Yarışma Programları || Renkli Kutunun Senaryosuz Dizileri
560 yorum ozgun14 20 Ekim 2015 09:32
Bir süredir kendimizi Türk dizilerinden çok yabancı dizilere kaptırdığımız bir gerçek. Konu yarışma programlarına geldiğinde tam olarak neredeyiz peki? Dil sıkıntısı olmasa az sayılmayacak bir kesimin kendini bunlara da kaptıracağına inancım tam. Amerika’nın çoğu yarışma programına Acun ve türevleri sağ olsun aşinayız çünkü. O tarafta tutan bir yarışmanın format olarak bizim kanallarımıza kopyalanması çok zaman almıyor. Hani hep deriz ya “Orijinali dururken uyarlamasını seyretmek niye?!” diye. Eh bunu yarışma programları için de diyelim ve sizi Amerikan dünyasının senaryosuz dizileriyle tanıştıralım. Not: Bu yazının amacı; sayısının her geçen yıl arttığına inandığım reality tv takipçisi site ahalisine bu konularda konuşabileceği bir bildiri altı sunabilmek. İki yarışma dışında takip ettiğim reality olmadığı için (ve reality sayısı da oldukça fazla olduğu için) konularını çok kısa kısa geçeceğim. Hepinize şimdiden afiyet olsun. |
Sunucular: Colin Mochrie, Ryan Stiles, Wayne Brady, Aisha Tyler Doğaçlama skeçlerle 4 kişinin beraber oynadığı bir tiyatro oyunu. Konuk oyuncularla 5. kişi de seçiliyor ve spontane tiyatro başlıyor. Yerlisi: Mahşer-i Cümbüş (Uyarlaması değil, kafanızda canlansın diye yazdım.) Sunucu: Jonathan Ross Yeteneklerine güvenen sihirbazlar soluğu Penn ve Teller’ın karşısında alıyor. Eğer bu ikiliye numaralarını yutturabilirlerse ödülü kazanıyorlar. Yerlisi: – |
Sunucu: Alison Sweeney Kilolu yarışmacıların katılıp yarışmanın sonunda en çok kilo verenin kazandığı bir sağlık yarışması. Yerlisi: Yeni Bir Hayat Sunucu: Nick Cannon Her türden (ses, oyunculuk, dans, sihirbazlık vs) yeteneklerinizi sergileyebileceğiniz 4 jüriden oluşan bir ekip tarafından oylandığınız bir yarışma. Yerlisi: Yetenek Sizsiniz Türkiye Sunucu: Carson Daly Arkası dönük 4 jüriye şarkı söyleyerek önce jürileri kazanıyorsunuz, daha sonra her jürinin şarkıcı takımı birbirleriyle yarışarak eleniyor ve en sonunda da 4 jürinin birincileri birbirleriyle kapışıyor. Yerlisi: O Ses Türkiye Sunucu: Matt Iseman Yarışmacılar çeşitli, zorlu parkurlarda zamana karşı yarışıp birinci gelmeye çalışıyorlar. Her etabın ilk 3’ü tekrar kendi aralarında kapışıyorlar ve günün birincisi oluyorlar. Yerlisi: Ninja Warrior Türkiye Sunucu: Bear Grylls Doğada hayatta kalma rehberiniz olabilecek bu adamı durdurabilecek hiçbir şey yok. Herhangi bir yere (çölün ortasına, amazonlara, ıssız bir adaya, vs) bırakın, orada kendi başına yaşamını sürdürmenin bir yolunu bulacaktır. Tabii yalnız değil. Her bölümde ona ünlü bir Hollywood yıldızı (Zac Efron, Channing Tatum, Ben Stiller, Kate Winslet, Michael B. Jordan, Kate Hudson, Michelle Rodriguez, James Marsden, Barack Obama, vs) eşlik ediyor. Yerlisi: Doğada Tek Başına |
Sunucu: Ryan Seacrest, Brian Dunkleman 4 jüriye karşı yarışmacıların şarkı söyleyerek birbirlerini eledikleri bir yarışma. Yerlisi: Popstar Türkiye, Türkstar Sunucu: Cat Deeley Her hafta belli temadaki müzilerle dans ederek yeteneklerini konuşturan yarışmacıların birbirini elediği bir yarışma. Yerlisi: Benimle Dans Eder misin Sunucu: Gordon Ramsay Yarışmacılar kendi restoranlarını açabilmek için kapışıyor. Başlarında çok titiz bir şef var ve ona yemek beğendirebilmek hiç kolay değil. Master Chef ve küçükler için olanı Master Chef Junior adlı iki tane daha benzer program var. Yerlisi: Masterchef Türkiye Sunucu: Gordon Ramsay Asabi sunucumuz bu sefer de Amerika’nın otellerini geziyor ve beğenmediklerini sivri diliyle yerin dibine gömüyor. Yerlisi: – |
Sunucu: Julie Chen Belli bir sayıda yarışmacının bir eve kapatıldığı ve her hafta küçük yarışmalarla birbirlerini elemeye çalıştığı bir yarışma. Yerlisi: Biri Bizi Gözetliyor, Big Brother Türkiye Sunucu: Jeff Probst 2 veya 3 grup halinde adanın farklı noktalarına bırakılan yarışmacılar burada barınak ve yemek ihtiyaçlarını doğadan karşılarlar. Bazı yarışmalarla birbirleriyle yarışarak ödüller kazanırken bazılarıyla dokunulmazlık kazanırlar. Dokunulmazlık kazanamayan grubu kendi adalarında bir eleme gecesi beklemektedir. Gruplar azaldıkça bir zamandan sonra adalar birleşir ve yarışma bireysel kapışma olarak devam eder. Yerlisi: Survivor Türkiye Sunucu: Phil Keoghan Yarışmacılar sırt çantaları ve pasaportlarıyla ülke ülke gezecekleri bir yarışa girerler. Bu uzun ve zorlayıcı yarışta 2li olarak yer alırlar, bazen eşiyle bazen de tek başlarına sıra dışı oyunlardan geçerek her ayağın birincisi olup mini ödüllerini kazanmaya çalışırlar. Her ayağın sonuncusuna ne olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Yerlisi: Pasaport |
Sunucu: Chris Harrison Merkezde bir erkeğin, karşısında 25-30 kızın bulunduğu flört yarışması. Her hafta damat adayı seçtiği kız(lar)la grup veya bireysel randevulara çıkıyor, bölüm sonundaki seremonide gül alamayan gelin adayı haliyle eleniyor. Yayında The Bachelorette ve Bachelor in Paradise isminde iki türevi de mevcut. İlkinde bu sefer merkezde bir kadın var, ikincisinde ise bu iki yarışmanın eski yarışmacıları bir adada toplanarak bir kez daha kendilerine uygun kişiyi arıyorlar. Yerlisi: Ben Evleniyorum, Biz Evleniyoruz, Benimle Evlenir misin Sunucu: Tom Bergeron Ünlülerin profesyonel dansçılarla partner olup yeteneklerini sergilediği ve birbirleriyle yarıştıkları bir yarışma. Yerlisi: Yok Böyle Dans |
Bunlar dışında kablolularda da birçok güzel reality programı mevcut. Ama onlara girince nerede duracağımı bilemediğimden eklediklerimi de sonradan sildim. Yorumlarda lafını geçiririz bir şekilde. Bu yazıyı hazırlarkenki katkılarından dolayı aytackara ve itsmypurgatory‘ye çok teşekkürler Kendileri, uyarlamaları hakkında ekleyebileceğiniz, düzeltebileceğiniz bir şeyler varsa lütfen iletin bana. Fazla bilgimin olmadığı bir alan olduğundan hatam olmuşsa affola. |
yorumlar
Maske Kimsin Sen? (Bölüm 7)
Çok sevdiğim Murat Dalkılıç’ın varlığı ekstra bir renk katmış. Keşke en baştan beri masada olsaymış dedim.
Maske Kimsin Sen? (Bölüm 9) (FİNAL)
Ve bitti. Eşleşmeler doğrultusunda beklenen kişiler son 3’e kaldı. Hem final hem de geride kalan tüm programlar düşünüldüğünde hak eden kişi de kazandı. Eşleşmeler farklı olsa 1.’ye yarı finalde elenen kişi 2. veya 3. de olabilirdi elbette.
Güzel programdı. Tadında bir bölüm sayısıyla bitti. 1, bilemedin 2 bölüm daha uzatılabilirdi resmi gazetenin p….n peçetesi misali kullanılması olayı gerçekleşmeseydi. Üzücü olan bu sezonun erken final yapması değildi. Muhtemel 2. sezonun önünün tıkanmasıydı. Malum kesimden neden bu kadar tepki aldığını anlamlandırabilmiş değilim bu arada. Suya sabuna dokunmayan, onların çarpık standartlarında bile rahatsızlık verebilecek unsur barındırmayan bir işti. Yazık oldu. Dijitalden bir yerden haftalık yayınlanacak bir yeni sezon sürprizi gelse ilerde güzel olurdu.
Amerikan versiyonuna doğru yol almak niyetindeyim ama orada doğru tahmin ihtimalimin düşük olacak olması tat alma duygum için bir eksi yazacak muhtemelen. Lakin Nicole Scherzinger-Jenny McCarthy jüri ikilisi bile şans vermek için başlı başına devasa bir sebep.
Sonradan Ek:
The Masked Singer (ABD) (S01E01)
Oradan buraya zıpladım direkt ve yarım bölüm şans verdim buna. Tahmin ettiğim üzere aynı tadı vermedi benim için bir tahmin alanı darlığı sıkıntısı mevcut olması sebebiyle. Bir rapçiyi ya da bir Amerikan futbolcusunu bilmem imkansız mesela. Çok ünlü bir şarkıcıyı veya aktörü bile sesinden ayırt etmem çok zor. O yüzden zorlamayacağım kendimi bunu izlemek için.
Bunlar da erkek sunucu seçmişler bu arada. Bu program için yanlış bir tercih bence.
CBS, Rebecca Romijn & Jerry O’Connell’ın sunuculuğunu üstlendiği The Real Love Boat’u 4. bölümünün ardından yayından çekmiş. Kalan bölümler haftalık olarak Paramount+ üzerinden yayınlanacakmış.
Bachelor In Paradise 8. sezon bitti.
Final haftasına 8 çiftle girdiler. 4’ü başlarda ayrıldı, 2’si nişanlanmadan birlikte devam etme kararı aldı (biri sonradan ayrılmış), 1’i de sonlara doğru ayrılınca ellerinde nişanlanacak tek bir çift kaldı.
Tam olarak sezona yakışır bir sondu gerçekten. Bana asıl istediğimi veren Victoria ve Greg’di, sağ olsunlar.
Gelecek sezon bölüm sayısı açısından bir tık daha kısa sürerse iyi olur. Ağustos başı gibi gelip sezonun başlarında gidiverin işte. 16 bölüme dünyayı sığdırmaya gerek var mı?
Tanıdığım/desteklediğim çiftler kazanınca daha tatlı oluyor.
İkizler kazansaydı da itiraz etmezdim, bunca sene sonra birbirimizi bulup buraya geldik lafına bir tık fazla takılı kaldılar ama sempatiklerdi.
https://twitter.com/PopCrave/status/1600731898887618560
“Hayu” diye TR’den de izlenen bir platform varmış. Bahsi geçtiyse burada bilmiyorum. Mailime gelen bir bültende gördüm.
“NBCUniversal International’ın tamamen realite türüne odaklı dijital platformu Hayu, Türkiye’de yayına başladı. The Real Housewives, Below Deck, Million Dollar Listing, Keeping Up With the Kardashians gibi popüler reality show’ların tüm sezonları ve diğer yan içerikleriyle birlikte 300’den fazla şov ve 9000’den fazla reality TV içeriğine ev sahipliği yapan Hayu, bu programların büyük çoğunluğunu ABD ile aynı gün yayınlayacak. 7 günlük ücretsiz deneme süresinden sonra aylık 29,9 TL, 6 aylık 147,99 TL, 12 aylık 264,99 TL gibi fiyatlarla abone olabiliyorsunuz. Evet, Hayu bile geldi, HBO Max utanır mı bilmiyoruz.” diyordu.
Kaçırmadıysam ilk defa duydum adını. Reality pek bana göre değilse de izlenebilmesi güzel.
Hayu, yerel medyadan insanlara tanıtım kiti göndermeye falan da başlamış. Birinin Insta storysinde gördüm.
Love Is Blind, Too Hot to Handle, The Circle, The Ultimatom, Selling Tampa, The Mole, Sexy Beasts gibi Netflix şovlarına katılan isimlerden bir karmayı alıp bir araya getirdikleri flört şovu “Perfect Match” 14 Şubat’ta başlıyor.
Poster 1+2
Cast Announcement
Çoğu şeye alıştım da ergen kızların sevdiği şarkıcıyı görmesi gibi, koca kadınların çığlık çığlığa şu adamlara bağırmasına alışamadım. The Bachelorette de aynısı gerçi.
* Saçma bulduğum bir nokta da şu erkekleri su altında duş alırken göstermeniz ^.^ Yarı çıplak kullanmanın ulusal kanal versiyonu mudur nedir?
* Aslında bazı kadınlarla elektriği bayağı hoşuma gitti. Bazısı da bariz şov için gelmiş yine. İlk akşam heyecanını da attıktan sonrası gelir herhalde.
Başlık bakalım. Hayırlısı, dermişim.
Nick Lachey nedeniyle Love is Blind’ın altına gidecektim de buraya yazsam daha doğru.
Too Hot to Handle, Love is Blind, The Ultimatum, The Circle, Sexy Beasts, The Mole dahil Netflix’in şovlarında yer alan kişileri bir araya getirip ortaya karışık bir flört şovu çıkardılar bu sefer de.
Bugün başlayan The Perfect Match‘in ilk 2 bölümünü izledim. Kalan iki bölümü de gelecek hafta önce izleme hedefindeyim. 4 x 3 hafta şeklindeymiş. Bir röportajda denk geldim, reunion yok gibi duruyor. Salt hali herhalde.
– Ben kaçırmadıysam ciddi bir ödülden bahsetmediler. “Mükemmel Çift” seçilmek için bazısının strateji kurup plan yapmaya vardırması ilgincime gidiyor o yüzden. Ortaya ciddi bir çift çıkmasını beklediğimden değil ama bari kuralları takip etseniz.
– Format sağ olsun o derece herkes herkesle olabilir tadındalar ki, olun madem diyesim geldi. Gerçi o kadar da abartmazlar herhal.
– Francesca, erkek zevkinden hiç hoşlanmıyorum bacım. Chloe gelsin, kim bilir daha neler olacak.
2. sezon olursa Harry’yi de çağırın madem. Bulduğu her şeye geliyor o, buraya da gelir.
Gittikçe daha iyi oluyor ama aynı zamanda gittikçe daha pisleşiyorlar sanki. Duygu miktarı artmaya başladı çünkü. O yüzden bazı hamleleri yapımcıların fısıldadığını düşündüğüm de oldu.
Yine de hoşuma giden bir nokta var:
* Fısıladamadan kastım, sezonun ilgi çekici şekilde ilerleyebilmesi için bazı isimleri bir tık daha ortada tutmaya çalışmaları. O nedenle bazı eşleşmeler ne alaka diye düşündürttü.
Mesela Nick-Ines’i yadırgamamıştım ama uygun değiliz kararıyla tak diye bozuluverdi. Şimdi de Ines, hem de Bartise kişisiyle randevuya çıkacak. Yahu kadına evdekilerden hayır gelmedi diye Bartise mi verilir?
Love is Blind’ı bilerek bu kararı verdiler üstelik. Neymiş, yarışmaya katılması ciddi ilişki istediğini de düşündürtüyormuş. Flört şovuna katılanların en az yarısı takipçi-para için katılmıyormuş gibi… Zorla göz devirteceksiniz bana.
* Güya aşkı ve mükemmel uyumu arıyorlar da bu yarışmadan nasıl gerçek anlamda çift çıkacak merak ediyorum… Du’ bakalım.
Birkaç açıdan izlediğime sevindim. Çünkü içindeki yarışmacıların yer aldığı şovların bir nevi devamı oldu.
Francesca iyi ki gelmiş mesela. Kimi kararlarının arkasında durmasam da varlığıyla şova yön verdi. Inez, Chloe, Shayne ve Nick de işime yaradı.
Bazı yarışmacılar gerçekten ciddiye alır gibi oldu ya da malzeme vermesini bildiler. Bazısının egosu ya da kıskançlığına göz devirdim tabii ki. Öte yandan Chase ya da Bartise gibi varlığını ciddiye alamadığım insanlar da vardı.
Odadaki kararlara yapımcılar ne derece karıştı bilemedim ama gözüme pek batmadılar. 2. sezonu gelirse kendileri bilir.
Nick’in dediği gibi 1 oy fark mı vardı bilmiyorum ama Dom-Georgia’nın etraftakiler tarafından daha fazla seveni olmasını anlıyorum.
* Sezon finalinden sonra kimler hala birlikte haberine baktım.
– Bir ihtimal Kariselle ve Joey’in yürütebilir demiştim, o bile olmamış.
– Shayne ve Chloe’nin yürütmesini beklememekle birlikte fikren istiyordum. Yakışıyorlardı.
– Georgia-Dom’un ayrılığının Kanada-Avustralya farkıyla başlamasına da şaşıramadım. The Bachelor sülalesindeki çiftler farklı eyaletleri bile çoğunlukla yürütemiyorlar. Ödül yok diyordum, bir haftalık tatil verdiler. Onu da kullanmadan ayrılmışlar.
Ben her şeyden çok Georgia’nın şu ara Harry Dowsey’le sevgili olmasına şaşırdım. Vay be.
– Diğer ikisi zaten doğru düzgün çift bile değillerdi. Devam etseler şaşırırdım.
Not: Francesca’nın yeni bir sevgilisi olduğunu biliyordum, o nedenle Damian’la devam etmediklerinin az çok farkındaydım. 11’le birlikte gitti o da. İkisinin de nihai şekilde ya onunla ya da yok noktasına gelip öyle çıkması ise bonus.
– Ben bu oyunu şimdiye kadar 3 kere oynadım. Üçünde de traitor rolündeydim. İkisi bedellideydi hatta ve ilkini kazandım. İkincisinde yine traitor olunca idare etmesi daha zor oldu tabii. Öbürü arkadaş ortamı gibi bir şeydi, yine inandırıcılığı azdı.
Aynı buradaki gibi birbirini az tanıyan ya da tanımayan insanların bir araya geldiği bir grupla yapmaları mantıklı olmuş. Big Brother, Real Housewives, The Bachelor gibi reality şovlardan tanıdığım insanlar olunca daha da zevkli geçti. Dileyene Ryan Lochte bile var.
– Sezonu Cirie ve tabii ki Kate taşıdı bana kalırsa. Rachel’ı da beğendim. Arie, belli bir nokta dışında beklentimi aştı. Cody bildiğimiz gibiydi.
* Hadi Cody’ninki yarışma içinde olabilecek bir şey. Christian’ın gidip de “Beni kendi taraflarına çekmeye çalıştılar,” diye yalan söylemesi nedendi yahu? Geri zekalı mısın diye bağırasım geldi. Bana Arie’ye hak verdirdiler.
* Arie’nin son dakika meydanı Cirie’ye bırakıp kendini elemesi de ayrı bir olay. Quentin’e okları yöneltse o dakika ne olacaktı acaba? Cirie’nin başından sonuna kadar ben vardır, en çok Arie çok sonradan geldi mantığına karşı değilim. Ama o dakika bitirselerdi asla niye demezdim.
* Andie ve Quentin kazanamadığı için açıkçası mutluyum. Stephanie’ye de iyi oldu. Rachel’ın ve Shelbe’nin elendiği oylamalar sezonun en iyileriydi.
* Reunion’ın yüzleşme dozu beklediğim kadar fazla değildi. Zaten neyine ne kadar kırgın kalacaksın, o da var. Ama biraz daha iddialı geçmesine hayır demezdim. Andy Cohen gelecek sezon da gelsin sunsun ^.^
2. sezon onayını almasına sevindim. Denk getirebilirsem yine izleyeceğim. Umarım daha fazla tanıdığım isim olur. İngiliz versiyonunu izlemem tahminen.
Real Housewives of Potomac‘ın 7. sezonunu reunion bölümler dahil tamamladım.
Reunion bölümlerin asıl yıldızı Andy Cohen olabilir. Normalde de iyi yönetir de bu sefer keyfi de yerindeydi sanırım, konu ya da kişi ayırmadan patır patır konuştu herkesle.
Bu sezon Mia biraz kafamı açtı sadece. Gizelle-Chris meselesi de beklediğimin üstüne çıktı ama reunion sonucu düşündüğüm noktaya geldiler. Charisse’in katkılarını da atlamayayım tabii. Karen, Robyn, Candiace falan da derken aktı yine bir şekilde. Ashley her zamanki gibiydi. Tanrı affetmesin tipli kocasında kurtulması bile yeter benim için… Wendy diğerlerine göre daha geri plandaydı.
RHONY hala dönmek bilmediğimden Girls Trip’i saymazsak sadece buna devam ediyor gibiyim ama gayet memnunum. 8. sezonla tahminen yine görüşürüz. Thanks, bye.
Not: Bu Juan kişisi geri zekalı yahu. HOTEL RECEIPT diye dağa taşa doğru bağırasım var. Bilerek reunion bölümlerine de gelmiyor zaten.
HBO Max’in 2 sezonun ardından iptal ettiği flört şovu FBoy Island’ı The CW kurtarmış. Evet, bizimki. Hatta uzantı şovu FGirl Island için çalışmalar da başlamış.
Dolayısıyla ben yine şok.
The Bachelor 27. sezon bitti.
– Medya da sağ olsun, kimin kazandığını bilerek izledim. Gerçi az çok tahmin ediliyordu. Galiba ilk kez kendisinin seçilmeyeceğini hem bilen hem de kameraya oynamadan bunu bu derece açık ve düzgün şekilde ifade edeni gördüm.
Dramayı kenara koyarsak resmen seyir zevki.
– The Bachelorette seçmek için başkasını seçmek için acele mi ettiler acaba? Ben buna da hiç itiraz etmezdim. Bachelor in Paradise’da görüşürüz herhalde.
– Zach’i ne övesim ne de gömesim var. En azından burada pek batırmadı. Ayrıca evet, fantasy week kuralını koyan kendisi, çiğneyen kendisi, bir de çiğnediğini diğerlerine anlatan yine kendisi. Tövbest.
Seçtiği kişiyle gelecek görüyor musun desen, o da şüpheli ama belli olmuyor bu işler. Yürütebilirlerse ne âlâ. O kadarını da artık kendileri bilir.
Oldu, bye. The Bachelorette’le görüşürüz artık.
Tesadüfen bir program keşfettim belki ilgisini çeken olur diye yazayım dedim.
The Joe Schmo Show.
Sahte bir BBG evinde 9 Aktör, bir de her şeyi gerçek sanan biri. Tamamen ona göre programı şekillendiriyorlar. 5. Bölüm itibariyle epey de eğlenceli gidiyor. 2003 Yapımı.
İlk sezonda içerisinde David Hornsby ve Kristen Wiig çıktı.
Top Chef‘in “World All Stars” sezonunun (20) finalini gördüm. Sezonun gidişatını da düşünürsek zaten tam da “böyle” bitmesi gerekiyordu, dolayısıyla bir zahmet.
O değil de bu şov Padma Lakshmi olmadan nasıl devam edecek acaba? Tuhaf olacak.
The Bachelorette 20. sezon ilk bölümü izledim.
– Her sezon açılışında bir icat çıkarıyorlar, bunda da first impression rose üzerinden girmişler. Ayrıca kardeşini ilk bölüm için casus olarak sokmak iyi bir hamle olmuş.
– Yine her çeşitten erkek şahsı toplayıp getirmişler. Normalde de niyetler az çok bellidir ama bazısının tanıtım videosu tanınmak için geldiğini bağırıyor gibiydi. O yüzden sonuçta ne derece mantıklı bir ilişki çıkarabilecekler emin değilim.
Gerçi bu şovlardan düzgün ilişki bulmayı beklemeyip dramasına odaklanmak gerektiğini haliyle/mecburen öğrenmiş oldum. Üstüne de bakarız.
+The Bachelorette 20. sezon:
Neyse ki bir bölüm kaldı, bu sezon o kadar banaldi ki. Kızın kimi seçeceğini de Bachelor’ın kim olabileceğini de umursayamadım. Olası polemikler/dramalar da gereksizdi ya da ben alıştım artık. Bu bitse de yenisine yol alsak.
Yenisi de “Golden Bachelor” gerçi. Kim bilir nasıl olacak. 71 yaşındaki bir adamın TV’de paylaşılamadığı kalmıştı bir tek. Du’ bakalım.
+Big Brother 25. sezon:
Cirie’yi her gördüğümde “Ya cidden şart mıydı?” diye düşünüyorum, bir tarafım da kalabildiği kadar kalmasını istiyor. Bir de alıp oğlunu getirmişsiniz.
Luke’u N-word meselesi yüzünden anında evden göndermeleri ilginç oldu. Geçen sezonki Kyle dramasından ders aldıklarını pek zannetmiyorum ama günahlarını almayayım, çabuk reaksiyon gösterdiler.
Evi dörde bölmelerine pek takılamadım şimdilik ama fena gitmiyor.
+The Challenge: USA 2. sezon:
Aslında izlemeye niyetli değil gibiydim ama yine oradan buradan tanıdığım bir sürü kişiyi sokuşturmuşlar içine. Oylama sisteminde değişiklik yapmaları da iyi olmuş. Anonimlik böyle şeylerde daha iyi oluyor. Yalnız haftada iki bölüm olduğunu daha dün öğrendim.
Ayrıca bu ne hırstır demek istiyorum, bunları kafese koysan birbirini yer. Ya da koyun gitsin en iyisi.
+RHONY 14. sezon:
Kadronun tamamının yenilenmesine fikren karşıydım, halen de öyle sayılırım. Bunlara ise izledikçe alıştım sayılır.
Bir de sanırım ilk sezonları diye, henüz “o kadar” delirmediler. Arada kendilerini göstermek için bir şeyler yapıyorlar ya da söylüyorlar (haliyle) ama kimse kimsenin gözünü oymak isteyecek seviyede değil. Misal RHOP döndüğünde yine haltlar olacak belli değil…
++Luann and Sonja: Welcome to Crappie Lake:
Luann ve Sonja bir arada olmasa izlemezdim herhalde. Nihayetinde para ve PR olsa dahi az çok uğraşmaları hoş. Zaten şovun kendisi bile belli bir fayda sağlamıştır kasabaya. Üstü de bu ikisi olduğu için fena gitmiyor. Devamı olmaz tahminen ama olursa bu misali farklı bir kasabaya geçebilirler.
Ultimate Girls Trip’in “Legacy” sezonu gelse de eskilerle hasret giderip bir tur da öyle baksak. Bunu söylememiş olayım da Ramona’nın saçma sapan tavırlarını bile bir tık özlemiş olabilirim.
+The Bachelorette 20. sezon:
Bitti sonunda. Biraz geç izlediğim için kimi seçtiğinin farkındaydım ama bilmeyenin bile anlaması zor değildi. Ne diyeyim, hayırlısı falan olsun olabiliyorsa.
Bachelor için de en makul duran adamı seçmişler. Ona da vakti geldiğinde bakarız.
+Big Brother 25. sezon:
Üç haftadır bütün ev için hedef haline gelen birinden gidiyorlar. Ev ortadan ikiye bölünse de bu dert olmaz haliniz ne zaman patlayacak bakalım.
+The Challenge: USA 2. sezon:
Ortam kızıştıkça ve tanımadığım tiplere de alıştıkça daha fazla sever oldum. Takım değiştirmeler de işe yarıyor şimdilik.
+RHONY 14. sezon:
Sadece kaos eksikliği var, gerisi normal. O da herhalde ilk sezonları ve çoğu birbirini yeni tanıyor diye herhalde. 1-2 sezona birbirlerinin gözlerini oyarlar elbet.
++Luann and Sonja: Welcome to Crappie Lake:
Umarım farklı bir kasabayla tekrardan dönerler. Luann ve Sonja birlikte olunca izletmeyi başarıyorlar.
+RHONY 14. sezon:
Sezon devam ettikçe hem biraz açıldılar hem de birbirlerine alıştıkça daha fazla “sorun” çıktı zannedersem. Geçen gün reunion buluşmasından ilk kare gelince anladım sezonda ne kadar zaman geçtiğini. İyi bakalım.
+Big Brother 25. sezon:
İlk başlar fazla rahat geçiyordu, o yüzden ortalığın gerilmesine ve insanların birbirinden “sıkılmasından” rahatsız olacak değilim tabii. O geçiş biraz pat diye oldu sadece. Düşman değiller belki ama ittifak hesaplarını da o kadar karıştırdılar ki…
Cory bir anda nasıl birisine dönüştü mesela? Cameron’dan yıldım zaten. Bir anda Mecole’un evde olduğunu anladılar sanki. America’ya göz devirmeye devam ediyorum.
Cirie de en azından Jury’yi garantiledi, anne-oğul planının sonuna kadar götürmeyeceği elbet belliydi. Bir de Cory’den önce ya da sonra Cameron (mutlaka) gitsin… Bir noktada birileri “big move” dediği şeyi yapmak zorunda kalacak, sonrasını da zaten Tanrı affetsin.
+The Challenge: USA 2. sezon:
Takım oyunlarından geçip bireysele dönmeleri fena olmadı da birbirini eski sezonlardan, kendi şovundan ya da dışarıdan tanıma meselesi yüzünden tutma meselesi ortalığı gerekli/gereksiz karıştırıyor.
Bozuk saat gibi aynı kişileri yazıp duruyorlar. Yeni bölüm gelsin yine Chris der bunlar… Artık gidene kadar.
+The Amazing Race 35. sezon:
Grevin getirisi/götürüsü olarak bölüm süresini reklamlı 90 dk.ya çıkarttıklarından reklamsız 1 saat civarı bölümle başladılar resmen.
Bir laf arası sanki non-elimination yapmayacağız dedi, bu kadar tantanadan sonra birisi elenmese ilginç olabilir zaten gerçekten… Şimdilik oyunlar uzatıyorlarmış gibi gelmedi ama devam ettikçe o his de gelebilir diye bir düşündüm.
+The Golden Bachelor 1. sezon
Birkaç yıldır lafı dönerdi ama artık şehir efsanesine benzemişti. Yaptılar, oldu. Neyse ki diğerleri gibi 1.5 saatlik bölüme çıkmamışlar da 42 dk. komşuluğunda kalmışlar.
Önceki şovları/sezonları da bilince “biraz” çalışılmış olduğu göze batıyor tabii ama beklediğimden farklı bir şey de bulmadım. Kimi seçeceğini pek de önemsiyor değilim, nasıl bir sezon olacak merakım şu an daha ağır basıyor.
+Bachelor in Paradise 9. sezon:
Başladık yine… İster istemez “Bu resmen ekranda olmak için gelmiş,” tarafımla izliyorum, ciddiye alasım gelmiyor. Öte yandan BoP bu serinin cidden işe yarayan tarafı olduğu için ön yargılı da kalıyor. Az daha ilerlesin, bakalım. Kimlerin ciddi olup olmadığı anlaşılır.
+Special Forces 2. sezon:
Buna niye başladığımı bir sorguluyorum hala ama yaptım bakalım… İki bölüm de oldu. Reality şov yarışmacılarının askeri eğitimden geçen hallerini gördükçe gülesim geliyor biraz. Tanıdık bazılarını gördükçe “Sen burada ne alaka ya?” tepkisi vermeden de edemiyorum zaten.
Bir yandan da mesela Bachelor’daki Tyler ve Nick’i (yine!) aynı yerde bir araya getirmeleri falan hoşuma gitti. JoJo Siwa bile burada… Hatta rahmetli Bob Saget’in influencer eşi Kelly Rizzo da buradan. Geçen sezonu izlemedim (tabii ki), onun iki kazananından birisi de Hannah Brown üstelik.
++
– Kendimi tutmayıp The Traitors Canada ilk sezona da başladım, ilk bölüm her zamanki ayarındaydı. Ama kendi başlığına sezon biraz ilerleyince ya da bitince gelirim herhalde.
– Love is Blind 5. sezon cidden evlere şenlik ve daha iyi ilerliyor. Evlenmelerini geçtim, “daha” ne olacak diye izliyorum. Ayrıca Uche’ler kapatılsın. Kaldı 3 bölüm+reunion.
– RuPaul’s Drag Race: UK 5. sezonun ilk bölümü de fena geçmedi. Bazı queenler daha ilgi çekici geldi ama henüz birine yönelmek için erken tabii.
Bir reality/yarışma şov turunun daha sonuna geldik. Yayında ve yapımda emeği geçen herkesin…
+The Challenge: USA 2. sezon:
Bitti. İlk sezon finali kalan yarışmacıları hipotermi sınırına yaklaştırınca sinir olmuştum güya. 2. sezon finali ise aksine daha güzel ve eğlenceli geçti. Hatta sürpriz şekilde istediğim kişiler kazandı. Bu sefer oldurmuşlar.
+RHONY 14. sezon:
Sezon finalini gördük. Kapanış yazıları çok alakasız bağlandı, dan diye girdiler yalnız. Sanki bir anda akıllarına gelmiş de eklemişler…
Sahi reunion geldiğinde o kadar zaman ne konuşacak bunlar? Bış bir sezon değil de oturup üstüne sohbet edecek birkaç şey geliyor aklıma. Du’ bakalım.
Şu bitsin, bu da olsun diye diye sezon bittiğinden beri yorum yapamadım bir türlü. Bu sezondan hem memnunum hem de biraz meh ilerledi.
İlk haftaları daha ilginç ve merak ettiriciydi. Bir noktadan sonra ise fazla monoton ve tahmin edilesi ilerledi. Hep aynı kişi(ler) kazanınca onların etrafında döndü. Polemik fazla olmadı, oylamalarda tek kişi hedefti falan.
Matt’in jüri performansı daha iyi olsa belki de kazanırdı. Ama dünyayı almışken finali de alan Jag’in hakkını yiyemem elbette. AFP’yi Cameron’ın almasına da şaşıramadım haliyle. DVR’lardan dolayı belli oluyordu. Matt sempatikliğinden, Cirie de monotonluğa renk getirdiğinden ve tanınırlığından dolayı (+) puan kazandı tahminen AFP’de.
Not: Matt-Riley’e son dakika ilişki yazıvermeleri bence çok “producer” işi bir hamleydi. Ne diyeyim, hayrolsun.
+Special Forces 2. sezon:
İlk sezonu izlemediydim. Bu sezon öncesi katılan yarışmacılara falan denk gelince, yeterince tanıdık var diye bir bakayım dedim. Fırsat bulmuşken biraz süründürelim dozu makul olunca iyi geçti bence.
Kazananlardan da razıyım. Beklediğimden iyi oldu hatta, genelde benim istediğim gibi bitmez böyle şeyler. İki sezondur Bachelor Nation’dan birilerinin kazanması da hoş sanki. Başka şeyleri de beceriyor bunlar… Bir de Jojo Siwa’ya saygım arttı resmen.
+I Kissed a Boy 1. sezon:
Bir ara Twitter’da denk geldiydim ama unuttuydum sonra. Birkaç hafta önce sezonun topluca ortalığa düştüğünü görünce hadi bir bakayım dedim. Reunion bölümü de izleyip tamamladım.
Gayet sulandırılmış bir reality şovdu ve ilişkileri tabii ki pek ciddiye alamadım ama böylesini pek yapmadıkları için hoşuma giden tarafları da oldu. Senaryo dozu var olduğu kadarıyla pek batmadı… 2. sezonda “Girl” versiyonunu yapacaklarmış. Unutmazsam ona da bakarım.
Dört çiftin üçü zaten reunion gelene kadar ayrılmışlar. Kalan da sonrasında ayrılmış. Elde var sıfır (shocking!).
+The Golden Bachelor 1. sezon:
İtiraf edeyim, Bachelor evrenine farklılık getirdiği yorumlarına ben de katılıyorum. “Senior” kişilerin aşk hayatında da iş varmış… Reyting olarak da karşılığını gördü anladığım kadarıyla. Finalinde vardığı yere (zira benim hayatım değil) itiraz edecek halim yok da ben de tam tersini seçeceğini düşünmüştüm…
Bir de içimde kalmasın, bunca zamandır Bachelor Nation şovlarını izlediğimden her şeyin “fazla güzel” durduğunu düşünen bana The Hollywood Reporter‘ın o kadar da güzel olmadığını belirten haberi pek iyi geldi.
Karın öldükten sonra başka sevgililerin olduysa niye saklarsın ki zaten? İmaj önemli tabii, şov için de bilerek köpürtmüşlerdi “uzun zamandır yalnız” tarafını da yıl olacak 2024, bu devirde elbet ortaya çıkabilecek bir şey.
Neyse zaten öyle çok kişinin umurunda olacak bir şey değil. Ocak ayındaki TV düğününü izlesem mi bilemedim, onu vakti gelince düşünürüz.
Hazır gelmişken sezonları devam edenlere de biraz gireyim:
+Bachelor in Paradise 9. sezon:
Sezonda olup bitenlerle aman aman derdim yok ama bu sezonun “senaryo” dozu bence biraz fazla ya da bana öyle geliyor. Çok kör göze şeyler yaşanıyor.
Bu şova katılanlar diğerlerinin aksine daha ciddi ilişkiler yaşayıp çoluk çocuğa falan da karışıyorlar güya. Ama bu sezondaki çiftler, daha doğrusu yarışmacılar nedir gerçekten? Nihayetinde 1-2’ye falan inecek, onlardan da final sonrası iş çıkarsa tabii.
Kaldı 1 bölüm.
+FBoy Island 3. sezon:
MAX’in vazgeçmesiyle The CW’nun almasından dolayı fikren halen memnunum. Gerçi 3. sezon reyting olarak tutmadı ve tuttular Cuma gününe gönderdiler.
Bir yandan da anlıyorum, ulusal kanalda ya da The CW’da (sezon zamanı) ilgi göreceğini neden düşündüler ki? Bari yazın yayınlasalardı. Kalite olarak da böyle zaten. Dijitalden ulusala geçişi hissediliyor sayılır. Bazı şeyler basit/hafif/zorlama olmuş. Eksik tarafları da formatın dinamikliği kapatıyor.
Bir eksisi de tercihen merkezdekilerin pek de merak ettirici olmaması. Yani kimi seçecekler, ne yapacaklar falan umursayamadan izliyorum ve tahmin tarafıyla ilgileniyorum ben. Katie Thurston’un da orada olması Bachelor Sequel gibi duruyor zaten, o da ayrı.
Dün gece yayınlanan dahil kaldı 2 bölüm, du’ bakalım… The CW aldığında “FGirl” versiyonu da duyurmuşlardı. Vazgeçmeden yaparlar umarım.
+RHOP 8. sezon:
Kavga, Polemik, Basitlik ve Skandal soslu bir sezonla dönmüşler, sağ olsunlar. Yalnız yeni gelen kadın biraz meh duruyor, konuşurken umursayasım yok halen.
Mia bu sezon daha pasif durdu ya da sıra gelmedi henüz. Boşanma meselesine doğru dozu artar herhalde. Wendy’nin kökeni meselesi çok saçma yerlere gitti-gidiyor. Robyn-Juan meselesi hele bitmek bilmez bir pembe dizi adeta Ashley de her zamanki sinsiliğiyle ortalığı karıştırıyor da şova malzeme çıkıyor ^.^
Giselle-Karen-Candiace halen işimi görüyorlar, sağ olsunlar. Yalnız şu Candiace’in kariyer meselesini düzgün bir yere bağlayıverin hayrına… Maliyet hesabından ben yoruldum.
+The Amazing Race 35. sezon:
Bu da her sezondaki ayarında yuvarlanıp gidiyor. Grev vs. derken ABD’de bölümleri 90 dakikaya çıkardıkları için reklamsız halleriyle 65 dk. civarı bölümlerle gelmeleri düşündüğüm kadar kötü etkilemedi. Yine de ileride 42-43 dk. civarına inseler niye demem. Oyunlar belli, ederi belli. Uzatmasak da olur.
Kaldı 2 bölüm.
Ufak tefek noktalarla kazananın uzun süre belirsiz kalması ve yer değiştirmesi heyecanı artırdı. Kazanana itirazım yok, hak ettiler de zaten.
+Bachelor in Paradise 9. sezon da bitti.
“Bunlardan belki olur,” denilebilecek 1-2 çift vardı zaten, geriye de elimizde onlar kaldı sayılır. Düşündüğüm yere vardılar az çok. Neil Lane’in yüzüklerini gözümüze sokma biçimlerini ise bir kez daha takdir ettim ayrıca.
Sezon finalindeki “update” kısmı çoğunu bildiğim şeyler olsa da yine şaşırttı beni.
+FBoy Island 3. sezon da bitti.
Dating show konusunda kaşarlaşmaktan ya da gözümüzün önünde olmasından sanırım, kimin kimi seçeceğini tahmin etmesi zor olmadı. Son bölümü bu yüzden biraz bitse de gitsek modunda izledim sayılır.
Eğer ikisi de Nice Guy olsa belki başka bir sonuç çıkardı ama bu durumda tabii ki Vincent’ı seçti. İkisi de kendi payını aldı ve muhtemelen bir noktada kendi yollarına giderler. Yine de önyargılı olmayayım bakalım, hani bir ihtimal…
FGirl Island gelsin de bir de ona bakalım. Başka bir sezona onay vermezler nasılsa.
+MasterChef Junior‘ın Holiday özel bölümlerini izledim.
İki gün / 4 bölüm halinde mini yarışma sundular. Noel de sosu oldu. Bölümlerin gidişatından dolayı kimlerin elenip kimlerin kalacağı (+kazanacağı) biraz fazla belliydi sadece, gerisi bildiğimiz gibiydi.
4 Mart’ta yeni sezon geldiğinde onunla da görüşürüz.
+Big Brother’ın “Reindeer Games” sezonunu da izliyorum. İlk haftası sona erdi, 6 bölüm olduğundan haftaya bitiyor.
All Star tipi bir sezon kurmaları fena olmamış da neyse ki sezon kısa, uzun uzun bu formatta kalmak istemezdim. Zaten Julie Chen de sunmuyor. Kimisi dışarıdan ya da çok defa yarıştığından birbirini tanıdığından neyin nereye varacağını kestirememek fena değil. Önceden çekildiği için özellikle bakmayınca spoiler olmaması da (+) sayılır. Ama halen kim kazansa fark etmez modundayım. Frankie ya da Britney fena olmayabilir.
+RHOP 8. sezon da devam ediyor.
Wendy ve yeni gelen kadın üzerinden sağdıkları Nijerya meselesi içimi şişirdi artık. Ne güzel Juan Dixon’la girmiştik sezona, nereden alıp nereye getirdiler…
Herkes bir şekilde olay çıksın diye kendini paralıyor nasılsa burada , bırakın ne yapıyorlarsa yapsınlar.
Beklediğimden iyi bir final yaptı. Ben artık klasik bir kapanış bekler olmuştum… Son oyunu güzel hazırlamışlardı. Sezonu güce değil de stratejiye dayamaları da genel olarak denge getirdi.
Gerçi böyle bir işe hiç girişmeselerdi niye demezdim, biraz gereksizdi. All Star kadro olması kurtardı biraz. Celebrity Big Brother misali bir sezonu daha araya sıkıştırabilirlerdi mesela. Neyse bir sonraki kim bilir ne çeşit uzantıda (Olimpiyat?) görüşürüz.
Britney zayıf halka sayılırdı. Xavier ise sıkıcı seçenekti benim için. Frankie’nin elendiği durumda Nicole kaldı geriye. Ona pek de uyuz değilim gerçi, Paul ile F2 olduğu sezonda onun almasını istemiştim zaten. Buradakine de bir şey diyemem. Uğraştı gerçekten ve kazandı da.
Josh+Xavier+Taylor’a karşı galip gelmek kolay olmasa gerek.
* The Real Housewives Ultimate Girls Trip‘in 4. sezonuna başlayıp 2+2 şeklinde yetiştim. “RHONY: Legacy” sezonu olduğu için özellikle merak ediyordum.
Her sezon kafası başka şeylerle dolu olmasına rağmen ekran fırsatını kaçınmayan birisi oluyor. Bu sefer Kelly’ye kısmetmiş. Ben S7’yle başladığımda onun sezonları bitmişti. Ama ben de Dorinda gibi merak edip “Scary Island” kısmını ucundan okudum.
Bölümler şimdiye kadar ortalama ilerledi sayılır, daha doğrusu fazla tanıdık. RHONY reboot yediğinde zaten kaç sezon olmuştu, aynı kişilerin hikayesiyle bir yere kadar durumudur belki de (diyen de halen Grey’s Anatomy izliyor). Ramona’nın Dorinda ve Kristen’li sezonu unutması da komik bir örnek oldu hatta.
O yüzden RHONY’nin reboot yemesi gözüme daha az batar oldu… Kristen gibi izliyorum bölümleri de, daha zevkli oluyor öyle.
Aslında Legacy kadrosundan isimlerle bölüm sayısı az bir sezonu Peacock’a koymaya fikren halen açığım. Güya olduramamışlardı, bundan sonra bir şekilde oldurabilirler umarım.
Devam bakalım. 3 sezondur 7 bölüm sürdüğü için yine o kadar düşünüyordum, bu seferki 6 bölümmüş.
Bir süredir Netflix’teki The Devil’s Plan (Şeytanın Aklına Gelmez) adlı Kore yapımı oyun şovunu izliyordum. 1. sezonu yeni bitti.
* İlk sezon 12 bölüm. Bölümler 60-75 dk. bandında. O yüzden direkt tavsiye edemiyorum ama bayağı beğendim.
* Strateji ve zekâ üzerine oyunlar var. Yeri geldi mi 1 sayfa kural listesi açıklıyorlar resmen. Ama yarışmacılar oynamaya başlayınca gerisi geliyor, takip etmekte zorlanmadım.
1 parçayla (piece) başlıyorsun ve oyunlara göre parça kazanıp kaybediyorsun, hiç kalmazsa da eleniyorsun. Bazen ittifak kurman falan da gerekiyor tabii. Her ana oyundan sonra en az parçası olan iki kişiyi bir gece hapis dedikleri yerde misafir ediyorlar vs. vs.
Toplamda bir haftalığına aynı komplekste yaşaması gerekti son 2’nin.
* Yarı-celebrity bir kadro olduğunu çok sonradan fark ettim. 12’sinden 6’sının Wiki sayfası var mesela. Aktör, şarkıcı, sunucu, avukat, doktor, Esports oyuncusu vs. Oyunları ve ilerleyişi de düşününce bayağı iyi kadro çıkartmışlar, takdir ettim.
* Seok-jin‘e dibim düştü. Her anlamda ^.^ Sayesinde sezondan aldığım zevk arttı. Keza See-won‘la olan iletişimleri ve arkadaşlıklarını da sevdim. Tam bir reality şov sezonu çıkarttılar rekabetin de dahil olmasıyla.
ORBIT’in “Topluluk halinde oynayıp birlikte kazanalım,” mantığında zaten pek değildim, sezon ortasında terk ettim sayılır. Ona kalsa yarışmacı elenmeyecekti resmen.
* Seok-jin değil de ORBIT kazansa üzülürdüm herhalde. Kasanın şifresini çözmesi, devamında oyunu kazanıp kalması ve kafasının acayip çalışması bana yetti
* See-won’un oyunu kaybedip elenmesi ve vedasız gitmesiyle trajik bir yola da girdiler. Yani şu şovda ship yapmanın mantıklı olmadığı biliyorum ama Seok-jin ve See-won’dan çift olsa niye demezdim İkisi de oyuncu üstelik. Bir haftada ne çifti de neyse. Zaten See-won 2021’de evlenmiş biriyle.
* Son tur öncesi elenen bütün yarışmacıları getirmeleri bonustu. Guillaume, Dong-jae ve See-won’un Seok-jin’i desteklemesi, o sırada Dong-joo ve Joon-bin’in ORBIT’i desteklemesi şaşırtmadı.
2. sezon onayı var. Onunla da görüşürüz.
Love Island’ın yerli versiyonunu (Aşk Adası) yapıyoruz diye anlıyorum. Herhalde doğru anlıyorum. Bknz: GAİN.
Sunucu da Saba Tümer.
RTÜK, ön incelemeyi başlatmış bile
devils plan ne kadar keyifli bir yarışma olmuş. bayaa komplex ve takip etmesi keyifli yarışmalar yapıyorlar. bayaa yaratıcılar da. o kadar kapsamlı ki kurallar yarışmacı olsam beynim yanar elenirdim herhalde. sürekli durdurmak zorunda kalıyorum.
7.bölümdeki oyundan bir bok anlamadım.
sonuçtan şikayetçi değilim ama hapishanedeki kayıp içime oturmadı diyemem. bence hak edilmiş bir galibiyet oldu.
koreliler çok sakin ve naif yarışmacılar huzurlu huzurlu kavgasız gürültüsüz izledik keyifli keyifli. sürekli özür dileyip durdular valla. yanlış yaptıklarında kendilerinden bile özür diliyorlar. çosomidaaa
ABD uyarlamasını Rob Lowe’un sunduğu The Floor’un uyarlama hakkını ATV almış. Gelecek yaz primetime şovu olarak yayınlayacakmış.
The Amazing Race 36×01’e girdim.
* Non-elimination leg olmadığını sezonun başından söyledikleri iyi oluyor bence. Bir saat izledikten sonra SÜRPRİZ diye çıkınca accık bozulabiliyorum Geçen gün Drag Race’te oldu bir benzeri. Bir de yersiz yerde denk gelince ileride sorun çıkarabiliyor.
* Biraz daha ilerlesin, tipleri daha fazla tanıdıkça ritmini bulur nasılsa. Başladık yine.
O haber geldiğinde meraktan bir bakayım demiştim. İlk sezonu 10 bölüm, fırsat buldukça izliyordum ve 3.5 hafta içinde bitmiş oldu. Türkiye’dekilerin neden format hakkını aldığını anlıyorum. Hatta sunucu kim olacak merak ettim şimdiden, düzenli izleyeceğimi hayal edemesem de 1-2 bölüm bakacağım.
Bir oyun/bilgi şovuyla bu kadar eğleneceğimi zannetmemiştim. Hem basit yerden girip ilgi çekmeyi bildiler hem de buldukları bazı tiplerin tabiri caizse ekran ışığı vardı.
Bazı kategorilerde ben de iyiydim ama katılsam neyi seçerim bilemedim de şimdi. Saniye sınırı ortalığı feci karıştırabiliyor. Hepsini bilip bir tık daha yavaş olduğu için elenen bile oldu. Bildiğim şeyde tıkandım yeri geldi mi. Gerçi ben çoğu zaman Türkçesini söyledim, bazılarını “Bunun İngilizcesi bu muymuş?” diye izlemek de ilgi çekiciydi. Eğlenmemin bir faktörü de buydu zaten.
Sezonun kaderini değiştiren bölümler 7-8 civarıydı. Hele 7. bölümde olanlar neydi ya öyle? Hay maşallah.
Bir sürü düello geçip de alakasız bir taneye denk geldiği için giden de oldu. Bazısına “Ya geç yerine, az bekle işte. Ne illa yarışıyorsun?” tepkisi de verdim.
– Jacquelyn’e bir türlü sıra gelmemesine aslında inanamadım desem yeri. İki düellodan sonra sonuncuya kadar yerinde durdu kadın. Kimse International Foods’a cesaret edemedi. Sonda Arthur, Fashion Icons yerine International Foods seçse belki şansı bir tık daha fazla olurdu.
Son bölümde halen tek karesi olan birinden ziyade bir süredir tanıdığımız birinin kazanmasını tercih ederdim zaten, Jacquelyn’e de itiraz edecek değilim.
Not: İçimde kalmasın, “randomizer” dediğiniz şey rastgele seçim falan yapmıyor, şov temposunu korusun diye stratejik seçimler yapıyorsunuz işte
The Bachelor 28. sezon finalinin handikabı saklamak için kasmalarına rağmen kimin seçileceğinin sezonun gidişatından dolayı bariz belli olmasıydı.
Diğer kızın da anlayıp dile getirmesi, oğlanın pek de saklayamaması ve idare etmeye çalışması derken anlamaması da çok zordu zaten. Yine de tüm bunları, iki kadının dostluğu dahil paket olarak güzel sundular.
Bachelorette, benim de aklıma gelmeyen bir seçim ama fark etmez. Diversity demişler ve 21. sezonda halen ‘first’ çıkabiliyor bir yerlerden… Şimdilik ve yine “İzleyip görelim,” hakkımı kullanıyorum.
+ Real Housevies of Potomac’in 8. sezonu reunion bölümleri dahil bitti.
Ne sezondu ya… İyi anlamda sayılmaz gerçi bu. O kadar toksik hale geldiler ki yeniden yapılanmaya girmelerine hem şaşırmadım hem sevindim.
Nneka’nın pek bir etkisi olmamıştı, Robyn’i şu saatten sonra özleyecek değilim. Candiace’i severim, hamile olmasına da sevindim hatta ve uzaklaşmak istemesini (veya yolların ayrılmasını) anlıyorum. Kalan sağlar bizimdir hesabı. 9’da görüşürüz artık.
Hazır gelmişken az daha ekleyeyim:
+ Masterchef Junior 9. sezona ve Top Chef 21. sezona devam ediyorum. İkisi de kendi ayarında ilerliyor.
Kristen Kish’in yeni host olarak TC’ye dahil olmasını düşündüğüm kadar yadırgamadım.
Gordon Ramsay’in kızı Tilly’nin Junior’a 4. jüri gelmesi gözüme nepo baby durumu gibi gözüktü (artık). Konuk olarak arada kafasını göstermeye devam etse de kâfiydi bence.
+ The Amazing Race 36. sezon da keza kendi ayarında. Yine non-elimination leg olmayacağını baştan söylediler. Henüz kimin kazanmasını istediğimi seçmiş de değilim.
Kimin çuvallayıp eleneceğini takip etmesi daha ilgi çekici bir durumda şu an.
+ FBoy Island’ın devam sezonu FGirl Island’ın ismini Lovers and Liars yapmışlar.
Gerek var mıydı tartışılır. Formatın ilgi çekip çekmeyeceği pek de isimle alakalı değil sanki. Zaten 3. (ya da birinci) sezonun başrollerini FBoy Island’ın ilk iki sezonunda yarışmış erkeklerden seçmişsiniz.
Benedict ve Casey’i severim, CJ de iyi denebilecek bir seçim.. Sıfırdan olmasından iyidir hiç değilse. Bir de rolleri değişmiş izleyelim bakalım, nihayetinde yine herhangi bir düzenli ilişki çıkmayacağını düşünsem de ^.^
+ Lovers and Liars gibi The CW’da yayınlanan bir diğer flört şovu Patti Stanger: The Matchmaker’ın ilk sezonuna da başladım.
The Bachelor’dan Nick Viall da içinde olduğundan dikkatimi çekti, yoksa ortad akıtlık yok elbette. Bir de flört şovu bazında “çöpçatanlık” üzerine bir şey izlemedim sanırım.
Gerçi bunlar “Niyet iyi ama uygulama sıkıcı,” çizgisine daha yakın olabilirler. Reality şov dozu bir tık fazla geldi şimdilik.
ATV, The Floor‘un yerli uyarlamasını yakında diye duyurmuş: Alan
Bizde, orijinaldeki gibi, 10×10 = 100 şeklinde yapıyorlarmış. 1,000,000 TL büyük ödül. Bölümlük ödül 100,000 TL.
ATV gururla sunar: Oktay Kaynarca‘ymış yahu sunucu.
Galiba benim karmam karıştı.
+ The Amazing Race 36. sezon bitti. Bu sezonun son 1-2 sezondan biraz daha gerisinde geçtiğini düşünüyorum.
Heyecanı azdı. Non-elimination bir yana U-turn bile yoktu. Doğru düzgün polemik de çıkmadı.
TVLine’ın yorumlarında görene kadar farkında değildim. Bu sezonu geçen sezondan daha önce çekmişler ama CBS’in reklamlı 90 dk. bölüm kararı sonrası kurguyu ayarlamak için yer değiştirmişler. Ayrıca çekildiği sırada COVID kuralları devam ediyormuş.
Belli bir kıtanın içinde dolanmaları da bunun etkisinden olsa gerek. 1. olan çiftin İspanyolca bilmesi haliyle işlerine yaradı, bu da göze gözüktü. Son etabın çekileceği eyaleti herhalde önceden belirlemişlerdir ama nihayetinde bir de onların oturduğu yerde yapınca üstüne binmiş oldu.
Derken ister istemez ‘rigged’ tartışması da çıkmış. O kadarına takılmadım gerçi. Sezon boyu oyunlar vs. derken genelini domine götürdükleri için son kısımda da kazanmaları pek batmadı. Hak ettiler misali. Bir ara o da olmuyordu zaten.
+ Masterchef Junior 9. sezon da bitti.
Sezon finalinin öncesinde çoğu kişinin tahmini – ben dahil benzerdi muhtemelen. Ama işte o bariz hata gelince tahminler değişti, ama bu sefer de kime doğru kayacağı kendisini belli etti bence. Şikayetim yok gerçi. Tatlı çocuk, hak ettiği de söylenebilir.
Not: Bu sezonu izlerken kazananların galerisini görünce dank etti. Addison’ın kazandığı 4. sezonla birlikte izlemeye başlamışım meğerse ben. Ta 2015’te ve 9. sezon bitti.
10’da görüşmek dileğiyle o vakit…
The Bachelorette 21. sezona girdim.
The Bachelor/The Bachelorette’teki saçma yarışmacı girişlerine olan sabrım azalmış ama sezon açılışı beklediğimden iyi ilerledi. Bunda da aslında her telden çalan erkek grubunun payı daha fazla ama Jen’in hakkını yemeyeyim şimdilik. Elinden geleni yaptı.
America’s Got Talent’i Cnbc-e almış. Hafta içi her gün, 21:00.
Big Brother 26. sezonda prömiyer haftasını tamamladım. Bunlar da ‘yapay zeka’ trenine binenlerden olup sezonu AI etrafında hazırlamış. Fazla sulandırmazlar umarım.
Çift bölümlük açılıştaki tipler fena değildi ama şimdilik tabii. Tanıdıkça rutinini bulur nasılsa.
The Bachelorette 21. sezon bitti.
Çoğu sezon finali için laf ve espri olsun diye “daha önce görmediğiniz” tabirini kullanırlar ama bu sefer altını büyük ölçüde doldurdular. O “Do I have a choice?” beklemezken geldi gerçekten. Reality şov tanrıları ve kanal yöneticileri durumdan memnunlardır diye tahmin ediyorum. Başrol olsan bile güvende olmadığının ve sözleşmen olduğunun kanıtı da aynı zamanda (bknz: Unreal dizisi).
After the Final Rose kısmı dahil 127 dk. ama son 40 dk.ya bakılsa da kurtarırmış. Çünkü kimi seçeceği barizdi, o noktaya kadar izle+izle bitmedi sanki. Yine de diğer adayın uğurlandığı kısmı temiz çekmişler. Bu tarz düzgün ayrılıklar bu şov çerçevesinde hoşuma gidiyor.
Sonrası tren enkazıydı. Adam kendisini ifade etme biçimiyle hasar kontrolünün bir kısmını halletti. Gerisi de herkese hayatta başarılar durumu zaten… Jen, DWTS’a katılıyor mesela.
Bu vakte kadar izleyenler uzun ömürlü ilişki çıkacak beklentisini de budamıştır zaten. The Golden Bachelorette’in sonu da buna benzerse şaşırmayacağım. XOXO.
* Survivor US‘i izlemeye niyet ettim. 47. sezonu yeni başladı. Daha önce hiç izlemedim, ilk oluyor. Türkiye’ninkini en son 2010’da, Merve Oflaz kazandığında izlemişim.
Hatırladığımdan uzak bir noktada sayılmazlar. Bu hali ya da bizimkilerin eski hali daha Survivor gibi Survivor zaten.
Belki de tek defosu ilk bölümün 1.5 saate yakın olmasıydı. 45. sezonda reklamlı 90 dk. bölümlere geçmişler, ilerleyen dönemde normali 60-65 dk.yı bulacak anlaşılan. Aynı dönemde bunu The Amazing Race için de yapmışlardı.
Yarışmacıları tanımaya başladık güya. Ödül oyunları, ada yaşamı, strateji, oylama falan derken bilmediğim bir şey olmadı tabii. Kimin eleneceğini tahmin de ettim. Artık kurgudan mı yoksa çok dizi izlemekten midir bilemedim.
Umarım vazgeçmem de sezon sonunu görürüm.
* The Golden Bachelorette‘in ilk bölümüne de girdim.
Beklediğimden iyi başladı. Neden Joan’ı seçtiklerini anlıyorsun, zira aktardıkları biçimiyle tam da şovun profiline uygun bir isim.
Gerisi bildiğimiz gibi sayılır. Bazı erkekler gençler gibi oyun peşindeydi resmen yaş maş dinlemeden. Bazısı da şık ve düzgün birine benziyor.
Gerçi The Golden Bachelor iyi bitti, hatta üstüne düğün yaptılar da ne oldu sanki? Üç aya boşandılar ^.^ O yüzden sonuçtan ziyade yolculuğa odaklanmak gerektiğini ister istemez öğreniyorsun.
Üstüne de devam ettikçe bakarız nasılsa.