Geçtiğimiz hafta gerçek hayattan alınma bir cinayet vakasını konu alan Candy dizisiyle ilgili tanıtım yazmışken benzer yoldan ilerleyerek Under the Banner of Heaven‘la ilgili bir tanıtım kaleme alayım dedim.

Mini dizi özelliğindeki suç dramasının sezonu 7 bölümden oluşuyor. Milk filmiyle 2009’da En İyi Özgün Senaryo kategorisinde Oscar kazanan Dustin Lance Black diziyi hazırladı ve senaryoyu kaleme aldı.

Jon Krakauer imzalı aynı adlı romanın 2011’de yine Dustin Lance Black‘le film olması planlanmıştı ama nihayetinde dizi olarak ekrana taşındı. FX Productions, Aggregate Films ve Imagine Television yapımını üstlendi. 28 Nisan’da başlayan dizi, “FX on Hulu” yapımlarından birisi olarak ekrana geldi ve 2 Haziran’da yayın hayatını tamamladı.

Gepgeniş kadrosunda Andrew Garfield, Daisy Edgar-Jones, Sam Worthington, Denise Gough, Wyatt Russell, Billy Howle, Chloe Pirrie, Seth Numrich, Adelaide Clemens, Rory Culkin, Gil Birmingham, Megan Leitch, Taylor St. Pierre, Christopher Heyerdahl ve Britt Irvin gibi isimler bulunuyor.

Konusu:

Kitap ve dizi, Brenda Lafferty ve 15 aylık kızı Erica’nın cinayetini temel alıyor. Ayrıca kısaca Mormonluk olarak bilinen, İsa Mesih’in Son Zaman Azizler Kilisesi‘ni, yani LDS Church‘ü merkezine oturtuyor. Hatta Dustin Lance Black de aslen Mormon bir aileden gelmekte.

Bahsi geçen çifte cinayet, 24 Temmuz 1984’te Utah’ta yaşanmış. Kendisi de LDS’ye ve inançlarına bağlı bir adam olan Dedektif Jeb Pyre (Garfield) davaya atanıyor ve bölgenin tanınan muhafazakar ailelerinden Lafferty’ler üzerinden cinayetleri araştırmaya başlıyor. Kendisine yerlilerden (Paiute) Dedektif Bill Taba eşlik ediyor. Başta Brenda’nın kocası Allen Lafferty cinayet suçlamasıyla göz altına alınsa da ilerleyen soruşturma hem pek çok gerçeğin ortaya çıkmasına sebep oluyor hem de Pyre’ın inancını sarsıyor.

Not: Dizi uyarlaması sırasında Lafferty ailesi üzerinde bazı değişiklikler yapılmış. Torunlar ve onların çocukları da dahil günümüzde 200+ üyeye sahip olan aile aslen 8 çocuklu. Dizide özellikle erkek çocuklar ön planda yer alıyor.

Watson Sr. ve Claudine olan büyükbaba-büyükanne adları dizide Ammon ve Doreen olarak değişmiş. Çocuklardan Mark Lafferty ve eşi Lanna dizide yok ama (muhtemelen) yerine Robin ve Lynn koyulmuş. Benzer şekilde Tim Lafferty ve eşi Teena da dizide yer almamakta ve (muhtemelen) Tim’in yerini Jacob aldı. Watson Jr-Kerry çiftinin yerineyse Samuel-Sara Lafferty’nin gelmiş olabileceği düşünülüyor.

 # meraklısına gerçek / spoiler soslu Lafferty Aile Ağacı #

#Under the Banner of Heaven — Lafferty Aile Ağacı #

Yorum

Under the Banner of Heaven da pek çok açıdan ilgimi çeken bir yapım aslında.

Dizi, TV’ye en son kariyeri parlamadan önce, yani 2009’da uğrayan Andrew Garfield’ın kariyerinin ilk dizi başrolü ve Normal People sonrası yıldızı parlayan Daisy Edgar-Jones‘un yeni dizisi olarak da öne çıkıyor. Bir de benim 2014’te Glue ile tanıdığım Billy Howle’un ondan beri yer aldığı dizilerle yolumun mutlaka kesişmesi gerçeği var. Gerçek suç dramalarını da fırsat buldukça takip etmeye çalışıyorum zaten.

Hikayenin Mormon/köktendincilik tarafına baştan mesafeli olduğumu inkar edemem, zaten dizi özelinde de aman aman bayılmadım ama atmosferiyle ve tanıdık kadrosuyla memnun ediciydi.

Ailenin her bir ferdi üzerinden yaptıkları taşlamalar da fena gitmedi. Yine de Pyre, Brenda ve Allen odaklı ilerlediğinde daha çok ilgimi çektiler. Diğer kardeşlere doğru kaydığımızda ise ister istemez dikkatimin dağıldığı oldu. Dolayısıyla muhtemelen Andrew Garfield ve Billy Howle üzerinden hatırlayacağım bir dizi olacak.

Bölüm sürelerinin biraz fazla olduğunu belirtmiş olayım gelmişken, zira final bölümü 89 dakika mesela. Brenda’nın hayatta olduğu döneme dönerek cinayete ilerlediklerinden, bir yandan da soruşturmayla birlikte yaşananları konu aldıklarından zaman geçişleri eşliğinde ilerleyen bir yapım bu arada. Her ne kadar katilin kim olduğunu bilerek izlesem de bağladıkları yer itibarıyla bir şikayetim olmadı. Asıl mesele de katilden ziyade içlerinde bulundukları dünyanın gerçekleriydi zaten. Gördüklerimizin de günümüzle bağdaştırdığımızda daha az şaşırtıcı olduğunu söylesem haksız olmam tahminen.

Bu da özetle böyle işte. Next.