Lost

Lost

Her yönüyle fenomen olmuş Lost dizisinin karakterleri ve onlarla özdeşleşmiş çarpıcı repliklerini bu biraz mizahi yazıda ortaya koymak istiyorum. Yazı kişisel görülebilir, diziyle ilgili genel bir yorum iddiası taşımamaktadır. Özellikle Lost hayranları için belirtmek isterim. Jack Shepard – Live Together Die Alone (Birlikte Yaşa Yalnız Öl)

Jack Shephard

Jack Shephard

Lost dizisinin her daim en düşünceli, en yardımsever, karizmatik doktoru olan Jack’in liderliği ele aldığı zamanlarda topluluğu motive etmek için söylediği cümle, tam olarak If we can’t live together we die alone (Eğer birlikte yaşayamazsak yalnız ölürüz). repliğidir. “Gelin birlik olalım” manasında söylediği bu cümleden beş dakika sonra, topluluğu satması ise Jack’in anlaşılamaz ruh halinin en güzel örneğidir.”We have to go back Kate!” (Geri dönmek zorundayız Kate!”)
Herkese tek replik seçtiysemde (gelen uyarılar nedeniyle de) başrol için bir ayrıcalık yaparak ikinci bir replik daha koymak gerektiğini düşündüm. 3. sezonun sonunda söylediği bu replikle adaya yeniden dönüş yapmak gerektiğini söyleyen Jack, her şeyin yeniden başlayacağını düşündürerek şaşkınlık ve heyecan yaratmıştı. Nerden bilecektik ki Ben’in elinde birikmiş mil puanları harcamak için böyle bir işe kalkıştığını! (Sezon 6 Spoiler)

James ”Sawyer” Ford – Every Man For Himself (Herkes kendi başına)

James ''Sawyer'' Ford

James ”Sawyer” Ford

Sawyer’ın hayata bakışını anlatan bu cümle, aynı zamanda 3. sezon 4. bölümde Sawyer’ı anlatan bölümde geçer. “Herkes kendi için yaşar” şeklinde çevrilebilecek cümle, son derece bencilce görünse de Sawyer’ın dramatik yaşantısını öğrendiğimizde, en azından onun için haklı bir felsefe olarak görebiliriz.

Sayid Jarrah – I’m Sayid Jarrah and I’m A Torturer (Benim adım Sayid Jarrah ve ben bir işkenceciyim)

Sayid Jarrah

Sayid Jarrah

Sayid Jarrah’nın, işinin işkence yapmak olduğunu hiç çekinmeden ifade ettiği bu cümle, aslında kendi yaşadığı şartlara bir isyan olarak görülebilir. İşkenceci ve katil kimliğinden ne kadar kaçmak istese de yaşadığı olaylar, onun ya ölümüne sebep olacak ya da öldürerek hayatta kalmasına neden olacak şartlar olduğundan, işkenceci bir katile dönüşen Sayid, belki de tv tarihin en duygusal katillerinden biri olarak görülebilir.

John Locke – Don’t Tell Me What I Can’t Do (Bana ne yapamayacağımı söyleyemezsin)

John Locke

John Locke

Dizinin en kendine güvenen, aynı zamanda ne yaptığını bilmeyen karakterlerinden biri olarak John Locke, başkalarına karşı her zaman savunmada olan tavırlarıyla “Bana ne yapamayacağımı söyleyemezsin!” diye bağırır. Yine de dizide özellikle Ben tarafından en çok manipüle edilen karakterlerinden biri olmaktan kurtulamaz.

Desmond Hume – See You In Another Life, Brother (Başka bir hayatta görüşürüz, kardeşim)

Desmond

Desmond

John Locke’tan sonra başka bir felsefeci ismiyle ortaya çıkan bu karakter, İskoç aksanıyla söylediği Başka bir hayatta görüşürüz kardeşim! cümlesiyle meşhurdur. İlk olarak Jack’e söylediği bu cümle dizinin ilerki sezonlarında oluşan paralel evrenler için bir metafor olarak da görülebilir.

Hugo ‘Hurley’ Reyes – Dude! (Ahbap!)

Hurley

Hurley

Dizinin en eğlenceli ve en aç karakteri olan Hugo’nun özlü sözü olsa olsa kadın erkek ayrımı yapmadan söylediği Dude (Ahbap) tabiri olur. Kendince dahiyane fikirleri, adada ve dışında meydana gelen olağanüstü olaylara verdiği absürd tepkilerle dizinin en sempatik karakteri sayılabilecek Hugo, ayrıca adadaki en zengin insanlardan biridir.

Jin Kwon – Others! Others! (Diğerleri! Diğerleri!)

Jin

Jin

Dizinin en bahtsız karakterlerinden olan saf koreli Jin, adada karısı dahil ingilizce bilmeyen tek insan olduğundan, kısa zamanda öğrendiği kelimelerden en hayati olanını bağırarak ‘diğerleri’nin geldiğini belirtmeye çalışmıştır. Daha sonra karmakarışık olan ‘Others’ (diğerleri) kavramının ilk söylendiği zamanlara denk gelir.

Benjamin Linus – I always have a plan (Benim her zaman bir planım var)

Benjamin Linus

Benjamin Linus

Dizinin kuşkusuz en tehlikeli, en sinsi karakteri olan Benjamin’in kafasında dolaşan tilkilerin varlığını cümle aleme belirttiği deyişidir. Her zaman bencilce bir planının olduğunu herkesin bildiği, ama yine de onun peşinden gittikleri aurası kendide saklı tek karakterdir.

Kate Austen – So we can go? Off the island? That’s it? (Yani artık gidiyor muyuz? Adadan? Hepsi bu mu?)

Kate Austen

Kate Austen

Adanın esas kızı Kate’in adadan gitmek için yapılan her eyleme katılmasıyla, adadan kaçmak isteyenlerin başında olduğu biliniyor. Ama 3. sezonun sonunda adadan gerçekten kurtulacaklarını öğrendiğinde gösterdiği tepki heralde izleyicinin tepkisini yansıtır. Her zaman bir sorun çıkan adadan gitme hareketlerinde, bu sefer sorunsuzca kurtulacaklarına inanmakla inanmama arasında kalır kaçak Kate.

Juliet Burke – I love you so much! (Seni çok seviyorum!)

Juliet Burke

Juliet Burke

Juliet’in sessiz ve son derece kontrollü yapısı dizi boyunca sürse de 5. sezonun son anlarında kuyuya düşmek üzereyken, ondan beklenmeyecek derecede şiddetle Sawyer’a sevdiğini söylemesi dizinin en etkili anlarından biri sayılabilir.

Sun Kwon – You don’t know my father (Babamı tanımıyorsun)

Sun

Sun

Sessiz, masum duruşunun altında son derece şeytani düşünceler yatabilen Sun’ın, babasına duyduğu sonsuz saygı ve korkunun birleşimi bu laf, babası hakkında bir şey diyen herhangi bir kişiye söylediği tek cümledir. Direkt olarak tehdit içermese de herkesin Sun’a daha temkinli yaklaşmasının nedenidir. Babasını tanıdığımızda Sun’a hak veriririz.

Miles Straume – I can talk to the dead (Ölülerle konuşabiliyorum)

Miles Straume

Miles Straume

Özel yeteneği sayesinde hava atabilen yegane karakter olan Miles, bu yolla adadaki hiç bir kadını tavlayamamış olsa da yine de bir çok olayın içyüzünü anlamamız açısından faydalı bir karakterdir. Tabii bu yeteneğinden para kazanmayı da ihmal etmemiştir.

Daniel Faraday – It doesn’t matter what we do. Whatever happened, happened. (Ne yaptığımız önemli değil, olan olmuştur.)

Daniel Faraday

Daniel Faraday

Adadaki bilimsel olayları açıklayacak bir bilim adamının gerekliliğine kanaat getiren senaristler, en sonunda adaya Geleceğe Dönüş filminden fazla etkilenmiş çılgın fizikçi Daniel Faraday’i yollarlar. Her ne kadar bilimadamı olsa da bu kaderci deyişiyle adadakileri ve izleyiciyi deli eden Faraday, yine de olayları mantıklı bir şekilde açıklayan yararlı bir karakterdir.

Richard Alpert – My people need some kind of justice (Halkım adalet istiyor)

Richard Alpert

Richard Alpert

Anti-aging‘de çığır açan bu karizmatik karakter, dizide Others halkı ve sosyal yaşamını koruma konusunda devamlı aktif bir rol oynar. Bu cümleyi kurması ise çok kötü şeyler olacağının göstergesi sayılabilir.

Charlotte Lewis – Don’t let them bring her back! No matter what, don’t let them bring her back! This place is death! (Onu geri getirme! Ne olursa olsun geri getirme! Burası ölüm kokuyor!)

Charlotte Lewis

Charlotte Lewis

Faraday’ın sevdiceği, dizinin ikinci ve esas Freckles’ı (Çilli’si) olan Charlotte son nefesini verirken, adanın tehlikeli olduğunu anlayarak son cümlelerini söyler. Bu açıdan çok da zeki bir karakter sayılmaz.

Charlie Pace – I was a drug addict. I’m clean now. (Uyuşturucu bağımlısıydım. Artık temizim.)

Charlie

Charlie

Çoğu Rock yıldızı gibi hayata erken yaşta veda etmiş Charlie karakteri, biraz gerilerde kalmış olsa da yine de onu anmadan olmaz. Hem de geri döneceği söylentileri yayılmışken. Charlie’nin ıssız adaya düştüğünde yanına alacağı üç şeyden ikisinin gitarı ve uyuşturucuları olduğu kesin. Ama yine de adanın selameti açısından büyük bir cesaret örneği göstererek takdiri haketmiştir.

Claire Littleton – They hurt my baby! (Bebeğimi incittiler)

Claire Littleton

Claire Littleton

Dizinin en anne karakteri Claire, doğal olarak bebeğiyle kafayı tırlattığından kendisine bakılsa bile “bebeğimi incitmeyin” diye haykırarak, çevresindekileri 10 metre uzağa püskürtme özelliğine sahiptir. Yine de bebeği kendisinden daha uzun süre adada kalma şansına erişmiştir.

Michael Dawson – Waaaaaalt

Michael Dawson

Michael Dawson

İlk sezondan hatırlayacağımız Michael, devamlı kaybolan oğlunun ismini bağırmaktan gırtlak kanseri olup adaya veda etmiştir. Tabii ki bu bir spoiler değil. Ama eğer hala adadaysa, 5. sezonda gördüğümüz kadarıyla Walt’u yanlış yerlerde aradığına emin olabiliriz.

Shannon Rutherford – They think I’m worthless. (Herkes işe yaramaz olduğumu düşünüyor.)

Shannon

Shannon

Adanın en seksi ve en kompleksli karakteri olan Shannon’un bu düşüncelerine senaristler de katılmış olmalılar ki ikinci sezonda Ada – Los Angeles biletini kesmişlerdir.

Boone Carlyle – Theresa falls up the stairs. Theresa falls down the stairs. (Theresa yukarıya, Theresa aşağıya)

Boone

Boone

Genç kızların sevgilisi modelinde olan Boone, rahibe Theresa’nın ismini andıktan kısa bir süre sonra yanına gitmeye hak kazanmıştır.

Ana Lucia Cortez – Plane crash. Nice beach. She’s hot, you’re hot. It’s what people do. (Uçak düşer. Sahil güzel. O (Kate) seksi. Sen (Jack) seksisin. İnsanların yaptığı budur.)

Ana Lucia

Ana Lucia

Ana Lucia’nın Jack’le konuşurken, Kate’le seks yapıp yapmadığını sorduktan sonra söylediği diziyle ilgili bu enteresan yorumunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kesinlikle dizide eksik olan noktaya parmak basmıştır.

Danielle Rousseau – You have only three choices: run, hide… or die. (Sadece üç seçeneğiniz var : Kaçmak, saklanmak… ya da ölmek)

Danielle Rousseau

Danielle Rousseau

Deli olduğunu sandığımız Fransız kadının bu söyledikleri, adadaki en akıllı insanlardan biri olduğunu gösterir niteliktedir.

Charles Widmore – I will win this war! (Bu savaşı kazanacağım!)

Charles Widmore

Charles Widmore

Büyük resmi görmemizi sağlayan karakterlerin başında gelen işadamı Charles Widmore, adada süregelen savaşı ne olursa olsun kazanacağını iddia etmektedir. Bakalım ada kimden yana olacak, göreceğiz.