Shadowhunters — Tanıtım
122 yorum aytackara 07 Mart 2016 09:06
Bilindik haliyle The Shadowhunter Chronicles, kapsamlı bir medya birliğinin genel ismi; temelinde de Cassandra Clare‘in birçok kez en çok satan listesine girmiş sevilen kitap serisi bulunuyor. Bu seri de ilk olarak 2007’de The Mortal Instruments (Ölümcül Oyuncaklar) ile başladı ve içinde altı kitap barındıran The Mortal Instruments’ın bitişi 2014’te oldu. Ama Clare bu altı kitabı devam ettirirken aralarda da kronolojik olarak ilk serinin çok daha öncesine dayanan The Infernal Devices (Cehennem Makineleri) isimli üçlü bir roman serisi (triloji) de yayınladı.
Yetmedi, şimdilerde The Mortal Instruments’ın sonunun beş yıl sonrasına dayanan The Dark Artifices isimli bir diğer triloji için kolları sıvamış durumda. Hatta ilk kitap olan Lady Midnight 8 Mart 2016’da raflarda yerini alacak. Açıklandığı üzere de kitap serisi, bu triloji bittikten sonra kronolojik olarak ondan sonrasına dayanan bir başka triloji The Wicked Powers ile sona erecek.
Ama bu kadar da değil…
Cassandra Clare genç kitleye hitap eden bu birliğe, zaman zaman bazıları internetten de yayınlanan yan ürünlerle [kısa hikayelerle (11) ve çizgi romanlarla (4)] da katkı sağlamaya devam ediyor. Ayrıca The Shadowhunter Chronicles, bünyesinde bir de film barındırmakta. Belli bir kesmin elbet dikkatini çekmiştir, 2013’te The Mortal Instruments’ın ilki kitabı City of Bones (Kemikler Şehri) sinemaya uyarlanmıştı.
Başrollerinde Lily Collins, Jamie Campbell Bower, Robert Sheehan, Kevin Zegers, Lena Headey, Jonathan Rhys Meyers ve Aidan Turner gibi isimleri barındıran film, bütçesini ancak çıkararak istenen etkiyi yaratamadı, eleştirilerde de başarısız bulununca ikinci kitabın filmi iptal edildi.
ABC Family kanalı da bunun üzerine bir süre sonra konuya ele attı ve The Mortal Instruments serisi Shadowhunters ismi ve ‘genel’ olarak ilk kitabı işleyen ilk sezonuyla izleyici karşısına gelmiş oldu. Hatta diziyi isim değişikliğine giderek ‘Freeform‘ olduğu gün, yani 12 Ocak’ta, amiral dizisi Pretty Little Liars’ın arkasından yayınlanmak üzere başlattı. Sezonu 13 bölüm sürecek.
Bu arada hazır bu kadar anlatmışken alta bırakayım, dizi başlamadan önce sitede dizideki karakterleri filmde hangi oyuncunun oynadığına dair bir toparlama da yapılmıştı.
O zaman gelelim artık konuya:
Daha önce de belirttiğim üzere, gençlere daha çok hitap eden kitap serisi bir bilimkurgu. Pek çok farklı terim ile türü içeriyor ve “Gölge Avcıları” (Shadowhunters) denen de savaşçı bir topluluğu işliyor. Bu türler içinde de iblisler, Aşağı Dünyalılar olarak tanımlanan büyücüler, kurt adamlar, vampirler ve periler vs. bulunmakta. İnsanlara ise orijinal ismiyle Mundane (Sıradan) olarak hitap ediliyor hatta.
Gölge avcılarının asıl görevi ise insanların dünyasını iblislerden ve insanlara zarar vermeye niyetli olan Aşağı Dünya halkından korumak. Yıllar önce Aşağı Dünyalılar ile Gölge Avcıları, çıkan bir isyanın ardından kolay olmayan ve bozulmaya her daim hazır bir barış anlaşması imzalamışlar. Çıkan isyan ise Valentine isminde güçlü bir gölge avcısının ve kendi etrafında topladığı Çember (The Circle) isimli topluluğun, iblisler ve Aşağı Dünyalıların çoğunluğunu ortadan kaldırmak, ayrıca daha fazla gölge avcısı da “yaratmak” planı yüzünden çıkmış. Nihayetinde içte ve dışta çıkan karmaşa sonrasında isyan bastırılmış, cesedi bulunamayan Valentine’ın ise o karmaşada öldüğü düşünülmüş…
Öyle ya da böyle yürüyen bir düzenin olduğu 18-19 yıl sonra bir zamanda dizinin hikayesi başlayıveriyor.
En ana karakter Clary Fray, 18. doğum günü gelip çatmış bir kız. Yukarıda bahsettiğim her türlü bilimkurgu ögesinden tamamen uzak bir hayatı olmuş, babasını yıllar önce bir kazada kaybetmiş ve annesiyle yaşıyor. Simon adında çok yakın bir arkadaşı var, bir de çizim yapmakla uğraşıyor. Hatta ilk bölümde girmek istediği bir sanat okuluyla olan mülakatını ve haber bekleyişini izliyoruz…
18. yaşına girdiği günün akşamı Simon ve onun arkadaşı Maureen’le birlikte gittiği Pandemonium isimli barın önündeyken, gölge avcısı Jace ile çarpışması ise hayatını değiştiren nokta oluyor. Çünkü gerçek şu ki kullandıkları gizlenme özelliği nedeniyle hiçbir insanın Jace ve yanındakileri görmemesi gerekirken Clary’nin onları gördüğü ortaya çıkıyor. O sırada insan kılığındaki bir iblisin peşinde olan Jace buna pek takılmayıp yoluna devam etse bile Clary çarpışma nedeniyle peşlerinden kulübe giriveriyor. Haliyle de kendini çok yabancı olduğu bir karmaşanın içinde buluyor.
Ancak devamı var…
Aynı gecenin akşamında Clary’nin annesi Jocelyn ise kaçırılıyor. Clary bir terslik olduğunu fark edip eve gittiğinde ise bu sefer kendisi bir iblisin saldırısına uğrayıp Jace sayesinde kurtuluyor. Tüm bunlar sayesinde öğreniyoruz ki Valentine aslında ölmemiş ve gölge avcısı yaratma planına devam etmek için gerekli olan yıllardır istediği kupayı ele geçirmek amaçlı uzun süredir arayıp durduğu Jocelyn’i kaçırmış. Jocelyn karmaşada güçlü bir iksirle kendisini bayılttığından istediğini şimdilik elde edememiş olsa da tabii ki vazgeçmemeye kararlı.
Clary’nin bu karmaşada öğrendiği detaylardan birisi de annesinin eski bir gölge avcısı olduğu. Bundan sonrası ise malum…
Clary’nin annesini Valentine’ın elinden kurtarması ve kupaya ondan önce ulaşması gerek. Valentine’ı durdurmak ve barış ortamını korumak isteyen Jace ise yabancı olduğu dünyada ve bu yolda onun yardımcısı. Simon’ın da Clary’nin yanında olmak için her şeye dahil olmasını saymazsak elimizde iki ana karakter daha var: Alec ve Izzy (Alexander ve Isabelle) Lightwood.
Jace yıllar öncesinde ailesini Valentine yüzünden kaybetmiş, bunun üzerine babasının yakın arkadaşları Lightwood ailesi onu himaye altına almış. Ailenin çocukları Alec ve Izzy de haliyle Jace ile kardeş gibi büyümüşler. Hatta Alec ve Jace arasında ‘Parabatai’ denilen türden bir kardeşlik ilişkisi var. Yani ikili aynı zamanda birbirlerinin ortağı konumundaki iki gölge avcısı. Isabelle ise ikisinin tamamlayıcısı oluyor. Jace insanları ve davranışlarını, kurdukları mantıkları küçümseyen bir yapıya sahip. Biraz kendini de beğenmiş.
Alec ortaya çıkmasıyla birlikte Clary’nin varlığından ve Jace’in ona yardım etmek için yaptıklarından pek hoşlanmıyan biri. Kurallara ve merkeze Jace’ten daha fazla bağlı olması da bu durumu körükleyen bir neden. Ayrıca şimdilik sadece Izzy’nin farkında olduğu yakın zamanda dillenmeye başlayacak bir sırrı da var. Isabelle de hayatta en çok Alec’e değer veren, özellikle annesi olmak üzere ailesiyle pek anlaşamayan biri. Görev icabı bazen dişiliğini kullanıyor ve Clary ile kız dayanışması içinde.
Ayrıca bahsetmek istediğim birkaç karakter daha var:
- Luke Garroway: Jocelyn’in yakın arkadaşı olarak Clary’nin çocukluğundan beri hayatında olan Luke, dizinin kurtadam tarafını oluşturuyor. Valentine ile eski bir tanışıklıkları var ve birbirlerinden hoşlanmıyorlar. Mesleği polislik.
- Magnus Bane: Brooklyn’in Yüce Büyücüsü olarak dizinin büyücü tarafını oluşturmakta. Bir açıdan daha önemi var ama diziden spoiler (ispiyon) olacağından oraya kalsın. Karakter biseksüel. Eğlenceli ve lafını sakınmayan biri.
- Hodge Starkweather: Gölge avcılarının eğitmeni, Enstitü’de karşımıza çıkan kişilerden. Çember düşmeden önce üyelerinden birisi olduğundan isyandan sonra cezalandırılmış; Enstitü’den dışarı çıkamıyor ve geçmişte olanlarla ilgili konuşmaya kalktığında fiziksel olarak acı çekmeye başlıyor.
- Camille Belcourt/Raphael Santiago: Bu ikili de dizinin vampir tarafını oluşturuyor. Başta Camille var ve kendisi aynı zamanda Magnus’un eski sevgilisi. Bir miktar sadist. Raphael ise genellikle daha mantıklı olan taraf.
Birkaç Tırıvırı Bilgi (Trivia):
- Gölge avcısı olan karakterlerin hepsinin vücudunda her biri farklı anlamlarda bazı semboller [orijinal adıyla ‘runes‘] var. Stel adındaki bir alet ile vücutlarına bu işaretleri kazıyabilen gölge avcıları işaretlerin anlamına göre özel bazı güçler kazanıyorlar. Bunların birkaç örneği de yukarıda. İşaretlerin çoğu Cassandra Claire’in arkadaşı Valerie Freire tarafından tasarlandı. Sembollerin neler olduğuna ve bazılarının daha detaylı özelliklerine şuradan bakılabilir. İlk sezonun çekimleri bittikten sonra Dominic Sherwood (Jace) ve Katherine McNamara (Clary) giriş resminde de olan dizinin simgesi ‘angelic rune’ işaretini kalıcı dövme yaptırmışlardır.
- Matthew Daddario ve Harry Shum Jr. ikilisi dizideki karakterleri Alec ve Magnus’u oynamak için filmlerin seçmelerine girmiş ama o dönem rolü alamamışlardır. Hatta Matthew dizi için de önce Jace karakteri için seçmeye girmiş ama Cassandra Clare’in isteğiyle Alec için de seçmeye girip rolünü almıştır.
- Dominic Sherwood -belli olduğunu zaten düşündüğüm üzere- esasında sarışın değildir, saçını rol için boyuyor. Bu arada sektörel heterokromi nedeniyle bir gözü mavi, diğeri ise yarı mavi, yarı kahverengi.
- Filmde Kardeş Jeremiah karakterini canlandıran Stephen R. Hart, dizide de aynı karakteri canlandırmakta. Alyssa Veniece ise dizide Justine isminde bir kurtkadını canlandırırken, filmde bir vampiri oynamıştır.
- Ülkemizde kitaplar Artemis Yayınevi tarafından basılıyor. Şimdiye kadar Cehennem Makineleri serisinin tamamı, Ölümcül Oyuncaklar serisinin altıncı (sonuncu) kitabı haricinde geri kalanlarının Türkçe baskısı çıktı.
- Shadowhunters yeni yılla birlikte başlayan diziler arasında izleyiciyi yorumda bölen yapımlardan birisi oldu. Beğenen olduğu kadar beğenmeyenin olduğu da bir dizi olduğunu söylesem abartmış olmam. Bunun için de elbet herkesin kendince nedenleri var.
- Kitap serisinden uyarlanan film, her ne kadar gişede isteneni verememiş olsa da hikaye olarak seriye daha bağlı bir yapımdır. Dizinin izleyenleri en çok karıştıran noktası da zaten tam da bu uyarlama durumundan çıkmış durumda. Burada da her kitap uyarlaması tartışmasında olduğu gibi beğenen olduğu kadar eleştiren mevcut. Sadece ilk kitabı okuyan birisi olarak bazı şeyler benim de gözüme batsa bile eleştirildiği kadar olduğunu düşünmüyorum. Hikaye her türlü zaman ilerledikçe izleyenler için çeşitli açılardan ilgiyi ve dikkati çekmeyi başarıyor.
- Kitabı okuyanların ayrıldığı noktalardan birisi dizinin ‘hızlı’ gidiyor olması. Gerçi Cassandra Clare dizi yapım aşamasındayken her sezonun bir kitaba dayalı olmasındansa bir harman olacağını esasında açıklamıştı. Mesela Camille hikayeye çok ama çok daha sonra katılan, Magnus ise ilk kitapta yer alsa da bu kadar erken katılmayan bir karakter. Lightwood ailesinin ebeveynleri ilk kitap boyunca yüzünü görmediğimiz bir ikili. Ayrıca kitaptaki Enstitü dizideki kadar kalabalık değil. Luke da polis falan değil, işlettiği bir dükkanı var! Bunlar tabii benim spoiler (ispiyon) vermeden yazabildiklerim veya yazmak istediklerim.
- Genel olaraksa diziyi beğendiğimi söyleyebilirim. Tabii bunda kendi açımdan ilk kitabı okumaktan dolayı karşıma nasıl bir yapım geleceğini tahmin ediyor olmamın ve ona göre beklentimin olmasının da rolü var. Ama bundan bağımsız olarak ‘çerezlik’ bir dizi olduğu ve fazla ciddiye almadan sorunsuz izlenebileceği de bir gerçek. Eleştirildiği kadar kötü olduğuna katılmıyorum.
- Karakterler içerisinde en sevdiklerimin Alec, Magnus, Isabelle ve Simon dörtlüsü oldu. Diğer yandan -oyuncunun oyunculuğunun katkısıyla- Clary ise şimdiye kadar gözüme handikap olarak göründü. Ama genele bakarsak, özellikle çerezlik bir dizi olarak düşündüğümüzde oyunculuk takılası bir unsur olmuyor benim için.
Nihayetinde durum böyleyken böyle işte… Kafa dağıtma amaçlı olarak Shadowhunters şiddetsiz olarak denenmesi için tavsiyedir efendim. İyi seyirler.
yorumlar
Because 4 Temmuz’un etkileri.
22dakika-oyunu pek ilgilendirmiyor ama The Bachelorette de pas geçti. Hatta Animal Kingdom da yok.
S02E15
Geçen haftayı pas geçince özletmiş kendini dizi.
*Simon karakterini iyi işlemişler bu bölüm. Onun ve akabindekilerin sahnelerini izlemek çok keyifliydi.
*Will Tudor’un sahneleri idare ederdi işte.
*Gayandrosların sahneleri ise baydı resmen. Bu ikisi sezon sonunda diziden çıksa ne güzel bir şey olur var ya!
Dizinin hayatta kalmasını istiyorsan o ikisine alışmaya veya görmezden gelmeye artık başlasan iyi olur sanki.
Yok ya alışamıyorum ben bunlara. Karakterleri tek başlarına olduklarında bile sevmiyorum zaten, ikisi bir araya geldiklerinde iyice çekilmez oluyorlar.
2×16 üzerine:
* Paul Wesley yönetmenlik işine biraz daha sardırsın, iyi iş çıkarmış.
* Bazı yerlerde doldurma yaptıklarını düşünmedim değil ama özellikle Sebastian sahneleri iyiydi.
S02E16
Sezonun 2. yarısının beğenmediğim ilk bölümü oldu. Dizinin en sıkıcı bölümlerinden biriydi.
Sebastian’ın sahneleri baydı. Clary ve Jace’in yolculuğu sınıfta kaldı. Lightwood familyasının sahneleri de boş beleşti. İzlenir durumda olan tek sahneler Simon ve Maia’nın sahneleri oldu.
S02E17
Kötüydü bu bölüm de. Simon-Maia-Izzy üçlüsünün sahneleri dışında ilgimi çeken bir şey olmadı bölümde.
Jace, Alec, Magnus, Sebastian, Valentine… Kadronun yarısı gereksiz yeminle!
Her şey gayet güzeldi, sadece ufak bir noktaya itirazım var:
* Dizi izlemekle öğrendiğimiz şeylerden birisi son nefesini verdiğini görmediğimiz kişilerin göle düştüğünde ölmediği olsa gerek. Ölmüyorlar anacım, ölmüyor bunlar! Bu da ölmemiştir.
* Bu bölümdeki Jace-Clary öpüşmelerini güzel ‘çekmişler’.
* Ayrıca Sarah Hyland’ı izlemesi tatlıydı. Arada gelse olur yani.
Fena bir sezon finali olmamış. Beklediğimi aldım.
Sezon fragmanında birisi ölecek demişlerdi; Valentine oldu. Buna da tamam, miadını tamamlamıştı kendisi. Jonathan ve ‘annesi’ ile devam edebilirler. Seelie kraliçesini Sarah Hyland haliyle görelim lütfen. Magnus ve Alec’i biraraya getirdikleri iyi oldu. Bir ara da Izzy ve Raphael konusuna eğilirsek seviniciğim (O aseksüelllik işiyle nasıl olacaksa gerçi). Galiba bu kadar.
S02E20 (Sezon Finali)
Şükür bitti! Sezonun 2. yarısının ilk beş bölümü ile son 5 bölümü arasındaki fark akla kara gibiydi benim için. 11-15 arası her bölümü sevdim, salıları yeni bölüm önüme düşünce mutlu oldum. 16-20 arası ise her bölüm sıktı ve son bölümde artk hiçbir şey umrumda değildi.
S3 Fragmanı
Sezon 10 bölüm ek alıp yine 20‘ye çıkmış.
Chai Hansen (The 100, Mako Mermaids), 3. sezon kadrosuna katılmış.
S3 Fragman
Season 3 Teaser
Season 3 “Lilith Is Coming” Promo
Poster
3×01 üzerine:
Her zamanki gibi bir bölümdü. Sezon açılışından ziyade devam bölümüyle dönmüş sanki. Bu da olur.
S03E01
Güzel bir bölümle dönmüş. 2. sezonun son 5 bölümünde sıkılmaktan sıkılan bir bünye olarak devam bölümü olarak da görmedim şahsen ben bu bölümü. Yeni, temiz bir defter açmışız hissi vardı bende.
Simon, Maia, Clary ve Isabelle’i özlemişim; Jace ve Alec’in varlığı ise hala rahatsız ediyor beni. Bu kısım hala bıraktığım gibi yani.
Arrow’dan tanıdığımız Anna Hopkins, sezonun yeni kötüsü olarak güzel bir giriş yaptı diziye. Girdikleri yol gelecek vaat ediyor tuğlaları düzgün yerleştirirlerse. Ollie’yi de daha iyi kullanmışlar bu arada bu bölüm. Daha fazla Ollie-Luke sahnesi görmek isterim.
*Baykuş:
şaşırtmadı.
*Raphael’i görmek güzeldi. Özlemişim. Kızkardeşi ile olan sahnesi bölümün en sevdiğim sahnesi oldu galiba. O tuttuğu kız kimdi hiç hatırlamıyorum ama.
*Simon: Maia’nın da dediği gibi iyi bir şey bu yani. Niye taktın ki bu kadar kafaya?
*Maryse: Zayıflamış, güzelleşmiş, kahkaha atmaya ve sempatik tavırlar sergilemeye başlamış. Bambaşka biri olmuş adeta.
* Aşk demişken Raphael-Izzy’de şimdi siz niye böyle bir şey yaptınız yahucum? Mevzu aseksüellikken nereye geldi. Ayrıca biraz bencilce olacak da ben Raphael’e amaçları çerçevesinde pek de kızamadım. Seni yanlış tanımışım dediğinde, haklısın demiş bulundum ama bu kız cidden de yanlış tanıdığından.
Neyse bir yere gitmesin de gerisine itirazım yok şimdilik. Bu işin olacağı zaten muamma, olacaksa bile daha vardır süresi.
S03E06
Sezon başından beri keyifle izliyorum bunu ama kim olduğunu bilmeyerek izliyordum açıkçası. Sonunda muhabbetini geçirip kim olduğunu hatırlattıkları için mutluyum. Geç olsun, güç olmasın.
* Clary’yi oynayan kız şaşıramıyor beceremiyor resmen. Jace’in iblis olduğunu öğrendiğindeki surat ifadesi daha çok komik geldi.
* Freeform umarım iptal etmez.
Ortaya çıkan ‘gerçeği’ sevdim, gerisi için olmasa da olurdu diyorum.
Kendine geldiğinde büyükanneni öldürmüş olmanı bir şekilde hazmedersin artık.
Sezonu çift bölümle kapattığını tesadüfen dün öğrendim.
* Claire nasılsa ölmemiştir. Alec de tahminen ölmemiştir ki kendi topuğuna sıkmak olur herhalde. Son bölümün ederi Jonathan’ın geri dönmesi ve Lilith’in ölmesi oldu bu durumda.
3B ile ağustos zamanı görüşürüz.
9, fena değildi. 10 ise epey iyiydi. Orta direk geçti diye tarif edebileceğim sezonun ilk yarısını oldukça iyi kapatmışlar. Sezonun 2. yarısında görüşmek dileğiyle.
*Clary de Alec de ölmemiştir kesin ama Alec ölse ne muhteşem bir şey olurdu be ya!
*Lilith’in vedasına sevinemedim ben. Renk kattı bence sezonun ilk yarısına. *Jonathan’ın hayatını Clary’ye bağlamak çok klasik bir hamle oldu. Sezonun 2. yarısında bu bağı kırma muhabbetleri çok bayacak bizi belli ki.
*Jonathan’ı eski oyuncunun canlandırmayacağı bir senaryo yazsalar bari.
*Arada Heidi’yi ve Ollie’yi harcamadıkları için mutluyum.
Kimberly-Sue Murray, S3B kadrosunda.
Final sezonu posteri
Official Trailer | Season 3B: The Final Episodes
Final Sezonu – Poster
3×11 üzerine:
Her zamanki seviyesinde bir bölümdü. Çok da bir şey olmadı diyebilirim, hafiften geleceğe yatırım yapmışlar.
S03E11
Pek de matah bir başlangıç yapmamış. Favori dörtlümü (Clary-Simon-Maia-Isabelle) özlemişim elbette ama diziyi özlememişim sanki. İyi ki 9 bölüm sonra bitiyor dedirtti ve kalan 9 bölümü ‘Bitse de gitsek!’ modunda izleyeceğimi hissettirdi.
11.
11 derken? 22’de mi bitecek sezon?
Evet. Because final haberi geldiğinde iki saatlik film de ekleyip 10+10’u 10+12 yaptılar.
Bknz: 22dakika
* Kabil’i görmek fena olmadı.
3×15 üzerine:
Bana kalsa Raphael-Izzy yapar bitirirdim ama halkımız (?) Simon-Izzy tercih ediyor.
Final filmi 2.5 saatmiş. Reklamları çıkınca en az 100 dakika kalır herhal. 6 Mayıs.
Netflix sistemine inanırsak reklamsız 43+61 = 104 dakika final filmi.
3×21-22 (Dizi Finali) üzerine:
104 dakikalık final filmini, esasında çift bölümlük kapanışı bitirdim. Final yaptıkları için mantıklı mantıksız, bazen damdan düşer misali şeyler elbet yapmışlar ama olabilecek en makul şekilde bitirdikleri söylenebilir. Bir sürü şey oldu, herkesin payına bir şeyler düştü.
Kafamı münasip zamanda toplayayım spoiler içi yorumla ayrı gelirim. Var olan enerjim anca izlemeye yetti.
S03E22 (FİNAL)
S3B’de dizi en formsuz dönemini yaşadı. Bitse de gitsek modunda izledim 11 bölümün tamamını. Ama bu 60 dakikalık final bölümünü beğendim diyebilirim. Fena bir kapanış olmamış dizi için.
Başta Emeraude Toubia olmak üzere Katherine McNamara, Alberto Rosende, Alisha Wainwright, Anna Hopkins gibi isimleri yeni dizilerde izlemek isterim ilerleyen süreçte. Diziyi formda dönemleri dahil her daim aşağıya çeken Dominic Sherwood ve Matthew Daddario ikilisini ise yakın zaman içerisinde görmek istemiyorum hiçbir yerde.
Katılmıyorum da kafamı daha toplayamadım. Later.
https://looptube.io/?videoId=xYLxUJ9v6KU&start=42.74306033204345&end=70.73441017089038&rate=1
hızlıca geçecek gibi duruyor.
lily collins i çok sevdiğimden evren hoşuma gidince dizisine de şans vermiştim ama dizideki kız resmen yetenek fukarası. işin kötü yanı onu eşledikleri jace de aşırı kazma. diziyi çekilir kılan iki karakterin izzy ve alec olması benim açımdan şaşırtıcı oldu. daddario kardeşlerden nasıl hoşlanmadığımı düşünürsek. ama yetenek fukarası daddario bile diğer ikiliden yetenekli görünüyorsa düşünün artık. normalde tipsiz ama burda karizma göstermeyi başarmışlar. izzy zaten ortalama üstü bir güzellik dizide. yine de bu ikili için devam etmeye değmeyecek gibi hissediyorum. daddario yu eşleyecekleri magnus u da sevmemiş olmam artısı. simon ve izzy için zor.
Bunun rewatch podcastini de Katherine McNamara ve Dominic Sherwood başlatıyormuş.
kazulet ikili
Katherine McNamara, Dominic Sherwood ve Matthew Daddario birlikte “Fireworks” adlı filmde rol alacaklarmış. Senaryosu Matthew Daddario’dan.