The Underground Railroad — Tanıtım
9 yorum hayrola11 16 Mayıs 2021 08:02
Colson Whitehead’in ödüllü romanından uyarlanan dizi, 14 Mayıs 2021 tarihinde Amazon Prime’da izleyicilerle buluştu. Joel Edgerton, Chase Dillon, Aaron Pierre, William Jackson Harper gibi oyuncuların yer aldığı dizide yönetmenliği Barry Jenkins üstleniyor.
İlk sezonu 10 bölümden oluşan dizi tarih, dram ve savaş türünde karşımıza çıkıyor. Dizinin bölümleri genelde 60 dakika üzerinde, en kısa bölüm de 19 dakika.
Dizi Konusu
Dizi, Cora adlı bir kadının hayatını anlatıyor. Cora, Amerika’nın güneyinde pamuk tarlasında köle olarak çalışan bir genç kızdır. Köleler için işkence olan hayat, Cora için daha da kötü geçmektedir. Bir gün arkadaşı Ceaser ile yeraltı ulaşım sistemi hakkında konuşmaya başlar. Bu konuşma ikilinin korkunç bir risk alıp kaçış planı yapmasına neden olur. Ancak planı uygulamak kolay değildir ve peşlerine acımasız köle avcısı Ridgeway takılır.
Karakterler
Thuso Mbedu, Cora Randall olarak dizide yer almakta. Cora, annesi Mabel’in Randall Plantation’dan onsuz kaçmasının ardından Georgia plantasyonuna bırakılan genç bir kadın olarak başlar. Yeni gelen köle Sezar, Cora ile arkadaş olur ve ikisinin gerçek Yeraltı Demiryolu’ndan kaçmaları için bir plan yapar.
Homer, The First Wives Club (2019) ve That Damn Michael Che ile tanınan genç aktör Chase Dillon tarafından canlandırılmıştır. Tuhaf bir çocuk, köle avcısı Ridgeway tarafından serbest bırakılan eski bir köle. Ancak Ridgeway’in yanında kalıyor ve patronunun ırkçılığından ve kendi ırkındakilere karşı acımasız davranışlarından rahatsız gibi görünüyor. Homer tipik olarak bir takım elbise ile şapka giyer ve Ridgeway’e kaçak köleleri yakalama ve taşıma konusunda yardımcı olur.
Aaron Pierre, Caesar olarak dizi de yer almakta. Sezar, Randall Plantation’a yeni bir köle olarak gelir ve Cora’nın Yeraltı Demiryolu’ndan kaçışında yol arkadaşı olur ve başlangıçta ikilinin kaçış planını yapar. Sezar’a eski ustası tarafından söz verilen özgürlüğün yanı sıra okuma ve yazma öğretildi, bu yüzden ona haklı olarak borçlu olunan özgür yaşamı arar.
Joel Edgerton, Ridgeway olarak yer almakta dizide. Ridgeways, yıllar önce kaçan annesi Mabel’i bulamamanın ardından Cora’yı ele geçirmeye takıntılı, kötü şöhretli bir Güneyli köle avcısıdır. Ridgeway, kölelik ve ayrımcılık gibi ırkçı idealleri savunan ve onunla karşılaşan herkesin acımasızlığından korktuğu beyaz bir üstünlükçüdür.
William Jackson Harper, Royal olarak dizide yer almakta. Özgür bir siyah adam olarak doğan Royal, Indiana’daki ücretsiz Black Valentine Farm’a gidene kadar New York’taki Underground Railroad’da çalıştı. Royal, Cora’yı Tennessee’deki Ridgeway’den kurtaran Demiryolu ajanlarından biridir.
Damon Herriman, Martin Wells olarak dizide yer almakta. Martin, Cora’yı çatı katında gönülsüzce gizleyen Kuzey Carolina’daki Yeraltı Demiryolları ajanıdır. Kölelik karşıtı babası Donald öldükten sonra ajan rolünü devraldı ve temkinli eşi Ethel ile Yeraltı Demiryolu’nda çalışıyor.
Lily Rabe, Ethel Wells olarak dizide yer almaktadır. Yeraltı Demiryolu’nun yorgun ajanı Martin’in karısı Ethel rolünde. Cora’ya yardım ettiği için yakalanmaktan ve öldürülmekten de korkuyor.
Mychal-Bella Bowman, Grace olarak yer alıyor. Grace, Wells’in bir süredir tavan arasında sakladığı, küçük alanda Cora’nın oda arkadaşı olan genç bir siyah kızdır.
yorumlar
İlk 2 bölümü izledim.
Yavaş akıyor, bölüm süreleri uzun ama anlatmak istediğini iyi anlatıyor gibi. Barry Jenkins kendince iyi iş çıkarmış. Amazon da ödüllerde (hala yapıyoruz?) en azından bahsi geçebilecek bir dizi bulmuş olabilir. Yavaş yavaş devam edeceğim.
Not: Romanı okumadığım için karşılaştırma yapamam.
Şuradaki yorumu buraya kopyalayayım.
1. Bölüm (Georgia)
Erken konuşup heyecanlanmak istemiyorum ama taş gibi bir dizi ile karşı karşıyayız galiba. Bölümün sonunda işte sinema işte sanat diyesim geldi. Neredeyse eleştirebileceğim tek bir noktası dahi yok. Muazzam bir pilot. Jenkins her saniyesini çok iyi işlemiş ve bunu yaparken de elini korkak alıştırmamış. Ama açılış için bazı sahnelerde fazla cüretkar davranınca en azından benim için izlemesi ve hazmetmesi biraz zor oldu. Neyse tüm heyecanımı burada yansıtmak yerine bölümler arası homojen dağıtmak daha mantıklı.
Son olarak iyi ki Amazon Prime almış bu projeyi. Netflix’in elinde murdar olurmuş.
daha son bölümü seyretmedim.Onu da yarın seyredip editleyeceğim ama isminden de anlaşılacağı kadar son bölümün bir kişi hakkındaki sır perdesi kalkacak gibi duruyor.Genel olarak 9 bölüm hakkında yorum yaparsam bi 6 ve 8. bölümler sıktı ve cora’nın bazı yerlerde oyunculuğunu da beğenmedim özellikle bu bölümlerde.ilk 3 bölüm ve 5 iyiydi 4 ve 7. bölümler ise geçiş bölümleriydi ve fena değillerdi.9. bölüm benim açımdan en iyi bölümlerden biriydi.
son bölüm de bitti güzel bir şekilde bitirdiler memnun kaldım diziden
İlk bölüm heyecanım boşuna değilmiş. Kalitesi artarak devam etti. Ve ilk bölümdeki sertliği baya kırarak bu bölümde nispeten daha rahat bir izleme ortamı oluşturmuş. Jenkins yine her anına dokunmuş. Başka bir yönetmenin elinden kesinlikle daha farklı bir şey ortaya çıkarmış. Ama ben Jenkins’ten fazlasıyla memnun kaldım.
3. bölüm (North Carolina)
İlk üç bölümün en iyisi. Genel tempoyu bozmadan derdini çok iyi anlatmış. Tabii film mantığında çekilmiş olmasının avantajını iyi kullanmış. İlk bölümün sertliği ile ikinci bölümün yumuşaklığı arasında bir yerlerde gezinmiş. Ve
4. bölüm (The Great Spirit)
İlk üç bölümün yavaş giden ama derin etkileyen temposundan sonra baya iyi geldi. Geçiş ya da doldurma bir bölüm de diyebiliriz. Böyle es verilmesi iyi olmuş.
5. bölüm (Tennessee – Exodus)
Sadece dizi ve oyuncu alanında değil teknik dallarda da varlığımı hissettireyim bölümü olmuş. Emmy için çekildiği/evrildiği çok belliydi. Görsel ve işitsel açıdan muazzam, hikaye olarak baya zayıf bir kedi fare oyunu izledim. Zaten bu bölümde hikaye anlatmak gibi bir dertleri yokmuş. Muhtemelen istediklerini bu bölümde fazlasıyla alacaklardır.
6. bölüm (Tennessee – Proverbs)
Şahsen sezonun en beğenmediğim bölümü. Yani çekilmese de olurmuş. Hikaye neredeyse başladığı yerde bitti gibi. Kendi ekseni etrafında dönüp pek bir şey anlatmamaları enteresan olmuş.
7. bölüm (Fanny Briggs)
İzleyicinin pek hoşuna gitmemiş ama ben baya beğendim. Hem süresi hem diyalog azlığı hem de geride bıraktıkları hikayeyi bir yerde toplamaları gerekiyordu.
8. bölüm (Indiana – Autumn)
Aslında “olmasan da olurmuş” bölümü izledim/k. Kitabı okumadığım için ahkam kesemem ama Jenkins olayları sündürmek için neden bu kadar çaba sarf etti anlayamadım. Bir önceki bölüm gibi 20 dakikada çekilse daha iyi bir bölüm ortaya çıkarmış.
9. bölüm (Indiana – Winter)
Taş gibi bir bölüm daha. Çekim kalitesi, teknik becerisi ve nihayet aksiyonuyla bu sezonun en iyilerindendi. Özellikle bölüm sonu çalan şarkıya dikkat!
Not: Cora bağırmasın, ağlamasın. (Tüm sezon için geçerli)
10. bölüm (Mabel – Final)
Derdini tasasını anlattı ve gitti. Güzel de kapattı. İzlediğime memnunum ve tavsiye ederim. Ama ilk bölümlerde yaşadığım yükselme ilerleyen bölümlerde yerini bir miktar irtifa kaybına bıraktı. Buna rağmen It’s a Sin ile birlikte izlediğim en iyi 2021 yapımı oldu. 8 / 10
MVP: Thuso Mbedu (Cora) – Joel Edgerton (Ridgeway) – Chase Dillon (Homer)
Sezonu tamamladım.
Barry Jenkins taş gibi dizi yapmış. Her bölüm başka bir şeydi resmen. 9. bölümü ayrı beğendim, bu kadar olup bitenin üstüne istediğimi aldım desem yeri. Thuso Mbedu ve Joel Edgerton’ın yanı sıra küçük yaşına rağmen Chase W. Dillon özellikle iyiydi. Kadrodaki tanındık oyuncular bonus oldu.
Yalnız bölüm süreleri çok uzun bir yandan yavaş temposu diğer yandan kolay kolay tavsiye edemiyorum. Yönetmeni ya da romanı seven bir baksın.