2013 Temmuz’unun Yenileri
65 yorum dkamoy 03 Temmuz 2013 16:08
Daha Haziran’da başlayan yeni dizileri hazmedememişken, Temmuz ayı 3’ü animasyon olan 7 yeni diziyle geldi çattı.
Bu ayki liste (şimdilik) şöyle:
- Siberia
- Marvel’s Avengers Assemble
- Camp
- The Bridge (ABD)
- Orange Is The New Black
- Axe Cop
- High School USA!
- Run
Siberia
Siberia (NBC)
Başlangıç tarihi : 1 Temmuz
Bölüm sayısı henüz belli değil.
Oyuncular: Jonathon Buckley, Joyce Giraud, Johnny Wactor, Esther Anderson, Miljan Milosevic, Daniel Sutton, Neeko O.J. Skervin, Irene Szuchun Yee, Sam Dobbins, Sabina Akhmedova, Natalie Scheetz, Anne-Marie Mueschke, Victoria Hill, George Dickson, Tommy Mountain, Berglind Icey, Harpreet Turka
NBC’nin bu doğa üstü, korku temalı yaz dizisi, Sibirya’da geçen bir reality şovunun arka planında olan karışık olayları ele alıyor ve dizideki sahneler de gerçek bir reality şovu gibi parçasıymış gibi sunuluyor.
1908 yılında, Sibirya’nın Tunguska bölgesine bir meteor düşer. Bunun üzerinden 100 seneden fazla geçmiştir ve bu bölgenin gizemli geçmişini bilmeyen yarışmacılar, burada bir reality şov yarışmasına katılırlar.
16 yarışmacının olduğu yarışmada, oyunculardan biri yaralanıp da yardım gelmeyince kahramanlarımız, bulundukları adada her şeyin de bu oyunun bir parçası olmadığını farkediyor.
http://www.youtube.com/watch?v=77C5EQJxJvg
Marvel’s Avengers Assemble
Marvel’s Avengers Assemble (Disney XD)
Başlangıç tarihi: 7 Temmuz
Bölüm sayısı: 26 bölüm
Seslendirenler : Laura Bailey, Troy Baker, Tim Curry, Adrian Pasdar, Bumper Robinson, Roger Craig Smith, Fred Tatasciore, Travis Willingham
İlk bölümü 26 Mayıs’ta yayınlandığı için daha önce şu yazıda ele almıştık. Dilerseniz bu kez, diziye ait bir fragman da paylaşalım.
Camp
Camp (NBC)
Başlangıç tarihi: 10 Temmuz
Bölüm sayısı: 10 bölüm
Oyuncular: Rachel Griffiths, Tom Green, Tim Pocock, Dena Kaplan, Rodger Corser, Nikolai Nikolaeff, Charlotte Nicdao, Charles Grounds, Lily Sullivan, Adam Garcia
Göl kenarındaki bir yaz kampındaki kampçılarla, danışmanlardan oluşan bir grubun antikalıklarına tanık olacağımız bir yaz dizisi.
http://www.youtube.com/watch?v=KlNeHo-9ob0
The Bridge (ABD)
The Bridge (ABD) (FX)
Başlangıç tarihi: 10 Temmuz
Bölüm sayısı: 13 bölüm
Oyuncular: Diane Kruger, Demián Bichir, Annabeth Gish, Ted Levine, Thomas M. Wright, Matthew Lillard, Emily Rios, Catalina Sandino Moreno, Sandra Echeverría
İzleyenlerinden yüksek notlar alan, şu bildirimizde tanıtılan İsveç/Danimarka ortak yapımı polisiye Bron/Broen’in Amerikan uyarlaması, FX kanalından geliyor ve orijinal diziye çok bağlı kalmayacağı, sadece esinlendiği belirtiliyor.
Dizide, biri Amerikan diğer Meksikalı iki polis dedektifi, bir seri katilin peşine birlikte düşüyorlar. Bu katil, Teksas–Meksiko sınırında işlediği cinayetler ile korku salıyor. Meksikalı yetkililerin nam salmış yolsuzlukları ve umursamazlıkları ile sınırdaki güçlü uyuşturucu çetelerinin yarattıkları şiddet, bu soruşturma sırasında dedektiflerimizin işlerini fazlasıyla zorlaştırıyor.
Dizinin “köprü” anlamına gelen adı, Amerika-Meksika sınırında El Paso ve Juárez‘i birbirine bağlayan Bridge of the Americas‘tan (Amerika Köprüsü) geliyor.
http://www.youtube.com/watch?v=rF7d4itfrYA
Orange Is The New Black
Orange Is The New Black (Netflix)
Başlangıç tarihi: 11 Temmuz
Bölüm sayısı: 13 bölüm (Hepsi aynı günde yayınlanacak.)
Oyuncular: Taylor Schilling, Jason Biggs, Laura Prepon, Kate Mulgrew, Michael Harney, Michelle Hurst, Natasha Lyonne, Pablo Schreiber
Daha önce şu yazıda ayrıntılı ele aldığımız dizinin ilk sezonu yayına çıkmadan, 2. sezon onayı aldı bile.
http://www.youtube.com/watch?v=nryWkAaWjKg
Axe Cop
Axe Cop (FOX)
Başlangıç tarihi: 27 Temmuz (21 Temmuz’da ön gösterimi olacak.)
Bölüm sayısı: 6 bölüm
Seslendirenler: Nick Offerman, Ken Marino, Megan Mullally, Patton Oswalt, Peter Serafinowicz
Dizinin yaratıcıları: Jonathan Banks, Rob Huebel ve Dan Harmon
2009 yılında 5 ve 29 yaşındaki Malachai Nicolle ile ağabeyi Ethan Nicolle’nin yarattığı aynı isimli çizgi romanın televizyon uyarlaması olacak bu animasyon dizisi.
Yapımı televizyona uyarlayanlar ise Nick Weidenfeld ve Judah Miller (American Dad).
Matt Silverstein ile Dave Jeser (Drawn Together) de yapımcılar arasında yer alıyor.
FOX’ın Animation Domination isimli Animasyon Kuşağı’nda yayınlayacağı bir aksiyon parodisi Axe Cop.
Dizinin kahramanı olan Baltalı Polis (Axe Cop) gecede 2 dakika uyuyan, sadece doğum günü pastası yiyen bir süper kahraman; yardımcısı ise Flütlü Polis (Flute Cop). İkilimiz, kötülere karşı kendilerine has yöntemleri ile savaşmaktalar.
The Tick‘teki (Kene) gibi bir absürd mizah bizi bekliyor sanki…
High School USA!
High School USA! (FOX)
Başlangıç tarihi: 27 Temmuz (21 Temmuz’da ön gösterimi olacak.)
Bölüm sayısı: 6 bölüm
Seslendirenler : Mandy Moore, Vincent Kartheiser, Nathan Barnatt
Yine FOX’ın Animation Domination‘ının (Animasyon Egemenliği) parçası olan High School USA’de aşırı olumlu milenyum çağı öğrencileri ile tanışacağız. Kahramanlarımız modern dünyada büyüyor olmanın kendine has sorunları ile boğuşmaktalar. Grubun başında, inanılmaz saf ve neşeli Marsh Merriwether var. Bu çocukların karşılarına çıkıp da olumlu bir yöne çekilemeyecek herhangi bir şey yok; ki bunlara siber kabadayılık, seks içerikli sms’ler atarken sürekli faka basmak gibi utandırıcı sahneler de dahil.
Dizinin henüz bir fragmanı yok.
–_– Sonradan ek –_–
Run
Run (Channel 4)
Başlangıç tarihi: 15 Temmuz
Bölüm sayısı: 4 bölüm
Oyuncular: Olivia Colman, Katie Leung, Lennie James ve Jaime Winstone, Neil Maskell, Kate Dickie, Benedict Wong
İlk olarak şu bildiride ele aldığımız dizide, birbirinden ayrı hayatlara sahip 5 kişinin nasıl da birbirlerine bağlı hayatlar yaşadığını izleyeceğiz. Kahramanlarımız, yapmak zorunda kaldıkları seçimler yüzünden, hayatta kalmaları bile bir lüks haline gelen hayatlar yaşamakta. Dizinin her bölümünde, ayrı bir karakter ele alınacak.
Güncellenen yaz takvimimizi takip etmeyen ve bu ay ekranlara dönecek olan dizileri hatırlamak isteyenler için de bu ayki listeyi hatırlatalım :
1 Temmuz – Skins (7. ve son sezon)
2 Temmuz – Luther (3. sezon)
14 Temmuz – The Newsroom (2. sezon)
16 Temmuz – Covert Affairs (4. sezon)
16 Temmuz – Suits (3. sezon)
23 Temmuz – Web Therapy (3. sezon)
25 Temmuz – PhoneShop (3. sezon)
28 Temmuz – Unforgettable (2. sezon)
yorumlar
@rpdi bilgi için teşekkürlerimi ilettikten sonra nbcnin eski altın çağına dönmesini umuyorum
Bu Royal Baby zavallım Siberia ‘yı da vurmuş. Saatini ileri atmışlar zavallımın
NBC bile, bu bebek haberinin, Siberia’dan daha fazla reyting toplayacağını anlamış demek
Bana biraksalar erteleyebilirdim bile, hakli adamlar
Merak eden varsa :
Şu Run‘ı izledim geçen peşpeşe. Fena değil ama öyle ahım şahım bir durum yok. Aklınız kalmasın.
Bridge‘in de ilk 25 dakikasına bakıp, “E iyi de tastamam aynı bu” deyip kapattık evcek. Çok fazla altyazı var İspanyolca sahneli. O kadar altyazıyı okuyana kadar gidip orijinalini izler zaten insan diye düşünüyorum. (Ben orijinalini pek sevmiştim. Tavsiye ederim.)
Run‘ı merak ediyordum; altyazı sorunu yoksa hala bir bakabilirim; çünkü o konuyu seviyorum.
Bridge‘yi de zaten seyredeceğim; çünkü Diane Kruger faktörü benim için çok kıymetli. Bron/Broen de hikaye olarak çok iyi diye duyuyordum; madem aynısı e o zaman hikaye olarak da iyi olacağından şimdi emin olarak daha rahat seyredeceğim. Bir de zaten altyazılı dizi seyretmeye alışkın beni; ispanyolcadan çevrilmiş altyazılar pek etkilemez diye umuyorum…
@alperen4700: Run‘da, şu ecnebilerin “Six Degrees of Separation” dedikleri (“hayatta herkes birbirine en fazla 6 kişi kadar uzaktadır” diye özetleyebileceğim) teoriye dayandırmışlar diziyi. Run’daki oyunculuklar beklendiği gibi gayet iyi. Ama bundan daha yardırıcı bir işleniş ve konu bekliyordum ben. O yüzden, beklentimin altında kaldı.
Bu arada üstteki yorumu yazdıktan sonra Bridge‘in ilk bölümünün kalanını da izledim. Devma etmeye karar verdim. En azından ik başrolü bi daha nerde izlerim moduyla. Ama konuyu bilmeden izlesem ve accık da farklı işleselerdi iyi olurdu.
@dkamoy: Ben Run‘ı biraz Touch’la özdeşleştirmiştim; Touch’ın son10 dakikasını yani birbirinden bağımsız hayatların bir şekilde birbiriyle ilişkilendirilmesini gösterdikleri o son kısımları çok hoşuma gidiyordu benim; bunun da konusunu okuduğumda aynı şey yapılacağını ummuştum, umuyorum. Eğer benzeşiyorsa o konuda; seyrederim muhtemelen…
@alperen4700 : Ha yok, Touch o konuda benim de çok hoşuma gidiyor evet ama Run‘ınki öyle değil. Bu çok daha hafif geçiyor işin o kısmını. Touch’da biraz daha Sliding Doors etkisi filan da oluyor(du).
Hımmm; o zaman ben almayayım Run’ı. Beklentim o yöndeydi çünkü; şimdi onu veremezse hayal kırıklığına uğrarım ben. Sağol @dkamoy sayende bir diziye daha boştan yere vakit ayırmayacağım…
Bu The Bridge’in İngilizce altyazıları çok geç çıkmıyor mu? Bu saat oldu, çıkmamış hâlâ. Addic7ed’da yanlış yere mi bakıyorum diye şüpheye düşüyorum sürekli.
The Bridge’e başlamak istiyorum ancak, Bron/Broen’le birebir aynı olduğunu da duyuyorum sürekli. Uyarlandığı diziyi hiç izlemedim. İkisini de izlemeli miyim, yoksa hangi versiyonunu önerirsiniz. Bir önerisi olan varsa çok iyi olur
Ikisi de izlenmeli bilmiyorum ama iclerinden birini secceksen bi zahmet orjinalini sec real tortoise, sorman hata. Bi uyarlamanin orjinalinden daha iyi oldugu nerde gorulmus. En fazla basarili olur.
Sirf fransa isin icine girecegi icin diger uyarlamasina bakacam ama ben onu da belirteyim.
Ben de orijinal diyorum.
Seveni vardır muhtemelen ama bana göre bir The Killing olmayacak, fazla uyarlamışlar canım bunu…
The Mill geldi 28 Temmuz’a Channel 4 taraflarından. Üstteki listeye eklemeye üşendim. Şuradan inceleyeblirsiniz.
The Bridge‘in ilk 4 bölümünü izledim.Dizi hakkında bir iki kelam edeyim.
Başta ufak detayların bile aynen çevrilmiş olması beni korkutsa da ana konu açılıp farklılaşmalar başlayınca korkumun çok yersiz olduğunu gördüm.Benzer bazı olayların da daha iyi işlendiğini düşünüyorum.(Belki Amerikan dizilerine yakınlığımdan bana öyle gelmiş olabilir,bilemiyorum)
Başlarına sabredebilirseniz orjinali izleyenlerin de izleyebileceği bir dizi bence.
Bridge’in önemli kozlarından karakterlere gelirsek;
Üzülerek söylüyorumki Diane Kruger Saga karakterinin altında adeta ezilmiş.Hareketleri felan bana çok yapmacık geldi.Acaba karaktere kendinden bir şeyler katabilirmiydi demedim değil.
Demian Bichir‘ın karakteri ise benim için neredeyse orjinaldeki Saga.Tabi bu tamamen kişisel.Çünkü oyuncuyu çok seviyorum.Ve burdan dizinin konularından biriyle az biraz benzeşen Demian Bichir’ın A Better Life filmini öneriyorum.
Genel olarak yan karakterleri orjinalinden daha başarılı buldum.Gazeteci kız olsun,zengin ablamız olsun iyi işlenmiş karakterler.
Şu anda orjinalinin tek ama çok büyük artısı Saga karakteri gibi görünüyor.Eğer ben isveç dizisi izleyemem bi karakterden nolcak(çok şey olabilir) diyorsanız amerikan versiyonunun iyi bir alternatif olduğunu düşünüyorum.
Biraz alakasız olcak ama Saga veya Sonya karakterlerinin her şeye yeni doğmuş bebek edasıyla öğrenmeleri bi bana mı garip geliyor? Madem toplumsal ilişkileri öğrenebilme yetileri var o yaşa kadar bazı temel şeyleri öğrenmezler miydi?
@meorman: Ben 3 bölüm izledim ve seninle benzer fikirlere sahibim. Demian Bichir rolüne süper gitmiş ve başka bir kültürün başka bir Martin’ini izliyor gibiyim. Çok sevdim. “Ben sırf bu adam için devam ederim” dedim 3 bölümden sonra. Diane Kruger’ın ise Saga’ya yaklaşamadığına katılıyorum. Yine de ezildiğine katılmıyorum. Orijinal Saga’yı bilmeyen için o kadar da kayıp yok oyunculuğunda. Ama biz o rolün ne kadar iyi verilebileceğini bildiğimizden verilmeyince batıyor haliyle.
Saga accık daha iyi olsaydı ben “boşverin orijinalini bunu izleyin” diyecektim ama daha iyiye gitmiyor. O yüzden ikisinden biri seçilecekse orijinalinden yana kullanıyorum oyumu. Ama bu Amerikan uyarlaması da iyi bir dizi. Vakti olan baksın bence.
“Saga veya Sonya karakterlerinin her şeyi yeni doğmuş bebek edasıyla öğrenmeleri” biraz ağır bir itham olmuş. Kadın android bi tip ve sosyalleşmemek için elinden geleni yapmış/yapıyor. Martin/Marco sayesinde insan içine çıkıyor neredeyse. Kendi kabuğundan sıyrılınca da maruz kaldığı mevzular atıyor. Bir de Martin/Marco açık sözlü biri. Takıldığını söylüyor. Anladığım kadarıyla bunu daha önce bi tek patronu yapıyormuş, o da bir yere kadar. Millet genelde “manyak işte” deyip geçmiş bunu ve saçmalamalarını açıklamaya üşenmişler. Böyle olunca da tanık olduğumuz öğrenme süreci komikleşebiliyor. Ama inandırıcı buluyorum.
Bunların hepsi BENCE tabii.
Eh süper zaten kesin seyredecektim ama; şimdi Orange is the New Black’i bitirir bitirmez buna başlayacağım. (Dizideki her bir kadının hikayesi anlatılmaya başlandı ki; çok da sağlam hikayeler çıkıyor içinden; bu diziyi de mutlaka bir deneyin derim.) Ray Donovan ile ikisi arasında gidip geliyordum. Onu da seyredeceğim elbette; ama önce bunu…
Bu arada; Dianacığıma yüklenmeyin; zamanla gözünüz alışır, karaktere oturur yahu. Kötü oynamadığına emin olarak söylüyorum tabi…
Bron/Broen’i yeni izlediğimden The Bridge’ın birebir ilerlemediğini öğrenmek iyi oldu benim için. En azından ilk bölümdeki birebir benzerlik yok sanıyorum ilerleyen bölümlerde.
@alperen4700 Bence önden bir orijinalini izle The Bridge’ın, pişman olmazsın
@real tortoise: Ah vaktim olsa neler neler izlemek istiyorum da; vakit yok. O sebeple ikisinden birini tercih etmek zorundayım. Daha önce de belirttiğim gibi sırf Diana Kruger için tercihim, FX’in Bridge’inden yana olacak. Bu kadına bayılıyorum çünkü; bu kadını izlemeyi çok seviyorum ekranda, beyaz perdede. Kaçıramam yani…
Bron/Broen’i izleyen biri olarak “The Bridge”i hiç fena bulmadım açıkçası. Demian Bichir zaten oyunculuğuyla göz doldurup kendini sevdiriyor ama Diane Kruger da hiç altında kalmamış rolün bana göre. Tabii orijinalindeki “Saga Noren”i canlandıran Sofia Helin kadar olmasa da o da iyi bir performans ortaya koyuyor. Dizinin bu sefer İskandinav ülkelerinde geçmemesi de atmosfer anlamında değişik bir hava katıyor; farklı bir deneyim yaşatıyor izleyiciye. Yayınlanan 5 bölümü de izledim; şu ana kadar orijinaline %80 bağlı bir görüntü çiziyor dizi. Bazı noktalarda değişiklik gösterdi ama sonuçta orijinaldeki hikayeyle aynı kapıya çıktı olay örgüsü. Bazı değişiklikler de şu ana kadar demin belirttiğim durumun aksine gidiyor gibi görünüyor şimdilik. Daha ileriki bölümlerde orijinalle aynı kapıya çıkar mı, onu bilemiyorum. Keşke “The Killing” gibi kendi yolunu çizseydi diyeceğim ama konuşmak için erken olabilir. Şu ana kadar edindiğim izlenim, tüm yolların orijinalle aynı kapıya çıkacağı. Yanılırsam diziyi çok daha fazla takdir ederim ama mevcut haliyle de kesinlikle geçer not aldı benden.
Siberia’yi kimse izlemiyor mu arkadaslar. Acikcasi bekledigimden fazlasini buldum. Ilk iki bolum oyun ve tanitimla gectigi icin duragandi ama, sonra olaylar olaylar… acikcasi boyle bir gelisme beklemiyordum. Paranormal olaylar eklendi, siberia gercek hayatta da var olan bir gecmisi varmis oraya da dokundu biraz. Git gide de daha cok karisiyor olaylar. Zaten topu topu 12 bolumluk bi yaz dizisi izleyin derim.
The Bridge‘in bu bölümünde (1×08) cidden dikkate değer gelişmeler oldu. Bron/Broen’i izleyeli o kadar uzun zaman oldu ki olaylar nasıl gelişiyordu, ne ne zaman ortaya çıkıyordu unutmuşum. İki dizi aynı şekilde, aynı hızda mı ilerliyor emin olamıyorum o yüzden.
Bir de, bu diziyi daha çok Diane Kruger nedeniyle izlemeye başlamıştım ama asıl Demian Bichir döktürüyor. Kendisini daha önce hiçbir yapımda izlememiştim, bundan sonra takipçisi olacağım.
Yukarıdaki yorumlardan birinde bahsettiğim 28 Temmuz’da başlayan The Mill‘e yeni baktım (1 bölüm izledim); fena değilmiş.
Channel 4’te 4 bölüm yayınlanan bir dönem dizisi.
İngiltere Cheshire’da, 1833 yılında, bir tekstil atölyesinde çalışanların gerçek yaşam hikayelerine dayanıyor. Araya bazı kurgusal hikayeler de katarak ilgi çekecek bir şey çıkartmışlar ortaya.
Yine İngilizlerin sefalet yılları. Yoksullar ezik. Ama arada iyi kalpli, bir şeyleri doğru yapmaya çalışan zenginler de var.
Çalışma koşullarına başkaldıran genç bir işçi kadının hikayesi şeklinde ilerliyor. Kadroda tanıdık isimler var.
The Bridge’in 9. bölümü Bron/Broen’un 9. bölümüyle tam olarak aynı yerde bitti.Ya kalan 1 bölümü 4 bölüme yayacaklar ya da olaylar tamamen farklı yerlere gidecek.Dizinin konusundan çok bu 4 bölüm nasıl dolcak onu merak ediyorum.
Not:bilmeyenler için Bron/Broen 10 bölümdü,The Bridge 13 bölüm olacak.
Bridge Hakkında….
Ne zamandır önereceğim, unutuyorum. Arkadaşlar Killing’i sevenler bu diziyi cidden kaçırmamalılar; bence en az onun kadar etkileyici bir yapım olmuş, Bridge. Özellikle bölüm sonlarında bıraktığı yerler, hemen her bölümde merak ve hayranlık uyandırıyor. İki başrol oyuncusu da çok çok başarılı, ayrıca dizide cinayetler haricinde değindikleri toplumsal sorunları da çok güzel işliyorlar. Ben gerçekten çok beğendim.
Şu anda en son 8. bölümü izledim; kalan 2 bölümü de bugün aradan çıkarıp güncele yetişeceğimi umuyorum; ama benden geçer notu 2. 3. bölümde almıştı zaten. Diana Kruger’ın o android tavırlı, soğuk nevale karakterini ben de çok sevenlerdenim. Bence polisiye sevenlerin kaçırmaması gereken bir yapım olmuş…
Şu an için bunlara takıldım ve dizi orijinalini izlememe rağmen asıl şimdi bir kat daha heyecanlı gelmeye başladı.
Açıkçası olaylar
bağlanınca, ben kendi kendime bayağı huysuzlanmıştım, neden böyle oldu, bu kadar basite indirgenmeseydi diye. Ama, bu bölümden sonra hikayeyi öyle güzel sonlandırdılar ki; iyi ki bu yola sapmışlar dedim. Özellikle
ayrıca şaşırdığımı ve bayıldığımı söylemeliyim. Ayrıca bu bölümde oyunculukların tavan yaptığını, bir yandan Diana Kruger’a bir yandan Demian Bichir’a odaklanmaktan imanımın gevrediğini ve özellikle köprüdeki 3’lü sahneyi çok beğendiğimi belirteyim.
Her şey iyi hoş da
son kalan 2 bölümde ne anlatacaklar acaba? Meraklandım vallahi. 2. sezona hazırlık yapacaklar desem, orjinalinin 2. sezonu bile daha yayınlanmadı sanırım, 2. sezonda tamamen orjinalden sapacaklar mı acaba? Bir de 2. sezonda
bu kadar üzerinde durulduğuna göre. Neyse kafamda deli sorular, keşke sezonu tamamlayınca izleseydim şu diziyi, bekleyemiyorum valla…
Kalan iki bölüme dair:
“The Bridge”, 2.sezon onayı alırsa;
Ayrıca asıl “The Bridge”, benim gibi orijinalini izleyenler için 12.bölüm (bu haftadan itibaren) başlıyor. Çok güzel düşünmüşler orijinalindeki hikayeyi sezon finaline kadar sürdürmeyip son 2 bölümde ekstra konular işlemeyi.
@luna
Bence de
@darkcrystal: Bu durum kesinleşirse, şurada belirttiğim gibi Bron||Broen’i baştan itibaren ben de seyrederim; gelen yorumlara göre iyi de etmiş olurum. Dediğim gibi Bron||Broen’in de 2. sezon hikayesini seyretmek isterim çünkü…
NBC Camp’i iptal etmiş. Gel beni de iptal et NBC!
siberia yı etmese bari
@ozgun14: Bence edecekler. Onun da ismi geçmişti bir kaç hafta önce.
aman ya çok da güzel yerde kalmıştı. keyfim kaçtı şimdi.
FX’in The Bridge finali: Eee, bu mudur yani şimdi?
ne oldu ispiyon içi yazsanıza durumu. luna da aynı tepkiyi verdi.
orjinaline göre nasıl bitirmişler. ben direkt açıp okurum ispiyondan.
yeni konuya hemen başladıklarına göre bayağı bir kopacaklar orjinalden anlaşılan. bakalım nasıl ilerleyecek?
the tunnel den umutluyum ben ama.
Bu neydi ya? Olmadı şimdi hiç, 11. bölümde bitirselerdi son iki bölümden bir şey anlamadım; daha doğrusu son iki bölümde dişe dokunur bir şeyler anlatmadılar. Neyse 11. bölümde bitti sayıp; eski bölümlerin ve tabi ki 2 başrolün hatrına devam edeceğiz de, yakıştıramadım yani bu diziye böyle bir sonu.
Anlaşılan bir ara Bron-Broen izlenecek. Arkadaşlar hem Bridge’yi hem de Bron||Broen’i seyreden biri Bron||Broen hakkında beni bir aydınlatırsa sevinirim:,
The Bridge’in 2. sezonunda Demian Bichir’in kardeşi Bruno konuk olacakmış.
The Bridge 2. sezon
Ne zamandır soracağım unutuyorum, The Bridge’in sonu kapalı mı bitti ?
Camp üzerine;
İlk bölümler biraz zayıf kalsa da muhtemelen karakterlere alışmanın da etkisiyle özellikle 5. bölüm ve sonrasında çıtır çıtır gitti dizi. Hatta az geldi en azından 13 bölüm olsaymış sezon dedim.
Rachel Griffiths’in karakterine alışamadım bir türlü. Roger ve Cole da alışamadığım karakterlerden. Haliyle bu üçlünün ortak konusu ilgimi çekmedi ne yazık ki hiçbir zaman. Sarah karakteri ve oynayan aktris de ısınamadığım isimlerden biri oldu. Robbie’nin de pek işe yarar bir karakter olduğunu söyleyemeyeceğim. Greg’e nötrdüm. Kip, Buzz, Marina, Grace, Sheila, Chloe ve Zoe ise sevdiğim karakterler oldu. Genevieve Hegney, Thom Green ve elbette Lily Sullivan’ı en yakın zamanda başka dizilerde izlemek isterim.
Ucu tamamen kapalı bu arada.
The Bridge S01E01
Bu ara Troy Fall of a City dizisini izlerken filmdeki diğer oyuncularla birlikte Helen’e hayat veren Diane Kruger da bolca aklıma geliyordu. Derken geçen gün bir The Bridge haberine denk gelince Demián Bichir’i de Weeds’ten sevdiğim için ve ABC’nin dizi onayı vermesi muhtemel Grand Hotel öncesi hasret gidermek istemem sebebiyle oturmuş bulundum bir anda başına dizinin. Normalde dışarıdan bakınca konusu gereği pek benim kalemim bir dizi olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ama içine girip izleyince öyle olmadı işte. Diane Kruger’ın karakteri Sonya Cross son derece ilgi çekici bir karakter. Kruger de cidden iyi oynuyor bu arada. Demián Bichir de ona iyi eşlik ediyor. Normalde dizi ciddi bir konuya sahip ama bu Sonya karakteri sağ olsun trajediye bürünüveriyor hikaye. Bu ciddi konuyu gülümseyerek izlerken buluyor insan kendini. Ve 63 dakikalık bölüm de çabucak bitiveriyor. Valla her bölüm bu ayarda olursa bayıla bayıla izlerim ben bu ikiliyi.
Güzel gidiyor dizi. Diane Kruger; döktürmeye, eğlendirmeye ve kendine hayran bıraktırmaya devam ediyor. Her sahnesi ayrı bir keyif cidden. Hele 2. bölümdeki o halleri beni benden aldı resmen. Demián Bichir’in karakterini oldukça sempatik buluyorum. Annabeth Gish’in karakterinin hikayeye katkısı tartışılır ama hatun izletiyor kendini işte.
Şu sıralar Good Girls’te izlediğimiz Matthew Lillard da izlenesi bir karaktere hayat veriyor. Oldukça da iyi iş çıkarıyor. Emily Rios’un karakteri Adriana ve Lillard’ın karakteri Daniel Frye arasındaki dinamiği izlemek de başrol ikiliye yakın seviyede keyif veriyor. Outsiders’tan pek sevmediğim Thomas M. Wright bile küçük rolünde parlıyor. Ted Levine, Diana Maria Riva, Catalina Sandino Moreno, Stephanie Sigman, Emily Wickersham falan genel olarak memnunum açıkçası kadrodan. Hikaye sıkmadan ilerliyor, bölüm sonları iyi yerlerde bitiyor. Eee daha ne olsun di mi?
The Bridge S01E13 (Sezon Finali)
Dizinin ilk 7 bölümü şahaneydi. Konu, hikaye akışı, diyaloglar, kadro kalitesi, oyunculuklar, her şey tek kelimeyle 1. sınıftı. 8. bölümün sonlarından itibaren ise büyük bir düşüş başladı. 10 ve 11. bölümlerde iyice dip yaptı. 12 ve 13’te ise kayda değer bir yükseliş gerçekleştiremedi.
The Bridge S02E01
2. sezon da tırt başladı.
The Bridge S02E13 (Sezon Finali)
İlk sezonun ilk 7-8 bölümlük kısmıyla kıyasladığımda zayıf kalan bir sezon oldu elbette ama özellikle son 5 bölümde pozitif bir ivme yakaladığını ve sezonu yeterli seviyelerde noktaladığını söyleyebilirim.
Franka Potente, cinso karakteri ile büyük renk kattı sezona. Eva-Steven ikilisini izlemesi keyifliydi genel olarak. Özellikle de sezonun son kısımlarında. Charlotte, ilk sezondan daha fazla boş bir karakter haline geldi bu sezon. Adriana-Frye ikilisi tartışmasız sezonun en sıkıcı hikayesi ile bizlerleydi. Olmasalardı çok daha iyi olurdu bu sezon. Sonya-Marco ikilisi ilk sezona oranla düşüş yaşasalar da izlettiler yine de kendilerini. Alma’nın yokluğu ise epey hissedildi.
Ucu % 100 kapalı olmasa da makul seviyede kapalı bitti bana göre. İptal olmuş bir diziye oranla epey kabul edilebilir bir noktada bitti hikaye. İzlediğime kesinlikle pişman değilim ama şiddetle önerdiğim bir dizi de değil elbette.