Uzun zamandır ekranlarda olan ama son yıllarda iyice popülerleşen, izleyeni bağımlısı yapan; eğlence, mizah, yetenek, entrika, yaratıcılık, heyecan ve daha nicesiyle dolu bir yarışmadan bahsedeceğim: RuPaul’s Drag Race.

Bu yarışmada drag queen’lerin çetin yarışına tanık oluyoruz. Bu tanımdan kısaca bahsedersek…

Drag Queen, eğlendirme amacıyla abartılı kadın kıyafetleri giyerek ve abartılı feminen hareketlerle şovlar sergileyen erkek performans sanatçılarına deniyor. Göz alıcı makyajların da olmazsa olmazı olan bu kültürde komedi, abartılı oyunculuk / drama ve sosyal konulara dair hiciv de temel taşları oluşturuyor. Geleneklerin dışına çıkılabilmesi ve yeni bir şeyler katabilmek de işte bu yarışmanın konularından birini oluşturuyor.

Drag yapan herkesin eşcinsel olması zorunlu olmamakla birlikte çoğunun eşcinsel olduğu ve drag’ın eşcinsel kültürüyle çok sıkı bir ilişkisi olduğu bilinen bir gerçek.

Yarışmanın ana kahramanı RuPaul; Amerikalı drag queen, oyuncu, model, şarkıcı, söz yazarı, televizyon kişiliği ve yazar. Gece kulüplerinde sahne alarak başladığı kariyerinde çok yönlü, ikonik bir figür haline gelmiş biri. Adını vererek yaptığı bu yarışmada sunucu, yarışmacıların danışmanı ve baş jüri olarak yer alıyor. Kimin yarışmaya katılacağından kimin elenip, kimin Büyük Final’de birinci olacağına kadar her şeyi kendi belirliyor.

Amerika’nın yeni drag süper starını bulmak için yola koyulan yarışma 2009’da Logo TV’de yayın hayatına başladı. 9. sezonundan itibaren VH1’a transfer oldu. Şu ana kadar 10 sezonu yayınlandı. Ayrıca 3 tane de eski yarışmacıların katıldığı “All Stars” sezonu yapıldı. Sezonlar genelde 13-14 bölümden oluşuyor. Daha az bölümlü sezonlar var. Büyük Final ve bazı özel bölümler dışında bir bölümü 40 dakika civarı sürmekte.

Çok hareketli ve dolu dolu geçen yarışmanın bir bölümü ana hatlarıyla, mini challenge (görev-zorluk), maxi challenge ve elemeden oluşuyor.

Drag kültüründe hicivin çok önemli bir yere sahip olduğundan bahsetmiştik. Bu sebeple de sık sık güncel olayları ve popüler kültürü ele alıyorlar, verilen görevler bunlara yönelik oluyor. Yarışmacıların mümkün olduğu kadar iğneleyici olmaları; her an, herkese, her konuda laf sokabilen birer sürtük olmaları da önemli bir şey.

Her bölüm daha önce yapılmayan, çeşitli challenge’lar (meydan okumalar) belirleniyor ama geleneksel olarak her sezon tekrarlanan klasik challenge’lar da mevcut.

Drag çok yönlü bir kavram olduğundan yarışmacıların kendilerini istedikleri gibi ifade edebilmeleri için gerekli ortam sunuluyor. Kimi kraliçelerimiz çok iyi dans edebiliyor, kimisi çok iyi şarkı söyleyebiliyor, kiminin mizah yeteneği üst sınırda, kimisi oyunculukta çok başarılı, kiminin akıl almaz makyaj yetenekleri var… Bazıları modaya yatkın yönünü ortaya çıkarıyor, vücutlarına da çok iyi bakıp farklı ve aykırı tasarımlarını giyiyorlar. Yarışmacılar, bunların hepsinde kusursuz olmak zorunda değiller. Sadece bu becerilerin harmanlandığı görevleri ellerinden gelen en iyi şekilde yerine getirmeliler ve drag’ın temel özelliklerinden kopmamalılar.

Rupaul’a göre bu yarışmada yarışan iyi bir drag queen’in taşıması gereken 4 özellik şu:

Charisma (Karizma)

Uniqueness (Eşsizlik)

Nerve (Cesaret)

Talent (Yetenek)

Yani CUNT.

Mini challenge’lar, genelde yarışmaya hazırlandıkları atölye tarzı stüdyoda gerçekleşiyor ve yarışmacılara kısa bir süre sınırı veriliyor. Fotoğraf çekimleri, bir gözlük takarak rakipleri hakkındaki gözlemlerini olabilecek en sivri dille eleştirdikleri “reading”, rakiplerinin kuklalarını drag hallerine çevirip onları konuşturdukları “Everybody Loves Puppets” gibi gelenekselleşen örnekleri var.

Her bölümde mini challenge olmayabiliyor. Kazanan maxi challenge için bir avantaj elde edebiliyor. Mesela grup çalışması yapılacaksa kazanan kişiler lider olabiliyor, ufak çaplı ödüller kazanabiliyor. Sonra maxi challenge için hazırlıklar devam ediyor. Bu sırada konuklar, atışmalar, kavgalar, yardımlaşmalar, sohbetler derken oldukça keyifli bir ortam sunuluyor.

Buradan maxi challenge ve eleme için geliyoruz Ana Sahne’ye…

“Beyler, motorları çalıştırın ve en iyi kadın KAZANSIN!”

Maxi challenge’lar bireysel ya da gruplar halinde olabiliyor. Örnek verirsek bir konu belirlendikten sonra üç gruba ayrılıp skeç tarzında birer gösteri hazırlamaları istenebiliyor. Ünlü taklitleri yapabiliyorlar (Snatch Game). Ya da bir müzikal gösteri gerçekleştirebiliyorlar. Bireysel minik stand-up şovları yapabiliyorlar. Hazır metinden bir gösteri olabildiği gibi yarışmacıların kendilerinin yazacağı gösteriler de var. RuPaul veya o bölüme özel olarak gelen profesyoneller hazırlık aşamasında yarışmacılara rehberlik ediyor ama iş bölümünü planlamak, bazen metinleri yazmak, esprileri yerleştirmek, kıyafetlere karar verip yeri geldiğinde kendi elleriyle dikmek, peruklarını hazırlamak, makyajlarını yapmak, bazen doğaçlama ile yeni bir şey katmak ve dahası… Her şeyi kendileri halletmek zorunda. Maxi challenge’ların bu kısımları duruma göre (dekor gerekliliği vs. ) banttan olup eleme gecesi izlenmek üzere önceden çekilebildiği gibi bizzat jüri karşısında da yapılabiliyor. Gruplu challenge’larının sonunda çoğu zaman yine bireysel değerlendiriliyorlar.

Yine maxi challenge’larda en az bir tane podyum performansı isteniyor. Belirlenen “Kategori” için kraliçeler kendi hazırladıkları kıyafetleriyle podyumda boy gösteriyorlar.

Ve geliyoruz jüri değerlendirmesine…

Esas kadro dediğimiz jüri üyeleri sezonlar içinde bazı değişimler gösterdi. Yukarıdaki fotoğrafta yer alan ekip, bazı bölümlerde fire verse de şu aralar yer alan esas jüri. Ayrıca her bölüm ünlü bir kişi konuk jüri oluyor. Fakat en önemli gerçek şu ki RuPaul müdavim jüri, baş jüri ve son karar her zaman onun. Çünkü bu onun yarışması. Diğer jüriler sadece yorum yapıp RuPaul’a fikir vermekle yükümlü.

Yarışmacıların “güvende” olan bir kısmı sahne arkasına gönderildikten sonra kalanların yüzlerine karşı yorum yapılıp onlar da sahne arkasına gönderiliyor ve son bir değerlendirme yapılıyor. RuPaul jüriyi susturup “Kararımı verdim, kızlarımı geri getirin.” dedikten sonra haftanın birincisini ve elenme adayı iki ismi duyuruyor. Birinci; özel tasarım kıyafetler, tatiller ve kaliteli kozmetik ürünler gibi çeşitli ödüller kazanıyor. Elbette yarışmanın sonunda büyük bir para ödülü de mevcut.

En kötü iki kraliçenin elemeden kurtulma yolunda RuPaul’u etkilemek için yerine getirmeleri gereken görev ise şu:

Hayatları için lip sync yapmak!

Elemeden önceki gün bir şarkı belirleniyor ve bütün kraliçelerden bu ihtimal için hazırlık yapmaları isteniyor. Bölümün sonunda lip sync’te (senkron dudak) daha iyi olan kraliçe kalırken, diğer kraliçe yarışmaya veda ediyor.

RuPaul’un manzaraya göre iki kişiyi birden elediği veya kimseyi elemediği gibi istisna durumlarla çok nadir bile olsa karşılaşabiliyoruz.

All Stars sezonlarında ise bunun tersi bir format var. En iyi iki kraliçe mirasları için lip sync yapıyorlar (lip sync for your legacy) ve kazanan ödülü kaparken en kötü kraliçelerden birini de eliyor (give the chop).

Elenen kraliçe, sahne arkasındaki aynaya arkadaşları için bir mesaj bırakmayı ihmal etmiyor. Elemenin ardından, yarışmacıların sahne arkasına dönüp lip sync’ten sağ çıkanın aynayı temizlemesiyle başlayan yeni bölümün başları ise bazen hesaplaşmaların, yüzleşmelerin, gözyaşının ve daha nicesinin görüldüğü bir drama halini alabiliyor. Her an bu tip durumlarla karşılaşabilsek de özellikle bu kısımlara dikkat. Bununla da doyamayanların her bölümden sonra yayınlanan ve kamera arkasında dönenleri gün yüzüne çıkaran yarım saatlik Untucked! bölümlerini kaçırmaması gerekiyor.

İşte ana hatlarıyla böyle bir yarışma RuPaul’s Drag Race. Bu yazı, hiç izlemeyip başlamayı düşünenlerin kafasındaki soruları birazcık cevaplamıştır diye umuyorum. Bir süre sonra sizin de dilinize takılma ihtimali yüksek olan jargonuna ve diğer ayrıntılarına izledikçe aşina oluyorsunuz zaten.

***

Drag Race, benim çok fazla gözüme ilişse de bir türlü başlayamadığım ama pek alaka kuramadığım insanların bile izleyip konuştuğunu görünce artık daha fazla kayıtsız kalamayıp, sonunda da bu zamana kadar bulaşmadığıma şaşıp kaldığım bir şey oldu.

Netflix Türkiye, Türk izleyiciyle buluşturup sevgimizi kazansa da maalesef lisansı yenilenmediği için sezonlar kaldırılıyor. Şu an itibarıyla sadece 8. ve 9. sezonlar mevcut. 10. Sezon 30 Eylül 2018’de gelecek. All Stars sezonlarının ise henüz hiçbiri yayınlanmadı. Ayrıca Untucked bölümlerini de yayınlamıyorlar.

Baştan başlamak zorunda mıyım, ortadan bir yerden girsem?” diyenlere ispiyon yemeyi fazla sorun etmeyecekseniz başlayın diyebilirim. Çünkü eski yarışmacılar bir şekilde tekrar boy gösterebiliyor, eski meseleler gündem olabiliyor. Sıkıntılı bir durum olabilir ama bölümlere ulaşmakta zorlanırsanız yapacak bir şey yok gibi. Elemeler ve birinciler elbette yarışmanın önemli bir tarafı ama sonuçta olay bundan ibaret değil. Ben de açıkçası bu şekilde karışık izliyorum.

Birkaç yıldır Emmy’lerde de başarı gösteren şov, sonunda 2018 Emmy’lerinde “En İyi Reality/Yarışma” ödülünü kazanmayı başardı.

Kraliçelerimiz çoğu zaman ne kadar başarılı olsalar da birilerinin başarısız olması elbette kaçınılmaz. Yani jürinin gülmesi gerekirken o an ifadesiz veya korkunç görünen suratlarına kamera odaklanınca, siz de ekran başından yarışmacıyla beraber yerin dibine girebiliyorsunuz. Hararetli tartışmalarda gerilebiliyorsunuz. Sonuçta yarışmacıların çoğu birer hikayesi olan insanlar. Bunları konuştukları zaman duygulanabiliyorsunuz. Ama bunlar işin küçük bir bölümünü oluşturuyor. Genel olarak baktığımızda doyasıya gülüp eğleneceğiniz, çok çılgın ve matrak bir yarışma olduğuna garanti veririm. Güçlü antidepresan etkisinde bir şey arayanlara özel olarak tavsiye ederim.

Son olarak seyredecek olan herkese keyifli seyirler…

Eğer kendinizi sevemezseniz, başka birini nasıl seveceksiniz ki?

AMİN!