Brave New World – Tanıtım
8 yorum pirate 25 Ağustos 2020 08:44
Peacock’ın 15 Temmuz 2020 tarihinde izleyiciyle buluşan yeni dizisi Brave New World‘ün tanıtımıyla karşınızdayız.
Aldous Huxley‘nin 1932 yılında yayımlanan aynı isimli romanından uyarlanmış modernize edilerek dizimiz. Bilim kurgu türündeki dizinin ilk sezonu 9 bölümden oluşuyor. 2. sezonunun olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Dizinin bölüm süreleri ise 41-57 dakika aralığında değişiyor.
Dizinin yaratıcıları Grant Morrison, Brian Taylor ve David Wiener. Bu üçlüye yazar masasında Nina Braddock ve Elaina Perpelitt, yapımcı koltuğunda ise Kim Todd, Beewan Athwal, Thomas M. Horton ve Chloe Moss gibi isimler eşlik etmişler.
Dizinin hikayesi gelecekte bir tarihte distopik bir evrende geçiyor. Adına “Yeni Londra” denen bir yerdeyiz. Gördüğümüz fırlatma araçlarından hareketle atmosfer dışında bir yerde bulunuyor bu Yeni Londra. Normal dünya ise ‘Vahşilerin Diyarı’ olarak adlandırılıyor. Yeni Londralılar, Vahşilerin Diyarı’na eğitici turistik gezi amaçlı gidiyor ve bir takım tiyatral gösteriler izleyip geri dönüyorlar. İlkel bir toplum olarak gördükleri vahşilerle iletişim kurmuyorlar.
Yeni Londra’da bir kast sistemi hakim. Kast grupları adlarını Eski Yunan harflerinden alıyorlar. Deltalar, Gamalar, Betalar ve Alfalar şeklinde yükseliyor bu gruplar. Betalar ve Alfalar, üstün sınıf konumundalar. Bir de en alt kademe olarak nitelendirilebilecek olan ve Epsilon olarak tanımlanan klonlar var. Epsilonlar, köle sınıfı gibi bir şey Yeni Londra’da. Hizmet etmek için varlar, pek bir hakları yok.
Dizide daha çok Beta ve Alfa gruplarına odaklanılıyor. Betalar ve Alfaların iyi birer işleri ve eğlenceli hayatları var. Partiler ve olabildiğince seks de cabası. Sistemin kaymağını onlar yiyor anlayacağınız.
Yeni Londra’nın olmazsa olmazlarından biri de “Soma” adı verilen haplar. Farklı renkleri ve etkileri olan bu haplar, Yeni Londra sakinlerinin dürtüsel duygularını bastırmakta. Kıskançlık, aşk, fiziksel zayıflık, birilerine fiziksel zarar verme isteği, diğerlerinden farklı olma isteği, kin tutmak vb. duygular bu hapların yardımıyla bastırılıyor ve söz konusu distopik toplum düzeninin bozulmasına engel olunuyor.
Yeni Londra’ya hoşgeldiniz.
3 kuralımız var.
Özel hayat yok.
Aile yok.
Tek eşlilik yok.
Herkes çok mutlu.
Lenina Crowne (Jessica Brown Findlay) – Yeni Londra’da yaşayan Beta sınıfına mensup bir kadın. Şu sıralarda tek partnere bağlanmama kuralını bozmakta.
Henry Foster (Sen Mitsuji) – Yeni Londra’da yaşayan Alfa sınıfına mensup bir adam. Lenina’nın şu sıralar düzenli bir şekilde seks yaptığı kişi.
Bernard Marx (Harry Lloyd) – Yeni Londra’da yaşayan Alfa sınıfına mensup bir adam. Lenina’dan sorumlu kişi. Soma dağıtıcısı.
John (Alden Ehrenreich) – Vahşilerin Diyarı’nda yaşayan bir adam. Yeni Londralılar için düzenlenen gösterilerde çalışan bir set görevlisi.
Linda (Demi Moore) – Vahşilerin Diyarı’nda yaşayan bir kadın. John’un annesi. Yıllar önce onu terk eden John’un babasına takılı kalmış durumda olan alkolik bir kadın.
Mustafa Mond (Nina Sosanya) – Yeni Londra’da yaşayan Alfa sınıfına mensup bir kadın. Üst düzey bir yönetici.
Frannie (Kylie Bunbury) – Yeni Londra’da yaşayan Beta sınıfına mensup bir kadın. Lenina ile yakın arkadaşlar ve aynı işte çalışıyorlar.
Wilhelmina ‘Helm’ Watson (Hannah John-Kamen) – Yeni Londra’da yaşayan Alfa sınıfına mensup bir kadın. Alfa ve Beta sınıfı için sonu toplu seks ile biten çılgın partiler düzenliyor.
CJack60 (Joseph Morgan) – Yeni Londra’da yaşayan bir epsilon. Yüksek bir yerden düşüp öldüğü iddia edilen bir başka epsilonun ölü vücuduna dokunduktan sonra diğer epsilonlardan farklı davranmaya başlıyor karakterimiz. Etrafında olan biten şeyleri sorgulamaya başlıyor normal olmayan bir şekilde.
Vahşilerin Diyarı’nda Yeni Londralılara karşı isyan bayrağı açan bir grubun lideri olan Sheila karakterine Kate Fleetwood; Vahşilerin Diyarı’nda yaşayan, tiyatral gösterilerde oyuncu olarak çalışan ve John’un hoşlandığı bir kadın olan Madysun karakterine Lara Peake hayat veriyor. Yeni Londra’da Bernard’ın amiri pozisyonundaki üst düzey bir yönetici rolünde ise Ed Stoppard karşımıza çıkıyor.
Dizinin ilk 5 bölümünü izlemiş bulunuyorum ve gayet memnunum diziden. Yaratılan evreni sevdim. Hikaye ilgi çekici ve sürükleyici. Oyuncu kadrosu ise oldukça cazip. Şans verilmeyi hak eden bir dizi olduğunu düşünüyorum.
Not: Diziyle ilgili daha önce bu yazının altında yorum yapılıyordu.
https://www.youtube.com/watch?v=AyPL5VKSLnc
yorumlar
Yorumumu şuradan buraya yapıştırayım:
Bunun da sezonunu hızlıca tükettik biz ve buraya yazmayı unuttum yorumumu.
Kitabı okumuş değilim ama hem konuyu iyi verdiklerini hem de işe yarar bilim kurgusal gelişmeler sunduklarını düşünüyorum. Üstüne karakterler, onların gelişimi ve oyunculuklar da başarılı olunca türün (sosyal bilim kurgu) bayağı severek izlediğim nadir örneklerinden oldu.
Ta Game of Thrones’tan bu yana merakla takip ettiğim ve beğendiğim Harry Lloyd burada parladı resmen. Adama keşke ödül mödül verseler diyeceğim ama tabii nah.
“Ucu açık mı bitti?” sorusuna yanıt: Bu sezon olanları bi yere bağlayıp, yeni bir sezona yol yaptılar.
Ben de son yorumumu taşıyayım
S01E09 Sezon Finali
Sevdiğim bir dizi oldu. İlk bölüm sonrası biraz sıkılırım galiba diyordum ama hiç sıkılmadım açıkçası. Tabii kitap ve konu nedeniyle beklentileri yükseltmek hata olur,öyle büyük beklentilerle girişilecek bir dizi değil.
Zaten konudan ziyade 3 başrolü de beğendiğim için diziyi sevdim. 3’te 3 benim için hiç fena değil. Jessica Brown Findlay’i Downton Abbey’den beri severim ama burada bir ayrı beğendim. Charles Dickens’ın bilmem kaçıncı dereceden torunu olduğunu yeni öğrendiğim Harry Lloyd da çok iyiydi. Game of Thrones’taki hali aklıma bile gelmemişti, sürpriz oldu. Solo rolünde acımasızca eleştirdiğim Alden Ehrenreich da iyiydi, kariyerine buralardan devam etse de olur.
2.sezonda görüşürüz.
S01E06
Sezonun açık ara en iyi bölümüydü bana göre. Aşağı yukarı her sahneyi sevdim. Dizi, bir tık seviye atladı bence bu bölümle.
Önce The Stranger, şimdi de bu dizi. 2020 yılı Hannah John-Kamen için oldukça iyi geçiyor.
Güzel diziydi be!
6. bölüme kadarki süreci de sevmiştim ama 6. bölümden itibaren seviye atladı bana göre dizi. Şu sıralar dip yapan HBO’nun o eski kaliteli günlerine yaraşır bir dizi haline geldi. 9 bölüm yetmedi, tadı damağımda kaldı. Yılın en iyi işlerinden biri oldu benim açımdan. 2. sezon onayının hala gelmemiş olması şaşırtıcı.
Harry Lloyd ve küçük rolüne rağmen Hannah John-Kamen, sezonun en iyileriydi bana göre. Jessica Brown Findlay’yi izlemesi de her zaman olduğu gibi keyifliydi elbette. Alden Ehrenreich’ın yerine daha karizmatik birini bulabilirlermiş bence. Kylie Bunbury’yi neredeyse hiç kullanmadılar diyebilirim. Sahnelerini falan kesmişler herhalde bunun. Bu kadar minik bir rolü kabul etmiş olamaz bence. Ya da rolünün 2. sezonda büyüyeceğinin falan garantisini vermişlerdir. Joseph Morgan ise küçük sayılabilecek rolüne rağmen önemli bir katkı sağladı diziye.
İlk 5 bölüm için ortalama puanım: 7.7
Son 4 bölüm için ortalama puanım: 8.8
1. sezonun ardından:
Haftalık bir izlemeyle bunun sezonunu da bitirdim. Dizinin dünyasına alışınca takip etmesi daha zevkli oldu.
Solo öncesinde Alden Ehrenreich’i tanımıyordum, filmi de izlemedim zaten. Kim olduğunu bilsem de ilk kez burada izledim. Karaktere yakışmış. Jessica Brown Findlay ve Harry Lloyd da altında kalmadı.
Joseph Morgan, Demi Moore ve Kylie Bunbury’yi olduğundan biraz daha fazla izlemeyi tercih ederdim. Bernard’ın karakterinin sezon boyu değişiminin gözüme battığını söyleyebilirim ama olduğu kadar artık…
* İkinci sezon onayı almasını istiyorum. Sezonu bayağı topladılar ama tam bir final de olmadı tabii. Peacock, 21 Ağustos’lu hafta sonunda dizinin sezonunu ücretsiz izlemeye açmıştı. Hem gördüğü ilgiyi mi artırmaya çalışıyor yoksa dizi üzerinden insanları çekmeye çalışıyor sanırım.
İşler nasıl yürüyor kim bilir ama ufaktan da olsa bir haber gelse iyi olur.
Posket sonrası ilk başladığım dizi bu oldu. Aslında dkamoy’un daha çok önerdiği raised by wolves’a başlayacaktım ama aynı anda birçok dizi izlediğim için daha çerezlik bir dizi istedim.
Şuana kadar ilk 6 bölümü izledim ve beklediğimden çok daha iyi bir dizi olduğunu söyleyebilirim. İptal olduğunu bilerek izlemek biraz üzdü.(Peacock’un ilk dizisini iptal etmesi kötü bir karar bence.)
İlk sezonu 2,3 günde bitirmiş oldum. Sürükleyici bir diziydi, bilim kurgu yönü beklediğimden daha iyi çıktı. Eksikleri olsa da beğendim 2.sezon olsaydı izlemeye devam ederdim ancak olmayacağından ötürü çok üzüldüğümü de söyleyemem.
Ülkemizden Cesur Yeni Dünya manzaraları