Playing Nice – Tanıtım
1 yorum pirate 08 Ocak 2025 08:07
ITV’nin yeni draması Playing Nice, 5 Ocak’ta görücüye çıktı. Tüm bölümler aynı gün içerisinde ITVX üzerinden yayınlandı. Bu da psikolojik gerilim türündeki diziye ait fragman:
J.P. Delaney‘nin 2020 yılında yayımlanan aynı isimli romanından uyarlanmış dizi. Yazarın The Girl Before isimli, 2017 yılında yayımlanan romanının aynı isimli uyarlaması ise 2021 yılında BBC One’da izleyici karşısına çıkmıştı bu arada.
Dizinin senaryosunu Grace Ofori-Attah (Malpractice, In the Long Run) kaleme almış. Yönetmenliğini Kate Hewitt üstlenmiş. Nick Pitt, Kate Crowe, Kitty Kaletsky, Joe Naftalin ve James Norton ise yapımcı kadrosunu oluşturuyorlar.
Çekimleri Cornwall‘de yapılmış.
4 bölümden oluşan dizinin bölüm süreleri 46-50 dakika aralığında değişmekte.
Bir sahil kentinde geçiyor dizimizin hikayesi. Bir babanın oğlunun denizde boğulduğunu varsaydığı ve kahrolduğu bir sahneyle açıyoruz. Sonrasında da 3 ay öncesine dönüyor ve hikayeyi en başından izlemeye başlıyoruz.
Pete ve Maddie isimli bir çift var hikayemizin merkezinde. Maddie, sahil kenarında bulunan bir restoranda şeflik yapmakta. Pete ise şu sıralar çalışmayıp oğulları Theo‘nun (Alban Guo) bakımıyla ilgilenmekte. Mesleği gazetecilikmiş bu arada. Daha önce bir roman da yazmış ayrıca.
Pete ve Maddie, şok edici bir bilgiyle sarsılacaklar. Erken doğum yapmış vakti zamanında Maddie. O vakitlerde erken doğum yapan bir anne daha varmış kaldığı hastanede ve o annenin oğluyla kendi oğlu hastanede karışmış.
Pete ve Maddie, yaşadıkları bu şokun ardından hem Theo’yu yanlarında tutmaya devam etmek hem de biyolojik oğulları David‘i (Fraser Cornelissen) tanımaya başlamak isteyecekler elbette. Aynı hissiyat ve düşünce durumu bir süre önce öğrenen diğer çift için de geçerli olunca bir tanışma ve kaynaşma süreci başlayacak aileler arasında. Diğer çiftimiz Miles ve Lucy’de bir takım gizemli hallerin olduğunu söylemek mümkün bu arada. Maddie’nin de Pete’ten sakladığı bir sır var gibi o doğum sonrası hastane dönemine dair.
Miles, oldukça zengin bir adam. Lucy ise evde; çalışmıyor. Ailede Miles’ın sözünün geçtiği hissediliyor. Pete-Maddie çiftinde ise baskın olan taraf Maddie.
Miles-Lucy çiftinin oğulları David’in doğumda oluşan bir komplikasyon sonucunda bilişsel gelişiminde bir miktar sıkıntı oluşmuş anladığımız kadarıyla. Çocuğa evde bir dadı eşlik ediyor.
Pete yeni çifte daha arkadaş canlısı ve daha düz bir tatta; Maddie ise daha soğuk ve daha şüpheci bir şekilde yaklaşacak.
Pete karakterine Happy Valley, Grantchester, McMafia, War & Peace ve The Nevers gibi dizilerle tanınan James Norton hayat veriyor.
Maddie karakterinde Deceit, Malpractice, Raised by Wolves, The Virtues ve Pure gibi dizilerden tanıdığımız Niamh Algar‘ı izleme fırsatı yakalıyoruz.
Miles karakterini Sexy Beast, Life After Life, Mare of Easttown ve Love & Marriage gibi dizilerden anımsanabilecek James McArdle canlandırıyor.
Lucy karakterinde ise Harlots, Brave New World, The Flatshare, Jamaica Inn ve Downton Abbey gibi dizilerle tanınan Jessica Brown Findlay karşımıza çıkıyor.
Dizide Theo Ogundipe, Amy Morgan, Witney White, Jude Mack gibi isimler de karşımıza çıkmakta. Ogundipe, Maddie’nin restorandan arasının fazlaca iyi olduğu bir meslektaşı konumundaki Ollie rolünde. Morgan ve White ise Pete-Maddie çiftinin yakın arkadaşları Jen ve Maya rolünde. Mack ise dadı Tania rolünde.
Sunetra Sarker, Avukat Anika Chowdhury rolünü canlandırmış. Posy Sterling, Akbar Kurtha, Lucy Phelps, Michelle Greenidge, Alisha Bailey ve Phil Davis de dizinin diğer konuk oyuncuları arasındalar.
Deceit, The Virtues ve Pure dizilerden sevdiğim Niamh Algar var diye şans verdiğim dizinin ilk bölümünü izledim ve yeterli buldum. Jessica Brown Findlay’yi de severim ve onun dizideki varlığından haberim yoktu izlemeden önce. Görünce güzel bir sürpriz oldu ama rolü bir miktar küçük kaldı açıkçası.
Bu tarz hikayelerde anne karakterler öne çıkar genel olarak baktığımızda ama burada baba karakterleri ön plana çıkarmayı tercih etmişler anlamlandıramadığım bir şekilde. Romanda da ağırlık bu şekilde midir bilemiyorum tabii ama bana James Norton yapımcılardan biri olduğu için kendine torpil geçmiş gibi geldi. Ben şahsen Niamh Algar ve Jessica Brown Findlay’nin daha fazla öne çıkarılmasını tercih ederdim dediğim gibi.
yorumlar
İlk iki bölümü izleyerek yarıladım.
* James Norton’u severim, oynadığı dizilere direkt bakıyorum. Dizinin de en iyi kısmı o bence. Niamh Algar’ın da hakkını vereyim. James McArdle dizinin “kötüsü” olarak gerekeni yapıyor ve hiç sevmeyeceğim türden bir adamı oynuyor. Jessica Brown Findlay ise bunların arasında dördüncü sırada. Karakteri yeterince kullanmadılar ama kullanabilirlermiş bir hal de var. Ayrıca çocuklar çok tatlı
* Tahmin ettiğim gibi kazanmak için her yerden saldıran ve karşı tarafın sinir uçlarına oynayan bir çift (ya da adam) var. 2. bölümü izlerken bir ara sinirlendim gibi oldu. Sürekli bir şeyler çıkıyor işin içinden.
Böyle böyle 4'e kadar varırız, oradan da bir yere bağlarlar herhal. "İyiler kazandı," yapmalarına itiraz etmem ama du' bakalım. Devam.
Not: The Girl Before'un yazarının diğer kitabı olduğunu bugün fark ettim bu arada. Onu izlememiştim/okumamıştım (bizde çevrilmiş - "Öteki Kız"). Bu ise henüz çevrilmemiş.