Dix Pour Cent (Call My Agent) & Menajerimi Ara || Yıldızlarla Dolu Bir Dünya – İkili Tanıtım
152 yorum aserat 14 Eylül 2020 08:15
2015’te France 2 kanalında başlayan ve Netflix sayesinde şöhreti artan Dix Pour Cent (‘Yüzde 10’ veya İngilizce adıyla Call My Agent!), dünya çapında büyük ilgi uyandırınca birçok ülke uyarlama hazırlıklarına başladı. En hızlı davranan ise Türkiye oldu ve Menajerimi Ara‘yla geçtiğimiz günlerde tanıştık. İsterseniz iki farklı ülkenin bu ortak hikayesini daha yakından tanıyalım.
KİMLİK BİLGİLERİ
Dix Pour Cent | Menajerimi Ara |
Tür: Komedi, Dram | Tür: Komedi, Dram |
Sezon/Bölüm Sayısı: 3 sezon, 18 bölüm | Sezon/Bölüm Sayısı: Şimdilik ilk 3 bölümü yayınlandı. |
Yayın Durumu: 14 Ekim 2015 – devam ediyor (4. sezonuyla final yapacak) | Yayın Durumu: 25 Ağustos 2020 – devam ediyor |
Süre: 55 dakika | Süre: 130 dakika |
Yaratıcı: Fanny Herrero & Dominique Besnehard | Yapımcı: Ay Yapım | Yönetmen: Ali Bilgin |
Kanal: France 2 (Fransa) & Netflix (yurt dışı) | Kanal: Star TV |
Resmi Site – IMDb – Vikipedi – Facebook – Twitter – Instagram | Resmi Site – Vikipedi – Facebook – Twitter – Instagram – Youtube |
KONU
Cannes’da (Antalya’da) yaşayan Camille (Dicle), mezun olduktan sonra sinema aşkıyla soluğu Paris’te (İstanbul’da) alır. Ancak sektörde tutunmak için çıktığı bu yolculuk büyük sürprizlere gebedir, zira doğduktan sonra Camille’i terk eden babası Matthias (Kıraç) ülkenin en ünlü menajer ajanslarından birinde çalışmaktadır ve yıllar sonra yolları bu vesileyle tekrar kesişir. Matthias (Kıraç) bu gizli sırrının ortaya çıkmaması için Camille’i (Dicle) ekarte etmeye çalışırken diğer yanda da yıldızlarla dolu dünya her zamanki seyrinde akıp gitmektedir. Zira onun yanı sıra ajansın diğer menajerlerinden idealist Andréa (Feris), bohem Gabriel (Çınar) ve tecrübeli Arlette (Peride) de temsil ettikleri oyuncuların sorunlarını çözüp yüzde 10’luk komisyonu garanti altına almaya uğraşırken pek çok ilginç olayla uğraşmaktadır.
KARAKTERLER
Matthias Barneville (Thibault de Montalembert) / Kıraç Özdal (Barış Falay): ASK’ın (EGO Ajans) en hırslı menajeri. O kadar hırslı ki oyuncularını memnun edebilmek için her şeyi yapabilecek kadar gözü kara. Mesleğe ve oyuncularına para odaklı yaklaşıyor. Evli ve bir çocuğu var. Herkesten sakladığı kızı Camille’in (Dicle) ajansta çalışmaya başlaması ise huzurlu hayatına bomba gibi düşüyor.
Andréa Martel (Camille Cottin) / Feris Dikmen (Canan Ergüder): Ajansın işkolik, idealist ve tutkulu menajeri. Matthias’ın (Kıraç) aksine sanat aşkıyla ön plana çıkıyor ve oyuncularını kaliteli yapımlara sokmaya çalışıyor. Biraz geçimsiz bir yapısı olsa da özünde iyi niyetli, öz güveni yüksek, içten içe kendi ailesini de kurmak isteyen biri.
(Not: Karakter orijinal versiyonda lezbiyen olmasına rağmen bizde malum sebeplerden dolayı bu yönü törpülenmiş durumda.)
Gabriel Sarda (Gregory Montel) / Çınar Bilgin (Fatih Artman): Genel olarak eğlenceli bir insan olsa da özünde ajansın en duygusalı. Oyuncularına samimi şekilde, tıpkı bir arkadaş edasıyla yaklaşıyor. Daha önce sektörün başka alanlarında da şansını denemesine rağmen başarılı olamayınca kapağı menajerliğe atmış. Feris’le çok yakın arkadaş.
Arlette Azémar (Liliane Roverè) / Peride Şener (Ayşenil Şamlıoğlu): Ajansın yaşlı kurdu ve en eskisi. Müşterileri genelde kariyerinin son zamanlarını geçiren oyunculardan oluştuğu için diğerleri kadar koşturmasa da neşesi ve tecrübesiyle ajansın en önemli yüzlerinden. Köpeği Jean Gabin’i (Miro) asla yanından ayırmıyor.
Camille Valentini (Fanny Sidney) / Dicle Ertem (Ahsen Eroğlu): Cannes’da (Antalya) doğup büyüyen, sinema aşkıyla yanıp tutuşan biri. Babası Matthias’la (Kıraç) yıllar sonra aynı çatı altında bir araya gelmesi içindeki sevgiye aç küçük kızı ortaya çıkarıyor. İyi niyetli ve düşünceli olsa da sektörün acımasızlığından uzak yapısı başına iş açabiliyor.
Hippolyte Rivière (François Civil) / Barış Havas (Deniz Can Aktaş): Sektöre yeni adım atmış, genç, yakışıklı ve başına buyruk bir aktör. Farklı tabakalardan gelseler de başlarına gelenler benzer. Sırtına yüklenen büyük sorumlulukların altında ezilmeyip kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Andrea’nın (Feris) gözde oyuncularından.
Noémie Leclerc (Laure Calamy) / Gülin Yetik (Gamze Karaduman): Matthias’ın (Kıraç) asistanı. Ajansın en çalışkanı. Bir yandan düzenli ve işini çok ciddiye alan biri, öte yandan da hafif çatlak ve sürpizlerle dolu. Patronuna içten içe büyük bir hayranlık duyuyor.
Hervé André-Jezak (Nicolas Maury) / Emrah Ayoğlu (Semi Sırtıkkızıl): Gabriel’in (Çınar) asistanı. Deli dolu, eğlenceli, alaycı, kıvrak zekalı ve arkadaş canlısı biri. Patronunun aksine olaylara daha rasyonel bakıyor. Camille’e (Dicle) geldiği ilk günden beri destek oluyor.
(Not: Karakter orijinal versiyonda gay olmasına rağmen bizde malum sebeplerden dolayı burası da ‘biraz’ törpülenmiş durumda.)
Sofia Leprince (Stéfi Celma) / Jülide Tırmık (Nazlı Senem Ünal): Ajansın sekreteri. Güler yüzlü, havalı ve kendinden emin biri. Aslında tiyatroyla ilgilenen amatör bir oyuncu ve menajerlerin portföyüne girmeye çalışsa da başarılı olamıyor. Tek hayali şöhrete kavuşmak.
KONUK OYUNCULAR
Orijinal dizinin konukları arasında Juliette Binoche, Monica Belluci, Isabelle Huppert, Jean Dujardin, Isabelle Adjani, Cécile de France gibi (final sezonunda Sigourney Weaver, Charlotte Gainsbourg, Jean Rano vs. de olacak) dünyaca ünlü isimler yer alıyor.
Türkiye versiyonunda ise şimdiye kadar Tuba Büyüküstün, Çağatay Ulusoy, Nebahat Çehre, Nükhet Duru, Demet Akbağ, Ercan Kesal, Edis, Melisa Şenolsun, Derya Baykal, Alican Yücesoy gibi ünlü isimleri izledik/izleyeceğiz.
SON SÖZ
Yerli versiyonunun başrol oyuncuları açıklandığında fikir sahibi olmak için orijinal diziyi izlemeye başladım. Zaten televizyon ve sinemaya da meraklı biri olduğum için tüm bölümleri büyük beğeniyle izledim. İlgi çekici karakterleri ve ünlü konuklarının (ve de Paris’in eşsiz dünyası) yanı sıra Fransa’daki sektöre getirilen eleştiriler de işi ilgi çekici bir hale getiriyor desem yalan olmaz. Bu nedenle bizim versiyonda da sektöre bol bol eleştiri getirilmesi Menajerimi Ara’yı sıradan bir uyarlama olmaktan çıkarıyor. İki diziyi peş peşe izlerken daha iyi anlıyoruz ki bu iki ülkenin sektörleri arasında pek de büyük bir fark yok. Zira ortada yadsınamayacak bir ‘insan’ faktörü var ve tüm ünlülerin başına gelenler üç aşağı beş yukarı aynı.
Dix Pour Cent’i de çok beğendiğimi söylemiştim ancak ne kadar kaliteli olursa olsun Avrupai bir soğukluk olduğunu da göz ardı edemem. O yüzden (belki de Akdeniz’e yakınlığın etkisiyle) Menajerimi Ara’nın daha sıcak ve izleyiciyi kolayca içine çeken bir dünyası var. Duygusal kısımların da orijinaline göre daha fazla genişlemesi Türk halkının yakınlık kurabilmesi açısından mantıklı. İki ülkede de ana kadronun başarılı oyunculukları ve eşsiz uyumu, dizinin bu kadar samimi bir hava yaratmasında büyük önem taşıyor. Menajerimi Ara’nın dezavantajı ise Türkiye’deki birtakım mecburi kısıtlamalar ve uzun süreler nedeniyle eklenen yan konuların genel senaryodan kopuk olması ve bazı karakterlere gereğinden fazla ağırlık verilmesi. Yine de iki dizi de özellikle böyle karamsar bir dönemde yüz güldüren, eğlenceli, kaliteli işler ve sektörün arka planını merak eden bünyeler için tam bir maden. Bu tanıtımdan sonra deneyecek olanlara iyi seyirler.
Not: Diziyle ilgili daha önce bu yazının altında yorum yapılıyordu.
FRAGMANLAR
yorumlar
İlk 3 bölüm genel yorum:
Feris ve Çınar karakterlerinin sahneleri dışında ana karakterlerin hiçbirinin sahnesini beğenmiyorum, zor izliyorum. Dicle’nin baba dramı ve Barış dramı çok çok çok sıkıcı, çekilmiyor. Emrah ve Gülin çok pasifler. Orijinalinde Hervé ve Noémie’nin sahneleri çok komik ve heyecanlıydı. Her bölüm yine nasıl bir çılgınlık yapacaklar diye bekliyordum. Umarım ilerleyen zamanlarda bu kötü durum değişir. Orjinalinde olmayan çaycı bile daha aktif rolde çünkü. Konuk ünlüler çok çok iyi. Roller harika yazılmış. Dizide Feris ve Çınar olmasa hiç komedi olmayacak. Onların sahnelerini izlemeye devam edip, diğer sahneleri sararak izleyeceğim.
* Dönem dizisinde sarı platin saçıyla ve çiçekli gömleğiyle oynattıkları Edis’e bir de İsmet diye isim seçmişler, komiğime gitti. Melisa da dalga geçerken güldürdü bu arada.
*
Güldüm sayelerinde, sağ olsunlar. Haklılar, o da var.
*
* Özge Özpirinççi de konuk olabilir mi? İsmi geçtikçe canım istiyor. Herkeşleri getiriyorsunuz, ondan da rica edin.
*
Araya Dicle'nin itirafını da sıkıştırmışlar. 12 points.
Sonradan Ek: Fragmandaki havuzlu sahne neredeydi yahu? Aşk olsun.
+Boran Kuzum
6. bölüm.
Senaristi değişmiş. Ekin Atalar.
Feris’e ve bana ayıp oldu. Ayrıca halkımızın Masumlar Apartmanı ilgisini de anladım sayılır.
* Orijinalinden bu bölümde ayrıldılar. Sonu böyle değildi normalde bu işin, Kıraç’ın eşiyle olan yüzleşmesi de. Nihayetinde ellerinde 18 bölüm olduğu için böyle bir şey olması şaşırtıcı değil.
* Orijinal dizide bir oyuncunun yaptığı hareketi Barış’ın abisine yedirmişler. İyi yedirmişler, hoşuma gitti denebilir. Kıraç’ın değil de Feris’in savunması da güzeldi.
* Herhalde yapmazlar veya uzun vadeli bakarlar ama Çınar-Feris yapsalar niye demem. Sahi bu ajansı kim alacak kuĞzum?
7. bölümde Ahmet Rıfat Şungar, 8. bölümde de Özge Özpirinçci konuk. Şimdiki Aklım Olsaydı’yla ilgili de bir gönderme olsa keşke ^.^
Orijinal dizinin final sezonu 21 Ekim’de Fransa yayınına başlıyormuş. Netflix’e ne zaman geleceği belli değil.
Kaynak
+Hazal Kaya 8’e konuk.
+Burçin Terzioğlu da 8’e konuk.
Özge+Hazal+Burçin’i birden konuk ederek ne yapmak nereye varmak istemekteler acaba?
Hatta Camille’in annesiyle Matthias’ın yıllar sonra bir kafede buluşması normalde festivalden falan önceydi ve Paris’teydi. Belki Antalya’ya gidiyoruz bahanesiyle onu da aradan çıkartırlar.
Orijinalinden en ayrılmamaları gereken noktada ayrılmışlar, desem olur.
Bu yolda kararlılarsa Feris’i Çınar’a yapsınlar madem. Nejat kısmı elbet patlayacak bir noktada. Değillerse de Mayda ile Çınar’ı boşatıp ajansı yine sattırsınlar, oradan da zaten topuzlu beye bağlayıp Feris’i de o yola sokarız.
* Gökçe Bahadır’ın kısımları kendince eğlenceliydi de Ahmet Rıfat’ın kısmı dolgu görevi gördü sanki. Yüzme korkusu puantiye olmuş yürümüş.
8. bölümde 2×06’nın etrafından yürüyorlarmış, evet. Festival olarak hali hazırda devam eden 39. İstanbul Film Festivali’ni tercih etmişler.
Bütün bir ekibi toplayıp Antalya’ya götürmekten kolaydır. Burçin Terzioğlu da Juliette Binoche’un yerinde. Kıyafet konusuna kendilerince yer verecekler, gerisi de benzer. Yalnız Özge Özpirinççi bu bölümde yok anlaşılan. Öbür tanıtımda da Hazal Kaya vardı zati.
Günü değişmiş. Artık Pazar. 18 Ekim’de de bölüm var.
* Burçin Terzioğlu’nun sahneleri gayet hoşuma gitti. Ön izleme videosu olarak konuşmayı yayınlamışlardı zaten. Yeterince ses getirdi gibi üstelik. Bir de böyle izledim.
Bu sefer de Hazal Kaya’nın sahneleri dolgu gibiydi. Her bölümde bir kişi araya kaynar misali yer alıyor zati.
*
> Ben bu yalan ölüm haberlerinin hiç değilse bir kısmını o kişilerin bizzat kendisinin çıkardığını düşünüyorum zaten. Ama dizide o yola girecekleri hiç aklıma gelmemişti
> Dicle’nin durumunu ilk olarak Beren’in öğrenmesi klişe oldu sanki. Bir de fragmanda Barış’a söylüyor zaten. Asıl çifti bir araya getirmeyelim derken olana bak.
* Hazal Kaya, Cif ortaklığıyla o sosyal sorumluluk projesinde cidden yer alıyormuş. Barış Falay da keza. Cross-marketing oldu yine ^.^
Pazar günü iptalden önceki son çıkış değil mi yahu. Çok sürmez bu serüven ya hadi hayırlısı.
Pek de değil gibi.
İptalden önceki son çıkış dizinin gününün değişmesi durumu. Haftalık programında iki günü boş kanalın şu an. Reytingini artırmak istediği diziyi gün değiştireyim derken Perşembe’ye koyması mantıklı olmaz sanki. Pazar bu ikisinin daha mantıklısı.
Gerçi o günde de başka diziler, programlar falan var. Hayırlısı dediğimiz şeyden işte.
9. bölüme Feyyaz Yiğit (Ölümlü Dünya, Cinayet Süsü) konuk oluyor.
* Call My Agent‘taki Jean Dujardin bölümü (3×01), bizdeki Rıza Kocaoğlu bölümüymüş meğerse. Ben de diyorum, bizimkilerin aklına nereden geldi bu.
* CMA’de Matthias’ın karısını oynayan kadını Emily in Paris’teki Sylvie olarak bildiğim de 301 sayesinde dank etti. Philippine Leroy-Beaulieu.
9 devam ederken cross-marketing yaptılar yine. Alem Dergisi için yapılmış o çekim
* Emir’i daha fazla kullanmanızı içtenlikle destekliyorum.
* Ucuz bir entrikaydı. Böyle şeylerin izleyiciyi sıktığını, o yüzden beller doğrulmuyor zati.
En azından Mayda, Leyla konusundan biraz şüphelendi. Bir de Nejat’la ayrılığın kesin olduğunu farz ediyorum. Bu bölümde Çınar-Feris’in güzel dalgasını geçtiler ama benim gerçek olsun isteğim baki. Çınar-Jülide üzerinden gidecekler tabii becerebilirlerse.
Hazır denk gelmişken. Cidden bu ne çeşit bir beceriksizlikti ben anlamadım. Bölüm içi ürün yerleştirme alıp senaryo sayesinde ürünü batıran da bunlarda gördüm.
Samsung Türkiye’nin CEO’su sövse hakkı.
Menajerimi Ara – 9. Bölüm:
* Beren’in o Bendeniz saçlarını yolasım geldi. Canım Diclem
* Emir-Barış kısmında neler izleyebileceğimiz az çok belli olsa da olay Dicle üzerinden giderse birazcık hoşuma gidebilir bu durum.
* Feyyaz Yiğit kısımları bir miktar sıkıcıydı. Gelen ünlüyü Gökçe Bahadır ya da Burçin Terzioğlu gibi hikayenin içine yedirmediklerinde çok yavan kalıyor.
* Barış öküzü yerine Emir’i tercih ederim. İlerde bozmazlarsa tabii.
* Peride kısmı özellikle hoşuma gidiyor.
* Sadi Celil’in tarafını “toplayacaklar” düşüncesiyle izliyordum. Dan diye kalınca ilginç oldu. Ama böyle daha güzel oldu. Feris tabii ki haklı.
* Bilgi sızma meselesi ise uzadı biraz.
Oh, icimin yaglari eridi.
Yalniz su her seyi kapi arkasindan ogrenme olayini Ask- i Memnu’da birakmamis miydik ya?
Ask ucgenimsi durumunu seviyorum simdilik.
Bilgi sizdirmada zaten supheli gosterdikleri kisilerin olmayacagi asikar.
Bir dost… O kliseye girmeyeydiniz keske
Monica Belluci bölümünün benzerini bizim uyarlamadan da istiyorum. Çınar’ın oyuncusu olarak tabii ki. Yereldeki karşılığı kim olabilir bilemiyorum, sorun yapmazsa Hülya Avşar mesela ama bulurlar elbet uygun birisini.
@aytackara Benim aklıma da Zerrin Tekindor geldi. Gerçi artık orijinal dizideki ünlü hikayelerinden uzaklaştıkları için bunu yaparlar mı bilmem.
* Aslı İnandık’ı izlemeyi seviyorum. Olduğu kadarı yetti. Arif Erkin de bonus gibi bir şey oldu, sahnelerin çok da bir şey kattığını söyleyemem.
Gelecek hafta Kibilay Bey gelecek gibi duruyor, ona da ayrı bakarız. Çukur’u parça parça alıyorken müsait bir ara Aras’ı da alıverin madem.
* Barış’ın öküzlük dozunu artırmışlar yine biraz.
Gerçi gerisi Feris’in devreye girmesine bakar. Ta dizinin başındayken Barış için uyaran kadın Emir’e de sıcak bakmaz herhalde. Açıkla açıklayabilirsen.
Ek: Emir’i Nejat’ın yeğeni çıkarmak nereden geldi acaba aklınıza?
* O zaman dans, dermişim.
Bir de ajanstaki köstebeğe dönüverirseniz çok mutlu oliciğim. Ben unutmadım onu. Thanks.
** İbrahim Tatlıses ve Pınar Deniz’in konuk olması gündemdeymiş. Yılmaz Gruda da konuk olacak.
Not: Tatlıses’inkinin Star’ın başının altından çıktığından eminim ama kanıtlayamam.
** Serhat Teoman kadroya katılmış.
“Geçmişte ‘Ego Ajans’ta menajer olarak çalışan, sonrasında uzun yıllar Amerika’da yaşayan ‘Serkan’ın yıllar sonra eski arkadaşlarını ziyarete gelmesi ajanstaki dengeleri değiştirecek.”
Not: Hicham’ın başını yememişlerdir belki de, yine uydurmuşlardır.
** Sigourney Weaver’la ilgili bir yazıda Call My Agent 4. sezonun 4 Kasım‘da yayınlanacağı yazıyor. Bize de gelecek mi ondan emin olamadım sadece. Belki ilk aşamada Fransa’ya özel falan olur.
* Tilbe Saran’ı fragmanda görünce kendisini oynuyor zannetmiştim, karakter oyuncusu olarak konuk gelmiş meğerse. Sahneleri kısa ama güzeldi.
* Kıraç ve Dicle sahneleri bölümün daha iyi tarafıydı.
* Serhat Teoman’ı ve Pınar Deniz’i var olduklarından daha fazla görmek isterdim aslında. Serkan daha fazla görünecek tabii ama sonra anlaşılan.
Bir de Feris’e yazalım ufaktan. Madem Çınar’ı yapmıyorsunuz.
*
Devamında eski menajeri ikna çabasının dallanması biraz komikti ama Pınar’ı ikna sahneleri azıcık ucuz kaçtı. Bir de reca ediciğim, şu Succession yalanı bir daha olmasın ^.^
Müsait bir zamanda Ekin Koç’u da görelim diyeceğim aslında da TRT’ye dizisi var işte.
* Barış’a ne desem bilemedim yine.
Yalnız Emir’in Feris’le konuşurken ısrarla konuyu Dicle’ye getirmemesi iyi mi oldu bilemedim. Malumu ertelediniz, o oldu sadece. Feris’in duyunca kızacağı belli çünkü.
> İrem Derici yeniden görünüyor.
Gülin’in her bölüm kendi kendine triplere girmesi komik oluyor gerçekten.
Burak Tozkoparan’ın dizisi biter bitmez başka diziye geçmesi de hiç profesyonel bir hareket değil. Ben de oyuncu olsam, atv dizisinden sonra böyle kaliteli bir işten teklif gelse koşa koşa giderim ama keşke biraz yüzünü dinlendirseymiş. Emir’i de sevemedim, neden bilmiyorum. Damdan düşer gibi diziye girdiği için herhalde. Eğer karakterini bozmazlarsa Emir, bin Barış’a tercih edilir orası ayrı konu ama… Barış’ın karakterini düzeltip Dicle’yle birleştirselerdi keşke.
İlk defa bir ünlü konuğu bu kadar kötü rolde gördük. Pınar Deniz’e aşşırı sinir oldum. Menajerinden kurtulmak için bizimkileri kullandı gibi oldu resmen.
Ufak Tefek Cinayetler’i çok seven (ve o günleri çok özleyen) biri olarak Gökçe Bahadır bölümünde o dizinin anılması beni çok sevindirmişti ama afişi öyle bir kör noktaya astılar ki, hiç görünmüyor. Keşke Cesur ve Güzel’in afişinin olduğu yere assalardı.
Bu bölüm konuk patlaması oldu resmen. Yedi Numara Haydar (Okan Selvi), Pınar, Arif Erkin, Yılmaz Gruda, Tilbe Saran… Sahneleri de pek keyifliydi. Yalan yok Tilbe Hanım’ın canlandırdığı karakterin şiiri, gerçekten bir şairimize ait zannetmiştim. Kavak Yelleri’nde de vardı böyle şiirler falan ama Ekin Atalar’ın değil Yiğit Güralp’in dönemindeydi galiba, hatırlayan varsa beni düzeltsin.
Ekin keşke konuk olsa yorumuna katılıyorum ama Ekin’i artık eskisi kadar sevmiyorum. Dirilişvari bir dizi ve o tarz (dış görünüş anlamında) hiç yakışmadı ona, hayranlığım azaldı.
Dizinin yeni bölüm tanıtımı yayınlanmış. İrem Derici’nin uygunsuz fotoğrafları birinin eline geçiyor ve Feris’le Dicle bunu önlemeye çalışıyorlar. (İrem ilk geldiğinde Çınar’ın sanatçısıydı, hadi Ekin Hanım bilmediği için yanlış yazdı, bunu düzeltelim bir şekilde açıklamasını yapalım diyen bir oyuncu/set çalışanı/yapımcı vb. oldu mu olmadı mı merak ettim, göreceğiz). Magazinciler tarafından basılınca Dicle, İrem Derici’yi tuvalet penceresinden gizlice kaçırmaya çalışıyor ama başarılı olamıyor. (Burada da Hande Ataizi’nin malum olayına gönderme yapmışlar). İrem’i seviyorum ben ya, sevindim konuk olmasına.
İki bölümdür keyifli gidiyor bozmaz umarım. Bir de şu aşk üçgenlerini, Beren’i halletseler tamam olacak. Yeni senaristin Peride’ye ağırlık vermesi hoşuma gidiyor, keşke Yeşilçam’dan sağlam bir kaç isim gelse. Emel Sayın, Nevra Serezli, Ediz Hun vb. çok güzel olurdu. Yılmaz Gruda’yı izlerken aklıma canım Ayşen Gruda geldi, yaşasaydı o da konuk olur ve çok komik sahnelere imza atardı, süper olurdu. Huzur içinde uyusun.
Ayşenil Şamlıoğlu’nun koronavirüs testi pozitif çıkmış. Herkese test yapılmış ve sete bir gün ara verilmiş.
Kimseye bir şey olmasın tabii de yaş grubu olarak en riskli oyuncuya bulaşmış. Çok kıymetli bir oyuncu Ayşenil Hanım, umarım en kısa zamanda atlatır. Daha geçen gün aklıma gelmişti, Menajerimi Ara’da hiç pozitif vaka çıkmadı demek seti çok iyi koruyorlar, konukların yaşları da yüksek vs. diye, şom aklımı…
Sadece onun değil Ahsen Eroğlu ve Bedir Bedir’in (Çaycı Bekir) de testlerinin pozitif çıktığı söyleniyor.
Pozitif vakalar yüzünden bu haftayı pas geçiyorlar.
Ahsen’deki de ne şans, sen patlama yapacağın bir diziye başla, başrol oyna, ilk başrolünü pandemi varken oyna, virüse yakalan. Setlerde bu tarz olaylar olması çok normal (yani normalden kastım; set en iyi şekilde korunuyor olsa da virüsün nereden geleceği belli olmuyor, çok sıkıntılı bir durum) kaç ay iyi dayandılar aslında. Ne yazsam boş, bir an önce tüm ekip sağlığına kavuşur umarım. Yarınki bölümü heyecanla bekliyordum, üzüldüm biraz ancak mühim olan sağlık.
Şimdiye kadar dizinin sadece fragmanlarını, tanıtımlarını falan gördüm ama direkt olarak Ahsen Eroğlu çarptı gözüme doğal olarak. Muazzam saf, doğal bir güzelliği ve tatlışlığı var. Dolayısıyla covid haberine de olduğundan daha çok üzüldüm. Tabii benim de son zamanlarda çok fazla bir araya geldiğim bir arkadaşımda koronavirüse saptanması, üstüne babamın testinin de pozitif çıktı. Büyük ihtimal bende de var bu illet. O yüzden Ahsen’ciğimle aynı kaderi paylaşmış oluyoruz. Umarım herkes şu virüsten olabildiğince az zararla kurtulur.
Son bölüme konuk olan İrem Derici’nin testi de pozitif çıkmış.
Denizcan Aktaş da pozitif.
Geçici olarak şöyle bir önlem bulmuşlar. Barış ve Peride de 1-2 bölüm olmaz herhalde.
Bu dizinin Allah’ın emri ve peygamberin kavliyle en kısa zamanda usulünce bitmesi lazım. Feris çatlamazsa ben çatlayacağım.
Not: Korona olayı bu bölüm bitmeden vurmuş seti. Önce İrem Derici’yi oldurdular. Muhtemelen o da setten kaptı zaten. Sonra bir anda Bekir’i çat diye ortadan yok ettiler. Dicle’yi de zaten senaryoya yedirecekleri fragmandan belliydi. Barış’ın olurunu da bulurlar nasılsa.
Bu nasıl korona kapmak ben anlamadım ki.
Hadi Peride’yi görüntülü konuşmayla idare ediyorsunuz. Aradan kaç gün geçti ki Bekir geri döndü? Test negatife döndüğü saniye geri aldılar herhalde, aklıma o geliyor artık.
Denizcan ve Ahsen de koronaydı ama daha bir yere gittikleri yok. Hatta Ahsen zaten istese anca bu kadar oynuyor normalde de. Bu kız ne ara korona oldu peki?
Not: Bu bölümde de fikrim değişmedi, inş. reytinginiz biraz daha düşmüştür
Dizi sekizinci bölümden beri kademeli olarak düşüşünü sürdürüyor.
Hadi geçen bölümü kurtaracak bir İrem Derici vardı ama bu bölüm o da yoktu. Ozan Dolunay’a yazılan hikaye neydi, ne oldu, ne bitti anlamadık; tadı tuzu yoktu.
Senaristin iki genç kız üstünden seyircilere laf sokması da komik. Seyirci sizden Dicle’yle Barış’ı Kapadokya’da balayına çıkarmanızı, Beren’i diziden atmanızı falan istemiyor. Bu dizinin yola çıkarken seyirciye vadettiği şeyler menajerlik ofisindeki acı tatlı olaylar, eğlence, ünlü konuklardı. Arada klişe bir baba kız hikayesi vardı mesela ama diğer artılar bunu dengeliyordu. Şimdi Serkan diye ultra kötü bir karakter yazmışsınız, Serkan herkesin ağzından laf alıyor, her yerde bitiyor, her oyuncuyu/şarkıcıyı ne hikmetse ikna ediyor. Geçtiğimiz ilkbahar Crazy Ex-Girlfriend dizisini izlemiştim,
Oradaki durum aynen bu dizi için de geçerli. Emir karakteri bu diziye niye dahil oldu, dizide yeterince aşk üçgeni ve çatışma unsuru vardı. Zaten Barış’ın bir Dicle’ye bir Beren’e meyletmesi yeterince can sıkıcıyken bir de Dicle’nin bir Barış’a bir Emir’e meyletmesi bizi bu ikiliden (Dicle-Barış) yeterince soğuttu. Feris’in agresifliği sinir bozucu ama seyircinin Feris’e kızmasını da anlayamıyorum. Evet, Dicle ikisiyle de görüşüyordu. Feris daha Dicle işe girdiği ilk gün dedi ki, sanatçılarla kişisel ilişki içine girme. E Barış’a tamam dedik, Emir’e de tamam diyelim, yarın şirkete Demir diye sanatçı gelse onunla da mı görüşeceksin Dicle?
Yahu bu dizi uyarlama, yapacağınız tek şey diziyi uyarlamak. Bu dizinin yapımcısı Ay Yapım ya, sektörün en güçlü yapımcısı. Her bölümde Tuba Büyüküstün’ü, Nebahat Çehre’yi getiremezsiniz kabul ama en azından birkaç bölümde bir, klasik Ay Yapım kadrosundan birkaç isim getirilebilir. Misal Halit Ergenç, Kenan İmirzalıoğlu, Burcu Biricik, Aslı Enver, Birce Akalay, Nur Fettahoğlu, Bergüzar Korel, Elçin Sangu, Zerrin Tekindor, Bade İşçil, Tülin Özen… Pandemi şartları konuk alımında zorluyor olabilir ama çoğu yakın tarihte dizi çeken isimler.
* Feris, Dicle ve Peride iyi ki varlar. Çünkü koca bölüm resmen onlar sayesinde yürüdü.
* Bölümün konukları hikaye anlamında pek de yeterli değildi sanki. Daha doğrusu ilgimi çekmediler.
Murat Dalkılıç’ın 1.71 haberlerini tiye alması hoşuma gitti. Oyuncu olarak daha fazla denk gelmek isterim aslında. Selen Uçer’i geçenlerde Ümit Ünal’ın son filmi Aşk, Büyü vs.’de de izledim. Bayağı iyiydi, birkaç ödül de aldı zaten. Bonus oldu o da.
*
Ne kadar uzadı bu iş. Bari Jülide falan çıksa.
* Serkan son dönemdeki Türk dizilerinin en klişe kötüsü olabilir. Bundan da yıldım.
Öff, önce Beren şimdi Serkan. Bu kadar pure evil karakterler yaratmak zorunda değilsiniz ya! Adamın herrr şeyden haberi var, her hareketini zaten beş hamle önceden planlamış oluyor.
Selen Uçer’i bu kadar salak bir halde izlemek hoşuma gitmedi. Murat Dalkılıç kısmı da çok bayıktı. Çınar tarafını da sevmedim pek.
Elde bir Dicle kalıyor benim için, sırf onla da nereye kadar gideceğim bakalım. Reytinglerde de totalde iki haftadır ilk 10’da gözükmüyor zaten.
@aytackara
Call My Agent 3×04 üzerine:
Isabelle Huppert bölümü bizim dizideki Gökçe Bahadır bölümüymüş meğerse. Yeni fark ettim.
Huppert olması gerektiği kadar iyiydi. Ben bizimkinde biraz daha eğlendim sadece. Gökçe Bahadır’ın daha sempatik bir duruşu vardı. Dicle’nin de katkısı oldu. Menajerimi Ara’da Dicle+Kıraç’ın birlikte yaptığını burada sadece Mathias yaptı mesela.
Bir de 304’ün sonunu sezonun hikayesinin içine yedirmişler. Bizimkilerde haliyle yok böyle bir şey şu an. Bölümlük hikaye havasında yürüdü onlar.
Call My Agent 2×01’i bu bölüme yedirmişler. Melis Birkan’ın yanında Ushan Çakır yerine Aras Aydın oynasa nasıl olurdu diye düşündüm. Gerçek hayattan bir çift kullanmış olurlardı hem.
Gerçi ilk kez birlikte oynayan çift diye sundular. Diğer ikisi daha önce Sefirin Kızı’na birlikte konuk olmuşlardı, belki onun da etkisi vardır. Çakır, Ay Yapım ortaklı yeni dizisi Kırmızı Kamyon’da da oynayacağı için ayarlaması daha kolay olmuştur hem.
* Burçin Terzioğlu konuk olduğunda kendi tasarımı diye gösterdikleri bir kıyafeti gömmüşlerdi. Tasarımcı Rufat İsmayil, maddi ve manevi kayba maruz kaldığını söyleyerek suç duyurusunda bulunduydu. İsmayil’i konuk ederek gönlünü aldılar herhalde. Tatlıya bağlandı muhtemelen.
* Piyango Yetkin Dikinciler’e vurdu demek.
*
Madem Dicle’yi illa Barış’a çeviriyorsunuz bari Emir’i şu süreçte kötüye çevirmeyin. Bir de Beren’e yazmamanız tercih sebebi.
Emir bu gidişle Peri Masalı’nı kabul eder de hadi neyse.