Shadowhunters — Tanıtım
122 yorum aytackara 07 Mart 2016 09:06
Bilindik haliyle The Shadowhunter Chronicles, kapsamlı bir medya birliğinin genel ismi; temelinde de Cassandra Clare‘in birçok kez en çok satan listesine girmiş sevilen kitap serisi bulunuyor. Bu seri de ilk olarak 2007’de The Mortal Instruments (Ölümcül Oyuncaklar) ile başladı ve içinde altı kitap barındıran The Mortal Instruments’ın bitişi 2014’te oldu. Ama Clare bu altı kitabı devam ettirirken aralarda da kronolojik olarak ilk serinin çok daha öncesine dayanan The Infernal Devices (Cehennem Makineleri) isimli üçlü bir roman serisi (triloji) de yayınladı.
Yetmedi, şimdilerde The Mortal Instruments’ın sonunun beş yıl sonrasına dayanan The Dark Artifices isimli bir diğer triloji için kolları sıvamış durumda. Hatta ilk kitap olan Lady Midnight 8 Mart 2016’da raflarda yerini alacak. Açıklandığı üzere de kitap serisi, bu triloji bittikten sonra kronolojik olarak ondan sonrasına dayanan bir başka triloji The Wicked Powers ile sona erecek.
Ama bu kadar da değil…
Cassandra Clare genç kitleye hitap eden bu birliğe, zaman zaman bazıları internetten de yayınlanan yan ürünlerle [kısa hikayelerle (11) ve çizgi romanlarla (4)] da katkı sağlamaya devam ediyor. Ayrıca The Shadowhunter Chronicles, bünyesinde bir de film barındırmakta. Belli bir kesmin elbet dikkatini çekmiştir, 2013’te The Mortal Instruments’ın ilki kitabı City of Bones (Kemikler Şehri) sinemaya uyarlanmıştı.
Başrollerinde Lily Collins, Jamie Campbell Bower, Robert Sheehan, Kevin Zegers, Lena Headey, Jonathan Rhys Meyers ve Aidan Turner gibi isimleri barındıran film, bütçesini ancak çıkararak istenen etkiyi yaratamadı, eleştirilerde de başarısız bulununca ikinci kitabın filmi iptal edildi.
ABC Family kanalı da bunun üzerine bir süre sonra konuya ele attı ve The Mortal Instruments serisi Shadowhunters ismi ve ‘genel’ olarak ilk kitabı işleyen ilk sezonuyla izleyici karşısına gelmiş oldu. Hatta diziyi isim değişikliğine giderek ‘Freeform‘ olduğu gün, yani 12 Ocak’ta, amiral dizisi Pretty Little Liars’ın arkasından yayınlanmak üzere başlattı. Sezonu 13 bölüm sürecek.
Bu arada hazır bu kadar anlatmışken alta bırakayım, dizi başlamadan önce sitede dizideki karakterleri filmde hangi oyuncunun oynadığına dair bir toparlama da yapılmıştı.
O zaman gelelim artık konuya:
Daha önce de belirttiğim üzere, gençlere daha çok hitap eden kitap serisi bir bilimkurgu. Pek çok farklı terim ile türü içeriyor ve “Gölge Avcıları” (Shadowhunters) denen de savaşçı bir topluluğu işliyor. Bu türler içinde de iblisler, Aşağı Dünyalılar olarak tanımlanan büyücüler, kurt adamlar, vampirler ve periler vs. bulunmakta. İnsanlara ise orijinal ismiyle Mundane (Sıradan) olarak hitap ediliyor hatta.
Gölge avcılarının asıl görevi ise insanların dünyasını iblislerden ve insanlara zarar vermeye niyetli olan Aşağı Dünya halkından korumak. Yıllar önce Aşağı Dünyalılar ile Gölge Avcıları, çıkan bir isyanın ardından kolay olmayan ve bozulmaya her daim hazır bir barış anlaşması imzalamışlar. Çıkan isyan ise Valentine isminde güçlü bir gölge avcısının ve kendi etrafında topladığı Çember (The Circle) isimli topluluğun, iblisler ve Aşağı Dünyalıların çoğunluğunu ortadan kaldırmak, ayrıca daha fazla gölge avcısı da “yaratmak” planı yüzünden çıkmış. Nihayetinde içte ve dışta çıkan karmaşa sonrasında isyan bastırılmış, cesedi bulunamayan Valentine’ın ise o karmaşada öldüğü düşünülmüş…
Öyle ya da böyle yürüyen bir düzenin olduğu 18-19 yıl sonra bir zamanda dizinin hikayesi başlayıveriyor.
En ana karakter Clary Fray, 18. doğum günü gelip çatmış bir kız. Yukarıda bahsettiğim her türlü bilimkurgu ögesinden tamamen uzak bir hayatı olmuş, babasını yıllar önce bir kazada kaybetmiş ve annesiyle yaşıyor. Simon adında çok yakın bir arkadaşı var, bir de çizim yapmakla uğraşıyor. Hatta ilk bölümde girmek istediği bir sanat okuluyla olan mülakatını ve haber bekleyişini izliyoruz…
18. yaşına girdiği günün akşamı Simon ve onun arkadaşı Maureen’le birlikte gittiği Pandemonium isimli barın önündeyken, gölge avcısı Jace ile çarpışması ise hayatını değiştiren nokta oluyor. Çünkü gerçek şu ki kullandıkları gizlenme özelliği nedeniyle hiçbir insanın Jace ve yanındakileri görmemesi gerekirken Clary’nin onları gördüğü ortaya çıkıyor. O sırada insan kılığındaki bir iblisin peşinde olan Jace buna pek takılmayıp yoluna devam etse bile Clary çarpışma nedeniyle peşlerinden kulübe giriveriyor. Haliyle de kendini çok yabancı olduğu bir karmaşanın içinde buluyor.
Ancak devamı var…
Aynı gecenin akşamında Clary’nin annesi Jocelyn ise kaçırılıyor. Clary bir terslik olduğunu fark edip eve gittiğinde ise bu sefer kendisi bir iblisin saldırısına uğrayıp Jace sayesinde kurtuluyor. Tüm bunlar sayesinde öğreniyoruz ki Valentine aslında ölmemiş ve gölge avcısı yaratma planına devam etmek için gerekli olan yıllardır istediği kupayı ele geçirmek amaçlı uzun süredir arayıp durduğu Jocelyn’i kaçırmış. Jocelyn karmaşada güçlü bir iksirle kendisini bayılttığından istediğini şimdilik elde edememiş olsa da tabii ki vazgeçmemeye kararlı.
Clary’nin bu karmaşada öğrendiği detaylardan birisi de annesinin eski bir gölge avcısı olduğu. Bundan sonrası ise malum…
Clary’nin annesini Valentine’ın elinden kurtarması ve kupaya ondan önce ulaşması gerek. Valentine’ı durdurmak ve barış ortamını korumak isteyen Jace ise yabancı olduğu dünyada ve bu yolda onun yardımcısı. Simon’ın da Clary’nin yanında olmak için her şeye dahil olmasını saymazsak elimizde iki ana karakter daha var: Alec ve Izzy (Alexander ve Isabelle) Lightwood.
Jace yıllar öncesinde ailesini Valentine yüzünden kaybetmiş, bunun üzerine babasının yakın arkadaşları Lightwood ailesi onu himaye altına almış. Ailenin çocukları Alec ve Izzy de haliyle Jace ile kardeş gibi büyümüşler. Hatta Alec ve Jace arasında ‘Parabatai’ denilen türden bir kardeşlik ilişkisi var. Yani ikili aynı zamanda birbirlerinin ortağı konumundaki iki gölge avcısı. Isabelle ise ikisinin tamamlayıcısı oluyor. Jace insanları ve davranışlarını, kurdukları mantıkları küçümseyen bir yapıya sahip. Biraz kendini de beğenmiş.
Alec ortaya çıkmasıyla birlikte Clary’nin varlığından ve Jace’in ona yardım etmek için yaptıklarından pek hoşlanmıyan biri. Kurallara ve merkeze Jace’ten daha fazla bağlı olması da bu durumu körükleyen bir neden. Ayrıca şimdilik sadece Izzy’nin farkında olduğu yakın zamanda dillenmeye başlayacak bir sırrı da var. Isabelle de hayatta en çok Alec’e değer veren, özellikle annesi olmak üzere ailesiyle pek anlaşamayan biri. Görev icabı bazen dişiliğini kullanıyor ve Clary ile kız dayanışması içinde.
Ayrıca bahsetmek istediğim birkaç karakter daha var:
- Luke Garroway: Jocelyn’in yakın arkadaşı olarak Clary’nin çocukluğundan beri hayatında olan Luke, dizinin kurtadam tarafını oluşturuyor. Valentine ile eski bir tanışıklıkları var ve birbirlerinden hoşlanmıyorlar. Mesleği polislik.
- Magnus Bane: Brooklyn’in Yüce Büyücüsü olarak dizinin büyücü tarafını oluşturmakta. Bir açıdan daha önemi var ama diziden spoiler (ispiyon) olacağından oraya kalsın. Karakter biseksüel. Eğlenceli ve lafını sakınmayan biri.
- Hodge Starkweather: Gölge avcılarının eğitmeni, Enstitü’de karşımıza çıkan kişilerden. Çember düşmeden önce üyelerinden birisi olduğundan isyandan sonra cezalandırılmış; Enstitü’den dışarı çıkamıyor ve geçmişte olanlarla ilgili konuşmaya kalktığında fiziksel olarak acı çekmeye başlıyor.
- Camille Belcourt/Raphael Santiago: Bu ikili de dizinin vampir tarafını oluşturuyor. Başta Camille var ve kendisi aynı zamanda Magnus’un eski sevgilisi. Bir miktar sadist. Raphael ise genellikle daha mantıklı olan taraf.
Birkaç Tırıvırı Bilgi (Trivia):
- Gölge avcısı olan karakterlerin hepsinin vücudunda her biri farklı anlamlarda bazı semboller [orijinal adıyla ‘runes‘] var. Stel adındaki bir alet ile vücutlarına bu işaretleri kazıyabilen gölge avcıları işaretlerin anlamına göre özel bazı güçler kazanıyorlar. Bunların birkaç örneği de yukarıda. İşaretlerin çoğu Cassandra Claire’in arkadaşı Valerie Freire tarafından tasarlandı. Sembollerin neler olduğuna ve bazılarının daha detaylı özelliklerine şuradan bakılabilir. İlk sezonun çekimleri bittikten sonra Dominic Sherwood (Jace) ve Katherine McNamara (Clary) giriş resminde de olan dizinin simgesi ‘angelic rune’ işaretini kalıcı dövme yaptırmışlardır.
- Matthew Daddario ve Harry Shum Jr. ikilisi dizideki karakterleri Alec ve Magnus’u oynamak için filmlerin seçmelerine girmiş ama o dönem rolü alamamışlardır. Hatta Matthew dizi için de önce Jace karakteri için seçmeye girmiş ama Cassandra Clare’in isteğiyle Alec için de seçmeye girip rolünü almıştır.
- Dominic Sherwood -belli olduğunu zaten düşündüğüm üzere- esasında sarışın değildir, saçını rol için boyuyor. Bu arada sektörel heterokromi nedeniyle bir gözü mavi, diğeri ise yarı mavi, yarı kahverengi.
- Filmde Kardeş Jeremiah karakterini canlandıran Stephen R. Hart, dizide de aynı karakteri canlandırmakta. Alyssa Veniece ise dizide Justine isminde bir kurtkadını canlandırırken, filmde bir vampiri oynamıştır.
- Ülkemizde kitaplar Artemis Yayınevi tarafından basılıyor. Şimdiye kadar Cehennem Makineleri serisinin tamamı, Ölümcül Oyuncaklar serisinin altıncı (sonuncu) kitabı haricinde geri kalanlarının Türkçe baskısı çıktı.
- Shadowhunters yeni yılla birlikte başlayan diziler arasında izleyiciyi yorumda bölen yapımlardan birisi oldu. Beğenen olduğu kadar beğenmeyenin olduğu da bir dizi olduğunu söylesem abartmış olmam. Bunun için de elbet herkesin kendince nedenleri var.
- Kitap serisinden uyarlanan film, her ne kadar gişede isteneni verememiş olsa da hikaye olarak seriye daha bağlı bir yapımdır. Dizinin izleyenleri en çok karıştıran noktası da zaten tam da bu uyarlama durumundan çıkmış durumda. Burada da her kitap uyarlaması tartışmasında olduğu gibi beğenen olduğu kadar eleştiren mevcut. Sadece ilk kitabı okuyan birisi olarak bazı şeyler benim de gözüme batsa bile eleştirildiği kadar olduğunu düşünmüyorum. Hikaye her türlü zaman ilerledikçe izleyenler için çeşitli açılardan ilgiyi ve dikkati çekmeyi başarıyor.
- Kitabı okuyanların ayrıldığı noktalardan birisi dizinin ‘hızlı’ gidiyor olması. Gerçi Cassandra Clare dizi yapım aşamasındayken her sezonun bir kitaba dayalı olmasındansa bir harman olacağını esasında açıklamıştı. Mesela Camille hikayeye çok ama çok daha sonra katılan, Magnus ise ilk kitapta yer alsa da bu kadar erken katılmayan bir karakter. Lightwood ailesinin ebeveynleri ilk kitap boyunca yüzünü görmediğimiz bir ikili. Ayrıca kitaptaki Enstitü dizideki kadar kalabalık değil. Luke da polis falan değil, işlettiği bir dükkanı var! Bunlar tabii benim spoiler (ispiyon) vermeden yazabildiklerim veya yazmak istediklerim.
- Genel olaraksa diziyi beğendiğimi söyleyebilirim. Tabii bunda kendi açımdan ilk kitabı okumaktan dolayı karşıma nasıl bir yapım geleceğini tahmin ediyor olmamın ve ona göre beklentimin olmasının da rolü var. Ama bundan bağımsız olarak ‘çerezlik’ bir dizi olduğu ve fazla ciddiye almadan sorunsuz izlenebileceği de bir gerçek. Eleştirildiği kadar kötü olduğuna katılmıyorum.
- Karakterler içerisinde en sevdiklerimin Alec, Magnus, Isabelle ve Simon dörtlüsü oldu. Diğer yandan -oyuncunun oyunculuğunun katkısıyla- Clary ise şimdiye kadar gözüme handikap olarak göründü. Ama genele bakarsak, özellikle çerezlik bir dizi olarak düşündüğümüzde oyunculuk takılası bir unsur olmuyor benim için.
Nihayetinde durum böyleyken böyle işte… Kafa dağıtma amaçlı olarak Shadowhunters şiddetsiz olarak denenmesi için tavsiyedir efendim. İyi seyirler.
yorumlar
Diziyi keyifle izliyorum ben. Şu yazını altında bolca öttüm daha önce zaten.
Ben hikayeden ziyade karakterleri ve oyuncuları sevdiğim için izliyorum diziyi. Simon karakterini çok seviyorum, onun hikayesini keyifle izliyorum. Isabelle karakterinin ve dolayısıyla Emeraude Toubia’nın büyük hastasıyım. Karakterin son 2 bölümde
rahatsızım. Clary’deki oyuncu seçiminden de son derece memnunum. Gayet tatlı bir kız bence. Diğer ana karakterlerin hastası olmasam da batmadıklarını söyleyebilirim. Jace’in kendini beğenmişliğine ayar oluyorum tabi. Ha bir de Alec-Isabelle kardeşlerin annesinden rahatsızım. Hem karakterden hem de gudubet oyuncu seçiminden.
Ben ilk bölümü izleyip bırakmıştım, ilk bölüm fena değildi fakat dizi yoğunluğundan vaktimi harcamak istemedim.
Bu arada başrolle sorunum yok ama filmdeki kızı oynatsalar daha güzel olabilirdi. (Lily Collins)
Eline sağlık Aytaç.
Başrol kızla benim de pek bir sorunum yok aslında, ben bu kızı Happyland dizisindne izlerken beğeniyordum zaten. Başrol kızdan daha iyiydi. Burada da izlenebilir bir hali var da misal geçen bölüm ağlamaya başladığında ben de gülmeye başladım. Kadrodan biri gözüme takıldığında genelde o oluyor.
@pirate Ben Alec-Isobel’in annesine gıcık karakter statüsünde baktığımdan takılmıyorum sanırım. Yoksa aynı mantıkla aslında Valentine da tutulacak bir karakter değil -ki bende genelde kötülere sempati vardır. Jace’teki kendini beğnemişlik de aksine hoşuma gidiyor mesela.
Teşekkürlere benden teşekkür. Aslında yazmak istediğimden daha uzun yazdım ama ancak bu şekilde olabildi.
Bu arada yazı için teşekkür ederim, ellerinize sağlık. Bir tanıtım yazısı olarak harika olmuuş.
Not: Keşke filmdeki kız dizide de başrolde olsaydı.
Eline sağlık. Simon olmasa çok güzel bir dizi diye övmeye başlıciim aslında
Kitaplarını bir solukta okuduğum sürükleyici bir hikaye olmasına rağmen filminde yaşadığım hayal kırıklığı dizisinde daha da beter duruma geldi… Nasıl ziyan ettiler güzelim konuyu ve seriyi halen aklım almıyor. Yazı muhteşem olmuş bu arada bayıldım… emeğine sağlık….
Bu gidişle ben hayatta serinin ikinci kitabını dizinin yeni sezonu başlamadan önce okuyamam. Başlamadan olmazsa sonrasında zaten daha da zor olur muhtemelen. Farklı yorumlamalara açığım tabii de “basic facts” ile oynama niye ya?! Ne kitapmış arkadaş…
Gerçi cevabını bildiğim bir soru sordum, niye yaptıklarını da iyi biliyorum da bu bölümün sonu bana “biraz fazla” geldi.
Serinin ilk kitabı katkılı spoiler içerikli yorum:
Umarım bir yerde okuduğum tahmin gibi konuya başka bir açıdan yaklaşırlar da temele sadık kalır en azından. Bu kısım belki de en bomba kısım, çıkarılır mı yahu?! Üç bölüme Josslyn’i uyandırırlarsa bak o zaman belki bu hikayeye olması gerektiği gibi gidebiir.
Hariç yorum:
* Hangisine daha çok hak vereyim bilemedim ama %53 ile Alec daha önde sanki.
* Alternatif dünyada Magnus ve Alec’in yer değiştirmesi eğlenceliydi ama asıl hoşuma giden kısmı Alec’in “Elde edilmesi zoru oynuyorsun demek.” gibi bir cümle kurmasıydı.
* Simon gittikçe daha tatlı oluyor da o anne kaldı orada öyle o halde, nasıl olacak orası?
Yalnız hiçbir şey bilmiyor olarak düşünürsem diziyi hala izlenir buluyorum. İkinci sezon bu açıdan daha iyi olabilir.
olayını sevdiğim için bölümü sevdim tabi ama
gitme sebebi o kadar ‘Yaptık, oldu.’ bir sebepti ki ona ayar olmadan da geçemedim.
Hadi ama! Daha yaratıcı olabilirsiniz!
*Isabelle’in
bile hala ışıl ışıl parlıyordu valla.
*Alternatif evrenden ayrılmadan önce Simon İzzy’ye anahtarı verip sorusunu sorsaydı keşke. Izzy’nin cevabını duymak isterdim. Malum Valentine’e abayı yakık olduğu aşikardı çünkü.
*Reel evrendeki orta yaşlı adam-Simon-Luke hikayesi neydi, biz niye böyle bir şey izledik durup dururken? Neydi bu adamın amacı? Bizim ikili ne yapmaya çalışıyordu? Anladıysam Arap olayım!
@aytackara Aydınlatma için teşekkürler gerçekten.
Basitçe anlatılabilecek bu olayı ne hale sokmuşlar arkadaş ya! Yönetmenin iş bilmezliğine şapka çıkarmayı bir borç biliyorum.
10 bölümü sezon finali diye izledim ben…………
Sıkılmaya başladım sanırım.
13.
*
o kadar bas bas bağırdı ki zerre şaşırtamayan bir hamle oldu bu.
ise klasik yeşilçam hamlesi oldu resmen.
*Luke’un Simon’a müjdeli haberi verdiği sahne güzeldi.
1×11 üzerine:
Hamle beni de şaşırtmadı tabii ki, iyi ki de şaşırtmadı. Gerçek çıksa bozulacaktım çünkü, geçen bölüm bozulmuştum da zaten. O nedenle geçen bölümün yorumunda diziye söylediğim lafların yarısını geri alıyorum.
Pirate’ın Yeşilçam hamlesi dediğini ben dizi başladığından beri bekliyorum ya Tam beklediğim gibi oldu üstelik, OLEY! diyesim geldi hatta ama bölümü otobüste izlediğimden uygun ortam yoktu.
Gelecek bölümü bölümün adından dolayı merak ediyorum, bakalım ne sunacaklar. Gerçi ana tema belli de olsun.
@pirate Bu işler belli olmaz, mantıklı bir açıklamaları olabilir sen ona hazır ol Tabii izlediğimiz gençlik dizisi olduğundan ikinci sezon finalinde de bu açıklama bir anda çürüyebilir.
2-) Jace Valentine’in oğlu değilse, Clary-Jace ikilisi bu yalan üzerine ayrılır ve sonradan gerçek ortaya çıkar da tekrar birleşirlerse = Yeşilçam Hamlesi
3-) Jace gerçekten Valentine’in oğluysa ve Clary-Jace ilişkisi buna rağmen hala devam ederse = Hollywood Hamlesi
Bu 3 seçenekten ilk ikisi benim burun kıvırmama yol açar açıkçası. Ama cesur davranıp 3. seçeneği hayata geçirebilirse tadından yenmez bir hal alır bu konu. O zaman çıkar alkışlarım işte.
Nasılının açıklaması sanırım biraz spoiler olur, o kısmı diziye kalsın, iki bölüme açıklarlar zaten.
Önce kardeş oldukları savından giderler. İkili arasında bir bocalama olur; hala devam etme kısmı enseste gireceğinden o kadar gitmeyip sınırda takılırlar gibime geliyor. Sonra ikinci sezonun finaline kadar bir ara yeni bir gerçekle karşılaşırız… Her şey eski haline döner. Bu arada da olan Simon’a olur tabii
* Bir ‘shipper’ isminin bölüme verildiği olmuş muydu bilmiyorum bölümün hakkını verdiler ve bekleneni yaptılar.
Tabii bununla birlikte devreye ‘eski sevgili’ konusu girivermiş oldu. Ama ‘ilk randevu’ ile de biraz toplarlar tabii.
*
* Jonathan Christopher
Sezon finali değil de sezon finalinden 1 önceki bölümmüş hissi verdi bana. Kötü değildi ama; sezon finali olduğunu hesaba katarsak biraz zayıf kaldı bence.
tekrar görmek güzeldi bu arada.
1×13 (Sezon finali) üzerine:
Olmuş bu, ben beğendim. İyisiyle kötüsüyle, kitaba uyanıyla ben uyarladım oldusuyla bitti resmen sezon. Tadında bitti diyebilirim, sezon arası verilebilecek bir yerde verdiler.
İkinci sezonda kaldığı yerden devam ederiz artık.
@pirate E bu bildiğin sezon finali bölümü?
@aytackara Yok ya, sezon finali olabilecek kadar ‘vurucu’ bir bölüm değildi bana göre. Sezon öncesi bölüm ya da sezon ortası finali ayarındaydı benim için. Dediğim gibi kötü değildi ama; tatmin edemedi açıkçası.
2. sezon 20 bölüm olacakmış.