Sense8’te 2. Sezon: Her Şey Güzel Olacak
5 yorum aytackara 26 Nisan 2017 10:10
Dünyanın lider online yayın platformu Netflix’in sevilen bilim kurgu dizisi Sense8, malumunuz geçtiğimiz Noel zamanı yayınlanan iki saatlik özel bölümünü saymazsak yaklaşık iki senedir aramızda değildi. Yeni sezon hasreti nihayet 5 Mayıs’ta yayına girecek on bölümlük ikinci sezonla bitmek üzere, artık son dönemece girmiş durumdayız.
Netflix Türkiye sayesinde yeni sezonun ilk dört bölümüne ön izleme yapma fırsatı bulunca hakkında bir şeyler karalamak da istedim. ‘İkinci sezonla ilgili‘ spoiler (ispiyon) kullanmadan, elimden geldiğince genel yorum yapacağımı şimdiden söylemiş olayım. Ayrıca ilk dört bölümün başından gayet memnun bir şekilde kalkmış durumdayım, zaten bu işin belki de tek kötü tarafı kimseyle bir şey konuşamamak oldu herhalde. Dizi, ilk sezonundaki kalitesini koruyarak ekrana geri dönüş yapıyor.
Bildiğiniz gibi Noel bölümü daha çok bağımsız bir bölüm gibiydi ve dizinin ana konusuna pek bir katkısı olmamıştı. Gerçi ilk sezonda da Sense8 kümesinin olan bitenlerin farkına varması ve birbirini tanıması vs. derken ana konuya dair fazla bir şey olduğunu iddia edemeyeceğim. İkinci sezonun bana göre en artı tarafı, artık bu tarzda aşamaları zaten geçtiğimiz için ana konuya daha fazla vakit ayırır hale gelmiş olmamız.
Sezonun sonunu Will’in zihninin Mr. Whispers ile bağlantılı hale gelmesiyle kapatmıştık. Hatta vurulduğu iğneler yüzünden kolları mosmor haldeydi. İki taraf arasındaki kedi-köpek durumu devam etse bile karşımıza biraz daha güçlü bir Sense8 kümesi çıkıyor. Daha azimli, kararlı ve ne yaptıklarının farkındalar. Aklınıza gelebilecek türlü türlü kombinasyonlarla birbirlerinden yardımlarını esirgemiyorlar.
Angelica ve Jonas ikilisinin yeniden sahneyi alması da cabası. Hatta ortada çok daha fazlası var da sürprizi kaçırmasam daha iyi olacak. Artık Mr. Whispers cephesinde neler döndüğü de daha aktif bir şekilde kendine yer ediniyor.Elbette bu artı durum herhangi birisinin hayatını geri plana atıyoruz demek de değil. Neredeyse bir saat süren bölümlerde ve en azından sezonun baş kısımlarında buna da yeterince vakit ayırılmış durumda. Bana mı öyle geldi pek emin değilim ama belli bir karakterin bölümlerde diğerlerinin arasından biraz sıyrılması durumu da mevcut. Daha doğru bir ifadeyle dizinin gidişatına o karakterin katkısı birazcık daha fazla oluyor.
İkisi de trans birey olan Wachowski Kardeşler’in de etkisiyle Sense8‘in herkeslik bir dizi olduğunu söyleyemeyiz tabii ki. Bu yüzden bazen homofobik bünyelere özellikle izlettirilmesi gerektiğini düşünüyorum mesela, ama o başka zamanın konusu.
Dizideki cinsellik, eşcinsellik veya malum grup seks sahneleri az tartışmaya sebebiyet vermiş değil. Söylemiş olayım, dizi ikinci sezonunda da sahip olduğu çizgisini korumaya devam ediyor. Bu da benim için bir diğer artı durum oldu. Vermek istediği mesajları verirken kendine özgü bir yolda ilerliyor ve geri falan durmuyor. Yukarıdaki resimden de belli olduğu üzere gay pride sezonda yer edinen bir detay mesela.
Sezonda beğendiğim noktalara bölüm müziklerine ek olarak halen atlamadığım jeneriği ve pek bir şey fark etmeyen oyunculukların varlığı da eklenmekte. Ayrıca Noel özel bölümünde sağlıklı bir ayrım olmamıştı, bu ön izleme sayesinde oldu: Toby Onwumere’yi Capheus karakterinde izledikçe alışıyorsunuz, dert olmuyor. Gerçi bana kalsa karakterini hala sekizin sekizine koyarım o başka.
Hazır gelmişken biraz da karakterleri nasıl bulduğumuzdan veya bulacağımızdan da kısaca bahsetmiş olayım.Sense8 ikinci sezonunda sekizli grubu ana konu ve bireysel olmak üzere ayırma yoluna gitmiş gibi de geldi. Örneğin Will‘in Mr. Whispers ile olan karşılıklı mücadelesinin yanında Wolfgang‘in ağırlığı da bu sezonda ‘sense’ konusu üzerinde. Hatta kendisiyle ilgili özellikle ‘açık açık’ konuşmak isterdim ama şartlar el vermiyor maalesef.
Riley ve Nomi ise teknik veya duygusal olmak üzere bütün gruba her türlü destek görevini üstleniyorlar. Zaten Will’i Riley’den ayrı bir şekilde düşünmek tahmin edeceğiniz gibi hata olur. Capheus, Kala ve Sun’da ise kişisel gündemler en azından dizinin ilk dört bölümünde daha ağır basmış durumda, görünen o ki biraz daha devam da edecek.
Sun‘ın halen hapiste olduğu gerçeği malumunuz, bu konuyu unutmak olmaz. Fragmanın da bu fikri verdiği üzere Hindistan’daki halk yaşadığı fakirliğe karşılık isyan etmenin eşiğinde. Ülkenin önemli kesmine dahil olan Kala ise hala evli olduğu kocasıyla ve ailesiyle güzel bir hayat sürerek duruma tezat oluşturmaya devam ediyor…
Geçen sezonki destekli kahramanlıklarının ardından tanınırlığı gün geçtikçe artan Capheus da yerel kahraman olmuş durumda. Kadroya katılan gazeteci bir karakterle bu konuya destek sağlandığını söylemek mümkün. Lito ise her eve lazım cinsten iki tarafa da yarıyor. Sense kısmı bende kalsın, normal tarafta yönlendirmesi gereken bir kariyeri ve bulması gereken yeni bir ev var mesela. Ama bu üçlü ilişkinin hala eğlendirdiğini de söylemeliyim. Çift bazında ise her şey ortaya karışık durumda, fazla acele etmediklerini itiraf etmem lazım.
Üstüne de sezonda çık işin içinden çıkabilirsen durumlara bazı karakterlerin geçmişi dahil edilerek hikaye daha da zengileştiriliyor. Sense8 ikinci sezonunda izleyicinin karşısına karakter bolluğunun da katkısıyla kalabalık bir ajandayla çıkmış anlayacağınız.
Genel olarak durum böyle yani sayın seyirciler… Sense8 on bölümlük ikinci sezonunun tüm bölümleriyle 5 Mayıs’ta Netflix Türkiye’de olacak.
yorumlar
@aytackara eline sağlık güzel bir yazı olmuş ama seni kıskanmadım değil Bizden 1-0 önde gibi bir şeysin
Mayıs’ta bi bu geliyor bi House Of Cards, bir de finaller, çok can yakacak gibi.
İkisi de trans birey olan Wachowski Kardeşler’in de etkisiyle Sense8‘in herkeslik bir dizi olduğunu söyleyemeyiz tabii ki. Bu yüzden bazen homofobik bünyelere zorla izlettirilmesi gerektiğini düşünüyorum mesela, ama o başka zamanın konusu.
demiş yazı sahibi
yani özgürlükçü yaklaşımın sözde müdavimi olan bir kafa yapısı eşcinselliği tiksinç bulan insanları homofobik olmakla suçlarken bir de “gerekirse zorla izlettirmeli bu insanlara ” deyü faşiştçe hükmünü de vermiş diğer yandan ..
Olur beyim, olur paşam sen iste biz herkese zorla izettiririz. İzlemeyeni de HOMOFOBİİK diye halk meydanında taşlarız .. Oldu mu ?
@eksen Eşcinselliği tiksinç bulanların homofobik olması bir suçlama değil, bir gerçek. Kelime anlamı buna karşılık geliyor zaten.
Taşlamadan bahseden de olmadı, sapla samanı karıştırmayalım. Bu konuyu da uzatmayalım, çünkü fragman yazısında da olduğu gibi çıkışı yok. Bye.
@necdetcem7 Çok teşekkürler
@aytackara homofobiğin anlamına bir bak .. Benim hiç bir eşcinselden korkum yok ya da nefret etmiyorum .. Hatta üzüldüğümü de söyleyebilirim.. Sadece cinsel tercihlerini iğrenç buluyorum o kadar ..
Nede güzel yazmışsınız ellerinize sağlık… Tüm hafta sonu oturup 2. sezonun tüm bölümlerini bir solukta izledim… Kah güldüm kah sinirlendim hatta eşim bazen meraktan yanıma gelip “Ne oluyor yahu nedir seni bu kadar heyecanlandıran” diye sorup durdu… Kendisine bu yüzden ara ara özet geçmek zorunda kaldım Yine oyunculukları ile göz dolduran bir ekip vardı karşımızda… 3. sezon için koskoca bir yıl daha nasıl bekleriz bilmiyorum… Ama aklım Wolfgang da Hadi Wispers ve Jonas kısmını anladım da Wolfgang’ı neden almadılar, alamadılar Birde Game Of Throns da Joffrey den nefret ettiğim kadar Lila dan da nefret ettim… Neyse daha izlemeyenler olabileceği için daha fazla yazmak istemiyorum ama etrafımda oturup diziyi tartışabileceğim yorumlaya bileceğim heyecanımı benimle paylaşabilecek brilerinin olması güzel olurdu…