The Affair – Tanıtım
376 yorum pirate 25 Eylül 2015 09:45
Showtime‘ın 4 Ekim’de 2. sezonu başlayacak draması The Affair‘ı yakından tanıyalım.
KÜNYE
Tür: Drama, Psikolojik, Gizem
Mutfaktakiler: Hagai Levi, Sarah Treem
Sezon – Bölüm Sayısı: 1 sezon, 10 bölüm
Durumu: 2. sezon 4 Ekim 2015’te başlayacak.
Süre: 52-60 dk.
Kanal: Showtime
GİRİZGAH
Öncelikle dizide olayların tek bir pencereden yansıtılmayıp erkek ve kadın ana karakterlerin bakış açılarından farklı olarak ayrıntılı bir şekilde yansıtıldığını, dizideki geçmişte yaşanmış olayların kadın ve erkek karakterlerin anlatımları doğrultusunda izleyiciye aktarıldığını ve bu 2 farklı anlatımda ana olaylarda tutarlılık olmakla beraber bu ana olaylara giden yolda yaşanmış ayrıntılarda bolca farklılık hatta zıtlıklar görülebildiğini belirtmek isterim. Bu da bu diziyi özel kılan şey aslında: objektif değil de subjektif olması. Bu subjektiflik de izleyiciye ne mi kazandırıyor? Anlatılan 2 farklı olay akışını harmanlayan izleyici kendi subjektif bakışını da çorbaya ilave ederek kendine ait 3. bir olay akışı biçimlendirebiliyor. Bu da diziyi daha fazla sahiplenmesine vesile oluyor izleyicinin.
Son olarak belirtmek isterim ki karakter tanıtımları sırasında da yukarıda belirtilen sebeplerle biraz subjektif olabileceğimi(zaten olunması da gerektiğini) belirtmek isterim.
KONU
The Affair; çoğunlukla Long Island’daki Montauk adlı küçük bir sahil kasabasında geçiyor, ara ara da Brooklyn’e götürüyor bizi. Dizinin temelinde evli iki çift bulunuyor. Erkek kahramanımız Noah, Helen ile evli ve 4 çocuk babası. Kadın kahramanımız Alison ise Cole ile evli ve 2 yıl önce çocuklarını toprağa vermek zorunda kalmışlar. Noah , Brooklyn’de devlet okulunda çalışan bir öğretmen ve tek kitabı basılan bir yazar; eşi Helen’in ise hediyelik eşya dükkanı var. Alison, kasabanın yegane restoranında garsonluk yapıyor; eşi Cole ise bir çiftçi. Brooklyn’de yaşayan 4 çocuklu Noah-Helen Solloway ailesi yaz tatilini geçirmek üzere her sene olduğu gibi Helen’in ünlü bir yazar olan babasının Montauk Kasabası’nda bulunan evine geliyorlar. Noah, Alison ile ilk kez ailesiyle bir şeyler yemeğe geldiği sırada Alison’ın garsonluk yaptığı restoranda karşılaşıyor. İkili arasındaki ilk çekim orada başlıyor. Helen ile güvenli bir evliliğin içinde tutkusunu kaybeden Noah ve Cole ile kaybettikleri çocuklarının getirdiği psikolojik yıkım nedeniyle pek de iyi gitmeyen bir evliliği olan Alison arasında da yasak bir ilişki başlaması da haliyle kaçınılmaz oluyor zaten. Bunlar dizinin geçmiş zaman kısmı. Bir de şimdiki zaman kısmı var. O kısım Noah ve Alison’ın bir dedektife ifade vermesiyle ilerlemekte. Henüz kimin, nasıl öldüğünü bilmiyoruz ama ortada bir ceset olduğunda hemfikiriz. Cinayet mi yoksa kaza mı? Orası da şu an için karanlıkta.
KARAKTERLER VE OYUNCULAR
Noah Solloway (Dominic West): Helen ile evli, 4 çocuk babası. Brooklyn’de devlet okulunda öğretmen ve bir yazar. Bir kriz filan patlak vermediği sürece çocuklarıyla ilgilenmekten aciz. Evliliğine karşı tutkusunu kaybetmiş mutsuz bir adam. Ona göre tutkulu olduğu şeyler ise: öğretmek, bir gün herkesin takdir edeceği bir roman yazabilmek ve yüzmek. Başarısızlığında ve hatalarında asla suçu kendinde aramayan, suçu hep başkalarına atan biri. Son derece bencil, başkasının ne düşündüğünü ve hissettiğini önemsemeyen bir adam. Karakteri The Awakening, Centurion, 300 gibi popüler filmlerde yan rollerde izleme fırsatı yakaladığımız, dizi severlerin ise The Wire‘dan hatırlayabileceği Dominic West canlandırıyor.
Alison Bailey (Ruth Wilson): Cole ile evli. Garsonluk yapıyor. 2 sene önce çocuğu ölmüş, bu olayı hala atlatamamış, evliliğinde bu psikolojik yıkımdan kaynaklı problemleri olan bir kadın. Psikolojik gitgelleri olan, ruhsal açıdan pek de sağlıklı olduğu söylenemeyecek biri. Mutsuzluk ve keder girdabının içinde hapsolmuş, bu hapisten kendisini uzaklaştırabileceğine inandığı her şeye pek düşünmeden balıklama atlayabilecek zayıflıkta biri. Annesi ile problemleri nedeniyle aile kavramına pek inancı olmasa da yine de kocasının ailesi ile oldukça yakın. Karakteri The Lone Ranger filminde yan rolde izlediğimiz, dizi severlerin The Prisoner ve Luther‘den hatırlayabileceği Ruth Wilson canlandırıyor.
Helen Solloway (Maura Tierney): Noah ile evli, 4 çocuk annesi. Brooklyn’de bir hediyelik eşya dükkanı var. Babası Bruce Butler(John Duman) ünlü ve zengin bir yazar. Eşini ve çocuklarını çok seven bir kadın. Duygusal, barışçıl ve affedici biri. Karakteri Liar Liar, Oxygen gibi ünlü filmler ve ER dizisinden hatırlayabileceğiniz Maura Tierney canlandırıyor.
Cole Lockhart (Joshua Jackson): Alison ile evli. Erkek kardeşleriyle birlikte aile çiftliğinde çalışıyor. Çocuğunu kaybetmek onu da üzse de durumu Alison’dan daha iyi idare ediyor. Alison’ı, ailesini ve aile yadigarı çiftliği çok seviyor ve sevdiği şeyleri kaybetmemek adına mücadele veriyor. Karakteri Fringe ve Dawson’s Creek gibi popüler dizilerle büyük hayran kitlesi kazanan Joshua Jackson canlandırıyor.
Oscar Hodges (Darren Goldstein): (Tanıtımı okurken çoğu kişi ne gerek vardı diye düşünecek olsa da dizinin olmazsa olmaz bir karakteri olarak gördüğüm için Oscar’ı da kısaca tanıtayım istedim.) Oscar, kasabanın yegane restoranının sahibi, Alison’ın da patronu doğal olarak. Lisedeyken Alison ile sevgiliymiş. Hala da ona aşık. Onu Cole’a kaybetmenin hala gurur kırıklığını yaşadığı belli oluyor her halinden. İlk sezonda Alison ile nasıl ayrıldıklarını öğrenme fırsatı bulamadık; umarım 2. sezonda bizi aydınlatır dizinin yazarları. Cole ve ailesi ile de araları iş meseleleri yüzünden gergin Oscar’ın. Alison ve Noah’nın anlatımlarıyla kötü bir insan olarak gösterilen Oscar bence aslında o kadar da kötü biri değil. Sadece üzgün bir aşık. Karakteri Damages ve American Odyssey gibi dizilerde de konuk oyuncu olarak yer alan Darren Goldstein canlandırıyor.
Dizide ayrıca Cole’un erkek kardeşi Scotty rolünde Arrow‘dan hatırlayabileceğiniz Colin Donnell de yer alıyor.
YAZARIN NOTU
Diziyi bana çekici kılan en büyük özellik tabii ki Alison ve Noah’nın aynı olayları farklı ayrıntılarla anlatması. Bu anlatımlarda ikilinin karakteristik yapıları, birbirlerine olan davranışları ve söylemleri, olay anında giydikleri kıyafetler ve nasıl göründükleri vb. şeylerin farklı şekilde aksettirilmesi ilgiyi sürekli tetikte tutan bir olay. Benim gibi olaydan daha çok ayrıntılara değer veren biriyseniz bu dizi bu açıdan tam size göre. The Affair, her ne kadar “yasak aşk” gibi bir çok defa işlenmiş bir konu üzerinden yola çıksa da konunun işlenişinin ve bakış açısının farklı olması diziyi bir hayli çekici kılıyor. Olayları bir erkeğin ve bir kadının gözünden sırayla izliyor oluşumuz da güzel bir farklılık. 2. sezon için temennim ise anlatımların sadece Noah ve Alison ile sınırlı kalmayıp; Cole ve Helen’a da sıçraması. Hikayeye onların bakış açısından da bakabilmeyi 1-2 bölümlüğüne de olsa isterdim açıkçası. Ayrıca dedektif ve soruşturma özelliği ile de bir gizem yaratıyor ve sezon finalinde ne olacağına dair de bolca tahmin yürüttürüyor dizi.
Ruth Wilson‘ın oyunculuğunun da çok iyi olduğunu belirtmek isterim. Özellikle ilk 3 bölümde başarıyla 2 apayrı karakteri canlandırıyor adeta.
Bu kadar övgü tamam. Biraz da eleştiri şart! Dizinin en büyük handikapı ise olayları Noah ve Alison’ın anlatımından takip etmemiz nedeniyle iki karakterden en az birinin her sahnede yer almaları şart. Yani dizideki diğer karakterlerin Noah veya Alison’ın yanlarında olmadığı zamanlarda neler yaşadıklarını izleyemiyoruz. Bu da bi hayli kısıtlayıcı, sinir bozucu, 2. sezonda bir şekilde çözülmesi gereken bir problem. Bence bir başka yergi de Joshua Jackson‘a gelmeli. Elinde güzelce şekillendirilebilecek bir rol olmasına rağmen yeterli bir performans sergileyememiş bence Joshua. Dediğim gibi yazar 2. sezonda diziyi 1-2 bölümde Noah ve Alison’un boyunduruğundan kurtararak Joshua ve Maura’ya da bir fırsat tanırsa daha da iyi olacaktır bence.
İçinde çok fazla detay, bir tutam gizem ve iyi oyunculuklar barındıran The Affair’i drama seviyorsanız muhakkak izlemenizi öneriyor ve ‘4 Ekim’e az kaldı, hala ilk sezonu izlemediyseniz acele edin!’ diyorum.
1. Sezon Fragmanı
2. Sezon Fragmanı
yorumlar
5 x 09
Bu Noah ve Helen in Trevor dışında da bir oğulları vardı diye hatırlıyorum, ona ne olmuştu ya? Unuttuğumu fark ettim.
Galiba üniversite. Ben de tam hatırlamıyorum ama mantıklı geliyor. Whitney’den küçük diğerlerinden büyük bu çocuk. Bu sezona biraz zaman atlamasıyla da başladık zaten.
IMDb 1-2-9’da görünüyor diye yazmış güya.
9 da yoktu. O çocukta tam Noah ı dövecek bir hal vardı, öyle bir sahne izlemediğimize üzülüyorum
İlk part 24. dakikada sona erince üç part mı yapacaklar diye düşündüm. Fazlasını yaptılar denebilir. Ama tabii yine Joanie olmadan. O da artık final bölümüne.
* Gülünecek bir şey değildi ama gülmeden edemedim.
* Yalnız Whitney adam o kadar para verdi yahu Noah F-word Solloway’i sevmem ama adam ağzını açana kadar her şey iptaldi.
Bir de Noah F-word Solloway, çok şey olabilir ama jakuzi olayını Whitney “olduğunu” bilerek yapmamıştır herhalde. O, malum haltı yedi ama karşısındaki kim bilmeden yedi.
*
Ne zamanlardı… Bu diziye hem malum Alison dramasından dolayı kızgınım hem de eskileri düşününce vay be oluyorum. İlk iki sezonu ayrı bir güzeldi doğruya doğru.
* Üçüncü kısım bölümün en sevdiğim kısmıydı. Sakin sayılır ama içeriğini sevdim.
Helen’ın uçurumdan inip de yılana sokulması kendisinin de belirttiği üzere saçma bir şeydi ama itiraz etmeyeceğim. Biraz güldüm orada. Onun dışında dürüstçe konuştukları iyi oldu.
Kaldı 1 (bir) bölüm.
S05E10
Partlı sistemin anlamsız bir süs haline dönüştüğü iç içe geçmiş bir Noah-Helen bölümüydü.
*Bu adamın düşünce yapısını seviyorum. Eksileriyle, artılarıyla çok gerçek bir karakter cidden Noah. Bir bölüm sonra artık onu izleyemeyecek olmaktan büyük hüzün duyuyorum. (İlk 20 dakikadaki Noah’dan bahsediyorum; devamındaki az yapay Noah’dan değil.)
*Helen’e bak sen; arabasıyla hava da basarmış.
*Yani 16’ya, hadi 18’e kadar tamam da eşek kadar olmuş kadının kimliğinin ebeveyninde ne işi olur yahu?
@pirate Kimlik değil, doğum sertifikası. O da önemsememkten muhtemelen. Kimlik bile çoğu zaman gerekmiyor, kaldı ki doğum belgesi işe yarasın.
Bir de “vakti” zamanında 18 altıydı sanırım. Ama dediğim gibi kimsenin umurunda olmamıştır.
@aytackara Onların doğum belgesi dediği şey bizdeki nüfus cüzdanına eşdeğer bir şey muhtemelen evlenmek için gerekli olan bir şey olduğuna göre. O kadar da önemsiz bir şey gibi durmuyor yani. Bizde doğum belgesi diye bir şey yok zaten bu arada.
Doğum belgelerinin paylaşıldığı vakitte değilim ben bu arada. Aradan en az 7-8 sene geçmiş durumda. Hatun da hiç yoksa 23-25 yaş aralığında şu an. Bir zahmet bunca yıldır eline almış olsun belgesini yani.
@pirate Bu zamana kadar elinin altına alsaydı tabii iyi olurdu. Ama nüfus cüzdanına eş değer bir şey de değil. Bilmem kaç sene sonra doğum belgesini görüp de evlatlık olduğunu anlayanlar var dizilerde.
Bana daha çok adli sicil kaydı misali geliyor. Aynı şey değiller tabii de ona ne kadar ihtiyacın varsa işte. Zaten önemsememiştir demem de ondan. Bir de Helen da bir ara dedi, gerektiğinde tekrar çıkartabilirler. Herkesin de elinin altında değildir sonuçta. Bunlar hikaye olsun diye sebep yarattılar gibi bir şey oldu.
90 dakika. DOKSAN dakika.
İyice Türk dizisine bağlattılar bunu da, iyi ki bitiyor.
* Bölümün ilk 6 dakikasında gördüklerimi nasıl unutabilirim? Ay sinirim bozuldu gülmemeye çalışırken Colin ve Sierra’ya sevgiler. Asıl performans daha tatlıydı bu arada.
* İkinci kısmın önemli bir kısmını ayırdıkları ikili sahne belki biraz daha kısa sürebilirmiş. Ama sanırım böyle bir şey bir nebze gerekliydi.
* Noah+Joanie+Helen+Joanie+Whitney+Joanie+Kapanış diye biraz ortaya karışık şekilde yürüdüler.
Girdiler, olabildiğince topladılar ve veda ettiler. Düzgün bir veda denebilir. Son iki sezonunda beni dağıttığı çok oldu, Noah Solloway denen adamı da en sevmediğim dizi karakterlerinde üst sıralarda bir yere koyarım mesela. Allison mevzusu zaten bambaşka bir durum. Ama iyi ki izlemişim de diyorum. Sevgiler, saygılar.
*Joanie’yle Noah’ın yolunun kesişmesi beklemediğim bir şey değildi ama adam senin The Lobster’a yolun niye düştü? Geçmişe takılıp kalmayı bir derece anlarım gerçi de yani gidip The Lobster’ı almak da?
Oh, dear.
Not: Cole’un Allison’la ilgili söyledikleri teoride çok da yanlış sayılmaz sonuçta.
* Düğünü arıza çıkmadan kıvırdıkları iyi oldu. Olmayacak diye düşündüğüm zamanlar olduydu.
Not: Bir “Oh my God!” da benden. Pasta paylaştıkları kısmı sevdim. Yalnız sahnenin kapanışında uzaktan çekime geçtiklerinde pencereden göstermelerine yine biraz gülmüş olabiirim.
* Bunca zaman gelecekteki Helen’la ilgili tek kelime etmedikleri dikkat çekiciydi. O nedenle ölmüş olabileceğini düşünüyordum zaten. 2051’de ölmüş. Margaret da hatta 2051’de ölmüş ve mezar taşındaki o bir saniyelik duraksama “100 yaşına kadar yaşadı!”yı fark ettirdi tabii ki
Cole beyciğim iki sene daha fazla yaşamış yani. Helen ve Noah’ın bir araya geleceği daha fragmanlar zamanından geliyorum diyordu zaten. Ona şaşırmadım tabii ki.
* Yalnız ne Montauk’mış arkadaş. Önüne gelen romanını yazıyor. Stacey bile yazmış. Yalnız dünya kıyamete doğru gitse de, teknoloji ne kadar gelişse de deniz fenerlerine bir şey olmuyor
* Önemsiz ama aklımda kalan bir nokta var.
Skandalı nasıl atlattı peki bu adam? Doğru ya da yanlış, ortalık karışıktı en son. Bu tarzdaki skandallarda kurbanlardan dava açanlar oluyor, medya da hayatı dar ediyor. Hadi ona dava açan olmadı diyelim de kitabevi romanını yayınladı mı mesela? Çünkü yayınlamadıysa verdiği avans meselesini soracağım.
Whitney'in düğününe avanstan yardım etti falan, bir de gidip nasıl becerdiyse The Lobster'ı almış bu adam.
* Allah sizi kahretmesin Ya da etsin, bilemedim şimdi.
"My mother is your mother’s ex husband’s ex-wife’s new partner’s lover”
Bir de ben yazacağım, dur.
“Benim annem senin annenin eski kocasının eski eşinin yeni sevgilisinin aşığı”
Eddie’yi Joanie’nin karşısına çıkarmak ha? Hani o noktadan sonra çift olarak tamamlasanız niye demezdim vallahi. Aklıma geldikçe bir süre gelerim ben buna.
Ne kadar uzun bir yorum oldu bu. Aman Tanrım.
Güzel bir finalle veda etmiş. Diziyi izlediğime mutluyum, 1,2 ve 4. sezonlarını severek izledim. En iyi sezonları olarak 2 ve 4 ü gösterebilirim. 3 ve 5 i ise pek beğenmedim. Bu dizi daha iyi olabilirdi aslında ama senaristlerin Noah ve Helen seviciliği yüzünden olmadı maalesef. O kadar çabaladınız ödül de aldıramadınız sanırım şu ikisine. Dizinin esas iyi olan kısmı Allison ve Cole du her zaman. Fakat onları da ne kadar aktif kullandıkları şüpheli. Yani Helen i de seviyordum ama
Finalde
Joanie kısımları güzeldi, yani onu bu sezona koysalar da olurmuş, koymasalar da olurmuş etkisi yarattı ama güzeldi yine de görmek.
Maura Tierney Altın Küre aldı.
Gözümden kaçmış o, iyi bari.
Neşe dozu yüksek bir final bölümü olmuş. Suratta birkaç tutam tebessümle uğurladı gitti. Çok özleyeceğim seni be The Affair, çooooooooooooooooooook!
Best of dizilerimden biridir benim The Affair. İlk 10’uma, olmadı 15’ime girer rahatlıkla. Noah da izlemeyi en çok sevdiğim dizi karakterlerinden biri olmuştur kesinlikle. Onu da ayrı bir özleyeceğim.
Elbette düştüğü bölümler olmuştur ara ara ama her sezonunu satmayı başardı bir şekilde dizi bana. Dramasını, duygusunu aktarmayı başardı her daim. Her daim pozitif bir şekilde hatırlayacağım bu efsane diziyi. Bu 5 sezonluk süreçte emeği geçen herkese kucak dolusu sevgiler …
5. sezonu peşpeşe izleme çalışmalarımda yarıladım. Yorumlarımı bitirince yazarım da şunu demek için uğradım:
Şu karikatürü en çok andığım dizi sanırım bu. Her Noah bölümü geldiğinde ağzımdan malum replik çıkıyor.
Vay be! Böyle iyi bir son sezon beklemiyordum. Biriktirip girmek de ekstra iyi geldi.
Kadrodaki eksiklere rağmen baştan sona benim için müthiş bir sezon finali oldu. Her zaman yaptığını yine iyi yaptı dizi. Her izleyicisinin kendine göre yorumladığı bir dizi yapabilmek hiç kolay iş değil.
Hele bir uçak sahnesi vardı ki iki kadının konuştuğu… O sahnedeki repliklere ayrıca hayran kaldım, kendilerini aştı yazar tayfası o sahnede. Öyle ki aynı cümleyi iki zıt bakış açılı insana
dinlet, eminim ki her ikisi de “çok doğru diyor” diyecekti.
Neyse… Sonuç olarak güzeller güzeli bir diziye daha tadında veda etmiş olduk. İzlediğime memnunum. Umarım yine gelir böyle güzel işler karşımıza.
Bi de tabii ki Maura Tierney
Ha bu arada, tek canımı sıkan ama mantıklı bulduğum için ses edemediğim nokta:
Ruth Wilson, THR’ye röportaj vermiş ve ayrılığıyla ilgili de konuşmuş. Özet hali Justjared‘de.
Çıplaklık gerektiren bazı sahnelerden rahatsız durumdaymış. Daha doğrusu showrunner Sarah Treem’in gerekmediğinde, yapmak zorunda olmadıkları halde veya kendilerini rahatsız hissettiklerinde bile oyuncuları çıplaklığa teşvik etmesinden rahatsızmış (Treem reddetmiş bu arada iddiaları). Çalışma ortamı da yazanlara göre kadınlar açısından toksik durumdaymış.
Rahatsız olduğu şeyleri dile getirdiğinde de zor birisi olarak etiketlenmiş.
Yönetmenlerden birisinin (Jeffrey Reiner) Ruth’a ve Maura Tierney’e karşı davranışları ve bazı sözleri rahatsız ediciymiş (Mevzuya Lena Dunham bile dahil olmuş). Hatta ikisi şikayetçi olunca önce Ruth’un olduğu sahneleri yönetmemesi istenmiş, 3’ün sonunda da adam ayrılmış diziden.
Ruth Wilson ayrıldığından beri bu haberin patlamasını bekliyordum, belliydi çünkü bir halt olduğu. İyi ki ortaya çıktı bu haberler, bakalım neler olacak.
Nihayet girişebildim son sezona. Bu dizinin tarifsiz dramını vallahi özlemişim. Her satırından kalite damlıyor. Noah seni bile görmeyeli özlemişim be. Mal mal hareketlerin devam ediyor ama.
Yahu bu
Noah koca adamsın, şu düştüğün hallere bak rezil herif ya.
Joanie sen de annenden ne eksiksin ne fazla.
5×05
Ahahaha. Noah sana şu videonun ilk 10 saniyesini armağan ediyorum.
Bu bölüm Emily Browning’ın muhteşem performansı olmasa biraz zayıf bir bölüm olabilirdi ama yine gönülleri fethetti.
İki bölümün 1,5 saatini Joanie’ye ayırdık. Yani iyi hoş da bir anlam ifade etmedi pek.
Noah-Bruce sahnesindeki “everyone has one book in them, almost nobody has two” cümlesi ta ilk sezondan geliyor, benim için güzel bir nostalji oldu. Hey gidi Bruce, sen de çökmüşsün be dedecim. Hak ettin demek istemiyorum ama çok çektirdin bu adama.
Joanie kısımları beklediğimden biraz zayıf kaldı yalan olmasın. Günümüze dönelim pls.
5×09
Of of bölüme bak. Film gibiydi be.
Helen’e üzülsem mi kızsam mı bilemiyorum. Bu 5 sezondur devam ediyor. Hala karar verebilmiş değilim, dizinin finalinden sonra da karar verebileceğimi sanmıyorum. Eminim kendisi de kendisi için aynı hisleri besliyordur.
Whitney, sana da ne diyeyim ki. Noah 1, sen 2. Akıllanmayacaksınız.
Noah & Helen ne güzel düşünülmüş öyle. Şov yapıp ayrı kısım ayırmaya gerek var mıydı tartışılır da fikir ve sunum çok şıktı. Edilen itiraflar, ödenen kefaretler. 15 dakikada 5 sezon gözümün önünden geçti. Biz zaten hepsini biliyorduk da bunlar da birbirini iyice anladı iyi oldu o açıdan. Geldik finale. Çok şükür ki 90 dakikaymış. Bitiyor allah kahretmesin ya.
Yani şunu da demeyeyim dedim çünkü hiç ihtimal vermiyordum ama finale doğru iyice yol yaptılar
BİTTİ :((((
Çok güzel final yapmışlar. Yer yer yine peçeteler kutularından çıktı. Özellikle son 5-10 dakika.
Bu kaliteli diziyi hep iyi hatırlayacağım.
Uyarlıyorlar. Hiç de gocunmadan.
Bknz: BluTV
Bknz: May Prodüksiyon
Bknz: Ömür Atay (Yönetmen)
oldu, gözlerim doldu
İlla hardcore sevişme sahneleri çekmelerine gerek yok ki. Bu dizininkine bile gereksiz dememiş miydi malum kişi? Bir şekilde uyarlanır, BluTv sayesinde bir çıt özgürlükleri de olur.
@rpdi Türk aile yapısı bıdı bıdı…
Blu’da malum güruhu kudurtacak şeyler oluyor. Hala tam yozlaşmadılar. Çok feci bir şey olmayabilir gibi geliyor bana. Hayırlısı…
Açıkçası Sadakatsiz in Affair den bir farkı olduğunu düşünmüyorum, tabii sevişme sahnesi hiç yok ama özünde aldatma yani. Ha bir de aldatan aldatılan değişik gibi ama olsun yani. Fi de çekildi hatta bu da çekilir bana kalırsa bir şekilde. Gerçi bir twit e Aydın Doğan belki diziyi kaldırabilir ama olsun Hızlı bir şekilde izleriz
Bence Liar’ın da The Affair’in de uyarlanmasında Sadakatsiz’in tutması ve beğenilmesinin payı var. Belki The Split’in de.
Ben hayal meyal The Affair uyarlamasının daha önce birilerinin gündemine girdiğini hatırlıyorum. Yayın devam ediyordu o zaman. Yapımcı şirket bu nedenle hakları mı vermiyordu yoksa o dönemde şartlarda mı anlaşamamışlardı öyle bir şeydi sanki.
BluTV ortada yoktu tabii, zannedersem birileri ulusal için almayı denemişti. Hayal görmüyorsam tabii.
“Saklı”
Cole: Fırat Çelik
Alison: Defne Kayalar
Kadın 45 yaşındaymış. :))))
Birisi Helen da olabilir dedi aslında ama Fırat Çelik’in tipi Cole’a daha uygun geliyor. Bir de Noah denen şahıs için biraz daha olgun biri olacağı düşüncesindeyim. 40 yaşında olup da pek göstermeyen Fırat Çelik’i orta yaş krizinin dibini sıyıran 4 çocuklu bir adam olarak düşünemedim pek.
Adamda sorun yok da Alison’u 45 yaşındaki hanımefendi canlandıracaksa Noah için de Haluk Bilginer sırıtmaz diye düşünüyorum.
Bence Helen çok iyi olur ama Alison olmaz yahu.
+Hazar Ergüçlü
Senarist: DenizAkçay ile Armağan Gülşahin
Çekimler: Temmuz’da başlayacak
Alison muhtemelen ama Whitney daha güzel olur gibi geldi bana, Hazar Ergüçlü de bu diziye bir yakışır bir yakışır yani cidden güzel seçim olmuş
Bir tane daha erkek başrol çıkarsa belki anlaşılır, bu haliyle tam anlaşılmıyor çünkü. Whitney için büyük kaçar sanki. O zaman Noah’a 50 yaşında birini bulmaları lazım ^.^
Defne Kayalar’ın şu durumda Helen olması daha mantıklı mesela. B. Altuntaş önceki haberde evli çift kısmında yanılıyordur belki.
Kadroyu açıklamışlar:
Hazar Ergüçlü, Fırat Çelik, Defne Kayalar ve Ahmet Rıfat Şungar.
++Zuhal Olcay, Nur Sürer, Erdal Küçükkömürcü, Janset
Fırat Çelik galiba Noah olacak gibi duruyor. Üstte Cole denmişti ama. Ahmet Rıfat tan Noah olmaz yani bana kalırsa.
Twitter’da birisi FÇ’yi Cole’a benzetti En azından daha olgun duruyor, muhtemelen Noah’tır. Ama öte yandan Defne Kayalar’ın Helen olacağını düşünürsek her türlü yaş farkı var.
Ek: Yukarıdaki haber karı-koca olacak şeklinde geldiğinde ben Cole olduğunu düşünmüştüm FÇ’nin. Ama Hazar Ergüçlü anca Alison olur, dolayısıyla da Fırat Çelik-Defne Kayalar da Helen-Noah diye devam ederler herhalde.
FÇ bence de Cole olurdu yani. Ahmet Rıfat da iyidir ama çok daha küçük kalır gibi geldi. Noah ı seçsem kim yapardım diye düşünsemmm Emre Kınay geldi aklıma ama nasıl olurdu bilemedim.
Ranini, FÇ’ye Noah dedi.
Why Women Kill, Crazy Ex-Girlfriend ve The Affair’in Orta Doğu versiyonları geliyormuş.
WWK’yi MBC4 yayınlayacak hatta.
Zaten gelmişti
Dominic West’in aradan 4 sene geçtikten sonra “Ruth Wilson haklıydı,” diyesi tutmuş.