Mistresses (ABD) — Tanıtım
105 yorum iyideniye 20 Ocak 2014 08:58
Amerikan ulusal kanalları, daha doğrusu bizim 22-24 bölümlük sezonları olan dizilerini izlediğimiz kanallar, genellikle yaz vaktinde ‘yeni’ dizi yayınlama taraftarı olmayan kanallar. Ama geçtiğimiz yaz buna meydan okurcasına karşımıza daha çok dizi çıkarmayı seçtiler. CBS’in ismini kesin duymuş olduğunuzu düşündüğüm Under the Dome‘unun yanında, ABC de Mistresses adında bir dizi başlattı. Üstelik dizi, kendisinden beklenenin aksine sevildi ve Under the Dome’dan sonra ulusal kanal yaz dizileri içinde en çok izlenen 2. dizi oldu.
Haliyle sezon sonunda 2. sezon onayını da kaptı. Yani bir sonraki yaz yine bizimle olacak. Ben de diziyi izlemiş ve sevmiş biri olarak üstüne bir tanıtım yazayım dedim. Nasıl bir dizi Mistresses?
Aslında uyarlama bir dizi Mistresses. İngilizlerin (BBC One) 3 sezon sürmüş aynı isimli dizisi Amerika televizyonlarına kazandırılmış. Diziyi daha önce bir başka Amerika kanalı Lifetime de uyarlamak istemiş, hatta bu dizide April’i oynayan Rochelle Aytes onun da ana kadrosundaymış ama hazırlanan ilk bölüm beğenilmediğinden dizi o dönem karşımıza gelememiş. Kısmet bu zamanaymış diyelim ve dizinin konusuna geçelim.
Konunun ne olduğu pek saklı olmasa gerek. Dizinin ismi Mistresses’in Türkçe’si ‘Metresler‘ demek. Bu dizi de birbirleriyle iyi arkadaş olan 4 kadının hayatlarındaki çalkantılar ve karmaşık ilişkiler üzerine. Ama isminden dolayı hemen 4 kadının birden metres olduğunu ve işin içinde başka adamlar olduğunu düşünmeyin. Olay tam olarak öyle değil. Dolayısıyla buradan itibaren konuyu dizinin 4 kadınını tanıtarak devam edeceğim.
(…ve evet, dizi size şimdiden pembe dizi gibi geldiyse o kısmına itiraz edemeyeceğim. Benim sevdiğim kısım da bu kısmı zaten.)
Not: Ben bu yazıyı yazarken dizinin ilk sezonu için Divxplanet bünyesinde hazır tam bir altyazı yok. Eğer ki ilginizi çekerse ve altyazı isterim derseniz online dizi yayını yapan sitelerden de edinebilirsiniz.
Not 2: Diziye Seoul Uluslararası Drama Ödülleri’nde En Popüler Yabancı Drama ödülü verdiler.
* Savannah Savi Davis (Alyssa Milano): Alanında iyi, başarılı, hatta şirkette ortaklığa oynayan bir avukat. Evli ve Avustralya aksanıyla ortalarda dolanıp duran, restoran işinde çok sevdiği bir kocası da var. Ama ikilinin arasında çocuk sahibi olmak isteme ve fakat bir süredir sahip olamama durumundan kaynaklı, bir çeşit adlandırılmamış gerilim var. İşte bu durumun adı, Savi’nin şirketteki iş ortağı ve arkadaşı Dominic ile arasındakilerin daha ileri bir boyuta geçmesiyle konuyor.
* Josslyn ‘Joss’ Carver (Jes Macallan): Savi’nin yıllardır annelik yaparcasına yanında olduğu kız kardeşi. O da işinde başarılı bir emlakçı. Ama ilişki konusunda umursamaz birisi. Öyle ki ev sahibinden evli patronuna kadar birlikte olmakta sakınca görmeyen, aslında da düzenli ilişki yürütmekten korkan birisi. Onun da hayatı, ev göstermeye başladığı lezbiyen bir çift ve sürpriz bir değişiklikle burnunun dibinde biten yeni Fransız patronuyla karışıyor.
* April Malloy (Rochelle Aytes): 3 yıl önce kocasını kaybetmiş ama bunu hala atlatma sürecinde. Bir kızı var ve kendisine yeni bir ev eşyaları dükkanı açmış. Her şeyi yoluna koymaya başladığını sandığı ve hatta yeni birisiyle tanıştığı bir zamanda karşısına kocasından bir oğlu olduğunu iddia eden Miranda çıkıveriyor.
* Karen Kim (Yunjin Kim): O da başarılı bir kariyeri olan psikiyatrist. Dizinin açılış itibarıyla en gerçek metresi. Dizinin başında bir süredir birlikte olduğu evli hastasını rahatsızlığından dolayı kaybediyor. Sonrasında adamın ölümü araştırılmaya başlanıyor. Ama daha önemlisi, babasıyla dargın ayrıldığı için kendini kötü hisseden ve durumu atlamak için destek arayışındaki Sam…
Orijinalini izlemediğim için ben bir karşılaştırma yapamayacağım. Yaparım diyeni yorumlara beklerim. Elimizdekinden bahsedersek de girişte de kısaca bahsettiğim gibi pembe diziye yakın bir tarzda olaylar silsilesinin olduğu söylenebilir. Bu tarz senaryo hamlelerinden hoşlananlar diziden de zevk alabilirler. Zaten birçok yerde dizi için ‘guilty pleasure‘ (utanılan zevk) yakıştırması yapılıyor. Bazı durumlarda ahlak normlarını boşveresiniz bile gelebiliyor…
Ben yaz vaktinde yeni diziler açısından daha sakin bir ortam olduğunda izlediğimden dolayı da kendisinden memnun kalmıştım. Dahası, dizi ilerledikçe merak unsurunu beslemesinden dolayı kendisini sevdirmişti de. Dolayısıyla olur da denerseniz ‘bana göre’ Mistresses’i ilk bölümüyle yargılamayın ve en azından bir tane daha izleyin. Aynı şekilde oyunculuklarda da tabii ki harikalar yaratmıyorlar ama sanırım herkes oynadıkça rolüne alışmış misali gittikçe alışabiliyorsunuz.
Anlayacağınız, bu dizide durum böyle. “İyi seyirler!” diyorum ben…
yorumlar
Gerçekten çok derli toplu ve okunası bir yazı olmuş @iyideniye, ellerine sağlık…
Pembe dizi türünü sevmediğim için benim bu dizi ile işim olmaz ama seyredenlere/edeceklere iyi seyirler…
Ben orijinalini izledim. Bunun da ilk bölümünü izledim. Orijinali çok daha inandırıcı idi. Bu sulandırılmış gelmişti bana. Sağda solda yazıp duruyorum buraya da yazayım: Orijinali çok güzel, bence onu izleyin.
Çok güzel bir yazı olmuş. Ben de diziyi çok sevenlerdenim, tam olarak kafa dağıtıp mutlu olma dizisi benim için. Yaz mevsimine de çok yakışıyor, bu ara izleyesim gelmez mesela. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim April’i de çok çok güzel buluyorum, kim onu öyle doksanlardan fırlamış gibi giydiriyorsa boyu devrilsin.
orjınalını seyretmedım ama amerıkan versıyonunu seyrettım begendım hıc yormayan akıcı tam yaz dızısı.. hosuma gıttı ıkıncı sezonu beklıyorum… tıpler hos olmus
Diziye ilk başladığımda, hatta ilk 2-3 bölüm ben de guilty pleasure olarak düşünmüştüm. Ama sonra hikayenin açılıp başka başka yerlere gitmesiyle ben de sevdiydim diziyi. Sırf yaptığı 1. sezon finalinin açıklığından dolayı da 2. sezonun olmasını istiyordum. Neyse ki reytingleri beklenenin üstündeydi de kurtardı kendini.
TvLine 2013’ün Enleri derlemesinin yorumlarında da bahsetmiştim bu ahlak normları olayından. (Bunun telifi benim olabilir mi ya? :P) Rahmetli Dizimag’teki yorumları takip ederdim o zaman, insanlar ne sinirlenirlerdi bu dizide olanlara, özellikle de Sam konusuna. Halbuki ben gayet dört köşe olmuştum.
Güzel yazı olmuş eline sağlık.