The Wire — Tanıtım
64 yorum havintk 11 Kasım 2011 13:51
The Wire
HBO kanalında 2002 yılında yayınlanmaya başlayan suç draması olan The Wire 5 sezon boyunca yayın hayatına devam etmiş ve 2008 yılında 60. bölümüyle ekranlara veda etmiştir. Her sezon Amerika’nın Baltimore şehrinin farklı bir yüzünü ekranlara taşıyan dizinin yapımcılığını ve yazarlığını bu konuda oldukça deneyimli bir isim olan eski polis muhabiri David Simon yazmıştır. Olayları tüm çıplaklığıyla bilen biri tarafından kaleme alınması, dizinin en önemli özelliğidir. Son derece gerçekçi ve bazı noktalarıyla belgelesel niteliğinde olabilecek cesur anlatımıyla büyük beğeni toplamıştır ki farklı zamanlarda The Guardian gazetesi ve TIME dergisi gibi kuruluşlar tarafından en iyi dizi olarak seçilmiştir.
The Wire
Dizinin imdb puanı da zaten ne kadar kaliteli bir yapım olduğunu kanıtlar niteliktedir.Her sezon farklı konunun ele alındığı, türü sevenlerin muhakkak izlemesi, sevmeyenlerin ise şans tanıması gerektiği dizide;
- ilk sezon şehirdeki uyuşturucu trafiği,
- ikinci sezon liman,
- üçüncü sezon bürokrasi ve şehir yönetimi,
- dördüncü sezon yetersiz eğitim sistemi
- ve son sezon yazılı basın ana metni oluşturmuştur.
Temel olarak, suç ve ceza gibi kavramları işleyen The Wire, suçun altındaki temel sebebi, bazen bir çocuğun, bazen hedefe kitlenmiş bir polisin, bazen amacı için her yolu mübah gören bir bürokratın, bazen de daha nicesinin hikayesini son derece trajik şekilde sunar.
The Wire
Dizinin oyuncuları da özenle seçilmiş olup, Baltimore şehrinin karanlık yüzüyle yüzleşirken şehrin sosyoekonomik ve demografik pek çok özelliği hakkında da bilgi edinilebilmektedir. Kadrosuna bakacak olursak pek çok filmde yer alan Dominic West Dedektif Jimmy, Treme ve Numbers dizilerinden tanıdığımız Wendell Pierce Dedektif Bunk rolüyle karşımıza çıkmaktadır.
Bunk – Jimmy
Kadronun geri kalanında ise yine bir çok dizide konuk oyuncu olarak gözüken John Doman, –Nip/Tuck dizisi başta olmak üzere- pek çok dizide konuk oyuncu olarak karşımıza çıkan Deirdre Lovejoy ve belki de bizler için kadronun en tanıdık ismi Fringe dizisiyle 4. sezondur izlemeye doyamadığımız Ajan Broyles, yani Lance Reddick bu, türünün en iyisi olan dizide rol almaktadır.Kadronun geri kalanlarına bakmak isteyenler ise buradan gerekli bilgiyi bulabilirler.
Tanıtım videoları;
1. sezon:
2. sezon:
3. sezon:
4. sezon:
Keyifli seyirler :))
yorumlar
1 x 01 üzerine:
Başladım diziye. Uzun zamandır izlemek istiyordum, fena başlamadı. Devamında severim diye düşünüyorum. Tanıdık birçok isim var.
1. sezon üzerine:
İlk sezonu bitirdim. Sevdim diyebilirim diziyi, şimdilik efsanem olmadı ama devamında olacağını düşünüyorum. Sezonun ilk yarısı klasik HBO dizisi gibi aksa da ikinci yarısı biraz işlerin hızlanmasıyla daha güzel gitti.
Bir sürü tanıdık oyuncu izledim, yıldızlar karması gibi bir dizi. Idris Elba var yaa. Bizim Noah’ı burada nasıl karşılarım diyordum da sevdim burada keratayı.
Dizi gerçeklik olarak çok başarılı. Yani olaylar, karakterler her şey çok gerçekçi. En gerçekçi diziler listesi olsa 1 numarayı alır herhalde. Önümüzdeki sezonlarda da daha da açılıyor diye okumuştum.
Bir de bu dizi kaliteli bir dizi ama herkese gitmez maalesef fakat bana gittiği için kendimi şanslı hissediyorum.
Sezon sonu da kapalı gibi bitti. Yorgan gitti kavga bitti hesabı.
Bir de jenerik sonunda o bölümde bir karakterin söylediği sözü göstermeleri çok değişik ve hoş bir ayrıntı geldi bana.
Californication s2 yi bitirdikten sonra devam edeceğim.
2. sezon ilk 4 bölüm itibariyle beni biraz dağıttı bırakmayı düşünüyorum ama bilemedim ? Sonrasında nasıl oluyor ?
2. sezon üzerine:
2. sezonu bitirdim. İlk 4 bölümü çok kötüydü ama sonradan biraz toparladı son iki bölümünü de pek sevemedim. 3. sezona bakıp bakmama konusunda kararsızım, araya başka diziler almayı falan düşünüyorum. Eğer yazın kafama eserse oturur devam ederim onun dışında devamına bakmam gibi duruyor.
3’ün konusu da tam benim alanıma giriyormuş aslında; bürokrasi ve şehir yönetimi.
Yazın almayı düşünüyordum Ağustos’a doğru başladım ve haftada 2-3 bölüm atarak sezonu bitirdim. Modumu mu değiştirdim yoksa yazın rahat kafamdan mı dolayı ya da gerçekten iyi miydi bilmiyorum ama bu sezonu sevdim ben. Hatta iyi ki bırakmamışım dedirtti. Buradan sonra ara vermeden sonbahar başlangıcında bitirmeyi düşünüyorum.
4. sezon üzerine:
Sezonun konusunu eğitimle ilgili olduğunu görünce merak etmiştim nasıl olacak diye. Sanırım en anlamlı ve mesajlı sezon bu oldu. Gerçekten çok güzeldi, senaryo, kurgu, altmetinler, oyunculuklar hepsi süperdi. 5. sezona da ara vermeden girip, bitirmeyi düşünüyorum.
Bu diziyi izleyenler ve geçmişte gördüğüm haberler benim yerime Emmy konusunda çemkirmiş yeterince zaten. Yazık olmuş, ne diyim. Biz zaten gerçekleri anlatan, yüzümüze tokat gibi bunları vurup bizi utandıran dizileri sevmiyoruz. Böyle bizi koyun yapıp, uyutan, hayal dünyasına taşıyan dizileri, filmleri seviyoruz. İster Türkiye de olsun ister Amerika da olsun her yerde aynı bok.
Eğitim konusunda şu an Amerika da hala daha böyle mi bilmiyorum ama Türkiye yi düşününce bu sezon vah vah dedirtti.
Diziyi bitirdim. Final sezonu çok güzeldi. 10 bölüm olunca daha bi hızlı aktı. Finalinden de memnun kaldım bir nevi. Kendine yaraşır bir final yaptı. Sadece
Efsane bir kadrosu ve efsane karakterleri var her birini ayrı ayrı özleyeceğim. McNulty’de dahil. Umarım yakın zamanda Treme’i de izlerim. Buradaki isimlerin çoğu orada da var.
Bu arada ek olarak ben Michael Kenneth Williams’ı hep günümüz rollerine denk geldim fakat burada adam efsaneydi ya. Bu adamı sevip de bu diziyi izlemeyen varsa büyük şey kaçırıyor. Omar efsodur.
@unfortr Aklıma geldi, sen bu diziyi bitirebildin mi?
@aytackara: Bitirdim bitirdim Eskiden o tür mevzulara çok takıyordum, şimdi olsa öyle tepki vermezdim sanırım.
@aytackara @unfortr Ben fransız kaldım.
@dkamoy Şincik şöyle:
Evvel zaman içinde benim Ekranella’da bir şeyler yazdığım o malum dönemde oradan bir arkadaş The Wire’dan spoiler da içeren (bknz: Omar) bir yazı yazmıştı. Unfortr da yazıyı eskaza okumuş ve spoiler yemiş birisi olarak hafiften sinirli bir yorum yapmıştı.
Ben de tam o dönem 22dakika’da geçen bir muhabbetten o kişinin Unfortr olduğunu fark edip Postane’den sorduydum. Ortayı bulmuştuk.
@unfortr Yarın eğer uydurabilirsek o arkadaşla buluşalım diye konuştuk da aklıma sen geldin.
oo bayağı fransızmışık (gerçi sen bunu bana sanırım yüzyüze anlatmıştın da ben özneleri unutmuşum)
Anlattığımı hatırlar gibiyim ama bende de zamanlama yok.
4. sezona giriştik. Sokak satıcılarının sattığı malın kod adı “pandemic” . Bağırıp duruyor satıcılar her bölümde 9-10’ar kere “domates vaar” tadında pandemik pandemik diye.
5 de bitti. Muhteşem bi sezon oldu. Baştan sona diken üzerinde izledim diğer sezonlara nazaran. Final diye daha rahat gitmişler tabii, bunun da etkisi çok.
Böhü, Wire’sız kaldım.
Aylara yayarak çok güzel bir dizi izledim. İzlememiş ve düzgün bişilere bulaşmak isteyenler hiç geri durmasın. Üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen kendini merakla izleten, gerek hikaye kurgusundaki yaratıcılık ve zeka, gerek tutarlılık, gerek yerinde saymaması, gerek gerçekçiliği ile bunların ikisine bile tav olacağım bir izleyici kıvamındaki bana resmen şölen yaşattı dizi.
Repliklere, oyunculara vs. hiç girmiyorum bile. O konuda yüksek olan beklentim zaten karşılandı.
Şükür yeniden başlamışım. Tavsiyedir, kaçırılmaması gerekir.
Not: Bu diziye polisiye demenin uygun olmadığını düşünüyorum. Polis/ganster var tamam ama Amerikalıların sosyolojik eleştiri dizilerinden biri (bkz. “sistem eleştirisi”) demek daha doğru bence. Neyse, “hapishane dizisi”nden daha fazlasını bulacağımı bildiğim Oz’a yeniden bulaşma dileklerimle… Bitiremediğim/bulaşamadığım ne çok kült var yahu, yaşasın!
Beğendiğine sevindim @dkamoy, hadi sırada The Sopranos mu var diyelim?
@necdetcem7 Liste uzun ve maalesef o ilk sıralara çekilemiyor. (ilk sırada treme var, hazır moda girmişken çıkmadan devam edelim dedik)
Ooo iyi düşünmüşsünüz, onu ben de izlemek istiyorum.
Birkaç gündür yeni dizilerden sıkılıp ilk sezonu tekrar izlemeye başladım. 4 sene önce tüm sezonları arka arkaya bitirmiştim hatta o kadar hızlı izledim ki sezonlar birbirine girdi, hangi sezonu ne kadar sevdiğim aklımda kalmamış bile.
Sıkılırsam bırakırım diyerek tekrar başladım ama ana olaylarda ne olacak merakı olmadığı için diziden ayrı bir keyif alıyorum. İzlediğimden beri en iyi diziler arasında sayarım ama ilk sezondaki diyalogların ne kadar mükemmel olduğunu unutmuşum.
Ben yeni başladım sayılır 2 sezon bitirdim ama beklentimi karşılamadı şu ana kadar. 3 ve 4’ten umudum daha fazla.
@mAtes İlk sezon benim için bambaşka bir seviyeydi ama 2.sezonun eleştirildiğini ben de hatırlıyorum, biraz konudan kopar gibi oldular.
The Wire, The Sopranos hatta Oz da dahil bu dizilere normal olarak acayip bir beklentiyle başlıyorsun, yılların övgüsü sonuçta. Alışmak biraz zaman alıyor, belki diğer sezonlar daha iyi gelir. Zaten her sezon farklı bir konuyu inceliyorlar.
@Vesper İlk sezon çok özel kesinlikle. Özellikle Dee ve Wallace’ın o turuncu koltukta yaptığı muhabbetler çok ayrı bir tat katıyordu. 2. sezon Sobotka yine iyi bir karakterdi ama onu çevreleyen karaktetlere pek ısınamadım. Her 2 sezon da ikinci yarısında daha tempo kazandı fakat 2. sezona alışmak daha zor olmuştu benim için. Omar ve Lester bana büyük keyif verdiler 2 sezonda da. Umarım böyle devam ederler.
OZ’u daha önce izlemiştim ve bayılmıştım doğrusu. Genel kanı Wire > OZ olsa da 2 sezon itibariye OZ önde benim için. Tabi ikisinden de önce gelen Six Feet Under ile Mad Men var
Wire bir drama dizisinden ziyade “docudrama” gibi geldi bana. Gerçekçilik had safhada. Polisiye/suç türünde belki de gerçekçiliğin tavanı. Yine de bana bazı hisleri geçirmekte zorlandı. Üstteki dizilerde bu hisleri en olmadık sahne ve karakterler bile yaşatmayı becerebilmişti.
Fırsat bulup 3’e başlayamadım henüz ama sanırım 2’den daha çok seveceğim.
Ben de 2’de düştüğünü düşünmüştüm ama yine de bir dolu diziye kıyasla iyiydi o sezon bile.
(Oz ve Sopranos’u da sonradan izlemiş biri olarak Oz’u da müthiş buldum. Gel gör ki Sopranos’u genelde ittire ittire izliyorum ve hala bitiremedim valla ne yalan söyliym.)
Ben de Wire ın ilk sezonunu sevmiş sonra 2. sezonunu biraz ittire ittire izlemiştim ama 3, 4 ve 5. sezonlarını baya sevdiğimi hatırlıyorum. Gerçekten devamında güzel iş çıkartıyorlar. Sopranos konusunda onu da ayrı seviyorum ama Wire ı daha iyi bulduğumu da söyleyebilirim.
Wire senaryo ve diyalogların kalitesi açısından Sopranos’tan açık ara önde tabii. Bunu da Sopranos’u çok çok daha fazla seven biri olarak söylüyorum, R.I.P. James Gandolfini’yi izlemek benim için ayrı bir zevk
Gerçi bu seviyeler kalite olarak dizi dünyasını değiştiren yerler zaten. Oz’u da hem kalitesi hem de Wire ekibinden bir sürü oyuncu o dizide de yer aldığı için yazdım. Maşallah Barksdale ekibinin yarısı oradan gelme. Oz günümüzde daha fazla popüler olmayı hak ediyor bence.
@mAtes Gerçekçilik konusunda iyi yazmışsın. Tekrar izlerken farklı bir açıyla baktığım için polis sistemi eleştirisinin ne kadar detaylı olduğuna hayret ettim. Politika konusu daha ön plana çıksa da ilk sezondaki hava 3.sezonla geri dönmüştü diye hatırlıyorum.
@Vesper 3. sezondan bir 10 dakika izlemem bile yetti yahu, epey hoşuma giden bir başlangıç oldu.
3.bölümde Dee’nin satranç tahtasıyla yapmış olduğu şov mükemmeldi. Barksdale ekibini stratejik açıdan dizdiler, kendileri piyon oldukları için sahnenin ayrı bir önemi vardı. Ben diziyi izlerken Michael B. Jordan diye birini tanımıyordum şimdi 15 yaşındaki haline bakınca insan bir garip oluyor.
Unuttuğum çok sahne var ama diziden aklımda kalan çoğu sahne bu bölümlerdenmiş. Mesela kimsenin bilmediği Lester’ın yaptığı fotoğraf işine ekibin şaşkın şaşkın bakması o sahnelerden. Lester çok sağlam giriş yapmış diziye. Omar’ın oyuna bu kadar geç girdiğini unutmuşum.
Favorilerimden Bodie’nin polise yumruk attığı sahnede çok güldüm.
Prez’in 14 yaşındaki çocuğun gözünü kör etmesi olayını hatırlıyordum ama Daniels’ın gelip Prez’e yalan ifade verme konusunda kelimesi kelimesine yardımcı olması sahnesi olayı daha çarpıcı hale getirdi. Daniels eve gidince vicdan azabı çekiyor ama sistemin bir parçası da kendisi.
S01E09
Parayı takip etmeye kalkarsan neler olabileceği ile ilgili diyaloglar güzeldi.
Herc ve Carver polislikteki sorunların özeti gibi 2 karakter ama bir o kadar da eğlenceli ikili. Basket maçına gelip Bodie ve Poot ile yan yana maçı izlemeleri güldürdü. Böyle hiçbir şey olmamış gibi suçlular ile takıldıkları sahnelere bayılıyorum.
‘All in the game” 1.sezon gerçekten farklı bir seviye, özellikle diyalog açısından. Omar, Lester, Bunk, Bodie, Daniels, Kima, Stringer Bell, D’Angelo, Rawls bir sürü karakter daha ilk sezondan unutulmazlar arasına girdi.
Ben izlediğimde Idris Elba çoktan büyük bir yıldız olmuştu ama hiç tanımadan izleseydim de Stringer Bell favorilerimden olurdu. İşin garibi tekrar izlerken bile Avon Barksdale’i izlemek garip geliyor. O kadar büyük bir rol ki Wood Harris’i ne zaman bir rolde izlesem bu adam zirveden bu rollere kadar nasıl düştü diye sorguluyorum. Zaten Wire sonrası sürekli önemsiz yan rollerde görüp duruyorum.
Polislerin ne kadar kirli olduğunu sürekli gösterdiler ama asıl ironi bizim ekipte de aynı olayların olması.
McNulty’yi ispiyonlamayı reddeden dedektif Rawls bana ne yapacak ki diyerek görev yerine gitti Rawls adamı dedektiflikten devriye görevine çekmiş Rawls büyük şerefsiz ama karakteri acayip seviyorum. John Doman’ı yıllardır bir sürü rolde izledim ama bu rolün daha iyisi yok.
Kima’nın vurulması sonrasındaki bölümler dizinin en iyi kısımlarıydı, tempo acayip arttı çünkü.
S02E02
McNulty’nin sırf Rawls’a çakmak için cinayet masasına 14 ölüyü itelemeye çalışması dizinin en komik sahneleri olabilir. Tüm gece nasıl olsa bizlik bir şey yok diye içip eğlenen Bunk ve Lester’ın sabah büyük haberi aldıklarındaki tepkisi Lan McNulty, Rawls’ın nefret ettiği kadar var.
Tekrar izleyince zamanında bu sezona ne kadar haksızlık yapıldığını anlamış oldum. Dizinin sezon sıralamasında genelde en altta gösterilen sezonunun bu kadar güzel bölümlere sahip olması işin ironisi. Özellikle sonlarda sezon harika bölümler getirdi.
Chris Bauer’in canlandırdığı Frank Sobotka dizinin en iyi karakterlerden biri. Yaptığı tüm hatalara rağmen saygı duyulacak karakterlerden,
3.sezonun ne kadar iyi başladığını unutmuşum. Amsterdam efsanesinin başladığı bölüm. Bunny mükemmel bir karakter, diziye tam zamanında giriş yapmış.
Bu sezon en sevdiğim şey Bunny’nin yaptıklarını duyan insanların verdikleri tepkiler.
Littlefinger da o karaktere taa burada başlamış. Ortalığı güzel karıştırıyor.
Bunk’ın sokaklardaki polis silahını bulmaya çalışması dizinin en iyi komedi sahnelerinden biri
Tekrar izleyince 3.sezonun ne kadar özel olduğunu fark ettim, 4.sezonu çok unuttum ama dizinin en iyisi sezonlarının bu ikisi olduğu aklımda kalmış.
Bunny Colvin ve Hamsterdam efsanesinin başladığı sezondu, Colvin’in uyuşturucu savaşına yönelik diyalogları harikaydı. Bu sezon gelen Slim Charles da efsaneydi. Tabii
Her şeyi Colvin’in üstüne yıkmaları da şerefsizlikti. Tamam ceza kesilmesi gerekiyordu ama adamın 30 yıllık emekli maaşından kesmeleri çok acımasızdı.
S04E02
Hatırladığım gibi en güzel sezon 4.sezonmuş. Bazı yerleri unutmuştum ama çocukları görünce hatırladım sezonu. İlk izlediğimde gerçekten hakkını verememişim dizinin.
İlk sezonda başrol McNulty gibi ilerlerken artık her karakter öne çıkıyor, tam ekip işi yani. İyi ki Bosch dizisinin arkasındakiler Wire hastasıymış, o sayede buradaki birçok isim orada da var.
Lester Üstüne bu sahne de harika oldu, iyi güldürdüler.
2 ay önce iki kere denedim pilot bölümünü ama sonunu getiremedim. odaklanma problemi yaşadıydım. izlemek ve sevmek istediğim bir dizi ama anlaşılan benim için zamanı gelmemiş.
@ozgun14 Kış dizisi bu.
3. denememi o zamanlara saklayayım o vakit
Michael K. Williams ölü bulunmuş New York’taki evinde. Overdose olabilirmiş.
Yapma beee
ay ama öfff…
4.ve 5.sezon en az hatırladıklarım. Fakat 4.sezon dizinin en iyi sezonuydu. Çocukları ve eğitim sistemini konu olarak seçmeleri sayesinde böyle oldu. Tabii çocuklar söz konusu olduğu için sezon ilerledikçe üzücü olaylar da artmaya başladı, o kısımları izlemekte zorlandım.
İlk sezon Barksdale ve Stringer organizasyonunu izlettiler, 4.sezon çocuklar ile devam etmemize rağmen kalitede hiçbir düşüş olmadı. Michael, Randy, Dukie ve Namond, şu 4 çocuğun hikayesi bile The Wire’ın neden efsane olduğunu açıklamaya yeter.
Marlo Stanfield’ın ne kadar kalpsiz biri olduğunu görmüş olduk, Bodie’nin söylediği gibi öldürebildiği için öldürüyor. Ve dizinin en iyi karakterlerinden Bodie’nin ölümü de geldi. Zamanında ne kadar hızlı izlediysem diziyi Bodie’nin yaşayıp yaşamadığını hatırlamıyordum bile. Seviyordum karakteri, aktörü de ilk kez Oz’da izlemiştim sonra buraya geldi, buradan sonra da hiç denk gelmedim zaten.
S05E01
Polislerin maaşlarını alamamasının sonuçlarını güzel gösterdiler. Polis teşkilatı, eğitim sistemi, siyaset hiç fark etmiyor, kötü bir olay başladığı anda her tarafı etkiliyor, olan bizim ekibe oluyor.
Açılış sahnesi de The Wire’ın en iyi sahnelerinden biri ”Americans are a stupid people by and large” kısmı çok güzel.
Hızlıca ilk izlediğimde de diziyi övüyordum ama bu sefer daha dikkatli izleyince en iyi dizilerden biri olduğu fikri daha oturdu. Özellikle diyalog konusunda yapılmış en özel dizi olduğunu düşünüyorum. Çok spoiler dolu ama şunun gibi bir sürü video çıkar, şu daha kısa olmuş. ”All the pieces matter, You come at the king, you best not miss, A man must have a code, Just a gansta I suppose, you taking notes on a criminal fucking conspiracy?, happy now bitch? ” en sevdiğim, aklımda kalan replikler.
Dizideki birçok karakter de gerçek isimlere dayanıyormuş, hatta Barksdale’in gerçek hayattaki hali dizide 2 sezon falan yer aldı, eski gangster ama rahip rolüyle adamı izlemek güzeldi. 4.sezonda çocukları işin içine kattıkları anda dizi farklı bir seviyeye çıktı. Günümüzde buna benzer bir şey yayınlansa diğer diziler ödül falan göremez, bu diziye ödül konusunda yapılanlar büyük rezillikmiş cidden, bunların üstüne Baltimore politikacılarının baskısı falan, 5 sezon iyi devam edebilmiş.
Dizide en sevdiğim karakterler açık ara Lester ve hep güldürmeyi başaran Monk oldu, iki aktörü de nerede izlesem aklıma hep burası geliyor. Diğer efsane karakterleri de say say bitmez aslında, Omar, Bubbles, Carver, McNulty, Stringer Bell, Barksdale, Cutty, Slim Charles, Bodie, Norman, Daniels, Frank Sobotka, Bunny, Prop Joe, Slim Charles, Gus, Rawls hatta dizinin asıl kötüsü şerefsiz Clay Davis. Bu kadar akılda kalacak karakter çıkarmak çok büyük iş
Sezon sıralamam 4-3-1-2-5 şeklinde. 5.sezon tüm sorunlarına rağmen final bölümünde harika iş çıkardı, bazı sahneler ara ara açıp izlenecek cinsten.
@Vesper: Sen 5 i niye sevemedin ya, 5 dışındaki sıralamaya katılıyorum. 4 en iyi sezonuydu bence de ama 5 de kötü değildi diye hatırlıyorum. Bana kalırsa da en kötü sezonu 2 derim.
Ben yine de 5.sezonu sevdim ama diğer sezonlar farklı bir seviyede olduğu için son sıraya koyabildim. İlk izleyişimde 2.sezonu son sıraya koyardım ama tekrar izleyince o sezon çok daha hoşuma gitti.
5.sezon favorim değil ama yine de final bölümünde dizinin en iyi bölümlerinden birini çıkarmış olmaları da başarı aslında.