white-queen-tv-series1Philippa Gregory‘yi bilir misiniz, daha doğrusu okur musunuz bilmiyorum. İngiliz tarihindeki önemli kişileri içine aldığı kurgusal tarihi romanlarıyla ünlü, başarılı bir yazar. 2001-2008 arası 6 kitaplık Tudor serisine noktayı koyan Gregory, 2009-2014 arasında da 6 bölümlük “Kuzenlerin Savaşı” adlı seriyi yazdı. İşte, 2013 yılındayken BBC One bu serinin üç kitabı üzerine kurulu bir mini dizi yayınladı. Hatta sonrasında bahsettiğim dizi olan The White Queen‘i Amerika’da Starz kanalı da yayınladı. Bu yazı yayına girdiği sırada da ülkemizde Cnbc-e‘de dizinin yayını devam etmekte.

Bahsettiğim kitaplar The White Queen (Beyaz Kraliçe), The Red Queen (Kızıl Kraliçe) ve The King Maker’s Daughter (Kral Yapan’ın Kızı). Bu kitaplar serinin sırasıyla 1., 2. ve 4. kitapları. 3. kitap olan The Lady of the Rivers (Nehirlerin Kadını) ilk kitap öncesi bir zamana dayanan, tabiri caizse flashback bir dönemi anlatıyor. 5. ve 6. kitaplar ise savaş sonrası dönemi işliyor.

Not: Henüz 6 kitap tamamlanmış olmasa da serinin Türkiye basımı ülkemizde Artemis Yayınevi tarafından yapılmakta.

Not 2: Toplamda 10 bölüm süren diziyi Cnbc-e aslında geçtiğimiz dizi sezonunda yayınlayacaktı ama yayınlamadı ve bu sezona kalmış oldu.

1white_queensDizinin konu ve karakterlerine gelirsek…

Bahsi geçen “Kuzenlerin Savaşı” tarihte Güller Savaşı olarak geçen ve İngiltere tahtı için savaşan Lancester ile York ailelerinin savaşı üzerine kurulu. Kronoloji olarak 1455-1485 yılları arasında gerçekleşen bir iç savaş. Savaşa bu adın verilmesinin nedeni de savaşa neden olan York Hanedanı’nın armasının beyaz gül, Lancaster Hanedanının armasının üzerinde ise kırmızı gül olmasından. Dizide de bu savaş, merkezindeki 3 kadın karakter üzerinden anlatılıyor ve işleniyor.

Bu dizi, yaşanmış tarihin kendi yapısı gereği akrabalık ilişkilerinden veya ünvanlardan dolayı dolambaçlı ve  spoiler yemeye çok açık olduğundan olabildiğince basit ve gerekli detaylarıyla anlatmaya çalışacağım.

İngiltere, 1453’te biten Yüzyıl Savaşları‘nı kaybedince ülke halkın ağır vergilerden şikayetçi olduğu ve kargaşanın hakim olduğu bir döneme girer. 1453 zamanı Lancester ailesinden olan Kral VI. Henry tamamen delirince York hanedanından gelen Dük Richard, Warwick kontu Richard Neville’ın (James Frain) da desteğiyle kralın naipliğine, yani yardımcılığına getirilir. Ancak Henry 1455’te iyileşince, York dükünü görevinden uzaklaştırır ve bu da taht mücadelesinin ilk kıvılcımını çıkarır. 1460 yılına geldiğimizde Dük Richard, Henry’ye karşı olan mücadelesinde hayatını kaybeder. Onun yerini ise yine Lord Warwick desteğine sahip olan oğlu Edward (Max Irons) alır.

Mücadele devam etmektedir. Hikaye de Edward’ın mücadelenin başında olduğu bir dönemle (1464) açılıyor.

WhiteQueen_Marquee2_1440x651

Elizabeth ve Edward

Elizabeth Woodville (Beyaz Kraliçe): Elizabeth (Rebecca Ferguson) daha öncesinde başından bir evlilik geçmiş ama kocasını kaybetmiş, iki oğlan annesi bir kadın. Sayesinde savaşın York Hanedanı boyutunu görüyoruz. Elizabeth günün birinde  evin yakınından geçmekte olan Edward ile kısa bir tanışma yaşar ve iş burada kalmaz. Dahası iki taraf birbirinden hoşlanır da. Ama Edward’ın içinde bulunduğu savaş, geleceğe dair düşünülmesi ‘öncelikli’ politik amaçlar, Elizabeth’in önceki evliliği veya en olmadı Woodwille ailesinin daha öncesinde Lancester’ın yanında olması dahil birçok engel vardır.

Ek Bilgi: Edward üç Yorklu kardeşin en büyüğü ve kendisinden küçük ortanca kardeş George (David Oakes) ve küçük kardeş Richard (Aneurin Barnard) da bulunmakta.

tumblr_mobowncx5b1su9v09o7_12802Leydi Margaret Beaufort (Kızıl Kraliçe): Margaret (Amanda Hale),  1458’de üçüncü evliliğine adım atan, ikinci kocasından da Henry adında bir oğula sahip bir kadın. Hayatta sevdiği iki şey var: Tanrı ve oğlu. Dolayısıyla dini ‘ultra’ bütün bir kadın olan Margaret, oğlunun yükselmesi ve onun çıkarları için gerektiğinde ‘dini’ de arkasına alarak gözünü karartabilen bir kadın. Ayrıca kendisi sayesinde savaşın Lancester tarafını izleme şansımız oluyor. Kral VI. Henry ile akrabalığı ve ona bağlılığı var; ülkenin yönetimi ise kafası gidip gelen kocasını elinde tutan ve halkın nefret ettiği Kraliçe Anjoulu Margaret’ta (Veerle Baetens).

Ek bilgi: Elizabeth’in annesi Jacquetta (Janet McTeer), Anjoulu Margaret’ın gençliğindeyken nedimelerinden ve en yakın arkadaşlarından birisiymiş ama kademe olarak kendisinden aşağı olan kocasıyla evlenebilmek için sahip olduğu hayatı arkasında bırakmış.

998009_615594045124906_2121700457_nLeydi Anne Neville: Anne (Faye Marsay), soyadından da anlaşıldığı üzere savaşın Neville tarafını görmemizi sağlıyor. Warwick Kontu,  Lancester mücadelesinde çıkar için Edward’ı güçlü bir ailenin kızıyla evlendirmek istediğinden başından beri Elizabeth’e sıcak bakmayan biri. Dahası babası öldürüldüğünden beri Edward’ın yanında olan ve onu kollayan Neville, onun üstündeki kontrolü Woodwille ailesine kaptırmak istemediğinden dolayı da durumdan rahatsız birisi.

Bir de Neville’in İngiltere’de dönemin en güçlü ve zengin kişilerinden birisi, hatta en kişisi olmasından gelen stratejik bir önemi var. Edward’ın babasından önce Henry’nin destekçisi olan Neville’in ‘Kral Yapan’ lakabını da kendiliğinden aldığı söylenemez. Anne ise tüm bu karmaşanın ortasında birisi. Ayrıca bir oğlu olmayan babası için ablası Isabel (Eleanor Tomlinson) ile birlikte istemsiz şekilde piyon görevi görüyorlar.

The-White-Queen-the-white-queen-bbc-35155089-1920-1200

3 Yorklu kardeş: George, Edward ve Richard

The White Queen merkezinde bitmek bilmeyen bir iktidar savaşı olsa da bunu erkeklerden çok kadın gözüyle anlatan bir dizi. Haliyle entrikası gayet bol ve temposu yüksek bir dizi. Dolayısıyla mini dizi olduğunu bilmeyen bir kitle için hızlı gittiği izlenimi yaratabilir. Aslına bakarsak da ortaya neredeyse kitaplarla birebir giden sadık bir uyarlama çıkmış. 3 kitap içinde kronoloji olarak en son biten Kızıl Kraliçe ve dizi de aynen onun sonuyla finalini yapıyor. Ayrıca mini dizi yapısına uygun olarak ayakları yere basan bir finali var.

Bir de sanıyorum söylesem iyi olacak, dizide ‘büyü’  konusu da kendisine yer bulmakta. Ama aklınıza doğaüstü yapımlarda olduğu türden bir büyü olayı gelmesin. Bağlama büyüsü, fırtına büyüsü veya sağlıkla ilgili bazı konularla ilgili. Merkezinde de Elizabeth ve daha çok annesi Jacquetta var, ki anne-kız cadılık konusu bakımından gözlerin üstünde olduğu iki kişi.

Tabii 1464-1485 arasındaki dönemi kapsayan dizinin hikayesinin 10 bölümde işlenmesinden dolayı haliyle her bölümde iki yıl kadar atlamasalar bile ara sıra zaman atlamaları olmakta.

4335406-low-the-white-queen

Elizabeth ve annesi Jacquetta (Nehirlerin Kadını)

Ben dizinin, -eleştirmenlerin bulaştığının aksine- Game of Thrones karşılaştırması yapılmadığı takdirde sevilebileceğini düşünüyorum. Tahminim kitaplarla ilgilinen kitle için daha da sevilesi bir sürecin olacağı. The White Queen yayınlandığı dönemde 3’er Emmy ve Golden Globe adaylığı da aldı, ki birer En İyi Mini Dizi adaylıklarının dışında Rebecca Ferguson ve Janet McTeer’in Golden Globe adaylığı kazandıkları gerçeği de var.

Kendi adıma dizinin oyunculuklarının sırıttığını da düşünmüyorum. Velhasıl, eğer ki The Tudors misali içi entrika ve mücadele dolu, satranç oyunu misali ilerleyen tarihi diziler ilginizi çekiyorsa bu diziyi bir deneyin derim.

Not 3: Starz kanalı diziden memnun kalmış olacak ki girişte bahsettiğim 6 kitaplık serinin 5. kitabı olan ve Elizabeth’in kızı Elizabeth üzerine kurulu The White Princess (Beyaz Prenses)’i, BBC One ortaklığı olmadan uyarlamayı düşündüğüne dair bir açıklamada bulunmuştu. Ondan beridir iyi ya da kötü bir haber çıkmış değil ve proje, halen kanalın ‘gelişmekte olan projeleri’ içinde geçiyor.

39533b80-e080-44f1-aa39-c8e7ad9c7163