
Ray Donovan || Tanıtım
137 yorum unfortr 15 Mayıs 2015 13:32

Boston’daki bir hapishaneden cezasını tamamlayarak çıkan bir adam, özgürlüğünün ilk saatlerinde kilisede bir rahibi ziyarete gider. Günah çıkarma gibi bir derdinin olduğunu düşünen izleyici ise henüz daha adamı tanımadığının farkında değildir. Boston’da bunlar yaşanırken, 3000 kilometre uzaklıkta Los Angeles şehrindeki bir otel odasında, bir NBA yıldızı güzel bir güne gözlerini açıyor. En azından açtığını zannediyor. Yatağında kanlar içerisinde yatan, geceyi beraber geçirdiği kadının cansız bedeni ile yüzleşmesiyse çok da zamanını almıyor. Bu skandal ile kariyerinin tehlikede olduğunu anlayan yıldızımızı bu sorundan kurtaracak tek bir kişi var: Ray Donovan!
KİMLİK BİLGİLERİ
Türü: Suç, Drama
Yaratıcı ve Senarist: Ann Biderman (Southland)
Sezon: 3 sezon – 3. sezon 12 Temmuz 2015
Bölüm Sayısıı: 12+12+12
Bölüm süresi: 50 dk
Yayınlandığı kanal: Showtime
Ödüller: 2014 yılı En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Altın Küre Ödülü (Jon Voight)
KONU
‘Ray Donovan’ zengin ve ünlü insanların sorunlarını halleden ve bir yandan da aile hayatını dengede tutmaya çalışan bir adamın hikayesini anlatıyor. Bir hukuk şirketine bağlı olarak çalışan Ray Donovan, sorunları hallederken girdiği hiçbir işten temiz çıkamıyor. Gitgide daha bir batağa saplanmaya başlayan ahlaki duyguları, karısına ve çocuklarına da sirayet etmeye başlıyor. Kendi iç dünyasındaki tutarsızlıklar ve düzensizlikler, olağanca bir hızla çevresindeki her şeyi değiştiriyor. Bunun için de fazla beklemek zorunda kalmıyorsunuz.
Boston’da ise hiç beklenmedik bir hadise olur. Ray’in babası Mickey, 20 yıllık cezasının tamamlanmasına 5 yıl kala şartlı tahliye olur. İşleri daha karmaşık hale sokan ise Mickey’in Los Angeles’a geliyor olmasıdır. Ray, babasının her bulunduğu ortamı enkaza çevirmesinden dolayı tedirgindir. Bu yüzden ailesini korumak için yoğun çaba harcamak zorundadır.
Mickey’e karşı düşmanca tavır takınan Ray’in aksine kardeşleri Terry ve Bunchy, babalarına karşı daha ılımlıdır. Babalarına her şeyi düzeltmesi için bir şans daha tanıma taraftarıdırlar. Ray’in tüm karşı çıkışlarına karşın, karısı Abby ve çocukları da Mickey’i tekrardan ailenin içine alırlar. Kimin haklı olduğunu zaman gösterecek.
KARAKTERLER
Adamımız, zengin ve ünlü insanların kirli işlerini örtbas ederken çevresinde de oldukça ün yapmış. Şehirde kilit noktalarda (örneğin FBI) birkaç adamı şantaj yoluyla kendine bağlamış. Herkesin zayıf bir noktası vardır mantalitesi güden Ray, başı her zora girdiğinde bu kartı oynamaktan hiç geri durmuyor. Şiddete meyilli karakterimiz, tehdit edeceği adamın kendisinden daha kötü olmasına dikkat edecek kadar da bazen iyi niyetli olabiliyor. Geçmişinde yaşadığı acı dolu tecrübeler ve şimdiki yaşam tercihi, kendisini iyice içselleştirip şiddetinin kaynağı olan ani öfke patlamalarına neden olmaktadır.
İşindeki sırların açığa çıkması, kendisini zor durumda bırakacağından dolayı da bunları gizli tutmak zorunda. Gün sonunda eve geldiğinde (daha doğrusu gelebildiğinde) içine attığı sırları karısı Abby ile dahi paylaşmamakta. Normal şeyleri bile konuşmayı unutan karı koca arasında ipler zaman zaman geriliyor. Üstelik unuttukları başka şeyler de var.
Abby Donovan
Ray’in Güney Boston’lu kenar mahalle dilberi ağızlı karısı Abby, yalnız bir hayata mahkum olmuş bir kadındır. Bu durum, yaşadığı şehre kendini yabancı hissetmekle alakalıdır. Gittiği yoga dersleri dışında herhangi bir aktivitesi olmayan Abby’nin hiç arkadaşı da yoktur. Bu yüzden kocasının ilgisi ve alakasına ihtiyaç duyar. Ne var ki kocasının çapkınlıkları ve işi gereği sürekli tehlikede oluşundan bıkmıştır. Kocasından alamadığı duygusal reaksiyonlar yüzünden ikili arasında tansiyon zaman zaman yükselir.
Bridget ve Conor Donovan
– Bridget, babası Ray’in gözdesidir. Başarılı bir öğrenci olup zekası ile erkek kardeşi Conor’a fark atar. Dileriz şezlonga uzanarak okuduğu, Slyvia Plath’ın ünlü romanı The Bell Jar‘daki (Sırça Fanus) Esther Greenwood karakteriyle kaderleri kesişmesin.
– Conor, büyükbabası Mickey’nin etkisi altına girerek daha asabi birine dönüşmek üzeredir.
En son bankaya girdiğimde, kafamda çorap vardı.
Bir rahibin istismarına uğrayan oğlu ve aynı kaderi paylaşan arkadaşına anlattığı espri:
– Sivilceyle rahip arasındaki fark nedir?
– Sivilce oğlanın suratında patlamak için 14 yaşına girmesini bekler.
Hapisten çıktıktan sonra Los Angeles’a yerleşmesi, aile içerisindeki dengeleri bozar. Dahası Mickey geldiği gün, Boston’dan eli boş gelmemiştir. Beraberinde birtakım belaları da şehre sürükler. İkiyüzlülüğü ve bencilliğiyle nam salmıştır.
Terry Donovan
Ray ile ortaklaşa boks salonu işleten Terry, aynı zamanda eski bir boksördür. Yakalandığı Parkinson hastalığı, sporu bırakmasına neden olmuştur.
Küçük yaşta bir rahibin istismarına uğrayan Bunchy, yaşadığı bu olayın etkisinden hiçbir zaman kurtulamamıştır. Beraberinde alkol ve uyuşturucu problemleri de olup kişisel gelişimini tamamlayamamış bir karakterdir. Bütün gününü kardeşi Terry ile salonda geçirir. Bunchy için ise tahmin yürüteceğiniz şey, onun bir kurban mı yoksa bir aptal mı olduğudur.
Daryll
Karakter hakkındaki bilgiler ilk bölüm için ispiyon içerir.
Mickey’nin hayatının aşkı Claudette’den olan oğlu. Daryll’in varlığından kardeşler arasında bir tek Ray’in haberi yok.
(Elliot Gould – Peter Jacobson)
– Ray’in kirli işlerini yaptığı hukuk firmasının iki ortağından biri olan Ezra, hayatının aşkı olarak tanımladığı Ruth’un ölmesi ile duygusal bir çöküntü yaşar. Geçmişinde Mickey ile kirli sırları olması ve onun geri geliyor oluşu ile Ezra da diken üzerindedir.
– Diğer ortak Lee, sağa sola yırtınırcasına bağıran şapşal bir adam profiline sahip. Kimsenin bu adamı ciddiye aldığını söyleyemeyiz.
(Steven Bauer – Katherine Moenning)
– Ray’in emrinde çalışan iki adamından bir olan Avi, her türlü pis işin kapanmasına ve dışarıdaki takip işlerine bakar. Avi aynı zamanda eski bir Mossad ajanıdır ve patronuna çok sadıktır.
– Ray’in bir diğer elemanı Lena, ofisteki masasından bütün organizasyona yardımcı olur. Araştırma görevini yürüten Lena’yı canlandıran Katherine Moenning, tıpkı Showtime’ın efsaneleşmiş bir diğer dizisi The L Word’teki Shane karakterinde olduğu gibi yine lezbiyen tiplemesiyle karşımıza çıkıyor. Lena’nın sevgililerine uyguladığı şiddet ile sık sık başı derde de giriyor.
YAZARIN NOTU
Dizi, suç draması ile aile dramasını bir güzel harmanlayan bir yapıya sahip. Belki de en övgüyle söz edilecek yanı ise ağır bir dram havası ile başlayan dizide, hikayelerin ve karakterlerin inanılmaz hızlı bir gelişim gösteriyor olması. Hatta en gerideki karakteri bile en son bıraktığımız yerden çok farklı bir konumda görüyoruz. Yani geri plan da dahil her şey akıyor.
Bir diğer övgüyle bahsedeceğim nokta ise dizinin komedi unsurlarının özellikle 2. sezon ile zirveye çıkması. Hafızalara kazınan müthiş replikler, özellikle Mickey’nin ağzından duyacağınız laflarla bol bol kahkaha atabilirsiniz.
Müzikler… Bir işi bilenin elinden çıktığı her halinden belli olan şarkı seçimleri de dizinin ayrı bir ziyafet noktası olmuş. Özellikle her bölüm sonunda çalan kapanış şarkıları ile bölüme erkenden veda etmek istemeyeceksiniz. Dizinin bir jeneriğinin olmamasının ise eksikliği pek de hissedilmeyen ufak bir ayrıntı olarak hatırlatalım.
Geri planda kalmayı kesinlikle hak etmeyen, hali hazırda var olan iki sezonuyla türü sevenleri bir ziyafet beklediğini söylüyor ve izlemek isteyenlere iyi seyirler diliyoruz.
yorumlar
Dün okuduğumda ne saçma bir haber demiştim. Biraz da buradan diyeyim:
1. Ömrümde format sahibinin uyarlamadaki kadro seçimlerine karıştığını duymadım. Siz duydunuz mu?
2. Erkan Petekkaya zaten saçma olan haberi yapım şirketi gereken açıklamayı yapacaktır şeklinde yalanladı.
3. Diğerlerinden ayrı bir şekilde: CBS bunlara uyarlama hakkını vermemiş zati. Yani her ne yapacaklarsa o iş zaten Ray Donovan olmayacak. Hikayeye takla attırmak zorundalar.
Liev Schreiber on Ray -Season 5
Malum konu 5. sezonun üzerine öküz gibi oturdu. Akmıyor bölümler. Yan konular yetersiz ve iyi işlenmiyor. Sıkıcı geçiyor dizi.
Bu kurguyu sevdim. Ray Donovan gibi bir karakterin
4 sezonda izlediğimizin aksine aileye daha fazla yoğunlaşan güzel bir bölümle de başlamışlar. Böyle de devam edecek gibi görünüyor. Tek sorunum Bunchy’den yana. O hikaye hiç ama hiç ilgimi çekmiyor. Geçen sezonlarda bu adam
daha çekilir ve izlemesi eğlenceli bir haldeydi. Şimdi ise pek öyle değil.
hiç hoşuma gitmedi.
Son birkaç bölüm epey düşük tempoda geçmişti ama bu bölümden sonra epey iyi devam edecek gibi görünüyor. Enteresan işler oldu.
Frank’in gidici olduğu belliydi bence. Öldürenin Daryll olmasından pek memnun değilim. Etliye sütlüye karışmayan adamın bir anda FBI şefini kafasından vurması ne kadar mantıklı bir hamleydi bilemiyorum. Bunchy veya Terry olsa hadi neyse de… Daryll’ı bugüne kadar hep ayakçı olarak görmüştük. Artık işin içinde. Kaldırabilir mi, sanmıyorum. Sezon sonu o da gidici olabilir.
Bunchy, karısının gitmesiyle eski hayatına döndü ve tekrar izlenesi hale geldi. Mümkünse hatun gittiği yerden dönmesin. Böyle iyi.
Neyse, bakalım bu cinayetten paçayı nasıl sıyıracaklar. Yoksa birini feda mı edeceğiz onu da merak ediyorum. Büyük bir hamle yaptılar, sonuçları olacaktır. Olsun da zaten.
Bir de Lili Simmons.
Of ulan of.
Ağır hastalara ve ölme arzusu içinde olanlara, ölürse tüm acısının biteceğine inananlara bu hak tanınmalı mı (ya da bu hak mıdır) sorusunu kendime sorduğum bir bölüm izledim. Çeşitli dizilerde de karşıma çıkmıştı. Hala kesin bir şey diyemiyorum.
Neyse… Abby’e veda ettik. Dizideki her konuyu işledikleri gibi bunu da ilmek ilmek işlediler ve 8’inci bölümde tamamladılar. Açıkçası Abby’den çok Bridget’e ve Ray’e üzülüyor insan. En yakınındaki insanın bir an önce ölmek istemesi nasıl bir şeydir kim bilir. Nasıl başa çıkılır ki bunla. Son sahneleri yine gözüm yaşlı izledim zaten. Hikaye de kapandı. Bundan sonra bakalım hangi seyirle devam edecek dizi.
Sezonun en iyi bölümü olmuş.
Avi için tahmin ettiğim yola gittiler, iyi oldu.
Terry’nin derdini anlamıştık, neyse ki uzamadan Ray de öğrendi.
Tam işler yoluna girecekken Ray’in o anlamsız hareketi, Frank’in ölümüne neden oldu. Yahu tamam Mickey başa dert ama çözmüşsün işte işi. Olan zavallı Daryll’a olacak.
Açıkçası yan konular beni hiç sarmıyor. Ne Lili Simmons ne Susan Sarandon beklentilerimi karşılayamadılar. Susan Sarandon var elinde, 7 bölümdür doğru düzgün bir aksiyonunu görmedik.
Bu ailenin zamanlama hataları beni öldürecek. Abby biraz daha sabretse belki kurtulacaktı. Gerçi ne hissettiğini ne acılar çektiği bilmeden konuşmak anlamsız. Kendisine kızamıyor insan. Paula Malcomson, çok iyi vermiş bu zor hali.
Ray’in doktordan aldığı telefonla duyduğu mutluluk, sonra mesajı bir daha dinleyip bir daha mutlu olması, taksideki mutlu ve rahatlamış hali ve evdeki yaşadığı büyük trajedi, barda kendisini kaybetmesi… Liev Schreiber’e Emmy vermeyenler utansın. Adam harika oynamış. Odaya girip karısını öyle gördükten sonra yıkılışı; fena koydu.
Bir anda günümüze atlanmayacak. Daha Ray’in dramını izleyeceğiz. Bölümler zor geçecek.
Elde Susan Sarandon varken, daha etkili kullanılmasını bekliyor insan. Maalesef olmadı.
bakalım diziye ne katacak?
Başladığı günden beri keyifle izlediğim bir dizi ama en sevmediğim sezon bu oldu. İlk 5 bölüm dizi kendi tarzından uzaklaştı, yerine yeni bir şey de koyamadılar. Flashback sahneleriyle dramayı güçlendirmek istediler ama aksine daha da kötü hale soktular. Herhalde final sezonu falan izliyoruz moduna girdim, neyse ki 7. ve 8. bölümle konuyu güzelce kapatıp eski tarzına döndü dizi. 8.bölümde
7.bölüm sonrası için hiçbir şikayetim yok, sürükleyici bir şekilde ilerledi. Yine de Susan Sarandon konusunda hayal kırıklığına uğradım. Belli ki rolü çok kötü yazmışlar, aşırı pasif kaldı.
Aslan payını yine Liev Schreiber hak ediyor. 4 sezondur harikaydı ama bu sezon çok daha farklıydı. Adamın her iplemediğinde ‘sure’ demesini izlemek bile büyük keyif. Şu performansını izleyip de ödül almadığını düşününce üzülüyor insan.
Seviliyorsun Ray Ray
+ Bridget sen ne gereksiz bir tipsin ya hakkaten. Göz devirte devirte delirttin yine.
Yalnız Liev Schreiber hakikaten n’apmış öyle yahu. Cidden hiç olmazsa bu sezon birkaç ödül vereymişler adama.
Graham Rogers ana kadroya yükselmiş. Diğer dizilerde de oynayacakmış.
Susan Sarandon ana kadro oyuncusu olmuş.
Sarandon 5.sezon büyük hayal kırıklığı olmuştu. Bundan sonra daha iyi sahnelerle gelebilecekse güzel haber.
Bunun 6’ncı sezonunu beş sezondur çekilen LA’de değil de New York’ta çekiyorlarmış, şimdi bakınırken fark ettim. O yüzden mi hala ses soluk yok acaba yayın tarihi hakkında? İlk sezon haziran, sonraki sezonlar temmuz gibi başlamıştı. Geçen sene 6 ağustosta başlamış. Git gide sonbahara kayıyor.
6. sezon fragmanı
5. sezona henüz başlamadım çünkü bir arkadaşım hiç seyretmeden 6’yı bekle, hiçbirşey kaybetmezsin, sinirlerin de bozulmaz dedi…
aynı fikirde olan?
@zekikum Depresif bir sezon olduğu kesin. Sinir bozan olaylar oldu.
Hızlandırarak izleyebilirsin aslında. En azından bir fikrin olur.
@abidin77 teşekkürler… tavsiyene uyacağım…
Ben fragmanı çok beğendim ya bana biraz poi’nin başlangıcı, Breaking Bad’in sonu gibi geldi ve heyacanlandım. O sakala kurban
Tek beğenmediğim ergen bridget yine gereksiz. New York olayı ”cuk” oturmuş….
Poster
BTS: Liev Schreiber & Cast on Season 6 |
İlk bölüm erkenden gelmiş.
Anca müsait olupta izledim valla özlemişim giriş bölümü gibi olmuş beğendim
Geçen sezonki ağır dramdan sonra bu sezon setin New York’a taşınmasıyla dizi epey bir hareketlenmiş. Güzel değişiklikler var. Sezon açılış bölümleri mesela çok iyiydi. Geçen sezon finalinde
Ray eski formunu yakalıyor.
Winslow’un da tüm heybetiyle olaya dahil olmasıyla bu sezon daha hararetli geçecek gibi. Sadece
Şimdi parayı teyzeye kaptırması başına bir iş açacak mı, sanmam. Mick karakteri diziden çıkarsa dizi nasıl etkilenir onu da düşünüyorum arada. Çok şey kattığını inkar edemem ama her seferinde sorun çıkarması izlerken beni yoruyor. Ölse herhalde pek sorun olmazdı benim için. Zaten yeterince sorunlu karakter var. Bunch da babasından farksız. Çocuğu kaçırmak nedir lan dingil?
Öte yandan Eddie Marsan Terry karakteriyle şov yapmaya devam ediyor. O dövüşler başına iş açacak orası kesin ama en azından eğleniyor, hak ediyor. Devam aslanım.
Güzel sezondu ve güzel finaldi. 7’inci sezon onayı aldığını bilmesem bu finalden sonra devamını beklemeyebilirdim bile, öyle bir finaldi. Geçen sezonki dramdan sonra bu sezon nispeten daha hareketli geçti ve bence yaptıkları hamleler de başarılı oldu.
Hatta ilk bölümlerde
üzüm üzüme baka kararır, veya bu durumda armut ağacının dibine düşer atasözünü iliklerime kadar hissettirdi. Smitty’nin tepkisi ve hali tavrı da muhteşemdi.
diye soradursun kendine önümüzdeki sezonda.
Her şeyiyle başarılı bir sezondu.
iyi oldu.
Yalnız 6×02’yi izlerken, bunca yıl CSI izlemiş biri olarak,
Önümüzdeki sezonun son sezon olduğunu düşünürsek gene iyi bir sezon finali olduğu söylenebilir
Ray’in bu embesil ve uyuz çocuklarına dayanamıyorum. Neyse ki az gözüküyorlar bu sezon. Zaten
Ray içtikçe benim karaciğerim ağrıyor
Evet,
6×12’nin ilk 5-10 dakikasına bayağı bir güldüm yalnız. Zavallı
Sezonun bomba karakteri Sandy oldu. Kadın az gözüktü ama olduğu her sahnede çok eğlendirdi. Donovan ailesinin dramı ile ezilen seyirciye nefes aldırdı. 6×11’de söylediği
kahkaha attırdı
Yalnız bu kadar suç işleyip NY gibi yerde polise yakalanmamak mümkün değil. Ulan her yerde parmak izi bıraktınız be. CSI:NY anında enseler sizi
Sonuç itibarıyla öyle ya da böyle
Çok az bölümde düşüş gösteren, belli bir kaliteyi tutturan halini bu sezon da korudu. Normalde bir çok dizi bu sezonlarda izlenemez hale geliyor ama RD, gerek karakterleri ile olsun, gerek senaryosu ile olsun ayakta kalmaya devam ediyor. Hak ettiği değeri ödüllerde görememesi üzücü. Liev abiye ödül vermeyenler utansın.
Josh Hamilton (13 Reasons Why) Kerry Condon (Better Call Saul) ve Louisa Krause (The Girlfriend Experience)
Yukarıda abidin’in bu sezona dair dediklerinin tümüne de can-ı gönülden katılıyorum.
CSI:NY’un madara olması da çok kafama takılan kısım tabii.
Yalnız gelecek sezon
öldürmeyelim lütfen. Sevdim ben onu.
Season 7 Official Teaser
Season 7- All Is Fair in Love & War’ Teaser
Geçen sezona kıyasla bir tık zayıf geçiyor bu sezon. Konu itibariyle de epey kısır kalınmış, geçen sezonun karakter zenginliği de olmayınca ortaya böyle bir şey çıkmış. Bridget biraz öne çıkarılmış ama yetmiyor.
Bakalım devamında toparlayabilecek mi.
“I think Ray Donovan is nearing the end of its run. We always talked about seven or eight seasons. Nothing has been decided yet but it’s fair to say it is nearing the end,”
Cc: @dkamoy
İkisinin de
güldüm
EK: Ayrıca
Desene
ve Ray, toplu taşıma ile tanışır
Mickey’i sahilde görünce, “lan bu adam gitmemiştir diye düşünüyordum, gitmiş desene” diyordum ki, gitmemiş
Kadın Mickey’e söyledi, senin cenazede geldim, Daryll’ın cenazesine getirtme diye. Bizim Daryll, bu sezon gider herhalde. Bu söz boşa söylenmemiştir.
Sandy’i daha fazla görelim ya
EK:
-I mean, herpes… sexist.
-Right? Hispies.
Nerede CSI:NY, nerede Mac Taylor?
Güzel bölümdü.
Yalnız bu Smitty, bizimkileri kesin polise sattı.
Kardeşinin intiharı ile James Sullivan’ın alakalı olduğu ortaya çıktı. Muhtemelen çocuğa tecavüz etti onun bunun çocuğu.
Daryll’a bulaşan Jasmine rahmetli oldu. Bunlara bulaşanın kurtulma ihtimali yok gibi zaten.
Son iki bölümde dizi yine şahlandı. İyi yaptıkları şeyleri yapmaya geri döndüler, toparladılar. Şu noktadan sonra sezon sonuna kadar muhtemelen sırtı yere gelmez.
Bir de
Smithy’nin böyle bir işe girişeceğini tahmin etmemiştim açıkçası. Bölüm başında salak salak sorular sormaya başlayınca niyeti belli oldu. Ray’in ta bölüm sonuna kadar bunu fark etmemesi de saçmaydı. Arabadaki muhabbetler çok barizdi aslında. Herhalde bölüm sonu vurucu olsun diye uzatmışlar, itirazım yok.
Mick nerede sahi? Daryll’in kız arkadaşı da öldü. Saf kız arka koltuğa binse olduğu yere uzanıp çizik almadan kurtulacaktı. Böyle ufak şeyler üzüyor biraz.
Bunch’ı Ray’in hikayesine güzel dahil ettiler. Terry bildiğimiz gibi. Bu kardeşlerin birbirlerine devamlı yakın olmaları lazım, yoksa pek tadı çıkmıyor.
Bakalım Ray bu sefer nasıl sıyıracak paçayı.
Smithy’i pisi pisine kaybettik ya. Birkaç sahne önce Bridge ile mis gibi hayal kurarken anlamak lazımdı böyle bir şey olacağını. Bir de çapraz ateşte kaldı… Bok yoluna gitti. Beyzbol sopasının tersiyle o dingil müzik yapımcısının ağzına ağzına acımasızca vurduğu sahneyle hatırlayacağım bu çocuğu. İyi çocuktun Simiti. Elinden geleni yaptın. Donovan’ların arasında iyi bile barındın. Bridge de gencecik yaşında dul kaldı iyi mi.
Öte yandan sister Bridge’in başına gelenleri detaylıca öğrendik. Bu sezon bu konuya girmeleri iyi oldu, mazallah son sezon falan olur sonra hep bahsi geçen konuyu anlatmadan gitmiş olurlardı. Oradaki hikayeyi bu sezona çok iyi bağlamışlar bu arada. Bu Sullivan’ların lafı daha önce hiç geçmiş miydi gerçi hatırlamıyorum, herhalde geçmemişti. Adamı da ilk kez gördük, daha önce görsem o suratı unutmam. Oynayan dede de iyi iş çıkarmıştı.
Terry sonlara doğru saçmaladı ama hak vermiyor değilim. Hele o yaşlı teyzenin de intihar ettiğini duyunca adamın olmayan dengesi de iyice bozuldu.
Bu sezon net şekilde en büyük gelişimi Daryll’den gördük; oyuncusu da geçen sezonlardaki laubali hareketlerinin aksine karaktere baya bir şey katmış gibiydi. Karakterin gelişimi de ona yardımcı olmuş. Onun için iyi bir sezondu.
Mick… Bıkmadın be adam. Ölmene rağmen bıkmadın lan. Bu arada hiç bahsetmemişim, otobüs patlamasından sağ çıkması falan ne saçmaydı öyle ya. Keşke o toplara girmeselermiş. Kapıyı kırıp patlamadan hemen önce atlamış olması eski bir hırsız ve katil için daha inandırıcı olurdu. Tamam en arka koltukta falan da yani, meh.
Liev Schreiber son iki bölümde yine şovunu yaptı. Birkaç müthiş sahnesi var. Bakalım bu sefer adaylık alabilecek mi.
Sezona bakınca ağır başlayıp birden hızlanan güzel bir sezon olduğunu söyleyebilirim. Yalnız geçen sezonun finali daha bir final gibiydi, bu sefer nispeten ortada kalan şeyler var. Ben son bir sezona daha tüm kalbimle evet diyorum. Bu dizi müthiş bir finali hak ediyor.
7×02 sonu

@dkamoy: 7×09’un ortasındayım. Bu şehirde polis falan yokmuş harbiden
Ayyy ay
Ben flashbackleri ve seçilen oyuncuları oldukça sevdim. Seçilen tipler bizimkilere çok benziyordu. Kız kardeş Biricit de, zaten bizim Biriciti andırıyor.
Ray ile Micky’nin arası bu sefer ağır bozuldu. Gerçi bir şekilde toparlıyor her sezon ama olay kız kardeşi olunca toparlanması kolay olmayacak.
Bölümün başında taşıdığı kişinin kim olduğunu herhalde hepimiz anladık. Alnının ortasından mıhlayacağı belliydi.
Molly Ray’e iyi gelmişti. Keşke devam etseler diyeceğim ama ölü baba ve kardeşten sonra olmaz herhalde. Ben yine de olursa son sezonda görmek isterim.
Zaten depresyonda olan Terry, kadının intiharı ile iyice dağıttı. Bir şey olmaması dileğiyle.
Biricit, Simitiye LA geri dönmek istediğini söyleyince, keşke tüm aile toplanıp gitse demedim değil. Dizi daha onay almadı ama son sezon onayı gelirse yine NY’de kalırlar. Zaten bu Ed Feratti olayı bağlanmadı daha.
Artık polis falan demeyeceğim
Şehir iyice eski Batı’ya döndü. Çatışmalar, şehrin göbeğinde ölü bırakmalar, parmak izleri, DNA’lar; dünyada en çok güvenlik kamerası bulunan şehirin birinde bunlar oluyor ve bizimkilere bir şey olmuyorsa, iş fantastiği dönmüştür zaten.
Bizimkiler başta olmak üzere, Alan Alda’dan Peter Gerety’e, Kerry Condon’dan Kevin Corrigan’a kadar bütün konuk oyuncular oldukça iyiydi.
Oyunculuklarından senaryosuna kadar değeri bilinmeyen bir dizi olmaya devam ediyor. Aman ödül falan da vermesinler; zaten üç beş dizi ve oyuncu etrafında dönüp duruyorlar sürekli
Neyse, biz varız, değerini biliyoruz. Biricitin söylediği gibi You’ll Never Walk Alone 
Hadi son bir sezon daha Showtime.
Bu sezonu 6. sezondan daha çok severek izledim. Baştan sona sararak gitti beni. Ergen geyiklerinin azalması, sezon kötülerini sevmem bunda etkili tabii.
Hiç olmazsa Liev’e ödül adaylığı bile verilmemesine bir çemkiren de benim. HBO logosu olsaydı bi tarafında yüz tane ödülü götürmüştü şimdiye.