New Girl | tanıtım
154 yorum behman 10 Kasım 2011 08:36
New Girl (fox)
Artık Zooey Deschanel‘le özdeşleşen, hatta vahdet-i vücud olan yeni sezonun yeni kızını barındıran yeni dizi New Girl FOX aracılığıyla 20 Eylül‘de bekleyenlerine ve ekran başında olanlara “merhaba” dedi. İçeriğinde sizi üzecek ispiyon olmayacağından emin olarak, yazının devamında, nerede güleceğinize sizin karar vereceğiniz (suni kahkaha efektsiz) dizinin konusu, oyuncuları, geleceği vb. hakkında malumat edinebilirsiniz.
* ÇOK DA iSPiYONSUZ KONU
Konumuz aslında çok basit: “1 kız, 3 erkek aynı evi paylaşırsa?”dan türeyen komedinin formülünü arıyoruz.
Olaylar nasıl gelişir? – biraz ispiyon olabilir bu kısım – Gözlüklü, şarkı söylemeyi seven, Dirty Dancing filmini defalarca izleyen ve bu filmde söylenen bir şarkının ara nağmesi “I’ve had the time of my life” tek mısrasını dilinden düşürmeyen Jess isimli kızımız, aynı evi paylaştığı (benim kanaatimce) oldukça lüzumsuz ve itici kişilik olan erkek arkadaşı tarafından aldatılınca ve kıcağızımız da buna bizzat şahit olunca, ayrılmanın ve başka bir yere taşınmanın zamanı geldiğini anlar ki böylece Winston, Nick ve (adamım) Schmidt’le tanışarak onların hayatına yepyeni bir soluk getirir!
* OYUNCULAR VE UYUM:
Komedi dizilerinde genellikle sitkomun konusundan ziyade, kimlerin oynadığına ve bu oynayacak olan kişilerin birbirleriyle olan uyumuna bakarım. Çünkü:“drama” dalında bile sıkıntı yaşayan dizi dünyası “komedi”de ne kadar özgün ve yaratıcı olabilir ki..? Bu kıtlıktan mütevellit, malum konular, muayyen şekilde, muhtelif oyuncularla, mütemadiyen önümüze sunuluyor (gazı almışken “takdim ediliyor” mu deseydim?).
Zooey Deschanel ve oyunculuğu konusunda biri diğerine denk yorum yapamayacağım, zira güzelliği dillere destan bir kadın iken, o güzelim ses tonu yüzünden oyunculuk performansı kısıtlanıyor, düşüyor ve ister istemez karakter oyunculuğuna kayıyor. Yanlış anlaşılmasın; çok severim gırtlağına sarılınmış gibi (mesela Laura Innes‘in de Fran Drescher‘in de ses tonlarına bayılırım) çıkan ses tonlarını; fakat bu tonlar, kişinin oyunculuk performansını kısıtlayan dezavantajlardır.
Winston, Nick, Schmidt, Jess
* Oyunculuk derslerimizi bir kenara bırakıp diğer oyunculara geçersek:
Sanırım bu dizide (evet Zooey’den bile çok – hatta Zooey’in karakterini (Jess) sevmiyorum, çok sinir bozucu bir kişilik, zira hayatta aynı evi paylaşmam!) en sevdiğim karakter Schmidt! Max Greenfield‘in canlandırdığı bu karakter, ikinci bölümde gelen* siyah inci, zenci karakter Winston’dan (Lamorne Morris) bile daha çok renk katıyor diziye. Mark Ruffalo‘nun gayrı meşru kardeşi olduğundan şüphelendiğim (inanılmaz benzetiyorum; hem zahiren, hem oyunculuken) Jake M. Johnson‘un canlandırdığı karakter Nick, tescilli romantik-komedi kralı olmaya aday. Zira, Schmidt gibi anlamsız (ki onun komedisi aslında karakterin manasızlığında saklı) bir karakterin yanında, marmelatımsı aşk akıtan ve amorf romantizm kokusu salgılayan bir karakter de elzemdir!Fakat sonuç itibarıyla, aynı çatı altında toplanan karakterlerden uyumsuz olanı perla negra Winston‘dan başkası değil! İlk bölümdeki kalaydı iyiydi.
* DiZiNiN GiDiŞATI ve GELECEĞi:
Sezona oldukça iddialı ve iyi başlayan (10 milyon), fakat ilerleyen bölümlerde ve verilen (neredeyse 1 ay!) aradan sonra, yayınlanan bölümüyle izleyici kaybı yaşayan (en son yayınlanan bölüm 5 milyon civarı idi) dizi, daha önce, gittiği yere kadar takip edecek olanları tam sezon siparişi alarak zaten sevindirmişti. Yani gönül rahatlığıyla ilk sezonu izleyebilirsiniz.* TANITIM ViDEOSU
http://www.youtube.com/watch?v=2qqojuj1zoU
Keyifli seyirler..
* İlk bölümde evin sakinlerinden Koç’u Damon Wayans Jr. canlandırıyordu. Ancak aktör, Happy Endings dizisindeki rolüne devam ettiği (dizi 2. sezon onayı alınca devam edebildiği diyelim) için New Girl‘den ayrıldı ve yerine ikinci bölümde Winston rolüyle Lamorne Morris girdi.
yorumlar
6×14 üzerine:
Üçüncü derece olmaya beklediğimden biraz daha fazla tepki gösterdiler ama anlıyor da sayılırım. Ülke farklılığı da etken tabii ki bu durumda.
Bizimkilerde de bir çeşit ikinci derecelik var mesela. Millete anlatınca ilk üç saniye kafaları duruyor.
New Girl Is Probably ‘Done’ After Season 6, Says Jake Johnson
Haberde de yazıyor, bilgisini değil tahminini söylemiş. Ama zaten final maksatlı bir sezon finali yazmışlar. 50/50’ymiş.
Benim için fark etmez, zaten yapmaları gereken 1 (bir) şey kaldı. Onu da yapacaklar demek ki.
6×19 üzerine:
Final yapacaklarsa bile o yolda çok güzel yürüyorlar, tebrik etmek istiyorum.
6×21 üzerine:
Schmidt’in aslında karakterin soyadı olduğunu ve ismini bunca sene duymadığımızı haberleri görene kadar hiç fark etmemiştim.
Bir mystery daha solved.
6×22 (Sezon finali) üzerine:
Çok tatlılardı Final gibi sezon finali lafında haklılarmış; üstümde açık kaldı hissi yok hiç.
Devamına kesinlikle hayır demem.
Zooey doğurmuş.
Dermot Mulroney 7. sezonda dönecekmiş.
Final Sezonu Posteri
7. sezon – Preview
Başladık bakalım veda turuna. İzlerken özlediğimi fark ettim.
* Geçen sezon sonunda Winston babasını bulmuştu ve tanışacaklardı sanki yanlış hatırlamıyorsam. Üç yıllık arada ne oldu sahi o işe?
* Sezon bitene kadar ya düğün ya da evlilik teklifi görürüz. Belki daireyi boşaltıp yeni bir hayata başlarlar… Ally doğurur zaten, gerisine de bakarız. İzlerken bir bölümde Koç’u görür müyüz diye düşünüverdim.
Bu sezonun en zevk aldığım bölümü buydu. Bazı konukların da etkisi oldu tabii.
Koç, Robby ve Dr. Sam için de hiç fena bahane olmamış. Koç’u görmeden final yapmak olmazdı. Tig Notaro da son saniye bonusu oldu
Yedi yıl her bölümünü sabırsızlıkla beklediğim dizinin içindeki karakterlerin arasındaki bağı gerçek hayatta aradığım benim için bir efsane son buldu.Diziler başlamasına başlıyor ama bitmiyor diye isyan ederken bir dizim daha son buldu.Hüzünlüyüm
Dün bir ara izledim son iki bölümü. Bitti yedi sezonluk macera. Başlarda veya zaman zaman neden izlediğimi sorgulasam da nihayetinde izlediğime sevindiğim dizilerden birisi oldu.
7. bölümle de düzgün bir final yapmışlar aslında. 8. bölüme daha ne kaldı diyerek girmiştim zaten, en sondaki twiste şaşırdığımı inkar edemem. Manyak bu Winston
Yalnız Winston, o nasıl bir eşek şakası yahu? Allahın ruh hastası
Ayrıca 8. bölümdeki ‘konuk havuzunu’ da sevdiğimi de eklemem lazım. Başka projelerde görüşmek üzere.
S01E01-02
İlk bölüm güzeldi. 2. bölüm ise idare ederdi. İlk bölümde toplu ‘Time of my life’ performansı esnasında sesli güldüm.
Damon Wayans Jr. kalsa daha iyi olurmuş gibi duruyor. Ama ben de 2 dizide birden yer alsam bunu değil de Happy Endings’teki rolü seçerdim yani. Adamı suçlamıyorum kesinlikle. Happy Endings’in ilk sezonunu Nisan ayına ötelendiğini görünce muhtemelen iptal olur deyip bunun pilotuna atmış kendini. Sonra dizi tutup da 2. sezon onayını kapınca ister istemez bırakmak zorunda kalmış burayı. O 3. sezon sonunda nalları dikince bunun 3. sezonunda geri dönmüş zaten.
Ben nedense bunun karakteri ile bunun karakterinin eşcinsel olduğunu ve bir ilişkileri olduğunu varsaymıştım dizide uzaktan bakınca hep. Öyle olmadığı için mutluyum.
Karakterlere şöyle bir değinecek olursam en çok Nick’e kanımın kaynadığını söyleyebilirim. Schmidt de fena değil. Koç, potansiyeli olan bir karakter gibi duruyordu. Çok fazla izlemedik şu ana kadar ama Cece’yi de severim muhtemelen. Winston’a henüz ısınamadım daha. Jess ise uyuz bir tipleme açıkçası. Özellikle de ses tonu çekilir dert değil.
S01E03
Slow tavuk dansı: Allah cezanızı vermesin!
İlk 2 bölümden daha eğlenceliydi bu bölüm. Jess de daha iyiydi açıkçası. Mary Elizabeth Ellis’i tekrar görmek ve Katie Cassidy’nin konukluğu da renk kattı elbette.
S01E04
Her yeni bölüm bir öncekinden daha iyi oluyor resmen. Schmidt, 3-4 yerde kahkaha krizine soktu bu bölüm mesela. Jess de epey iyiydi yine. Lake Bell’in konukluğu da renk kattı ayrıca. İyice bağlandım diziye.
Bu diziye ön yargı ile yaklaşıp şu ana kadar hiç denemediğime pişman oldum diyebilirim. Neyse, seri halde iyi gidiyor valla Scrubs’taki hayal kırıklığının üstüne.
Lake Bell demişken olumlu ya da olumsuz bundan niye ses çıkmadı ki hala?
S01E05
Cece ile sonunda kayda değer seviyede vakit geçirebilmek güzeldi. Diziye sırf bu hatun için şans vermiştim en başta zaten.
Jess daha fazla garip olamaz derken her bölümde başka bir şeyle geliyor. O marketteki halleri neydi öyle yahu?
Schmidt’in şu kadınlarla olan hikayelerinin sallama olduğunu düşünüyordum. Bu bölüm ile bu teorim birkaç kat daha kuvvetlenmiş oldu.
S01E06
Elimizde zaten weirdoluğu tavan bir Jess var. Bunlardan 2 tanesi çok fazla. Allah rızası için devam etmesin bu Justin Long’un tiplemesi çok fazla dizide.
S01E07—10
İlk 5 bölüm güzeldi falan ama sonraki 5 bölüm için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Her bölüm tanıdık simalar gelmeye devam ediyor bu arada. 7’de Alone Together’dan Esther Povitsky, SMILF’ten Raven Goodwin ve The Nine Lives of Chloe King’den Ki Hong Lee vardı. 8’de Eva Amurri Martino ve Michaela Watkins vardı. Eva Amurri Martino’yu ilerde birkaç kez daha izleriz umarım. 9’da Gillian Vigman ve Stephen Amell vardı. Amell, bildiğin figüran gibi bir şeydi. 10’da ise Rachael Harris ve Lizzy Caplan vardı. Caplan’ı izlemek bölümdeki pozitif tek şeydi muhtemelen.
Bir an önce o ilk bölümlerdeki kıvama döner umarım yeniden.
Lizzy Caplan’ın büyük katkısıyla epey keyifli geçti bu bölüm.
Ya Jess weirdosun işte; neyin laga lugasını yapıyorsun? Herkes seni sevmek zorunda mı ki?
S01E12
Güzeldi bu bölüm de.
Bu Schmidt’in patronu çıldırtır insanı yeminle. Bir bakmışsın yeşil ışık yakıyor; akabinde seni garip bir duruma sokuyor. Allah Schmidt’e sabır versin.
Bu arada Schmidt’in çalıştığı şirket ne iş yapıyor da Schmidt şirketteki tek erkek çalışan konumunda? Bu soruya bir cevap versinler bir zahmet artık.
S01E13
, konuk oyuncu Ryan Kwanten’in karakterinin evindeki cümbüş sahneler ve Stephen Amell’in halleri derken epey olaylı bu bir bölüm oldu. S01E03 ve S01E04 ile sezonun iyi bölümü olabilmek için yarışır bu bölüm kesinlikle.
S01E14
Ciddi manada köpek çekti ya! Arabadan başını çıkarmaya çalıştığı sahnede koptum.
Schmidt-Cece sahneleri keyifli geçti bu bölüm. Jessgillerin hikayesi ise sarmadı. Julia’nın vedası da çok sönük olmuş açıkçası.
-15. bölüm kötüydü.
-16, hikaye olarak fena değildi ama komik değildi.
-17. bölüm de kötüydü.
-18. bölüm epey eğlenceliydi. Schmidt’in patavatsız ırkçılığı eğlendiriyor bazen beni. Bu bölüm ‘Sen niye üşümüyorsun? Kahverengi derin ısıyı muhafaza mı ediyor?’ deyince koptum mesela.
-19. bölüm de keyifli geçti.
-20. bölüm kötüydü.
-21. bölüm epey eğlenceliydi. Workin’ Moms’taki Alice karakteri muhtemelen bu bölümdeki çocuk karakterden ilham alınmış bence. Chloe Bridges’in konukluğu ve
da bölüme renk katan diğer unsurlar oldu. Winston’ın sahneleri sıkıcıydı sadece.
-22. bölüm de Winston-Nick sahneleri hariç keyifliydi. Nadia kazasından iyi eğlence çıktı. Bunu bu bölüm görmek de sürpriz oldu.
-23’te Schmidt’in sahneleri eğlenceliydi. Jess’in sahneleri de fena değildi.
-24. bölüm ise kötüydü.
Schmidt ne saçmalıyorsun Allah aşkına sen ya? Nick komple manasız bir karakter konumundaydı zaten bu bölüm.
Winston diğer 4 karaktere oranla çok az katkı sağlıyor diziye bence. Gruptan ayrı olduğu sahnelerde Shelby de yoksa ortalıkta yerlerde izlenme katsayısı.
S02E01—09
Pek formda başlamadı bu sezona.
-İlk bölüm vasattı.
-Raymond J. Barry’nin konukluğu, David Walton’un gelişi, Schmidt’in Winston’ın kız kardeşiyle olan sahneleri falan 2. bölüm epey keyifli geçti genel olarak.
-3. bölüm idare ederdi.
-4, dizinin en kötü bölümlerinden biriydi.
-5. bölüm de kötüydü. 6 da pek fazla sarmadı.
-Carla Gugino’nun varlığının da katkısıyla 7. bölüm keyifli geçti.
-Şükran Günü temalı 8. bölüm Schmidt kardeşlerin sahneleri dışında keyifli geçti.
-9. bölüm de kötüydü yine.
Oldukça güzel bölümlerdi üçü de.
Olivia Munn, sürprizlerle dolu, çılgın ve baştan çıkarıcı karakteri Angie ile çok büyük renk kattı bu 3 bölüme. Ekibe de müthiş uyum sağladı. Yapbozun eksik parçası gibiydi adeta. Şu ana kadarki konuklar arasında kesinlikle en iyisiydi. Keşke kalabilseymiş dizide.
Ekranda izlemekten keyif aldığım, ırkçılığını rahatsız edici değil de cidden komik bulduğum tek karakter olabilir bu Schmidt kesinlikle.
10’daki Schmidt’in takım elbise kataloğu güldürdü.
Cece’nin
S02E13—19
Formsuz bir dönem oldu.
-13, dizinin en kötü bölümlerinden biriydi. Nick’in baba hikayesi aşırı sıkıcıydı. Cecezedelerin hikayesi de fazla cıvıktı.
-14 de kötüydü. Jess’in öğrencisi hikayesi hiç sarmadı. Schmidt’in takıntısı hikayesi biraz daha izlenir durumdaydı ama o da yetersizdi ne yazık ki.
-15 de yetersiz kaldı. Tek artısı Brooklyn Decker’n konukluğu oldu.
-16 da yeterince iyi değildi.
-17’deki park yeri hikayesi berbattı.
-18 de kötüydü. Shameless’tan Steve Howey’i görmek güzeldi ama.
Cece: Taş gibi hatunsun falan ama her gördüğümde sinirle bakmaya başladım artık sana. Schmidtimize yapılır mu bunlar ya?
-19. bölüm keyifli geçti. Schmidt’in balık hikayesi eğlenceliydi. 2-3 yerde kahkaha da attırdı hatta. Nick ve Jess de fena değillerdi en azından. Odette Annable da konukluğuyla renk kattı.
S02E20—25 (Sezon Finali)
Pek verimli geçmedi bu periyot da.
-20. bölüm aşırı derecede sıkıcı geçti.
-21 de kötüydü.
-22’nin kızlar kısmı fena değildi, erkekler kısmı sıkıcıydı.
-İlkler temalı 23. bölüm keyifli geçti. Dylan O’Brien da konukluğu ile renk kattı.
-24’te Schmidt-Elizabeth sahneleri fena değildi, diğer kısımlar tırttı.
-25 de kötüydü. 15. dakikada fırtlayan konuk oyuncu sürprizi ve 18. dakikadaki Schmidt anı reaksiyon verdiğim tek anlar oldu diyebilirim.
S03E01—09
Öncelikle bir şeyi belirtmeden geçmeyeyim. Dizinin ilk başlarında ana karakter dörtlüsünden en weirdo olanı Jess idi. Onu Schmidt takip ediyor. Sonra Winston geliyordu. En normali de Nick’ti. An itibariyle geldiğimiz noktada en weirdo karakter Nick, sonra Winston, sonra Schmidt, en normali ise Jess haline geldi. Ey yazar kardeş nasıl bir kafan var senin ya?
-1. bölüm kötüydü.
-2. bölümde parti sahneleri keyifli geçti. Geri kalanı tırttı. Eva Amurri Martino’yu yeniden görmek güzeldi ayrıca. Yıllardır şu hatunu bir türlü kadrolu bir rolde izleyememek üzücü cidden.
-3. bölüm fena değildi. Şu masa hikayesi Winston’ın dizide şu ana kadarki en iyi bireysel hikayesiydi muhtemelen.
-4. bölüm kötüydü. Riki Lindhome’un konukluğu keyifli geçti işte biraz sadece.
-5. bölüm de kötüydü. Son dönemin en weirdo karakteri Nick’in weirdoluğunun zirve yaptığı bölümdü diyebilirim.
-6. bölüm de kötüydü. Kapanış sahnesi gülümsetti bir tek.
-7. bölüm de kötüydü ama son 4 dakikası oldukça keyifli geçti. Taye Diggs konukluğuyla büyük renk kattı bölüme. Onun sonlardaki o hareketlerini kim yapsa komik kaçardı muhtemelen ama onda seksi durmuş yalan yok.
-8 de kötüydü.
-9 da kediciler dışında yetersiz kaldı bence. Jessica Chaffin konukluğu ile renk kattı.
Damon Wayans Jr.’ın diziye dönüşünün 3-4 bölüm olmasına rağmen diziye pozitif bir katkı sağladığını söyleyemem.
Cece kahkülleri yana atınca ne sıradan bir tip olmuş öyle yahu.
Söz konusu Cece olunca Schmidt ile empati halinde izlemeye devam ediyorum elimde değil. Ve benim de içim acıyor.
10, 11, 12, 13 ve 14. bölümler de kötüydü. Bu 5 bölümde güldüğüm tek an 13’ün kapanışındaki Schmidt sahnesi oldu sadece.
15. bölüm keyifli geçti. Eskiler hikayesi güzeldi. Mary Elizabeth Ellis’i tekrar görmek güzeldi. Adam Brody de konukluğuyla büyük renk kattı. Diğer taraftan Schmidt ve saz arkadaşlarının hikayesi de fena değildi. The Last O.G.’den Tiffany Haddish’i figüran olarak da olsa görmek güzeldi.
Schmidt’in
sahne aşırı absürttü. Hadi onu görmezden gelelim
daha da absürttü.
S03E16—18
Linda Cardellini’nin büyük katkısıyla keyifli geçti bu 3 bölüm. Özellikle de 16. ve 17. bölümlerde epey eğlendim. Geçen sezondaki Olivia Munn’un konukluğundan sonra 2 numaraya koyarım ben bunun konukluğunu. Hep sevmişimdir bu tarz karakterleri zaten.
Jess’e bak sen Abby’den utanıyormuş, onu düzeltmesi gerekmiş falan filan. Asıl onun senden utanması lazım lan! Seni yolda görsem yolumu değiştiririm. Aynı ortamda bulunmak zorunda kalsam kulaklık takarım o lanet sesini duymamak için. Ölmek üzere olduğunu görsem 911’i aramam o kadar yani.
Linda Cardellini’ye doyamadım bu 3 bölümde. Bloodline’a bir şans daha versem mi diye düşünmedim değil hatta ama tez vakitte şunun geleceği aklıma gelince vazgeçip onu beklemeye karar verdim.
Berbat ötesiydi bu 5 bölüm de.
Çok kötü bir sezon oldu cidden. Bunda konuk oyuncu havuzunun ilk 2 sezondaki kadar zengin olmamasının payı da var elbette ama ana sebep o değil kesinlikle. Dizinin yazar kadrosu cıvıttı iyice. Tuvalet senaryoları resmen bunlar. Karakterlerin iyice bokunu çıkardılar zaten. Happy Endings de bu dizi gibi fena başlamamış ama 2. sezonun ortalarından sonra aynı sorunlar neticesinde dip yapmıştı mesela.
Şu an dizide tek normale yakın karakter Cece kaldı. Ona da bu sezon
bir anda anlamsız bir şekilde yapılan ve komik kaçan bir hamle oldu. Schmidt de başladığı nokta düşünüldüğünde kendi çapında bir çizgisi olan bir başka karakter konumunda. Birkaç örnek verecek olursam; Winston diziye ilk katıldığı bölümde kurnaz ve zeki bir tip olarak sunulmuştu. Şimdi ise saçma salak hareketler sergileyen süzme salak bir karakter haline getirildi. Koç’un ilk bölümdeki halleri çatlakvariydi. Bu sezon döndüğü ilk bölümlerde hafiften cool bir vaziyetteydi. Şimdi ise o da diğer karakterler gibi mala bağladı iyice. Nick’in geldiği noktadan hiç bahsetmiyorum zaten. İyice maymuna çevirdiler karakteri.
Umarım toparlar diyeceğim ama bu karakterleri bu hale getirdikten sonra toparlaması da biraz imkansız görünüyor açıkçası.
S04E01
Düşünecek bir şey var mıydı ortada cidden a be idiot?
Sezona dalmadan önce şöyle bir bakındım ve ‘Oldukça iyi konuklar var bu sezon. Hepsinin de ayrı ayrı sezonu kurtarma potansiyelleri var.’ diye düşündüm. Bunlardan ilki olan Jessica Biel ile açtık sezonu. Bölümdeki en sevdiğim sahneler onun sahneleri oldu ve genel olarak da fena bir bölüm olmadı. Sezona uğrayacak diğer ünlü isimlerin daha da fazla katkı sağlaması ve berbat geçen 3. sezonun gözlerimde ve kulaklarımda bıraktığı negatif izleri silmesi dileğiyle.
S04E03
2. bölüm pek sarmamıştı ama bu bölüm fena değildi. En azından Jess kanadı keyifli geçti. Sonunda Schmidt’in ne iş yaptığını öğrenmek de güzel oldu. Kaitlin Olson konukluğuyla büyük renk kattı. Ashley’yi izlemek Mickey’yi izlemek gibiydi. The Mick’i çoooook özlemişim ben ya!
-4. bölüm keyifli geçti. Özellikle Alan Ritchson’ın konuk olup büyük renk kattığı Jess’in sahnelerinde eğlendim baya. Diğer elemanlar için ise şu çekim sahnesi fena değildi diyebilirim.
-5. bölümde okul sahneleri epey keyifliydi. Erinn Hayes ve Angela Kinsey’nin konukluğu verimli geçti. Şu yeni öğretmen de varlılığıyla renk kattı. Diğerlerinin ev telefonu/mesaj hikayesi de fena değildi.
-6. bölüm sarmadı.
-7. bölüm baya güzel geçti. Schmidt’in sebebine hak verdiğim depresyon sahnelerini izlemesi keyifliydi. Koç-Winston sahneleri de yeterince eğlenceliydi. Alexandra Daddario ve Amber Stevens West’i görmek güzeldi.
Şu Nick’in takıldığı hatun Tina da bölüme büyük renk kattı elbette.
-8. bölüm kötüydü. Tek artısı The Cosby Show’dan Lisa Bonet’ı yıllar sonra bir dizide görmek oldu.
-9. bölüm güzeldi. Foursome’dan sevdiğim Meghan Falcone’yi görmek güzeldi. Diğer 2 konuğu da sevdim. Gecenin finalinde;
*Nick’in Tran’in torunu ile tanışarak geceyi sonlandırması güzel bir sürpriz oldu.
*Cece’nin karizmatik Geoff’u postalayıp geceyi Schmidt ile sohbet ederek tamamlaması da tatlı bir andı. Cece-Schmidt çifti için geleceğe yeniden umutla bakmamızı sağladı.
*Meghan Falcone’nin karakteri Lucy’nin Schmidt ve Nick’ten sekip Winston’ın kucağına düşse fena olmazdı aslında.
Jeneriğin değişmesi iyi olmuş bu arada. Baymıştı öteki.
S04E10—15
-10’daki Schmidt-Kai hikayesi süperdi. Gittikçe açıldı, epey güldürdü ve kapanışı da iyiydi. Diğerlerinin sahneleri de idare ederdi işte.
-11. bölüm kötüydü. 12. bölüm daha da kötüydü. Zoe Lister-Jones da pek iyi bir giriş yapamadı ne yazık ki diziye.
-13 de kötüydü. Tek artısı Erinn Hayes’i tekrar görmek oldu.
-Cece’nin üniversitedeki ders sahnesi hariç 14 de kötüydü. Tipiyle pek ilgimi çekmese de karakteriyle epey sevdiğim biri olmuştu Kai. Kalsaydı biraz daha ortalıkta keşke.
-15’i de pek beğenmedim ama Meaghan Rath’in sahneleri keyifli geçti kesinlikle. İyi bir giriş yaptı diziye. Bayılıyorum bu kadına.
S04E16—22 (Sezon Finali)
-16. bölüm kötüydü. 17. bölüm idare ederdi. Jess-Nick-Cece yanlış anlama sahnelerini izlemesi keyifliydi sadece.
-18. bölüm kötüydü. 19 da pek sarmadı. Fiona Gubelmann’ı izlemesi keyifliydi bir tek. Biraz da Nasim Pedrad’ı işte.
-20. bölüm kötüydü. 21 idare ederdi. Schmidt-Fawn sahneleri keyifli geçti en azından. 22. bölüm de yine idare ederdi.
Alan Ritchson, Alexandra Daddario, Amber Stevens West, Lisa Bonet, Meghan Falcone, Fiona Gubelmann gibi tek bölümlük konuk oyuncular ve Erinn Hayes, Kaitlin Olson, Meaghan Rath, Zoe Lister-Jones gibi tekrar eden rollerle yer alan konuk oyuncularla çok daha iyi bir sezon geçirmesi lazımdı bence dizinin. Ama beklediğim kadar verimli bir sezon olmadı. Yanlış anlaşılmasın tek bölümlük konuk oyuncuların tamamı katkı sağladı, Greta Lee dahil tekrar eden rollerle yer alanlar da ellerinden geleni yaptı ama Nick, Jess, Koç gibi kadrolu oyuncular yine bokunu çıkarma modunda olunca beklediğim verimlilik oluşmadı.
Erinn Hayes’e 2 bölüm yetmedi kesinlikle. En az 3-4 bölüm daha yazmalılarmış o karaktere. Zoe Lister-Jones’u genel olarak yer aldığı her dizide izlemeyi severim ama buradaki karakteri kimya olarak uyuşmadı bence diziyle. 1-2 bölüm dışında verim veremedi aktris de haliyle. Meaghan Rath’ı yer aldığı ilk bölüm hariç doğru düzgün kullanamadılar zaten. Yeterince süre aldığını da düşünmüyorum. Kaitlin Olson’u da yer aldığı 2. bölümde neredeyse hiç kullanmamaları büyük hataydı mesela. Alexandra Daddario-Amber Stevens West ikilisini de en azından bir bölümde daha görmeliydik o bölümün üstüne ayrıca. Senarist ve yönetmen tayfasının sezon matematiğini iyi yapamadıklarını düşünüyorum kısaca.
S05E01—05
Son 2 bölümdür kafa dinlemek ne güzel bir duygudur ya! Jess 4 bölüm daha yok, Megan Fox bir sonraki bölümde kadroya katılıyor, şu an benden mutlusu yok.
-Sezonun ilk bölümü idare ederdi. Cece’nin annesi ve yanlış annesi renk kattılar işte biraz bölüme.
-2. bölüm keyifli geçti. Julie Hagerty-Henry Winkler konukluklarıyla renk kattılar bölüme. Bar çalışanları konusu da fena değildi.
-3. bölüm pek sarmadı. Cece’nin Nick ile Nick olması pek hoş gelmedi göze.
-4. bölüme Wrecked’dan hastası olduğum Ally Maki büyük renk kattı. Fred Armisen yer aldığı her projede olduğu gibi gereksizin önde gideniydi yine.
Ve Cece: ‘Sana katılmıyorum. Her ne kadar Winston weirdolukta sınırları aşsa da o kız Winston’ın liginde değil.’
-5. bölüm Schmidt’in gariplikte kendini aştığı bölümlerden biri oldu. Ama eğlenceliydi yine de. Lennon Parham da konukluğuyla renk kattı. Cece-Winston sahneleri de gayet eğlenceli geçti. Beth Dover da hikayenin o tarafına renk kattı konukluğuyla.
Megan Fox için çok çok çok iyi bir giriş bölümü olmuş. Hiç bu kadar kahkaha atmamıştım bu diziyi izlerken. Süper bölümdü.
Diziyi güncel izleseydim ‘Zooey Deschanel hiç dönmesin, Megan Fox da kadrolu olsun.’ diye yağmur duasına çıkmıştım bu bölümü izledikten sonra Deschanel’in dizinin yapımcılarından biri olduğunu bile bile.
Schmidt’e
Yine de Reagan-Schmidt sahneleri kahkaha fırtınası gibiydi resmen. İyi bir ikili yakaladık gibi.
S05E07
Süperdi bu bölüm de. Epey güldüm, eğlendim. Ortalıkta aklı başında bir karakterin (Reagan) oluşu komediyi çok daha lezzetli kılıyor kesinlikle.
Cece’nin ‘Dirty Talk’ konusundaki beceriksizliğinden de garip ama eğlenceli sahneler çıktı bu arada.
Bir de o kapıların tamamına birer anahtar şart. Böyle yaşanır mı lan?
S05E08
O eşofman ne ya? Reagan’ı da bozmaya başladınız valla pes size!
Yalnız kedinin fareyle oynadığı gibi ne de güzel oynuyorsun be güzelim!
Bu arada Allah rızası için ilerleyen bölümlerde Reagan’ı Nick embesiline yar etmeyelim n’olur!
3 bölümdür yanaklarım ve çenem uyuştu resmen gülmekten. Hiç istemesem de ara vermem lazım şu an diziye.
Döndü soluk benizli, bıyıklı, meymenetsiz Zooey Deschanel. Ağlamak istiyorum şu an. Onsuz ne mükemmeldi dizi son 5 bölümdür var ya!
Jess ekstra sıkıcılığıyla Reagan gibi bir karakterin içinde bulunduğu bir sahneyi bile sıkıcı hale getirdi ya pes diyor ve şapka çıkarıyorum bu duruma.
Yeniden görüşene dek hoşcakal Megan Fox!
S05E11—20
12’de Peter Gallagher, 13’te Lucy Punch, 14’te ise Busy Philipps’i görmek güzeldi. Özlemişim üçünü de. Ama kafa ağrısı Jess geri döndükten sonra tat vermedi sezonun bu 10 bölümlük kısmı. Bir tek Jess’ten uzak kaldığımız 17. bölüm keyifli geçti diyebilirim bu süreçte.
21. bölüm idare ederdi. 22 ise keyifli geçti. Yine de bölümün teması gereği ben mükemmellik istedim, onlar ise gariplik verdiler. Schmidt yaptı yine Schmidtliğini ve
Bir de Reagan, May, Koç, Nadia, Gavin, Priyanka falan var orada onlara biraz replik yazın arkadaş! Sürekli, sürekli, sürekli Jess’in konuşmasının bir anlamı yok ki bu dizide! May’e 2 cümle kurdurtmadınız, saksı gibi kaldı orada resmen ya!
Cece’nin annesinin Cece’den daha hoş göründüğünü de belirtmeden geçmeyeyim bu arada.
Kötü başladık bu sezona da. Jess’in çekilmezlik dozajı iyice artmış durumda S05E10’dan beri ve bu durum diziyi de çekilmez hale getirdi. Hızlandıra hızlandıra bitirmeye çalışıyorum artık.
-İlk 3 bölümde Winston’ın sahneleri keyifli geçti genel olarak. 1’e Ayden Mayeri konukluğuyla renk kattı.
-4. bölüm en kötüsüydü bu periyodun. B99 crossoverı kötü bir fikir olmuş. Ayrıca 4’te New York’a gidip cidden
’u görmemek hoş olmadı.
-6’daki Kevin Can Wait göndermesi gülümsetti.
S06E07—09
-Şükran Günü temalı 7. bölüm keyifli geçti. Peter Gallagher’ı yeniden görmek güzeldi.
-8’de Lucy Punch’ı yeniden görmek güzeldi ama zayıf bölümdü. Bu kadının başrolde olacağı bir komedi dizisi gelsin en kısa zamanda ya!
-9’un Cece kısımları sıkıcıydı. Diğer 2 hikaye fena değildi.
Robby dostum madem
Hızlandıra hızlandıra bitirdim sezonun geri kalanını da. Reagan’a çok acıdım bu weirdo ordusu arasındaki tek normal insan olduğu için. Tanrı Reagan’ı korusun! Amen!
11’de Reagan ile ilgili sahneler, 13’te Reagan-Jess sahneleri izletti sadece kendini. 15, fena değildi. 18’de okuldaki ergen kızların sahneleri fena değildi. 21’de Nick zıvanadan çıkardı.
22’de
Konuk oyuncu havuzu açısından epey zayıf bir sezon oldu. Jess ve Nick yine çekilmezdi. Winston ise Ally’nin sayesinde iyi bir sezon geçirdi. Schmidt ve Cece ise her zamanki gibiydi.
Kaldı son 1 sezon ve 8 bölüm şükür ki.
S07E01—08 (FİNAL)
Sezonun ilk 4 bölümü berbat geçti. 5. bölüm keyifliydi. 6. bölüm ise Jess’in sahneleri hariç fena değildi. 7. bölüm de berbattı. Final bölümü ise diziye yaraşır aptallıkta bir bölümdü. İyi ki 8 bölümdü bu sezon. Sezonun tek artısı Ruth oldu diyebilirim.
7 sezon ve 146 bölümü bitirdim 1 ayda. Sıkılıp da hızlandırarak izlediğim bölüm sayısı az buz değil. Jess karakteri TV’nin görüp görebileceği en uyuz karakterlerden biri. Nick’in de özellikle 3. sezondan itibaren falan ondan pek aşağı kalır yanı yok. Diğer üçlünün de pek normal olduğu söylenemez ama onlar itici değiller en azından. Hatta Schmidt garip bir şekilde baya baya sempatik. 7 sezona şöyle bir dönüp baktığımda kadrolu olmayan oyunculardan başta Olivia Munn, Megan Fox ve Linda Cardellini olmak üzere Rebecca Reid, Kali Hawk, Mary Elizabeth Ellis, Greta Lee, Meaghan Rath, Lizzy Caplan, Angela Kinsey, Carla Gugino, Eva Amurri Martino, Kaitlin Olson, Erinn Hayes, Lake Bell, Odette Annable, Jessica Biel, Busy Philipps, Brooklyn Decker, Adam Brody, Alan Ritchson, Peter Gallagher, Alexandra Daddario, Jessica Chaffin, Lennon Parham, Katie Cassidy ve Lucy Punch dahil diziyi izlenir kılan herkese teşekkürler.
Variety, bunları reunion amaçlı bir araya getirmiş.
Bunlar da Zooey Deschanel, Hannah Simone, Lamorne Morris olarak podcast işine girmişler.
Ralph Ahn, 95 yaşında hayatını kaybetmiş.
Express Yourself | P.S. ARTS etkinliği.
#reunion
https://x.com/FilmUpdates/status/1856324318202135000?s=19