A Million Little Things — Tanıtım
118 yorum aytackara 21 Ekim 2018 09:33
Amerika’nın ulusal kanallarından ABC, birkaç hafta önce ekranı yeni bir aile dramasıyla tanıştırdı. 26 Eylül’den beri yayınlanan ve dört bölümü çıkan A Million Little Things‘in ilk sezonu 17 bölüm sürecek.
ABC Studios ve Kapital Entertainment’ın yapımcılığını üstlendiği diziyi D.J. Nash yarattı. Komedi-drama türündeki proje ülkemizde Digiturk bünyesindeki beIN Series Drama kanalında yayınlanıyor.
Konusu:
Hikaye Boston’da geçiyor ve dört çift etrafında şekilleniyor. Çiftlerin erkekleri birkaç yıl önce birlikte asansörde kalmışlar ve bu sayede tanıştıktan sonra aralarında bir bağ kurulmuş. Sonrasında irtibatı koparmayıp ailece görüşür hale de gelmişler. Hatta birlikte buz hokeyi maçlarına gitme gibi bir ritüelleri bile olmuş. Bu grubun hayatı içlerinden birisinin ani intiharıyla baştan aşağı sarsılıyor.
Jon Dixon’ın bölümün başlarında ofis balkonundan bir anda kendisini attığına şahit oluyoruz. İntihar haberi eşi, çocukları ve yakın arkadaşları başta olmak üzere herkesi büyük şaşkınlığa uğratıyor. Zaten göründüğü kadarıyla intihar etmesi için mantıklı bir sebep de yok. Hatta birkaç dakika öncesinde şirketi için önemli büyük bir işi bağlamış. A Little Million Things, bu olayın sonrasında dağılan, kendince yas tutan, arkadaşlıklarını ve kendi hayatlarını sorgulamaya başlayan bu kişilerin yaşadıklarını anlatıyor.
Dizinin sloganı: Arkadaşlık büyük bir şey değildir, bir milyon küçük şeydir.
Ana Karakterleri:
- Eddie Saville (David Giuntoli): Müzik öğretmeni, özel ders vererek aileye katkı sağlıyor. Theo isminde bir oğlu var ve çoğunlukla o ilgileniyor. Evliliğinde bazı problemleri, herkesten sakladığı büyük bir sırrı var.
- Rome Howard (Romany Malco): Kariyeri reklam çekme üzerine kurulu bir yönetmen. İstediği noktaya henüz gelememiş ve depresif bir ruh halinde. Jon’un intiharı hayatının dönüm noktası oluyor.
- Gary Mendez (James Roday): Grubun diğerlerine göre daha eğlenceli ve esprili ismi. Göğüs kanserine yakalanıp kanseri yenmiş, arada destek grubu toplantılarına katılıyor. Hatta bu sayede Maggie’yle tanışıyor.
- Regina Howard (Christina Moses): Rome’un eşi. Kendi restoranını açma hayali var ve Jon’un son projesi onun için büyük bir sürprizi barındırıyor.
- Delilah Dixon (Stéphanie Szostak): Jon’un yas tutan eşi. Neler olduğuna pek de anlam veremeyenlerden ama çocukları Sophie ve Danny için güçlü durmaya çalışıyor. Onun da diğerlerinden gizlediği bir sırrı var.
- Maggie Bloom (Allison Miller): Terapist. Daha önce bir kez kansere yakalanmış ve yenmiş, destek grubunda Gary’yle tanışıyor ve içlerine yeni giriyor. Ama elbette onun da henüz kimseye bahsetmediği bir sırrı olduğunu söyleyebiliriz.
- Katherine Kim (Grace Park): Eddie’nin eşi. Bir zamanlar eğlenceli ve daha sıcakkanlı biriyken artık ciddi birisi haline gelmiş. Mesleği olan avukatlıkta yükselmeye çalışıyor, çok çalışıyor ve evin mali yükü asıl onun omzunda. Evliliklerinin pek iyi gitmediğinin Eddie kadar farkında değil.
- Ashley Morales (Christina Ochoa): Jon’un birkaç yıldır asistanı ve intihar olayının istemsiz tanığı. Konuyla ilgili söylediğinden daha fazlasını biliyor.
A Little Million Thigs‘e biraz meraktan biraz da görünüş itibarıyla This is Us’ı andırdığı için başladım. Bir This is Us olduğunu düşünmüyorum tabii, daha hafif ve daha az sıcak bir versiyonu olduğunu söyleyebilirim. ABC kanalının genel olarak pek de başarılı olmadığı bir saat diliminde ekrana geldiği için geleceği şu an orta bir noktada. Yine de en azından bekleneni veren ve kendisini izletmeyi başaran bir draması var.
Hikayesini arada geçmişi hatırlatarak ilerletiyor. Karakterlerin gizlediğini bildiğimiz şeyler yavaş yavaş gruba yayılırken bir yandan da Jon’un neden bir anda intihar ettiği üzerinde duruyorlar. Bazıları kendisini öne çıkarmış olsa da bahsi geçen karakterler üzerinde aşağı yukarı eşit bir hikaye dağılımı var. Eddie, Gary ve Maggie izlediğim kadarıyla daha fazla sevdiğim isimler oldu mesela. Oyunculuklar da projeyi destekleyen türden. Dolayısıyla bir şekilde hayatta kalmasına itiraz etmem açıkçası.
A Million Little Things böyle bir dizi işte. İyi seyirler.
yorumlar
A Million Little Things S01E01
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki duygusu geçmedi bana. Karakterler için yazacakları yollar az çok belli oldu ve bu tabloda ilerleyen bölümlerde duygusal olarak beni yakalayabilir mi onu da bilemedim şu an için. Yine de o kısmı saymazsak uzun süredir beklediğim bir dizi olduğu için sezonu tamamlarım muhtemelen. Eğer ABC sezonun tamamlanmasına izin verirse tabii.
Karakterler ve oyuncular üzerine de ufak ufak yorumlar yapasım var elbette.
*Stephanie Szostak’ı Satisfaction’dan severim izlemeyi. Ama
*Allison Miller ne Go On ile ne de 13 Reasons Why ile bende iz bırakabilmiş bir isim değil. Ama burada sevebilirim gibi duruyor kendisini. Vaat edilen
tiplemesi izlenir bir tipleme gibi duruyor benim açımdan.
*Romany Malco ekranda görmeyi sevdiğim, sempatik bulduğum bir aktördür. Karakterinin buradaki
hikayesi cazip geliyor bana. Güzel eşelenirse iyi şeyler çıkabilir buradan kısa vadede.
*David Giuntoli pek aşina olduğum bir sima değil. Ama alışabilirim gibi duruyor. karakteri dizinin merkez karakteri olmaya göz kırpmış durumda. Onun yapacağı hamleler dramaya yön verecek büyük oranda.
*Christina Marie Moses, yeteneksiz bulduğum aktrislerden biri. Containment, The Originals, Condor ve burası. Hepsinde farklı farklı karakterleri üzerine giymeye çalışsa da ortaya çıkan ürün hep aynı. Hiç bir şey vaat etmiyor dizi için kendisi. Ne oyunculuğuyla ne de canlandıracağı karakter bazında.
*Grace Park’ı dış kapının mandalı yapacaklar gibi bir his oluştu içimde ilk bölüm itibariyle. Szostak ve Moses kadar göz önünde olmayacağı aşikar. Ama kadroda olmasından memnunum elbette.
1 sezon kadar Hawaii Five-0 izlemiştim. O ilk sezondaki haline göre baya yaşlanmış aradan geçen 8 senede. Torunu olan kadın rolü bile yazılır bu görüntüsüyle kendisine.
*Christina Ochoa benim gözümün nuru hangi dizide rol alırsa alsın. Burada da küçük bir rolü olacak orası kesin. Keşke bölümler ilerlerdikçe o rol büyüyebilse elbette.
*James Roday de dizinin en zayıf halkası konumunda. İnanılmaz sıkıcı bir tipi var. O bir şeyler anlattığı esnada uykum geliyor resmen. Dizi pilot aşamasındayken pilotu izleyen denek grubundan bir insan evladı da çıkıp da dememiş mi acaba ‘Başka birini bulamadınız mı bunun yerine?’ diye?
*Ron Livingston’ın rolü küçük zaten. Sam Huntington’ın kadroya katılmasını dört gözle bekliyorum. Lizzy Greene’in sesi de güzelmiş bu arada.
*Constance Zimmer için konuk oldu demeye dilim varmıyor o 1 saniye için. Umarım bir anlamı vardır o bir saniyenin.
ve tekrar konuk olur da göründüğü kadar gereksiz kaçmaz o sahne.
A Million Little Things S01E02
İçimi ısıttı, yüzümü güldürdü, gözümü yaşarttı. İlk bölümde tam olarak bunu beklemiştim bu diziden. Bu tarz diziler duygusal bağla yürür. Bu bölümde o bağı kurduğumu hissettim.
İlk bölüm yorumumda gömdüğüm James Roday, ufaklık Danny ile beraber bu bölümün en çok öne çıkan ismi oldu. Ufaklıkla kurduğu iletişimi izlemesi keyifliydi. Dizinin neşe kaynağı gibi bir şey Roday’in karakteri şu anda. İlk bölümün ardından fikrim 150 derece falan nasıl değişti bilmiyorum ama an itibariyle durum bu.
Maggie’nin çiçek ve bahçıvan benzetmesi iyiydi.
Başladığından bu yana hafta hafta severek izliyoruz ailece. Memnunuz.
Isınmak için birkaç bölüm şans vererek gidilmeli bence.
Bu arada kadını (Stéphanie Szostak) her görüşümde “Satisfaction’daki rolü nedeniyle mi bu rolü kaptı acaba?” diye düşünmeden edemiyorum.
* Bu arada bunlar yasak ilişkinin ortaya çıkmasını tuhaf idare ettiler gibime geliyor. İzlediğimiz şey dizi olduğundan bölümlerce uzatamazlardı, onun farkındayım aslında. Ama Gary Eddie’ye çok kızıp Delilah’a neredeyse bir şey demedi mesela. Üstüne destekleyici arkadaş pozisyonuna girip benim yerime onu seçmene ne kadar üzülmeliyim diye espri bile yaptı. Bu bölümde de Eddie Gary’de kalmaya gitti.
Katherine de benzer şekilde Delilah’a patladı ama Eddie’ye herhangi bir tepki verdiğini görmedik. Bu bölümde hamilelik testini Katherine’in evinde yapmış mesela.
Neyse böyle de olur.
Ben bu işi sevmeye başladım.
Eee, daha sonra?
S01E03
Pişkinlikte master yapmış bunlar ya! (İkisi de!)
Gary: Delilah’a o soruyu sormamış olsan ben cidden yadırgardım valla.
yarım saat seyrettim, kapattım… daha eğlenceli, sıcak birşey bekliyordum, depresyona girdim…. hep bu havada mı gidiyor?
This is Us komedisi yok bunda. Ölüm üzerinde yürüyorlar, sürekli depresyonda değiller ama hayat gailesi işte.
İlk Bölüm.
@aytackara tanıtım için teşekkürler.
Uzun süredir kaliteli komedi arayışındayım, malum bazıları sezonlardır sürüyor sıkıldık, bazıları da komedi diye başlıyorsun berbat çıkıyor, bunda da kadrosu ilginç geldiği için bir bakayım dedim.
-Stephanie Szostak’ a Satisfaction’da üzülüyordum lakin aynı tas aynı hamam.
-David Giuntoli’yi Grimm de de sevmemiştim burada da sevmedim.
-Romany Malco Weeds ile çok sevmiştim, buradaki karakteri sanki ona göre değil.
-Allison Miller 13 Reasons Why’daki avukat rölü bir şey vermemişti, burada daha ön plana çıkabilir.
-Christina Marie Moses The Originals’da sevmezdim, burada şimdilik nötürüm.
-Grace Park, canım ya bu kadar basit bir rol verilmemeliydi Hawaii Five-0 da boşuna bu kadar sene kendini heba etti, bir Battlestar Galactica’daki karaktere bak bir de buna bak.
-Christina Ochoa gibi hep başrol oynamış bir oyuncu bu yan karakteri oynamayı nasıl kabul etmiş hayret ettim. Niye kendini burada harcamış ayrıca merak ettim.
İlk bölüm itibari ile bir yönetmen bir diziyi nasıl berbat eder eğitim niyetine verilmeli, kamera açıları olsun, yakınlaştırma, blur’lama hataları olsun berbat ötesiydi, bazı oyuncuların da başarısız olmaları dolayısı ile bana herhangi bir duygu veremediler, ayrıca komedi niyetine başladığımdan hayattan soğumuş şekilde önünden kalktım.
Oyuncu grubu için en az 3 bölüm izleyeceğim, bakalım @pirate gibi hemen 2.bölümde beni de kazanabilecekler mi?
Yalnız bunu komedi diye izlersen yanılırsın. Draması ağır basan, araya esprili durumlar falan sıkıştıran bir dizi işte. This is Us’ın komedisi herhalde daha fazladır mesela.
Tek bir noktaya itirazım var.
Bu arada ben Eddie ile Delilah’ın gerçeği saklamasından zevk almaya başladım. Eddie bebeğin benden olduğu bilinmediği için olmaz dediğinde güldüm biraz hatta.
@aytackara dediğin gibi kafayı resetleyip diziyi dram şeklinde izleyince izlenebilitesi arttı diyebilirim. Zaten sevdiğim ve sevmediğim yani tanıdık oyuncu sayısı fazlalığı beni kendine çekmişti. Zaman buldukça izlerim.
Bu arada rahatsız edici seviyede rahat 2 bölümdür herkes. Çok çabuk sindirdiler ya! Katherine’in Eddie’ye doğru düzgün patlamaması ve hatta neredeyse tüm suç benim moduna girecek olması, geçen bölüm Dixonlarda pizza cumasına kalmalar, Gary’nin bu bölüm Eddie’ye evini açması falan ne oluyor lan? Bunların rahatlığı bana o kadar geçmiş durumda ki bu bölüm az kalsın Katherine’in Eddie’yi öpeceğini falan sandım mesela o bulaşık yıkama sahnesinde.
Ve ek olarak; diğer olayı bir kenara bırakarak konuşuyorum ki kız arkadaşının olduğu bir evde Eddie gibi birinin bulunması fikri sence de saçma değil mi a be Gary?
Bu bölümde bir ölüm havası vardı. Nedense bekledim durdum kapanış sahnesinde birinin başına bir kaza falan gelecek diye ama olmadı sayılır. Sayılır diyorum çünkü Maggie’nin bu düşüşü gayet normal bir şey. Katherine kaza yapıp ölebilirdi mesela bu atmosferdeki bir bölümün üstüne ya da Delilah kaza yapıp çocuğu düşürebilirdi falan. Bu ikisinden birinin olmasını bekledim ben açıkçası. Neyse, yazarlar benim kadar hevesli değil ekstra drama konusunda belli ki.
1×09 üzerine:
* Kafayı halletmişsiniz de kaşlar pek olmamış
* O son sahne bir kere adamın döktüğü çeneye hakaret efenim.
*
Bu Jon, ne demeye yaptı yediği haltı?
Barbara Morgan, Constance Zimmer çıksa olur mu?
Babam pasta yapmayı nereden öğrendi?
* Dear Jon,
XOXO, aytackara
* Yaratıcısı DJ Nash bey üstü kapalı Barbara, Constance Zimmer demeye getirmiş.
S01E09
*Son sahne: Ha şöyle! O konuşmanın üstüne böyle olmasa ayıp olurdu.
*Delilah: Bunun kendini haklı gösterme çabaları gülmekten öldürüyor beni.
*Barbara Morgan, Constance Zimmer’ın karakteri çıkacak bence de.