Hooten & the Lady – Tanıtım
5 yorum pirate 02 Mart 2017 09:25
İngiliz kanalı Sky 1‘ın 2016 sonbaharında izleyici ile buluşturduğu Hooten & the Lady‘nin tanıtımına hoş geldiniz.
Aksiyon macera türündeki drama ve komedi karışımı dizinin ilk sezonu 16 Eylül 2016-4 Kasım 2016 tarihleri arasında yayınlandı. 8 bölümden oluşan ilk sezonun izleyici sayıları 0.50 milyon-1.20 milyon aralığında seyretti. Henüz 2. sezonu olup olmayacağına dair resmi bir açıklama gelmeyen Hooten & the Lady‘nin yaratıcıları Tony Jordan, James Payne, Sarah Phelps, Jeff Povey ve Richard Zajdlic. Yapımcı kadrosunda ise Michelle Camp, Cameron Roach, Belinda Campbell ve Caroline Levy gibi isimler var.
Her bölüm başka bir coğrafyaya yolculuk yaptığımız dizinin ilk bölümü Güney Amerika’da Amazon Nehri suları ve ormanlarında, 2. bölümü Roma’da, 3. bölümü Mısır’da, 4. bölümü Bhutan’da, 5. bölümü Etiyopya’da, 6. bölümü Moskova’da, 7. bölümü Kamboçya’da ve 8. bölümü Karayipler’de geçiyor. Gidilen bu yerler aynı zamanda dizinin bölüm isimleri olarak karşımıza çıkıyor.
2 ana karakter üzerinden yürüyen dizi, bu iki karakterin dünyanın kayıp hazinelerini bulmak üzere çıktıkları yolculuklar ve bu yolculuklarda karşılaştıkları maceralar üzerinden işliyor.
Bu 2 ana karakterden ilki; İngiltere’de soylu bir ailenin kızı olan Lady unvanlı Alex Spencer-Parker. Londra’daki British Museum ismindeki müze için çalışan, soyluluğunun da katkısıyla müze adına dünyanın kayıp hazinelerini bulmak üzere yapacağı seyahatler için bütçe koparmayı başaran Alex, idealist bir yapıya sahip. Yaptığı daha doğrusu yapmayı planladığı işe büyük önem veriyor. Hatta biraz abartıp hayatının merkezine koyuyor da diyebiliriz. Elbette kendisinde bir Lady kibarlığı ve terbiyesi var ama çok da hanım hanımcık biri değil kendisi. İncinmekten veya kirlenmekten korkmayan, inatçı, hırslı, başına buyruk, gözü pek bir tip. Özel hayatında nişanlısı Edward ile evlilik yoluna giren karakterimizin bu yoldaki en büyük kabusu ise annesi.
Karaktere hayat veren isim, Elementary ve Titanic: Blood and Steel gibi dizilerden tanıdığımız Ophelia Lovibond.
Diğer ana karakterimiz ise Hooten lakaplı Amerikalı maceraperest bir yakışıklı. Karizmatik, esprili, üçkağıtçı, paragöz bir hazine hırsızı olarak tarif edebileceğimiz Hooten, pek bir yerde sabit kalamayan tiplerden. Geçmişten gelen bir yarası olduğu her halinden belli olan Hooten, yalnız çalışmayı seven ve arası içkiyle oldukça iyi olan biri. Tabii bu yalnız çalışma sevdası, Alex ile tanıştığı ilk andan itibaren epey bir darbe almaya başlıyor.
Karaktere Lois & Clark: The New Adventures of Superman ve Save Me gibi diziler ile My Girlfriend’s Boyfriend, Homecoming, Final Destination 2 gibi filmlerden tanıdığımız Michael Landes hayat veriyor.
Bu ikili dışında tekrar eden rollerde karşımıza çıkan isimler ise şunlar:
Alex’in müzeden irtibatta olduğu çalışma arkadaşı Ella Bond rolünde Jessica Hynes,
Alex’in nişanlısı Edward rolünde Broadchurch ve Crashing‘den tanıdığımız Jonathan Bailey,
Alex’in annesi rolünde ise Dr. Quinn, Medicine Woman, Smallville, Franklin & Bash ve Jane the Virgin gibi dizilerden tanıdığımız Jane Seymour.
Diziyi nasıl bulduğuma gelecek olursam; pek de başarılı bulduğumu söyleyemeyeceğim açıkçası. ‘Türünün başarılı bir örneği olmuş.’ demeyi o kadar isterdim ama diyemiyorum ne yazık ki. 2. sınıf bir iş olmuş cidden. Hani 90’larda TV’de karşımıza çıksa bayıla bayıla izlerdik belki bunu ama şimdi sırıtıyor işte. O zamanlar aksiyona tav olur, hikayeyi pek önemsemezdik çünkü. Yine de halihazırda bu türde başka bir dizi olmadığından, dünyayı dolaşıyor olmasını da artı hanesine yazarak, çok da önemsememek kaydıyla izlenebilecek bir dizi olduğunu düşünüyorum.
Bölümler ilerledikçe karakterleri ve karakterler arasındaki dinamiği sevmeye başladıkça, eleştirmeyi bırakıp eldeki malzemeden olduğu kadarıyla keyif almaya başladıkça ilk bölümlere nazaran daha fazla sevmeye başladığımı söyleyebilirim diziyi. 3, 4, 6 ve 8. bölümler diğer dört bölüme oranla biraz daha iyiydi bence.
Kanaldan henüz 2. sezon olup olmayacağına dair bir açıklama gelmese de olur da ikinci sezon olursa iki ana karakteri de seviyor olmam ve farklı farklı ülkeleri geziyor olmamızın da etkisiyle izlemeye devam ederim kesinlikle.
Geçtiğimiz ay Amerikan ulusal kanallarından The CW‘nun dizinin ABD yayın haklarını satın aldığını da belirtmeden geçmeyeyim. Muhtemelen yaz döneminde The CW’da elde edeceği rakamları ve alacağı yorumları da gördükten sonra Sky 1’ın diziyle ilgili nihai kararını vereceği kanaatindeyim.
Benim diziyle ilgili söyleyeceklerim bu kadar. İzleyecek olanlara iyi seyirler!
Diziyle ilgili daha önce şu yazının altında yorum yapılıyordu.
Bu fragmanı:
https://www.youtube.com/watch?v=9TQe-zz9DyY
Bu da jeneriği:
yorumlar
Ellerinize sağlık, güzel bir inceleme olmuş, ilk 2 bölümü seyretmiş ve devam etmeyecektim, ama sizin 3. bölüm daha güzel demeniz üzerine bir şans daha vereceğim diziye.
indiana jones the librarians benzer bir dizi bu 2 filmi seviyorsanız bu diziyi de izlersiniz favori dizim di izleyecek yer bulamamıştım silmiştim gariba TLC.türkiye de yayınlıyor kanal bu diziyi denk gelmiştim bir ara
TLC’nin sitesinde 1,2 ve 4. bölümler var. 3’ü ya ben göremedim ya da yoktu.
2 ay kadar önce dizinin ABD yayın haklarını alan The CW’nun yayınlamaya başlayacağı tarih belli olmuş: 13 Temmuz
3. bölümü izlerken bi konuk kadın geldi. Kadının 3. cümlesinde dayanamayıp “çok çirkinsin” dedim. Sonra ya ben bunu sanki bi yerden tanıyorum deyip imdb’ledim ve Merlin’in Gwen’i çıktı. İstikrarlı bir zevkim var.