The Killing [amc] | Tanıtım
96 yorum behman 21 Nisan 2011 20:31
The Killing (amc)
Amc son zamanlardaki ataklarıyla ekranlarımızı şenlendirmeye devam ediyor. Kanalın son bombası : The Killing. Dizilerin yavaş yavaş sezon finallerine doğru ilerledikleri şu günlerde Amc bizleri bu (orijinali) Danimarka yapımından birebir uyarlanan polisiye diziyle tanıştırdı, iyi ki de tanıştırdı! Diğer polisiye dizilerden farkı dizinin şimdilik bir konu üzerinde ilerlemesi ve her yeni bölümde bu puzzle gibi konunun (cinayetin) toparlanması. Ağır temposu, sürükleyici hikayesiyle aslında uzun olmasa da upuzun bir sinema filmi tadı bile var The Killing‘de. The Killing de bu ay başlayan ve (neredeyse) boş olmayan (yani kenara kaktırılacak bir dizinin olmaması) diziler kervanına katılarak nisan ayının bereketini bir kez daha kanıtlıyor.Dilerseniz teferrüata geçelim:
Linden ve Holder
The Killing yukarıda da değindiğim gibi aslında 2007 Danimarka yapımı (aynı isimli) dizi olan Forbrydelsen‘den birebir uyarlama. Değişiklik oyuncular ve birazcık da senaryoya katkı (Orijinal versiyonunu şahsen izlemedim, şuradan buradan edindiğim bilgilerle biliyorum).Dizinin konusuna (az ispiyonla) değinirsek:
Ortada bir cinayet var: Rosie Larsen’i Kim Öldürdü?
Rosie Larsen anlatıldığı kadarıyla oldukça temiz (uyuşturucu kullanmayan, içki ve sigara içmeyen anlamında), okulunda az biraz başarılı, kendi halinde bir kızdır. Ekrana yansıyan ailesinden anladığımız kadarıyla sevgi dolu bir ailede 2 küçük erkek kardeşle mutlu mesut yaşamaktadırlar. Tek falsosu şımarık bir -tabiri caizse sonofabitch ‘le (o..çocuğu)– zengin çocuğuyla yaşadığı oldukça kısa süreli aşk!
Dizi, işini bırakıp evlenmek ve tek oğluyla birlikte taşınmak isteyen polishanımkızımız Sarah Linden’in (Mireille Enos) bu cinayeti araştırmakla yolculuğunu ertelemek zorunda kalmasıyla başlar.
Rosie’nin cesedinin bir belediye başkanı adayının kampanya araçlarının birinin içinde, gölün dibinden çıkmasıyla cinayete siyaset de karışır ve böylece hayatlar ortak noktada birleşir: Rosie’nin ailesinin kızlarının ölümünden sonra parçalanmış hayatı; polishanımkızımız Sarah Linden’in yoluna koymaya çalıştığı dağınık yaşamı, belediye başkanı olmaya çalışan bir politikacının (Bill Campbell) dillere düşmek üzere olan özel durumu ve Sarah Linden’le ortak çalışan memurbeyoğlumuz Stephen Holder (Joel Kinnaman).
Belediye başkanı adayımız
Her bölümde günler ilerliyor (tek tek), cinayeti kimin işlediğine daha da yaklaşılıyor. Fakat pek tabii ki hem polislerimizin, hem cinayete kurban giden kızın aile fertlerinin, hem de ekran başında meraktan çatlayan izleyicilerin sinirleri gerim gerim geriliyor. Dizinin göze çarpan önemli özelliği konunun (şimdilik) tekliğiyle beraber temponun ve havasının oldukça ağır olması. Cinayeti çözmeye çalışan iki polisten Holder’in delikanlılığı bir yana, Linden’in soğukkanlılığı izleyeni bitiriyor: özellikle durup durup aheste revan fırlattığı o derin ve kin dolu bakışlar!
Sarah Linden
Benim bunlardan ziyade dikkatimi çeken bir husus da var: Dizide kullanılan müzikler! Oldukça başarılı ve temposuna birebir.
Ayrıca dizide işlenen konu her açıdan gösteriliyor izleyiciye. Sadece olayın polissel boyutu değil, maktulün ailesine psiklojik tesirler çok güzel yansıtılmış. Babanın (Brent Sexton) yıkılmadım ayaktayım tavırları, annenin (Michelle Forbes) kırıldım kırılıcam pozları (özellikle annenin oyunculuğunu çok tuttum, harikulade), çocukların saflığı ve dumurluğu resmen direkt kalbe işliyor, delip geçiyor.Şiddetsiz tavsiyedir. İzleyin izlettirin.
Tanıtım videosu:
yorumlar
Ve, The Killing’in ilk sezonu biter; İlk sezona dair ispiyonlu bir yorum:
Başlayalı olmuştu bayağı; lakin araya pek çok dizi girdi; ve bitmesi sarktı biraz.
Açıkçası çok sevdiğimi de gönül rahatlığı ile söyleyebilirim; bence aynı dava üzerinden giden bir polisiye, ancak bu kadar güzel işlenebilir; bunun ötesi ol(a)maz.
Güzel ipuçları serpiştirerek; gidişatı tahmin etmemizi istemişler; tıpkı Person of Interest gibi; o kısmı çok hoşuma gitti. Pek çok şey de beklediğim gibi ilerlemedi; tahmin edilemezlik bu türde benim en istediğim, beklediğim şeydir; o yüzden gidişatı çoğunlukla tuturamamam ayrıca hoşuma gitti.
Sezon finalinde Rossie olayının kapatılmayacağını da biliyordum; o sebeple sezon finalini de çok tuttum; Rossie olayını kapatmadan bir sezon finali nasıl olmalı? deseler; bu sezon finalini tarif ederdim o derece sevdim. Açıkçası işleri bayağı karıştırdılar; nasıl toplayacaklar merak da ediyorum. O yüzden bugün 2. sezona girme niyetim olmamasına rağmen ilk 2 bölümü seyretmeden bana uyku haram.
Lakin, bazı yerleri ileri sardığımı da itiraf etmeliyim; çünkü ağır bir ilerleyişi var dizinin. Ama, bu ve özellikle gün gün ilerlemesi diziye müthiş bir gerçekçilik katmış; o yüzden çok da takılmadım yavaşlığına.
Özellikle, yukarıda görüşleri ile yardımcı olan @real tortoise, @aytackara ve @rpdi‘ye teşekkürler. Takip ettiğim diğer polisiyelerden farklı, sağlam bir polisiyem daha oldu…
@alperen4700 Rica ederim :)Şu diziyi önerdiğim bir kişi izleyince ben çekmişim gibi mutlu oluyorum gerçekten. Dikkat ispiyon yeme bir yerlerden:)
selamlar arkadaşlar forbrydelsen’i bitirmiş bulunmaktayım. izlememiş ve izlemeye değer bulmayan ama merak edenler için bütün hikayeyi mantık sırasıyla anlatacağım. size mantıklı gelmesi için de killing karakterlerini kullanacağım.
forbrydelsen ispiyon:
nerden başlayacağımı düşünerek yaklaşık 5 dakikadır kafamda toparlamaya çalışıyorum yalnız.
neyse rosie mutlu bir kız yine. çocukluk arkadaşı emirle yazın yeniden karşılaşmış ve aşık olmuşlar. dünyayı dolaşma planları var ama ailesi kızmasın diye de söylemiyor. teyzesinin çalıştığı pavyonumsu yerde bir taraftan çalışıp ekstra para falan da kazanıyor.
emirden önce başkan adayı darren’ın şifresini kullanarak rosie’yle tanışan bir konsey adamıyla da gönül ilişkisi bulunmakta. uzun süreli olmasa da adam da derin izler bırakmış. sık buluşmaktalar, ve buluşma mekanı olarak da başkan adayı darren’ın seçim kampanyası için ara ara kullanılan evi kullanıyorlar.
rosie emirle parti sonrası kaçacak ama pasaportunun eski sevgilisiyle buluştukları darren’ın evinde kaldığını fark ediyor. seçim binasına gidip eski sevgilisiyle buluşuyor. ki bu karakter yeni dizide yok sanırım. anahtarı alıyor. adam hala aşık, geri dönmek istiyor, kız başkasını sevidğini, bu gece şehirden ayrılacaklarını söylüyor. ve taksiye binip ayrılıyor. taksi şoförü aynı zamanda rosie’nin babasının çalışanlarından biri. geceleri taksicilik yapıyor. kız tabii fark etmiyor ama adam fark ediyor. kızı sevgilisiyle buluştukları daireye götürüp, şoföre beklemesini, istasyona geçeceklerini söylüyor. adam ama yoğun olduğu için beklemiyor ve kızın babasını arıyor haber vermek için. ama babası yerine babasının yakın arkadaşı çalışanı belko açıyor. kızın evden kaçacağını öğrenince durdurmak için eve gidiyor. biraz da sanırım kıza yanık emirle kaçacağını öğrenince biraz asabileşiyor ve dövüyor etraf kan falan oluyor. burada kendisine tecavüz ediyor. sonra bu kendine gelip kızı sırtlayıp apartmandan çıkıyor.
biraz geçmişe dönersek o gün aynı zamanda başkan adayı darren’ın eşiyle yıl dönümü, karısı öldüğü için depresif, günün erken saatleri seçim arabasını alıp bizimkilerin takıldığı daireye geliyor. orada bayaa bir içip arabayı da evin önünde bırakıp kendisi taksi çağırıyor, ve eşiyle takıldıkları yazlık eve gidip intihar teşebbüsünde bulunuyor. bu kısma ileride devam edecez rossieden devam ediyorum.
belko yani stan in kızı sırtlayıp seçim arabasına atıyor ve stan’in taşınmayı düşündüğü inşaat halindeki sürpriz eve getirip tutuyor. tabii kız kanıyor bayaa etraf batıyor, bu sırada kız apartmandan aldığı pasaportu burada düşürüyor. sabaha doğru bunu arabaya atıp ormanlık alana götürüyor, öldürmek için ama kız kaçıyor ormanda koşma, kovalamaca yaşanıyor en sonunda kızı yakalayıp bagaja sokuyor ve göle yolluyor.
başkan adayı darrendan devam edersek, iki yakın çalışanı vardı gwen ve jamie. jamie bunun eve gitmiş olacağını tahmin ederek daireye gidiyor etrafı kanlı görünce darren’ı korumak amaçlı görünen yerleri temizliyor. daireyi kilitleyip yazlık eve gidiyor. darren’ı bulup kapıları açıp intiharı engelliyor ve oradan ayrılıyor. darren sabah uyandığında bunu bir işaret kabul edip o günden kimseye bahsetmiyor, bu da zaten uzunca bir süre suçlu gibi görünmesine neden oluyor.
kısacası killing den çok daha farklı bir tarzda ilerlemiş ve bitmiş bir dizi, bunu okuyunca siz de anlayacaksınız ama olan olmuş olacak.
@ozgun14 Forbrydelsen’i izlemeyi düşünmediğim için, okudum yorumu. Gerçekten de farklı işlenmiş olaylar, yine de pişman olmadım okuduğuma aynı hikayenin farklı işlenişini izlmek istemezdim. Ellerine sağlık.
Ben bir arkadaşım sayesinde kim olduğunu biliyordum ama detaylardan haberim yoktu.2 ve 3’ü bilmiyorum da ilkini izlemeyi düşünmüyordum, o yüzden iyi oldu öğrendiğim. Teşekkürler.
@ozgun14, Forbrydelsen’in ilk sezonunu özetlediğin için teşekkürler. Ben zaten “birebir aynı” derken ilk bölümü kastetmiştim. Katilin farklı olduğundan haberim vardı ama kim olduğunu bilmiyordum. Sayende merakımı gidermiş oldum. Hiçbir şekilde izlemeyi düşünmüyordum zaten. Benzer konuyu 20 bölüm daha çekemezdim çünkü.
Ek: The Killing’te Emir diye bir karakter yoktu yalnız. Araya “Adını Feriha Koydum” da karışmış.
Hahahaha yok o da olmayan karakterlerden belirtmeyi unutmuşum.
sana cevaben yazmadıydım zaten, genel olarak bu kanı var, merak edenler için yazdım. haklısın ilk 10 bölüm neredeyse birebir aynı. ama sonradan tamamen değişmiş. sanırım killing sezon arasında yeni senaryo için bayaa kasmış. bana killing finali daha çarpıcı geldi mesela. ama ilk olarak bunu izleseydim değişir miydi fikrim bilmiyorum. ben pişman değilim izlediğime umarım ki diğer sezonların da altyazısı gelir ve onları da izlerim.
kesinlikle tavsiye ederim. ama şöyle bir şey sorsanız, ikisinden de bihaber bir insana hangisini önerirsin karar veremiyorum. killing gerçekten çok başarılı bir uyarlama olmuş. ve finali de iyi yaptı. forbrydelsen de çok iyi sarah lund izlenmesi gereken bir karakter. 3. sezonu en azından izleyin derim. hem diğer sezonlardan alakasız hem de 2ye göre daha kaliteliymiş hem de çok feci bir finali varmış. ki orjinaldeki havayı 10 bölüm de olsa tatmış olursunuz.
@abidin77, o videoları The Killing ve 3. Sezon yazısının altına eklesen daha uygun olur sanki.
@luna: Unutmuşum o başlığı. İyi hatırlattın.
@abidin @luna Benim yapasım vardı da hadi burası da olur demiştim. Yayına kalmışken 3 gün, başladılar daha çok göndermeye, o yazıyı yazabilmek için kaç gün beklemiştim de gelmemişti halbuki! ::)
@aytackara: İlk video 1 Nisan’da gelmiş. Ben de eklemişim senin o yazının altına. Sonra 26 Nisan’da bir tane daha. Nasıl unutmuşum o başlığa 2 video koyduğumu. @luna iyi hatırlattı. Orası doğal olarak daha uygun. Sıcaklar dokundu bana galiba
birinci sezona başlamak istiyorum da cinayet ilk sezonda çözülüyor mu yoksa iki sezon mu ona göre başlayıp başlamamaya karar vereceğim
2
3. Sezina bi bakayim dedim ama pek sarmadi yav, cok garip geldi ortam. Sanki kadinin oyunculuk yetenegine reset atilmis. Sevgilisiyle bi yigismeleri var, cocuguyla bi konusmasi var, gercekten bir garip. Zor takip ettim, ikinci yariyi izlemeyip biraktim, acaba iptali geri cekmekle hata mi ettiler diye dusunmuyor degilim. Bahsedilen olaya donmeleri biraz toparlasa da, yine de karakterler olarak pek ilgimi cekmeyen bir sezon olacak gibi. Umarim bu sezon gecmis vakayi da kapatip final yapar. Rosie forever.. :))
Eh girişi ben de birazcıcık zayıf buldum; ama ikinci bölümde toparladı nazarımda; hele ikinci bölümün sonu güzel bitti. Ama güzel konulara girecekler gibi geldi; çünkü hikayeyi gerçekten iyi zenginleştirmişler bu sefer. Hiç yabana atılmayacak yan hikayeler var yani; ayrıca yaratılan yeni tipleri de tuttum ben. İlk bölümler giriş gibiydi zaten; daha çok yeni karakter ve yan hikayeleri tanıttılar. Zamanla açılır yani merak etme…
Bir de Linden’ın o yiyiştiği sahneleri sevdim ben yahu; yazık bu kadını gülerken gördüğümüz anlar nadir; işte tadını çıkar…
hahah o konuda haklısın, kırk yılda bir yüzü güldü kadının, onda da bizim holder geldi batırdı. yine psikopata bağlayacak, çocuğu da aradan çıkarmışlar bu sefer.
ben o zaman bugün bitireyim devamını. zaten kaliteli bir hikaye sunarlar şüphem yok da, çok alışmışım eski karakterler sanırım ondan.
killing’i tamamladım, hapishanedeki adam ayrı bir psikopat olmuş, karakter olarak seveceğimi hissediyorum. yalnız o ormandaki olay bayaa bir şaşırttı beni, nasıl o zamana kadar fark edilmemiş kimse tarafından. hele de daha önceki atlarla ilgili kısımdan sonra o bölge nasıl bir bölge merak içindeyim.
bizim sarah yine tekmeyi basacak anlaşılan, yanlız polis moduna bürünebilmek için. what up linden? holder’ı ise ayrı bir seviyorum. bu sezon daha da ısındım kendisine.
hala biraz tereddütlerim var ama arada öyle diyaloglar geçiyor ki sıradan muhabbetler gibi görünüyor ama özellikle neler döndüğünü anlamayalım diye de kasmışlar bayaa. bu sarah anlaşılan geçtiği 3 yıl içinde bayaa olaylar yaşamış, izleyip görelim.
Mireille Enos da hayal kırıklığına uğradığını söylemiş.
Yaşıyor yaşıyor
6 bölümlük geri dönüş yapıyor The Killing
Netflix, 6 bölümlük bir final sezonu sipariş etmiş The Killing için.
Bi bitemedi ölüp dirilmeleri. Ne şanslı diziymiş, kıskanıyoruz, biz de iptal olan dizilerimiz dirilsin istiyoruz ama.
@abidin77: Bi’ Killing’in dirilmeleri bitmedi, bi’ de senle 1 dakika aralı piştilerimiz.
allahım çok mutlu oldum. 6 bölümü geçmiş hesaplaşmalar ve son gelişmelerin çözümü için düzgünce kullanıp bizi huzura erdirsinler. resmen içimde kalmıştı finalsiz gidişi.
Yalnız 6 bölüm bana az geldi. İlk kızın cinayetini çözmeleri 26 bölüm sürmüştü sonuçta. Bu sefer fazla sündüremeyecekler.
@rpdi: Valla öyle
Gördüm, inanamadım, başka sitelerde görünce yazdım. Şaşkınlıktan önce alakasız bir yere, sonra buraya yazdım. Neyse, en azından final yapacak olması beni mutlu etti. Kabul etmek gerekir ki bittiği yer itibariyle birazcık havada kalmıştı. İyi oldu iyi.
bence 6 bölümü sadece en finalde olan şeye bile ayırsa yeter. yeter ki tüm seride küçücük bir soru işareti kalmasın ve herkesin hikayesi bağlansın.
6 bölüme de cidden yeni bir cinayet sığmaz. senaristin sığdırmaya çalışıp her şeyi sıkış tıkış sunma ihtimali de var. ama neyse şükredelim bunları da onlara bırakalım. riske etmeyeceklerine ve bonkörce elde edip durdukları bu şansları adam gibi kullanacaklarına güvenelim.
Oleyyyy Gece gece o kadar sevindim ki, anlatamam. Netflix’e sarılasım geldi resmen 6 bölüm az ama ne yapalım artık, adam akıllı bir sonu olacak en azından. Bir de Mireille Enos’u ne kadar izlesem kârdır durumu var benim için.
Üstelik tüm bölümler 1 günde, düşünsenize…
En guzel kismi da o sanirim cidden.
Guzel bir killing maratonu bekliyor bizi.
Dün yorgunluktan az erken yatayım demiştim, harika bir geri dönüşü olmuş. 6 bölümlüğüne bile olsun. Killing olsun da taştan olsun!
(Ama 2 iptal sonrası hayal kırıklığına uğrayıp geri dönmekten kimyam bozuldu resmen! :))
Yalnız yeni dava tamam çok çabuk bitebilir olayına pek itiraz edemem de 3. sezonun sonunda da o olanları toplamak için hadi 1 bölüme ihtiyaçları olsunlar. Çok fazla da açık kalmadı sonuçta. Mecburen yeni bir şeylere girmek zorundalar.
Veena Sud Cold Case’te bölümlük cinayetler yazan biri olarak eğer düşünürse 4 bölümde bile halledebilir…
@dkamoy Bu haberin en sevdiğim tarafı da Netflix kısmı zaten.
Ben de @aytackara gibi düşünüyorum, sonunda öyle muhteşem açıklar bırakarak gitmedi. O sebeple yeni sezonda mutlaka yeni bir olaya girilecektir ki girilsin de zaten. Ayrıca 6 bölüme gayet yeni bir olay sığdırılabilir, yoksa İngilizler’in bu tarz bir polisiyeye hiç girmemeleri gerekir ki giriyorlar, gayet de iyi altından kalkıyorlar. Killing ekibi neden altından kalkamasın?
Bu arada Netflix hayranlığı bende giderek artıyor, iyi projelere bir şans vermek bakımından muhteşem bir iş çıkarıyorlar. Önce Arrested Development sonra da Killing, süper oldu bu. Bir de yeni dizilerinin de hepsi ayrı izlenesi olunca yepyeni bir kablolu kanal edinmiş gibi olduk, oldum…
@aytackara & @alperen4700
Kesinlikle katılıyorum. Eğer o 6 bölümde geçen sezonki Linden’ın olayını toparlayacaklarsa hiç almayayım (ki bunu sıkı bir “The Killing” hayranı olarak söylüyorum).
Bence 6 bölümde bitirilebilir dava (“Broadchurch” de 7-8 bölümdü zaten); hem belki bölüm süreleri de 50 dk civarı olur. Önemli olan geçen sezon finalinden kalan gereksiz işlerle vakit kaybetmemeleri; cidden çok üzülürüm o olayları 4.sezonda çok uzatırlarsa. Netflix’in dizilerinden hiçbirini izlemedim ama sempatimi bayağı bir kazandı bu hareketi ile. Veena Sud’u da “Cold Case” gibi bayıldığım bir diziden beri severim. Umarım “Broadchurch”ün ilk sezonundaki gibi 6 bölüme güzel bir dava yerleştirip, bizi de dizi finalinde şoklara sokarak şanına yaraşır bir kapanış yaparlar.
İnsan alışkın olmayınca bir tuhaf oluyor. (FoxCrime’ın Facebook sayfasında gördüm az önce.)
(Herkes şu haberin altına dökülmüş ama ben sezon finali ile ilgili düşüncelerimi bu tanıtımın altına atmayı tercih edeceğim.)
“Böyle mutsuz bir diziye olabilecek en mutlu mutsuz son oldu” diye memnun kalkıyordum ki o son hamle ile mutlu sona bağladılar. İtirazım yok öyle de iyiydi, böyle de iyi. (linden dönmeseydi mutsuz olabilecek izleyici miktarı daha çok olurdu elbette)
Sezonun askeri okul ve kabadayı oğlanları beni baysa da kalanının çok güzel kotarıldığını düşünüyorum. Geçen sezon finalinden sonra bu sezon Linden-katil empatisini bekliyordum ama iyi yedirerek getirdiler onu önümüze.
Şu uyarlamanın orijinalinin üstüne koyduğu en harika şey olan Holder’ı iyice derinleştirmelerini çok sevdim. Finalde ikilinin en iyi arkadaş mı kaldıkları, yoksa sevgili mi oldukları hissini izleyiciye bırakmaları da beni memnun etti (öpüşseler benden iyi azar işiteceklerdi). Aslanım Veena Sud.
Bu sezonda diğerlerine göre çok daha fazla özlü söz(!) kullanmışlardı ve batmadı, güzellerdi. Tadını çıkarttım.
Bu arada Holder küçük kızı ile ayrılırken “annenden seni alırım” dediğinde “ben bu filmi yakın zamanda gördüydüm” diye bu aralar hangi diziyi bitirdiğimi düşündüm ve buldum. Eğer işin içinde fikir çalma varsa, o bitirdiğim dizi bundan çalmış oluyor. Çaldıysa da dert diil, her yazarın esinlenmeye hakkı var.
Velhasıl kelam bu final sezonu ile Killing benim için bir tık üste çıktı diyebiilirim. Emeği geçenlerin hepsinin ellerine sağlık diliyor ve Hz. Netflix’in her şey gönlüne göre olsun diyorum.
Ha bu arada şu Levi Meaden‘ın menajeri kimse bravo. Çocuk CW’ya kapağı atmak yerine, gidip SyFy’ın Olympus’una yar olmuş.
1. Sezon Üzerine
Uzun süredir başlamayı düşündüğüm diziler arasındaydı. Bir türlü izlemeye fırsat bulamıyordum. Konu olarak True Detective’e benzetildiğine ara ara şahit olmuştum. Gizemli bir cinayet dizisi olması dışında doğru bir benzetme değil bence. O yüzden biraz hayal kırıklığına uğramadım dersem yalan olur. Diziyi sonuna kadar izleyeceğim ama bir cinayet dizisine göre çok hafif kaldığını da söylemeliyim. İlla bu tarz bir konuyu izleyecekseniz üst sıralarda Broadchurch olmalı bence, bu dizi de çerezlik olarak listeye girebilir.
Ne bileyim kadro iyi, kanal da hiç fena değil ama bazı bölümler katilin kim olduğunu hiç umursamadan izledim diziyi. İlk birkaç bölüm dışında hiç heyecanlandırmadı. Ailenin acısını uzun uzun anlatmaları güzel ama sonrasında yan konulara aşırı girdiler. Bir yandan izlemesi fazlasıyla sıkıcı seçim kampanyası sahneleri tüm sezon boyunca vardı. Kısacası ilk sezonu hiç sevemedim.
Normal şartlarda diziyi bırakırdım ama her şeye rağmen başroller çok hoşuma gitti. Mireille Enos’u ilk kez burada gördüm, güzel seçim olmuş rol için. Gitgide favori oyuncularımdan biri olmaya başlayan Joel Kinnaman’ı izlemek de güzel. Ayrıca böyle değişik bir rolle geleceğini beklemiyordum, güzel oldu böyle izlemek. 1.sezon finali çok ilginç bitti, umarım diğer sezonlar biraz daha iyi olur.
2.sezonun ikinci yarısında sonunda ısınmaya başladım diziye, yan karakterlerin sahnelerinin biraz daha düzene girmesinin de etkisi var. Özellikle son 3 bölüm iyi geldi. Bu bölümdeki hamleyi de beklemiyordum çok şaşırdım.
İlk sezondaki şikayetlerimin çoğu 2.sezonun ilk 5 bölümünde de devam etti. Sezonun geri kalanında ise hikaye daha ilgi çekici hale geldi. Normalde final bile sayılabilecek sezon finalini de harika yaptılar. Katilin kim olduğunu anlamamız için 2 sezon beklememizden şikayetçi değilim ama buraya nasıl geldiğimizden şikayetçiyim. Bu kadar yan konulara saplanmış olmasaydık diziyi daha fazla sevebilirdim. Haklarını da teslim edeyim sezon finalinde beni bu kadar duygulandırmalarını beklemiyordum. Özellikle sonlardaki video sahnesini izlemek zordu benim için.
Katil konusuna gelecek olursak,
Bölümün en büyük sürprizi de Terry oldu. O hamleyi hiç beklemiyordum dondum kaldım. Hikayeyi anlatırken yoksa o kızın Rosie olduğunu bilmiyor muydu acaba diye düşünürken kendisi söyledi bilmiyordum diye. Daha da şok oldum o an. Sırf o an için bile 2 sezonu izlemeye değerdi.
S03E02
Bu sezonun konusu şimdilik hoşuma gitti. Broadchurch gibi önceki sezon sürekli duyduğumuz davaya geri dönmüş olduk. Peter Sarsgaard’ı görmeye beklemiyordum.
Slim Shady Kinneman’ı izlemek de büyük keyif.
S03E09
Çok duygusal bir bölüm oldu, üzüldüm Holder için. Sorumluluk hissetmekte de haklı.
Bu sezon çok iyi gidiyor bence, daha iyi odaklandılar konuya. Yalnız 3 bölüm kaldı bu bölümden sonra nereye gidecekler acaba, sürpriz bir son geliyor galiba.
Peter Sarsgaard’ın canlandırdığı Ray Seward karakterine de yavaş yavaş alıştırdılar. Oyuncu da çok iyi bir performans gösteriyor.
3 sezon arasında en sevdiğim bu sezon oldu. Konuya daha iyi odaklandılar hem de uzatmadan 1 sezonda konuyu bitirdiler. Görüntü kalitesinde de bu sezon kayda değer bir artış oldu. Peter Sarsgaard Ray Seward ile sezona pozitif bir katkı sağladı benim için. Yine de yeni karakterlerden en çok Reddick’i sevdim, garip bir havası vardı ara ara da güldürdü.
Vali konusu aklıma takıldı,
Katil konusuna gelirsek, öyle çok etkileyici olmadı ama farklı düşüncelere ittikleri için iyi hallettiler diyebilirim.
S01E01
Pek sarmadı beni.
Şu siyasetçinin hikayesini hiç mi hiç satamadılar. Çok sıkıldım o grup ekranda belirdiği her anda. Joel Kinnaman’ın karakterinin tecavüzcü/keş tipi ve tavırları da epey yordu beni. Mireille Enos’u The Catch ve Hanna’dan severim ama onun karakterine de ısınamadım ne yazık ki. Olay yerine varışının 3. saniyesinde ceset yok deyip geri dönmeye çalışması olsun, garajda pembe bisiklet görüp kadına ‘Kızınız var mı?’ diye sorması falan malca geldi bana. Çalışmamışlar karakterin üzerine pek bence senaristler. Sadece düşünceli düşünceli baktırarak olmuyor o işler. Bir de Allah aşkına hangi kadın düğün ve taşınma arefesinde uçuşunun olduğu gün işe gider yahu?
Diziyi taşımaya çalışan tek kişi Michelle Forbes oldu kesinlikle ilk bölümde. Kocası rolündeki adam vasat kalsa da ailenin hikayesinin işin siyasetçiler ve dedektifler tarafından daha cazip geldiği aşikar. Liseli eski sevgili ve kanka da nispeten daha ilgi çekici karakterler konumunda yine siyasetçiler ve dedektiflere oranla.
Benden pas.
@pirate
Sen zaten “The Killing”i ilk bölümden bıraktıysan hiç polisiye dizilere bakma bence Bu kadar kısa sürede hüküm verme derim diziler hakkında; ilk bölümleri izleyip izleyip bırakıyorsun ama o bıraktığın dizilerin yarısı çok sağlam diziler. Bence sevdiğin türleri izle sadece, kendine eziyet etme. Ben mesela aşk-meşk dizilerini sevmem; hiç de denemem. Ergen dizilerinden de bir tek “13 Reasons Why”ı severek izlerim; gerisini denemem bile. Sen de böyle yapabilirsin
@darkcrystal Saçma sapan bir genelleme yapmışsın şu an polisiyelere hiç bulaşma diyerek. Önemli olan sunum bu tarz işlerde. Dün bir tanıtım yazdım mesela Karppi diye bir İsveç polisiyesine. 10 numara 5 yıldız bir dizi. The Truth About the Harry Quebert Affair, La Mante, What Remains, Stella Blómkvist, La Forêt … Son 1 yılda polisiye/gizem türünde izleyip beğendiğim birkaç iş. Beni az çok tanıdıysan çoğunluğun beğendiği işleri %70-80 oranında beğenmediğimi görürsün zaten. Özetle yaptığın tür genellemesi olmamış.
@pirate
Kusura bakma ama sen sektörde hem eleştirmenlerce hem de seyircilerce beğenilen ve rüştünü ispatlamış dizilere olur olmadık bahanelerle laf atarsan (hele de bunu sadece ilk bölümlerini izleyip yaparsan) benim de böyle düşünmem gayet normal. Benim gördüğüm kadarıyla sen böyle daha aşk draması, gençlik dizileri, komedi, entrika gibi türlere meyillisin. Sunum filan hikaye, ilk bölüme bakarak bir dizi hakkında genel fikir sahibi olmak saçma zaten; her dizi birkaç bölüm izlenmeli ki biraz genele bakılabilsin. Benim de sıkı polisiyeci olarak yakın dönemin kültleşmiş diyebileceğimiz polisiyelerini ilk bölümleriyle değerlendirerek eleştirmen sinirimi bozuyor…Neyse, bildiğin yolda devam et diyeyim ben sana.
Herkes bir dizinin ilk bölümünü beğenmeyip yorum yazabilir ama ilk bölümün yorumunda ‘senaristler karakterin üzerine pek çalışmamış’ gibi büyük yorumlar yazıyorsan da diziyi sevenlerin vereceği tepkilere de hazırlıklı olmalısın. O yüzden yukarıdaki genellemelere şaşırmamak gerek, gayet doğal.
Neyse daha 4.sezona başlamadım ama favori dizilerimden olmasa da takdir ettiğim işlerden biri, izlemeyi düşünen varsa tereddüt etmesin.
Final sezonunu uzun süredir bekletiyordum ama ilk bölüm beklediğimden de iyi geldi. Holder’ın küçük densizliklerini de özlediğimi fark ettim. Yeni cinayet konusuna da alıştım hemen, belki 6 bölüm daha avantajlı olur.
Holder’ın çocuk haberi de sevindirdi. Umarım Lİnden vicdan azabından bir şey yapıp onun da başını yakmaz.
Finalini güzel yapan diziler arasına girdi. Dizi hiçbir zaman favorilerimden olmadı, başladığımdaki beklentimin altında kaldı ama yine de takdir ettiğim dizilerden biriydi. Hatta işin garibi finalde 2 karakterimize veda ederken beklemediğim bir şekilde içimde bir burukluk oluştu. 2 karaktere de o kadar alışmışım demek ki.
Yan konuların gereksizliği ve uzun bölümler nedeniyle ilk 2 sezonu çok sevememiştim, 4.sezonu da 6 bölüm olması sebebiyle sevdim, soruşturma çok uzamadan bitmiş oldu böylece. 3.sezon en sevdiğim sezon olabilir.
Joel Kinnaman’ı zaten severim ama Slim Shady Holder rolünü hiç beklemiyordum. Çok keyif aldım onu izlerken, eğlenceli karakterdi. Dizinin benim için en büyük kazanımı da Mireille Enos oldu. İlk kez burada izledim, artık nerede çıksa izlemeye çalışıyorum.
6 ya da 7 yıl gibi bir zaman atlaması da güzeldi. Holder evliliğine devam edememiş demek ki. Linden ile karşılaşmaları da duygulandırdı. O güzel konuşma sırasında bende bunlar öpüşecek böyle mi bitecek yoksa tedirginliği başladı.Belki önceden oraya gidebilirlerdi ama son anda yapılacak iş değil o. İyi ki öyle bir yola girmediler, kim bilir belki gelecekte olur, o kısmı izleyiciye bırakmak doğru karardı. Benim için hep arkadaş olarak kalacaklar.
Linden’ı nadiren de olsa gülerken gördüğümüz anlardan biriydi.1-900 Linden şakasının tekrar gelmesi de güldürdü. Holder’a en iyi arkadaşı olduğunu söyleyip bunu fark edemediği için özür dilemesi de güzeldi. Neyse ki son anda arabadan inip kalmaya karar verdi, mutlu bir veda olmuş oldu böylece.