14068160_632783300220265_8089371688022827049_nTLC kanalı ülkemizde çoğunluğun gündemine Cnbc-e kanalı sahip ve isim değiştirince girmiş olsa da Amerika merkezli ve burada olduğu gibi orada da reality şov ağırlıklı yayın yapan bir kanal. Ama dizi işiyle alakası olmayan kanalların bile dizi yapmaya başladığı şu dönemde TLC’nin de buna girişmesi pek sürpriz olmadı açıkçası.

Ağustos ekranına dahil olan Too Close to Home, 22 Ağustos’ta ekranlara gelmeye başladı.

* Dizi, Tyler Perry’nin yaratıcısı olduğu bir yapım. Kendisi merkezinde siyahların olduğu film ve dizileriyle ünlü bir isim aslında, Too Close to Home‘ta ise bütün başrolleri beyaz olan ama içinde çeşitlilik de bulunduran bir kadro var.

* Sezonu sekiz bölüm, hala da devam ediyor. Çift bölümle açılış yapan dizi, üçüncü bölümü yayınlandıktan sonra ikinci sezon onayı aldı. Reytinglerinin kanal için güzel olduğu durumu bir yana, ilk dizisini yapan kanalların zaten dizilerini iptal ettikleri söylenemez. O nedenle sürpriz olmadı.

14202709_636868299811765_6507944039371275776_n

“Amerikan başkanı Beyaz Saray çalışanlarından birisiyle Oval Ofis’te seks yaparken kalp krizi geçirirse ne olur?”

Skandal oluyor ama Scandal dizisi olmuyor, onu baştan söyleyeyim. Monica Lewinsky skandalının Monica tarafından bakılmış değişik bir versiyonu oluyor desek daha doğru.

Anna Hayes (Danielle Savre), kökleri Alabama’ya dayanan işçi sınıfından gelme genç bir kadın. Hani şu küçük bir yerde kıt kanaat geçindiği bir hayatı olan, o nedenle yeterince büyüdükten sonra kapağı başka yere atmaya can atan modelden. Zamanı gelince de iki kız kardeşini, annesini ve sevgilisini arkasında bırakıp Washington’a gitmiş de zaten.

Beyaz Saray’ın dahil olduğu, geçmişinden tamamen uzak yeni hayatında kendisini yakından tanıyan kişiler zengin bir ailesi ve prestijli bir hayatı olduğunu zannediyorlar. O tarafınsa hiçbir şeyden haberi yok yani. Bir de kontrol delisi ülke başkanıyla ilişkisi olduğu kısım var haliyle. İşte günün birinde Oval Ofis’te seks yaparken adam üstüne yığılıp kalıverince zaten sahte ve karışık olan hayatı hepten tepesine yıkılmış oluyor.

Önce First Lady, ardından kendisi hakkında aslında bir şey bilmeyen yakın arkadaşları, ardından da medya durumu öğrenince Anna için bir kaçış hikayesi başlıyor. Daha doğrusu tüm ülke suratını bilir ve gerçeği merak eder hale gelmişken, sığınabileceğini düşündüğü ama yıllardır ayak basmadığı eski evine gitmeye, mütevazı hayatına mecburen dönmeye karar veriyor.image-5-e1471891753572Too Close to Home, başlamasıyla birlikte bir yandan Washington’daki bu krize odaklanırken aynı zamanda Alabama’daki devam eden hayatı da izleyiciye sunuyor. Yani Anna ilk bölümün sonunda Alabama’daki eski evinin kapısına varmıyor…

* Anna’nın bir restoranda garsonluk yapan ve ailesinin yükü üzerinde olan kardeşi Bonnie (Kelly Sullivan) de bu kısmın merkezi olarak öne çıkıyor. Diğer kardeş Shelby (Brooke Anne Smith), uyuşturucu bağımlısı ve kimseye bir faydası yok.

Annesi bakıma muhtaç, onu da üstlenmiş durumda. Birisi Shelby’nin işe yaramazlığı nedeniyle kendisinin büyüttüğü (Curran Walters) olmak üzere iki çocuğun bakımını da unutmamak gerek. Sorunlu bir ilişkisinin olduğu sevgilisi J.B. (Brad Benedict) de cabası.

* Anna’nın arkasında bıraktığı eski sevgilisi Brody‘nin (Brock O’Hurn) başında ise Alzheimer hastalığı yüzünden pek bir şey hatırlamaz olan babası var. Ayrıca Bonnie ve annesinin ev sahibi olduğundan kirayı o alıyor.

Dizinin durumu, tipi, hali vakti aşağı yukarı böyle yani.maxresdefaultToo Close to Home, izlemesi insanı yormayan bir dizi. Ortadaki skandalı ve karmaşayı dozunu abartmamakla birlikte pembeye varan bir şekilde anlatmalarının da bunda payı var elbet. Yeterince orijinal olduğunu iddia etmesem daha iyi ama klişeye de boğmuyor tabii. Her ne kadar ilk dizisi bile olsa TLC gibi kanaldan daha fazlasını beklememek gerektiğine hazırlıklı olduğumdan da çarpmamış olabilir.

Sonbahar sezonuna girdiğimiz şu karmaşanın ortasında böylesi bir dizi gerekli mi peki? Tabii ki hayır. Daha çok boş ve sakin bir dönemde gidecek türden olduğunu düşünüyorum. İzlemeye devam ettikçe alıştığımı da itiraf edeyim. İlk başlarda Anna karakteri oyunculuğun da etkisiyle içi boş ve çekilmez gelirken, Washington hikayesini de tabiri caizse fazla gürültülü buluyordum. Zamanla bu kısma izleyiciyi alıştırıp kendilerini de törpülüyorlar mesela. Oyunculukların da devam edildikçe alışılası olduğunu düşüncesindeyim.

Alabama hikayesi ise yardırmıyor olsa bile beklediğimin aksine daha çok hoşuma gitti mesela. Hikayenin merkezinde asıl o olsa daha iyi mi olur diye düşündüğüm de oldu açıkçası. O nedenle Washington’ı en azından göründüğü kadarıyla oraya doğru yürütmeleri bence doğru olmuş. Bu tarz bir hikayenin sonrasını nasıl yürüteceklerini kişisel olarak merak etmem de cabası oldu.

Too Close to Home üzerine diyeceklerim genel olarak bu şekilde işte. İzleyecek olanlara iyi seyirler efendim…