hellooo“Bekarlık sultanlıktır” derler; ama bu durum herkes için aynı niteliği taşımaz. Asırlardır bir cins, karşı cinsi nasıl etkileyeceğine dair çareler arar. Karşı cinsi tavlama konusunda birçok kitap, köşe yazıları ve romanlar yazılsa da iş insanın kendisinde biter. Bazen işi oluruna bırakmak gerekir. Sonuçta kader bu… Şarkıda dendiği gibi ‘Kaderi zorlama, zamana bırak’. “Hayatımın Tek Aşkı” konusu, peri masallarından fırlamış bir fanteziden ibaret olabilir. Siz de fazlaca hayalperest de olabilirsiniz, bu da mümkün.

Senaristler Stephen Merchant, Gene Stupnitsky ve Lee Eisenberg de bu konu üzerinden giden bir dizi projesini HBO ekranlarında yayınlamaktalar. Oyunculuklarıyla, gerçekçi senaryolarıyla dikkat çeken Hello Ladies‘i şu yazıda tanıttık. Şimdi bir de yakından inceleyelim…

hello-ladies-stephen-merchant-hboStephen Merchant‘ın aynı adlı stand-up şovundan uyarlanan HBO dizisi Hello Ladies, tipik bir ‘anti-sosyallik’ sendromu yaşayan İngiliz bir adamın yürek burkan öyküsünü anlatmakta. Hem senaristlik hem de oyunculuk yapan Merchant, dizinin baş asosyali Stuart Pritchard karakterini canlandırmakta.

Pritchard, ünlü bir web tasarımcısıdır. Hayran siteleri yapmaktan ve blog düzenlemelerinden anlayan Pitchard, sanal dünyadan gerçek dünyaya açılmak istemektedir. Bilgisayarlarla arasının iyi olmasına rağmen oradaki becerilerini dışarıda sergileyemez. Sonuçta, kim bilgisayarlardan anlayan birini çekici bulur ki? Kim bir HTML aktarması yapan ya da alanadı satın alan bir kişiyi cazip bulur ki? İşte, dizideki ana karakterimiz Stuart’ı bu soruların cevabını acı bir şekilde öğrenirken buluyoruz.

Partilerde, barlarda, kafelerde neredeyse her gün içine kapanmış, suskun insanlar görürüz. Bazısı sıkıntısından, bazısı çekingenliğinden suskundur; bazısı ise kafasındaki soru işaretlerine gerekli yanıtları aramaktan yorgundur. Ancak bazısı vardır ki toplumda ne yapacağını bilmediği halde bunu kabullenmeyip, cahilliğini ve iticiliğini bir süre sonra dışa vurur.

Karakterimiz Stuart da bu tipten biridir. İçindeki düşünce karmaşasına son vermek ve “Bir kere denesem ne kaybederim ki?” umuduyla kızların yanına gidip zoraki muhabbet kurmaya çalışır. Ancak karşısına ‘Bir kereyle bir şey olmaz.’ diyebilen bir kız maalesef çıkmamaktadır. Dizinin tartışmasız en can alıcı noktalarından birisi de her bölümüyle bekar hayatının ‘sultanlık‘ olmayan acımasız yönünü göstermesi.

SMBahtsız, nasipsiz, kör talihli  ve toplum tarafından dışlanmış  karakterlerin hepsini tek bir dizide bulmanız normalde imkansızdır. Ancak Hello Ladies’de sürüsüne bereket misali, ne ararsanız hepsi fazlasıyla var. Bu karakter enflasyonu ile  yapımcılar diziyi biraz riske sokmuş gibiler. Los Angeles’ta geçen dizide, Stuart’la arkadaşlarının düştüğü rezil durumları gören izleyici, karakterlere acıyıp daha da içtenlikle sevmekte.

Karakterler öyle farklı durumların kurbanı olarak seçilmiş ki dizi tam da “Bunu da yaparsa HBO yapar” dedirtecek cinsten. Belden aşağısı felçli bir adam, eşinden yeni ayrılmış bir ofis çalışanı ve bir web tasarımcısı… Kulağa her ne kadar saçma gelse de diziyi izleyince neden bu tiplemelerin seçildiğini anlayabilirsiniz..

 

131010-ep03-miniature-golf-1024Dizi, her bölümüyle aslında tek bir mesaj vermekte: “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol”. Pek çok bölümdür Stuart karakterinin, birçok insanla sırf bir ilişki kurmak amacıyla çeşit çeşit hallere düştüğünü görüyoruz. Ama sonuç olarak Stuart, tekrardan başladığı yere geri dönüyor.

Hello Ladies, komedi dizisinden trajikomedi türüne doğru kayabiliyor. Hatta dizide bir bakıma çoğunlukla dram unsurları ön planda. Tabii dizideki olaylara sinirlendiğimizden gülmediğimiz de yalan değil. Şunu da kabul etmek gerekir ki yaşanan olayların gerçeğe benzemesi bir o kadar güzel olsa da bir noktada izleyiciyi sıkabilir ve “Şimdi bu komedi dizisi miymiş?” dedirtebilir.

Dizi, bölümler ilerledikçe Curb Your Enthusiasm‘e benzeme yoluna doğru gidiyor. Pek çok dizi, ana karakterine acı ve gözyaşı ile harmanlanmış hayal kırıklıkları yaşatsa da sonunda onu mutlu edecek bir ödül verebiliyor. Buna en basit örnek, bir kahramanın kötü adamı yenip sonunda güzel kızı kapması. Yani kötü olaylarla başlayan eserin iyi olaylarla gelişmesi ve baş karakterinin de mutlu sona -ödülüne- kavuşması. İşte bu bahsettiğimiz “ödül” kavramı bu dizide kesinlikle yok. ‘Hüzünlü sonlar daha çok anımsanır ve daha çok reyting alır.‘ mantığı ile her bölüm sonu bir üzüntüyle bitiyor.

hello-ladies-stephen-merchant-en-solo-jessica-stuartDizinin ne kadar uzun ömürlü olacağını şimdiden kestirmek zor. Ama eninde sonunda Stuart’ın bir sevgili edinmesi lazım ki izleyici de her seferinde karaktere acımasın, kahrolmasın. Hello Ladies’te şimdilik Stuart için sevgili adayı pek yok. Ama elimizdekilerle yetinmek gerekirse, Jessica (Christine Woods) Stuart’ın en yakın arkadaşı olması gerçeği ile Stuart’a sevgili olabilecek en yakın kişi olarak görünüyor.

Ne de olsa baştan beri dizide birbirlerini en çok tanıyan karakterler onlar. Gelecek  bölümlerde belki de Jessica, Stuart’tan hoşlanacak ve Stuart da başka birine ilgi duyacak. Daha sonra Jessica, Stuart’ı tekrardan kendisine almak için uğraş sarf edecek. Olur mu olur, neden olmasın?