The Romanoffs – Tanıtım
11 yorum pirate 13 Şubat 2019 09:04
The Romanoffs, Amazon’un 2018 yılı sonbaharında yayınladığı, antoloji formatında bir drama dizisi. Hikayesi sezona yayılan antolojilerden değil de bölümlük antolojilerden The Romanoffs. Her bölümde farklı farklı oyuncularla, farklı farklı ana kahramanlardan birbiriyle alakasız hikayeler izliyoruz. Söz konusu hikayelerin tek ortak yanı en az bir ana kahramanının Romanoff ailesine mensup oluşu.
Romanoff (Romanov) hanedan ailesi, 1613 yılından 1917 yılındaki Şubat Devrimi‘ne kadar Rusya’yı yöneten bir hanedan ailesi. Söz konusu devrimin ardından Rusya’da imparatorluk yıkılmış ve Sovyetler Birliği kurulmuş. Bu sürecin sonunda Romanoff hanedan ailesinin tüm fertleri kurşuna dizilmiş.
The Romanoffs, bu ailenin hayatta kaldığı varsayılan üyelerinin soyundan geldiklerine inanan bir grup insanın hayatlarından kesitler sunuyor. Dünyanın farklı farklı şehirlerini ziyaret ediyoruz sezon boyunca. İngilizceye ek olarak Fransızca ve Rusça gibi dilleri de misafir ediyor kulağımız. Bazen romantizm ağır basıyor, bazen gizem, bazen de psikolojik drama unsurları bölümlerde. Yeri geliyor duygulara yükleniyor, yeri geliyor taşlama yapıyor 5. bölümde olduğu gibi. Ama ne yaparsa yapsın sunum olarak damakta lezzetli bir tat bırakmayı ihmal etmiyor hiçbir zaman. Hikayenin geçtiği şehri de yan rol oyuncusu olarak kullanmayı da ihmal etmiyor elinden geldiğince.
Mad Men dizisinin yaratıcısı olarak tanıdığımız Matthew Weiner dizimizin yaratıcısı konumunda. Kendisi ayrıca yönetmen koltuğunda da oturuyor dizide. Ona yazar masasında eşlik eden isimler ise Jenna Noel Frazier, Michael Goldbach, Donald Joh, Kathryn Allison Mann ve Dan LeFranc. Yapımcı koltuğunda ise Semi Chellas, Kathy Ciric, Blake McCormick ve Kriss Turner gibi isimler eşlik ediyor Weiner’a.
Dizilerinde çoğunlukla tüm sezonu aynı anda izleyici ile buluşturmayı tercih eden Amazon, bu diziyi haftalık olarak yayınladı. İlk 2 bölümüyle sezonu 12 Ekim 2018 tarihinde açan dizi, 23 Kasım 2018 tarihinde sezonu kapattı.
Dizinin ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor. 2. sezonu olup olmayacağı ise henüz belli değil.
Dizinin en kısa bölümü 63, en uzun bölümü ise 88 dakika uzunluğunda. Bölümlerden altısı 80 dakikanın üzerinde seyretmekte.
Dizinin yıldızlar topluluğu olarak lanse edilebilecek oyuncu kadrosuna ve bölüm konularına kısa kısa değinecek olursak;
İlk bölümde başrollerde Aaron Eckhart ve Marthe Keller‘ı, yan rollerde Inès Melab ve Louise Bourgoin‘u izliyoruz. Hikayemiz Paris’te geçiyor ve bölümün dili ağırlıklı olarak Fransızca. Romantizm ögeleri de içeren bir aile ve miras hikayesi sunuluyor bölümde.
İkinci bölüm, romantizm dozu yüksek bir hikaye içeriyor. Hikayenin merkezinde evliliklerinde sorunlar yaşayan Amerikalı bir çift var. Eşiyle beraber çıkmaları gereken gemi seyahatine çıkmaktan kaçan bir koca ve kocası olmasa da söz konusu seyahate çıkan bir kadının eş vakitlerde farklı ekürilerle yaşadıkları maceraları izliyoruz bölümde. Başrollerde Corey Stoll ve Kerry Bishé; yan rollerde ise Janet Montgomery ve Noah Wyle yer alıyor.
Üçüncü bölümde Rusya’da, Romanoff ailesini konu alan bir filmin setindeyiz. Fransızca ve Rusça konuşmalar da mevcut bölümde. Ana karakterlerimiz söz konusu filmin başrol oyuncusu ve yönetmeni. Garip olayların vuku bulduğu, gizem unsurunun ağır bastığı bir hikaye izliyoruz bölümde. Başrolleri ise Christina Hendricks ve Isabelle Huppert paylaşıyor.
Dördüncü bölümde New York’tayız. Merkezimizde bir anne var ve geçmişin eşelenmeye başladığı duygu yüklü bir hikaye sunuluyor izleyiciye. Başrolde Amanda Peet var. Yardımcı rolde ona John Slattery eşlik ediyor.
Beşinci bölüm için toplum kavramı üzerine başarılı bir taşlama hikayesi sunuyor diyebiliriz. Hikayenin merkezinde Amerikalı, orta yaşlı bir anne var. Başrolde Diane Lane‘i izliyoruz.
Altıncı bölüm Mexico City’de geçiyor. Tek oğlu hasta olan ve şehre deneysel bir tedavi umuduyla gelen Amerikalı bir kadını merkezine alıyor. Başrolde Radha Mitchell‘i, yan rollerde ise Juan Pablo Castañeda ve Paul Luke Bonenfant‘ı izliyoruz.
Yedinci bölüm Rusya’da soğuğun kol gezdiği bir şehirde geçiyor. Bir ihtiyaçlarını karşılamak üzere ülkeye gelen Amerikalı bir çifti merkezine alıyor ve kültür farklılıkları üzerine görsel betimlemeler sunuyor. Başrolleri Kathryn Hahn ve Jay R. Ferguson ikilisi paylaşıyor. Yardımcı rolde bu ikiliye Annet Mahendru eşlik ediyor.
Sekizinci bölüm ise matruşka misali iç içe geçmiş hikayeler silsilesi sunuyor. Farklı farklı şehirlere, farklı farklı zaman dilimlerine, farklı farklı karakterlere misafir oluyoruz bölüm süresince. Başrolde Hugh Skinner var.
Dizide yukarıda saydığımız isimlere ek olarak Ron Livingston, Andrew Rannells, Nicole Ari Parker, Paul Reiser, Griffin Dunne ve Clea DuVall‘ın da aralarında bulunduğu birçok tanıdık sima da daha küçük rollerle boy gösteriyor ayrıca.
8. bölümü saymazsak oldukça tatmin edici bir sezon sundu The Romanoffs. Yıldız oyuncular eşliğinde farklı farklı tatlarda oldukça keyifli hikayeler sundu. İlk 7 bölümün tamamını sevsem de sanırım en sevdiğim bölüm 2. bölüm oldu. Başrollerden en çok Amanda Peet’i, yardımcı rolde yer alanlardan ise en çok Annet Mahendru’yu izlemesi keyifliydi benim açımdan. Louise Bourgoin, Corey Stoll, Kerry Bishé, Janet Montgomery, Christina Hendricks, Isabelle Huppert ve Radha Mitchell de öne çıkan isimler arasındaydı. İlgi çekici hikayelerinin ve başarılı oyunculuklarının yanında sunum olarak da dikkat çekmeyi başardı dizi kesinlikle. Görsel açıdan da iz bırakmayı başardı. 2018 yılının bana göre en başarılı birkaç dizisinden biri olmayı başardı The Romanoffs. Gönül rahatlığıyla öneriyorum tüm dizi tutkunlarına. Umarım 2. sezon onayı çıkar ve yeni yıldızlarla yeni hikayeler izlemeye devam ederiz.
Diziyle ilgili daha önce şu yazının altında yorum yapılıyordu.
Bu da dizinin fragmanı:
https://www.youtube.com/watch?v=Y2qWLttWvYI
yorumlar
S01E01
Yaşlı Fransız kadının ırkçılığı sinir bozucu boyutlara ulaşsa da izlemesi keyifli bir hikayesi vardı. Lakin 84 dakikalık bölüm süresi çok uzundu elbette. Bu uzunluk da temponun düşmesine neden oluyor haliyle. Bundan kaçınmanın yolu da benim yaptığım gibi oynatıcı hızını artırarak izlemekten geçiyor.
3 başrol (Aaron Eckhart, Marthe Keller ve Inès Melab) de iyiydi ama ben en çok yardımcı roldeki Louise Bourgoin’i izlemekten keyif aldım orası net. 1-2 sinema filminden aşinayım kendisine. Umarım bu rolle yaptığı açılışın ardından Amerikan ya da İngiliz dizi sektöründe de işler yapmaya başlar.
Bölümün dili yarı Fransızca yarı İngilizce bu arada.
S01E02
Yine 86 dakika uzunluğundaydı ama bu bölüm cidden güzeldi işte. İlk bölümün aksine bu bölümü normal hızda izledim ve aşağı yukarı her sahnesinden keyif aldım. Kerry Bishé-Noah Wyle sahneleri de güzel olmakla birlikte bölümün tadı daha çok Corey Stoll-Janet Montgomery sahnelerinde çıktı. Açılış sahnesinde sıkıcı bir adam gibi gözüken Michael hoşlandığı bir şeyin varlığını keşfedince oldukça sürükleyici ve izlemesi son derece keyifli bir hikaye çıktı ortaya. Ve Janet Montgomery’yi de epey özlemişim cidden. Keşke New Amsterdam yerine bir kablolu draması bulsaydı bu sezon kendine.
Kapanışta
Michelle’in kocasının nasıl bir tipe sahip olduğunu merak ettim bu arada. Ya da cidden bir kocası olup olmadığını. Onunla ilgili küçük bir kapanış sahnesine de hayır demezdim açıkçası.
S01E03
Normal hızda izledim bu bölümü de. Christina Hendricks çok iyi taşıdı bölümü. 89 dakikalık bölümün ilk 1 saatlik kısmı gayet güzel aktı. Akabinde yapılan o malum hamle burun kıvırttı. Sonrasında da
Bu bölümde de Fransızca ve Rusça konuşmalar vardı İngilizce’ye ek olarak bu arada.
S01E04
Amanda Peet’i istisnasız yer aldığı her dizide izlemekten büyük keyif almışımdır. Burada da bu gelenek değişmedi. Çok iyi taşımış bölümü.
Duygulara oynayan çok klasik bir konusu vardı hikayenin ama hem Amanda Peet’in varlığının pozitif etkisi olsun hem de Matthew Weiner’ın (Yönetmenin) başarılı bulduğum anlatım tarzı olsun epey keyifli geçti bölüm. Matthew Weiner’ın kamera arkasındaki başarısı sadece bu bölümde değil önceki bölümlerde de bir takdiri hak ediyordu elbette.
Bu bölüm ilk 3 bölüme oranla çok daha kısaydı (63 dk.) bu arada.
S01E05
Her bölümü farklı farklı tarzlarda ilerlemeye devam ediyor dizinin. Bu bölüm de toplum kavramı üzerine başarılı bir taşlama bölümü olmuş. Lakin 71 dakikalık bölüm uzun kaçmış biraz bu hikaye için. Hikayede 35. dakikada ulaştığımız yere daha seri bir şekilde gelmeliydik bana göre. İlk 35 dakikalık kısımda bolca gereksiz sahne mevcuttu ve haliyle sıktı biraz bölümün ilk yarısı. 20 dakikaya indirgenebilirdi rahatlıkla o kısım. Neyse, bölümün 2. yarısı gayet iyi aktı ve tatmin edici bir şekilde hikaye noktalandı nihayetinde.
Hikayenin ana karakterinin önceki 4 hikayenin ana karakterlerinin aksine biraz sıkıcı kaçtığını ve bunda Diane Lane’in vasat kalan performansının etken olduğunu belirtmem gerek. Mesela Sutton Foster çok daha iyi altından kalkardı bu oynamaya oldukça elverişli rolün.
S01E06
Güzeldi bu bölüm de ve Radha Mitchell’i yardımcı rolde izlemesi epey keyifliydi ama sonu tatmin edici bir şekilde bağlanmadı 2 hikaye yolu açısından da.
S01E07
Bu soğuk Kasım gününde hem hikaye hem popülasyon hem de coğrafya ve iklim görüntüleri gereği insanın içini daha da soğutan bir bölüm olmuş. Kötü değildi kesinlikle ama ister istemez boğdu yani! En azından zaten oldum olası uyuz olduğum Kathryn Hahn’ın yerine daha sempatik daha sıcakkanlı bir aktris bulsalarmış demedim değil. Bu sezon Lethal Weapon’daki konukluğu da epey verimli geçen Annet Mahendru’yu izlemesi oldukça keyifliydi ama yine. Clea DuVall’ın rolü mini minnacıkmış bu arada. Bölüm uzunluğu da 87 dakika.
S01E08 (Sezon Finali)
Matruşka gibi bir bölümdü. O onun içinde, o da onun içinde. En dıştaki kısım ile en içteki kısım izletti kendini ama ortadaki 2 kısım epey sıktı. Ve kendilerince bağladılar işte bir şekilde hikayeyi. Bana göre bu sezonun en zayıf bölümüydü.
Açılış ve kapanış bölümleri diğerleri kadar iyi olmasa da sezonun iyi işlerinden biri oldu The Romanoffs. 2. sezon onayı alsın isterim kesinlikle.
Teşekkürler @pirate çok güzel bir yazı. Dizi izleme listemdeydi zaten. Hazırladığın yazı daha da meraklandırdı. En kısa sürede izleyeceğim.
@ZeldaMavi Teşekkürler. Umarım beğenirsin.
Bu amozon kafasını beğeniyorum .Her dizisi son derece tatminkâr.Kendilerine has bir tarzı oturttular.Yeni gelecek projeleride ıddialı görünüyor Dilerim bu düzeyi surdururler. Tanıtım icin teşekkürler.pirate
S01E01
Aslında uzun süredir beklediğim dizilerden biriydi ama tepkiler beklediğim gibi çıkmayınca beklemeye almıştım. İşin kötü yanı kötü eleştirilerden ziyade dizi hakkında çok az eleştiri ve sohbetin dönüyor olması. Gözlemlediğim kadarıyla Amazon dizileri bu durumu çok yaşıyor. Tabii Romanoffs dizisinin çok uzun ve aslında pek de bağlantılı olmamasının da etkisi vardır.
İlk bölüme gelecek olursam beklediğimden iyi çıktığını söyleyebilirim. Paris sahneleri ara ara Woody Allen filmlerinin havasını yansıtsa da o yöne pek gitmemişler. Kadroda Aaron Eckhart’ın olması güzeldi ama az izledik sanki onu, daha aktif yer almasını beklerdim. Bölümdeki en büyük sıkıntı da sonu oldu, hiç ciddiye alamadım o kısmı, gerçekçi bir şekilde ilerleyen hikaye için hiç uygun olmadı. O kısım haricinde fena değildi.
Romanoff ailesi hakkındaki birkaç cümleler haricinde de bir şey yoktu, başlarda bayağı ırkçılık yaptılar o kadar. O yüzden Romanoff kısımlarına girmeye gerek var mıydı bilemiyorum. Diğer bölümlere de bakmak lazım.
Bayıldım bu bölüme. Zaten 90 dakika uzunluğundaydı ama birkaç küçük değişiklikle film olsaymış keşke dedim. İlk dakikadan itibaren kapıldım konuya. Başrolde Corey Stoll’un olması da empati kurmamı kolaylaştırdı. O ilk duygusuz terapi sahnesinden mahkeme ve sonrasını izlemek acayip keyifliydi. Kulübede eşiyle olan fotoğrafını indiriş şekli
O cazibe uğruna ne hallere düşülebilir çok güzel gösterdiler. Janet Montgomery’yi de kutlamak lazım, karakterin o havasını mükemmel yansıttı. Şöyle daha üst düzey işlere gelse de daha fazla izleyebilsem dedim.
Son sahnede de kahkaha attım.
The Marvelous Mrs.Maisel den sonra bu diziyi de en az onun kadar sevdim bu kanalin..Oldukça tanidik yüzler var.Hele ilk bölüm tam bir hiciv bölümüydu.Aslinda yabanci olmadigim bir konu.Uzun yillardir fransiz bir ailele tanışıklığımız var.Her sene yazları geliyorlar. Bir oğlu ve kizlari var.Ikisi de tunusluyla evlenmişler .Hatta oğulları evlenmek icin müslüman olmuş.Kültürler farklı ve ister istemez çatışma yaşanıyor Yani öyle bir gözle de izledim.Bölümlerin uzunlugu hiç sorun değil .Yağ gibi akarak gidiyor.Bir sinema filmi izlemiş gibi oluyorsunuz .Oldukça da icok özenilmiş sahneler var Kaçırmayın derim.Aytackara nasıl buna göz atmamış hayret.
u
Yabancı dizilerde sürenin 60’ın üzerine çıkması benim psikolojime iyi gelmiyor. Başımıza Game of Thrones da sayılmaz sonuçta. Dizi kaliteli olabilir ya da olmayabilir ama tüm bölümleri bitmek bilmez görününce izleme şevkim başlamadan kaçtı.
@aytackara Bu dizinin bölümleri birbirinden bağımsız yani öyle sık aralıklarla izlemene gerek yok.Bir de baska bir dizi de daha bu kadar tanidik yüzü bir araya toplarlar mı bilmem.Bir de çekici yanı o zaten.
İptal desek iyi olacak.