Vicious — Tanıtım
36 yorum aytackara 21 Ekim 2013 12:34
İngiliz milleti espri anlayışı bakımından ‘bir miktar‘ değişik bir millet. Bana göre Amerikalılardan aşağı kalır yanları yok ve bunları dizilere yansıtma konusunda da onlar kadar, hatta bazen daha da iyiler. Tabii her çeşit kişiliğe uymayan bir anlayışları da var, o konu inkar edilemez. Neyse, efendim, bu millet bu espri anlayışına göre Nisan sonunda yeni bir sitkom daha yayına soktu: Downton Abbey‘in de yayıncısı olan ITV kanalına ait Vicious. Peki, nasıl bir dizidir Vicious?
En özet haliyle “Gay komedisi“. Dolayısıyla ben kaldıramam-ilgimi çekmez diyorsanız siz bilirsiniz, ben baştan uyarmış olayım da. Bunun dışında, yayınlanmış ilk sezonu 6 bölümden oluşuyor ve 2. sezon onayını da aldı. Bölümlerin kahkahalı olma gibi bir özelliği var ve klasik uzunluğa sahip bir komedi olarak 22 dakika civarı sürüyor.
#Not 1: ITV, Downton Abbey’e yaptığı gibi Vicious için de Yılbaşı özel bölümü yayınlayacak. Bölüm 24 Aralık’ta.
#Not 2: Dizinin ilk sezonunun altyazısı tam durumda. Hatta söylemesi ayıp bizzat ben çevirdim.
Gelelim dizinin konusuna:
48 yıldır birlikte olan ve aynı dairede birlikte yaşayan, artık yaşını başını almış 2 adam: Freddie ve Stuart. Freddie, aktörlük yapan birisi. Reklam, tiyatro, dizi, film derken yıllar içinde önemli işler yapsa bile çok da parlamadığı bir kariyeri olmuş. Ama kendisine sorsanız Sir Ian McKellen gibi biri. Yaşlı olduğunu da kabul etmeyen bir huysuz.
Stuart ise yıllar önce bir barda garsonluk yapan -zaten ikili de bu sayede tanışmış- ve şu sıralar temizlik/yemek gibi evin idaresini yürütme görevine bürünmüş biri. Aradan 48 yıl geçmesine rağmen annesine Freddie ile olan ilişkisini söyleyememiş ve hala ‘ev arkadaşı‘ numarasını kullanıyor.
İkilinin -birbirlerini sevseler de- didişmeden ve birbirilerini eleştirmeden duramadıkları bir ilişkileri var. Zamanlarının çoğunluğunu da köpek bakmak, kitap okumak gibi işlerle geçirir olmuşlar. İşte, çiftin bu monoton hayatı, üst katlarına yeni birinin taşınmasıyla karışıyor.
Violet – Freddie – Stuart – Ash
Ash‘in ilk seferinde yanlışlıkla, sonra komşu olarak kapıdan girmesinin ardından ikili, onunla “ilgilenmeye” başlıyorlar ve bu da komik birçok duruma sebebiyet veriyor. Ama bu açıdan yalnız da değiller. Dizi için ikilinin uzun yıllardır yakın arkadaşları olan Violet karakterinden de bahsetmek gerekiyor. Kendisi onlara katlandığı kadar ikilinin de ona katlandığı, hiç evlenmemiş ve erkek düşkünü biri. Dolayısıyla o da Ash ile yakından ilgileniyor.
Ash ise biraz tuhaf, biraz saf, biraz eğlenceli, ikili ve diğerlerinden ara sıra akıl alan bir genç, ki bu da onu komik durumlara sürüklüyor. Ayrıca konuk olarak bazen eşcinsel çiftin arkadaşı Penelope ve Mason da yer almakta. Penelope tatlı hafıza kayıpları yaşayan, Mason ise eli sıkı ve beleşçiliği seven iki eski arkadaş. Her bölümde, şundan-bundan dolayı özellikle 4’lü veya diğerleri bir araya geliyorlar ve aralarında geçenler işlenmekte.
Dizinin ana kadrosundaki gay çiftten aktör Freddie’yi, Yüzüklerin Efendisi başta olmak üzere oldukça tanınmış bir isim olan Sir Ian McKellen canlandırıyor. Kendisi aynı zamanda eşcinselliğini açık yaşayan bir kişilik. Onun partneri Stuart’ı ise bir başka emektar oyuncu Derek Jacobi canlandırıyor. Kendisi daha önce siteye tanıtımını yaptığım Titanic: Blood and Steel dizisinin de önemli bir oyuncusuydu.
Yeni taşınan komşu Ash, öncelikle Misfits‘teki Simon olarak tanınan, şimdilerde Game of Thrones‘ta Ramsay Bolton olarak da karşımıza çıkan Iwan Rheon tarafından canlandırılıyor. Son olarak, çiftin yakın arkadaşı Violet, Harry Potter izleyenlerin Madame Maxime olarak iyi hatırlayacağı Frances de la Tour‘a emanet. Tam kadroya şuradan bakabilirsiniz.
Dizinin nasılına gelirsek…
Vicious sezonunun geneli tek mekan üzerinde, yani çiftin evinde geçen, orijinalinde bir stüdyo dizisi. Bu durum da insana rahatsızlık vermiyor. Ayrıca ben kahkahalı komedilerle çok anlaşabilen birisi de değilimdir, buna rağmen diziyle olan ilişkimi sürdürebildim.
Gidişat olaraksa itiraf etmek lazım, dizideki ‘British sense of humor‘ (İngiliz espri anlayışı) nedeniyle herkese uymayacak bir yapısı var. Espriler başta gay çift olmak üzere karakterlerin birbirlerini tatlı/sert eleştirmeleri, laf sokmaları ve pot kırmaları üzerinden yürüyor; bölümler de geçip gidiyor. Gay komedisi etiketini yabana atmıyorlar, eşcinsellik üzerine de espriler, takılmalar tabii ki olmakta ama durumu sulandırma veya insanın gözüne sokma da yok.
Ana 4 karakter ilk bölümle olmasa da kısa sürede alışılabilir kişiler, özellikle gay çiftin karşılıklı döktürmesini izlemek eğlenceli olabiliyor.
Yanında bir de Iwan Rheon’un insanın niyeyse ağzını açık bıraktıran İngiliz aksanı var ki o nasıl bir şey hala anlamış değilim; Misfits ya da GoT’ta bu kadar belirgin şekilde insanın gözüne sokmuyorlardı herhalde ya da ben o dizileri başka bir kulakla dinliyormuşum.
Tüm bunlar üstüne ilk bölümle karar vermemenizi de tavsiye ederim. Ama öyle sürekli kahkaha atmayı beklemeyin tabii, o kadar da değil. İnsana vakti geçirtmesini bilen komedilerden biri işte. Velhasıl, İngilizlerin adeti olduğu üzere sezonu kısa süren (6), izlerken insanı yormayan bir komedi arayışındaysanız, bir tarafından da dizi sizi çektiyse Vicious, kuvvetle olmasa da en azından denenmesi için tavsiye edilir bir dizi. İyi seyirler…
yorumlar
Tanıtımda aytackara imzası görünce mutlu oldum, umarım devamı gelir. Çok sesli bir 22 dakika hepimizin ortak isteği muhtemelen.
Diziye gelince, zaten izleme listemde olan bir diziydi, en yakın zamanda izleyeceğim. Hem tanıtım hemde altyazı için ellerine sağlık.
Karşısına pek bir iştahla oturup “klişe ilişki komedisi”ne tok olduğumdan ilk bölümünü izleyip iptal ettiydim bunu.
@aytackara: Senin gibi komediler konusunda zor bir bünyeyi sarmasına ve dahi altyazılarına girişmene de şaşırmadım desem yalan olur. Bu konuk yazarlık için de ayrıca teşekkürler.
Konuk yazarlık için ben de teşekkür ederim, eline sağlık @aytackara;
Dizinin tanıtımlarında bir yandan ilgimi çekerken -İngiliz komedisini sevmemden dolayı- fragmanı çok klişe ve yetersiz gelmişti gözüme. Oyunculara sempatimde olmasına rağmen hiç girişmedim; sanırım girişmeyeceğim de.
Ben diziyi izlemeyi düşünüyordum, bu da itici bir güç oldu benim için. Senin yazdığını gördüğüm için de ayrı sevindim. Yazılarının devamını görebilecek miyiz; yoksa uğradın kaçıyor musun?
@mertkytrk: Yorumun spam kutusuna düşmüştü . Arada oluyor öyle. Şimdi onayladım 2. yazdığını.
Eline saglik aytackara. Dizi pek ilgimi cekmedi ama yazari itibariyle mutlu etti tabii ki.
aytackara etiketini görmek güzeldi, ellerine sağlık…
@rpdi , ilk bende anlamadım iki kere gönderdim sağol.
@dkamoy Dizinin yardırmadığını söyledim zaten. Olduğu kadarının da 2 nedenden olduğunu düşünüyorum:
Birisi Iwan Rheon’un kendisi, pardon aksanı. Zaman zaman öyle konuştuğu oldu ki dizide kafasına terlik fırlatasım falan geldi. Dizi kadar adamın konuşmalarını takip etmişimdir, ilk kez İngiliz aksanı gördüğümden değil ama bu adamda böylesini gördüğümden herhalde.
İkincisi de çeviriden dolayı. Ucundan kıyısından biraz sevdiğim dizilere çevirme ile biraz daha bağlanıyorum. Hot in Cleveland en bariz örneğimdir. Niye bunu çevirdin dersen bak onu bilmiyorum işte. Herhalde canım gereksiz sıkılmış Mayıs başında. Zaten araya Graceland de girince 6 bölümlük dizi 4.5 ayda bitmiş!
@mertkytrk Biraz yukarıda @dkamoy’un da dediği gibi konuk yazarlık gibi bir şey oldu bu yazı. Ortalama 18 saat içinde içinde bulunduğum eski koşullara bir geri dönüş yapacağım. @unfortr
Teşekkürlere de ben teşekkür ederim. Hoşuma giden bir deneyim oldu bunu yapmış olmak. Bir miktar özlemişim.
ben bu diziyi 4 bölüm sanıyordum iyi mi :S zamanında 4 bölüm indirdim izledim bitti. hangi kafa ile indirip izlemişsem o sırada türkçe altyazısı da yoktu . aytackara hem altyazılar için hem de izlemediğim 2 bölümü daha olduğunu hatırlattığın için teşekkürler
izlerken böle eski bir dizi izliyormuşsun havası veriyor sanırım en çok bu yanını sevmiştim. bir de beni başroldeki oyuncular cezbettı herbirini ayrı ayrı seviyorum
Gülmekten kahkahalar attırmasa da benim gibi türü sevenler için sıkılmadan izlenecek bir dizi olmuş diyebilirim.
Ben çok beğendim, ilk bölüm itibariyle. Zaten 6 bölüm elime mi yapışır, izlerim artık ne kadar çıkarsa kardır.
Bir Misfits fanı olarak, Rheon’un oynadığını görünce dikkatimi çekti, Mckellen’ın da kötü bir yapımda oynamayacağını, oynasa da en azından güzellik katacağını düşündüğüm için balıklama atladım ve ilk sezon sonunda hiç pişmanlık yaşamadım. Özellikle gay ikilinin atışmaları mükemmel (Muppet Show’daki ihtiyarları hatırlatan bir halleri var ki onları sevmeyen yoktur diye tahmin ediyorum)
Bir de benzer senaryo ve aynı oyuncular arasında dönen Amerikan yapımlarından sonra İngiliz komedileri farklı bir tat bırakıyor, hem süreleri hem sezon bölüm sayıları işin suyunu çıkarıp senaryoyu bulandırmadan tam ayarında kalıyor.
Eşim de izler belki diye ben de oturup altyazıları Türkçe’ye çevirmiştim, ama altyazı işi uzmanlık alanım olmadığı için ortak paylaşıma koymamıştım, o yüzden ayrıca elinize sağlık
noel özel bölümü yayınlanmış..
Çevirmeninin haberi var da daha adam gibi başına oturmaya fırsat bulamadı. Yılbaşı ve kaynağının geç çıkması da cabası. Ama planlarına göre ayın 12’sine kadar kesin bitirmiş olacakmış, mümkün olduğunca da daha erken…
Yılbaşı Özel dizinin şu zamana kadarki en eğlendiğim bölümüydü sanırım. Özellikle malum sahneyi çevirip 3 kere izledim. Harikaydı ya, iyi güldüm gerçekten.
Oh bitti nihayet. Hafta içine sarkmasına gönlüm yoktu, iyi oldu.
o son bölümde resmen boğuluyordum ben. ne bileyim diziyi sevdim ama genel olarak öle çok sesli kahkaha attıran bir dizi değildi. oyüzden izlerken karşısında rahat rahat yiyip içiyordum. bu dizinin beni bu hale sokacağı aklıma gelmezdi :D:D şuanakdar ki engüzel bölümüydü bence de ..
bunun ikinci sezonu olacaktı ama yalan oldu galiba
Wiki’de “Çekimler 1 Şubat’ta bitti, 2015 sonuna dogru yayına girecek.” yazıyor.
sevindim
PBS, 23 Ağustos’ta gösterecekmiş.
2×01 üzerine:
Bu diziyi çevirmesi geçen sezon da bu kadar basit miydi bilmiyorum ama zevk aldım resmen, zaten kısaydı da. Yalnız ilk sezondaki kahkaha efektleri gitmiş de kahkaha efektsiz komedi olmuş sanki. Güzel döndü.
2×06 (Sezon finali) üzerine:
Sanırım bu sezonun bölümlerinin en güzeli buydu. Diziye baya alıştığımı bir kere daha fark ettirdiler. Son 40 saniyesi ise içime oturdu diyebilirim. Sezon finallerini ucu açık yapmıyorlar, o nedenle dert değil ama 3. sezona kesinlikle itiraz etmem.
Ucu açık bir şey kalmadıydı zati, dert değil. Ben şu an bildiğin özel bölüme seviniverdim. Şu İngilizlerin yayıncılık anlayışı kanser edecek bir gün.
Vicious finali için 2.5 GB’lık olsa da bir sürüm buldum nihayet. Geriye çevirmek için İngilizce altyazısını bulması kaldı.
Yalnız PBS’in sitesine bakıp azıcık izlemiştim, bölüm 47 dakikaydı. Bunu bir açtım 55 dakika çıktı. Kanalın sitesinde Previously yoktu diye hatırlıyorum. Bir de bölüm sonunda birkaç dakika ‘diziden bazı sahneler, dizideki karakterler ve oyuncular’ misali o özel bir kısım var çıktı, onunla 55’i vuruyoruz anlaşılan.
final mi? özel bölüm yayınlandı mı farkında değildim iyi oldu yorumun
2×07 olarak geçiyor bölüm.
2×07 (Dizi Finali) üzerine:
Sonbahar > Yaz > Kış = İlkbahar
Final bölümünü dört mevsim ve bir yıllık sürece ayırmışlar, birbirini kovalayan 4 skeç vardı sanki. Bence en komiği Yaz, en duygusala bağlanan da Sonbahar’dı. İyi ki duygusal biri değilim dedim hatta. Sonbahar’ı izlerken içime oturdu, çevirirken bir daha oturdu. Bir de evde de değil, Starbucks’ta oturmuş çeviri yapıyordum üstelik…
Güzel bir kapanışla uğurladılar bu diziyi. Gülme efektlerini bazen çok zırt pırt kullansalar da başrol ikiliyi de, kadronun kalanını da özleyeceğim.
İngilizce altyazı düşmeden önce bir yerde 2.5 GB’lık sürüm bulmuştum. İngilizce altyazı sürümünde onda olan Previously ve son 6.5 dakikalık ekstra kısım yoktu. Gerçi PBS’in sitesinde de bunlar yok, kanaldaki bölüm neyse nete düşen normal bölüm de anlaşılan o.
Neyse, sondaki ekstra kısımda ekibe dizideki en favori zamanları sorulmuş ve verdikleri cevaplar:
Mason: Penelope ile düğün pastasını taşımaları
Penelope: Violet ile Freddie-Stuart’ın evinde yalnız zaman geçirip yemek yaptıkları zamanlar
Ash (Iwan Rheon): “Of course I remember Violet” patlaması. (Ben de çok eğlenmiştim bu sahnede)
Violet (Frances de La Tour): Derek Jacobi ile birlikte çalışmak. Daha önce hiç olmamış ve eğlenceliymiş.
Stuart (Derek Jacobi): Dans okulu sahneleri
Freddie (Ian McKellen): Ash ile Downton Abbey provası yapmaları
Yazar ve yönetmen Gary Janetti: 2. sezon finalinde Stuart’ın o ağlaması (Bu zaten dizinin en duygusal sahnesiydi, katılıyorum.)
Ben ilk 3 bölümü izledikten sonra nedense buna devam etmemişim ilk sezonu bitirdim, ikinci sezona da girdim. Bazen herkes çok bağırsa ve kahkahalar kulağımı zaman zaman tırmalasa da gerçekten sevdim diziyi. Bitirelim bakalım.
Bitirdim, güzeldi, sonunda duygulandırdı da. İlk sezon daha iyiydi ama söylemem lazım.
2×07 diye geçen final bölümü niyetine çekilen bölümü de izledin değil mi? Araya kaynamasın diye soruyorum sadece, aylar onra yayınladığından.
İzledim izledim duygusal olan o bölümdü zaten daha çok.
bana göre bu dizinin en güzel sahnesi de ondan sorduydum. Yoksa final bölümündeki Sonbahar’ı Allah bildiği gibi yapsın, izlemesi ayrı çevirmesi ayrı depresyona davet şeylerdi.