The Great — Tanıtım
34 yorum aytackara 29 Mayıs 2020 08:28
Online yayın platformlarından Hulu, ekranı 15 Mayıs’ta yeni bir komedi-drama dizisiyle tanıştırdı. Aynı zamanda mini bir dönem dizisi olan The Great‘in sezonu 10 bölümden oluşuyor.
Diziyi 2018 yapımı The Favourite filmiyle En İyi Orijinal Senaryo dalında Oscar adaylığı kazanan Tony McNamara hazırladı. McNamara’nın 2008’de sahneye gelen oyunundan esinlenildi. Oyun ve dizi, Catherine the Great olarak bilinen II. Katerina’nın gençliğini konu alıyor.
Kadrosunda Elle Fanning, Nicholas Hoult, Phoebe Fox, Sacha Dhawan, Charity Wakefield, Gwilym Lee, Adam Godley, Douglas Hodge, Belinda Bromilow, Sebastian De Souza ve Louis Hynes yer alıyor.
Konusu:
“Ara sıra gerçek bir hikaye” olarak tanıtılan The Great’i 1762 yılıyla açıyoruz. Catherine, İmparator III. Peter‘la evlenerek İmparatoriçe oluyor. Aklında kocasını sevmek, kendisini sevdirmek ve ülke adına yararlı şeylerin yapılmasına katkıda bulunmakla saraya varıyor. Ancak babası kadar başarılı olmak isteyen Peter sadece kendi zevkine düşkün, kazanmayı ve imparator olmayı seven ama insanları pek önemsemeyen tehlikeli biri çıkıyor.
Evliliğinden beklediği hiçbir şeyi bulamayan ve hatta Peter’a katlanamayan Catherine’in Rusya’yı ve kendisini kurtarmak için elindeki tek seçenek ise bir darbe planlayarak başa geçmek oluyor. Tabii bu iş düşündüğü kadar basit ilerlemiyor.
Not: Gelecek sayfada gerçekte olanlarla dizinin sezonunda yer verilenler arasındaki bazı farklılıkları toparladım.
Not 2: HBO ve Sky ortaklığıyla geçtiğimiz yıl ekrana gelen Helen Mirren’lı “Catherine the Great” farklı olarak Katerina’nın son yıllarını konu alıyor. İki diziyi de izlemeye niyetli olan varsa önce bunu izlesin, diğeri haliyle doğal yollu spoiler (ispiyon).
The Great bu yılın en beğendiğim dizilerinden birisi oldu. Hatta keşke başroller en azından adaylık alabilseler. Tarzını koruyarak bir sezon daha devam etse itiraz etmem aslında.
Geçtiğimiz sene Catherine the Great’i izleyip pek de beğenmemiştim. Kendisini ciddiye alan tarihi dramaların içine gereksiz ölçüde komedi de girince o kadar ilgimi çekmiyor desem olur. Bu yüzden The Great öncesi beklentimi ona göre ayarladım. Ama hem alternatif bir tarih üstünden gitmeleri hem de önceliği komediye vermeleri her şeyi kolaylaştırdı. Oyunculuklar da yardım etti. Ayrıca güzel bir noktada bırakıp final yapanlardan. Resmen kalbim kırıldı durduk yere.
Peter karakteri başlarda özellikle çekilmez olsa da alışması zorlamıyor. Hatta Peter’ın yaptıkları ve kararları dizinin vazgeçilmez dinamiklerinden oluyor. Saray hayatının yer yer gelen marjinalliği ve absürtlüğü de cabası. Öte yandan ben Catherine-Peter ilişkisini; Leo, Elizabeth Hala ve Velementov gibi karakterleri de sevdim. Orlov, Marial ve Archbishop bazen yorsa da dert değiller. Yan karakterler pek geri planda değil, yeterli ölçüde öne çıkıyorlar. Yuvarlanıp gidiyoruz.
The Great, nihayetinde böyle bir dizi. Tarzını sevene tavsiyedir. İyi seyirler.
yorumlar
Dizinin afişini her gördüğümde aklım üç saniyelik Marie Antoinette’e gidiyor, sonra algılayabiliyorum onunla ilgili olmadığını
The great beklemediğim kadar eğlendirdi beni. Nicholas Hoult çok iyi oynuyor, izlerken acayip keyif aldım, başrol hatunda fena değil ama taşıyıcı etken Nicholas oldu benim için. Yan karakterler de doyurucuydu, Marial özellikle her sahnesini doldurdu. Dönem dizileriyle arası pek olmayan beni sardı kısacası. Keşke devam etse.
5 bölüm izledim. Aşırı beğendim. Belli bir beklentim vardı ama ondan da iyi çıktı. Pure komedi sanıyordum ama çok sert ve karanlık bir tarafı da var. Kikirderken bir anda kafandan aşağı kaynar sular dökecek bir şey yapabiliyorlar, çok iyi dengeliyorlar. Elle de Nicholas da çok iyi. İzleyin.
Süper diziydi, 2. sezon onayı da geldi zaten umarım bozmadan devam ederler.
Nicholas Hoult bey ikinci sezonda da yer alacakmış, bir de çekimlere başladılar anladığım kadarıyla. Hikayesinde gördüm.
Season 2 First Look
Biraz ittirerek de olsa bitirdim. Beklentim yüksek girdiğimden olsa gerek.
Çok ödül adaylık bi durum hissedemedim ama evet komedi-trajedi bir arada iyi harmanlanmış. Oyunculuklar güzel.
Bölümler yarımşar saat olsa daha bir iyi giderdi benim açımdan. Sezon bitsin devamına bakmam diyordum ama son bölümlerdeki hızlanmanın gazıyla ve mevzunun geldiği noktayı düşününce 2. sezonu izleme isteğim var şimdi yalan olmasın.
Gillian Anderson
Season 2 Date Announcement
1×10
Dönem dramasının, komedinin, trajedinin ve kara mizahın müthiş bir harmanı olmuş bu dizi. Elle Fanning’i de Nicholas Hoult’u da ilk kez bu denli uzun süre izleyince bu dizinin onlarsız olamayacağına ikna oldum. Özellikle Hoult’un tekinsiz hallerini izlemesi acayip eğlenceliydi. Neredeyse tüm sahnelerinin de bu tonda olduğunu düşününce hakikaten müthiş iş çıkarmış olduğunu görebilirsiniz.
Genel konusu itibariyle aşırı ilgi çekici bir şey yok bu arada. Ama dediğim gibi dizinin bunu sunum şekli ve oyunculukların katkısı ortaya çok güzel bir iş çıkarmış. İkinci sezonuna da 2 ay kalmışken izlemeyen varsa tavsiye edilebilir bir dizi.
Gillian – Anderson
POSTER
Season 2 I Official Trailer
BConnect’e 24 Kasım‘da geliyormuş.
POSTER
POSTER
Bunda Peter’ın payını da inkar edemem. Yardımcı karakterler daha işlevsiz göründü şimdilik, sahne dolduruyorlar ve sırf espri olsun diye konuşuyorlar sanki. Catherine ve Peter yeter gerçi. Bölümler 30 dakika civarı sürse daha tatlı olurmuş, isteğim baki ama başlayınca devamı kolay geliyor.
* Gerçek tarih soslu ve merak dolu bir yorum:
Bunlar aynı yılda başlayıp evliliği ve darbeyi sıkıştırdılar, şimdi de hamilelik devam ediyor. Peki, 2. çocuk? Peter’ın laf arası “Sevişelim mi?” falan demesi espriye giriyor. Misal 1. bölüm sonundaki sezon fragmanında da Catherine bir hormon kararsızlığı yaşıyor gibi ama hala hamileydi sanki.
Ama cidden, en azından Peter artık ölecekse dahi biz 2. çocuğu görecek miyiz? Kaldı ki iki çocuk arasında 3 yıl varmış. Hadi hayırlısı…
Yine sezonun hepsini birden yayınladılar. Kalan bölümleri de öyle ya da böyle bitiririm.
s02e01
Aynı güzellikte geri dönmüş.
Keşke bu tip tarih soslu ama eğlenceli dizi sayısı fazla olsa.
Özlemişim.
Komedi açlığımı iyi alıyor bu dizi, izlerken çok eğleniyorum, tarih sosu da (pek gerçek tarihe göre ilerlemese de) üstüne ballı kaymak.
Bu bölümü gayet beğendim. Büyük şeyler olmasa da olanlar yaptı.
* Peter’ın odada yaptığı konuşma özellikle güzeldi. Romantik komedi dozunu ne güzel ayarlıyorlar.
* Timsah hikayesi:
Bu sezon da sağ olsun
göründüğü her sahnede kahkaha attırarak epey bir yardımcı oldu. Oradan dengelemeye çalışmışlar, güzel olmuş.
Doğrucu
bu sezon aşırı sinirimi bozdu. Böyle bir ortamda hala hayatta kalabilmesi de biraz dizinin gerçekliğinin dışına çıkmaya başladı. Üçüncü sezon başlarında artık diziden ayrılmasını bekliyorum.
Genel olarak gayet güzel ve eğlenceli bir sezondu. Arka arkaya izlemek yorar mı acaba derken hadi bir girişeyim deyip ilk bölümü açmam yeterli oldu bana. Bölüm süreleri göz korkutuyor orası doğru ama garip bir sürükleyicilik unsuru var. Sonraki bölümde ne manyaklıklar olacağını, dizi daha ne kadar absürdleşip sizi eğlendirebileceğini her seferinde merak ettirmeyi başarıyor. Müthiş bir sunumla da birleştiriyorlar tabii bunu.
ikilinin dinamiği çok iyi ama dönem draması olarak ilgimi çekmedi. bu dinamikte günümüzde geçen ilişki içi güç savaşı komedraması olsa bayılarak izlerdim sanırım. iki başrol de çok izlenesi kesinlikle.
Gillian Anderson’ın 2 bölümlük konukluğunun sonuna geldim. İlk bölümün daha komik geçtiğini düşünerek izlerken ikinci bölümün sonlarına doğru kahkaha attım. Siz çok yaşayın.
* Velementov’un Osmanlı nefretini komik bulduğumu söylemem gerek. Lafı konu fark etmeksizin dönüp dolaştırıp aynı yere getirebiliyor
*
Not: Aklımdayken yazayım. Sezon finalinde Peter ölmesin, teşekkürler.
Bitti sezon. İlk sezon ölçüsünde olmasa da severek izlediğimi söyleyebilirim. Bölüm sürelerinin biraz uzun geldiği ya da konuyu uzattıklarını düşündüğüm oldu ama başrol ikilinin kimyasının da etkisiyle güzel yürüdü.
Aunt Elizabeth, Grigor ve Velementov’u sezonda fena kullanmadılar. Marial ve Orlo bazen işe yaradılar ama bazen de aşırı gereksiz işlere bulaştılar. Archbishop’dan hala hoşlanmıyorum, işe yaramaz geliyor. Gillian Anderson yer aldığı kadarıyla işime yaradı. King Hugo karakteriyle Freddie Fox‘un diziye girmesine sevindim.
+ Peki bundan sonra ne olacak?
Ben öldüremiyorum o zaman Peter’ı yargılayayım/başkası öldürsün bari mi yapacak? Yoksa diğer tutuklular serbest mi kalacak? Peter’a dokunmayacaksa onlara dokunması zaten saçma.
Marial durumu söylemesine rağmen tutuklandığına göre herhalde annesinin ölümünü gizlice toparlamaktaki payından olsa gerek. Başka bir noktaya oturtamadım.
+ Geçen sefer Orlo’yu para meselesinden dolayı aforoz etmişti, sonra bir şekilde geri dönüverdi. Geçen sezondan sonra Marial’ı da döndürmüştü. Pugachev üzerinden Peter’ı öldürmemiş olsa da görünen o ki onunla da ortaya bulacak sanki.
Çevresindekilere karşı sürekli tekrara düşüyor bu kadın her şeye rağmen.
Not: Olası gelecek sezonda İsveç’ten gelme akrabalarla bir şeyleri karıştıracaklar tahminen. Yalnız pek de ilgi çekici durmuyorlar.
3. sezonla yola devam etmeleri dileğiyle.
Season 3 | Official Trailer
Poster
Aynı formunda devam ediyor bence. Peter’ın yine özellikle güldürdüğünü söyleyebilirim. Saray eşrafı ikilinin gölgesinde kalmaya devam ediyor, denebilir.
*
Catherine’in 2’de ödeşmek için Amerikan büyükelçiyle sevişip sonra da bunu Peter’a anlatması, Peter’ın gidip adamla kavga etmesi falan komikti. Bölümün uzun süresini kolaylaştırdı.
* Ben şok Ciddiyim, dün gece ilk bölümü izlerken ağzım açık kaldı bir anda. Beklemediğim yerden çıktı.
++
Catherine-Marisol konuşması ilginç ama güzeldi. Baktığında annesiyle sevişirken kadın ölmesine rağmen Peter’ı bir şekilde affetti. Ama Marisol’u etmedi. Arkadaş olunca farklı bir yerden etkiliyor demek.
Nasıl bir tempoda izlerim bilmiyorum ama fazla uzatmadan bitirme düşüncesindeyim.
Şaka mı bu?
Bu sezonu pek içime sinerek izlemiyorum açık konuşmak gerekirse. Bu olay da tüy dikti. Aynı karakterlerin, olayların ve hatta mekanların etrafında dönüp duruyoruz. Buna ek olarak dizinin genel üslubu da biraz yorucu olmaya ve sık tekrara binmeye başladı. Bu sezonu tamamlayacağım ama devamı olursa geri gelmeyeceğim gibi görünüyor.
Denk gelmişken yazayım.
306’da ne olduğunu üstü kapalı bir tweetten dolayı anladım ben. Böyle bir şeyin tarih gereği de olması gerekiyordu ama bunlar zaman, mekan ve tabii ki kronoloji falan dinlemedikleri için kendi inisiyatiflerindeydi.
Yapmasalar biri çıkıp niye demezdi herhalde… Böyle bir şeye ne gerek vardı bilemedim. Vardır elbet bir düşünceleri. Ayrıca ilk 4 bölüm itibarıyla ilk iki sezonun biraz altında seyrediyor ama yine de kendi çapında iyi denebilir. The Great işte.
– Olabildiğince erteledim ama buraya kadarmış. Böyle bir şeye niyetlendiklerine göre kafalarında devamı için bir şey vardır herhalde. Ama yapmasalardı daha tatlı olabilirmiş.
– Archbishop ve Pugachev sahnelerine biraz güldüm.
– 306’dan sonrasında olanlar ilk kısım kadar tat verdi mi tartışılır ama The Great işte, kendini izletti tabii bir şekilde. Sezonun geneli ilk iki sezonun biraz altındaydı sadece.
– Kapanış itibarıyla rahatsız edici bir açıklık yok, burada kalırlarsa sırıtmaz. Devamını kendileri bilirler. Sanki niyetliler. Gerek var mı tartışılır.
– Bazen Marial’la ne yapacaklarını bilmediklerini düşünüyorum. Maxim bir dert, Archbishop başka dert, Catherine’le arkadaşlık desen o ne çeşit bir şey tartışılır. Yuvarlanıp gidiyoruz.
– Bu sezonda Grigor, Georgina ve Elizabeth’i daha iyi kullandılar. Velementov bildiğimiz gibiydi. İsveç tayfa ne kadar işe yaradı tartşılır.
Catherine ve Peter de malum işte. Paul’u oynayan bebek de tatlıydı ayrıca.
Bence payı var. 3. sezonu çekmesi gerektiği için Mission Impossible’daki rolünden ayrılmak zoruna kaldı. Yeter gelmiş olabilir.
Yeni Superman’de Last 3’ye kaldı ama o alakasız olabilir. Grantchester başrolü de rolü alamayan diğer kişiydi. Bir haftaya meğerse adamın diziden ayrıldığını öğrendik.
Gerçi ben dizide 4. sezonu istediklerinden de pek emin değilim halen. Her türlü bu noktada durabilirler. Çok da açık kalmadı.
3 saat sürdü. Şom ağızlılıkta bir dünya markası olarak ben, since 1991.