The Originals — Tanıtım
327 yorum hemreeroglu 22 Mayıs 2014 09:22
Bize The Vampire Diaries, Supernatural ve Arrow gibi dizileri vermiş olan ve izleyici kitlesini genelde memnun eden Amerikan TV kanalı The CW, geçtiğimiz Ekim’de daha yetişkin içerikli bir vampir dizisi yayınlamaya başladı: The Originals… Dizi, öyküsüne The Vampire Diaries’te başladığımız Köken vampirleri anlatıyor. Yani bir uzantı (spin-off). Geçtiğimiz günlerde ilk sezonunu başarıyla tamamlayan ve sezon boyunca kendine has izleyici kitlesini usulca oluşturan dizimiz, 2. sezon onayını Şubat’ta, yani beklenenden daha erken bir zamanda aldı. Gelin hep birlikte, bir sezonda uyarlama dizi etiketinden adı gibi orijinal bir diziye dönüşen dizimizi tanıyalım.
Tanıtım, The Vampire Diaries’i çok geriden takip edenler için ve -tanıtım yazısı olmanın doğası nedeniyle- The Originals’ın ilk bölümüyle ilgili olarak ispiyon içeriyor.
YAPIM SÜRECİ | 11 Ocak 2013 tarihinde, Köken vampirler üzerine odaklanacak “The Originals” adlı bir The Vampire Diaries bölümünün Nisan’da yayınlanacağı duyuruldu. Bu bölümün amacı 2013-2014 sezonu için potansiyel bir diziye arka kapı deneme bölümü (backdoor pilot) oluşturmaktı. Bölümün yayınlanmasının ardından 26 Nisan 2013’te The Originals dizisi, 2013-2014 sezonunda yayınlanmak üzere onay aldı. Bu uyarlama denemesi Julie Plec tarafından, Kevin Williamson’ın herhangi bir katkısı olmadan yönetilmekte. Yapımcılar arasında Julie Plec, Leslie Morgenstein ve Gina Girolamo’yu gördüğümüz dizinin yapım şirketleri Alloy Entertainment, CBS Television Studios, Warner Bros. TV ve My So-Called Company’den oluşuyor. Senaryo ise Julie Plec’in elinden çıkıyor. Dizinin ilk bölümü, arka kapı deneme bölümünün düzenlenmesi şeklinde 3 Ekim 2013 tarihinde The Vampire Diaries’in beşinci sezon prömiyerinin arkasından yayınlandı. Oldukça olumlu eleştiriler alan dizi, 8 Ekim’den itibaren Salı günlerine taşınarak sezon boyunca bu şekilde yayınlandı.
KONU | The Originals, Mikaelson kardeşleri (Klaus, Elijah ve Rebekah) merkezine olan bir The Vampire Diaries uyarlamasıdır. The Vampire Diaries’in 25 Nisan 2013 tarihinde yayınlanan 4×21 numaralı bölümü, bu dizimizin arka kapı deneme bölümü olarak işlev görmüş, bu bölümde ayrıca kurtadam Hayley’nin Klaus’un çocuğuna hamile olduğu ortaya çıkmış ve kendisi de bu sebeple dizimize geçiş yapmıştır.
Dizi, köken kardeşlerin 1919’dan bu yana ilk kez New Orleans şehrine dönmesiyle başlar. Şehri asıl kuran kişiler olan kardeşlerimiz, kindar babalarından kaçmak için şehri terk etmek zorunda kalmıştır. Yokluklarında Klaus’un zamanında koruması altına aldığı Marcel, şehrin yönetimini ele geçirmiştir. Şimdi Klaus, Marcel’i indirip bir zamanlar kendilerine ait olan şehri geri almaya karar verir.
Klaus, yüz yıllar boyunca babasından ve onun nefretinden kaçak bir yaşam sürmüştür. Sonsuz bir nefretle dolu olan karakterimiz, New Orleans’ın Fransız Bölgesi’ne döndüğünde çok geçmeden kendini meşgul edecek yeni düşmanlar edinir.
Klaus’un asil kardeşi Elijah ise kendine zarar verici davranışları olan kardeşinin kefaretini bulmasına yardım etmek amacıyla onun yanında gelir. Elijah, Klaus’u hizada tutmak için Marcel’in düşmanlarıyla işbirliği yapmak zorundadır. Bütün bunların yanında hiç aklından geçmeyen birine karşı gelişen hisleri, olayları daha da zor hale sokar.
Hayatı boyunca hep Klaus’tan zulüm görmüş Rebekah, şeytani kardeşi Klaus’un yanında olmaya Elijah kadar istekli değildir. En ufak hatalarında kendilerine hayatı zindan eden Klaus, ona göre kurtarılma aşamasını çoktan geçmiştir. Ancak biraz Elijah’nın ısrarı biraz da kendi içindeki iflah olmaz aile özlemi nedeniyle çok geçmeden müzik şehri New Orleans semalarında yerini alır.
Siyahlara karşı zulmün en doruk zamanlarındaki kölelik kültüründen gelen Marcel, bütün hayatını Klaus’a borçludur. Bildiği her şeyi kendisine o öğretmiş, adeta babası olmuştur. Klaus sayesinde vampire dönüşen Marcel, kökenler şehri terk ettiklerinde yapayalnız kalır. Elinde liderini kaybetmiş bir krallık ile kalakalmıştır. Şehri ve kendisini yıllar içerisinde baştan yaratan Marcel, kökenler geri dönüp kurdukları şehri geri almak istediğinde, tacı ve tahtı teslim etmeye pek de istekli olmayacaktır.
New Orleans’ın kültürel tarihinin bir parçası olan cadılar, Marcel yönetiminde tamamen geri plana itilmiş ve güçlerini kullanamaz hale getirilmiş durumdadırlar. Marcel’in gizli silahı sayesinde yaptıkları her büyü tespit edilmekte ve cezalandırılmaktadır. Bir zamanlar bölgede önemli söz sahibi olan cadılar, bir savaş vermeden yok olmayacaklardır.
KARAKTERLER
Klaus Mikaelson: İlk vampir-kurtadam melezi olan Klaus, bin yıldır dünyadadır. Kurulmasına yardım ettiği ve yaklaşık yüzyıl önce kardeşleri Elijah ve Rebekah ile birlikte insafsız avcı babaları yüzünden sürüldükleri New Orleans’a geri döner. Kendisine karşı bir komplo kurulduğuna dair gizemli bir ipucuyla doğaüstü olayların kaynadığı kazan olan Fransız Bölgesi’ne geri çekilen Klaus, eskiden koruması altında olan Marcel’in kendi yokluğunda, şehrin doğaüstü sakinlerini net bir otorite ile nasıl yönettiğini görünce şaşırır ve kıskanır. Egosu ve kendi kendine zarar veren doğasıyla, şehri Marcel’dan geri almaya yemin eder. Karakteri daha önce The Vampire Diaries’te aynı rolle gördüğümüz ve Immortals ve Open Grave adlı filmlerden tanıyabileceğimiz Joseph Morgan canlandırıyor.
Elijah Mikaelson: Klaus’un bir daha adım atmamaya yemin ettiği tek yere neden döndüğünü merak eden Elijah, kardeşini New Orleans’a kadar takip eder. Mystic Falls’ta kuyruklarını kovalama fikri Elijah’ya pek hitap etmediği için ailesinin New Orleans mirasını geri alma amaçlı yeni bir başlangıç fırsatını kaçırmaz ve şehirde kalır. Karakteri daha önce The Vampire Diaries’te aynı rolle gördüğümüz ve şu sıralar eş zamanlı olarak Kanada yapımı doğaüstü tıp dizisi Saving Hope’da da doya doya seyredebileceğimiz Daniel Gillies canlandırıyor.
Rebekah Mikaelson: Köken kardeşlerin tek kadın üyesi olan Rebakah, Mystic Falls’taki ihaneti nedeniyle Klaus’a kin tutmaktadır ancak ailesine duyduğu sadakat (Klaus’tan ziyade Elijah’ya) nedeniyle kardeşlerinin peşinden New Orleans’a gelir. Karakteri daha önce The Vampire Diaries’te aynı rolle gördüğümüz ve daha önce Avusturalya yapımı H20: Just Add Water ve ABD yapımı Pretty Little Liars’ta izlediğimiz Claire Holt canlandırıyor.
Hayley Marshall: Klaus’un tek gecelik aşkı olan kurtadam Hayley de kendi ailesinin öyküsüne dair ipuçlarını araştırmak amacıyla Fransız Bölgesi’ne gelir. Kendini diğer insanlardan çok uzak hisseder çünkü nereden geldiğini bilmemektedir ve bu yolculuğun geçmişte yaptığı karanlık ve çıkarcı şeylerin ardından kendi insanlarını tanımaya ve insanlığını bulmaya yardımcı olacağını ummaktadır. Ancak New Orleans’da iken Hayley, kendisinin Klaus’un doğmamış çocuğunu taşıdığının farkında olan güçlü cadı Sophie Deveraux’nun eline düşer. Karakteri daha önce The Vampire Diaries’te aynı rolle gördüğümüz ve daha önce tek sezonda iptali görmüş The Secret Circle dizisinde de izlediğimiz Phoebe Tonkin canlandırıyor.
Marcel Gerard: Marcel, Klaus’un yüzyıl önce koruması altına aldığı ve vampir yaptığı, karizmatik ama vahşi ve şeytani bir vampirdir. Menfur eylemlerle ve şehrin müşkül cadıları üzerindeki gizli silahıyla New Orleans’ın insan ve doğaüstü sakin nüfusunun kontrolünü eline geçirmiştir. Marcel, sadık takipçilerine emirler verdikçe ve mutlak otorite ile hüküm sürdükçe şehrin doğaüstü hizipleşmeleri – vampirler, cadılar, kurt adamlar, insanlar – arasındaki gerilim kırılma noktasına gelir. Karakteri arka kapı deneme bölümünde yine aynı karakterle gördüğümüz ve daha önce birkaç bölüm Grey’s Anatomy ve The Game dizilerinde izlediğimiz Charles Michael Davis canlandırıyor.
Sophie Deveraux: Sophie, Fransız Bölgesi’nde yüzyıllardır bulunan uzun bir cadı soyundan gelen, Marcel’a ve onun cadı toplumu üzerindeki baskısına karşı mücadeleye önderlik eden güçlü bir cadıdır. Kızkardeşinin Marcel’in ellerinden gerçekleşen ölümü ve Davina adlı genç cadının gizemli kayboluşunun ardından bir devrimciye döner ve Marcel’in Fransız Bölgesi’nin cadıları üzerindeki gücünü kırmak için – Köken aile ile bir anlaşma yapmak dahil olmak üzere – her şeyi yapmaya hazır hale gelir. Karakteri arka kapı deneme bölümünde aynı karakterle gördüğümüz ve Inside Amy Schumer ve Homeland gibi dizilerde bölümlük konuk oyuncu olarak izlediğimiz Daniella Pineda canlandırıyor.
Camille O’Connell: Cami, derslerini gündüz vakti takip etmekten, geceleri ise Rousseau’da barmen olarak çalışmaktan mutlu görünen akıl küpü ve iyimser biri olan, bir Psikoloji öğrencisidir. Farkında olmadığı şey müşterilerinin çoğunun vampir olduğudur. Kendisini New Orleans’a getiren karanlık sırrı saklayan Cami, çok geçmeden Klaus ve Marcel’in arasında kalır ve ikisinin de kendisi ve etrafındaki herkes için yaratabileceği tehlikenin hiç de farkında değildir. Herkesin bir hikayesi olduğuna ve derinlerde bir yerde herkesin iyi olduğuna inanır. Karakteri arka kapı deneme bölümünde aynı karakterle gördüğümüz ve daha önce tek sezonda iptali gören Life is Wild adlı dizide izlediğimiz Leah Pipes canlandırıyor.
Davina Claire: Davina, genç ve sorunları olan bir cadıdır. Dünyanın nasıl işlediği konusunda saf olan cadımız, kendi şeytanlarıyla boğuşmaktadır. Koruyucu bakıcılar tarafından korunaklı bir yerde saklanmaktadır ve hayat hakkındaki masumiyeti onu hem harikulade hem de tehlikeli kılmaktadır. Narin ve ruhani özellikler taşırken, sorunları da peşini bırakmamaktadır. Karakteri daha önce Prom adlı filmde gördüğümüz Danielle Campbell canlandırıyor.
TANITIM FİLMLERİ |
Bir dakikalık ilk bölüm fragmanı:
SON SÖZ | The Originals, yayınlandığı ilk bölümlerden itibaren bize ve kanalına TVD’den ne kadar farklı bir dizi olduğunu gösterdi. Elbette ki karakterlerin TVD formatından –daha genç izleyicilere hitap eden, aşk ve entrika odaklı genel The CW formatı– bu dizinin formatına -daha çok erişkin izleyicilere hitap eden, karakterleri derinlemesine işleyen nadir The CW formatı– geçişi birkaç bölüm sürdü. Ancak oluşturduğu hikaye ve karakterler kesinlikle TVD’den farklı bir noktada duruyor. TVD’nin benim gözümde rutine bağladığı bir dönemde, dizideki en sevdiğim karakterleri toplayarak kendi yolculuğuna çıkan bu dizi, benim gönlümü çoktan fethetti. İki dizi arasındaki farklardan en önemlisi de TO’da her olayın TVD’deki gibi en ince ayrıntısına kadar açıklanmaması ve bazı şeyleri izleyicinin kendisine bırakarak, onun yorumlarına güvenmesi. TVD’yi izlemiş olmak bu dizi için bir temel oluştursa da kesinlikle mecburi değil. Reytinglerin de oldukça başarılı gittiğini düşünürsek, bu diziye hala başlamamış olan herkese gönül rahatlığıyla önerebilirim.
yorumlar
Ben de özlemişim diziyi, karakterleri. Öyle üzerinde konuşulacak kadar bir şey olmamış ama eli yüzü düzgün bir başlangıç yapmış.
Son sezonu geçen sezonki kadar sıkmaz umarım.
S05E02
Kötüydü bu bölüm. Karakter tepkilerinde bir altyapı göremedim. Plec teyze hala formsuz belli ki.
5×03 üzerine:
Galiba böyle bir bölüm lazımdı da bunun sonu nereye dayanacak acaba? Olmaz denen mecburen olmayacak mı yani şimdi?
Not: Kadın bir harika.
S05E03
Çok güzel bir bölümdü be! Antoinette’in büyük katkısıyla izlemeye değer bir karakter haline büründü Elijah yıllar sonra yeniden. Bölümün özellikle ilk yarım saatlik kısmı şiir gibiydi, su gibiydi, bir yaz günü yağmur yağarken ortaya çıkan gün ışığı gibiydi. Bu sezon bu bölümden daha fazla sevebileceğim bir bölüm sunabileceklerini zannetmiyorum açıkçası.
Ortalık yerde duran ve üstünde ‘Çal beni!’ yazan piyanoya ne desem bilemedim. Gerçekçi gelmedi ama son derece romantik bir tasvirdi.
Jaime Murray: Still burning!
Sezonun en iyi bölümüydü diyebilirim. Daha çok bu tarz bölümleri izlemek isterim.
Jaime Murray çok güzel yakışmış diziye ya, bu kadına bayılıyorum resmen. Ucunda bi kötülük çıkmasa bari. Ama fazla iyi geldi bana, kuşkulandım.
Evet,
beklediğimiz gibi diziyi güzelleştirdi. 42 dakika hızlıca akıp geçti.
Anlamsız aksiyonlar yerine bu tür bölümleri daha fazla tercih ediyorum ve seviyorum (bkz: Arrow’un son bölümü)
Güzel bir bölümdü diyemeyeceğim ama bir önceki bölümden daha iyiydi en azından. Lakin bölümün yönetmeni oldukça başarısızdı bana göre. Bir de açılış sahnesi rezaletti cidden.
*Bu Hope’a ısınamadım ben bir türlü. Geçen seneki Hope’u bundan katbekat daha fazla seviyordum ben şahsen.
*Bölümün en büyük artısı Vincent’ı görmemek oldu diyebilirim.
*Hope’un manitasının da onlardan çıkacağı çok barizdi. Antoinette ile kardeş olmaları ekstra oldu bir tek. Bu arada Antoinette de rol yapmıyordur bunun gibi inşallah.
*Bir an August yerine Adolf diyecek diye tırsmadım değil hani. Öyle bir şey yapsalar pis sövecektim cidden.
Yine nasılsa daha çok bölüm var diye karıştırıyorlar sağ olsunlar.
* Roman’ın Antoinette’in kardeşi çıkmasını da beklemiyordum. Aklımdan sadece uzantı diziye kalmayacağı geçmişti. Peki.
Vay be, bu da aklıma gelmezdi.
Madem bunu yaptınız, bir şekilde açığını bulup diriltmeyin.
* Declan’ın Cami’nin mezarına çiçek bırakması da ilginç oldu.
İzleyemeden spoiler’ı yedim. Yahu şu bazı yabancı siteleri bir türlü anlayamayacağım. Öküz gibi ne olduğunu yazıyorsun tek cümlelik tweet’e Hadi bizi geçtim, kendi ülkende bölümü daha izleyemeyen insanlara karşı düşüncesizce davranıyorsun.
Bugün hiç haber sitelerini falan gezmedim ve dolayısıyla ispiyon da yemedim ama daha bölümün başından bölümün sonunun böyle biteceği çok barizdi bana göre.
Benim için bölümün en büyük artısı ise Klaus-Caroline sahneleri oldu elbette. Her daim çok yakıştırmışımdır bu ikiliyi. Maziden söz etmek falan güzel oldu yani.
Belliydi zaten
Bu arada Hope
S05E07
Üfffff, 13 bölümdü di mi bu sezon? Keşke 10 bölüm olsaymış ya!
Benim Legacies’e şans vermeme ihtimalim % 90’a falan dayandı herhalde şu anda. Bu Danielle Rose Russell denen kız cidden çok yeteneksiz ya! Duygulu bir şekilde ağlamayı bile beceremiyor daha. Allah bu yeteneksizle çalışan yönetmenlerin yar ve yardımcısı olsun.
-Katherine
-God, no.
Bu konseptteki yapımları genelde seviyorum, o yüzden bölümü de sevdim.
* Elijah’ın hafızasını geri kazanacağı kendisini belli etmişti. Olan nihayetinde Antoinette ile olan ilişkisine oldu.
S05E08
Pek kayda değer bir bölüm olduğunu iddia edemem. 13 bölümü doldurma çabasındalar işte çaresizce. Ama bir önceki bölüme oranla daha izlenir durumdaydı en azından. Bunun sebebi de Rebekah ve Kol’un varlığı oldu elbette.
İki hafta ara vermiş. The 100 da 26’sında bölüm yayınlayıp bir hafta daha ara verecek.
1 Ağustos’ta bu, 10 Ağustos’ta diğeri sezon bitiriyor. Bu nasıl sezon ortasıysa artık.
Biraz zorlasalar yeni sezon başı olabilirlerdi
Ay iyi oldu, bunda 2 bölüm gerideyim zaten
5 x 09 amma zorlama bölüm olmuş yahu.
Genel baktığımızda bölüme kötü demem herhalde ama bitmesine artık hazır olduğumu düşünüyorum. Legacies’den devam edebilirim, bünye alıştı zaten malum.
Bunların kendi içindeki gereksiz kavgaları içimi sıkıyor bir yandan Marcel’den bıktım diğer yandan. Oyuncusunu Younger’da izliyorum zati ben, onunla sınırlı kalabiliriz. Vincent de sıkıcı zaten.
Antoinette ve Roman’da da sona geldik. Vincent sevdiği kızı kaybetti, Hope da malum sürüyü halletti. Sırada Freya’nın düğünü var… Bir de Hope’un bitmek bilmeyen karın ağrısıyla Declan’ın derdini halledebilirsek herhalde diziye veda ederiz.
Gerçi bunlar nihayetinde mutlu mesut nasıl yaşayacaklar peşi sıra uzantı gelirken onu da merak etmiyor değilim.
Ulan niye
Asıl mesele olan Hop’un şeyi, son bölümlere kalsın diye iki sıkımlık canı olan bir sürüyü 10. bölüme kadar dayandırıp zaman öldürdünüz
Bitse de gitsek.
Kokenleri oldururlerse zaten butun vampirler olmuyor muydu? O yuzden oyle bir riske giremezler herhalde.
için o durum değişmişti sanırım. Yanlış hatırlamıyorsam tabii ki.
Doğru hatırlıyorsun.
Kol’u geri dirilttiler ama TVD’de öldürdüklerinde zaten onun soyu da öldü. Eğer yanlış hatırlamıyorsam Elijah bir ara öldü-dirildi yaşadığında onun sürüsü de öldü. O bağ sadece Rebekah için geçerli. Bir de Klaus’tan bağı kopan vampirler var.
Not: Finn zaten vampirliği sevmediğin bir kişiyi mi ne yaratmıştı ki öldüğünde o da halloldu.
S05E11
Yine pek kayda değer bir bölüm değildi ama bir tutam Davina, bir tutam Rebekah ve bir tutam da Hayley almak biraz olsun iyi geldi en azından bünyeye.
Haftaya Caroline ve Alaric ile vakit geçireceğiz. Ondan sonraki hafta da dükkanı kapatıyoruz hayırlısıyla.
Tam olarak yukardakinin aynısından. Bir tutam da Kol ekleyelim.
Güzeldi bu bölüm. Mystic Falls u özlemişim. Göndermeler daha fazla olsaydı keşke.
Stefan Salvatore günlüğü
Bonnie
Caroline-Klaus sahneleri güzeldi. Öpüştürseydiniz bari son kez.
Bunlar finalde Klaus u öldürecekler kesin.
S05E12
O yapmaya çalıştıkları şeyi hiç mantığım almadı.
Caroline’ı görmek güzeldi.
Klaus’un ve Elija’ın New Orleans’ta kaldığı, arada lafının geçtiği, Hope’un Mystic Falls’ta devam ettiği bir versiyon daha tatlı olur.
* Kısa süreliğine Jackson’ı görmek ve Mistic Falls sonrası göndermeleri sevdim.
Sevdim bölümü. Kendi adıma yaptıkları şeyleri nasıl yaptıklarını artık sorgulamıyorum. Tamam deyip geçiyorum.
Malum
TVD de
Ay ben bu Hope’un sesine sinir oluyorum. Sesi yoruyor beni.
Derleyip topladılar ve bitirdiler. Uzantı dizi gelmeseydi niye demezdim herhalde. Dört Mikaelson kardeşi de izlemek zevkti, özleyeceğim galiba zaman zaman çok saçma şeyler yapıp akıl sınırlarını zorlasalar bile.
Klaus’a veda ediyoruz derken Elijah’a da veda ettirerek şaşırtma yaptılar güya ama etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Elijah’ı ne olursa olsun Klaus’tan asla vazgeçmemesiyle hatırlayacağım galiba.
Rebekah’ın insan olma isteğine kavuşacak olması daha şaşırtıcıydı benim için, aklımda sadece Marcel ile bitirecekleri vardı çünkü. Ayrıca tabii ki Klaus-Caroline’ı da gitmeden öpüştürmelerinden hoşlanmış durumdayım.
Legacies’i nasıl yönetecekler bilmiyorum ama arada sırada konuk olarak kalanları veya eskileri gösterebilirler.
Öteki dizide görüşmek dileğiyle. Bye.
S05E13 (FİNAL)
Şükürler olsun bitti sonunda. 3. bölümü saymazsak hiç tat almadım ben bu final sezonundan. 4. sezon sonunda, hatta 3. sezon sonunda bitmeliydi bu dizi. Bu kadar süründürmeye gerek yoktu.
İlk sezonu ve 3. sezonunu epey sevdiğim bu dizinin geri kalan 3 sezonu kötüydü bana göre. En kötü sezonu da bu sezondu kesinlikle. Kesinlikle özlemeyeceğim bu diziyi. Ve uzantı diziyle de işim olmaz.
Şu Danielle Rose Russell yeteneksizinin/uyuzunun kadroya dahil edilmesinden kim sorumluysa ona en içten küfürlerimi gönderiyorum bir kez daha.
yordu ama öyle ya da böyle bağlandılar diziyi. Malum bir takım şeyler bekleniyordu. Biraz daha fazlasını yaparak bitirdiler. Artık bu saatten sonra niye böyle yaptılar demenin bir manası yok. Bittiği için mutluyum.
Her CW dizisi gibi o da ilk bir iki sezonunundan sonra bozan bir dizi oldu. İlla bu kanalın dizilerini izleyeceğim diyorsanız, bunu en baştan kabul edeceksiniz. Bundan kurtuluş yok (evet, hala eğlenceli bölümler yapan SPN de buna dahil).
Arada bir saç baş yoldurmuş olsalar da, Klaus, Rebekah ve Elijah karakterini TVD’den beridir severdim. Oyuncularını da seviyorum. TVD+TO dahil olmak üzere 143 bölüm Klaus, 115 bölüm Elijah, 75 bölüm Rebekah gördük. Artık sürüne sürüne giden bu diziden kurtulmuş olmalarından memnunum. Farklı işlerde görmek dileğiyle.
Riley Voelkel, dizide sevdiğim bir diğer oyuncu olarak neyse ki fazla uzağa gitmedi. Ekim’de görüşürüz
Uzantıya bakarım diyorum ama gerek var mıydı? Hiç yoktu. Suyunu çıkardınız bu serinin. Kızın zaten oyunculuğu ve sesi beni fena halde yoruyor.
#AlwaysAndForever
TVD+TO ile mecarayı sonlandırmış olduk. Güzelden ziyade ideal bir final olup veda edilmiş. @abidin77 153 bölüm klaus ”yuhunuz” dedim o kadar oldu mu yav TVD ve TO ile çok iyi gitse de zaman zaman saçmalasalar da klasun sesiini ve oyunculuğunu seviyordum. Uzantıya hatırlarına birkaç bölüm bakarım ama yorumlara bakarak izlerim muhtemelen. Başka dizide görüşmek üzere
AlwasyAndForever
143 olarak düzelteyim
Duygusal bir final oldu. Bazı detaylar dışında bekliyordum böyle bir finali.
Rebekah ın insan olması biraz şaşırttı ama o da onun hep istediği bir şeydi sonuçta, olması güzel oldu.
En temizi Freya ve Kol açısında oldu sanırım, belki Legacies de görebiliriz kendilerini.
Caroline ı da bu sezon az da olsa görmekten memnunum, Legacies te de kadrolu değil ama konuk olarak görebileceğimizi söylemişti Plec teyze.
The Vampire Diares ın -her ne kadar sonlara doğru bunaltsa da- yeri bende ayrıydı. Oranın içinden gelen bu karakterleri de ayrı seviyordum. The Originals totale baktığım zaman gayet başarılı bir dizi oldu. Sadece şaşırdığım nokta, bir sezonda 22 bölüm varken gayet iyi giderken, son iki sezonda 13 e düşünce dizinin daha da şaha kalkması gerekirken sönmesi oldu. Gerçekten son iki sezon kötüydü ve beni çok dağıttı, muhtemelen son sezon olmasaydı bırakırdım 4’ten sonra hatta. Aslında son sezonda da bir iki detay dışında fazla bir şey olmadı, hiç izlemeyip finale baksaydım da olabilirdi.
Onun dışında Elijah,Klaus,Rebekah,Haley,Kol,Freya,Camille gibi karakterleri unutmayacağım ve özleyeceğim. Güzel bir serüvendi her şeye rağmen. Umarım bazı sevdiğim oyuncuları yeni güzel projelerde görürüz.
Legacies konusunda kararsızım hala daha. Mystic Falls havasını sevdiğim ve eski yüzleri de görebiliriz diye bir bakasım var ama bir yandan da pek niyetim yok. Olmuyor artık dizilerin Plec teyze, zorlama.
@abidin deyince dikkat ettim de harbiden genel olarak baktığım şu zamandaki CW dizileri öyle. Belli bir süre sonra tıkanınca hikaye, devam ettirdikleri için böyle suyu çıkıyor dizilerinin. Tabii bir iki tane istisna var, SPN ı seviyorum mesela
Deleted Scene – Series Finale
TvLine, haftanın performansı olarak Joseph Morgan’ı seçmiş.
Olur.
Cok duygusal bi final olmus. Keske daha fazla sezonu olsaydi. En azindan boyle bitmeseydi :(.
Claire Holt evlenmiş.
En sonunda Marcel ile evlendiler demek
@abidin77 Yes.
Denk gelmişken koyayım.
TVLine, Legacies 4×15’i ‘Originals’ çerçevesiyle toparlamış.
Danielle Campbell ve Colin Woodell meğerse yaklaşık 10 senedir sevgililermiş ve nişanlanmışlar.
Hepisi Always and Forever Con’da bir araya gelmiş.