“Demek böyle çalışıyor. Dünyanın bu kadar basit olduğu aklıma gelmezdi. Hep dünyanın kocaman ve korkunç biryer olduğunu düşünmüşümdür, fakat anlamaya başladığında, çok kolay geliyor.”

1998 yılında yayınlanan 13 bölümlük anime, düşünce akışının takibi açısından, tamamen anlaşılması en zor yapıtlardan biridir. Yayın tarihinin üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen, hala farklı yorumlanan ayrıntılar ve kesin cevaba ulaşamamış sorular mevcuttur. Senaryosu Konaka Chiaki‘nin de içinde bulunduğu 4 kişilik bir ekip tarafından yazılan Serial Experiments Lain, kendisini izleyicilerine defalarca kez tekrar ettirmiş ve üzerlerinde çok önemli etkiler yaratmıştır.

Teknik anlamda, ispiyon (spoiler) vermeden Lain‘i anlatmak zor. Çünkü bütün ayrıntılar önemli bir yere sahip. Fakat zaten, gerçek anlamda bir Lain anlatımı için neredeyse bir kitap yazmak gerekiyor. O sebeple, yazının içeriği animenin heyecanından bir şey kaybettirmeyecektir. Gelelim şu bahsi geçen içeriğe :

Lain Iwakura, babası, anne ve ablasıyla yaşayan bir sekizinci sınıf öğrencisidir. Fazlasıyla içine kapanık ve asosyal olan bu karakter, bilgisayar başında saatler geçiren bir kodcu ya da geek değil, aksine bilgisayar ve Wired isimli ağa hiç ilgi duymayan 14 yaşında bir kız çocuğudur.Bir gün, okuldan tanıdığı bir kızın garip ölümü ardından bir e-posta alır. Toplu halde tüm okula gönderilen bu e-posta, Lain’in o güne kadar hiç doğmamış merakını uyandırır ve Lain, Wired ‘a dahil olur. Fazlasıyla gelişmiş ve elbette ki farklı bir protokol ile çalışan Wired, basit şekilde “Internet’in bu animedeki ismi”. Wired’a, daha sonra değişecek olan bağlantı şeklini ilk zamanlar sağlayabilmek için kullanılan cihazın ismi ise Navi (bugün kullandığımız kişisel bilgisayarların gelişmiş hali).

Navi
Navi

Lain; gerçeklik, tanrı, zaman-mekan, hafıza ve bilinç gibi bir çok olguyu sorgulayan bir animedir. Türevi sayılabilecek bir çok yapıtta, ana karakter, bizim bildiğimiz şekliyle sayısal zekayı simgeler. Fakat Lain, bu görüntüden çok uzak ve bize tanımlanması zor bir zeka türünün örneğini veriyor. Tanrının varlığı/yokluğu sorgulaması asla temel bir sonuca bağlanmıyor. Belli bölümlerde kendini tanrı olarak tanıtan karakterler, daha sonra tanrı olmanın en temel özelliğini taşımadıklarını gösteriyor.

Bir ayrıntı da ana karakterin dişi oluşu. İlerleyen bölümlerde Lain’ın Wired’a ve dolayısıyla tüm insanlara bağlanma şekli, yapabildikleri görüldüğünde karakterin cinsiyetinin çok önemli bir ayrıntı olduğu fark ediliyor.Konaka Chiaki’nin tüm animelerinde yaptığı göndermeler takipçileri için malumdur. Lain’da da bunlara sıkça rastlanır. Örneğin; bahsi geçen “bağlanma şekli” , “Protokol7” olarak adlandırılıyor, protokol litosfer ve iyonosfer arasında sistemli bir biçimde oluşan titreşimleri kullanarak Wired’a bağlanıyor buna Schumann Rezonansı deniyor. Tupac’ın 7 gün teorisine dönen Lain’da ki “7” meselesi ile ilgili en popüler yorumlardan biri de -sekiz aşamalı bilinç sisteminin 7. evresinde genetik hafıza durumu tüm insanların topraktan geldiği düşüncesinde incelendiğinde bu ana bilince ulaşmak demek oluyor ki- bu da yeni nesil bir Tabiat Ana’yı işaret ediyor . Tanrıyı ego özdeşleştirip güçlü, zeki, fakat kusursuz olmayışına yapılan gönderme ise animedeki en düşündürücü aşamalardan biri.

Sonuç olarak, hatlardan gelen seslerden, gölgelerdeki renklendirmelere, trafik ışıklarından, Lain’ın masumiyet simgesi ayı kostümlü pijamasına kadar, her karede binlerce gizlenmiş ayrıntı, Lain’i izlerken bulmaca zevki veriyor insana. Yazıyı yine bir alıntı ile bitirelim:

İnsan denilen bu tür, atalarına, bilgi birikimleri ile bağlıdır. Eğer bu bilgi paylaşılmıyorsa, anlamsızdır. Sadece veridir. İnsanoğlu evrimleşebilir. Kendi güçleriyle evrimleşebilir. Fakat bunu yapmak için, öncelikle ne oldıklarını anlamak zorundalar.

http://www.youtube.com/watch?v=nfYuUhjjzGA