Bu spoiler içeren konu aslında dizinin olayını çözmeyle alakalı değil sadece çok güzel bir ayrıntı olması nedeniyle böyle bir yazı yazmak istedim. Zaten dizileri, şu ağacın dalında 2 tane yaprak vardı, o aslında şurdaki ağaçla bağlantılı diyerek izleyenleri ve sürekli birşeyler bulmaya çalışanları anlamam. Zaten bu öyle bir sır değil, bir ithaf. Dizi heyecanından kaçan bu güzel göndermeyi, 2. tekrarda farkedebiliyorsunuz.
1. sezonun 3. bölümünün son 2 dakikası John Locke‘a (dizideki değil)dizinin saygısını sunduğu an olarak çok hoşuma gitti, bunu da paylaşmak istiyorum. Bölümün adı Tabula Rasa, tabula rasa bildiğiniz gibi John Locke’un oluşturduğu bir düşünce. Bu düşünceye göre insan bembeyaz bir levha olarak doğar ki bunu en kötü ihtimalle lise felsefe derslerinde duymuşsunuzdur. İngilizcesi “blank state of mind” idi sanırım. Dizideki Locke karakterinin adı henüz o bölüme kadar hiç geçmemişti. 4. bölüm ise Locke’un geçmişinin anlatıldığı ve bizim adını öğrendiğimiz bölüm.Şimdi diziyi seyrettiğiniz için yazmakta sakınca görmüyorum, 3. bölümün sonu insanların adada yaşamaya başlamaları yani kurtarma botunun gelmeyeceklerini anlayıp adada hayat kurmalarını anlatıyor aslında. Bölümün finali Locke’un Walt’un köpeğini bulmasıyla ve bunu Michael’a söylemesiyle başlıyor (herşeyi başlatan Locke oluyor). Sonra kamera Kate ve Jack’e dönüyor, Jack “dün öldük ve bugün yeniden doğduk” diyor, yani “beyaz bir levha” ile yeniden doğuyorlar ve dizinin son kısmı şöyle, Jin karısının saçını okşuyor, Boone Shanon’a güneş gözlüğü veriyor, Sayid Sawyer’a elma atıyor, Charlie fate yazısını silip late yazıyor parmaklarına, Michael da Walt ile köpek sayesinde yakınlaşıyor. Yani, tabula rasa ile yeni hayat ön yargısız eski kırgınlıkların unutulduğu yeni bir başlangıç. Bu arada bölüm John Locke’a zoom yapılmasıyla bitiyor.
Böyle derin bir düşünceye, bir dizinin bu kadar güzel gönderme yapması ise “ustalara saygı” diye düşündürüyor insana.
devamı →