The Bridge (Bron / Broen) — Tanıtım
176 yorum aytackara 19 Haziran 2012 11:58
Geçtiğimiz yıl yeni sezon zamanı, İsveç ve Danimarka televizyonlarında yeni bir ortak yapım kendini gösterdi. Danimarka’da Broen, İsveç’teyse Bron adıyla yayınlanan bu dizi, ilk sezonunda 10 bölüm yayınlanarak şimdilik ekranlardan uzaklaştı. İşte, bahsi geçen ve benim Broen demeyi tercih ettiğim yapım, Nisan ayında BBC4 kanalı tarafından da yayınlanmaya başlayınca birçok insanın dikkatini çeker hale geldi. Ben de izleyip sevdiğim bu yapım hakkında tanıtım yazayım dedim. İngiltere’de The Bridge adıyla yayınlanan bu dizi, nasıl bir şeydir derseniz buyurun yazının devamına.
Broen, ilk sezondaki her bölümü 57 dakikadan oluşan ve aslında seri katil üstüne kurulu bir polisiye dizi. Ama bu seri katil pek alışılageldik türden bir seri katil değil. Giriş kısmıyla pek uğraşmayıp direkt dizinin konusuyla devam edersek…
Danimarka ve İsveç’i birbirine bağlayan Öresund Köprüsü‘nde elektrikler 48 saniyeliğine birdenbire kesiliverir. Elektrikler yeniden geldiğinde ise köprünün orta yerinde yatan bir ceset ortaya çıkar. Ortadan ikiye bölünmüş ve İsveç’li bir politikacı kadına ait bir ceset… İki ülke de olaya müdahale etseler de ölen kadın İsveç’li olduğu için davayı İsveç üstlenir. Ama çok geçmeden olayın bu kadar basit olmadığı ortaya çıkar…
Yapılan tahlillerde ikiye ayrılmış cesedin alt kısmının 1 yıl önce kaybolmuş Danimarkalı bir fahişeye ait olduğu ortaya çıkınca, devreye Danimarka da girer ve iki ülke ortak soruşturma yürütmek zorunda kalırlar. Ancak, çok geçmeden olayın bununla da kalmayacağı ortaya çıkar…
Polislerin karşısındaki katil, sıradan seri katillerden birisi değildir. Olayların arkasındaki kişi, bir gazeteciyi de kullanarak iki ülke için de problem olan 5 halk sorununa işaret edeceğine dair bir mesaj yayınlar. İşte, o zamandan itibaren rekabet, mücadele ve savaş başlamış olur. Katil, sorunlara “kendi yöntemleriyle” dikkat çekmeye çalışırken polisler, iki ülkeyi de kapsayan bir soruşturmada kedi-fare oyununa girişirler.Konunun ardından tanıtıma, karakter bazlı kadroyla devam edelim :
Saga Norén, olayı İsveç adına araştıran cinayet masası dedektifi. Dava çözme oranı mükemmel ve iş arkadaşlarının deyimiyle “özel” biri olan Saga, işkolik, duygu yoksunu, insan ilişkileri açısından görüp görülebilecek en berbat kişi. Ayrıca, dizinin de en sevilesi ya da en nefret edilesi karakteri. Saga’yı, bu dizi sayesinde kendi ülkesi dışında da tanınmaya başlayan Sofia Helin canlandırıyor.
Martin Rohde, olayı Danimarka adına araştıran cinayet masası dedektifi. Martin, olan bitenlere rağmen Saga’ya tahammül edebilen, ailesiyle hassas durumda ilişkilere sahip ve davaya Saga kadar bağlı olmasa da çözebilmek için sınırları zorlamaya gayret eden biri. Karakteri, ülkesinin başarılı oyuncularından biri olsa da dışarıda bu dizideki rolüyle tanınma fırsatı bulmuş Kim Bodnia canlandırıyor.
August Rohde, Martin’in ilk evliliğinden olma 18 yaşındaki oğlu. Henüz iş sahibi olmayan ve babasının yanına yeniden taşınan August’un Martin’le arası geçmişin de katkısıyla bozuk durumda. Ayrıca, “bundan sonrası için hakkında ne söylense ispiyon olur” durumunun da bu dizideki en geçerli karşılığı. ((Hayır, katil ya da ona yardım eden birisi değil. Spoiler (ispiyon) vermiş falan değilim.)).Karakteri, kariyerinin başındaki genç isimlerden Emil Birk Hartmann canlandırıyor.
Mette Rohde, Martin’in ikinci eşi ve ikizlerinin annesi. Mette, arası pek iyi olmasa da August’la iyi anlaşmaya çalışan, Martin’e bağlı, aslında dizi boyunca olan her şeye karşı onun yanında olmak için çaba gösteren biri. Karakteri, The Killing’in orijinal versiyonu Forbydelsen‘e de konuk olmuşluğu da bulunan Puk Scharbau canlandırıyor.
Broen, temelde 2 ana karaktere ve önemi büyük belli bazı karakterlere sahip olsa da yan kadro bakımından epey zengin bir dizi. Saga’nın patronu, Martin’in patronu ya da bahsi geçen gazetecinin yanında birden fazla bölümde kendine yer bulan birçok oyuncuyu barındırıyor. Dizide 5 ana sorun işlenmeden önce -aslında genellikle bir önceki sorunla uğraşılırken- sorunlarla bağlantılı olan yan karakterlerin hikayeleri de bizlere sunulmakta.
Broen ‘deki araştırma ekibi
Bilindik adıyla The Bridge (Köprü) dizisi, 2013 sonbaharında yeniden bizimle olacak olsa bile merkezindeki olayı ilk sezon sonunda sonuca erdiren bir yapım. Hem de anlatılmaz yaşanır dediğimiz türden, olağanüstü bir sonla… Dizi, sahip olduğu atmosfer bakımından kıyaslandığı The Killing ile de benzerlik göstermekte. Oyunculukların da aynı şekilde ondan aşağı kalır yanı yok. Davada 10 bölüm boyunca karşımıza çıkanlar, işlenen halk sorunları, bunların işlenme yöntemi ve yan hikayeler derken bölümlerin nasıl geçtiği neredeyse anlaşılmıyor bile… Aslında Broen, ilk sezonunun finali için bile izlenebilecek türden bir dizi… Sonuçta, 10 bölümlük bu mini şaheser, konusu hoşuna giden herkese şiddetle tavsiye edilir.
İzleyenlere ya da izleyeceklere şimdiden iyi seyirler.
yorumlar
Aaaa ben de 3. sezonu tutuyordum ve bu yeni yorumla tuttuğumu hatırladım iyi mi? :)) Sağol @darkcrystal
@ozgun14 topla bakiym yorumlarını
@dkamoy
Haha, ne demek
Ben 3. sezonu izlemişim yahu. Dün aklıma geldi malum kişinin olmadığı sezon 3 müydü diye baktım ve düdük gibi kalıverdim. Çünkülüm onsuz sezonu izlemiştim.
Hatta 2 Ocak 2016’da yorum etmişim yukarıda. Onun üzerine 1 sezon daha geldi de izlemedim sanıyordum ama bitirdiğim 3’müş daha 4 gelmemiş.
4. sezon Fragmanı (Youtube)
Not: Özlemişim.
Ben dee…
Fragman
gelsin
Bron |||| Broen – 4. Sezon – 2. Fragman
1×01
Madem 1 ay icinde yeni sezon gelecekmis deyip buna basladim. Luther izliyormus hissi verdi ve bu harika. Konu dallanip budaklanacak o da belli oldu ilk bolumden. Dil ve surekli altyazi takip etmek zorunda olmak biraz yordu yalan olmasin ama idare edecegim artik. Bitirince yine ugrarim.
Anlıyorum karikatür bir karakter yaratmışsınız da
Saga Noren karakteri komik olmaktan çıkıp saçmalamaya doğru gidiyor.
Bir de Martin’in karısının karşısına hemen bir adam çıkarıp muhtemelen intikam hikayesine girilecek olunması da hoşuma gitmedi.
asperger sendromu üzerine biraz okumalısın. karakter adı konmamış olsa da o hastalık üzerine inşa edilmiş durumda.
Adı konsaymış iyi olurmuş o zaman. Bir hastalığa işaret eden bir durumdan bahsedildiğini hatırlamıyorum dizide. Benim de aklımın ucundan bile geçmedi. İyi karikatürize edilmiş bir karakter gibi başlamıştı ama sonradan ipin ucu kaçtı.
tanı almış olsa kadın polisliğe devam edemezdi, bu yüzden adını koymuyorlardır.
Vay vay. Güzel finaldi.
Fakat
Evsizlerden bahsedildi, doktorların bahsi geçti, e zaten en başta milletvekili ölmüştü. Hani devletin üst kademelerinden tepki? En azından bir televizyona milletvekili çıksaydı, ne bileyim bir basın toplantısı falan olsaydı. Ülkeyi etkileyen olaylar zinciri polis teşkilatı seviyesinde kaldı.
Öte yandan koskoca Danimarka’nın polis teşkilatındaki binlerce polis arasından Martin’in Jens’i tanıması, hatta en iyi arkadaşı olması da çok battı bana. Nihayetinde hikayenin hatrına onu da yedim.
İyi bir sezondu. İzlediğime memnunum. Bakalım ikinci sezonda ne anlatacaklar.
Özlemişim diziyi.
Benim
İzledikçe özlediğimi fark ettim.
4×05
Ay Saga, insanda sabır bırakmıyorsun.
4×05 üzerine:
Eskiden Martin’in sabırlı biri olduğunu düşünürdüm, Henrik’teki sabır çok daha fazla. Kafa almayınca almıyor demek ki.
4×06 ortamlardaymış.
4×06’ın 27.dakikası; yahu Saga yeter, mokunu çıkardın be kadın
Sanırım
Saga’nın gafına gülmeden edemedim, yalan yok. Ama geçen bölümde yaptığındansa bu bölümdekini tercih ederim.
Henrik’in sevişmek için Saga’nın kopyasını bulmasına yorum yapamiciğim
aaa bu sezon sadece 8 bölümmüş. hemen yetişmeliyim.
Ben az üstte 7 yazmışım ama o aslında 6 olacak. İki haftan var yani aslında
bu hafta tamamlarım artık bir iki parçalık maratonlarla.
7. bölüm de erken gelmiş malum şeylere.
Resmen bitiveriyor caĞnım dizi.
Final bölümü malum şeylere yine erkenden şey etmiş.
Bıktım bu erken gelmelerden diyeceğim, diziye ayıp olacak. Ay bitiyor…
Maratonun zamanı geldi öyleyse.
Yalnız
İki kişi oldukları belliydi. Geçen bölümde kızın eve döndüğünü öğrendiğinde Kevin/Brian’dan bir şey çıkacağı belliydi zaten. Yalnız bunun babaannesi az manyak kadın değil. Oğlu ve torunu polisler yüzünden öldü. Dizi geri dönerse onun intikamını izleriz artık
Saga, anasının durumunu öğrendikten sonra suçluluk duygusundan kurtuldu, iyi oldu. Geçmişini ateşe vermesi de iyi oldu. Saga Noren Länskrim Malmö’den Saga Noren’e dönmesi de iyi oldu. Normal olmasa da normallere yaklaşan bir insan olma yoluna girdi. Yine de polisliği bırakmasına üzüldüm biraz.
Dizinin jeneriğini (her ne kadar değişse de) ve şarkısını özleyeceğim.
Her zaman sevgiyle anacağım dizimize elveda.
@abidin77
Ben 3 ve 4. Sezonu biriktiriyorum. Geçen sezonu sormuştum zaten de, bu sezon ve özellikle dizi finali nasıldı?
4x03ten geldim nasıl özlemişim sagayı anlatamam. ama kadın biraz çökmüş seneler içinde eskiye kıyasla yüzü çok deforme olmuş. ama hala aynı saga. lanskrim malmö
@darkcrystal: Ya sezon öyle çok yardırmadı. Kabul etmek lazım, ilk sezonun çıktığı yere çıkamadı diğer sezonlar ama belli bir ortalamayı tutturdu ve onun altına hiç inmedi. İzlerken tatmin olursun. Geçen sezon finalini çok sevmemiştim ama sezonun genelinden tatmin olmuştum. Bu da öyle vayyy dedirtecek şekilde bitmedi ama izletti.
Kısaca sıkılmazsın sezondan. Yine olay nereye gidiyor diye insanı meraklandırıyor.
@ozgun14 Ben de izlemeye bu akşam başladım ve özlemişim de niye bu başlığa uğradıysam, hay kafama… Son cümlenle ispiyonladın beni. 1sahne eksik güleceğim.
…
sonradan ek: silmen iyi olmuş, teşekkürler. (ispiyon içine alsan da olurdu)
@abidin77
Teşekkürler, valla bu dizinin ölüsü bile çoğu diziyi katlar. Özleyeceğiz cidden…
Ne kadar ertelesem de bitti bölüm ve dizi. Çatlaktı, tuhaftı ama bulunmaz bir karakterdi Saga Noren. Henrik’in yeri de ayrı tabii.
Psikolog sahneleri, annesiyle ilgili gerçek derken polislikten uzaklaşmaya doğru gittiği belli olur gibiydi ama insan yine de görmeden inanamıyor. Köprüde başlayan hikayeyi de köprüyle bitirmiş olduk, güzel bir kapanış oldu. Varlığını özleyeceğim.
Bitti. Güzelim diziyi yedim bitirdim. Özleyeceğim.
Siz de izleyin, izletin.
“saga noren” elveda.
güzel bir finaldi. davanın sonuçlanmasından da karakterlerin iç hesaplaşmalarının sonuçlanmasında da çok memnunum. en sonda bir the killing sahnesi beklemedim desem yalan olur ama saga için fazla iyimser bir beklentiydi benimki. yine de olabilecek en güzel şekilde bitti.
çok özleyeceğim.
Asya uyarlamasını da yapıyorlarmış. 26 Kasım’da HBO Go’da.
Belki biraz duygusal bakıyorum ama en sevdiğim dizi olur kendileri
TRT 2 yayınlamaya başlayacak bu Cuma.
Aynı anda hem TRT den hem de daha önce indirdiğim bölümü izledim ilk bölüm için altyazı kalitesi kesinlikle daha iyi olduğunu söyleyebilirim dil ingilizce olmasada en azından TRT nin altyazılari daha mantikliydi sansür e gelince 2 yerde sansür oldu 1 tanesi kadın cesedini incelerken memesinin gözüktüğü kısmı direk kesmişler diğeri ise ceset 2 parça halindeyken görünen iç organları bulaniklandirmislar .
Şahsen ben her hafta izlemeyi düşünüyorum en azinda tekrar olmuş olur
Daha önce yazıldı mı bilmiyorum ama bu dizinin Almanya-Avusturya uyarlaması da varmış, adı da Der Pass (Pagan Peak) diye geçiyor. İlk bölümü 25 Ocak’ta yayınlanmış. Ne bereketli diziymiş ya, herkes uyarlıyor. Yukarıda da Asya uyarlaması haberi var
https://twitter.com/trt2tv/status/1269909809459081216
Değiştirmesi değil değiştirmemesi haber değeri olurdu.
Bunu Yunanistan’a da uyarlamışlar. Dijital platform ANT1+. 10 bölüm.
Sınır? Yunanistan-Türkiye. Erkek başrol? Burak Hakkı.
O zaman dans? Zannetmiyorum.
Şimdi de Hindistan. Saif Ali Khan başrol.