorette 17×01 üzerine:
Girdik bir alamete, gidiyoruz yine kıyamete ama neyse. Kadroya özenmeye çalışmışlar sanki, tiplere bakınca kimlerin eleneceği anlaşılıyor sayılırdı. Göze çarpanlardan kimlerin daha da öne çıkacağı zamanla belli olur elbet. Kızın nasıl davranacağına da ayrı bakarız…
Not: Chris Harrison, geçmişte ırkçı bir faaliyete katılan bir yarışmacıyı kendince savunmaya kalktığı için suratına “cancel culture” çarpmıştı.
The Bachelor finali, The Bachelorette S17 ve gelecek Bachelor in Paradise’ı sunmayacak falan derken belirsiz arası ayrılık ile sonuçlanmış resmi olarak.
Not 2: Açılış bölümü franchise içinde değerlendirildiğinde düşük başlamış. Bayağıdır devam eden tartışmalar, C. Harrison’ın yokluğu, yeni ekibin bir derece ilgi çekmesi derken anca bu kadar oldu herhalde.
alone isimli survival yarışmasına takılmaya başladım. ilk sezon gerçekten yavandı ama her sezon prodüksiyon kalitesi de yarışmacı kalitesi de artıyor. 3. sezondayım. bu sezonkiler resmen kendilerine yaşam kompleksi kurdular. helal olsun. çok çetin yarışmacılar var. son 5in hepsini seviyorum. kim giderse artık üzüleceğim sanırım.
biraz üzücü bir final oldu. umarım adaletli bir yaklaşım olmuştur. ben tam emin olamadım.
The Bachelorette 17×04 üzerine:
* Hala öğrenemediniz şu işi. Şaşırıp duruyorlar bir de.
* Blake’i getirdikleri iyi oldu. Eskilerden birisi çat diye ortaya çıkınca bazen geri kabul etmedikleri tutuyor. Bir noktada elenir herhalde ama olsun, ortalığın karıştığı kadarı da bana yeter.
Big Brother 23×01 üzerine:
* Yarışmacıları dörtlü gruplar halinde yarıştıracak olmalarında değilim, birbirlerini fazla tanımadan gelişigüzel seçim yaptırmaları iyi oldu. Grup dışı ittifaklar da önemli nasılsa.
* Ödülü 750.000 dolara çıkarmaya durduk yere karar vermemişlerdir diye düşünüyorum. Dışarıdan bakınca pek de yüce gönüllü olarak gözükmüyorlar.
Big Brother 23×13 üzerine:
4 haftadır o kadar bir şey olmaz bir durumda ki… Bir tane açık hedef belirliyorlar. Oynanan oyunlar veya verilen kararlar sonuca etki edecek şekilde ilerlemiyor. Oylamada da tulum çıkarıp postalıyorlar.
Şans faktörü falan devreye girmezse birkaç kişi daha böyle giderler. Anca sonlara doğru belki ortalık karışır.
The Bachelorette 17×09 üzerine:
Normal bir şekilde sezon finaline doğru yürürken öyle bir saptılar ki ruhum çürüdü izlerken.
Katie’nin kendince savunmaya geçmesiyle mesele ‘gaslighting’ sınırlarında dolanır oldu hatta. Üstüne konuşabileceğim bir konu da olmadığından ne desem bilemedim. Dışarıdan bakar halimle ikisinin de haklı tarafları var gibi geliyor bana. Daha bir de After the Final Rose kısmında bu ikisini yan yana getirecekler. Bir tur da orada çürürüm artık.
Peki kişisel merak; ‘frontrunner’ kişilerde zırt pırt sorun çıkması kimin laneti? Nur topu gibi Rachel-Peter-Brian draması çıktı sanki başımıza. Çok lazımdı ya. Bu arada Blake vs. Justin diye seçim mi olur? Birini seçse yürütür mü onu zaten bilmiyorum. Neyse öğreniriz.
* Big Brother 23×13 üzerine:
Yanılmıyorsam 17. sezondan beri izliyorum, ilk kez bir veto bölümünü “arkası yarın” şeklinde kapattıklarına denk geliyorum. Derek X.’in verdiği backdoor kararı dönüp dolaşıp kendisini bulur mu biraz merak ediyor gibiyim. America’s Vote neye yarayacak ona da bakarız.
Şu haliyle mantığı kullanarak hareket etmeye çalıştıkları için Tiffany, Xavier ve Derek X.’in daha da ilerlemesi taraftarıyım.
* The Bachelorette 17×10 (Sezon finali) üzerine:
Sezon finalinin gecikmeli düşeceği tuttu ve nihayet fırsat bulup izledim. Son 2 bölümünde kabir azabına çevirdiler resmen.
Geçen bölümü tamamladığımda kime hak vereceğimden emin değildim. Şu gün itibarıyla Greg’e daha fazla hak verdim. Eğer Greg’in yaptığı gaslighting ise Katie’nin de ATFR kısmında yapmaya çalıştığının farkı yoktu. Evet, karmaşık mesele ama bütün sinirini de peşinde getirince ya da adamın da dediği gibi Bachelorette sen olunca daha haklı olmuyorsun ki.
Bu nasıl başkasına aşık mutlu kadın onu hele hiç anlamadım zaten. Final bölümünde de kendisiyle çelişti üstelik. Bu kadar şeyin üstüne eli boş dönmek istemediğinden en makul gelen 2. (hatta galiba 3.) seçeneğe doğru fazla düşünmeden ilerledi. Gerçi benim de genelde olmasını istediğim ikinci tercihti, yalan olmasın. Keşke de yürütseler ama bilemedim. Sırf Aunt Lindsey denen kadın yüzünden bile ayrılabilirler. EW’nun bitmek bilmeyen recap yazısına da katıldım ayrıca.
Neyse ne halleri varsa görebilirler, gerisini kendileri bilir. Pazartesi Bachelor in Paradise yeni sezon başlıyor, bakalım onda neler olacak.
* Real Housewives‘dan iki şovu izliyorum (New York ve Potomac). Yeni sezonların bu sefer aynı dönemde başlayacağı tuttu. Nasıl denk getirdilerse.
RHONY, 13×14 itibarıyla fena ilerlemiyor ama bu sezondaki ırk, politika konuları önceki sezonlara göre daha fazla olunca bazen artık göz deviriyorum. Yine de Ramona’ya hak verecek seviyeye inmedim. Eboni ve Leah bu açıdan fazla gelebiliyor ama öte yandan bir şekilde izletiyorlar. Neyse ki Luann ve Sonja da ortalıkta.
RHOP ise 6×06 itibarıyla beklediğimden iyi gidiyor gibi. Mia’ya alıştığımı ya da sevdiğimi söyleyemem ama malzemeyi veriyor en azından. Gizelle ve Karen her zamanki gibi formunda.
Robyn de ‘relevant’ kalmasının bir yolu olduğunu bildiği için 82 çeşit bahaneyle düğünü ertelemeye devam ediyor. Bu sefer de haklı olarak koronayı kullanıyor hatta. Bir de umarım Ashley tekrar doğurmaz. Kocasının suratını görmek bile yetiyor. Wendy’nin değiştirdiği ‘ikizlerine’ girmiyorum, iyi eğlenceler.
* Masterchef‘in “US” versiyonunun 11. sezonunu da izliyorum. Son olarak 11×09 yayınlandı.
Yine eleme yaparak ana kadroyu belirledikleri üç bölümü sarasım geldi ama sarmadım. Hiç değilse bizim Türkiye versiyonu gibi bölümlerce seçme yapmayıp kısa sürede paketliyorlar.
Bazı bölümler yaptıkları yemekle de orantılı olarak daha iyi tabii. Balık verdiklerinde “fish taco” yapan kişinin gideceğini tahmin etmek hoşuma gitti mesela. Kimin gideceği yapılan yorumlardan az buçuk anlaşılsa da dert değil. Ortaya çıkan ürünler işimi görüyor. Bir de içimde kalmasın, “Legends” olarak getirdikleri usta isimler olmasa da bir şey değişmez sanki.
* FBoy Island 1. sezon üzerine:
HBO Max’in şu sıralar yayınladığı flört şovunu da izlemiş bulundum. Güya para ödülü için adaya gelen 12 FBoy ile güya niyeti iyi olan 12 erkeğin üç genç kadının kalbini kazanma macerasını konu alıyor.
Külliyen yalan tabii. Artık düzgün bir ilişki istediğini söyleyen kızların suratında bile o ciddiyet yok gibiydi. Belki de benim midem kaldırmamıştır. Zaten bunlar öpüşürken fenalık geldi artık bir noktada. Komedi dozu da (bana) fazlaydı. Bachelor sülalesine rahmet okuttular sanki. Onlar kadro, randevu, ilerleyiş vs. açısından daha ‘profesyoneller’. Bunlarda ‘senaryo’ dozu fazlaydı.
Ama “Hangisi FBoy, hangisi nice boy?” sorusuyla ilgi çektikleri söylenebilir. Farklılık ve heyecan olsun diye çoğu elemede “Sürpriz!” diye ortaya çıkıp bir tarafla ellemelerine gerek yoktu sadece. Ayrıca kişisel gelişim adına bir şeyler yapmaya da çalışmışlar fakat özellikle Too Hot to Handle’ın ardından gözüme yapay geldi.
Finalde ise CJ’in seçiminden tabii ki memnun olmadım. Sarah’nın verdiği karardan memnunum. Nakia’ya ise itiraz etmeyeceğim. Böyle de denmez ama kafası en çalışan ve ne yaptığını bilen kişi Nakia’ydı bence.
—
* CJ tahminen bölünecek parayı toptan kaybetmeyi göze alamadığından (var onda öyle bir karakter) Casey’i seçmedi ki güvenemedi de. Bu açıdan yargılayamam. Casey de işi kolaylaştırmış değil. Ama seçmesini isterdim.
* Sarah’nın Garrett’i seçmesini istiyordum ama içten içe Garrett’in bu durumda ilişkiyi bitirmeyi tercih edeceğini de hissediyordum. Adam “böyle” birisi çünkü. Yalnız yapımcıların “ilahi adalet” hamlesini sevmedim. Kuralı kendin koyuyorsun, işine gelmeyince de bozup “Sarah’nın seçtiği yardım kuruluşuna gidecek, ” diyorsun. Senaryonun dozu daha ne kadar artabilir ki düşüncem de bu yüzden baki kaldı sayenizde.
* Nakia, şunca şeyin üstüne OJ Jared’i seçmesiydi şaşırırdım zaten. Zaten zırt pırt şaşırtmaca yapmaya çalıştıklarından artık bir noktada anlıyorsun.
2 FBoy-1 Nice Boy üzerinden gitmeleri isteğindeydim ama Casey’le birlikte. Neyse ilişki benim ilişki değil sonuçta. Ne halleri varsa görebilirler. Amen.
—
Reunion bölümü de hazırlıyorlarmış gördüğüm kadarıyla, unutmazsam ona da bakayım.
Not: Kızlardan birisinin Taye Diggs’le randevu çıkışı görüntülendiğine dair bir habere de denk geldim mesela orta yerinde. O nedenle az buçuk bir fikrim var o tarafla ilgili.
Not 2: Son kısımdaki Casey-Garrett notuna güldüm doğruya doğru, iyi düşünmüşler.
Ne bitmez yorumdu bu. Ay.
* 12 Dates of Christmas 1. sezon üzerine:
HBO Max demişken bundan da bahsedeyim. Kasım-Aralık 2020 zamanı yayınlandığında bunun sezonunu da izlemiştim. 2. sezon onayını aldı. Bunda ise birisi eşcinsel erkek, biri straight erkek, diğeri kadın olmak üzere 3 kişi Noel tatilinde aileleriyle tanıştırabilmek üzere eve götürebilecekleri türden bir sevgili arıyorlar güya.
Totalde FBoy Island’dan daha fazla beğendim. Amatör dursalar da flört şovu bazında daha tutarlı ilerlediler. Hatta devam ettikçe özellikle Garrett tarafında izlenesi iş çıkardılar. Onun kısmını daha çok beğendim. Anthony ve Faith ise sezon ilerledikçe yetişti. Bir de bu üçlünün arasındaki arkadaşlık-destek tarafını sevdim. İster istemez ara ara ‘kurgu’ tadını almamak mümkün değildi, o ayrı.
Unutmazsam ve fırsat olursa 2. sezona da bakacağım.
Öyle yani. Bitti sonunda hepsi, evet.
Bachelor in Paradise 7×01 üzerine:
* Tek bölümde 6-7 çift birden çıkmasını takdir ettim gibi. Nasılsa karışır ilerde ama olsun.
* Şu şov serisinde parasını tam olarak hak eden birisi var da o da bu KJ yazılarını hazırlayan kişi.
Bachelor in Paradise 7×08 üzerine:
Hayatımdaki fazlalıklardan birisi bunun haftada 2 bölüm birden yayınlanmasıymış. Teke düştüğü iyi oldu.
1) Şova zaman zaman önceden görüşüp de muhabbeti ilerletenler geliyordu, sonra da diğeri adaya gelene kadar birisiyle ‘oyalanıyordu’ ki adada kalsın… Zaten ara ara işledikleri bir durum olduğu için şaşırtıcı değil. Ama yarışmacılar bu sezon her anlamda suyunu çıkarmışlar.
Yapımcılar da sağ olmasınlar malzeme çıktı diye kaşımaktan geri durmadılar.
2) Diğer yarışmacıların ahlak bekçiliği de problem bence. Ellerinde meşaleyle cadının kapısına dayanan köy halkı gibi bir şey oldular iyiden iyiye. Samimiyetlerine inansam haksızlığa uğrayan arkadaşlarını koruyorlar diyeceğim ama bunlar böyleyse ne olayım.
Wells’in gül açıklaması da saçma kaçtı biraz. Gerek yoktu, öncekilerden ne kadar farklı ki? Natasha’yı tenzih ediyorum tabii. Yarışma ilerlesin diye oldurdular.
3) İçimde kalmasın, o kadar çok şey anlattılar ki bir rose ceremonyden diğerine geçişleri 2.5 bölüm sürdü. O arada ben şiştim. Tanesi 83-84 dk. sürüyor bunun üstelik… 8. bölümde 3.yü anca yapabildiler. Güne 9/14’le başladılar hatta. Bittiğinde adadan ve benden yük kalktı sanki.
#yasabır
Not: Sondaki ‘facts’ kısmı bölümün kendisinden eğlenceliydi.
Masterchef’in ABD versiyonunun yeni sezonu (11.) bitti.
“Legends” eklemelerine gerek yoktu bence ama bazı twistlerle daha eğlenceli hale de getirdiler. Kazanacağını düşündüğüm kişiye gitti üstelik.
Yakında Junior’ı da döndürseler keşke. Salgın sonrası dönmek bilmedi.