Art of More — Tanıtım
11 yorum aytackara 04 Temmuz 2016 09:02
Online dizi ve film servislerinden birisi olan Crackle, kendisi gibi kurumlardan olan Netflix, Hulu veya Amazon’un gerisinde kalmayıp izlerinden giderek dizi sektörüne giren bir yer olunca, bizim de karşımıza geçtiğimiz Kasım ayında yepyeni bir dizi gelmiş oldu: Art of More.
Crackle, aynı zamanda Hulu’nun aksine Netflix ve Amazon’un izinden gittiğinden dizinin bütün bölümlerini aynı gün izleyiciye servis etti. Dahası ortaya çıkan performans sonucunda yine bu yılın sonlarına doğru yayına girmek üzere yeni sezon onayı da verdi. Art of More’un elimizdeki sezonu ise 10 bölümden oluşuyor.
Gelelim detaylara:
Konusu:
Art of More en özet haliyle açık artırma dünyası üzerine bir dizi. Antikaların veya ünlü ressam resimlerinin milyon dolarlara satıldığını çok defa duymuşsunuzdur veya “Satıyorum, sattım!” lafıyla biten artırmalara da biraz aşinasınızdır. Bu dizi de bu dünyanın perde arkasında olup bitenleri izleyiciye sunmak için yola çıkan bir dizi.
Dizinin merkez lokasyonu bu dünya için önemli bir yer olan New York. Elimizde ana karakter statüsünde 4 karakter ve iki adet açık artırma şirketi var. O nedenle bundan sonrasını onlar üzerinden anlatmak istiyorum.
* Thomas Graham Connor (Christian Cooke): Vakti zamanında Irak’ta asker olarak bulunmuş olan Graham, döndükten sonra doğru kişiler ve doğru bağlantılar diyebileceğimiz bir şekilde açık artırma dünyasının içine girmiş. Küçüklüğünden beri sanata ilgi duymuş, bulunduğu yere kazıyarak gelmeye çalışanlardan.
Açık artırma dünyasının önde gelen şirketlerinden Parke-Mason’da çalışıyor. Rekabetin her aşamada yüksek olduğu bu dünyayı da aslında daha çok Graham üzerinden tanıyoruz. Dizinin başlamasıyla birlikte Graham’ın Irak hizmeti zamanından tanıdığı bazı davetsiz misafirler karşısına çıkıyor ve bununla birlikte her şey herkes için yavaş yavaş işin içinden çıkılmaz bir hale geliyor…
* Roxanna Whitman (Kate Bosworth): Bir diğer hırslı ve rekabetçi karakterimiz ise Roxanna. O da babasının başında olduğu DeGraaf için çalışıyor. Müşterileri ikna edebilmek veya herhangi bir konuda istediğini elde edebilmek için dişiliği dahil ne gerekiyorsa kullanan biri. Bir yandan şirket içinde kendince sebeplerden dolayı hiç anlaşamadığı kız kardeşinin eşi Miles ile çekişirken, diğer yandan önemli koleksiyonlar veya parçalar için Graham ile rekabet içinde.
* Samuel Brukner (Dennis Quaid): Çok zengin, kadınlara düşkün ve şehrin önemli kişilerinden. Uzun zamandır topladığı kişisel koleksiyonunu satışa çıkarmaya karar verince hem Parke-Mason’ın hem de DeGraff’ın radarına giriyor. Roxanna ve Graham’ın rekabetinin merkez ismi olduğunu söyleyebiliriz.
Roxanna’ya karşı içten içe zaafı olsa da öncelik hesabını iyi yapan bir karakter. Glirin belli bir kısmını hayır amaçlı bağışlayacağı görkemli koleksiyonunun satışının kendi adına ses getirmesini de istiyor. Çünkü gözü bulunduğu yerin çok daha yükseğinde, Vali olmak için seçimlere girmekte.
Arthur Davenport (Cary Elwes): Tanınmış önemli sanat severlerden ve koleksiyon toplayıcılarından birisi. Ayrıca Graham’ın şu anda bulunduğu yere gelmesinde önemli katkıları olmuş. Onu da dizinin başlamasıyla birlikte bu rekabet dünyasının içinde alış veya satış bakımından kendince bir yer edinmiş halde buluyoruz. Hesaplı, Graham’ı takdir eden ama diğer yandan ne istediğini de bilen biri. Bunun yanında Graham’ın geçmişinin karşısına çıkması bir şekilde Davenport’u da içine çekiyor. Eşcinsel bir karakter.
Dizinin merkezinde Graham’ın başından geçenler ağırlıklı olduğundan, bölümler boyunca aslında Parke-Mason’ın açık artırmalarını ve müşterilerini daha yakından izleme ve tanıma imkanımız oluyor. Dahası bazı bölümlerde o bölüm satılacak eski eserlerin hikayesi, geçmiş zamana gidilerek izleyiciye öyle anlatılıyor. Bu yöntem de benim dizinin en sevdiğim taraflarından biri.
Oldum olası açık artırma teması ve New York ilgimi çektiği için de izlemesi beni zorlamadı. Hatta dizinin gün geçtikçe açılarak devam ettiğini, oyunculukların ise yeterli olduğunu düşünüyorum. Roxanna ve Graham arasındaki rekabeti, ikilinin kendi sorunlarını ve bunların üstesinden gelmek için geçtikleri sınırları en azından ilk sezon boyunca iyi yansıttılar. İki karaktere de benzer şekilde gün geçtikçe daha çok ısındım. Diziyi de sevdim.
Velhasıl, Art of More bu şekilde bir dizi ve hiç değilse denenmesi için tabii ki tavsiye edilir efendim. İyi seyirler…
Not: Diziyle ilgili daha önce şu yazının içinde yorum yapılıyordu. Daha doğrusu ben yapıyordum.
yorumlar
Ben bu diziyi Christian Cooke ve Kate Bosworth için izlemek istiyorum ama bir türlü sıra gelmedi, bi ara bakacağım artık.
Eline sağlık.
Ben bu Graham’ı nereden tanıyorum diye baktım baktım bulamadım. imdb edip Magic City’yi görünce uyandım.
Eline sağlık aytackara. Bu dizinin konusuna hiç bakmamışmışım ben.
Şimdi şu fragmana bir şey derdim ama demeyeyim, bölümler gelsin öyle derim zaten…
Çok şık poster yapmışlar valla!
2×01 üzerine:
Girişteki beklediğimden de uzun olan previously kısmı kim hazırladıysa eline sağlık. Unuttuğum bazı şeyler sayesinde oturmuş oldu.
Kendi stilinde bir dönüş yapmış. Hepsi birden geçen sezondan kalma öyle bir batağın içindeler ki nasıl ve ne kadar zamanda çıkarlar, neye mal olur kim bilir. Kolay gelsin.
2×04 üzerine:
Graham’ın yapması gereken işlerin şemasını oturup ben çıkaracağım bu gidişle. Ne çok şey var ya?! Gerçi böyle böyle sezon finaline geliriz halde, 4’e geldik bile.
Olan arada derede yine Roxanna’ya oldu sayın seyirciler.
Bu ikisi de git gide Bihter ve Behlül’e benzemeye başladılar. Bir taraftan hoşuma da gidiyor ama sonları benzemesin mümkünse. Hiç hazır değilim ben.
Hikayeyi de zaten öyle bir yürütüyorlar ki, içinde Adnan, Nihal ve hatta Matmazel bile var sanki maşallah.
2×07 üzerine:
Depresyon is coming. İkisine birden hem de, böyle kademe kademe. PTSD kesin de bir tanesi bipolar da çıkarsa şaşırmayacağım.
Gidip öküz siparişi vereyim ben.
Bir sezonun daha sonuna geldik. Dönem dönem ömrümü yine yediği için tebrik ediyorum.
14. dakika civarında bölüm bitseydi tam bir kapanış olurdu galiba. Gerçi böyle de pek açık kalmadı; sadece üstümde final yapmış hissi yok. Çünkü daha anlatacakları şeyler olduğunu bariz belli ederek gittiler. O nedenle uygun bir ara 3. sezon onayı verirlerse mutlu oluciğim.
Behlül ile Bihter’i belki burada kavuştururuz.