The Newsroom — Tanıtım
59 yorum erselgider 28 Haziran 2015 09:19
YAYIN BİLGİLERİ
TÜR: Drama
KANAL: HBO
YAPIMCI: Aaron Sorkin
YAYIN TARİHİ: 24 Haziran 2012 – 14 Aralık 2014
BÖLÜM UZUNLUKLARI: 50 – 55 Dakika
BÖLÜM SAYISI: 3 Sezon / 25 Bölüm (10 + 9 + 6)
KONU
The Newsroom, bir Amerikan haber kanalı olan ACN (Atlantis Cable News) kanalında çalışan haber spikeri Will McAvoy ve ekibinin bu haber stüdyosundaki hayatlarını anlatıyor diyebiliriz kısaca. “News Night” adlı bir programı sunan Will, diğer haber programlarından çok farklı bir program sunmak istemektedir. Biz de Will ve ekibinin bu çabasına tanık oluyoruz dizi boyunca.
Dizinin en önemli özelliklerinden biri de gördüğümüz haberlerin hepsinin gerçek olmasıdır. İki yıl önce yaşanmış önemli olayları işliyorlar genelde. Bu da diziyi daha heyecanlı bir hale getiriyor.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
Will McAvoy (Jeff Daniels)
News Night programının sunucusu olan Will McAvoy, doğru haber yapmaya çalışan, dürüst ve tecrübeli bir haberci. Lafını esirgemeyen biri olduğu için bazen bu konuda sıkıntılar da yaşamaktadır. Sunduğu haberleri en doğru biçimiyle seyirciye aktaran Will’in dizide bazen bu yüzden başı dertten kurtulmuyor.
Dizinin esaslı adamı olan Will McAvoy’u canlandıran oyuncuyu Dumb & Dumber (Salak ile Avanak) filminden tanıyoruz.
MacKenzie McHale (Emily Mortimer)
Dizide News Night programının mutfağında bulunan kişi diyebiliriz. Will’in en güvendiği ve saygı duyduğu iki kişiden biri. Aynı zamanda Will’e sözünü geçirebilen birisi. Dizinin ilk bölümünde Will’in kendisini pek istemese de – sonradan Will’il eski sevgilisi olup kendisini aldattığını öğreniyoruz – daha sonra ekibin önemli bir parçası oluyor.
Karakteri canlandıran oyuncumuzu Lars and the Real Girl (Gerçek Sevgili) ve Hugo filmlerinden tanıyoruz.
Jim Harper (John Gallagher Jr.)
Dizide MacKenzie’nin sağ kolu olan Jim, biraz saf, duygusal ve çekingen tavırlarıyla dikkat çekiyor daha çok. Aynı zamanda da oldukça başarılı bir haberci. Ekibe MacKenzie ile birlikte sonradan katılıyor. Hatta MacKenzie onu ekibe sokuyor diyebiliriz.
Karaktere hayat veren oyuncumuz daha sonra Olive Kitteridge dizisi ve Short Term 12 filminde karşımıza çıktı.
Maggie Jordan (Alison Pill)
Ekipte stajyer olarak çalışan ve zamanla yükselen bir tip olan Maggie, özünde Jim gibi saf bir karakter. –İlerleyen bölümlerden ispiyon!– Zaten ilerleyen bölümlerde Jim ile sevgili oluyorlar, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş durumu.
Oyuncuyu Scott Pilgrim vs. the World (Scott Pilgrim Dünyaya Karşı) ve Milk filmlerindeki rolleriyle hatırlıyoruz.
Don Keefer (Thomas Sadoski)
Dizinin ağır abisi olan Don, Maggie’nin sevgilisi. İnsanlara sürekli ters cevaplar verdiği için pek sevilen bir karakter değil. –İlerleyen bölümlerden ispiyon!– Ancak bölümler ilerledikçe ve karakterin bu kötü huyları azaldıkça kendisini sevmeye başlıyorsunuz ister istemez.
Oyuncu, diziden sonra karşımıza The Slap dizisi ve John Wick filmindeki kısa rolüyle çıktı.
Sloan Sabbith (Olivia Munn)
Dizideki en güzel ve en zeki karakter. Birçok alanda başarılı olan Sloan, insan ilişkilerinde ise o kadar başarılı olan biri değil. Yani duygularını ifade edemeyen biri diyebiliriz. Hayatını tamamen işine adamış biri olduğu için biraz asosyal havası bile var. Hatta bir bölümde Titanik’i bile izlemediğini söylüyor.
Oyuncuyu Perfect Couples dizisi ve Mortdecai (Üç Kağıtçı Mortdecai) filminden tanıyoruz.
Neal Sampat (Dev Patel)
Dizideki “inek” karakter olan Neal, teknoloji ve Internet kullanımı konusunda çok başarılı. Hemen hemen her konuda biraz bilgisi var diyebiliriz. Zaten ekip bir konuda bir sorunla karşılaşınca bunu araştırıp çözmek hep Neal’a düşüyor.
Slumdog Millionaire (Milyoner) filminden tanıdığımız oyuncuyu bu sene Chappie filminde görme şansı bulduk.
Charlie Skinner (Sam Waterston)
Dizideki en sempatik karakterlerden biri olan Charlie, kanalın patronu. Aynı zamanda da Will’in en yakın dostu. Her zaman çalışanlarının yanında olan, onlara destek olan birisi. Giyim tarzıyla da dikkat çekiyor.
Oyuncu, geçtiğimiz ay yayınlanan Netflix dizisi Grace and Frankie ile tekrar karşımıza çıktı.
SON SÖZ
Dizi çok yoğun diyaloglardan oluştuğu için bazen arada söylenen sözleri kaçırabiliyorsunuz. Ancak bu özelliği, diziyi sıkıcı bir hale mi getiriyor? Tabii ki hayır. Haber stüdyosunu ve oradaki insanların iş hayatlarını izlerken aynı zamanda da karakterleri yavaş yavaş tanıma ve aralarındaki ilişkileri görme şansına sahip oluyoruz. Bu yönden dizi, izleyeni kendine kısa sürede bağlıyor. Ayrıca dizideki habercilik ve gazetecilik anlayışını günümüzdekilerle kıyaslayınca insan biraz hüzünleniyor tabii. Ütopik bir atmosfere sahip bu konuda. Son olarak söylemek istediğim şey ise benim gözümde çoktan efsane diziler kategorisine girmiş olan The Newsroom’a mutlaka bir şans vermeniz. Dizinin ilk bölümü normal süresinden biraz uzun olsa da daha ilk sahneden insanı etkiliyor diyebilirim. Şimdiden iyi seyirler.
yorumlar
Bi ara bölümleri de az diye bu diziye girişecektim fakat kaldı öylece.
Bu tanıtımla da biraz olsun gündemime yeniden geldi.
Ellerine sağlık @erselgider.
Eline sağlık.
Haber seyretmeyi hiç sevmem, o yüzden bunu da sevmem herhalde?
@burakturan Haber izlemiyorsun aslında tam olarak, haberlerin nasıl hazırlandığı izliyorsun. Amaç işkembeden sallamayıp da ‘doğru’ haberler vermeye ve sağlam bir bülten çıkartmaya çıkartmak. Will’in konuk aldığını veya haber metni okuduğunu da görüyorsun tabii ama bölümün ağırlığı ‘arka’ tarafta ve öğlen neler olduğu.
Zaten Kaddafi, Başkan seçimi, Arap Baharı gibi gerçek konuları işlediklerinden haber kısımları eğlenceli de olabiliyor.
yorumlardan hep aklımdaydı da işte sıra gelmiyordu. tamam karar verdim sıra bunda.
eline sağlık güzel tanıtımın için erselgider.
(karakter fotoları ne kadar da güzel hazırlanmış)
Tarzım olmadığından pek bulaşmadım ama sanki bu tanıtımdan sonra izleyesim var. HBO dizisi birde insanın gözü kapalı izleyesi geliyor.
bu arada güzel bir tanıtım olmuş eline sağlık
HBO dizisi olmasıyla, dram olmasıyla beni kendine çekmesine rağmen hep bir karamsar baktım diziye. Sanki 2 3 bölüm sonra bu ne böyle deyip bırakacakmışım gibi hissettirdi. Bu yüzden bir türlü başlayamadım. Ama boş bir zaman bulursam izlemek istediğim diziler arasında.
Ellerine sağlık @erselgider
Ben birinici sezonu izledim ne yalan söyliyeyim diğer sezonları izlemek gözümü yemedi.Çok diyalog var ve oldukça tempolu konuşuyorlar.Alt yazsını takip etmek gerçekten zor.İnsanı yoruyor.Konu olarak güzel işlemişler .Bir haber kanalının arka mutfağını olduğu gibi gösteriyorlar.Ço güzel diyaloglarda var .Oyunculuk muhteşem ama dediğim gibi ikinci sezon gözümü yemedi.Bu dizininin çevirisini yapanlar için bile zor bir dizi.
Normalde teknik kontrolü iyi yapılmış altyazılar öyle hızlı bir şekilde geçmezler ama The Newsroom karakterleri işlerinin de etkisiyle hızlı ve sık diyaloglarla konuştukları için altyazılar kontrollü halleriyle bile hızlı geçiyorlardı. Ben bazen bu durumla eğlenirdim gerçi ama çeviren için kabus bir durum tabii.
Bir noktadan sonra alışıyorsun ya.
Daha önce ilk sezonla ilgili şurada şöyle yorumlar yapmıştım:
Newsroom benim bu sezon en beğendiğim yeni dizi oldu galiba. Her bölüm bittikten sonra 1 hafta boyunca o bölümde olan biteni tartıyorum kafamda ve hayran hayran düşünür buluyorum kendimi.
Uzun zamandır bir dizide bu kadar çeşitli, inandırıcı ve kendine has karakteri -üstelik de böylesine iyi canlandırılırken- izlememiştim. Darı ambarına düşmüş tavuk gibiyim.
2. sezonla ilgili de şuradaki yorumumu kondurayım:
Benim için geçen sezonun çok altında kaldı. Fazlasıyla mekanik buldum bu sezonu. “Bir formül var onun üzerinden gidiyoruz” tadında… Motor gibi konuş, araya iki tane duygusal karışıklık at, biraz da haber merkezi sosu olsun. Gerisini zaten oyuncular götürüyor.
Bu sezon haberlere eğilmeyişleri, tarafsızlık için ölüp ölüp dirilmeleri ile beni zaman zaman diziden soğuttular bile diyebilirim. Hele Amerikan seçimlerinin arka planına inmek beni o denli açmadı ki anlatamam. İlk sezonda birkaç bölümünü tekrar tekrar izlemiş bünyem, bu sezon “off yine newsroom çıkmış, izlemek lazım şimdi” aşamasına geldi. O denli üzdü beni bu sezon bu dizi. Yazık…
3. ve son sezon üzerine de şurada şöyle yazmıştım:
Son bölüme kadar çok güzel bir sezondu. Son bölümdeki
olayından hazzetmedim. Şaşırtmayan birkaç formülü yine de iyi yedirdiler. O yüzden son sezona 10 üzerinden 8 veriyorum. 2. sezon fiyaskosunu unutup özleyeceğim diziler arasına kaldırdım kendisini.
Dizinin en üzüldüğüm özelliği ise yapımlarını severek izlediğim Aaaron Sorkin’i televizyona küstüren dizi oluşu.
Tanıtım için teşekkürler erselgider.