Orange Is the New Black – Tanıtım
162 yorum eski_bir_mudavim 01 Ekim 2013 22:59
Orange Is the New Black, Amerika’nın internet üzerinden yayın yapan ve son zamanlarda yayınladığı dizilerle adını duyuran kanalı Netflix tarafından yayınlanıyor. İlk sezonu 13 bölüm sürdü ve ilk sezonu yayınlanmadan ikinci sezon onayını da aldı. 11 Temmuz’da tüm bölümleri bir anda yayınlanan dizimizin her bölümü yaklaşık 55 dakika.
Weeds yazarı ve yaratıcısı Jenji Kohan tarafından yaratılan dizimiz, Piper Kerman‘ın Orange Is The New Black: My Year In a Women’s Prison adlı romanının televizyon uyarlaması. Komedi-dram türündeki yapım, türünün gerektirdiklerini çok iyi yapıyor ve bizi aynı bölüm içinde hem güldürüp hem de duygulandırmayı başarıyor. Senaryosundaki kadın hikayelerini çok iyi işleyen dizimizin en iyi özelliği, içerisinde bulundurduğu birbirinden ilginç ve sevilesi kadın karakterleri. İkinci sezonuyla 2014 yılında yeniden buluşmadan önce ayrıntılı bir tanıtımını hazırlayalım istedik.
Konu:
Baş karakterimiz Piper Chapman, güzel bir hayata, temellerini atmaya çalıştığı bir işe ve iyi bir nişanlıya sahiptir. Hayatında her şey yolunda giderken, gençken işlediği bir suçtan ötürü 15 ay boyunca tutuklu kalması gerekmektedir ve hapishaneye düşer.
Piper’a New York’ta yaşadığı rahat hayattan ayrılmak ve hiç alışık olmadığı bir ortama ayak uydurmak zor gelecektir. Dizimizde baş rolde izlediğimiz Piper Chapman’ın hapishanedeki hayatını izlesek de yan karakterler unutulmuyor ve her bölümde başka bir kadın tutuklunun hayatına odaklanıyoruz; geçmişe dönüş (flashback) sahneleriyle karakterlerimizin hayatlarına daha yakından bakma şansı buluyoruz.
Karakterler:
Kalabalık bir ana kadroya sahip olan dizimizde genel hikaye mahkumlar, hapishane çalışanları ve Piper Champan’ın sevgilisi ile sevgilisinin ailesi etrafında dönüyor.
Üniversite zamanında eski sevgilisi tarafından uyuşturucu işine sokulmuş ve uyuşturucu taşırken yakalanmıştır. Hapishaneye girdiği zaman en büyük korkusu başına gelmiş ve 10 yıl boyunca hiç konuşmadığı eski sevgilisiyle aynı hapishaneye düşmüştür. Kendisini çok uzak hissettiği ve yargıladığı insanlarla aynı yerde kalmak zorunda kalsa da sonradan onlara alışmıştır.
Karakterimiz Taylor Schilling tarafından canlandırılıyor. Oyuncuyu Mercy dizisinden ya da The Lucky One filminden tanıyabilirsiniz.
Piper’ın eski sevgilisi ki kendisi hala Piper’a karşı bir şeyler hissediyor. İkili arasındaki hikayeyi Piper’ın sürekli kötü olarak bahsettiği Alex açısından izleme şansı buluyoruz.
Karakterimiz, That ’70s Show‘la ünlenen sevilen oyuncu Laura Prepon tarafından canlandırılıyor.
Nişanlısının hapishaneye düşmesinden en az nişanlısı kadar etkilenen Larry de bu değişiklikten payına düşeni almak zorunda kalıyor. Bir yazar olan karakterimiz iş bulmakta sıkıntı çekiyor; nişanlısının kötü şöhreti yüzünden ailesi tarafından baskı altına alınıyor.
Karakterimiz, herkesin Amerikan Pastası film serisinden tanıdığı Jason Biggs tarafından canlandırılıyor.
Aslen Rusya’lı olan Red, hapishanede sözü geçen biri ve hapishane mutfağından da sorumlu. İlk başlarda Piper ile aralarında sorun olsa da bunu sonradan aşıyorlar. Yeri geldiğinde otoriter ve acımasız olmasına rağmen diğer kızlara yardımını da esirgemiyor.
Karakterimiz Kate Mulgrew tarafından canlandırılıyor. Oyuncunun en bilinen işi Star Trek: Voyager.
Dizimizin bir diğer eğlenceli karakterinlerden. Red’in hapishanede kendisine yaptığı iyiliklerden dolayı onu, anne gibi görüyor.
Karakterimiz Natasha Lyonne tarafından canlandırılıyor. Oyuncuyu yine Amerikan Pastası filminden tanıyabilirsiniz.
Taystee çok eğlenceli ve dobra bir karakterimiz. Hapishane kütüphanesinde çalışıyor.
Karakterimiz Danielle Brooks tarafından canlandırılıyor; oyuncunun ilk işi diyebiliriz.
Piper ile aynı gün hapishaneye düşenlerden birisi, ama bir farkla: Onun annesi de aynı hapishanede mahkum. Sorumsuz bir anne tarafından yetiştirilmenin sorunlarını yaşıyor.
Karakterimiz, Dascha Polanco tarafından canlandırılıyor. Bu oyuncumuzun da birkaç dizideki konuk oyunculuk dışında ilk önemli rolü.
Dizimizin en çatlak ve belki de en sinir bozucu karakteri. Kendisinin İsa Mesih tarafından seçilmiş insan olduğuna inanıyor. Bu yüzden Piper ile birçok kez karşı karşıya geliyorlar.
Karakterimiz, Taryn Manning tarafından canlandırılıyor. Oyuncuyu Sons of Anarchy veya Hawai Five-0 dizilerindeki uzun süreli konuk oyunculuğu ile tanıyabilirsiniz.
Hapishane çalışanlarından birisi; ama diğer gardiyanların aksine, mahkumlara gayet iyi davranıyor.
Karakterimiz, Matt McGorry tarafından canlandırılıyor.
Bir diğer gardiyanımız. Pornstache arkadaşın tipinden de anlayacağımız gibi, adamda her pislik var. Mahkumların hayatlarını daha da zor hale getirmek için her yolu deniyor; fırsat bulursa, tacize bile kalkışıyor.
Karakterimiz, Pablo Schreiber tarafından canlandırılıyor.
Dizimizin bence en sevimli ve en komik karakteri, nam-ı diğer Crazy Eyes (Deli Göz). Akli dengesinin çok yerinde olduğu söylenemez. Karaktere bir sahnede çok sinirlenip 10 dakika sonra başka bir sahnede inanılmaz sempati duyabilirsiniz.
Karakterimiz, Uzo Aduba tarafından canlandırılıyor.
Hapsinede üst düzey bir görevli olan Fig, hapishanenin imajına gölge düşürebilecek bir şey olduğunda devreye giriyor ve sorunları doğru veya yanlış, ama en kısa ve basit yoldan çözüyor.
Karakterimiz Alysia Reiner tarafından canlandırılıyor.
Son Söz:
Orange is the New Black hapishanede geçen bir hikayeye sahip olsa da her bölüm bolca kullanılan geçmişe dönüş (flashback) sahneleriyle hikayeye akıcılık kazandırılıyor ve hapishanenin basık havasından dizi kurtuluyor. Karakterler kısmında -özellikle- anlatım kısmını en az ispiyon verecek şekilde kısa tuttum; çünkü dizide bulunan karakterlerimizin her biri iyi yaratılmış ve iyi oyuncular tarafından canlandırılıyor. Yani bazı karakterleri ne kadar anlatsam fayda etmeyecek; en iyisi, diziyi izleyip nasıl olduğuna kendiniz karar verin.
— Posterlerdeki sloganların Türkçe karşılıkları —
Piper: Buradayım, çünkü buradaki diğer insanlardan farkım yok.
Alex: Belki de ”Merhaba” demek için kötü bir zaman.
Larry: Bu sadece geçici bir durum.
Red: Buranın kuralları var.
Nicky: Benden kötü taşıyıcı olur. Bütün uyuşturucuyu bitiririm.
Taystee: Bu, kahrolasıca The Help değil.
Daya: Umurumda değil, onu seviyorum.
Pennsatacuky: Ben deli değilim. Ben seçilmiş kişiyim.
Bennett: Komik görünürdü, sanki senden hoşlanmışım gibi.
Pornstache: Amma şans ha.
Crazy Eyes: Senin için turtamı attım.
Fig: Formalite icabı buradayım.
Son poster: Big Boo’suz parti, parti değildir.
yorumlar
İlk 7 bölümü izledim gerçekten güzeldi. Eski sezonlarda ki tempoda hiç bir şey kaybetmemişler. Dram dozu, dizi kötüsünü kaybedince azalmış biraz. Bu dizide karakter bitmez sanırım, bunlara değinilmez çok geride kalmış dediğim karakterlere bile bir bölüm harcadılar. Bu arada Taylor Schilling’in diğer sezonlara göre çok daha iyi oynadığını düşünüyorum.
İnsanoğlu neredeyse 3. sezonu bitirecek, çevirilerin bitmesine de bir bölüm kaldı ama ben ikinci sezon finalini yeni görebildim. Sezonun ortasına geldikten sonra bir türlü devam edememiştim. Sezon gittikçe güzelleşti ve iyi de bir final yaptı. 92 dakika sezon finali olmasına çemkirsem de tadında ilerledi.
1) Vee’nin diziden ayrıldığının haberini yukarıda bizzat ben yazdığımdan çıkacağını biliyordum tabii. 12’de Red boğazını sıkıyorken “Şimdi öldüyse o haber niye geldi?” derken orada olmadı. Red, rahibenin de desteğiyle ispiyonlayacak derken o da olmadı. Siyah grup ele verecek derken o da Vee firar edince yattı zaten. Ben “Ne yani firar ettiği için mi çıktı?” derken Roza’nın ona arabayla çarpması harika bir final oldu.
Dizilerde genelde kötüleri destekleyen biri olarak kendine gıcık ettiği için tebrik ettim kendisini. Red sever olmamın da etkisi vardır tabii.
2) Pornstache’in de yeni sezonda dönmeyeceğini biliyordum, hatta adam başka bir dizinin kadrosuna girdi falan. Onun çıkışı da sürpriz olmadı; hatta yolunu bile tahmin ettim. Bennett’in itirafının görmezden gelinmesine sevindim.
3) Sezonla ilgili sevdiğim noktalardan biri Polly ve Larry ikilisinin sevgili olması oldu. Böylece Larry’nin gelecek sezon görünmeyeceğinin haberinin gelmesinin kılıfı da ortaya çıkmış oldu. (Evet, bunu da biliyordum. Haberini gördüm. Ne çok haber kurcalıyorum ben ya.)
Benim kafamda Piper izinli çıktığında bunları basar diye geçiyordu ama Polly’nin ziyaretinde öğrenmesine çemkirmeyeceğim. Ayrıca Piper’a da pek üzülemedim, Alex konusu ayrı bir yerde duruyor sonuçta. Tabii bu diğerlerini haklı çıkarmaz, o başka.
4) Benim bildiğim (!) şeylerden biri de Alex’in gelecek sezon bölümlerinin hepsinde yer alacağıydı. Onun haberini de yukarıda Abidin paylaştı zaten. Onun dönüş şekli çok hoşuma gitti; Piper’ın planını Larry-Polly ikilisine anlatışı falan…
5) Sezon bitmeden bunu da görmek istiyordum, o nedenle teşekkürler. Fig’i ne severdim, ne sevmezdim. İstifasına itiraz etmeyeceğim.
@aytackara: Sen yine iyisin. Ben daha 2’ye başlayamadım bile. Buna rağmen 3’ün bütün bölümlerini edindim
Nasılsa 1 sene var daha. Gerçi bunu 2’nin sonunda da demiştim
Bende henüz 1. sezonun ortalarındayım.. 4. sezonda güncele yetişmeyi planlıyorum
Yetişirsiniz elbet.
@abidin77 Aslında başladığım günden bir veya belki iki hafta sonra başlasam diyordum ama çeviriler çok hızlı gelmeye başlayınca sakatlık ne kadar az çıkarsa kardır deyip bari 2’nin kalan yarısını izleyeyim dedim. (5-6 kişi birleşip çevirdiğinden 10 günde 12 bölüm çıktı ya.)
Sezonun ikinci yarısı bence biraz daha güzeldi, 55-60 dakika civarı süren bölümler var ama alışınca akıveriyor.
Arayı çok açmadan 3’e devam edesim var da bakalım, umarım olur.
Bide Nicky neden gitti yahu çok hissettim eksikliğini, o artiz artiz konuşmalarını, inşallah 4’de vardır.
Stella karakterini de izlerken hep ben bunu bi yerden tanıyorum dedim ama baktım hiç izlediğim yerlerde yokmuş, bi kozmetik markasının reklam yüzü imiş orda mı gördüm acep?
Sezon finalinin o gölde geçen kısmını ayrı bi sevdim, yüzümde bi tebessümle izledim. Neyse ben yine severek izledim.
Matt McGorry öğlenden beri ülkemizde. Aslında bir yerde görüp taa öğlen fark ettiydim ama şimdi jeton yenidüştü. Facebook sayfasında paylaşım falan da yapıyor. (15 saniyelik ezan sesinin de dahil olduğu bir video da paylaşmış hatta.) Tabii easında Instagram‘ına koyduklarını Facebook’a ekliyor da olabilir.
Şuan İstanbul’la ilgili paylaşımlarda ki yorumları okuyorum.. Neler var neler
Her sahnesine yarılıyorum, gönül isterdi ki tüm ödülleri süpürsün.
Bitirdim, sevdim beğendim biraz dağınık bir sezondu işlenen bir ana konu yoktu. Ama her karakterin işlenen kendi hikayeleri güzeldi. Final sahnesi de ayriyeten güzeldi. Yine sezon finali bölümünü uzun tutmuşlar 90 dakikaydı.
Bu video mükemmelmiş.
2 gün öncesine kadar buradaymış hala, 5 gün kadar kalmış.
Neyse efendim çok uzattım, kitabı da sevdim ama diziyi daha çok seviyorum..
Yazdın mı yazmadın mı kısmını ben pek bilemedim de kitap ve dizi farkını dileyenlerin öğrenmesi için spoilera alsak daha bir sağlıklı olur gibi geldi bana. (Aslında alındı, itirazın varsa tabii ki konuşabiliriz.)
@tomris: Sitedeki yorumlara hoş geldiniz. Kitaptan üstteki tanıtımda da bahsetmiştik.
@aytackara hayır itirazım yok tabi ki tekrar okuyunca hak verdim
@dkamoy: hoşbuldum tanıtımda gördüm ama yorumlarda pek bahseden olmamış onu kast etmiştim
Allah belamı vermesin ya,konusu hiç ilgimi çekmiyordu,şöyle ilk bölüme bakayım dedim şu an tüm sezonu indiriyorum.Şu sınav arifesinde hiç başlamasaydım iyidi.Son olarak Taystee çok tatlısın
Ben bunu az önce öğrenmiş bulundum.
That ’70s Show iyi mürit çıkardı.
Benim ingilizcem berbat ama anladığım kadarıyla Scientology tarikatında öyle mi
Evet. Tarikatın oyunculuğunu geliştirdiğini söylemiş, sihir gibiymiş.
Vay arkadaş ya, ne Scientology’miş..
An itibariyle 3. sezonu bitirmiş bulunmaktayım.. 3. sezonda Piper ve Alex biraz daha geride kalmış ve diğer oyunculara daha önem verilmiş, güzel de olmuş, karakterlerin hayatlarına geçiş anlarını sevdim ama nedense ilk 2 sezondaki tadı alamadım ben.. Hele sezon finalini hiç beğenmedim desem Piper’dan da giderek nefret etmeye başlıyorum
Yeni bitirdim 3. sezonu.
Dolu dolu bir sezon olmuş. O kadar fazla karakteri ve hikayeyi birlikte işledilerki şu anda ne dizinin bir başrolü ne de ana hikayesi var. Ne kadar, bir hikayeye veya karakteri kafamda ön plana çıkarmaya çalışsam da olmuyor. Demekki onlarca hikaye ve karakteri diziye çok güzel paylaştırmışlar. Yalnız bu kadar fazla karakteri güzel bir şekilde işleyip dizinin sözde başrolü Piper karakterini batırmaları da ayrı bi ironi olmuş.
Sezonun Emmy adaylığını da hak ettiğini düşünüyorum. Bu sene dramadan girmeleri de çok güzel oldu. Her ne kadar dizide komedi unsuru olsada izlediğimiz bütün eğlenceli sahneler anlık mutluluklar. Sonuçta arka planda mahvolmuş hayatlar,hapisten çıkınca gidecek yeri bile olmayan mahkumlar, hayatları mahkumlardan çokta iyi durumda olmayan gardiyanlar vs. var.
Her ne kadar sezonu sevsemde ben daha bi ön plana çıkarılmış bi hikaye ve başrolü tercih ederim sanırım. Sezon finalininde tatmin etmemesinin nedeni de sanırım sonuca erdirilcek bir ana hikaye olmamasıydı. Bu arada sezon finali tatmin etmesede gelecek sezona bir sürü malzeme bıraktı. Sadece yatakların ranza yapılması gibi basit bir olay bile gelecek sezon ortalığı karıştırır benden demesi
Piper karakterini batırmalarına ben de anlam veremedim.. Hele gerçek Piper’ı okuduktan sonra daha da gereksiz buldum.. Piper Kerman’ın yerinde olsam izin vermezdim.. Tamam kitabı bire bir aktaramazlar elbette ama en azından Piper’a biraz özen gösterselerdi..
3. Sezonu Hakkında…
Benim için ilk sezonun kalitesinde bir sezondu. Hala en iyi sezonunun Vee’li ikinci sezon olduğunu düşünüyorum, ama sanmayın ki dizi ivme kaybetti. Bölümler 55-60 dakika olmasına rağmen su gibi akıyor, hiç sıkmıyor. Bu dizi bunu karakter ve hikaye çeşitliliği ile sağlıyor sanırım. Ben genel olarak sezonu yine çok beğendim. Bu sezonun benim için en etkileyici hikayesi ve bölümü Pennasatucky’nin hikayesinin anlatıldığı 10. bölümdü. Bu karakteri bu sezon çok iyi işlediler zaten, ben önceden nefret ettiğim bu karaktere sempati duymaya başladım bu sezonda.
Bence flashbackleri ve efsane yan karakterleri ile hala çok başarılı bir dizi, öneririm de. Son olarak bu sezonun eksiği bir ana hikaye ve Larry karakteriydi. Larry’nin yokluğunu muhtemelen kimse aramamıştır ama, ben Jason Biggs’e ayrıca sempati duyduğumdan gözlerim aradı. Gelecek sezonda görüşmek üzere…
İttire ittire bitirdim nihayet 3. sezonu. Sevemediğim karakterlerin arka planları, beni sürüklemeyen konular, sevdiklerimin gittiği yönler filan derken birkaç ayda izleyebildim. Kötü bir sezon değildi, ama benim için iyi bir sezon da değildi. Sanırım Joe Caputo bölümü dışında beni sürükleyen bölüm olamadı. + Sezon finali bölümünün finali çok güzeldi hakkını vermeliyim.
Doydum. Benden buraya kadar. 4. sezona bakmayacağım.
erken gitti, özledim kendisini.
Sezondan sıkılmış olsam da sezon finalinin son 10-15 dakikası çok çok iyiydi, çok eğlendim
sahnelerinde. O kısa anlar bile bu sezonda yaşadığım sıkıntıları biraz olsun giderdi.
ne olacağını merak ediyorum. Nasıl kurtulacak bakalım.
@abidin77 : İyi bari bi kıl ben diilmişim.
@dkamoy: Akıcı bir 2. sezondan sonra 3, sıkıntı yarattı maalesef. Belki toplu halde izlememek lazım diyeceğim ama zor, yine öyle giderim.
@abidin77 : Ben ilk sezonu da ikinciyi de toplu izledim ve bırakacak kadar sıkılmamıştım, en fazla 3-4 günde bitirmiştim ikisinde de. Bu 3. ile barışamadı bi türlü yıldızım. Neyse yazdıydım işte yukarı derdimi zaten uzatmiym başa sarıp.
Season 4 | Teaser
Season 4 | Official Trailer
Yarın dönüyor.Buralar hala dutluk
Ben geçen sezon sonunda (3.) bıraktım valla. Girmeyeceğim bu sezona. Her reklam görüşümde de bu duygu pekişiyor.
Ben de yetişeceğime dair inancımı kaybediyorum. Bunun yerine geride olduğum şunu daha önce izlerim düşüncesi geliyor sürekli. Bu da yuvarlanıp duruyor.
Bende 4.sezona girmeyecek olan taraftayım.
2. sezonu ne kadar çok sevdiysem, 3. sezonu bir o kadar sevemedim. 4’e büyük ihtimal girmeyeceğim.
Ben gireceğim yeni sezona, her sezonu çok severek izledim. Ama hemen giremem büyük ihtimal. Bundan önce yeni sezona gelmiş ama girmediğim tam tamına 25 dizi var.
Valla ben gözüm kapalı gireceğim.Bende kredisi yüksek bir dizi.4.sezonu izler ufak bir değerlendirme yaparım buraya
@Bluecat : Peki 3. sezon üzerine sen ne hissediyorsun?
Ben
özledim ya
Bu sezon farklı ve renkli karakterler katıldı.Bazıları da geçen sezonki mevzulardan
dolayı hapishaneden ayrılmışlardı.Onları da ayrıca güzel işliyorlar ama bir an önce dönsünler artık diye sabırsızlanıyorum
Ayrıca dram ve komedinin dozunu şimdiye kadar çok iyi sürdürüyorlar umarım böyle devam eder.
@Bluecat : Ooo vay, teşekkürler bu yorum için.
4.sezon beni fazlasıyla tatmin etti.Her bölümünü tatlı talı izletttirdi ta ki 4×12’ye kadar.
Yokluğunu gelecek sezon çok arayacağım.Yalnız o gittikten sonra diğer grupların bu kadar soğuk davranması tuhaf oldu izleyenler için.Çünkü hepsini bir arada düşünüyoruz özellikle başkarakterleri.Daha çok üzülürler sanmıştım ama empati kuran ve seven bizmişiz herhalde
Neyse rahmetli çok güzel bir oyuncuydu.Ruhu şad olsun
Sezon finali de nihayet dedirtti bu sezon yaşananlardan sonra.Geçen seneki yavan sezonun üstüne çok iyi bir final oldu..Ayrıca son dakikalar nefes kesiciydi gerçekten ,bu aksiyonu beklemiyordum kızlardan.
Not:4.sezon 3’ün kat kat üstünde.İzlemek isteyenler bir kaç bölüm şans versin bence
Lolly Whitehill karakteri acayip eğlendiriyor bu sezon beni. Crazy Eye’ı falan aştı. Ben olsam en iyi konuk oyuncu dalında falan kesin ödül verirdim.
4. sezon gerçekten güzeldi. Son 9 bölümü art arda izledim. İlk 6 bölüm daha çok komedi şeklindeydi, sonradan ana konuya girdiler. İlk 6 bölüm çok eğlendim, sonra da iyice çileden çıktım. Güzeldi gerçekten iyi işlediklerinden çileden çıktım, nefret ettirdi kendilerinden gardiyanlar. İnsanın başta Caputo olmak üzere tüm gardiyanların boyunlarını kırasım geldi.
Bu arada Piper neredeyse yan karakter seviyesine kadar düştü bir ara. Ana konu da onun üzerinden ilerlemeyince bir ara baya geri plana düştü.
Güzeldi; kimi zaman acıklı çoğu zaman eğlenceli iyi bir sezon bitti.
2 gündür şu dizi izliyorum. ilk sezon bitirdim. benim için gayeti güzeli gidiyor.