3 Yeni Dizi || Ön Tanıtım
89 yorum alperen4700 19 Kasım 2012 08:37
2013 Ocak ayı -sezonun ikinci yarısı- yaklaştıkça pek çok yeni dizi haberi gelmeye başladı. Ben de daha önce yorumlarda değindiğim 3 yeni diziyi bir mini tanıtım bildirisi haline getirmeye karar verdim : The Americans, A Young Doctor’s Notebook ve House of Cards
Özellikle yorumları takip edemeyenlere gelsin, bu bildiri. Ufaktan başlayalım o zaman:
THE AMERICANS
2013 Ocak ayında American Horror Story’nin kanalı FX’te başlayacak olan casusluk dizimiz. Hunted’dan sonra, bu sezonun doyurucu ikinci casus dizisi olacak umarım; kadro ve kanal öyle hissettiriyor. İlk sezonu 13 bölümden oluşacak ve ilk bölümü Ocak 2013‘te bizlerle olacak.
Başrollerinde altın küre ödüllü ve Felicity‘den hatırlayacağınız Keri Russel ile Brothers and Sisters‘dan hatırlayacağınız Matthew Rhys yer alıyor. Keri Russel, KGB ajanı olan Elizabeth Jennings’i, Matthew Rhys ise onun eşi ve aynı zamanda KGB ajanı olan Philip Jennings’i canlandıracak. Ayrıca The Walking Dead‘in olay doktorunu canlandıran Noah Emmerich‘i de dizide, bu iki ajanın evinin karşısına taşınacak olan FBI ajanı Stan rolünde seyredeceğiz. Dizinin yaratıcısı Joe Weisberg; yürütücüsü (showrunner) ise efsane dizi Justified‘in yazarlarından Graham Yost.
Konusu şöyle: 1980′li yıllarda –soğuk savaş döneminde– kendilerine Amerikalı görünümü vererek Washington DC’ye yerleşen, 2 KGB ajanı -Sovyet Gizli Timi- olan, anlaşmalı olarak evli bir çift üzerine kurulu The Americans. Üstelik gerçek kimliklerinden habersiz iki çocuğa da sahipler. Tabii ki soğuk savaşla birlikte işler de kızışacak; olaylar karışacak ve olaylar karıştıkça çiftin arasındaki güven sarsılacak, zamanla çift hem birbirleriyle hem de FBI ile uğraşmak zorunda kalacaktır…
Şimdi sizi fragmanı ile başbaşa bırakalım:
http://www.youtube.com/watch?v=gth9kl2Q4I0
A YOUNG DOCTOR’S NOTEBOOK
Mad Men’in sevilen aktörü Jon Hamm ile Harry Potter’ımız Daniel Radcliffe’yi aynı projede buluşturan bu yeni dizi, İngiliz televizyon kanalı Sky Arts 1′de yayınlanacak.
A Young Doctor’s Notebook, 4 bölümlük mini dizi olarak tasarlandı. Türü komedi-drama. İlk bölümü 6 Aralık Perşembe günü yayınlanacak dizimizin, yapım kadrosu da şöyle:
Yönetmen: Alex Hardcastle
Yazarlar: Mark Chappel, Shaun Pye ve Alan Connor.
Dizi, Rus edebiyatının en güçlü isimlerinden Mikhail Bulgakov’un mini öykülerinden uyarlama. Rus devriminin yeni yeni ortaya çıkmaya başladığı bir dönemde (1900’lerin başları), küçük bir köyde doktorluk yapan Vladimir Bomgard’ın hikayesini anlatıyor. Doktor, modern çağa yeni girmeye hazırlanan bu köyde, batıl inançlı hastalarla uğraşmakla kalmayıp, aynı zamanda kendi kariyer planını da sürekli olarak kafasında kurmaktadır. Bu karakterin orta yaşlı halini Hamm, genç halini ise Radcliffe canlandırıyor. Her ne kadar ikili aynı karakterin, farklı yaşlardaki hali olarak karşımıza çıkacak olsa da fragmandan anlayacağınız üzere ikisinin karşılıklı sahneleri de mevcut.
Şimdi fragmanı sizlerle:
HOUSE OF CARDS
Kevin Spacey‘e hayran olmayanınız var mı? Onu tanımayan, bilmeyeniniz var mı? American Beauty, The Usual Suspects, Se7en, Margin Call, Horrible Bosses filmleri desek..? Kendisi gelmiş geçmiş en iyi oyuncular listesine adını altın harflerle kazımıştır. Diziden önce, bolca bu oyuncudan bahsetme sebebimiz, dizinin tanıtımının da bu oyuncu üzerinden yapılmasıdır.
Diziye geçecek olursak… House of Cards, an itibarıyla Netflix üzerinden yayınlanacak. Netflix, aslında bir film kiralama şirketi olup internet üzerinden yayın yapıyor. Son zamanlarda dizi işine de el attığını görmekteyiz. Üstelik yayınladığı dizileri bölüm bölüm sunmak yerine, bir günde 1 sezonunu birden piyasaya sürüyor. Bunun son örneği de House of Cards oldu. Dizimizin 1 Şubat 2013′te ilk 13 bölümü yayınlanacak ve türü, politik drama olacak. Dizi 13+13 bölümlük 2 sezon olarak tasarlandı.
Konusu ise şöyle: Francis Underwood (Kevin Spacey), siyasetteki sırlardan bir şekilde haberi olan ve bu sırları dönemin önemli adamlarına karşı kullanmaktan çekinmeyen bir adamdır. Bu adamın siyasetçilerle ve diğer önemli insanlarla çekişmesine tanık olacağız.
Underwood’un karısını Moneyball‘dan hatırlayacağınız Robin Wright canlandırmakta. 127 Hours‘tan tanıdığımız Kate Mara‘yı –aynı zamanda Tron Uprising‘de Pearl’ü seslendirmekte– ise genç ve güçlü bir kadın olarak izleyeceğiz. Yönetmenliğini ise -en azından bölümlerden bir kısmının- efsane film Fight Club‘un muhteşem yönetmeni David Fincher üstlenecek.
İşte bu da fragmanı:
http://www.youtube.com/watch?v=ULwUzF1q5w4
yorumlar
The Americans’ı izledim az önce bence çok güzel olmuş, Ajan ve aksiyon türüne yakınsanız beğenmemeniz imkansız, yatkın değilseniz de beğenmemeniz çok zor bence nasıl devam edeceği, nasıl gelişip genişleyeceği çok önemli; ama pilot bence gayet güzel olmuş. İkinci yarı dizileri çok can yakacak gibi bu yıl (zaman açısından tabi zevk ve kalite olarak çok güzel bir dönem bizi bekliyor:) )
Beklediğimden çok daha az yorum gelmiş The Americans‘a. İlk bölümünden çok etkilenmiştim. İkinci bölümü de ilki kadar güzel çıktı. Valla çok memnunum. Ayrıca pilotunun çizgisinde gittiği için de bayağı saygımı kazandı. Keza birçok dizinin ikinci bölümünde hayal kırıklığı yaşadım bu sene. Oyuncular’dan Matthew Rhys’i tekrar seyredeceğim için çok heyecanlıydım. Adam her yapımda farklı bir rolde karşımıza çıkıyor. Onun içinde olduğu bir yapım izlediğim zaman şapka çıkarıyorum her seferinde. Felicity izlemediğim için de Keri Russell’ı ilk kez ciddi anlamda seyretme şansı elde ettim. Onu da gayet sevdim. Bakalım… Şimdilik yeni dizilerden Utopia’dan sonra en sevdiğim bu oldu.
The Americans geldi,çok çok hoşgeldi.Hunted’dan sonra casus dizisi yoksunluğu çeken bünyeme ilaç etkisi yarattı.Brothers&Sisters’tan geriye hatıra Matthew Rhys’ da bizi kendinden çok uzun süre mahrum bırakmadığı için sağolsun.Philip bir Kevin olamaz belki ama yine şahane bir karakter yaratmış Matthew Rhys.
Benim Keri Russel’la ilgili şüphelerim vardı biraz,cici kız Felicity’den beri izlememiştim kendisini ama hiç sırıtmamış,aksine Philip&Elizabeth olarak şahane bir ikili olmuşlar.
İlk iki bölüm beklentilerimi fazla fazla karşıladı,bu tempoda aksın gitsin dizi.İzlenme oranı hakkında bir bilgim yok ama lütfen Hunted gibi germesin bizi,şöyle 3-4 bölüme kapsın ikinci sezon onayını.
Yahu bu The Americans‘ın ilk bölümünü çok sevmiştim; ama 2. bölümüne bayıldım. Gerçekten ilk bölümü doldurup, 2. bölümü sallayalıma hiç girmemişler. 2. bölümün temposu da harikaydı, 45 dakikanın gözünü seveyim. Keri Russel‘a da aşık oldum, Nashville’nin Claire Bowen’ından sonra, şimdi de bu kadından da gözlerimi alamıyorum.
Yemeyin, gerekirse uyumayın; ama bu diziye bir göz atın benden demesi…
@alperen4700 : Keri Russel hakkında aynı duyguları paylaşıyoruz Dizide onu tanıdıktan sonra geçmişte yer aldığı yapımları araştırdım. 2010 yılında iptali görmüş, Running Wilde adlı bir komedisi var. Fırsat bulursam bir ara izleyeğim
Ek: Felicity’de var gerçi ama ona vakit ayıramayacağım.
Keri Russell’ı Felicity zamanında çok seviyordum. Konu hiç ilgimi çekmese de diziyi bu kız (o zamanlar gençti) ile Scott Foley ve Scott Speedman için izliyordum. (Genelde bu tip dizilerde 3 başrolü birden sevdiğim olmaz.)
Running Wilde çıktığında yemeği ocakta bırakıp koştuydum, ama hayal kırıklığı olmuştu bana (ve birçok başka hayranına), devam etmemiştim. İptali de gördü haliyle.
The Americans’ta dediğiniz gibi iyi olmuş Keri. Hatta her iki oyuncu da iyi olmuş, katılıyorum. Dizi de eli yüzü düzgün bir dizi bence. İzletiyor kendini. Yardırmıyor ama vasatın üstünde buldum. Üstelik, bir Fx dizisi olarak da beklediğimden daha hızlı ilerliyor. İlk bölüm bi 10 dakika daha kısa olsaymış da olabilirmiş ama ağır ilerlemediği için izletti kendini. (Bir Banshee değil yani.) (Yerden sekti Banshee’ye girdi yine farkındayım.)
Casus dizisi sevenler sever bence. Yayında olan dizilerden çok daha az klişe bir konusu var. O yüzden de hoşuma gitti. Bir bakın bence de.
The Americans 2. sezon onayını almış.
@aytackara oley :)) The Americans bu yıl pek severek izlediklerimden,özellikle müzikler çok hoşuma gidiyor. Sevindik ailecek
The Americans’ın 6. bölümü neydi öyle yahu, şu ana kadarki en iyi bölümlerden biriydi sanırım hatta eminim. Bu diziden tam olarak beklediğim şey de buydu işte, bir yandan kendileri ile bir yandan FBI ile kavgada olmaları durumu yani. Bu bölüme bayıldım…
Bu sezon başımıza gelen en iyi şey Utopia demiştim; ama yukarıdaki 2 diziyi –The Americans henüz sezon finali yapmadığından, House of Cards‘ta da henüz 2. bölümü seyrettiğimden- ayrı tutuyorum…
HOC hakkında, ispiyonsuz…
Sonunda bitirdim diye seviniyorum; ama özleyeceğim bir yapım da olacak. İzlediğim en iyi politik dramalardan biri, belki de en iyisi.
İlk bölümden itibaren hikaye etkileyici başlıyor ve ivme kaybetmeden de ilerliyor. Kurgusu da sağlam, ama beni en çok etkileyen şey oyunculuklardı. Hikaye özellikle son 5 bölümde çok akıcı ilerliyor ve bağlanıyor, bölüm sonları da bu 5 bölümde öyle bir yerde bırakılıyor ki, hemen sonraki bölümü açmak istiyorsunuz.
Sezon finali hakkında ispiyonlu: Dizide tek tutmadığım şey sezon finali oldu, klasik bir bölüm gibi ilerleyip bitti. Ayrıca, benim en merak ettiğim hikaye havada kalınca, -Zoey ve gazeteci arkadaşının son zamanlarda uğraştığı hikaye- bir hayal kırıklığı yaşamadım değil. Ama o kısmın gelecek sezona bırakılması da iyi oldu aslında, şimdi daha bir merakla bekleyeceğim muhtemelen.
Son olarak izleyin, izlettirin. Tavsiye ederim…
Cüneyt Özdemir HOC’u yazmış bugün.
The Americans 10. bölüm Hakkında İspiyonsuz…
Artık sonlara yaklaştık bir tempo artışı bekliyorum diyordum; ama tempo artışı olmasa da bu son bölüm çok sağlamdı. Hele ki sonu, bir karaktere veda etmenin en iyi yollarından, en iyi sunumlarından biriydi. Gerçekten çok sağlam bir dizi arkadaşlar hala başlamayan varsa, tekrar düşünsün…
The Americans Sezon Finali Hakkında İspiyonsuz…
Açıkçası sezon finalini pek tutmadım, ben çok cesur hamleler, işlerin iyice kızışmasını beklerken çok düz bir bölümle kapattılar sezonu. Ayrıca son bölümlerde beklediğim tempo artışından da eser yoktu yani.
Hep aynı tempoda ilerleyip kapattı sezonu, sezon içinde de beni sıktığı anlar da olmadı değil. Ona rağmen, devam ederim ben buna. 2. sezonun daha hareketli geçeceğine inanıyorum; hoş geçmese bile ikiliyi çok tuttuğumdan ve gerçekten kaliteli bir yapım olduğundan yine de devam ederim ya neyse.
The Americans Sezon Finali Hakkında İspiyonlu
Ben de sezon finalinden daha büyük hamleler bekliyordum. Diğer bölümlere göre aksiyonu biraz daha bol bir bölüm olmuş ama ne bileyim. Bir şeylerin havada kaldığı bir son olabilirdi. Mesela Paige o bodruma inmişken bir şeyler bulabilirdi falan filan. Ağır ilerlediğiiçin sıkıldığım bölümleri de oldu, ama yine de dizi çok kaliteli ona lafım yok. Matthew Rhys ve Keri Russel ilk kez izleme fırsatı buluğum oyunculardı. Çok beğendim oyunculuklarını ben. Margo Martindale de o keza çok iyi bir oyuncu bence. Sonuç olarak, oyunculukları çok iyi, konu ve işlenişi de çok iyi bir dizi. Çok büyük hayranı olmasam da, sverek izledim, izleyeceğim de. Tavsiye edebilirim yani.
The Americans hk.
Şu FX ağırlığı bir başka. Onca ağır dizi izliyorum FX’inkilerle bir türlü anlaşamıyorum. O ağırlık yüzünden bazı yerlerde dikkatim dağılıp mevzuyu kaçırdığımı da saklamayacağım. Sanırım FX dizileri aynı anda hem çok hereketli hem de çok ağır ilerleyen tarzdalar ve ben buna ayak uyduramıyorum. Ama Americans’ı gayet severek izledim. Karakterlerin şekilden şekile girmesi ise beni benden aldı. Dönemi aklı başında yaşamış biri olarak ayrı bir zevk aldım. Üstüne üstlük başta ikilimiz olmak üzere, oyuncuların hepsini sevdim. Benim için iyi bir ilk sezondu.
Altta sezon finaline dair ispiyon geliyor:
Ben finalden memnunum yahu öyle demeyin.
Sezon finalindeki arabalı kovalama sahnelerini pek beğendim. Onca 80’ler arabası ile orada burada o sahneleri çekmek bence hiç kolay değil. Başarılıydı bence.
Ben de şu şekilden şekile girme olayını çok beğendim. Yukarıda belirtmeyi unutmuşum, hakkı kalmasın
Sezon Finali İspiyonu
Ben de beğendim sezon finalini beğenmedim değil de, şu Cliffhanger dedikleri durumu çok seviyorum sezon finallerinde. O yoktu sadece, ama yine de güzeldi işte.
@real tortoise: Bende de tam tersi. “Ucu açık mı olsun, kapalı mı?” (pide siparişi gibi oldu ) diye sorsalar kapalı derim direkt.
Böyle onayı fi tarihinde gelen dizilerde güzel oluyor da insan ulusal kanal dizilerinde kangren oluyor. Ne çektiğimiz malum Ama kablolular neyse ki daha iyiler bu konuda onlara oranla…
House of Cards:
Yapımcı demiş ki 2. sezon son olacak. Yaratıcı demiş ki daha fazlasını yazmak isterim aslında ben. Kevin Spacey ve Robin Wright demişler ki biz film yapmayı daha çok seviyoruz. Öyle…
İzleyici demiş ki siz yapın biz izleriz Sanırım bizi kimse sallamayacak.
House of Cards hakkında ispiyonlu soru
Francis eşcinsel tecrube askeri okul zamnında yaşamış mı yaşamamış mı. Ben yaşadığını anladım arkadaş dedi senin için fesat iyi arkadaşlarmış. Bence çok barizdi ama gene de bir sorim dedim.
@mertkytrk Ben de senin dediğin gibi anladım orayı, yaşamış olarak yani, ama çok açıkça da belirtilmedi. Gözden kaçması normal.
@mertkytrk Öyle değilse hem benim hem de @dkamoy’un da içi fesat, biz bunu daha önce şuranın altında da konuşmuştuk. Açıkça söylemediler tabii, belki ondan anlaşılmamıştır ama konu bence güzel bir kapalılıkla işlendi.
House of Cards’ın zaten en başından beri iki sezon (26 bölüm) şeklinde uyarlanması planlanıyordu diye biliyorum. Bu yazıda da o şekilde geçmiş: Dizi 13+13 bölümlük 2 sezon olarak tasarlandı. Orijinali 4’er bölümlük üç diziden oluşuyor, uyarlamasının çok fazla bölüm olması beklenemezdi.
@mertkytrk, o olay senin düşündüğün gibi. Bizde bir fesatlık yok yani, senin arkadaş biraz safmış.
http://www.youtube.com/watch?v=Gk4qcBUwgGc
http://www.youtube.com/watch?v=NUxHediO9KQ
1 adet rumored magazin haberi.
@mertkytrk Cınım, senin dediğin o dedikodular şurada döndü, kimse burayı kullanmamış ondan. Zira ben yazdığımı biliyordum çünkü.
Sağol orada da genel sezon değerlendirmesi senden başka yapan olmamış zaten. Herkes ilk bölümü değerlendirmiş.
Posterinizi sevsinler, canlarım benim.
https://twitter.com/TVWiseNews/status/553132253430050817
The Americans hk.
Bu dizinin sessiz ve derinden ilerleyen halinin hastasıyım. Herşey sanki makina düzeniyle belirli bir plan içerisinde tıkır tıkır işliyor. Zamanı gelen kendine biçilmiş rolü en iyi şekilde oynuyor.
Phillip daha kaç parçaya bölünecek merak ediyorum. Ben olsam çatlarım adam hala çatlamadı. O da yakındır zannediyorum. Bu sezon onun sezonu gibi sanki zaten.
Son bölümde bir işyerinde kadro nasıl açılır bunu da öğrenmiş olduk
Şu ödül verenlere ve site ahalisine de seslenmek istiyorum. Arada bir ( Arrow ve Flash gibi) buralara uğrasanız hiç fena olmayacak
Ama ben bunu biriktirmeden izleyemiyorum ki… Yoksa hafta hafta izlesem, sezonu bitmeden az konuşmazdım açıkçası.
Ben bayıla bayıla izliyorum, oyuncularını da çok beğeniyorum ama ben de biriktirdiğim için pek sesim çıkmıyor.
@dkamoy: Öyle izleyenlerin de olduğunu tahmin ediyorum zaten, benimkisi haketmediği halde buraların öksüz kalmasına üzülmemdi.
House of Cards 3. sezon üzerine:
Bu sezon bir iki yutamadığım büyük lokma olsa da geçen sezondan daha çok beğendim bunu.
3×01 üzerine:
Jenerikten sonraki o ilk sahnede yaşadığım 2 saniyelik duraklama çok tatlıydı. Dizinin kendisi bir yana, jeneriğini çok izlemişim; devam etmeden önce başak sardım hatta o kısmı.
Açıkçası bu sezonu izledikten sonra, diğer 2 sezon gibi tadının damağımda kalmadığını fark ettim. Underwood en önemli hedefine ulaşınca dizinin temposu düştü gibi. Başkan olmaya çalışma süreci daha sürükleyiciydi sanki. Böyle düşündüğüm için bir yandan da diziye haksızlık ediyorum gibi geliyor ama ne bileyim. Yoksa Francis – Claire iç savaşı çok güzel işlendi mesela.
3. sezon boyunca izleyiciye yansıtılan en iyi süreç ise Claire’in yaşadığı eziklik hissiydi. Francis karşısında her bölüm biraz daha küçülen bir Claire vardı. Kadına üzüldüm, ta ki son bölümdeki oval ofis sahnesine kadar. İki karpuzun bir koltuğa sığmayacağı zaten çok belliydi bence. Claire’in bunu çok önceden göze almış olması gerekirdi. İnanılmaz gereksiz bir çıkış yaptı ve bir de temiz fırça yedi Başkan’dan. Sezonun en çarpıcı sahnesiydi kuşkusuz.
Son sahne ise 4. sezonun efsane geçeceğinin kanıtıydı. Claire, işler bu raddeye geldikten sonra her şeyi yapabilir. Kadının paçasından karizma akıyor yahu. İnanılmaz bir karakter. Merakla bekliyorum.
Doug’dan da bahsetmezsem olmaz. Aslanım benim ya. Yalnız “karakter” olduğu o kadar belli ki. 1 sezonun 1 senelik olay içerdiğini düşünürsek, bir insanın hiçbir şekilde ihaneti düşünmemesi olacak iş değil yahu. Başkan’ın seni gözden çıkardığı çok belli işte, senin etin ne budun ne de bilmem kaç milyon doları elinin tersiyle itiyorsun, hatta cayır cayır yakıyorsun. Gerçekte bu işler böyle olmuyor. Nerde böyle sadık çalışan anasını satayım.
Rachel ile olan muhabbet ise bence gereksiz yere uzamış.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Dediğim gibi, ilk 2 sezon 9,5/10 ise, bu sezon 8-8,5/10’dur benim için. Beklediğim tadı alamadım.
Yalnız dizinin acayip bir büyüsü olduğu da gerçek. Çekimlerinden herhalde. Yahu ne güzel sahneler onlar, sinema filmi izler gibi hissediyor insan kendini. Renkler, tonlar, ne bileyim kamera açıları falan. Etkisine alıveriyor.
Bu sezon hepsinin vicdan yapacağı tuttu. Her karakter – şu sarışın hacker dahi- birilerine sempati duydu. Şahsım adına bu sebeple biraz uzaklaştırdı ama sezon sonunda gayet bunlar insan değil dedirtmeyi de başardı :)) O yüzden ben önümüzdeki sezondan umutluyum.
Doğru dedin. Francis’in ilk 2 sezonda bir nevi anti-kahraman olması diziyi daha bir farklı kılıyordu. Başkanlık işin içine girince elini kolunu sallayarak cinayet işlenmiyor tabii. Ama mesela, Petrov’la karargahta buluştukları sahnede bir aksiyon beklemedim değil. Özellikle de Petrov, Claire’in BM başkanlığından ayrılmasını istediği noktada. Yine tepki verdi ama o eski hâli yok işte. Sezon boyunca öyle bir aksiyon bekledim, yalan yok. Çok alıştırdılar çünkü.
Ya da ben beklentiyi çok yüksek tuttum sanırım. Bilemiyorum. İlk 2 sezonda, tanıdığımız en azılı anti-kahramanlar Walter White ve Dexter’dan farkı yok gibiydi çünkü. Soğukkanlıydı. Neden devam etmesindi yani?
Şimdi de seçimi kazandı ama Claire’i kaybetti. Enteresan bir 4. sezon olacak hakikaten. Francis – Claire savaşı ufukta görünüyor.
Ben de aynı şekilde ama kendimden hiç şüphe etmedim, hatta bildiğin hoşuma bile gitti. Her şey normal akışında gitse zaten izlemem. Francis Zoe’ye trenin önüne atmasa veya Peter Russo’ya müsamaha gösterse işin zevki çıkmaz. O ölümcül hırsını, acımasızlığını soğukkanlılığını bize göstermeli. Ben ekran başında izlerken, Zoe ve Peter için “ölmeyi hak ettiler” demeli ve Francis’i her nasılsa haklı çıkarmalıyım. İşte anti-kahraman da böyle olunur ve çok da güzel olundu.
Tabii 2×11’deki threesome kadar da işler çığrından çıkmamalı mesela.
Çok olağandışı, garip bir şeydi o.
Diğer yandan, bence 4. sezon dizinin final sezonu olabilir. Bir sezon da Francis – Claire savaşını izletip olayı noktalayabilirler. Daha fazla uzatmanın da alemi yok zaten. Efsane olarak bitsin.
Bu bölümde hayal kırıklığına uğradım.
unfortr: İspiyon içine henüz bakamıyorum ama ben sende bi Americans tanıtımıyla gelir ışığı görüyorum.
Benim hep aklımda olan bir şey zaten bunun tanıtımı, yakın bir zamanda olur inşallah
Önceki sezonda hep “ya bunlar arasında sorun olursa ne olur?” aklıma geliyordu şimdi onu izleyeceğiz. Hadi Claire yık geç Francis’i.