Yine izleyicisini zorlayan ve acımayan bir diziyle karşınızdayız. Üstelik de kan, seks, ahlaksızlık ile bezenmiş dizilerin kanalı Starz’dan fantastik bir yapımla: American Gods
Bu fantastik dizi, 30 Nisan 2017’de izleyicisiyle tanıştı. 8 bölümlük ilk sezonunu 18 Haziran 2017’de tamamlayıp, 2. sezon onayını da sezon sona ermeden hızlıca aldı.
Gel gör ki o ikinci sezon, neredeyse 2 yıl sonra (10 Mart 2019’da) bizlerle buluşmaya kalkınca, elbette ilk sezona dair akıllarda çok da bir şey kalmadı. Yazarınız da bu yüzden hem diziyle tanışmamış olanların ağzına bir parmak bal çalmak, hem de ilk sezonu izlemiş olanların dimağını tazelemek üzere bu tanıtımı bu tarihlere kadar erteledi. Sitemizin editörleri ve takipçilerinden bu bekleyişi bugüne dek sabırla sürdürdükleri için buradan da bir teşekkür edeyim.
Mutfak
Dizimiz, Sandman çizgi romanlarının yaratıcısı, bilim kurgu ve fantastik kurgu dünyasının ünlü yazarı Neil Gaiman‘in (sanılanın aksine, geymen diye okunur) Hugo ve Nebula ödülllü aynı isimli kitabının uyarlaması.
Gaiman’in 2001’de piyasaya çıkan bu kitabını ekranlara taşımayı üstlenen ikili Bryan Fuller ve Michael Green. Dizinin ilk sezonda yürütücülüğünü de yapan bu ikili, bu görevi ikinci sezonda Jesse Alexander’a bıraktı. Bu bırakışla ve dizinin geç kalışına yol açan diğer olumsuz haberlerle ilgili derleme bildirimize şuradan erişebilirsiniz.
Konu
Kitabına epey sadık giden, bu yüzden de izleyicisine durmadan “Neler oluyor yahu? Bu da kim?” dedirtip, neredeyse 5. bölümüne kadar sordurduğu sorulara yanıt vermeyen bir dizi American Gods. Aslında tek cümlellik bir yanıtı arayıp duran izleyicilerin birçoğunun yolda telef olacağı aşikar. Bu şekilde telef olmak istemeyenleri acil durumda açmak üzere aşağılarda bir yerlerde “Büyük İspiyon” başlığı altında bir ispiyon kutusunun içine davet edeceğim. Ancak yine de o gerçeği bilmeden, kaybola kaybola, olan biteni anlamaya çalışmanın tadını çıkartmaya çalışmanızı öneririm. Bu karardaki izleyicilerin de izleme zevklerini kaçırmamak adına bol bol ispiyon kutularıyla ilerleyelim bakalım.
Gölge Ay (Shadow Moon) gibi garip bir isme sahip bir adam var başrolümüzde. Kendisinin hapisteki son günleriyle başlıyor hikaye. Hapse niye girmiş, ne kadar yatmış gibi soruların cevabı yok elimizde; ama özünde iyi birine benziyor. “Hapiste de çok vakit geçirmeyelim, açılalım özgür dünyaya” diyen izleyicileri duyanlar, elle tutulur bir bir bahaneyle adamımızı erken bile çıkartıyor hapisten. Ama pek hoş da bir bahane değil. (Gölge’nin hikayesinin ilk 10 dakikasının ispiyonu olduğu için saklamayacağım.) Adamımızın karısı bir kazada ölüveriyor. Bizimkini de bu yüzden erken tahliye ediyorlar ve macera başlıyor.
Hapiste ıslah olmuş, artık uslu çocuk olmak isteyen Gölge, birçok aksiliğe rağmen eyaletler arası bir yolculukla cenazeye yetişmeye çalışıyor. Yolda, kendini Bay Çarşamba (Mr. Wednesday) olarak tanıtan, pek güven verici olmayan bir adamla tanışıyor. Bay Çarşamba ona bir iş teklif ediyor, ardından bizler de bu ikilinin ve yollarına çıkanların karmakarışık hikayesi için adeta bir tavşanın deliğine yuvarlanıveriyoruz.
Bu noktada belki Son Söz bölümüne yazmam gereken notu buraya sıkıştırayım: Dizinin her bölümünün aşağı yukarı ilk 10 dakikasında zaman ve mekan bağımsız kısa hikayeler izliyoruz. Bu hikayelerin bizim ana hikayeyle bağlantısını çözmek için kendinizi çok da yormayın, elbet bir ara su yolunu bulacak. Siz -bir Starz kanalı dizisinde olmanın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak abartmanın boyutlarını zorlayan- bu sahnelerin tadına varın şimdilik.
BÜYÜK İSPİYON
Yukarıda “tek cümlellik bir yanıt”tan bahsetmiştim. “Yahu neyse ne, bu kadar karanlıkta kalamam ben! Bekleyemem onca bölüm. Ne oluyor?” diyecek olan, seyir zevkinin önemli bir kısmını çöpe atmayı göze almış izleyicilerin işini kolaylaştıracak olan ispiyonumuz şudur:
Dikkat, ispiyon!
İlk sezonu izlemiş olanlar için kısa bir özeti de aşağı kondurayım ama üsttekini açan çaylaklar buna bakmasın, tamam mı?
Dikkat, ispiyon!
Karakterler bölümünde siz ilk sezonu izleyenler için ispiyon olarak serpiştirdiğim birkaç ayrıntı daha var. Ama yine de bu kadarı yetmeyenlere bir de ilk sezon özetini içeren şuradaki 14 dakikalık video mevcut.
Karakterler
Kalabalık bir kadroya sahip dizinin esrarengiz bir karakter listesi var. Bu karakterlerin birçoğunun kim olduğuna dair izleyiciyi aydınlatma işi en iyi ihtimalle 5. bölüme kadar erteleniyor. O yüzden ispiyon içindekileri sadece ilk sezonu izlemiş olan izleyicilerin açmasını tavsiye ediyorum.
Gölge Ay (Shadow Moon) (Ricky Whittle) : Hapisten çıktıktan sonra, Bay Çarşamba’nın iş teklifini kabul etmesiyle bir dolu anlaşılmaz olayın ortasında kalan ana karakterimiz karısına aşık bir taze dul.
Bay Çarşamba (Mr. Wednesday) (Ian McShane) : Bana durmadan “Çarşambayı sel aldı, bir yar sevdim el aldı” çağrışımı yaptıran bu karakter aslında -çağrıştırdığı türkünün aksine- çok eğlenceli bir tip.
Hiçbir sözü ve hareketi ile güven vermeyen, görünüşe göre dolandırıcıkta oldukça başarılı bir adam. Soru sordurmaktan öteye gitmeyen ama gerek hayata ve insanlara yaklaşımı, gerek mizah anlayışı ile bulunduğu hemen hemen her sahnede insanı gülümseten, vurdumduymaz, alaycı ve tedirgin edici biri.
Dikkat, ispiyon!
Laura Ay (Laura Moon) (Emily Browning) : Gölge’nin merhum eşi. Ölümü ve ölüş şekli ile Gölge’yi altüst ediyor. Geri dönüşlerde kendisiyle ilgili bol bol bilgi sahibi olacağız ama şimdilik ketum kalmakta fayda var.
Dikkat, ispiyon!
Deli Sweeney (Mad Sweeney) (Pablo Schreiber) : Kendini cüce cin (leprikon) olarak tanıtan ve fakat boyu 1,90’dan uzun, kocaman, havuç kafa, dövüş delisi, asabi, manyak bir adam.
Dikkat, ispiyon!
Lucy Ricardo (Gillian Anderson) : Gölge’ye ekranlardan(?) seslenen bir kadın.
Dikkat, ispiyon!
2. sezon ispiyonu:
Dikkat, ispiyon!
Low Key Lyesmith (Jonathan Tucker) : Gölge’nin hapishanedeki hücre arkadaşı
Bay Dünya (Mr. World) (Crispin Glover) : İsmini bile çok geç öğrendiğimiz esrarengiz bir başka karakter. Dikkat, ispiyon!
Teknik Oğlan (Technical Boy) (Bruce Langley) : Ne idüğü belirsiz, şımarık bir ergen
Dikkat, ispiyon!
Belkıs (Bilquis) (Yetide Badaki): Dizinin başından bu yana yaptığı seksler Dikkat, ispiyon! ile güzelliğini ayakta tutuşunu izlediğimiz bir hatun.
Dikkat, ispiyon!
Czernobog (Peter Stormare): Bay Çarşamba’ya güvenmediği için onunla saf olmayı reddeden, Zorya Kardeşler ile yaşayan huysuz bir tip.
Dikkat, ispiyon!
Zorya Kardeşler
Çarşamba ile Gölge’yi bir geceliğine evlerinde misafir eden bir aile. Czernobog ile eski görkemli hayatlarını özledikleri, kıt kanaat geçindikleri bir evde yaşıyorlar.
Dikkat, ispiyon!
Ostara (Kristin Chenoweth): Güzeller güzeli, koca bahçeli evinde verdiği nezih partiyle girdi dizimize.
Dikkat, ispiyon!
Mr. Jacquel (Chris Obi) Bir cenaze evi işletmecisi.
Dikkat, ispiyon!
Mr. Ibis (Demore Barnes): Kendisi Bay Jacquel ile birlikte bir cenaze evi işletiyor. Aynı zamanda hikaye anlatıcımız.
Dikkat, ispiyon!
Mr. Nancy (Orlando Jones): Terzilik yapan biri olarak yer aldı.
Dikkat, ispiyon!
Cin (Jinn) (Mousa Kraish): Güvenliğinden korktuğu için Amerika’dan kaçmanın peşinde olan gizemli biri.
Dikkat, ispiyon!
Selim (Salim) (Omid Abtahi): Amerika’ya yeni gelmiş müslüman bir göçmen.
Dikkat, ispiyon!
Volkan (Vulcan) (Corbin Bernsen): Silah delisi bir şehrin yöneticisi. Bir ateşli silah fabrikası var.
Dikkat, ispiyon!
Ödül Adaylıkları
Dizi, 2017’de en iyi fragman ve görsel efekt dallarında Emmy adayı oldu ancak ödül alamadı.
2018 Eleştirmenler Birliği ödüllerinde de en iyi dizi, en iyi erkek oyuncu (Ian McShane) ve en iyi yardımcı kadın oyuncu (Gillian Anderson) dallarında adaydı. Diğer adaylıkları için şuraya göz atabilirsiniz.
Son Söz
Başta da dediğim gibi izleyicisini zorlayan ve acımayan bir dizi olan American Gods benim açımdan iyi bir ilk sezon geçirdi. Daha önce kitabını okumuş olmama rağmen diziden tat alabildim. Hikaye zaten ilgimi çeken bir türdeyken, görsel efektleri, kostümleri, oyuncu kadrosu, müzikleri ile beni fazlasıyla doyurdu. Tek alışamadığım ve birçok izleyiciyi de iteceğini düşündüğüm ayrıntı, arka plan müzikleri idi; daha doğrusu, bir sahnenin arka planındaki enstrümantal melodiler. Çoğunlukla bir kemanın ya da yaylı başka bir çalgının acı çekişleri şeklindeki bu sunum gerçekten zorlayıcıydı. Aksi gibi de sık sık kullanıldı.
İlk sezonuyla bende iyi intibalar bırakan bu güzelim yapıma daha fazla izleyici katmak ve izlemiş olanlara da biraz satır aralarını hatırlatmak için çıktığım bu yolda umarım başarılı olmuşumdur. Lakin çoğu hayranı gibi 2. sezona dair çekincelerim var. Değişen dizi yürütücüleri, oyuncuların bu süreçte mızmızlanışları, senaryonun defalarca yeniden yazılması gibi gelen haberler ve dolayısıyla bunca bekleyiş ne yazık ki beklentimi düşürmeme neden oldu. Umuyorum ki bu endişelerim boşa çıkar ve en az ilk sezon kadar zevkle izlediğim(iz) bir ikinci sezon buluruz karşımızda ve bu yazının altında daha çook konuşuruz.
Haydi izlememiş olanlar, bir American Gods haftasonu yaparak 2. sezon başlamadan bizlere yetişmeye ne dersiniz?
Yazı altı demişken not: Bu diziyle ilgili 2 yıldır şu yazının altında yorum yapılıyordu.
Şu sözlerim de ilk sezonu devirenlere gelsin ve çekileyim:
Sizlere bu kadar karakterin aslında ne olduğuna dair çok daha derinlemesine inen bir yazı yazmak isterdim. Ancak iş o boyuta geldiği anda ansiklopedik bir yazıya dönmek gerektiğinden bol bol bağlantı ile bunların altını doldurmayı tercih ettim. Umarım o bağlantılarda gezen izleyiciler olur. Okumaya üşenenler için İngilizce de olsa şuradaki video ile ilk sezonda izlediğiniz Dikkat, ispiyon! içini doldurma adına epey yol alabileceğinizi not düşeyim. Aynı kişinin kitaptan yola çıkarak hazırladığı, 2. sezona dair olası ispiyonlar içeren diğer video da şurada .
Fragman
yorumlar
ne olaylı dizi yav. sürekli birileri girip çıkıyor. değişken kadro aslında dinamik tutabilir diziyi ama bunca tanrı giriyor çıkıyor, her sezonda onların hikayelerini toparlıyorlar mı? bu ayrılan karakterleri plansızca gönderebiliyorlarsa herhalde her sezonun karakter hikayelerini kapatıyorlar?
Orta yolu buluyorlar denebilir sanki. Aklımda bir Tanrı’nın hikayesinin açık kaldığıyla ilgili bir durum yok.
Bryan Fuller gittikten sonra Gillian Anderson devam etmek istemedi mesela, o da ayrıldı. Onun canlandırdığı karakteri güya başka bir forma sokarak başka bir oyuncuya oynatmaya başladılar.
Kristin Chenoweth de benzer şekilde tekrar görünmedi. Onun karakterini de bir daha görmedik ama yanılmıyorsam illa görmemiz gereken bir durum da yoktu.
Sinema dalında Ad Astra (Neyse ki izleyebildik) neyse dizi dalında da American Gods odur. Skandalları bir türlü bitmek tükenmek bilmedi.
Mousa Kraish, Jones’un açıklamasını doğrulamış. Bu durumda Salim de yoktur herhalde.
Seviyordum aslında diziyi ama ilk sezon sonrası yaşananlarla o kadar ilgimi kaybettirdiler ki 2.sezona girmemiştim. Bu kadar kaos sonrası devam eder miyim, onu da bilmiyorum. Bryan Fuller var diye başladığımız diziden nerelere geldik.
American Gods’ Backstage Drama Just Turned Ugly — Really Ugly
Önce kitabını okuyayım da sonra dizisini izleyeyim diye büyük bir hevesle 2 sene önce aldığım kitabı 1 yılda ancak bitirebildim (araya onlarca kitap girdi tabi). Bilimkurgu fantastik türünü çok sevmeme rağmen sanırım yazar bana pek hitap etmedi. Dizi bir nebze de olsa kitaba göre daha çok ilgimi çekti, ama ilk sezon bittikten sonra 2. sezona başlamak bir türlü içimden gelmedi. Umarım fırsat bulup izleyebilirim.
S4 onayı almış olabilir.
Season 3 Teaser
Poster
Season 3 Teaser | ‘Gods Walk Among Us’
3 dakika previously ile açmışlar. Başladık yine. Kamera arkasında dönenlerden haz ettiğimi iddia edemem. Devam ettirme ısrarını anladığım da söylenemez. O nedenle iptal olursa muhtemelen kötü oldu demeyeceğim ama şimdilik devam.
* Dominique Jackson, kalp.
Bunun dijitaldeki yayını Amazon’daymış. Ocak 2021 takviminde yer vermiş. Bugün gelmiş olabilir.
Geldi. Yayıncısının Starz olduğunu unuttuğumdan, dün izlemek için Amazon’u açmıştım
3 x 01 üzerine:
Güzel dönmüş, diziyi özlemişim. İlerleyen bölümlerdeki durumuna bakarız.
Dizinin sürekli problemlerle gündeme gelmesinden sonra hala devam ettirilmesini anlamasam da sezonu fena açmamışlar.
Yahu
3×02
sayesinde sezonun ilk 2 bölümünün başından memnun kalktım.
3×04 üzerine:
Bu dizi Laura ve Shadow olmayan karakterlerin yüzü suyu hürmetiyle dönüyor diye düşünüyorum bazen. Wednesday de arada içimi şişirmese keşke.
Fena bölüm değil gerçi de ne oldusunu ne kadar önemsediğim biraz tartışılır.
Evan Rachel Wood dahil 4-5 kadın Marilyn Manson’ı taciz ve suistimalle suçlamıştı. Starz, Manson’ın sahnelerini sezonun kalanından çıkarmış.
sesli güldüm (dizinin baştan beri arka planında olanlara bi de bu eklendi diye)
Ulan
* Değil zaten.
* Bir sen eksiktin, buyur gel.
3×05 öff iyice sıktı diye diye izledim bu bölümü. hele o oceans 11 sahneleri…
nail gaiman izliyor mu acaba? ben onun yerinde olsam izlemezdim.
Aldığı paradan memnun olduğunu ve pek önemsemediğini düşünüyorum. Gerçi Fuller’in uyarlama biçiminden memnun değildi ve showrunner değişiklikleri için usulen güzel şeyler falan söyledi…
3×03’te izlemeyi bırakmıştım, demek ki değişen bir şey olmamış pek. Ian amcamız için devam ediyordum ama onun karakteri de çok ilgi çekici değil bu sezon.
@aytackara Sen de hep paradan giriyosun be Aytaç’ım
Maddi kısmından memnun olmasa bıkbık ederdi, tahmin edebiliyoruz orasını. Ben izleyerek kendine acı çektirmiyordur herhalde/inşallah diyorum.
@dkamoy Gülü seviyorsa dikenine katlansın biraz
Evet ya bu sezondan ben de o kadar az zevk alıyorum ki anlatamam.
Bu sezonun 8 değil de 10 bölüm süreceği gerçeği bana dün dank etti. Ortalamanın üstünde bir bölümdü.
Shadow Moon-Mr. Wednesday kısmına gelene kadar rahat izledim, o sırada biraz modum düştü. Iwan Rheon beycim teşrif etti hem. Salim de işe yaradı bu bölümde.
@aytackara 3×07 üzerine yazdığına emin misin? Ben kek gibi atladım açtım ispiyonu ama tanıdık gelmedi. 8 çıkmış meğer.
@dkamoy
8 tabii o. Shameless 11×07’yle aynı anda yorum yazıyorken hatlar karışmış. Düzelttim.
@aytackara Iwan Rheon dışında bişi yemedim ben neyse ki. Tenku.
3×09 üzerine:
Olabilir mi böyle bir şey? Lütfen olsun çünkü. Reca ediciğim.
Bazen dizi sitelerindeki bölüm yorumlarına bakıyorum halkımız ne düşünmüş diye. Yeni bölüm sonrası yine baktım böyle.
Birisi “Ama bunu heteroseksüel kitle de izliyor ve onlara da saygısızlık edilmemeli diye düşünüyorum,” yazmış. Hatta bu yine iyi hali, 308’den sonra gelenler daha bir saçmaydı. Kafalar pırıl pırıl gerçekten.
@aytackara 308’i anlarım da 309’da böyle yazdıracak noldu ki?
@dkamoy Onda olmadı aslında. 308’ten artan ön yargı. Salim karakterine tahmin edilesi bir antipati var baĞzı insanlarda.
Bitti sonunda bu sezon da. Umarım bu sefer iptal olur diyor, içtenlikle kötü dileklerimi yolluyorum.
3. sezonu bitirdim. Muhtemelen gelecek sezona yokum, bu sezon çok koptum.
Sıkıcı Şadov (ve kasabası) ile Lora Mun yerine asıl önemli şey
Onay alsın ya, nereye gideceğini merak ediyorum. Şunların savaşını görmeden bitmesin zaten.
İptal olmuş. Belki film gelebilirmiş kapanış yapmak için.
Ne cins, uğursuz bir dizi oldu bu. İlk sezon sonrası kamera arkası rezillikleri yüzünden bırakmıştım. Birkaç gün önce sırf Ian McShane izleyeyim diye geri döndüm, güncele yetişirken diziyi iptal ettiler
Gerçi devam etseydi Starz bu kafayla 4.sezona da yeni ekiple başlardı.
Nereden nereye… O ilk sezon ağzımızın suyunu akıtan diziden acaba bölümün bitmesine kaç dakika kaldıya gelmek üzücü. İkinci sezondan nispeten daha iyi bir üçüncü sezon izledim ama yetmez. Durumu Türkiye gibi. Potansiyeli var ama kullanamıyor. Gidişatıysa Sense8’i anımsattı. Galiba bir filmle ucunu düğümleyip sevenlerini (eğer kaldıysa) mutlu etmeye çalışacaklar.
Ian McShane ve Emily Browning sayesinde bu sezonu bitirdim. Yine de görselliği için bir teşekkürü hak ettiler.
2X05
@tyndale Yukarıdaki yazıda ispiyon içlerinde de epey bir kim kimdir var.
Hazır gelmişken 2. Sezon finali;
Bu da bitti sonunda. Güzel bir 1. sezonun ardından idare eder 2. sezon ve doldurma 3. sezon.