Bridgerton — Tanıtım
125 yorum rpdi 02 Şubat 2021 08:56
2020’nin getirdiği nadir birkaç güzellikten Bridgerton, geçtiğimiz Noel’de bizlerle buluştu. Sezonu 1’er saatlik 8 bölümden oluşuyor ve 2. sezon onayını aldı. Julia Quinn’in 8 kitaplık çok satan, tarihi/romantik kitap serisinden uyarlanan dizi, Shonda Rhimes’ın yapım şirketi Shondaland’in elinden çıkıyor. Yaratıcısı ise Chris Van Dusen.
Grey’s Anatomy, Scandal ve How to Get Away with Murder gibi dizilerle bilinen Shondaland’in ABC’yle olan anlaşması 2017’de bitmişti ve Netflix’le anlaşma yapmıştı. Bridgerton, merakla beklenen bu işbirliğinin ilk ürünü oldu ve oldukça büyük bir ilgi gördü. Öyle ki Netflix’in tarihindeki en çok izlenen dizi ünvanını bile elde etti.
19. yüzyılda geçen ve -kurgusal karakterler izlesek bile- bir taraftan alternatif bir tarih de barındıran dizi, sunumunda Jane Austin geleneğinden besleniyor. 1813 Londra’sında başlıyor ve kraliyet ailesiyle etrafındaki soylu ailelerin etrafında gelişiyor.
Bridgerton ailesi, dul anne Vikontes Violet Bridgerton ile güzel kızlar, yakışıklı oğullar ve sevimli küçükler olmak üzere toplam sekiz kardeşten oluşuyor. Hikayemiz “sosyal sezon”un başlangıcıyla açılıyor ve ailenin en büyük kızı Daphne, evlilik için sosyeteye sunulmaya hazırlanıyor. Yani artık bolca davetlere katılacak, bekar erkeklerle flört edecek, sonunda da kendine uygun bir koca adayına onayı verip mutluluğa erişecek!
Hikayedeki bir diğer önemli ailemiz Featherington’lar ise Patrik Baron Featherington, üç kızı ve onları evlendirmeye çok hevesli olan karısı Portia’dan oluşmakta.
Featherington’ın kızlarıyla birlikte kraliçeye takdim edilen Daphne, güzelliği, şıklığı ve zarafeti sayesinde hemen sezonun “eşsiz”i ilan edilir. Fakat yargılayıcı ve düşüncesiz ağabeyi Anthony’nin taliplerini korkutmasının ardından çok iyi başlayan süreç korkunç bir hal almaya başlar. Yaşlı ve pislik Nigel Berbrooke, Daphne’nin neredeyse en iyi ve tek seçeneği hale gelir.
Anthony’nin üniversiteden arkadaşı ve Hastings Dükü Simon Basset, şehre kısa bir ziyarete gelmiştir. Gözde bir bekar olan Simon, evlenmekten başka bir şey düşünmeyen kızlardan ve yılışık annelerinden kaçarken yolu Daphne ile kesişir. İkilinin arasında, kendilerine bile itiraf edemedikleri bir çekim oluşur. Simon’ın evlilik fikrine hiç sıcak bakmaması ve kaba kişiliği, Daphne’nin ise gururu ikisinin bir araya gelmesine engel olur. Fakat çıkarları uğruna girişecekleri bir işbirliği sayesinde birbirlerinden uzak durmaları oldukça güçleşecektir.
Dizinin bir aileye mensup olmayan ama çok önemli bir karakteri daha var. Julie Andrews’ın tatlı sesiyle hayat verdiği Lady Whistledown, sosyeteyle ilgili en büyük haberleri, nişanları, evlilikleri, skandalları ve dedikoduları haber bülteni olarak yayınlayan, anonim bir kadın. Kraliçe dahil bütün cemiyet, büyük bir ilgiyle onu takip ediyor. Kim olduğuyla ilgili bir fikirleri yok ama yakınlarından biri olduğunu kestirmeleri çok zor değil. Kendisi aynı zamanda dizinin anlatıcısı ve dış sesi (Selam Gossip Girl!)
***
Daphne karakteriyle Phoebe Dynevor’ı, Simon karakteriyle ise Regé-Jean Page’i izliyoruz. Önemli diğer karakterlere kısaca göz atarsak…
Lady Danbury (Adjoa Andoh): Bu şehri adeta yöneten, efsanevi, haşin bir dişi aslan. Simon’ın fahri vaftiz annesi denebilir. Simon’ın merhum annesinin bir arkadaşı ve çocukken başkalarından bulamadığı şefkati ona vermiş, koca yürekli biri.
Lady Violet Bridgerton (Ruth Gemmell): Saygın, temiz kalpli ve zengin bir dul. Kocasının ölümünden sonra sekiz çocuğuyla tek başına ilgilense de toplumsal sözleşmeler ve kadınlara getirilen yasal kısıtlamalar nedeniyle en büyük oğlu Anthony, ailenin resmi olarak başı olmuştur.
Lady Portia Featherington (Polly Walker): Featherington’ların sürekli bir dolap çevirme peşindeki annesi. Bridgerton’ların sosyal statüsüne ve zenginliğine sahip olmadıklarının ne yazık ki farkında. Üç kızı için de uygun koca bulma konusunda son derece kararlı.
Anthony Bridgerton (Jonathan Bailey): Bridgerton kardeşlerin en büyüğü ve babasının Viskont ünvanını aldığından beri vazifesine bağlı bir aile reisi. Yakışıklı, seksi ve bekar bir erkek olarak evlilik pazarında oldukça çekici bir seçenek. Evlenmeyi ve mirasını sürdürmeyi istiyor ama bunun için zevklerini dizginlemeyi ve mizacını yumuşatmayı öğrenmesi gerekiyor.
Benedict Bridgerton (Luke Thompson): İkinci büyük Bridgerton oğlu. Sanatçı olma hayalleri var fakat yeteneği olup olmadığı konusunda henüz net bir fikri yok.
Colin Bridgerton (Luke Newton): Bridgerton oğullarının üçüncüsü. Penelope Featherington ile iyi bir arkadaşlık ilişkisi var.
Kraliçe Charlotte (Golda Rosheuvel): Kral III. George ile evli fakat kocası, hastalığı nedeniyle halkın gözünden uzakta yaşamaktadır. Monarşinin yüzü şu aralar Charlotte’tur. Yüksek sosyetenin gönül ilişkilerini ve evliliklerini takip etmeyi (ve müdahale etmeyi) seven, tam bir dedikodu tutkunu.
Tırıvırı bilgi: Karakterde gerçekten de Kral III. George ile evli olan, gerçek Kraliçe Charlotte’tan esinlenilmiş. Giderek kötüleşen zihinsel ve fiziksel hastalıklardan muzdarip George’un yerine çiftin en büyük oğlu, kral olarak atanmış. Tarihçiler, son yıllarda Kraliçe Charlotte’un siyahi bir uzak atası olup olmadığını tartışıyorlarmış.
Penelope Featherington (Nicola Coughlan): Featherington’ların en küçük kızı. Zeki, romantik ve nazik bir hanım. Fakat biraz utangaç ve ilgiyi üstüne çekmekten hoşlanmıyor. Eloise Bridgerton’ın en yakın dostu ve Colin ile de güzel bir arkadaşlığı var.
Philippa Featherington (Harriet Cains) ve Prudence Featherington (Bessie Carter): Featherington’ların ortanca ve en büyük kardeşi. Zeki ve mantıklı oldukları söylenemez. Şu aralar sadece koca bulmaya odaklılar.
Eloise Bridgerton (Claudia Jessie): 17 yaşında, zeki, biraz küstah ve asi bir kız. Giderek evlilik çağına yaklaşsa da kaderinde bundan çok daha büyük bir şeyin olduğuna inanıyor. Sosyeteye takdim edilme ve bir koca bulma fikri onu dehşete düşüyor.
Marina Thompson (Ruby Barker): Featherington’ların uzaktan kuzeni. Onlarla yaşaması için İngiltere’ye gönderiliyor. Bu güzel ve alımlı hanımın gelişi, Londra’daki bu ışıltılı ve özel dünyada patlayacak büyük skandalların habercisi olabilir.
Lord Featherington (Ben Miller): Featherington ailesinin reisi. Kızlarının hepsi bu yılın evlilik pazarındalar ama o, bir baba olarak köşesinde oturup hiçbir şeye karışmıyor.
Nigel Berbrooke (Jamie Beamish): Kendine bir eş bulmaya çalışan, yaşı geçmiş, oldukça nahoş ve sevimsiz biri. Daphne’nin korkulu rüyası.
Prince Friederich (Freddie Stroma): Almanya’dan gelen, çekici ve evlenmek için çok ideal bir prens. Kraliçenin akrabası ve prense bir eş bulmak onun için çok önemli. Daphne çok iyi bir eşleşme olacak gibi görünüyor.
Siena Rosso (Sabrina Bartlett): Bir opera sanatçısı. Anthony ile tutkulu bir yasak aşk yaşıyor.
Will Mondrich (Martins Imhangbe): Bir boksör ve Simon’ın en yakın arkadaşı. Will, Simon gibi zengin bir adam değil ve onun aksine sevgi dolu bir evliliği ve taptığı çocuklara sahip.
Henry Granville (Julian Ovenden): Bir ressam. Benedict’e sanatçı olma konusunda yol gösteriyor. Biraz çapkın yaşam tarzı ve aktif bir cinsel hayatı var.
Cressida Cowper (Jessica Madsen): Evlilik pazarındaki bir diğer genç hanım. Rekabetçi ortamda oldukça dişli bir rakip. Daphne’ye zor günler yaşatacak gibi görünüyor.
Görür görmez Gurur ve Önyargı‘yla Gossip Girl’ün bir karışımı olduğunu hissettiren Bridgerton; sizi hiç yormayan, ağzınızda hafif bir kaymak gibi akan, draması ve mizahı çok yerinde, çok tatlı ve keyifli bir pembe dizi. Birçok derdi ve meselesi var ama bunu kör göze parmak yapmadan, sizi bunaltmadan sunmayı çok iyi beceriyor. Koyu bir feminist olduğu zaten ortada. Kendini kurbanlık koyun gibi sergileyen ve küçük duruma düşüren genç kadınların bize eğlenceli görünen ama aslında çok acı vaziyetini, oldukça iyi gözler önüne seriyor.
İnsanların renkleri nedeniyle sosyal sınıflara ayrılmadığı bir tarihi izlemek, bunun hiç bahsinin bile geçmemesi, söz konusu bile olmaması; dizinin izlemesi en güzel taraflarından. Kitaplarda olmayan bu ayrıcalıksız dünya fikri, Shonda Rhimes ve ekibinden çıkmış. “İlerleyen bölümlerde de mi hiç konusu olmuyor?” derseniz, açıklama getiriliyor ama o kısımlara gerçekten hiç ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. İlk haliyle kalması bana göre çok daha hoş olurdu.
Hemen hemen herkesin iyi oynadığını, karakterlerin kimyasının çok iyi tuttuğunu; dizinin şaşaalı kıyafetleri ve göz alıcı dekorlarıyla da her şeyi çok güzel bütünleştirdiğini söyleyebilirim. Oyunculuk yeteneklerinin yanı sıra, göze hoş gelen kadınları ve erkekleri toplamaya özen gösterdiklerini fark etmişsinizdir. Dizide cinsel tansiyonun yüksekliği hep hissediliyor. Pembe dizilere yaraşır cinsten, koreografili, çok şık ve estetik sevişme sahneleri içerdiğini belirtmem de boynumun borcu olsa gerek.
Kitaplarda olduğu gibi her sezonun, bir Bridgerton kardeşinin ön planda olacağı şekilde ilerleyeceği açıklandı. İlk sezonda Daphne ağırlıklı bir hikaye izledik. 2. sezonda bu ismin Anthony olacağı duyuruldu. Bu durumdan aşırı memnunum çünkü karakter favorilerimden biri oldu. Muhtemelen Eloise ve Benedict şeklinde devam edilir ve doğruyu söylemek gerekirse bu kardeşler, Daphne’den daha ilgi çekici karakterler.
Shonda dizilerinde ilk sezon iyidir, sonradan grafiği aşağı doğru seyretmeye başlar gibi bir durum olduğunu düşünürüm. Az bölümlü sezonların da katkısıyla Bridgerton’da sanki bu yaşanmayacak ve her sezon birbirinden güzel olacak gibi hissediyorum. Kısacası dizinin geleceği için de oldukça umutlu ve heyecanlıyım.
Bir süredir çok konuşulan bir dizi olduğundan muhtemelen izleyecek olan şimdiye izlemiştir ama bu yazıdan sonra niyetleneniniz olursa iyi seyirler dilerim.
Fragman:
Diziyle ilgili daha önce şurada yorum yapılıyordu.
yorumlar
“The Queen’s Ball: A Bridgerton Experience” diye bir etkinlik planlıyorlar. Kraliçenin balosu misali. 2022.
Chicago-L.A.-montreal-Washington D.C.
S2 İlk Bakış
The Sharma Family
TUDUM: Oyuncularla Söyleşi
2. sezonu çekmeyi yeni bitirmişler.
İkinci Sezon Tarih Duyurusu
2. Sezon | Resmi Tanıtım Fragmanı
Poster
Yeni sezon gelene kadar oyalanayım diye ilk iki kitabı okudum. Sıkmadan okunuyor ama sonuçta baya kötüler yahu. O kitaplardan bu diziyi çıkarmak… Mesela feminizmden bu kadar uzakken kitaplar, dizinin tam tersine çevirmesi ve bunu olay örgüsüne de sadık kalarak yapması harika.
Fragman leziz. Anthony…
Buna biraz da ben katılıyorum. Ben direkt 2’yi okudum.
Kolay okundu ki Anthony’yi sevmemin de etkisi var ama romance türünde o kadar da dişe dokunur gelmedi. Diziyle havası haliyle farklı.
Bir kere kitaplar direkt olarak ana iki karaktere odaklanıyor. Diğerleri yan evin dış kapısının mandalı havasında. 2. kitapta Daphne ile Dük sadece bir bölümde vardı mesela. Dizide de Daphne üzerinden o kısmı verecekler herhalde. Kraliçe tarafı zaten hiç yok.
Not: Kütüphanede görünce 4. kitabı da alıp okudum. O da aynı ayarda sayılır ama 2 > 4 diyebilirim. 3 ortalıkta yoktu yalnız ve sonrakini okumak spoiler olmadı resmen.
Karakter posterleri
Tanıtım
S1 Recap
Arka kapıdan dolanarak 2. sezonu izleyip bitirdim.
Ben memnun kaldım. Anthony’yi karakter olarak severim zaten. İlk sezondan sonra kitaplara sarıp 2-3-4’ü de okuduydum. İkincisi göreceli içerinde daha iyi olandı. Yine kendilerince uyarlamışlar tabii ama hakkını da vermişler. Kitabı okurken hiç hoşuma gitmeyen bir-iki noktayı başka şekilde yedirmelerini de takdir ettim açıkçası.
Bir dezavantajı bölüm sürelerinin uzunluğu. Sezon 8 bölüm ama 68-71 dakikalık bölümler haliyle fazla geldi. Dolayısıyla bir tık tempoyu etkilemiş olabilir. Ama başroller olabildiğince perdelemiş gibi. Şahsen Simon’ın eksikliğini hissetmedim. Daphne zaten gerektiğinde ortalıktaydı. Bir de Featherington tarafı ister istemez doldurma geldi.
Anthony ve Kate’in dışında, yer aldığı kadarıyla Kraliçe, Benedict, Eloise ve Edwina’yı da sevdim. Hatta Edwina’da beklediğimden iyi iş çıkardılar. Benedict konusunda ne planladıklarını merak ediyorum, yalan yok. Dümdüz kitabı uyarlasalar da itiraz edemem, kestirmeye sapsalar da. İlk sezon ayarında etrafından dolandılar yine, anlayan beri gelsin…
Spoiler olmaksızın böyle yani. Unutmazsam bir ara spoiler soslu yorum da yapayım.
Not: Bu dizi 8 kardeş / 8 kitap / 8 sezon şeklinde devam edecek mi merak ediyorum. Diğer kitaplardan içerik alıp duruyor sürekli. Hele 4. kitap hepten başka bir şeye evrildi mesela.
* 2. kitapta arı sokması sonrası Anthony, babasının ölümünü hatırlayarak histerikleşip Kate’in göğsünden zehri çıkarmaya niyetleniyordu. O sırada Portia-Leydi Danbury-Violet bunları görünce evlenmek zorunda kalıyorlardı. Nefretten doğan aşk kısmını sevmekle birlikte bu kısım hiç hoşuma gitmemişti.
Bunlar evlenmek zorunda kalma durumunu yine Portia üzerinden güya Jack-Prudence’a yükleyerek diğer taraftan Daphne’ye Anthony-Kate için benzer bir sahne yedirmişler. Aynı yola sapmamalarından bu yüzden memnun kaldım.
* Colin’in “Penelope ile evlenmeyeceğim,” cümlesi normalde 3. kitapta. Hatta arkadaşlarına değil, kardeşlerine söylüyor ve Colin, Penelope’nin duyduğunu fark edince özür diliyor vs. Bunlar 2. sezon sonuna kulak misafirliği olarak yedirmişler. Peki.
Ayrıca 4. kitap Colin + Penelope üzerine ve haliyle bu Whistledown meselesini orada ortaya çıkarıyorlar aslında. Bunların ilk sezon sonunda Penelope’yi göstermiş oldukları için 4. kitabı okumak biraz yavanlaştıydı haliyle Yalnız Genevieve ve üstüne Eloise’in gerçekleri bilmesi derken bu konuda bağımsız ilerledikleri söylenebilir. 4. kitabı gözümün önünde yiyorlar.
Misal 4’te Penelope’nin kim olduğunu anlayan birisi var ve Eloise aynı şekilde anladı gerçeği.
* Featherington ailesine de bir şey yazalım demişler, ortaya Jack’i çıkarmışlar. Devam ettikçe Portia’ya doğru kayması hoş olmakla birlikte bu hikayenin böyle biteceği çok belliydi bana kalırsa.
Bir de Kraliçe nasılsa kitaplarda olmayan birisi. Ona daha fazla özel sahne yazsalar keşke. Muhtemelen uzantı diziyle ilgili fazla fikir vermek istemiyorlar…
* Edwina ile Anthony’yi mihraba kadar getirip döndürmeleri aslında hoşuma gitti ama Edwina o noktaya gelmeden anlasa mıydı da demedim değil.
Sezonla ilgili gördüğüm eleştirilerden birisi çiftin ilişkisinin iyi ama yavaş bir şekilde geliştiğiydi. 6. bölüme kadar çok şey anlattılar ve eksiklik hissetmedim ama az buçuk katılıyorum. Simon-Daphne için daha fazla sahne yazmışlar. Anthony-Kate yer aldıkları kadarıyla iyilerdi gerçi.
* Çok Netflixvari bir görüş olacak ama Benedict’in biseksüel çıkmasında bir sorun görmüyorum. Ayrıca 3. kitapta ailenin Benedict’in sanatsal eğilimlerinden neredeyse haberi bile yok. Burada adam Kraliyet Akademisi’ne giriyor falan.
Gelecek sezon hayatına kim girecekse resme geri döndürecek muhtemelen.
* Hazır gelmişken 5’e de adım atayım. Aslında Theo + Eloise güzel fikirdi. Keşke Penelope – Kraliçe karmaşası falan derken bozmasalardı. Bir de 5. kitap normalde Marina’nın vefatı sonrası yalnız kalan Philipp Crane ve Eloise üzerine. Gerçekten böyle mi ilerleyecekler?
Adamı çok kısa görüyoruz iki seferdir ama başrol olarak daha mı ilgi çekici birisi olsaydı?
Sezon girdi ama okumak isteyenler için kitapların zevkini kaçıracak ölçüde spoiler oldu böyle de. Ama içimden atmam gerekiyordu.
Daha sezona giremedim ama önüme kaç gündür sürekli Simone Ashley övgüleri düşüyor. Kendisini nereden tanıyorum acaba derken Sex Education’daki Olivia olduğunu fark ettim. Dizide Ruby sonrası bir diğer yan karakter daha ön plana çıktı demek ki
Anthony (Jonathan Bailey) ve Kate (Simone Ashley), 3’te de varmış.
Ek: People, kendince Bridgerton romanlarını sıralamış.
İlk üç günde 193,020,000 saat izlenmişti. Geçtiğimiz hafta da 251,740,000 saat izlenmiş. 10 günlük total 444,760’a çıktı.
457,370’ye çıkınca Tüm Zamanlar Top 10’e giriyor ki bu liste ilk 28 gün normalde. İyi gidiyor gibi.
251,740,000 saat, dili İngilizce olan bir dizinin Netflix’te bir haftada elde ettiği en yüksek izlenmeymiş bu arada.
Totalde rekor 571.76 milyon saatle Squid Game’de.
Rekor gelirse bundan gelir diyordum zaten. Stranger Things yeni bir rekor ile gelir. Ondan sonra bu rakamları yakalayan zor bulunur diyesim var ama Squid Game gibi sürprizler olabilir.
3. haftada 115,750,000 saat izlenerek Netflix Tüm Zamanlar Top 10’de (İngilizce) üçüncü olmuş 2. sezonu.
Gelecek/son hafta 65 milyon saat daha izlenirse listede 1. sıraya çıkıp ilk sezonu geçecek.
It’s official. 2. sezon, hem ilkini geçti hem de dili İngilizce en çok izlenen dizi oldu.
28 günü 656,160,000 ile tamamlamış.
Hannah Todd, yeni Francesca.
3. sezon = 4. kitap = Penelope ve Colin
Netflix de resmen duyurmuş.
3’ü çekmeye başlamışlar.
++Sam Phillips, Daniel Francis, James Phoon
Charithra Chandran (Edwina) 3’te yokmuş.
‘Black Sails’ Star Hannah New
3’te yok.
First Looks
– Netflix Portekiz, 3. sezon için 14 Aralık diye paylaşım yapıp silmiş.
-4. sezon Eloise üzerine olacak diye dedikodular dolanıyormuş.
kitabı atlamak istemelerini çok iyi anlıyorum. Umarım kalanları böyle saçma değildir ve 7 sezon izleyebiliriz. Ya da
Elim asla gitmiyor diğer kitaplara. Hem para hem yer israfı oldu. :(((
— Biraz daha devam et bence. 4’te Penelepe-Colin var, gelecek sezona hazırlık olabilir 4-5-6 benzer zaman aralıklarında geçiyor. 5 de Eloise zaten.
— Ben 6’da biraz sıkılmıştım, hikayesi farklı sayılır ama çok tek mekan ve iki kişilik bir yazımı var. 7 ve 8 ondan sonra çok daha iyi geldi haliyle.
— Benedict konusu bu gidişle oraya varacak da bu haliyle vakit kazanmaya benziyor artık. Bundan sonra Eloise’e geçeceklerse sonrasında Francesca’ya da geçsinler o zaman. Ondan sonra Benedict’e geçerler, o arada da çocuklar bir zahmet büyür zaten.
3. Sezon | Tarih Duyurusu
Poster
First Looks
14 Şubat’ta ekibin de katıldığı bir etkinlikte sneak peek gelecekmiş. Bugünden haber veriyorlar.
Teaser
Geçenlerde bitirdim kitabı, güzeldi. Daha hereketli olacak 2. sezona kıyasla o kesin. Colin’e özel bir ilgim yok ama Penelope’yi oynayan kızın parlayacak olmasına seviniyorum. Yan karakterleri güzel kullanırlarsa, Antony’ciğimi köşeye atmazlarsa, kitabını atladıkları (sonraki sezonda da uyarlanmaz o, çöp direkt) Benedict’e adam akıllı bir yan hikaye yazarlarsa değme keyfime.
A New Clip
Sneak Peek
Mini Teaser
Yarın fragman geliyor.
Poster
3. Sezon | Resmi Fragman
3. Sezon | Yeni Sezon, Yeni Tarzlar
* Cover hali yer alacak şarkıları açıklamışlar.
* İlk orijinal şarkıları da varmış 3’te. Tori Kelly’den ‘All I Want’.
– Özlemişim diziyi. Sırf bundan dolayı ekstra sevmiş olabilirim.
– Penelope ve Colin’e çift olarak pek de düşkün sayılmam, sempatim vardır. Ama şimdiye kadar iyi idare ettiler. Diğer karakterlerin ağırlığı da yardım ediyor tabii. Birkaç konuya birden girmeleri batmadı. Temposu da iyi.
Takdim edilme, sezonun gözdesi olma, ‘koca bulma’ vs. derken tekrar eden noktaları var elbette, geldik 3. sezona. Anthony ve Kate’in varlığı göreceli az denebilir ama sezonun merkezinde olmadıkları için anlaşılabilir de. Bu sezonda Francesca’nın ağırlığı da artmış. Benedict bildiğimiz gibi sayılır. Herkes bir yerden veya bir şekilde ortalıkta
* Kitapta Colin’in Whistledown’ın peşine düşmesi önce, devamında yaşananlar sırasında Penelope’den hoşlanması sonraydı. Bunlar yer değiştirmişler. Müstakbel diğer adayı da bu bağlamda çabuk elendi mesela.
* Lady Danbury’nin kardeşi Violet’le tanışınca ufak çaplı “Ha?” oldum
* Benedict’e sezonluk macera yazmışlar zannedersem. Bir noktada aşık olacağını ve iyi bitmeyeceğini düşünmüyorum ama bakarız.
* Bar sahibi ve eşine kalan mirasla birlikte varlıklı olmaları, bununla birlikte gelen hikâyeye gerek var mı gerçekten? Hikâyeye ne derece hizmet etti tartışılır. Bir de “Adamın işinden vazgeçmesi gerek,” draması yapacaklar.
* Gelecek sezondan “Francesca vibe” almaya başladım. Yanılması bedava tabii. Devamı Francesca’nın kitabından spoilerlı:
Francesca’nın Kraliçe’nin uygun gördüğü kişiyi değil de John’u seçeceğini düşünmesi normal şartlarda da zor değil zaten, kabul. Ama adam ortaya çıktığında bir gülmem geldi
Düğünü sezon sonuna kadar aradan çıkarırsanız sevinirim. Peki, John’un kuzeniyle takriben ne zamana tanışırız? Sezon bitmeden olur mu? ^.^
Imelda Staunton ve Jim Carter’ın evli olduğunu + Bessie Carter’ın (Prudence) bu ikisinin kızı olduğunu
öğrendiğimde takvim 16 Mayıs 2024’ü gösteriyordu.
Ben bunu izlememiştim. Hastayım Raporluyum oturdum izledim çıtır çerez çok tatlı bir dizi. Ama biraz uzun geldi bölümler , biraz atlayarak izledim. Açıkcası hastayken çok iyi geldi
En sevdiğim aşk 3ncü sezon çiftinin ama en sevdiğim sezon 2.
İkinci sezon yan hikayeleri daha iyiydi. (Eloise, Pen, Benedict, Colin, LW, Featherington ailesinin hikayesi )
3ncü sezonda yan hikaye olarak Fran ve Mondric ailesi hikayesi ön planda açıkcası benim hiç ilgimi seçmedi. Fazla sıkıcılar. Daha entrikalı bişeyler olsaydı keşke
Colin ve Pen de gelecek sezon ayrılırsa dizi çok zayıflar