The Last of Us: Karanlıkta Kaybolduğunda, Işık Yol Gösterir – Tanıtım
120 yorum kerem 18 Ocak 2023 08:12
Playstation‘un ilk göz ağrılarından, HBO‘nun ise yeni göz bebeği The Last of Us, 15 Ocak 2023 günü ilk bölümüyle başladı. İlk sezonu toplamda 9 bölüm sürecek. Bölüm süreleri (ilk bölüm hariç) 50-59 dakika arası. İlk bölüm 80 dakika. Türkiye yayıncısı BluTV. Dizinin IMdB sayfası da şurada, Wikipedia sayfası ise burada.
Şimdi bir 10 yıl geriye gidelim. 2013’ün haziran ayında bir Playstation 3 oyunu olarak piyasaya çıkan The Last of Us; girdiği her ruhta bir iz, her gözde bir yaş ve sonunda ise her vicdanda bir soru bıraktı. 2013’te birçok ödül topladı, listelere tepeden giriş yaptı. 7 yıl sonra ise Craig Mazin’in büyük çabaları ve oyunun yapımcısı Neil Druckmann’ın da bu işe yeşil ışık yakmasıyla, HBO dizinin yapımına başlandığını duyurdu. (Not: Yazının ikinci sayfasında, Mazin ve Druckmann’ın ilk bölümle ilgili düşüncelerini içeren podcast’ten derlenmiş bir yazı bulabilirsiniz.)
Bu noktada dizinin konusuna giriş yapalım.
Dizi, 1968 yılından bir televizyon programı sekansıyla açılıyor. Dr. Neuman rolüyle John Hannah, bize fungus’un (mantar) bir karıncanın beynini nasıl ele geçirdiğini ve onu kukla gibi yönettiğini anlatırken, bunun o gün için insanlara tehlike arz etmediğini fakat gelecekte hava sıcaklığı belli seviyelere ulaşırsa bundan kurtuluş olmayabileceğini anlatıyor. (Konu ile ilgili Planet Earth belgeselinden bir kısım burada)
Ardından geliyoruz 2003’e, Austin/Texas‘a. Gayet sakin başlayan bir günün gecesi, bir virüs salgınının patlak vermesiyle tam bir kaosa dönüşüyor. Sabah ziyaretine gittiği orta yaşlı komşusunu akşam hastalıklı bir zombi biçiminde depar atarken gören Sarah gördüğü şeylerin şokunu atlatmaya çalışırken; Joel (Pedro Pascal), kardeşi Tommy (Gabriel Luna) ve kızı Sarah (Nico Parker) ile şehri terk etmek için yola koyuluyor. Ardından gelişen birtakım olaylar sonucu Sarah bir asker tarafından ateş edilerek acımasızca öldürülüyor.
Dizinin girişini bu şekilde kapatıp 2023’e, yani salgının başlangıcından 20 sene sonrasına geçiş yapıyoruz. Kendini bir şekilde Boston’da bulan Joel, burada karaborsada ilaç satıp kaçakçılık yaparken bir yandan arkadaşı Tess (Anna Torv) ile gündelik işlerle meşgul oluyor. Ülkenin her yanı karantina bölgeleriyle dolu, yönetim askerin elinde, militan gruplar ortalıkta cirit atmakta, doğa ana şehirleri ve sokakları ele geçirmiş durumda ve insanlık için umut yok denecek kadar az.
Konu kısmını, hikayemizin diğer ana karakteri Ellie (Bella Ramsey) ile tamamlıyoruz. Militan bir grup olan Ateşböcekleri’nin lideri Marlene (Merle Dandridge), Ellie’yi bir odada esir tutarken Ellie ile tanışıyoruz. Bir sebepten ülkenin doğusuna gitmesi gereken 14 yaşındaki bu öksüz kızın kaderi, Ateşböcekleri’nin bu işi tamamlayamayacağı anlaşılınca, kaçakçılıkta bir dünya markası olan Joel ve Tess‘in insafına kalıyor.
KARAKTERLER
Joel (Pedro Pascal): Sert, güçlü, acımasız ama hassas bir adam. |
Tommy (Gabriel Luna): Eski asker, keskin nişancı, inatçı, bazen mızıkçı. Tam bir küçük kardeş. |
Sarah (Nico Parker): Joel’un kızı. Babasını çok sever. Komşularıyla ilgilenir, sevecendir. |
Tess (Anna Torv): Manyak, dengesiz, sağı solu belli olmayan hırçın bir kadın. |
Marlene (Merle Dandridge): Ateşböcekleri’nin Boston’daki lideri. Ne istediğini kendi de pek bilmiyor. |
Ellie (Bella Ramsey): Küfürbaz, cimcime, hafif psikopat. 14 yaşında. Hikayede çok kritik bir önem taşıyor. |
Bill (Nick Offerman): Joel’un eski dostu. Usta tuzakçı. Sinirli ve takıntılı bir adam. |
YAZARIN GÖRÜŞÜ
The Last of Us, benim için özel yeri olan bir oyun. Bu yüzden izlerken oyunu yalayıp yutmuş ve çoğu sahneyi sırasıyla bilen biri olmanın getirdiği eleştirel bakışla da değerlendirdim. En azından ilk bölümü izledikten sonra hem var olan hikayeyi güzelce aktarmakta ama daha da önemlisi, genişletmekte ve eklemeler yapmakta epey iyi iş çıkardıklarını düşünüyorum. Bu fikrimin olgunlaştığını mı yoksa zayıfladığını mı ise önümüzdeki bölümler gösterecek. Hikayedeki bazı kritik noktaları ekrana nasıl aktarmayı seçtiklerini merak ediyorum.
Oyunla hiç ilginiz yoksa bile hikayenin bütünü için izlemeye değer bir dizi olacağını düşünüyorum. Bilhassa zombisi ve hastalıklısı için değil; ikili ilişkileri, Joel’un dramı, Ellie’nin muzipliği, yer yer heyecanı ve çoğunlukla hüznü için geldiyseniz, hepsini fazlasıyla bulacaksınız.
Sonuç olarak oyunu oynayanlar için ayrı bir ziyafet, oynamayanlar için yine apayrı bir ziyafet olmuş ve olmaya da devam edecek gibi görünen, devasa bir HBO dizisiyle daha karşı karşıyayız gibi duruyor. İyi seyirler.
Not: Diziyle ilgili daha önce şu yazının altında yorum yapılıyordu.
yorumlar
İlk bölümünü izledim. Gayet iyiydi ve uzun süresine rağmen aktı.
Oyunu oynamadığım için karşılaştıramam tabii. Diziden önce kadroya itiraz eden çoktu, bana batmadı. HBO da sağ olsun, prodüksiyonun belli bir kalitesi olduğu belli zaten. Böyle devam eder umarım ^.^
Anna Torv u gördüğüme de sevindim…. role de uymuş gibi… … her ortamda ellie karakterini eleştirmişler… oyundaki benzemiyormuş… g.o.t. dan gelen bir torpilmiş çirkinmiş vs vs vs …. oyundaki karakteri gördüm ewet benzemiyor… bana göre hiç önemli değil…. rolünün hakkını vermiş … ayrıca çirkin falan da değil… … diğer bölümler ve gelecek sezonlar umarım bu ilk bölüm gibi devam eder
1×01
Bölümün 80 dakika olması ve
Tess, Joel ve Ellie’nin yola çıkmasıyla birlikte bitmesi
bence çok mantıklı bir seçim olmuş. Kimisine uzun gibi gelmiş olabilir, hatta sıkılanlar bile olmuş olabilir. İlk bölümlerin laneti de genelde budur zaten. Oyunun asıl olayı bundan sonrasındaydı ve eminim dizi de her bölümde daha iyiye gidecek. Ama ilk bölümü bu şekilde kurgulamadan da dizinin devamını iyi bir temele oturtamazlardı.
Sarah’lı açılış sahneleri çok hoşuma gitti.
Karaktere iyice can verip, ölümünü daha da vurucu hale getirmek istemişler. Kız da yarım saat sonra ölmeyecekmişcesine
döktürmüş oyunculuğuyla. Güzeldi.
Ciddi para döküldüğü belli oluyor ve inanın daha hiçbir şey görmedik desem yeridir. Zaten bu dizi başka türlü hayata geçemezdi veya hakkı verilemezdi. HBO’nun ve Craig Mazin’in işin başında olması bu franchise için dev bir şans.
Şimdi de oyunla dizi arasındaki irili ufaklı bütün farkları madde madde yazacağım, ispiyon içinde. Her bölüm yapmayı planlıyorum, benim için de rehber olsun istiyorum. Merak edenler okuyabilir.
– Dizideki açılış sahneleri, Sarah’nın okula gidişi, saat tamircisi, komşuya gitmesi oyunda yok. Oyun Sarah’nın gece uyanması ve ters bir şeyler olduğunu fark etmesi, evde babasına seslenmesi ve Joel’un bir anda panikle kapıdan girmesiyle başlıyor. Normalde komşusunu ingiliz anahtarıyla değil, silahla vurarak öldürüyor.
– Devamındaki araba sahnesi neredeyse birebir aynı ve çok etkileyici. Tek fark kaza kısmı. Dizide frenlemeyi başaran araba, oyunda bunlara çarpıp deviriyor. Devamı yine birebir, Sarah’nın ölüm şekli dahil.
– Oyunda Tess’in Robert’la birebir sahnesi yok. Oyun odada başlıyor, Tess’le Joel Robert’tan bahsediyor ve onu bulmak için yola çıkıyorlar. Bulup öldürüyorlar, tam o sırada Marlene’le karşılaşıp Ellie’nin yanına gidiyorlar (Ellie esir halde değil). Amaçları da Robert’ın Marlene’e sattığı ve aslında Tess’e ait olan silahları geri almak, aküyü değil. Oyunda Joel’un Tommy’i bulmak gibi bir niyeti yok, iletişimleri dahi yok. Bunu dizide eklemişler ve fena da olmamış. Joel’e batıya gitmek için ekstra bir amaç vermişler. İlerde daha enteresan sonuçlar doğurabilecek bir değişiklik olmuş.
Ben bayağı keyif aldım ilk bölümden. 80 dakikaya rağmen benim için iyi aktı, hiç sıkılmadım. Malum yerlerde ne olacağını bilmeme rağmen o hisleri eksizsiz bir daha yaşadım.
Bölümde öne çıkan 3 oyuncu da çok iyiydi. İlk açıklandığındaki itirazları anlamakla birlikte Bella Ramsey, tüm eleştirilere daha ilk bölümden cevap verdi. Tipi dışında her şeyiyle Ellie olmuş kız. Bundan sonra tek tük laf eden dışında pek bir ses duymayız. Pedro Pascal için söyleyecek hiçbir şey yok zaten.
Üstüne koyarak devam edeceğini umuyorum.
Eline sağlık @kerem
Ben bunun olacağını duymuştum da 2. bölümde geleceğinin farkında değildim.
Birisinin “zilyon yürüyen ölü anlatısına kalite dışında ne katıyor” dediğine denk geldim bu arada. Katılmıyor değilim, bir tık daha fazlasını sorguladığım oldu sadece. Olmuşken böyle olsun diye yine izlerim gerçi, o ayrı. Bulmuşken bunayacak değilim.
Gergin ve güzel bir bölüm daha.
Endonezya kısımları şık ve otantik bir ekleme olmuş. Neden Endonezya sorusuna dair ise bir cevap henüz yok sanırım. Çok da önemli değil. Yalnız kadının çat diye “bombalayın” çıkışı ürküttü biraz. Bu arada ilk çıkış noktasının bir un ve tahıl fabrikasından olduğunu öğrendik. İlk bölümdeki bazı sekanslara da ışık tutmuş oldu. Sarah’nın ikram edilen kurabiyeyi yememesi gibi.
İç mekan dizaynları müthiş görünüyor. Karanlıkta daha da etkileyici. Aydınlık dış mekanlarda kullanılan CGI’a ise henüz tam ikna oldum diyemeyeceğim.
Müze kısmı gayet etkileyiciydi. Clicker’la baş etmeye çalışmanın gerginliğini ve çaresizliğini güzel yansıtmışlar. Burada tabii şöyle bir şey var: Oyunda bunlarla uğraşırken ölünce baştan başlıyorsun. Dizide böyle bir şey olmadığı için, açıkçası bu mücadeleyi ekrana yansıtmak zor. Clicker’lar oyunda gayet ortalama ve üstü zorluğa sahip, bilhassa iki üç tane aynı anda gelirse kurtulma şansının neredeyse olmadığı düşman tipleri. O yüzden dizideki infekte sahnelerinde ne yapmayı seçerlerse ben kabul edeceğim galiba.
Tess’in ölümü, hikayenin doğal akışında olan bir şey. Anna Torv’a ilk bölümde pek ısınamamıştım zaten, bu bölümde fena değildi ama yine de durum bu. Kendisine teşekkür ediyoruz.
Bölüm içinde oyun ve dizi arasındaki farklar:
– Oyunda Endonezya’nın E’si yok, geniş hikayeyi ilk kez dizide gördük.
– Müzeye gelen kadar oyunda çoktan clicker görmüş ve öldürmüştük. Dizide gördüğümüz yatık binaya oyunda giriyorduk ve ilk clicker’ı orda avlıyorduk. Ardından yer altında 5-6 clicker ve 1-2 runner’ın bir arada olduğu kalabalık bir istasyondan geçtikten sonra müzeye yolumuz düşüyordu. Bu istasyonda molotof atmayı öğreniyorduk. Bunu dizide görürüz diye düşünmüştüm açıkçası. O istasyon sekansı ikonikti bence. Ayrıca çoğu oyuncunun da telef olduğu noktadır.
– Müze sahneleri bire bir değilse de çok benzer yapılmış. Oyunda Joel; Tess ve Ellie’den ayrı düşüp kısa bir süre tek başına mücadele ediyordu, sonra üst katta buluşuyorlardı. Tess bu sırada ısırılıyordu. Ellie ikinci kez ısırılmıyordu (Edit: Bu sahneyi Joel’un Ellie’nin bağışık olduğuna ikna olması için eklediklerini söylemişler. Oyunda Joel’un ikna süreci başka biçimde gerçekleşiyordu).
– Son binada ise Firefly temsilcilerini yine ölü buluyoruz ama sonradan binaya FEDRA askerleri geliyor. Herhalde Firefly’ların orada olacağına dair istihbarat falan alıyorlar. Tess kendini öne atarak ben savaşırım, siz kaçın deyip bizi gönderiyor. Hatta ilk tüfeğimizi orada buluyoruz. Sonra da kalan askerleri öldürüp binadan çıkıyoruz. İnfekte falan hiç yok oyunda o binada.
– Dizi başlamadan önce izlediğim bir röportajında Craig Mazin, dizide insan öldürmenin oyundakine benzemeyeceğinden bahsetmişti. Şu son sahneyi izleyince biraz anladım ve hak verdim. Tess’in bu şekilde ölümü, Ellie ve Joel’un 10 askeri kurşundan geçirip çıkmasından daha etkileyici olmuş olabilir, en azından ekran başında izleyen için. Oyun için bence öteki yine daha iyi. Çünkü orda kontrolcü sende ve mümkün olduğunca o aksiyonu hissetmeye ihtiyacın var.
İlk iki bölümü seyrettim şimdilik mükemmel gidiyor.ilk bölüm ara ara sıkar gibiydi.oyunu bilmeyen birisi olarak cidden konu olarak iyigidiyor açıklayıcılığı da var dizinin.şimdilik 9/10 puan hak edn bir dizi
2. bölümde 4.7 milyondan 5.7 milyon izleyiciye çıkmış. %22 artış. Bu da kanal tarihinde bir dizinin 2. bölümünde yaşadığı en büyük artışmış.
Dizi üstüne koymaya devam ediyor.
Oyunla fazlasıyla paralel gittiklerinden
Buradaki ölüş biçimini değiştirmişler. Bence daha iyi olmuş.
Evet,
Evet,
Geçen bölüm de iyiydi zaten ama bu bölümle Bella Ramsey Ellie olmuştur. Bundan sonra benzemiyor eleştirilerini duymayız.
73 dk.lık bir bölümden merhaba. İzlerken “Bu kısım oyunda böyle değildir,” diye düşünmüştüm, sahiden de öyle değilmiş. Ama benim işimi gördü. Nick Offerman ve Murray Bartlett’e sevgiler.
– Kısa süreli de olsa Tess’i gördüğümüze sevindim.
Ben de “oyunda böyle değildir herhalde” diyerek izledim o kısımları. Cevabı burada bulmak iyi oldu, teşekkürler @aytackara .
Tahmin edildiği üzere; %90’ı oyunda olmayan, olan %10’luk kısmın da neredeyse tamamen değiştirildiği bir bölüm yapmışlar. Kötü değildi ama beklentilerin boşa çıkması ve biraz hayal kırıklığı var. Bazı kritik noktaları tümüyle kesip atmaları hoşuma gitmedi. Gelinen noktada bir şey fark etmiş olmadı ama tüm yol değişmiş.
Joel ve Ellie arasında oluşmaya başlaması gereken bağı anlatmak yerine (sağ olsunlar bölüm başında ve sonunda 5’er dakikacık sahneleri oldu), bölüm sonunda ölecek ve bir daha görmeyeceğimiz Bill ve Frank’in ilişkisini 65 DAKİKA anlatmaya ne kadar gerek vardı emin değilim. Oyundaki güzel aksiyon sekanslarından bazıları Bill’in kasabasında geçtiğinden gözüm bir yandan onları aradı. Bence hepsini içerebilecek bir bölüm mümkünmüş ama sırf Bill ve Frank’ı anlatmayı tercih etmişler, hayal kırıklığı oldu.
Bölüm içinde oyun ve dizi arasındaki farklar:
– Oyunda Bill’e araba için gidiyoruz, kasabaya ulaşmadan önce tuzaklarından geçiyoruz, hatta güzel bir tuzağa da düşüyoruz ki yine oyundaki epik sekanslardan biriydi, halatla ayağımızdan tavana asılıp baş aşağı biçimde clicker öldürüyorduk. Bunu çıkarmalarına çok üzüldüm.
– Tuzaktan Bill bizi kurtarıyor ve atölyeye geçiyoruz. Burada da yine Bill ve Ellie arasında Ellie’yi daha iyi tanımamız açısından ikonik bir sahne var. Bill ve Ellie’nin hiç karşılaşmamasına da bu yüzden canım sıkıldı.
– Ardından Bill, Joel ve Ellie kasabanın diğer ucundaki arabaya ulaşmak için yola çıkıyor. Burada kritik bir şey yok, geneli gameplay amaçlı clicker öldürme sahneleri, ucuz kurtulmalar ve bir tane başka bir infekte çeşidiyle boss savaşı. Aslında bakınca bu da güzel bir sahneydi. Dizide yok.
– Gelelim en can alıcı noktaya: En son arabayı bulacağımız eve girdiğimizde odada Frank’le kendini asmış halde karşılaşıyoruz. Sonra Frank’in Bill’e yazdığı şöyle bir not buluyoruz. Ardından Bill’e veda edip gidiyoruz.
– Görüleceği üzere Bill oyunda ölmüyor ve Frank’le de epeydir bir süredir ayrı takıldıklarını anlıyoruz. Açıkçası Bill’in ölüp ölmemesinin pek bir önemi yok zira oyunda da 1 saat ya vardı ya yoktu, büyük resimde pek bir anlam ifade etmiyordu. Ama Frank’le olan ilişkilerini temelinden değiştirmişler. Oyunda araları bozulup baya trajik bir sona ulaşmışlarken dizide beraber yaşlanıp beraber ölen tonton dedeler konumuna geçmişler.
Ne zaman başlarının belaya gireceğini bekleyerek izledim, o da tabii bölümün sonuydu anca.
Super Bowl nedeniyle 5. bölüm Cuma günü HBO Max’ten yayınlanacakmış. Pazar gecesi yine kanal yayını var.
Onu da ABD’ye göre 21:00’de yapacakmış.
Dijital platformun akşam saati yeni bölüm yayınlaması neden yahu? Aynısını BluTV de yapıyor arada.
5. bölümü BluTV de eklemiş.
Çoğunlukla sakin ilerledi ama karıştığında güzel karıştı.
– İki siyahinin sondaki ölümü hem trajikti hem de duygusunu verdiler.
Next.
Aşırı kısa olmasına rağmen fena olmayan bir bölümdü. İlk 3 bölümde oyundan neleri kullanıp neleri keseceklerine dair kafamda aşağı yukarı bir fikir oluşmuştu ama bu bölüm iyiden iyiye bazı şeyler netleşti.
Öncelikle, Joel ve Ellie dinamiğinin 45 dakikada a noktasından z noktasına doğru evrilmesinin çok aceleye geldiğini düşünüyorum. 20 saatlik oyunu 9 saatlik diziye dönüştürünce feda edilmesi gereken şeyler olduğunun farkındayım ama bu noktada yine 65 dakikalık Bill & Frank bölümüne sallamazsam olmaz. O bölümde, Tess’in ölümünün ardından Joel ve Ellie arasında daha fazla sohbet, gerekirse yas tutma ve kaynaşma görmeliydik. Onun yerine onlar 5 saat yürürken hiçbir anını göremeyip alakasız doldurma hikaye izleyerek bundan mahrum kaldık.
Bunun sonucu olarak bu bölümde 45’inci dakika sonunda ikiliyi şen şakrak bir biçimde ve Joel’u Ellie’nin şakalarına haykırarak gülerken görüyoruz. Daha iyisi olabilirdi (Ellie’nin şakaları güzeldi bu arada.)
Oyunda Hunters yani Avcılar olarak geçen yağmacı grupla olan çatışma sahneleri aşağı yukarı oyunla birebirdi ve epey kaliteli aktarılmıştı. Ellie’nin Joel’un yanında ilk kez silah ateşlemesini de buraya eklemeyi tercih etmişler.
Bu militan grup dizide ete kemiğe bürünmüş. Açıkçası dertlerini de anlamadım motivlerini de anlamadım. Oyunda da içinde eski askerler ve yağmacılar olan dandik silahlı bir gruptan öteye gitmemişti. Bunları tanıtıp bize anlatmanın ne faydası oldu bilmiyorum. Başlarındaki kadını da yeterince korkutucu bulmadım. Bunlara daha fazla ekran süresi ayırmaya da gerek yok aslında ama Henry hikayesini biraz daha buraya kaydırarak bir şeyler yapma çalışmışlar, o yüzden bir sonraki bölümü nasıl hazırladıklarını merak ediyorum.
Bölüm içinde oyun ve dizi arasındaki farklar:
– Öncelikle şunu diyeyim. Bu yağmacı grupla Boston’dan çıktıktan sonra Pittsbrugh, Pennsylvania’da karşılaşıyorlar, Kansas City’de değil. Detay da olsa değiştirmişler.
– Çatışma sahneleri aynı. Fakat devamında, Henry ve Sam’le karşılaşana kadar oyunda yaklaşık 2-2,5 saat süre geçiyor. Bu sürede, içinde 15-20 düşman bulunan devasa bir kütüphaneden ve aynı sayıda düşmanın bulunduğu bir otelin lobisinden başlayarak içinden devam edip ilerliyoruz. Bir noktada Ellie ve Joel uzun sayılabilecek bir süre yine ayrı düşüyor, bir araya geldiklerinde Ellie Joel’u kurtarmak için ilk kez bir adam öldürüyor. (Ayrı düştüklerinde, Joel’un otelin alt katından kurtulmaya çalıştığı ve yine zorluğuyla nice yiğitlere kontrolcü kırdıran müthiş bir sahne daha vardı, dizide yok)
– Otel çıkışında ise yine bence ikonik bir sahne var. Joel Ellie’ye ilk kez bir tüfek veriyor ve onu yükseğe konuşluyor, kendisi de aşağıya iniyor ve beraber yine bir grup düşmanı öldürüyorlar. Ardından bir süre daha ilerliyorlar ve Henry ve Sam karşılaşması gerçekleşiyor.
Şimdi burada şöyle bir sorun var. Adamlar neredeyse TÜM insanlı-infekte çatışma sahnelerini atmışlar. Bazı spesifik sahneleri atmazlar diye düşünmüştüm ama gerçekten hepsini atmışlar. Hikayede gerek olmayan her şeyi hem de. Yağmacılarla çatışmada bile 1 ya da 2 kişi anca ölüyor ve sonra olay oluyor, Kathleen denen kadın çıldırıyor falan. Çatışma sahnelerinin bu kadar az olması hatta neredeyse olmaması benim ciddi biçimde gözüme battı bölümde. Şu bölüm 45 değil 55 dakika olup yukarıda dediğim Joel’un Ellie’ye tüfek verdiği kısmı veya Joel’un oteldeki macerasını mesela bir şekilde dahil edemezler miydi merak ettim. Bu oyunun türü macera ve dram olduğu kadar aksiyondu da. Bu kadar büyük bir parçayı kesip atmak mantıklı bir iş değil.
Sezonun net en iyi bölümüydü. Yaptıkları eklemeler son birkaç bölümün aksine epey vurucu ve etkileyici olmuş. Çıkardıkları yerler de aşırı kritik değildi. O yüzden bir şeyin eksikliğini hissetmeden ve eklenenleri de takdir ederek izlediğim başarılı bir bölüm geçti. 10/10 değildi ama 9/10 diyebilirim sanırım. 1 puanı kırdığım yer geçen bölümle de biraz bağlantılı.
Kathleen ve Perry’nin başı çektiği yağmacı grubu SIRF Henry hikayesi için eklemişler desek sanırım yanlış olmaz. Eklenme sebepleri ve hikayeye hizmetleri kötü müydü? Asla. Ama Kathleen ve Perry’nin o odadaki 5 dakikasını dinlemeye ve Kathleen’in abisi Michael’in ne kadar iyi bir insan olduğunu öğrenmemize gerçekten ihtiyaç var mıydı? Asla. Evet Henry çok iyi bir insan öldürmüş, anladık. Suçluluk hissediyor, onu da anladık. Ama en azından sebebi var ve bu dünya içinde mantıksız değil.
Oyunda iki parça not okuyup gayet de hakim olabildiğimiz hikayeleri, üstelik oyunun daha da sıkıştırılmış hali olan ve süresi kısıtlı olan bir dizide bu derece yer vermek bana çok mantıklı gelmiyor. Bir tane yan dizi çek, bu yağmacıların yaşamlarını anlat canımı ye. Ama sonuçta Kathleen de parçalandı Perry de ve hikayeye can alıcı bir katkıları da olmadı. 1 puanı buradan kırmış oldum.
Neyse, geri kalan her şeye bayıldım. Şehrin atmosferi de süperdi, Henry ve Sam’in o odaya gelişlerine kadar ne yaşadıklarını anlatmaları da hoşuma gitti. Henry’nin Joel’u ilk gördüğü ve ne yapacağına karar verdiği an güzeldi.
Tanışma kaynaşma ve ardından lağımlardaki sahneler de hoştu. Burayı biraz daha uzun tutsalar güzel olabilirdi.
Ve bölümün en güzel sahnesi. Sniper amca ve gelişen olaylar. Nihayet dolu dolu aksiyon gördük. Kathleen ve Perry’i sevemesem de hikayenin tam bu noktada bu biçimde bağlanmasını, yer altına kapattıkları clicker’ların ve manyak bloater’ın tam da burada ortaya çıkmasını ve akabinde gelişen kaosu çok çok iyi planlamışlar. Daha fazla infekte sahnesi isteyen bünyemi epey doyurdu yalan olmasın.
Ardından gelen trajedi. Oyunda nasıl etkilediyse burada da etkiledi. Oyunu da oynasam diziyi de izlesem bu sahne hiçbir zaman vuruculuğundan kaybetmeyecek. Gayet sadık bir biçimde aktarmışlar.
Bölüm içinde oyun ve dizi arasındaki farklar:
– Henry ve Sam ile aşağı yukarı aynı şekilde karşılaşıyoruz. Fakat Henry ve Sam’in hikayesi bambaşka. Oyunda ikisi bir toplulukla birlikte başka bir bölgede yaşarken buraya erzak aramaya gelip bu yağmacıların saldırısına uğruyorlar ve beraber geldikleri insanlar ölüyor. İkisi kalıyor. İkisi kaldıkları için ve geri de dönemedikleri için madem Ateşböcekleri’ni bulalım diyorlar, asıl amaçları bu (Kathleen ve abisi dizide eklenmiş ve Henry hikayesine hizmet etmesi için varlar. Gerekliliği ve kapladıkları ekran süresi yukarıda da dediğim gibi tartışılır). Neyse, bu sırada karşılaşıyoruz. Birkaç ufak gerginlik falan derken beraber yola koyuluyoruz.
Bir süre ilerleyip birkaç asker öldürdükten sonra bir anda kritik bir şekilde ayrı düşüyoruz, Henry Sam’i bir tehlikeden kurtarmak için Joel ve Ellie’yi tehlikeye atan bir harekette bulunuyor. Derken Joel ve Ellie kapana kısılıyor, saldıran askerlerden kaçarken denize atlayıp bir yerde karaya çıkıyorlar, Henry ve Sam onları karşılıyor (Şimdi bakınca epey bir dandik olduğunu düşünüyorum oyundaki bu kısmın. Ama neticede aksiyon lazım).
Sonrası lağımlara giriyoruz, burada epey bir vakit geçiriyoruz. Gameplay açısından zengin bir bölüm. Bol bol infekte öldürüp o lağımlarda yaşayan ve dizide de gördüğümüz yerleri görüyoruz. Oyunda buralarda yaşayan insanlarla ilgili epey trajik hikayeler var, dizide de az da olsa duymayı isterdim açıkçası. Dizide duvarda gördüğümüz Ish ve Danny çizimi bu açıdan güzel bir gönderme olmuş.
Ardından sniper’lı bölüm. Oyunda burası gündüz oluyor. Dizide geceye çevirmişler ve dev infekte sahnesiyle de birleşince daha etkili olmuş. Sniper amcanın da yağmacı grubundan olması iyi fikir olmuş. Oyunda yine rastgele bir askerdi, tek özelliği iyi bir sniper olmasıydı.
Son sahne ise iki fark haricinde birebir aynı. İlk fark, Ellie elini kesip Sam’i iyileştirmeye çalışmıyor. Dizideki hali daha vurucu olmuş. İkinci fark ise Henry kendini öldürdüğünde bunu görüyorduk. Dizide direkt Ellie’ye geçip onun şokunu gördük. Bu sahnenin oyundaki halini mi dizideki halini mi tercih ederim emin değilim, ikisi de kendi içinde çok iyiydi.
@kerem Sezon bittiğinde dilediğin uzunlukta oyun vs. dizi yazısı yazmak ister misin tatlı çocuk? Bu roman misali yorumlar kıyıda kalmasın diye düşünüyorum da bazen