Stargate SG-1 || Tanıtım
66 yorum unfortr 07 Ocak 2015 16:44
İnsanoğlu için evrendeki başka galaksilere, yaşamın var olabildiği öteki dünyalara, yani olası medeniyetlere seyahatin günümüz teknolojisi ile mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Tarihteki ünlü fizikçiler Albert Einstein ile Nathan Rosen‘ın 1935 yılında öne sürdükleri solucan delikleri ile seyahat ise bir teoriden öteye şimdilik geçemedi. Burada duralım; hemen ümitsizliğe düşmeyin.
Peki size evrende yolculuğu mümkün kılan bir solucan deliği olduğunu ve bu seyahati mümkün kılan cihazın 1928 yılında Eski Mısır piramitleri çevresinde yapılan kazı çalışmalarında keşfedilip günümüze kadar sır gibi saklandığını söylersek bize inanır mıydınız? Bu cihazın ismini mi soruyorsunuz? Öyleyse söylüyorum; Yıldız Geçidi!
İçindekiler
- Stargate 1994
- Stargate’in Diziye Dönüşme Hikayesi
- Ana Konu
- Yıldız Geçidinin Özellikleri
- Kim Bu Goa’uldlar?
- Tok’ralar
- Jaffalar
- Karakterler
- Asgardlar
- Replicator
- Filmleri ve Devam Dizileri (Spin-off)
- Stargate ile İlgili Belgeseller
- Tanıtım Fragmanı
STARGATE 1994
Hikayemiz 1994 yılında Roland Emmerich yönetmenliğinde çekilen Stargate filmi ile başlıyor. 1928 yılında Eski Mısır Giza platosunda yapılan kazı çalışmalarında esrarengiz bir cihazın keşfi yapılır. Günümüze kadar bu cihazın ne olduğu ve nasıl çalıştırılacağı hakkındaki deneyler başarızılık ile sonuçlanır.
Amerikan Hava Kuvvetleri’ne ait yüksek güvenlikli bir üs olan olan Cheyenne Dağı’ndaki tesislerde araştırmalar yapılan, adına Yıldız Geçidi denilen cihazın şifrelerini çözmesi için bir arkeolog ve dilbilimci olan Daniel Jackson’dan yardım istenir.
Evrenin farklı noktalarında konumlandırılan diğer geçitlere ulaşabilmek için 7 sembol belirlemek gerekir. Bu sembollerden altı tanesi gidilecek geçidin evrendeki konumunu belirler, son sembol ise yolculuğun başladığı geçidin konumunu belirleyen semboldür. Daniel Jackson iki günlük bir çalışma sonunda cihazın şifresini çözmüştür.
Bu semboller, halka şeklindeki bir cihaz olan Yıldız Geçidi’ne girilince Abydos gezegenindeki geçitle arada bir solucan deliği açılır. Daniel Jackson ve Albay Jack O’Neill’dan oluşan askeri bir ekip, gezegeni keşif için Abydos’a ulaşırlar. Karşılarında kendisini tanrı olarak gören RA ve ona köle gibi hizmet eden insanlarla karşılaşırlar. Eski Mısır Medeniyeti’nin hüküm sürdüğü bu gezegende ekip, çözmesi gereken bir takım sorunlarla karşılaşır.
STARGATE’İN DİZİYE DÖNÜŞME
HİKAYESİ
Dizinin yapımcılarından Michael Greenburg, hikayenin yayın haklarını alan MGM(Metro Goldwyn Mayer)’in sahibi John Symes’tan bir telefon alır. Stargate’i televizyon dizisi yapma konseptinden bahseder. Greenburg’e telefonda yapılan öneri mantıklı gelir. “Esas filmden daha geniş perspektife sahip, daha ilginç bir dizi olacak ” sözleriyle projesinin heyecanı kendisini çoktan sarmıştır.
Yine dizinin yapımcılarından Jonathan Glassner der ki;
Beni Stargate filmi ile ilgili büyüleyen esas şey, özellikle bilim kurgu adamları tarafından sıkça bahsedilmiş bir kavramı kullanmasıydı. Stargate, Eski Mısır’ın tamamen uzaylılar tarafından inşaa edildiği teorisini alarak bir bilim kurgu filmi yaptı. Çok da eğlenceli buldum, keşke bunu daha önce ben akıl etmiş olsaydım!
Yaratıcı ve yapımcı Brad Wright;
Stargate ile ilgili bir şeyler yapmayı planladıklarını ilk öğrendiğimde, MGM’e bizzat başvurdum ve dedim ki ‘’ İlk bölümü yazmayı çok istiyorum.’’ Jonathan Glassner’in de bu projede yer almak istemesini söylemesiyle, MGM başkanı her iki yapımcıyı yanına yanına çağırır. Der ki; ‘’Neden beraber çalışmıyorsunuz?’’ Onlar da‘’Harika olur, zaten biz beraber çalışmayı çok seviyoruz.’’ derler.
İşlerin yürümesini ve dizi hakkında herkesin aklında olan hayalleri gerçekleştirmek çok büyük bir işe girişmek demekti. Çünkü Stargate bolca görsel efekt gerektiren bir projeydi. Filmin bittiği yerde Daniel Jackson, Abydos gezegeninde kalmıştı ve Jack O’Neil orduyu terk etmişti. Bütün hikaye bir bakıma nihayete erdirilmişti. Senaristlerin bu iki karakteri hikayeye geri döndürmesi ve senaryoya derinlik katmak için Yıldız Geçidi’nin diğer gezegenlere seyahatinin önünü açmaları gerekiyordu. Yaratılan bir kartuş vasıtasıyla evrende yüzlerce geçidin olduğunu gösteren bir çözüm yolu bulurlar. Efsaneye sadık kalınarak geçitlerin kullanım amacının, uzaylı ırk Goa’uldların insanları yıldızlararası yolculuk yapabilen gemileriyle galaksideki yüzlerce gezegene dağıtarak köle gibi kullanması şeklinde devam eder. Yapımcılar dizi boyunca Mısır mitolojosini de dinamik ve muhalif bir kuvvet olarak korumaya devam ederler.
ANA KONU
Amerikan Hava Kuvvetleri komutasında, SGC (Yıldız Geçidi Programı) adı altında ekipler oluşturalarak bilinmeyen gezegenlere yolculuklar yapılmaya başlanır. Ziyaret edilen gezegenlerde yaşayan halklar ile yakın ilişkiler kurululur. Goa’uld’lara karşı üstünlük sağlanabilecek her türlü bilgi ve teknolojik silahların bulunması da SGC ekiplerinin görevleri arasındadır. Geçidin tüm işlevselliğini sürdürmesi büyük tehlikeleri beraberinde getirir. Bilinmeyen dünyalara yapılan yolculuklarda virüsler, hiç bilinmeyen genetik hastalıklar, elbette ki tehlike arz eden değişik formda uzaylı yaratıklar da ekiplerin başına musallat olur.
Yıldız Geçidinin Özellikleri
Öncelikle kısa bir tanım yapalım;
Yapay olarak yaratılmış bir solucan deliğinin ufuk sınırı, uzay zamanda yüzlerce hatta milyonlarca ışık yılı öteye uzananan bir cihazdır.
– Yıldız Geçidi sistemi uzun zaman önce kaybolmuş, Eskiler adıyla bilinen çok gelişmiş bir ırk tarafından icat edilmiştir.
– Yıldız geçitleri dünyada bulunmayan Naquadah adlı elementten yapılmıştır.
– Halka şeklindeki bu cihazın üzerinde 39 sembol yer alır.
– Yıldız geçidine girilen 7 sembol dizisi ile diğer geçitlere ulaşım sağlanır.
– Geçide girilecek semboller Dünya’da bilgisayar yardımı ile yapılırken, diğer geçitlerin DHD adlı bir kumandaları vasıtasıyla bu işlem yapılır.
– Dünya dışındaki gezegenlerde yaşayan halklar için ismi genellikle Chapa’ai‘dır.
Kim Bu Goa’uldlar
Bütün galaksiyi fethetmeye meyilli parazit bir ırktır. Bu parazitler kraliçeler tarafından üretilen larvalar olarak doğar. Yavrular genetik hafıza ve soyunun zihinleriyle kötü doğar. Hastalıkları tedavi eden, yaraları iyileştiren ve ölüleri dirilten taş mezar teknolojisi sayesinde binlerce yıl yaşayabilirler.
İnsanları konukçu olarak alıp bedenlerine hükmederler. Fırsatçı bir ırk olan Goa’uldlar teknolojileri çalıp kullanırlar ve aynı zamanda tanrı kılığına girerler. Ne de olsa elinizdeki güçlerle, tanrısı olan bir kültüre hakim olmak istiyorsanız herhalde ‘’O benim!’’ demekten daha kolay bir yol olamaz. Her Goa’uld tanrı olacak diye bir kural yoktur. İçlerinden güçlü ve baskın olanlar kendisini tanrı olarak kabul ettirir. Bu tanrıların kendi içlerinde kurdukları Düzen Efendileri adlı bir birlikleri vardır. Daha doğrusu buna birlik diyemeyiz, çünkü sürekli birbirlerinin kuyularını kazıp güç mücadelesi içine girerler. Kendilerine tehdit olarak gördükleri gelişmeye meyilli ırkları da yok ederler. Tau’ri (Dünya) bunlardan bir tanesidir.
Hatak Sınıfı Gemi
Her Goa’uld Düzen Efendisi bunlardan kurulu bir filoyu yönetir. Genelde bir Goa’uld ana gemisi bunun bir kaç katıdır.
Al-Kesh
Bombardıman araçları ve ölüm uçakları adıyla bilinen küçük avcı uçaklarıdır. Bir Al-Kesh hiper uzayda seyahat edebilir . Diğer ana gemilerde olan halka taşıyıcı teknolojisi sayesinde askerlerini rahatlıkla transfer edebilir. Yüzey saldırıları için büyük ordular taşıyabilir.
Tok’ralar
Aşağıdaki bilgiler 1. sezonu izlemeyenler için ispiyondur.
Bu parazitler ise kraliçelerinin genetik hafızasıyla iyi doğarlar. İnsanları rızaları dahilinde konukçu olarak alırlar. Goa’uldların aksine insanın kişiliği bu bedende özgürdür. Yani iki farklı karakter bir bedende yaşarlar. Amaçları Düzen Efendileri’ni yok edip, imparatorluğu yeniden şekillendirmektir. Goa’uldlar tarafından aşağılanıp dışlanırlar. Tok’ralar yer altındaki tünellerde kaçak bir yaşam sürerler. Goa’uld ile savaşlarında Tau’ri (Dünya) en büyük müttefiğidir.
Jaffalar
Jaffalar erkekliğe ilk adım attıkları gün, bir seremoni ile Goa’uld larvalarını olgunlaşma dönemine kadar bedenlerinde taşımaya başlarlar. Larvaları bedenlerinde taşıma karşılığında uzun ve sağlıklı bir yaşam kazanırlar. Eğer bu larvaları vücutlarından çıkarırlarsa ölürler. Goa’uld larvaları bu hizmetleri karşılığında, Jaffaların zihinlerini ele geçirmez. Olgunlaşana kadar bu bedenlerde kendilerini pasifize ederler. Larvaların Jaffa kullanılarak kuluçkalandırma işlemi, bir Goauld ve insan konukçusun başarılı olarak birleşebilmesi için gereklidir. Bu işlem yapılmaz ise birleşmenin başarı şansı tehlikeye girer.
Jaffalar aynı zamanda Goa’uld askeri gücünü oluştururlar. Her bir Jaffa bağlı olduğu efendisi Goa’uld’a tanrı gibi tapar. Aralarından çıkan isyancılar (bakınız Teal’c) Shol’va olarak adlandırılır.
KARAKTERLER
Albay Jack O’Neill (Richard Dean Anderson)
MGM başkanı John Symes kendisini arar;
– Bu projede senin yer almanı çok istiyorum.
– Nedir o?
Detaylardan haberdar olunca esas filmi bir kaç kez izler. İşin içindeki tüm enstrümanları da düşününce büyük bir potansiyel görür ve imzayı atar.
Filmde Jack O’Neill karakteri, oldukça katı tutumlu ve disiplinden taviz vermeyen tipik bir asker profili ile Kurt Russell tarafından canlandırılmıştı. Uzun soluklu bir televizyon dizisinde, özellikle bir başrol oyuncusunu aynı karakter özellikleri ile (özellikle o saç şekliyle) ekrana taşıdığınız vakit izleyici sıkılıp gerilebilirdi. İşte bu yüzden Richard Dean Anderson’un zaten kendinde de olan neşeli, içten ve doğal espri anlayışını karaktere ustaca sızdırması beklenir.
Emekli bir Albay olan O’Neill, çocuğunu silahıyla oynaması sonucunda çıkan kaza kurşununda kaybetmiştir. Karısı bu yüzden onu hiç affetmez. Olayın etkilerinden uzun süre kurtulamaz. Bu ruh hali aslında esas filmdeki karakterin yapısında daha çok işlense de dizide de yer yer buna değinilir. O’Neill’a farklı bir bakış açısı ve hikayede gelişimine olanak vermek adına bu olayın etkilerinden muaf tutulur. Karaktere biraz ciddiyetsizlik bolcana espirütel bir imaj yüklenmesinin yolu açılmış olur.
SG-1’ın lideri O’Neill, ekibin diğer üyelerine nazaran fazla zeki bir adam değildir. Kafasının bir takım şeylere çalışmadığı onun aptal olduğu manasına gelmez. Aslında gerçekte olmadığı kadar akıllı olsa da işi salaklığa vurur. Bu onun bir bakıma olaylarla eğlenme biçimidir.
Samantha Carter (Amanda Tapping)
Ordu subayı, astrofizikçi, kendini kanıtlama ihtiyaç duyan bir feminist, eşitlik ile ilgili nutuklar atan Sg-1’ın üyesidir. Karakterin bu özelliklerini sevmediğinizi duyar gibi oldum. Bu hep böyle devam etmiyor. Kendisi de bir feminist olan Amanda Tapping, karakterin bu ruh halini yorucu ve sıkıcı bulur. Yazarlarla oturur ve bu konuda konuşur.
A- Kadınlar böyle konuşmaz.
B- Neden doğruca takımın içinde sürekli ben kadınım diye bağırmadan yer alamıyorum?
diyerek fikirlerini açıklar. Görüşleri değer bulur ve Sam karakteri diziye yavaş yavaş ısınmaya başlar. Beraber çalıştığı insanlara sevgisi ve inanılmaz sadakatiyle her zaman ön plandadır. Kendisini sevgiyle anıyoruz.
Daniel Jackson (Michael Shanks)
Michael Shanks oyuncu seçimlerinde sete gelir ve filmde karaktere hayat veren James Spader‘ın bir güzel taklidini yapar. Etkilenen yapımcılar, oyuncunun daha da fazlasını yapabilecek potansiyele sahip olduğunu görürler.
Arkeoloji ve dil bilimi üzerine uzmanlaşan karakterin gelişimi, ilerleyen bölümler itibarı ile elinde bir makinalı tüfek ile savaşan yetenekli bir asker şeklinde olur. Kendisini ekibin ahlaki bir bilinci, insan doğasında en iyiye inanan olarak tanımlayabiliriz.
Teal’c tanrı olarak gördüğü Apophis’in sağ kolu olan bir Jaffa’dır. Gou’uldlar tarafından kullanıldığını düşünerek inancını sorgulamaya başlamıştır. Apophis tarafından Shol’va (Hain) ilan edilen babasını sevmesi ve Apophis’in verdiği ceza sonucu kafasında ‘’Hangi tanrı, oğlu babasını sevdiği için cezalandırabilir?’’ sorusu oluşur. İşte tam bu sıralarda Chulak gezegeninde bir görev sırasında Apohis’in eline düşmüş esirler arasında SG-1 ekibiyle karşılaşır. Teal’c, Apophis ile ipleri koparır ve kendilerini köle gibi kullanan Gou’uldların düşmanı olur. Bu mücadelede ekibin dördüncü ve son parçası olarak SG-1 saflarına katılır.
Teal’c öneride bulunmaz, espri yeteneği hiç yoktur. İnsanlarla ya da karşısına çıkan herhangi biriyle kaynaşmayı önemsemez.
General George Hammond (Don S. Davis)
Yıldız Geçidi programının uygulandığı Cheyyenne Dağı’ndaki hava kuvvetleri üssünün komutanı General Hammond’dır. Gerek sinema gerekse televizyonda bu tip karakterlerin ortak noktasıdır, sağa sola emirler verip bencil tavırlar takınmak. Hammond bunun aksine kendini beğenmiş değil, etrafına emirler yağdırmıyor ve bu da karaktere büyük bir saygınlık kazandırıyor.
Yıldız Geçidi Komutanlığı’nın tıbbi ekip lideridir. En zor iş onun aslında, sıra dışı hastalıkların çözümü onun yetenekli ve şefkatli elinden geçiyor.
Filmde Ra öldükten sonra, Düzen Efendileri arasında en güçlü tanrı konumuna yükselir. En tehditkar düşmanı olarak Dünya’yı görür. Daha fazlası için ilk bölüme bakınız.
ASGARDLAR
Jack O’Neill; ”Ben bu adamları çok seviyorum.”
Aşağıdaki bilgiler 1. sezonu izlemeyenler için ispiyondur.
İlk olarak İskandinavya tanrısı Thor kılığında Cimmeria gezegeninde karşımıza çıktılar. Asgardlar, son derece yüksek teknolojiye sahip bir ırktır. Türleri bir hastalık neticesinde üreyemez. Geliştirdikleri teknoloji ile klonlanma yöntemiyle çoğalırlar. Bu yöntemle belleklerini de transfer ederek ortalama ömürlerini 1000 yıla kadar çıkarabilirler. Goau’uldlar ile aralarında korunan gezegenler antlaşması vardır. Dolayısıyla Asgardların himayesinde bulunan hiçbir gezegene Goa’uldlar saldıramaz. Dünya’nın en büyük müttefiğidir.
REPLICATOR
Reese; ‘‘Korkmayın, onlar sadece bir oyuncak!”
Aşağıdaki bilgiler ilk 3 sezonu izlemeyenler için ispiyondur.
Durdurulamaz bir düşman ile karşı karşıyayız. Daha doğrusu Asgardların bunlarla başı beladadır. Onları belki yendiğinizi düşünürsünüz fakat onlar daha büyük, daha güçlü ve daha yıkıcı bir şekilde tekrar ortaya çıkarlar. Onlar Çoğalıcılar! Çoğalmak ve daha dayanıklı olmak için karşılaştıkları her şeyi yiyip bitirirler. Ayrıca örümceklerden uzay gemilerine ve hatta insana kadar her şeyi taklit ederler. Birbirleriyle zihinsel düzeyde iletişim kurabilirler. Karakteristik özelliklerinden biri durdurulamaz öğrenme isteğidir. Nerede olurlarsa olsunlar, daha zeki ve daha güçlü olmak isterler.
STARGATE FİLMLERİ
İlk olarak 11 Mart 2008’de The Ark of Truth, 29 Temmuz da ise Continuum ile buluştu Stargate hayranları, geleceği söylenen 3. film Extinction ise bir hayal olmaktan öteye geçemeyip iptal oldu.
DEVAM DİZİLERİ
Stargate Atlantis
Stargate Sg-1’ın 8. sezonunun 3. bölümünden itibaren eş zamanlı olarak yayınlanmaya başlamıştır. Dizi toplamda 5 sezon sürdü. Sg-1’in 8. sezonuna geldiğinizde iki diziyi ve filmleri de bir arada götürmek isterseniz şu sırayı takip edebilirsiniz;
Stargate SG-1: Bölüm 1.1 – 8.2
Stargate Atlantis: Bölüm 1.1 – 1.15
Stargate SG-1: Bölüm 8.3 – 8.20
Stargate Atlantis: Bölüm 1.16 – 2.1
Stargate SG-1: Bölüm 9.1 – 10.2
Stargate Atlantis: Bölüm 2.2 ve 3.4
Stargate SG-1: Bölüm 10.3 – 10.12
Stargate Atlantis: Bölüm 3.5 – 3.19
Stargate SG-1: Bölüm 10.13 ve 10.20
Stargate: The Ark of Truth
Stargate Atlantis: Bölüm 3.20 – 5.1
Stargate: Continuum
Stargate Atlantis: Bölüm 5.2 – 5.20
Stargate Universe
Stargate Sg-1’in son 3 sezonunu kısa bir sürede izlerseniz bu sıraya takılmanıza gerek yok.
Stargate Universe
Serinin 3. dizisi olan Universe 2009 yılında yayın hayatına başladı. 2 sezon yayın hayatında kalan dizi, Syfy‘ın dizilerini bir bir katlettiği bir zamanda, bıraktığı güzel anılarla aramızdan ayrıldı. Ayrıntılı tanıtımına şuradan ulaşabilirsiniz.
STARGATE İLE İLGİLİ BELGESELLER
”True Science”, Stargate bilim kurgu fantazilerini örnekleriyle gerçeklerle yoğuran bir belgeseldir. Solucan deliği teorisinden, zaman yolculuğuna kadar birçok konuya bilimsel olarak açıklık getiriyorlar. Herhangi bir kaza kurşununa gitmemek için 9. sezonun 1. yarısından sonra izleyebilirsiniz. Belgeseli Amanda Tapping sunuyor.
Stargate Sg-1’ın başarısının en büyük sebeplerinden biri, Dünya temelli mitolojinin dizinin kumaşına dokunmuş olmasıydı. On sezon boyunca bu dizi mitolojiye ”Yıldız Geçidi” sokmanın hep eğlenceli bir yolunu buldu. Stargate mitolojisinin derinliklerine bir yolculuk etmek isterseniz “Behind The Miythology” tam size göre..
Stargate, kendinden önceki bilim kurgulardan ne kadar beslendiyse, ondan sonra da bu tür Stargate’in ekmeğini çok yedi. Daha önce üstünde kamuflajlarıyla, elinde makinalı tüfekleriyle bir bilim kurgu izlememiştiniz. Keza ziyaret edilen dünyalardaki gibi geri kalmış toplum örnekleriyle karşılaşmamıştık. En önemlisi ise daha önce kimsenin aklına gelmemiş bir şeyi, Eski Mısırlıların tamamen uzaylılar tarafından inşaa edildiği fikri ile bilim kurgu yaptılar. Bu türün klişelerinin de bir güzel hakkını verdiler. Paralel evrenler ve zaman yolculukları ile ilgili bölümler en favorileriniz arasına girebilir.
80’den fazla ülkede 10 sezon boyunca kendisine milyonlarca sayıda ciddi bir hayran kitlesi yaratan dizi, şu ana kadar ben bilim kurgu hayranıyım ama daha diziyi izlemedim diyen sizleri bekliyor. Ne kadar da şanslısınız!
TANITIM FRAGMANI
http://www.youtube.com/watch?v=vqOL_w4yKws
yorumlar
buyazıyı onkez tutabilir miyim
@towanda: Aynen.
Stargate SG-1 bilim kurguya giriş dizim olduğu için bende yeri ayrıdır. Replicator’lar ve Sam haricinde neredeyse her şeyini severim bu dizinin. Daniel ve O’Neill’a hasta olarak az bölüm izlemişliğim yoktur mesela.
Valla zamanında benim gibi türe karşı önyargılı bir insana bile 20 küsür bölümlük 10 sezonu peşpeşe izletebilmişliği var bu dizinin. Hem de 1 buçuk – 2 ayda falan. Daha ne diyeyim?
Bu mükemmel tanıtım yazısı için de ayrıca ellerine sağlık unfortr!
Çok güzel bir tanıtım yazısı olmuş Ellerine sağlık unfortr.
Geçen sene dizi listesi yaparken görmüştüm diziyi. Uzun diye listeme almayacaktım ama vazgeçip aldım sonra. Bu tanıtımla da iyice bilgilenmiş oldum.
Fakat izleme sırası ile ilgili hala daha kafam karışık.
@unfortr: Tanıtım Viki maddesi tadında olmuş vallahi bravo! Ellerine sağlık.
Benim en sevdiğim diziler listemde daima ilk 5’tedir (hatta Star Trek’leri tek sayarsak belki de ilk 3’tedir) SG1. Yıllar geçti, hala kıpırdamaz yerinden. Çeşiti dizilerde, filmlerde bu diziden fikir arakları görür ve her seferinde de “yok ya, bunu sg1 daha iyi yapmıştı” der dururum. Bilim kurgu sevip de şu diziye bulaşmamış olmak bence kayıp. Çünkü izlemiş olanlar zaten dön baba dönelim şeklinde tekrar izleyebiliyorlar sonuçta.
İlk 1,5-2 sezon bazı dizi severler için ittire ittire gidebilir. Çünkü dolgu bölüm diyebileceğimiz aslında kural setini ve karakterleri oturtmakla geçirdikleri bir süreç o. Ama ondan sonra konuya bir giriyor 7. sezon sonuna kadar yardırrrr… 8 ve sonrası benim için SG1 standardının altında kalsa da birçok bilim kurgudan yine çok daha iyidir. Hele hele günümüzde bilim kurgu diye yutturulmaya çalışılan posaların yanında o sezonlar bile mücevher mücevher!
Sonradan ek: Bi de bir yan etkisi var yıllardır üzerimde: “supreme commander”, “jaffa kree” ya da “sholva” gibi sözler alakasız anlarda cümlelerimde yer alıp, izlememiş olanların boş gözlerine maruz kalmama neden oluyor.
Bi de bi de bu dizinin kötü adamlarını/kadınlarını ben çok severdim. Özellikle Goa’uld’ları.
Sonradan ek 2: Supernatural’de Dean’in bazı hallerini Albay O’Neill’a çok benzetiyorum.
Hic bir zaman basindan izlemedim ama TV de zaman zaman gorurdum ve izlerdim. Hosuma da giderdi. Bir gun tamamen izlemeyi dusunuyorum da o gun bugun degil. Cok uzun cunku.
@Ferdi Dinli : Ben de dizi 4. sezonundayken mi ne senin durumundaydım. Ara ara televizyonda aradan bölüm izleyip “ya güzele benziyor” derdim. Sonra baştan alıp da izleyince “lan ben bi bok anlamadan izliyormuşum, meğer neler varmış bu dizide” dediğimi hatırlıyorum. Neyse, inşallah bi gün benim erdiğim zevke erişirsin sen de.
İlk yabancı dizi izlediğim zamanlar, her türden diziyi izlemeye çalışıyordum, öyle bir dönemde SG-1’e de bulamış oldum ve ilk sezonun ilk 10 bölümünü izlemiştim. O zamanlar her bölüm ayrı bir hikayeye sahip olması ve ziyaret edilen farklı gezegenler falan çok ilgimi çekmemiş ama ekibe çok çabuk ısınmıştım ki 10 bölüm benim gibi bilim kurgu aşığı olmayan biri için iyi sayı bence. Sonradan bir şekilde arada mı kaynamıştı yoksa dizimag kapandı diye mi devamını getirmediğimi de hatırlayamadım.
Yazı için eline sağlık, tanıtım yazısı sayesinde dizi tekrar radarıma girdi 15 tatilde ilk sezonu indirip yeniden bir şans vereyim.
@mertkytrk: İlk sezon pek yavandır. 2.sezonla birlikte asıl keyifli bölümler başlıyor. O her bölüm ayrı hikayelerin önemli bir kısmı ilerleyen bölümlerde papatya falı gibi açılıyor
@hsparks: Sam’de anlaşamadık Karakteri çok sevmemin yanında Amanda’nın da en koyu hayranlardanım. Benim en sevmediğim karakter açık ara Jacob’tı. Zaten şu Tok’ralı hiç bir karakteri sevememiştim. Güvenilmez adamlar canım.
Güzel sözleriniz için ayrı ayrı teşekkürler, bir sonraki bilimkurguda görüşmek üzere
Keyifle okudum, eline sağlık @unfortr.
İlk 4 sezonundan sonra devam edemedim ama sıkıldığımdan ya da kötü bulduğumdan değil. Yeni yeni diziler üst üste geldikçe, nasılsa izlerim diyerek bir köşede tuttum uzun zamandır.
Ana karakterlerin hepsini çok seviyorum. Amanda Tapping sever biri olarak Samantha Carter favori karakterimdir. Sevilmeme nedenini anlayabiliyorum ama
Asgardları, Jack gibi ben de seviyorum. Replicator’lardan korktuğumu hatırlıyorum. Tok’ralı elemanları ben de sevmezdim. Gerçi gelecek sezonlarda ne yaptıklarını bilmediğimden çok laf etmeyeyim şimdi.
Allah’tan bu zamanlarda çekilmedi bu dizi. Yoksa Stargate Universe gibi erkenden rahmetli olurdu. 3 dizinin de bütün bölümleri elimde. Bu yazıyı gördükten sonra bir heves geldi şimdi bana. Ben bu 3 diziyi bu sene seyredip bitireyim.
Tekrardan eline sağlık.
Stargate universe final yapti mi yoksa finalsiz iptal mi edildi?
zaten meyilli olduğum bir diziydi ve bu muhteşem ötesi tanıtım sayesinde her şey netleşti. bilmeden başlasam belki sevmeyebilirdim ama eski olduğunu ilk bölümlerinin daha vasat olduğunu ve formüllü gibi başladığını bilerek başlayacağından beklentilerimi karşılayacağını düşünüyorum.
bu güzel tanıtımın için eline sağlık.
Böyle eski ve kült diziler için gelen ansiklopedik tanıtımlara bayılıyorum ya. Oku oku bitmiyor ama zevkli de oluyor. Bunu okurken aklıma Özgün’ün yazdığı Battlestar Galactica geldi. Eline bolca sağlık.
Müthiş olmuş tanıtım, #unfortr# . Ellerine sağlık. Resmen eskileri yad ettim…
şimdiye kadar çevremde hep duyduğum ama izlemesi kısmet olmamış bir dizi 10 sezon X 22 bölüm = 220 bölüm allah korusun işsiz kalmam durumunda bile izleyeceğimi, fırsat bulacağımı sanmıyorum ama filmi çok hoşuma gitmişti
ayrıca tanıtım yazısı için teşekkürler. harika olmuş, neredeyse bu gazla diziye başlamayı düşünüyorum