The Orville — tanıtım
63 yorum dkamoy 02 Mart 2018 11:43
Birçok dizi izleyicisini ekran başına “Dahi çocuk Seth MacFarlane komedi bir uzay bilim kurgusu ile geliyormuş” beklentisi ile oturtup, işin komedi kısmını sos olarak kullanıp, özünde bizlere eli yüzü düzgün bir uzay bilim kurgusu sunan The Orville ile karşınızdayız bugün.
2017-2018 sezonunda 12 bölümlük ilk sezonunu tamamlayan ve 2. sezon onayını alan diziye uğramamış ya da ilk bölümde beklentilerini ayarlayamamış izleyiciler için teleskoplarımızı alıp yakından bakalım.
Dizinin yaratıcı, yazar ve başrol koltuğunda oturan Seth MacFarlane’i tanımayanlar için sanatçının vikipedi maddesinden bir alıntı ile değinelim kendisine: Seth Woodbury MacFarlane (d. 26 Ekim 1973), Amerikalı animatör, yazar, yapımcı, aktör, şarkıcı, seslendirme sanatçısı ve yönetmen. Daha çok yarattığı animasyon sit-komlar Family Guy, American Dad!, ve The Cleveland Show ile tanınmaktadır. Ayrıca Fuzzy Door Productions adında kendi yapım şirketi vardır.
Aynı zamanda Cosmos: A Spacetime Odyssey belgeseli gibi yapımların da mutfağında bulunmuş bu bol ödüllü, çok yönlü, çevresi geniş, sempatik, bilim kurgu delisi adamın elinden çok da hafif bir şey beklememekte haksız sayılmayız.
“Tıraşı bırak mevzuya gel” diyenleri duyuyor ve ilerliyoruz.
Konu
25. yüzyıldayız. İnsanoğlu çoktan uzaya gitmiş ve Dünya dışı gezegenlerden başka ırklarla tanışmış. Kimisiyle kaynaşmış ve hatta Gezegenler Birliği’ni kurmuş (Planetary Union).
Bizim dizi de bu birliğe bağlı bir uzay gemisi olan U.S.S. Orville’in ve mürettebatının maceralarından ibaret. Tanıdık mı geldi? Haklısınız, bir Uzay Yolu (Star Trek) kokusu var. Ancak içiniz rahat olsun Gene Roddenberry’nin elinden çıksa anca bu kadar güzel olabilecek bir koku bu.
Orville, birliğin içinde öyle pek de ciddiye alınmayan, aslında sadece bir araştırma gemisi. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi kimi zaman tessadüfler sonucunda, kimi zaman mürettebatın gereksiz cesareti ya da beceriksizlikleri nedeniyle başından büyük ya da küçük birçok işe karışıyor ve bize de dişe dokunur hikayeler sunuyor. Konuları genelde bölüm içinde biten bir dizi olarak, her bölümde değişik değişik maceralar izliyoruz ama elbette karakterler baki olduğundan onların ilişkileri ve gelişimi sezon(lar)a yayılıyor.
Madem öyle, bir sonraki başlığa geçelim.
Karakterler
Ed Mercer (Seth MacFarlane)
Gemimizin kaptanı. Kendisi insan ırkından.
Gençliğinde gelecek vadeden, kısa sürede amiral rütbesine yükseleceği düşünülen bir gençken, ters giden evliliği nedeniyle kariyeri altüst olmuş biri. Orville’in kaptanlığına getirildikten sonra kariyerini yeniden toparlama çabasına girişiyor. Zeki, pratik ama biraz da yaramaz çocuk ruhunu kaybetmeyen geniş diyebileceğimiz türde bir kaptan.
Kelly Grayson (Adrianne Palicki)
Geminin 1 Numara’sı, yani yardımcı kaptanı. O da insan ırkından.
Kurallara bağlı, kaptanını kollayan, akıllı biri. Gel gör ki kendisinin geçmişinde Ed ile duygusal anlamda yaşadığı bir kaos var ki evlere şenlik.
Bortus (Peter Macon)
Kıdemli Yüzbaşı Bortus, geminin ikinci kaptanı. Kendisi Moclus gezegeninden, yani Mocluslu.
Çok ciddi, disiplinli ve bir o kadar da gizemli biri. Hakkında çok da bir şey bilmediğimiz ırkından ötürü birçok ilginç ve eğlenceli duruma konu yaratıyor. Asılmayı düşünenler için not düşelim: Evli.
Alara Kitan (Halston Sage)
Teğmen Alara, geminin güvenlik şefi. Xelaya’lı.
Kas gücü lazım olduğunda başvurulacak ilk kişi. Zira, Xelaya gezegeninin yer çekimi Dünya’nınkinden çok fazla olduğu için insanlara ve birçok ırka uygun yer çekimli ortamlarda Alara fiziksel anlamda çok güçlü ve dayanıklı biri. Bu özelliğinden ötürü genç yaşta bu göreve gelmiş ve gençliğinin verdiği toylukla, işinin ciddiyeti arasında eziliyor.
Gordon Malloy (Scott Grimes)
Teğmen Gordon Malloy, geminin dümencisi. İnsan ırkından.
Kaptan Ed’in çok eski ve yakın arkadaşı olmasının da kendisine verdiği yetkiye dayanarak muzurlukta, dedikoduda, rahatlıkta bir numara. Ama beri yandan işinde de (her türlü uçan aleti sürme diyelim buna) bir numara.
John LaMarr (J. Lee)
Kıdemli yüzbaşı John LaMarr, geminin rotacısı (buna navigatör diyenler de olabilir). İnsan ırkından.
Gordon ile iyi anlaşan ve ikisi bir araya geldiklerinde haşarı ergene dönüşen ama özünde gayet akıllı ve pratik biri. Bulunduğu konumu unutarak yaptığı yorumlar ve tepkileri ile durum komedisine hoş katkılarda bulunduğunu not düşelim. (Bu karakteri yazarken oyuncu J. Lee model alınmış, tastamam onun kişisel özellikleri yansıtılmışmış.)
Isaac (Mark Jackson)
Geminin bilim şefi. Kaylon 1 gezegeninden. Tayfanın kalanının aksine Gezegenler Birliği’ne bağlı değil. O yüzden bildiğimiz bir rütbesi yok.
Organik değil; sentetik ve mekanik bir yaşam formu. Kendi halkı ile Birlik’in arasındaki ilişkileri iyileştirmek, bu Birlik’e bağlı ırkları birinci elden inceleyip, tanımak ve anlamak için gemide görev almak istemiş.
Bu tip dizilerin olmazsa olmazı android tipleme. Tam bir mantık abidesi. Özellikle insanları anlamak için çok yolu var ve teknolojik anlamda Gezegenler Birliği’nden fersah fersah ötede.
Claire Finn (Penny Johnson Jerald)
Kıdemli yüzbaşı Claire Finn, geminin başdoktoru. İnsan ırkından.
Oldukça tecrübeli, disiplinli, özgüveni tam ve sabırlı biri. Çocuklu, bekar bir anne.
Doktordan bahsetmişken Yaphit’e değinmeden olmaz.
Yaphit (Norm Macdonald)
Teğmen Yaphit Jel ırkından. Evet jel/jöle. Böyle sağda solda karşımıza çıkan, sürüm sürüm sürünerek ilerleyen görünüşte yüz namına sadece bir adet ağzı olan enteresan bir karakter. Gemide mühendis olarak görev alıyor. Doktorumuza asılıp duruyor.
Ah, elbette diziye ara ara hatrı sayılır büyüklükte konuk oyuncuların geldiğini de eklemeden geçmeyelim.
Son Söz
İlk sezonda gayet tadında örneklerle, çoğunlukla ayakları yere basan güzel bir Uzay Yolu (Star Trek) uzantısı izlediğimizi söyleyebilirim (resmi bir uzantı değil elbette). Esinlendiği, tekrarladığı birçok bilim kurgu hikayesini öyle doğru dürüst verebiliyor ki insan “bu işin arkasında epey sağlam geek’ler var” demeden edemiyor.
Mizahı da yüzümüze bulamadan tatlı tatlı veriyor arada. Bir nevi doğa üstü/korku dünyasında Supernatural ne ise The Orville de uzay bilim kurgusunda onu yakalamış.
Özetle Macfarlane Star Trek çekmek istemiş ama varolan serideki hem olan bitene hem de teliflere bağımlı kalmak istememiş. (İnanmayanı şuradaki fakir ama gururlu gençlik videosuna alalım.) Üstüne, ara ara (nadiren) absürdleşmeye kaçarak yaratıcı ama mantığa oturmayan birkaç mevzuyu şakaya vurarak kafamıza kakmayı tercih etmiş. Tekrar hatırlatayım; bu komedi-drama diye geçen, aslı drama olan bir dizi (en azından ilk sezonunda). Ayarlarınızı ona göre yaparak oturmalısınız başına.
Bu yazıyı ırklar, rütbeler, gezegenler şeklinde alt başlıklarla süslemek isterdim. Hele hele tatmin edici makyajlarla karşımıza çıkan o ırklara yer vermek ne kadar cazip anlatamam. Ancak onları paylaşarak dizinin sezon içinde ince ince verdiği ayrıntıların ve hikayelerin tadını kaçırmak istemediğim için bu kadarıyla yetinmeyi tercih ettim. Belki ileride ikinci bir sayfa ile dizinin hayranları için bu detaylara girebilirim. Şimdilik bu kadarıyla yetinelim ve bu tanıtımı ilk bölümün tadını kaçıran uzun fragmanla sona erdirelim.
Not: Bu yazıdan önce diziyle ilgili yorumlarımızı şuraya bırakıyorduk.
yorumlar
Bortus’un uçkuru dışında bir konu olması bir yana dizi’nin en güzel bölümlerinden biri idi, Alara ekseninde ve neredeyse tüm tanıdık konuk oyuncular ile bezenmiş bölüm sonu ben de bir kaç damla dökmüş olabilirim, bölümün benim açımdan bir güzel sürprizi de Candice King’i uzun süre çıkaramam oldu (muzip gülüşü ele verdi :grinning:).
@dkamoy bölüm sonunda
Candice King, bölüm sürprizi oldu.
EK: Bizim barmen Jason Alexander çıktı
– Olsun yıl olmuş bilmemkaç, herhalde onları da waterproof (su geçirmez) yapmayı öğrenmişlerdir
– İyi de içerideki cihazları niye waterproof yapsınlar, nereden bilecekler böyle yağmur yağacağını?
– Yahu insan bu. Kola döker, çay döker… Waterproof yapmak lazım.
– Ha onu becermişler ama ışınlanma hala yok diyorsun..?
– Maalesef evet.
Sonradan ek: Bu arada Isaac’in ve Yaphit’in sahicisini görmek de güzel oldu bence. Yaphit çok ironikmiş. Adam kocamanmış bildiğin.
Ay Isaac
https://www.youtube.com/watch?v=y_gd3KcjBuA
Ulan o yağmur bütün cihazları bozar be. Birisinin bu konuda bir espri yapmasını beklemedim değil.
Yaphit’i Norm MacDonald’ın seslendirdiğini bilmiyordum, görünce şaşırdım.
Normal ulusal kanal dizilerinden bir 5 dakika kadar (48:25) uzun olmuş. Aslında 2×08-09 ile çift bölümlü güzel bir sezon finali yapılabilirmiş.
O 6 dakikalık bölüme kaç milyon dolar gömdünüz yahu? Diziye Star Trek diyorduk ama üstüne bir de Star Warsvari savaş sahneleri de eklenince; cidden çok iyiydi. İlk 1 dakika 45 sn’lik kısmı yok ama dursun burada.
Yalnız bu olanlardan sonra kimse
Orası olmamış.
bir süre gemide çok hoş karşılamayacaktır diye düşünüyorum
Yahu
Gordon, haklısın. Ben de
görsem öyle davranırdım.
Gossip Girl buluşması çok mini kaldı.
Bortus ve Klyden’ın
eğlenceliydi.
Season 2 Gag Reel
iyice kıl olmaya başladım.
, kurtul şundan artık.
Şimdi
Kelly, gençken bayağı taşmışsın Yıllar sana iyi davranmamış
Bortus ile kıl olduğum Klyden, dans sahneleri ile yine güldürdüler Geçen bölümlerdeki sigara sahneleri de eğlenceliydi.
The Orville Stars Adrianne Palicki and Scott Grimes Got Married
Ulan hobbit, nasıl kaptın kızı?
Ben de tam tersini düşündüm, güzelim kızılı götürdü suratsız hatun diye.
wow diyorum Ne diyelim Scott Grimes’ı tebrik edelim
Adrianne şu zamanlardaki halinden uzak olsa da, Scott Grimes mı?
Ben de ilk gördüğümde senin zevkine Adrianne dedim.
Kafasının içi nasıl çalışır, nasıl konuşur, nası biridir bilemem ama Scott Grimes görünüş itibarıyla tatlış bi adam.
Ha kapıdan girse verir miydim? Bilmem. Evet de diyemedim, hayır da…
@dkamoy: Gerçi 2×11’deki hali gerçek hayattakine yakınsa tamam o zaman diyebilirim
Yine de arada 7 cm var be
Bu adamı da ER zamanlarından beri tanırım, severim aslında. Adam evlenmeyi seviyor belli ki. 2 kez denemiş, yılmamış, 3’e girişmiş. Ne diyelim, Allah bir yastıkta kocatsın
@abidin77 Yolladığın fotoğrafta topuklu olan Adrianne, farkındasın di mi?
@dkamoy: Onla zaten 13-15’e falan çıkıyor o fark Adama ayıp etmiş giyerek
Tabii gönül bu bir şey diyemem
Boy konusunda benim mesela benden uzun olması gibi bir takıntım yok ama genel erkeklerin ve kadınların takıntısı olarak görüyorum. Erkekler kendisinden kısa olmasını istiyor, kadınlarda kendisinden uzun olsun. Durum böyle olunca da kendimden uzun kızlara karşı biraz ön yargılı yaklaşıyorum zaten istemez diye Tabuları yıkan bir çift oldukları için tebrik ederim o yüzden.
Hulu’ya yol alır
Anne Winters, 3. sezon kadrosunda.
Özledim valla
Bırak soundtrack’i, 3. sezon ne zaman gelecek Hulu?
Üçüncü sezon
Özledik gel artık
https://www.instagram.com/p/CMFDdWQDkg7/?utm_source=ig_embed
Getting a new uniform for the new season, and she’s a beaut!
Çekmeyi yeni bitirmişler. Yıl bitmeden gibi.
The Orville: New Horizons I Date Announcement
S3 First Look
The Orville: New Horizons Sneak Peek | Arriving 6.2.2022
3. sezon sonuyla kesin bir final yapmasalar da MacFarlane ve kadronun önceliği başka projedelermiş. Eğer gelecekte yenisini yapmak isterlerse ekiple yeniden sözleşme yapmaları gerekiyormuş.
Şaşırtıcı değil maalesef. Malum Star Treklerden daha iyi bir Star Trek dizisiydi.
Poster
The Orville: New Horizons | Trailer
şükürrrr
Oh be geliyor oley!
3. sezonu Disney+’a gelmiş. İyi, vpn ile insanları uğraştırmayacaklar.
Ben 3. sezondan ilk ikisi kadar memnun değilim. Bölümlerin uzatması benim için bir şey katmamakla beraber azaltıyor da… Uzatılan sahneler, saçılan klişeler arttı. Fon müziklerine çok para mı vermişler napmışlar bilmiyorum ama aşırı yoruyor. Ha yine de bir sürü diziye tercih eder miyim? Elbette. Ama iptali o kadar da üzmeyecek böyle giderse.
Süre beni öyle pek etkilemedi izlediğim ilk 3 bölüm itibarıyla. 2’yi ve özellikle 3. bölümü oldukça beğendim. Mizahı bayağı azaltmışlar yalnız. İyi mi oldu emin değilim.
Topa bölümü niye bu kadar uzundu ya mesaj vericem emmy alıcam falan diye mi kasmışlar napmışlar anlamadım
MacFarlane
Bu diziye duygusal olarak bağlıyım. Yoğunluk çok ama 4. sezon olursa bir şekilde hallederim. Oyuncularla yeniden anlaşmak kolay kısmı. Ama şu an durum %50-50. (10 Ağustos’ta) Disney+’a geldiğinde izleyiciler The Orville’e ilgi gösterirse durum olumlu anlamda değişebilir.
demeye getirmiş özetle.
…demişken finali izlememe rağmen bişi yazmadığımı hatırladım.
Sezonun geneli kendi çizgisinin epey altında seyretmeye ve dolayısıyla üstte dediklerimden yakınmama neden olmaya devam etti. Sürekli Mark Twain’in “özür dilerim, kısa yazacak kadar vaktim yok” lafını hatırlattı. Keşke önceki sezonlardaki özen gösteren kişiler bu sezonla da aynı oranda ilgilenebilmiş olsaymış. Neyse…
Final sakin geçti, 80 dakika olmasına gerek yoktu ama sıkılmadım. Bortus-Klayden’ın baştaki olayı, Bortus’un malum şarkıcı kılığında gözükmesi, Isaac’ın herkesi çağırması, Bortus’un sondaki konuşmasına güldüm. O kadının kim olduğunu tamamen unutmuşum. Olduğu bölümü açıp biraz bakınca hatırladım. Anlatacak çok bir şey olmayınca dolgu malzemesi olarak kullanıldı resmen. Malum karakteri az da olsa yeniden görmek güzeldi.
Bölüm sürelerinin insanı yoracak kadar uzun olmasına karşın sezonun genelinden oldukça memnun olduğumu söyleyebilirim. Evet, bangır bangır o müzikler beni de yordu. Ancak türü seven biri olarak 3. sezon beni fazlasıyla doyurdu. Keşke mizahı önceki sezonlar seviyesinde tutsalardı.
Burada bitmesini istemiyorum ama ucuz bir dizi değil. Bir sürpriz yapmalarını istesem de beklemiyorum. Yapımda emeği geçen herkese teşekkürler.
Adrianne Palicki’yi Michael Rosenbaum’un podcastinde dinlerken The Orville sohbetine denk geldim.
Palicki, dizinin bitip bitmediği konusunda kesinlik yok ama çok pahalı olduğu için geri döneceğini sanmam diyor. Diziyi, ekibi seviyordum ama pek de keyif alamıyordum, Seth her şeyi kendi yapmak istediği için (senaryo, yönetmenlik) prodüksiyon yavaştı, yapımcı şirketle çatışmaya başladık, set yemeklerine bütçe kalmıyordu demiş. 6 yılda sadece 33 bölüm çektik diyor(36 bölüm galiba). Yılda sadece 5 6 bölümlük kontrat oyunculara zarar vermeye başladı demiş. Yani geri döneceğini pek sanmıyorum diyor.
The Orville Isn’t ‘Dead’ Yet, Says Scott Grimes and Seth MacFarlane
Umudum yok maalesef