Showtime’ın leziz dizilerinden Nurse Jackie, yarım saatte ne kadar kaliteli bir kara mizah anlayışı sunulabileceğinin başarılı bir kanıtı. Bu aralar 3. sezonunu izlemekte olduğumuz dizi, New York’ta All Saints’ Hastanesi’nin kıdemli hemşirelerinden Jackie’nin sıradışı hikayesini sunuyor bizlere. Sıradışı, çünkü Jackie bir uyuşturucu bağımlısı ama bu sorununu çok iyi gizleyebilen biri.

Edie Falco‘nun harika oyunculuğu ile can verdiği ve kendisine geçen yıl Emmy aldıran baş kahramanımız Hemşire Jackie Peyton, orta yaşlarında, iki çocuklu evli bir çalışan annedir. Bir hastanede acil servis bölümünde yıllardır hemşirelik yapan bu tecrübeli, insan ilişkilerinde ve işinde fazlasıyla iyi kadın, zeki, tatlı sert, hazırcevap, lafını sakınmayan ve oldukça da karizmatik biridir. Gel gör ki bu haline çok büyük katkısı olan serinkanlılığını korumak adına gizli gizli sürekli reçeteli ilaç (Vicodin ve Adderall) almaktadır. Ancak kendisi reçeteli bir hasta değildir. ;) Bu da işleri haliyle karıştırmaktadır. Daha ikinci dakikada bağlanacağınız bu karakterin hayatının büyük bir kısmının yalan dolandan ibaret oluşuna tanık olursunuz. Fakat daha siz onu yargılamaya, ayıplamaya fırsat bulamadan, “Yaptım ama niye yaptım, bir de onu sor” der gibi, özünde hep çevresindekileri bir şekilde sevip kolladığını görürsünüz ve saygınızı da kazanıverir.

Kısaca Jackie için her gün, doktorların, hemşire arkadaşlarının ve özel hayatının elindeki labutlar olduğu, telde yürüyerek gösteri yaptığı bir günden ibaret. Yani tam bir Showtime kadını! ;)Nurse Jackie dizisini çekici kılan sadece ana kahramanın tadı değil elbette. Dizideki her karakterin birbirinden çekici bir tarafı var ve gerçekten çok iyi birer oyunculuk ile sunuluyorlar.

 

Dr. Eleanor O’Hara (Eve Best) : Jackie’nin en yakın arkadaşı olan bu ingiliz doktorumuz da fazlasıyla zeki ve hazırcevap, bol bol iğneleyici ama asla itici olmayan biri. Her zaman şık giyimiyle dikkat çeken, her yanından karizma fışkıran bu hatunun sıradan bir dizide Jackie ile bir güç savaşında olması beklenebilecekken, dizimizde içtikleri suyun ayrı gitmemesi bizler için bir nimet :)

Zoey Barkow (Merritt Wever) : Çömez hemşire kontenjanından giriş yapıp, ayrı bir hayran kulübü kurdurmak istercesine gelişen bu karakter de tuhaf havası ile dizi ilerledikçe sizi kendine bağlıyor. Özellikle ilk sezonda kimi zaman saf, meraklı ve neşe saçan haliyle bir çocuğun eksikliğini doldurup, hastane çalışanları ve bizler için gerçekten epey neşeli anlar yaratıyordu. Şimdilerde aldığı yolu, geldiği noktayı ve bizleri nasıl güldürdüğünü anlatmayayım, izleyin. ;) Yetmezse kendisinin günlüğünü de takip edebilirsiniz.

— Dikkat! Bu karakterle ilgili bilgiler ilk bölüme dair ispiyon içeriyor. —
Eddie Walzer (Paul Schulze) :Hastanenin eczacısı ve Jackie’nin gizli sevgilisi. Aslında diğer karakterlere nazaran pek bir ilginçliği olmayan, dosdoğru bir adam olan Eddie, Jackie’ye ilaç veren ve onunla aşk yaşayan adam olmasından kelli, dizinin hikayesini allak bullak eden biri.

 

 

Dr. Fitch “Coop” Cooper (Peter Facinelli) : Sınıfın inek öğrencisi, okumuş, doktor olmuş ama adam olamamış. Kıskançlık, kendini beğenmişlik, kasıntılık diz boyu… Yaratmadığı dağ yok diyebiliriz. Bu hali, hastanede sürekli dışlanan, sevilmeyen, hor görülen bir doktor, özel hayatında da yapayalnız bir insan olmasına neden oluyor. Peki bu durum onu değiştirip, etkiliyor mu? Hayır. Hıyar, yine hıyar! ;) Kaybedenler kulübünde olduğunun farkında olmayacak ya da bunu kendine itiraf edemeyecek kadar fena durumda. İlk sezonda daha sıklıkla işlenen bir psikolojik rahatsızlığı (tiki) var ki o da anlatılmaz izlenir sahnelere malzeme olup yine eğlenceli dakikalara neden oluyor. Yetmeyenler için kendisinin bir twitter hesabı da var.

 

Kevin Peyton (Dominic Fumusa) : “Yılın Kocası” ödüllerine aday olmaya layık bir insan. Genelde çocuklara bakan, evi çekip çeviren aynı zamanda da bir bar işleten, eşine aşık, anlayışlı, sabırlı bir adam Kevin. O kadar iyi ki sizi zaman zaman Jackie’den nefret ettirebiliyor. ;)

Bayan Gloria Akalitus (Anna Deavere Smith) : Hastanenin acil servis bölümünün yöneticisi. Dizinin yine ilerledikçe açılan karakterlerinden. Ciddi başöğretmen duruşuyla, sürekli kuralları hatırlatan, kahramanlarımızın önüne taşlar koyan itici bir görüntü sergilese de kendisinin de en az çalışanları kadar uçuk kaçık olduğuna, sert müdire kimliğinin arkasındaki eğlenceli kadının varlığına defalarca tanık oluyorsunuz. Sonunda öyle bir aşamaya geliyorsunuz ki bu kadın, o çok ciddi suratı ile sahneye girdiği anda bir şeylerin olma ihtimaline gülmeye başlamışsınız.

 

 

Thor (Stephen Wallem) : Gamsız tavırları, kendine güveni, işini iyi yapışı, eşcinselliği, hep Jackie’den yana duruşu, ince espri anlayışı, şeker hastalığı ile yine diziye renk katan bir erkek hemşire Thor.

 

 

İnsanı tedirgin edecek kadar olgun Grace

Dizide konuklardan, geçici karakterlere, yan rollere kadar her oyuncu gerçekten dolu dolu tiplemeleri ustalıkla sunuyor. Çocuk oyunculardan özellikle Jackie’nin büyük kızı Grace’i canlandıran, bu sezon 13 yaşında olan Ruby Jerins‘in bazen kendini oynadığını düşündüğüm bile oluyor.

Yarım saatlik olmasına ve “komedi” kategorisinde sayılmasına aldanıp “bir hastane komedisi ya da sitkomu” beklentisi ile karşısına kesinlikle oturulmaması gereken; yine işin psikolojisinin ağır bastığı, bol bol karakter işlenen ama beri yandan da fazlasıyla sürükleyici bir ana konusu olan (hatta bölüm içinde biten konusu neredeyse hiç olmayan) bir dizi Nurse Jackie. Üstelik, olan biteni tatlı bir sivri dille aktarıp, olayları sarpa sardırırken beklemediğiniz bir anda kara mizah öyle ustaca kullanılıyor ki daha ne olduğunu anlamadan gülmeye başlıyorsunuz.

Kısaca derim ki kara mizah seven bir yapınız varsa ve iyi oyunculuk görmek istiyorsanız, hazır 3 sezon da çıkmışken (siz yetişene kadar 3. sezon biter) oturun bir peşpeşe izleyin hala başlamadıysanız. Epi topu 12’şerden 36 bölümcük, haydi!