The Get Down – Tanıtım
24 yorum pirate 23 Ağustos 2016 09:12
Durmak nedir bilmeyen ve dizi sektöründe seri üretim fabrikası haline gelen dijital platform Netflix’in 12 Ağustos’ta izleyici ile buluşturduğu, şu ana kadarki en yüksek bütçeli dizisi olduğu iddia edilen, son bombası The Get Down‘ın tanıtımına hoş geldiniz.
KİMLİK BİLGİLERİ
Tür: Drama, Dönem Draması, Müzikal, Suç
Sezon – Bölüm Sayısı: 1 Sezon – 12 Bölüm
Onay Durumu: 2. sezon onayı almadı henüz. (İlk sezonun 6 bölümlük ilk yarısı 12 Ağustos’ta yayınlandı, kalan 6 bölüm ise 2017 yılı içerisinde izleyici ile buluşacak.)
Süre: İlk bölüm 93 dk., diğer bölümler 52-64 dk. arası.
Mutfaktakiler: Stephen Adly Guirgis, Baz Luhrmann, Marney Hochman, Thomas Kelly, Catherine Martin, Kerry Orent, Shawn Ryan, Paul Watters, Aaron Seliquini, Elliott Wheeler, William Rexer
Yayınlandığı Dijital Platform: Netflix
Wikipedia – IMDB – Resmi Site – Twitter – Facebook
KONU
Diziyi sahne adıyla Mr. Books, asıl adıyla Ezekiel karakteri 1996 yılında New York’ta hınca hınç dolu bir kalabalığa konser verirken açıyoruz. Rap şarkılarında 1977 New York’unu bozulmuşluğuyla, yozlaşmışlığıyla betimlerken, o yollarda özel hayatında olup biten iyi, kötü her şeyi de mikrofona döküp kalabalığı coşturuyor Ezekiel. Bundan sonra da ara ara kendimizi 1996 yılında Mr. Books’u dinlerken bulsak da hikayemiz 1977 New York’unda Ezekiel ve arkadaşlarının başından geçenlere, hayallerine ve hayal kırıklıklarına odaklanıyor.
Ezekiel ve arkadaşları, New York’ta siyahi ve Latin vatandaşların ağırlıklı olarak yaşadığı kenar semtlerden (gettolardan) biri olan Bronx’ta yaşamaktadır. Bronx, suç oranları ve yozlaşmışlık bakımından Harlem‘e rakip konumundadır o yıllarda. Ama Bronx; Harlem’e oranla daha fazla hırpalanmış, daha fazla yağmalanmış durumdadır. Bronx’ın orta yaşlı ve yaşlı insanları, semtin bu bitikliğine gençlere oranla daha fazla duyarsızlaşmış ve adapte olmuşken, genç nesil arasında bir başkaldırış ruhu, hip hop ruhu semti ele geçirmiş durumdadır. Çetelerin, uyuşturucu ticaretinin, fuhuşun, sigorta dolandırıcılığının, yıkım ve yağmalamaların, cinayetlerin cirit attığı bu ölü semtte genç nesil, rap müzik, grafiti sanatı, break dans, DJ’lik tutkusu ve disko sevdası ile nefes alıp kendini bulmaktadır. Dizimiz de işte herkesi ele geçirmeye başlayan bu hip hop ruhunu Ezekiel ve arkadaşları aracılığıyla bize aktarmaya çalışıyor.
KARAKTER VE OYUNCULAR
ANA KARAKTERLER
Ezekiel Figuero/Zeke/Mr. Books (Justice Smith):
Kelimelerle arası çok iyi olan, gelecek vaat eden genç bir rapçi. Ayrıca çok da iyi piyano çalıyor. Zeki, yetenekli, hırslı, azimli, mücadeleci, çabuk gaza gelen, doğru bildiği yolda ilerlemekten vazgeçmeyen, bu dünyaya kendi izini bırakmaya kararlı bir genç. Annesi rahmetli olmuş, teyzesi ve onun erkek arkadaşının yanında yaşıyor. Küçüklüğünden beri Mylene’e aşık. Ama bir o kadar da müziğe aşık. Sonunda Mylene’e açılıp aşkına karşılık almaya başladığı bir dönemde bir yandan da yeni tanıştığı Shaolin Fantastic ile diğer aşkı olan müziğin peşinden koşmaya başlayınca bu 2 aşkı arasında dengeyi tutturamadığı ve ani elektriklenmelere sebebiyet verdiği zevkli ve yorucu bir sürecin içine düşüyor. Mylene ile beraber Bronx’tan çıkıp, Manhattan’a yerleşip beraberce başarılı bir müzik kariyeri ile bezeli bir hayat yaşamak, Ezekiel’in en büyük hayali.
Mylene Cruz (Herizen F. Guardiola):
İnanılmaz bir sese ve yeteneğe sahip Mylene, şarkı söylemeyi çok seviyor. Bir gün tıpkı idolü Donna Summer gibi bir disko kraliçesi olmanın hayallerini kuruyor. Şimdilik babasının vaizliğini yaptığı kilisede kilise korosuyla beraber dini şarkılar söylemekle yetiniyor; ama yakaladığı her fırsatta hayalinin peşinden koşmaktan vazgeçmiyor. Babası bu hayaline şiddetle karşı çıkıp, annesi nispeten daha ılımlı davransa da bu yolda aileden en büyük destekçisi amcası Francisco Cruz oluyor. Ezekiel ile kankaları Regina ve Yolanda da bu hayalini gerçekleştirme konusunda Mylene’in en büyük destekçileri arasında yer alıyor.
Hırslı, mücadeleci, inatçı, insanları sesi, şarkı söyleyişi, fiziği, gülüşü ve sempatikliği ile kolayca büyüleyebilen bir genç kız.
Shaolin Fantastic/Shao (Shameik Moore):
Sokakların çocuğu. Bronx’ın en popüler diskosu Les Inferno’nun karanlık işler de yapan sahibesi Fat Annie’nin göz bebeği. Heyecan arayan, atletik biri, artistik ve spektaküler hareketlere sahip çok iyi bir koşucu. Kıskanç, öfkeli, sağı solu belli olmayan, eksantirik, esrarengiz, suça meyilli, hedefe giden yolda her yol mübah anlayışına sahip bir genç. Bir gün idolü olarak gördüğü Grandmaster Flash gibi başarılı bir DJ olmak en büyük hayali.
Mylene’i Ezekiel için bir dikkat dağıtıcı olarak gördüğü için ona güvenmiyor ve ters davranıyor. Ama içten içe büyük kıskançlık duyduğu hal ve hareketlerine yansıyor.
YAN KARAKTERLER
Francisco Cruz/Papa Fuerte (Jimmy Smits):
Mylene’in amcası. Toplum Çoklu Servis Hizmeti Merkezi’nin başkanı. Başarılı ve yeterince zengin bir iş adamı olsa da kulaktan kulağa kirli parayla da haşır neşirliği olduğu bilinen biri. Güney Bronx’ta ismi ve sözü geçen adamlardan biri olması sebebiyle siyasetçilerin de bolca radarında.
Mylene’i kızı gibi seviyor ve hayaline kavuşması konusunda ondan maddi manevi desteğini esirgemiyor. Mylene’in babası ile araları bozuk. Güçlü, gizemli, ikna kabiliyeti yüksek biri.
Jimmy Smits’i Sons Of Anarchy, The West Wing, NYPD Blue, L.A. Law ve Dexter gibi birçok diziden tanıyabilirsiniz.
Jackie Moreno (Kevin Corrigan):
Francisco Cruz’un Mylene’e albüm yapması için tuttuğu, eski başarılı ve popüler günlerinden uzaklaşmış bir müzik yapımcısı. Alkolik ve dalavereci yapısının da etkisiyle müzik piyasasındaki insanların eskisi kadar sevip saymadığı biri. Ama müzik kulağı hala iyi.
Aktörü, Grounded For Life dizisi dışında Dice, Fringe, The Mentalist gibi dizilerden de anımsayabilirsiniz.
Ramon Cruz (Giancarlo Esposito):
Mylene’in babası. Bir kilisede papazlık ve vaizlik yapan, dolayısıyla muhafazakar ve yasakçı bir bünyeye sahip Ramon’un bu özelliği etrafındaki kişiler ile arasının açılmasına sebep oluyor. Sinirli, öfkeli ve şiddete meyilli yapısı da cabası! Ayrıca verdiği coşkulu vaazlar sayesinde kilise ahalisi tarafından oldukça sevilen biri.
Giancarlo Exposito’yu Revolution ve Breaking Bad dizilerinden tanıyabilirsiniz.
Lydia Cruz (Zabryna Guevara):
Mylene’in annesi. Mylene’e, hayallerine ve tercihlerine karşı eşi Ramon kadar sert değil, daha anlayışlı ve destekleyici bir ebeveyn. Gizemli, stabil olmayan tepkiler verebilen, duygusal tepkilerine belirli ölçülerde ket vuran bir kadın.
Aktrisi Gotham dizisinden hatırlayabilirsiniz.
Fat Annie (Lillias White):
Les Inferno’nun sahibi ve Güney Bronx’ın uyuşturucu baronlarından biri. Bu işleri yürütürken oğlu Cadillac’ın ve sokaktan tutup çıkardığı ve özel bir sempatisi olduğu Shaolin Fantastic’in yardımlarını da alıyor.
Cadillac (Yahya Abdul-Mateen II):
Fat Annie’nin oğlu. Annesi ile beraber uyuşturucu işini yürütüyor ve diskoyu işletiyor. Disko müziğine ve dansına karşı özel bir düşkünlüğü var. Çok da yetenekli bir dansçı olduğunu söylemek mümkün. Enerjik, hafif kafadan sıyırık, sağı solu belli olmayan, bazen çocuklar gibi şen, bazen de azılı bir psikopat.
Grandmaster Flash (Mamoudou Athie):
Bronx’ın en ünlü, en popüler ve en sevilen DJ’i. Çoğu kişiden gizli verdiği The Get Down partileri ile ünlü. Shao’nun idolü ve akıl hocası.
Wanda (Judy Marte):
Ezekiel’in teyzesi. Kız kardeşi öldükten sonra Ezekiel’i yanına alıp o büyütmüş. Tamircilik yapan erkek arkadaşı Leon (Brandon J. Dirden) ile beraber yaşıyor. Pek mutlu görünmeyen, somurtkan bir kadın.
Ra-Ra Kipling (Skylan Brooks):
Ezekiel için son derece sadık, koruyucu ve saygılı bir arkadaş, kardeş yarısı. Mylene’in kankası Yolanda’nın ve Marcus’un küçük kardeşi, Boo-Boo”nun abisi. Sıcakkanlı, sevimli, duyarlı biri. Yeteneği ise hızlı rap yapabilmesi.
Marcus Kipling/Dizzee (Jaden Smith):
Yolanda’nın küçük kardeşi, Ra-Ra ve Boo-Boo’nun abisi. Beşli ekibimizin bir üyesi. Grafiti sanatına ilgi duyuyor ve bu konuda oldukça başarılı. Bronx sokaklarında Rumi mahlasıyla nam salmış durumda. Kendini en iyi grafiti ile ifade ettiğini düşünen, felsefik ve ironik bir düşünce yapısına sahip, duygusal bir genç.
Gerçek hayatta Will Smith ve Jada Pinkett Smith‘in oğlu olan Jaden Smith’i Karate Kid, After Earth ve The Pursuit Of Happyness gibi filmlerden hatırlayabilirsiniz.
Boo-Boo Kipling (Tremaine Brown Jr.):
Ezekiel, Shao, Ra-Ra ve Dizzee’den oluşan beşli grubumuzun yaşça en küçük üyesi, Kipling kardeşlerin de en küçüğü. Ekibin en enerjik, en heyecanlı, en zeki, en çok fikir üreten, en girişken, en meraklı, en sempatik, en eğlenceli ve en sevimli üyesi aynı zamanda. Çok iyi break dans yapmasının yanında iyi de şarkı söylüyor ayrıca.
Yolanda Kipling (Stefanée Martin):
Kipling ailesinin en büyük çocuğu. Mylene’in 2 kankasından biri. Özgür ruhlu, enerjik, neşeli, hafif ağzı bozuk, atarlı bir siyahi genç kız.
Regina (Shyrley Rodriguez):
Mylene’in diğer kankası. Asi ruhlu, başına buyruk, hafif ağzı bozuk, enerjik, neşeli, kendi başının çaresine bakabilen latin asıllı bir genç kız.
YAZARIN NOTU
Proje aşamasındayken, hatta daha 1 hafta öncesine kadar ilgimi çekmeyen bir diziydi The Get Down. Geçenlerde tesadüfen diziden minik sahneler içeren birkaç tane videoya denk geldikten sonra içimde deneme isteği oluştu ve başladım izlemeye. İyi ki de başlamışım, daha ilk bölümden bağlandığım bir dizi buldum karşımda. Yayınlanan 6 bölümü de büyük bir keyifle izledim. Çok çok iyi bir iş çıkarıldığını ve Netflix’in Sense8 ile beraber yaptığı en iyi 2 diziden biri olduğunu düşünüyorum.
İlk olarak görsellik muazzam gerçekten. Harcanan her kuruşa değmiş kesinlikle. Kıyafetinden, geniş set ortamına kadar her şey özenle seçilip düzenlenmiş. Yetmişler ruhu ve yağmalanmış arka mahalle havası güzel bir şekilde aktarılmış. Sahne aralarına serpiştirilen 1977’den gerçek görüntüler de güzel bir hava katmış diziye.
Müzik seçimleri de son derece başarılı. Hem arka fonda çalan müzikler olsun, hem dizi karakterlerinin seslendirdiği parçalar olsun özenle seçilmiş gerçekten. Ezekiel’in rap performanslarını ve Mylene’in kadife gibi sesini ve havaya sokup coşturan şarkılarını dinlemek ve izlemek çok keyifliydi. Şarkı ve dans performanslarının bölüm içlerine bu seviye başarılı serpiştirilmiş olması da cabası.
Dizinin isim yapmamış genç kadrosu, diziye başlamadan önce soru işaretleri barındırıyor olsa da her biri ayrı ayrı çok iyi iş çıkarmışlar gerçekten. Herizen F. Guardiola‘ın bu seviye büyüleyici bir şekilde sunulmasını hiç beklemiyordum mesela. Başroldeki Justice Smith‘in sınıfı geçen bir performans ortaya koymasını ya da Yahya Abdul-Mateen II‘ın Cadillac rolünü üstüne bu seviye giyip de izlemesi aşırı keyifli bir yan karakter ortaya çıkaracağını da. Kadronun en minik ismi Tremaine Brown Jr. da ayrı bir alkışı hak ediyor kesinlikle. Önü açık bu çocuğun. Kevin Corrigan da sezonun ilk yarısının parlayan isimlerinden biri oldu. Dizinin bu kadar fazla sayıda içi dolu yan karakter barındırması, uzun bölüm sürelerine rağmen hikayenin güzelce yayılmasını ve hiç sıkmadan izlenmesini sağlayan en büyük faktördü bu arada.
Daha fazla söze gerek yok bence! Hemen izlemeye başlayın, pişman olmazsınız. İzleyecek olanlara iyi seyirler.
FRAGMANLAR
https://www.youtube.com/watch?v=usv442G6H8A
https://www.youtube.com/watch?v=zejyzr5vW3A
https://www.youtube.com/watch?v=k58P5735VTs
Diziden Birkaç Klip
https://www.youtube.com/watch?v=frW-AScN7fE
yorumlar
İzleyen veya izlemek niyetinde olan tek bir kişi bile olmadığını görünce dizi izleme sitelerinin altına yazılan şu klasik cümle geldi aklıma:
Bir gün buralar çok değerlenecek.
@pirate Madem serzenişte bulundun, kendi adıma yanıt vereyim:
1) Senin tanıtımını yaptığın dizileri eğer senin izlediğin bölüm kadar izlememişsem okumuyorum, o yüzden senin satma olasılığın sıfır. (Hatta itiraf edeyim, bazı yapımları sen beğenince “demek ki bu bana göre değil” dediğim bile oluyor. Ama hepsine değil. )
2) Bu dizi hem 70’lerde hem de Bronx’ta geçtiği için benim açımdan 1-0 yenik başlıyor (müzik ve kültürüne feci tokum, hatta 80’lere sarktıkça sevmiyorum)
3) Netfix’ten geliyor oluşu, mutfağındaki isimler ve 70’ler imajlarını seviyor oluşum nedeniyle bir ara bakacağım kesin. Ama o ara ne zaman olacak şimdilik belli değil.
Not: Altta yazıyı tutanları hiçe saymasan aslında iyi olurmuş. Yorum yapmamışlar ama demek ki ilgi alanlarına girmiş bu yazı/dizi ki tutmuşlar.
@dkamoy Kusura bakma ama; çoğu zaman olduğu gibi olayı yine yanlış tarafından anlamışsın yine.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta, bu dizinin sınırlı bir kitleye değil, genel bir kitleye hitap ediyor oluşuydu. Bu sebeple hala kimse tarafından izlenmemiş olmasına olan şaşkınlığımı belirtmek istedim ben de. Bu cümleyi yazarkenki aynı duyguyu Animal Kingdom’ın erken düşen pilot bölümünü izleyip çok beğendiğim zaman da hissetmiştim misal. Animal Kingdom da bu gibi ilk başta kimsenin ilgisini çekmemiş olsa da sonradan Stranger Things’ten sonra bu yazın en fazla ilgi çeken dizisi olmuştu yapılan ankette görüldüğü üzere. Diziyi izleyip de tanıtım yazısının altına yorum bırakan herkesin yorumları da pozitif oldu diziye karşı ayrıca. The Get Down’ın başına da aynı şeyin geleceğini düşündüğüm için bu düşüncemi bu tarz ironik bir ifadeyle belirtmek istedim ben de.
Senin anladığın gibi tanıtımın okunup okunmaması veya beğenilip beğenilmemesi gibi bir şeye hitaben yazılmış bir serzeniş cümlesi değildi o anlayacağın. Umarım bu sefer anlatabilmişimdir kendimi.
Siz aranızda devam edin, benim içimde kalmasın:
The Get Down hayatta genel kitleye hitap eden bir dizi değil. Artık müzik temelli olmasından uzak duran mı ararsın, zenci ağırlıklı oluşundan mesafeli olana mı bakarsın, yoksa ben gibi 70-80’lerden pek hoşlanmayana mı denk gelirsin artık orasını bilemedim.
@aytackara ‘Genel’ tam oturmayan bir kelime olmuş evet. ‘Daha geniş’ olarak güncelliyorum o ifadeyi. Ve şöyle de açıyorum anlatmak istediğimi:
Mesele örnek veriyorum;
Still The King’i 10 kişiye izletsen 1 tanesinin ilgisini çeker,
The Ranch’i 10 kişiye izletsen 2 kişinin ilgisini çeker,
Red Oaks’u 10 kişiye izletsen 3 kişinin ilgisini çeker,
Crowded’ı 10 kişiye izletsen 4-5 kişinin ilgisini çeker,
Lucifer’ı 10 kişiye izletsen 6-7 kişinin ilgisini çeker.
Bu da son Lucifer örneğindeki gibi sınırlı sayıda değil de daha geniş bir kitleye hitap ediyor bence. Ama saydığın örneklerdeki şeyleri sevmeyen kişiler 3/10’a karşılık gelir ve uzak durur elbette, ona katılıyorum kesinlikle.
Tanıtım için teşekkürler.
Stranger Things sonrası her Netflix dizisinin izlenme potansiyeli var benim için. Diziyi ilk duyduğumda da kesin izlerim demiştim. Sonrasında ise fragmanını izledim dizinin. İzlemeye hazırdım ama fragman çok soğuttu beni, izleme iştahı kalmadı.
Herkese hitap eden bir dizi olmadığını o zaman anladım. Tanıtımdaki yazılara bakınca şimdi olmasa da boş bir zamanımda izlemeye karar verdim. Belki de çok güzel bir diziyi kaçırıyorumdur, bazen hiç belli olmuyor bu işler
Ben yorum yapacaktım ama bir türlü yazıyı okuma fırsatım olmamıştı açıkçası.
Neyse ben bu diziyi çook merakla bekliyordum, özellikle Jimmy Smits ve Giancarlo Esposito’nun olmasından dolayı. Bu aralarda çalışıyor oluşum bu diziye vakit ayırttırmadı bana. Bi ara Netflix aldığım zaman hüpletmek için bekletiyorum.
Birde tamamının yayınlanmaması da hevesimi kırdı, hani izlicez, sonra devamını bekle dur.
Eline sağlık.
@Vesper @necdetcem7 Teşekkürler.
@Vesper Fragmanı beni de etkileyememişti; ama dizi daha iyi kesinlikle.
Diziyi cidden çok merak ediyordum. Ama Necdet’in dediği gibi sezonun ikiye bölûnmesi benim de hevesimi kırdı. Hadi The Ranch gibi komedi olsa neyse ama dram dizisinde pek sevmiyorum bölünmesini. İkinci yarısı geldiğinde izlerim tahminen.
Bu arada yazı dolu dolu olmuş eline sağlık @pirate
@okakacukaka Teşekkürler
Sezonun ikiye bölünmesi konusunda haklısınız. Ben de diğer 6 bölüm için en az 5-6 ay bekleyecek olmanın hüznü içindeyim şahsen. Keşke 12 bölümü birden yayınlasalardı.
The Get Down | Meet the Cast [HD] | Netflix
#TheGetDown has less than half the audience of #OITNB, #FullerHouse and #StrangerThings
Şimdi bir şey diyeceğim bu Netflix sahibi Amerikalılara ayıp olacak! Neyse…
Yeni diziler için başarı bu sayılan dizilerin izlenmesine göre belirleniyorsa yenilerin vay haline.
Netflix’s ‘The Get Down’ Costs Have Gone Up, To About $16M Per Episode
5 ay oldu, sezonun 2. yarısının yayın tarihini bir duyursaydın artık be Netflix!
The Get Down – Part II | Date Announcement [HD] | Netflix
Çok özledim valla ya!
The Get Down – II. Kısım | Resmi Fragman
The Get Down – Part II | Clip: Toy Box
S01E07
Baya özlemişim bu diziyi cidden. Atmosferinin hastasıyım. Öyle fantastik bir dönüş yapmadı ama güzeldi işte, her zamanki gibi keyifle izletti kendini.
Previously kısmı koymadan previously yapmışlar, tebrikler.
Yalnız ben Sezon 1B de tıpkı 1A gibi 6 bölüm olacak sanıyordum ama 5 bölümmüş.
Geçen bölümden daha fazla ‘Ben The Get Down’ım.’ diye bağıran bir bölümdü, oldukça tempoluydu. Haliyle daha fazla sevdim bu bölümü elbette.
*Bir an Shaolin ve Mylene arasında bir nefret seksi başlayacak sandım ama şükür ki girmediler o topa.
*Ramon’dan çok sıkıldım. Mylene’in sesini yükseltmesi gerek cidden artık.
*Normalde seveceğim bir şey değil ama o aralara serpiştirdikleri kısa çizgi filmler hoşuma gitti benim.
Efso bir bölüm olmuş. Sezonun 2. yarısının en iyi bölümüydü kesinlikle.
*Zeke’in dış kapının mandalı pozisyonuna düşmesi de an meselesiydi. Şimdiye kadar eğlendiğine saysın ve Mylene’in üstüne bir bardak soğuk su içsin bir zahmet artık bizim tipsiz.
*Mylene’in performansı da Misty Holloway’ın performansı da gayet şıktı. Ben Misty’nin performansını daha fazla beğendim ama yalan yok. Rubicon’un atmosferine bayıldım. Coşmamak mümkün değil bu kulüpte.
*Dizzee çok uzattı. Gey olduğunu dillendirsin artık da o da rahatlasın biz de.
*Shao’nun Fat Annie’ye silah çekip onu kendine düşman edinişi ise o kadar olayın arasında kaynadı gitti valla. Önümüzdeki bölüm mini çaplı bir savaş var gibi ya hadi hayırlısı.
S01E11 (Sezon Finali / Muhtemel Final)
Kapanış sahnesi güzel olmuş cidden. Benim gözlere bir dolma hissi geldi hafiften. Bir daha görüşmemek üzere veda eder gibiydiler. Biliyorum maliyeti de tuzlu geliyor Netflix’e ama umarım yanılıyorumdur, umarım bu eşsiz dizinin 2. sezonu olur. Çünkü bu dizi çoooook uzun sezonları hak ediyor bana göre.
Bölüme dönecek olursam; başlarda biraz tutuktu, sonra açıldı ve ortalarda iyi coşturdu. O spontane çıkan şarkı sahnesi leziz ötesi olmuş cidden. Sonrasındaki konser güzeldi. Grubun şu ana kadarki en iyi performansı oldu muhtemelen. 55’ten sonra bir 10 dakika kadar yine tutukluk yaşasa da kapanışı güzel yaptı.
Muhteşem bir yolculuk oldu. Ve bu yolculuk bu noktada biterse cidden çok üzülürüm yaaaaa!