Türk Dizilerinde Eşcinsellik
39 yorum hsparks 03 Ağustos 2012 12:49
LGBT bireylerinin sembolü olan gökkuşağı bayrağı
Yabancı dizi takipçilerinin bildiği üzre, LGBT temalı dizilerin yanında, bir süredir –hele ki son 10 yılda– neredeyse her dizide LGBT bireyi bulunuyor. Gerek çok küçük rollerde karşımıza çıkıyorlar (polisiye diziler gibi), gerekse hikayenin temel taşlarından biri oluyorlar (Six Feet Under). Peki ya bu konuda bizim ülkemizde şimdiye kadar neler yapıldı? LGBT bireyleri hangi yapımlarda yer aldılar ve dizinin hikayesindeki yerleri ne derece önemliydi? Bu soruların yanıtlarını merak ediyorsanız, sizi yazının devamına davet ediyorum. Ama baştan söylemekte fayda var: Dalga geçirilip hep abuk subuk rollere konulan LGBT bireylerini barındıran dizileri listeye almadım.
Sevginin GücüDizi, 1993 senesinde, Show Tv’de yayınlandı. Yapımcı koltuğunda Türker İnanoğlu‘nu gördüğümüz Sevginin Gücü, normal bir hayatı olan güzel bir kadının, fotomodellik ve mankenlik dünyasına adım atmasını anlatıyordu. Tahmin edersiniz ki bu dünyaya girmek aynı zamanda kurtlar sofrasına oturmak demekti.Başrolünde Hülya Avşar‘ın bulunduğu dizinin eşcinsel karakteri, Volkan Severcan tarafından canlandırıldı. Karakterimizin sevgilisi rolünde de Engin Koç‘u gördük. Bu ikili harcinde, Hülya Avşar ve Merih Akalın‘ın da lezbiyenlik içeren sahneleri dizide mevcuttu.
Aslında bu sahneler daha önce Youtube’da varmış fakat daha sonra kaldırıldığı için burada paylaşamıyorum.
Merak edenler jeneriğe buradan ulaşabilirler.
Kaldırım Çiçeği1996’da Atv’de yayınlanan dizinin yapımcı koltuğunda yine Türker İnanoğlu‘nu görüyoruz. Beyoğlu’nun arka sokaklarını kendine mekan olarak seçen Kaldırım Çiçeği, genel olarak 2 hayat kadını ve onların satıcsı etrafında dönüyordu. Dizinin eşcinsel karakteri, satıcı olan Memoş idi. Kaldırım Çiçeği’nde, sıkça trans bireyler ve eşcinsel barlardan sahneler görmek mümkündü.
Dizideki iki hayat kadınımızı Sibel Can ve Hande Ataizi canlandırdı. Memoş rolünde ise yine Volkan Severcan karşımıza çıktı. Ayrıca kadroda; Hakan Ural, Salih Güney ve Nil Burak‘ı da görmek mümkün.
Merak edenler dizinin jeneriğine buradan, birinci bölümüne de şurada ulaşabilirler.
Yapayalnız2001 senesinde Atv’de yayınlanan dizinin yapımcısı, diğer ikisinde olduğu gibi Türker İnanoğlu. Funda adındaki sıradan, neşe dolu bir kızın yine mankenlik ve fotomodellik dünyasına girmesiyle birlikte değişen hayatı diziye konu oluyordu. Bu dünyaya giren Funda, zamanla uyuşturucu bağımlısı oluyor, hatta yeri geldiğinde de fahişelik yapıyordu. Dizinin bir bölümünde hapishaneye düşen karakterimizin hap için kadın mahkumlardan biriyle birlikte olması, Yapayalnız‘daki eşcinsel kısmı oluşturuyordu.
Funda rolünde Gül Gölge‘yi izlediğimiz dizide oyuncumuza, Türkiye’de vamp erkek deyince akla ilk gelen isim olan Faruk Peker, manken ve oyunculuk yapan Tuğba Özay ve yukarıda bahsettiğimiz Kaldırım Çiçeği’nde de yer almış olan Hakan Ural eşlik ediyordu.
Kampüsistan2003 senesinde Kanal D’de başlayan gençlik dizisi Kampüsistan, çoğunluğu veterinerlik okuyan İstanbul’daki bir grup üniversite öğrencisinin etrafında gelişiyordu. Gençlerimizden biri olan modern dans öğrencisi Mahmut, eşcinseldi.Kaan Urgancıoğlu, Tuğçe Kazaz ve Burak Altay gibi isimlerin yer aldığı kadroda Mahmut karakterini ise İstemihan Tuna canlandırıyordu.
Merak edenler dizinin jeneriğine buradan, ilk 4 bölüme de şuradan ulaşabilirler.
Bir İstanbul Masalı2003 senesinde Atv’de yayınlanan dizinin yapımcısı Erol Avcı‘ydı. İstanbul’da bir malikanede yaşayan zengin Arhan ailesi ve yıllardır onların yanında çalışan Kozan ailesinin bir aşk hikayesiyle kesişen öyküsüne sahip olan dizi, yayınlandığı dönemde en çok izlenenler arasında yer alıyordu. Dizideki eşcinsel karakterin ismi Zekeriya’ydı. Zekeriya, zengin ailemizin holdinginde çalışıyordu. Dizi, 2010’da tekrar yayınlandığı zaman sansüre uğrayıp eşcinsellik içeren kısımları direkt atılmıştır.Bir İstanbul Masalı‘nın kadrosunda, Mehmet Aslantuğ, Ozan Güven, Ahu Türkpençe ve Altan Erkekli gibi isimler yer almıştır. Zekeriya karakterine ise şu an 1 Kadın 1 Erkek adlı dizide yer alan Emre Karayel hayat vermiştir.
Merak edenler, dizinin jeneriğine buradan ulaşabilirler.
Mükemmel Çift2010 yazında Kanal D’de başlayan dizi, Los exitosos Pells adlı dizinin Türk uyarlamasıydı. Bora ve Ayça adlı haber sunucuları, programın gidişatını etkilemesin diye kameralar karşısında ilişkileri varmış gibi davranmaktadırlar. Ama işin aslı, Bora eşcinseldir. Hatta kanalın oğlunun sahibi olan Yiğit ile ilişkisi vardır. Dizideki eşcinsel öpüşme sahnesi, çekildiği halde tepki çekeceğinden dolayı yayınlanmadı.Başrollerinde Tardu Flordun ve Songül Öden‘in yer aldığı dizide, patronun oğlu olan diğer eşcinsel karakter Tuğrul Tülek tarafından canlandırıldı. Tülek, dizideki rolü nedeniyle, TRT Çocuk’taki program sunuculuğundan kovuldu.
Dizinin jeneriğine buradan, tanıtım filmine de şuradan ulaşabilirsiniz.
Kılıç Günü2010 senesinde Atv’de gösterilen dizinin yönetmen koltuğunda Osman Sınav yer alıyordu. 30’lu yaşlardaki Ali Kılıç’ın kızı olduğu gün, 3 aylık ömrünün kaldığını öğrenmesini ve peşinden gelen olayları anlatan dizide Kızıltan ailesinin oğlu olan Barış (Serdar Yeğin) eşcinseldi. Yatakta yarı çıplak şekilde iki erkeği gösteren sahne tepkiye yol açtı. Bunun üzerine Sınav, yaptığı homofobik açıklamalarla medyadaki yerini almış oldu.
Merak edenler, bahsi geçen sahneye şuradan ulaşabilirler.
yorumlar
Türk televizyonları geçmiş yıllarda bu konuda bugüne nazaran daha az mı tutucuymuş ne? ’93 senesindeki Sevginin Gücü’ne bakıyorum da (ki jeneriğe bakınca bile hiç anımsayamadım diziyi) eşcinsel karakteri geç, sevgilisi rolü bile varmış. Genelde ucubik tipler olarak gösterildiği için Bir İstanbul Masalı’nda üst düzey yönetici olarak bir karakter yaratılması bile bir şeymiş sanırım; sonraki yayınlarda o bölümlerin kesildiğini bilmiyordum gerçi. En diziye yedirilmiş olarak Kampüsistan’daki karakter kalmış aklımda ama onu da sonradan evlendirip çoluk çocuğa falan karıştırtmışlardı (Bu arada 27. bölüme kadar tek parça halinde mevcut dizi) Kılıç Günü’ne ise diyecek bir şey yok; Osman Sınav kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Önce böyle bi sahneyle biraz sansasyon yaratıp diziyi duyurayım dedi, sonra çok tepki çekince karaladı, en son da dizi kaldırıldı zaten. Bunlar haricinde eşcinsel olmayan ama Berna Laçin’le ev arkadaşı olabilmek için uzunca bir süre eşcinselmiş gibi davranan Tardu Flordun geldi aklıma Evdeki Yabancı’da, keyifli bir diziydi.
Ben bu yazıdan sonra, Kaldırım Çiçeği’nin ilk bölümüne baktım da… Olmayan “bip”lerden öyle memnun kaldım ki! Aaaah ah, neredeeeen nereye… Güzel bir derleme olmuş hsparks, sağol.
Kampüsistan’dan öncekilere ne yaş ne de genel kültür yetiyor. Ama günümüze göre bir kapanma olduğu da açık. Kampüsistan’ı ben zamanında bayaaa izlemiştim, sevdiğim de bir diziydi. O sahnelerin tepki çekecek düzeyde olduğunu sanmıyorum. O karakterin evlenmesini de çok absürt bulmuştum. Tamam, hikaye bazında güzeldi de nereden nereye de dedim yani…
Aynı şekilde, Bir İstanbul Masalı’nı dahaz takip etmekle birlikte Zekeriya sahnelerinin de “sansür” yiyecek kadar olduğunu sanmıyorum. Yani, 3-4 yıl önce sansürlük değildi de şimdi mi oldu, hep buna sinir olurum bu konuda. Kılıç Günü konusysa açıkçası rezalet!! @desperate houseboy haklı, Osman Sınav’ın yaptığının arkasında durmaması hoşuma gitmemişti.Zaten izlemediğim bir şeydi ama sanırım izlesem bırakmıştım…
Bu işin bir de @cnbce tarafı da var. Tamam, diziler Türk değil ama adamlara RTÜK’le uğraşmaktan gına geldiği için artık ayar yapmaktan diziler de kendileri de manyağa döndü. Gerçi, bunların temeli biraz da Six Feet Under yayınlarken gelmedik tepkinin kalmamasıymış…
Önceki diziler konu olarak, ya da çekimler olarak falan hiç iç açıcı hiç güzel görünmeselerde; 90’lardaki cesaretin ya da özgürlüğün binde birinin şu anda olmaması öyle acıki bir yandan o zaman Sevginin Gücü’nde lezbiyenlik ve hafif erotizm içeren sahneler varmış (benimde aytackara gibi ne yaşım ne genel kültürüm yetiyor ama öyleymiş), şimdi 1 Erkek 1 Kadın dizisi bekar diye olmadık şey kalmıyor neyse ne diyelim en iyisi susup siteye de RTÜK ve Bip bulaştırmayayım.
Çok güzel bir yazı olmuş ellerine sağlık. Açıkçası bu dizilerden hiçbirini izlemedim. Ama şu Kılıç günündeki sahneyi izlemiştim ilk başta cesur bulmuştum ama belliydi başına bir işler geleceği. Türkiye’de uzun bir süre Tv de lgbt bireyi olabileceğini sanmıyorum. En azından dalga geçilmediği, aşağılanmadığı ya da başına bir iş gelmediği bir süre yayımlamazlar. Ciddi bir rolde göremeyecek olmamız da gerçekten çok üzücü, en azından benim için.
Öncelikle yorumlar ve beğeniler için teşekkürler.
@desperate houseboy: Tabii yukarıdaki dizileri görünce (özellikle ilk 3’ünü) şu anda Fatmagülün Suçu Ne? ve Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerin ceza almasına, zorla dizi karakterlerinin evlendirilmesine dehşet ve hayretle bakıyorum. Ama ne yazık ki yapacak çok da bir şey yok. Yine de “En azından bir dönemde çekilmişler” diyip seviniyorum ben.
Yukarıda tamamını izlediğim bir Kampüsistan var. Evet çok saçmaydı evlendirilmesi karakterin ama yine de hiçbir zaman heteroseksüele dönüştürmediler. Mahmut, evli bir eşcinsel oldu. Türkiye’de çok olan bir durum bir diğer yandan. O çocuk olayında da fazla içmişti sanırım. Bir de ikizleri olmuştu Ama tabii kaç sene geçti üzerinden, yanlış hatırlıyor da olabilirim.
@dkamoy: O kadar ısrarın üzerine ilk bölüme bakabilmene sevindim. Açıkçası hiç seyredeceğini sanmıyordum. Ben o bipli kısımlardan çok Hande Ataizi’nin müşterisiyle çekilen kısmına (19:50 itibariyle başlıyor) şok olmuş vaziyetteyim.
@aytackara: Bir İstanbul Masalı’n ı hiç izlemedim ama o sahneler sadece internette yazdığı gibi açılma sahneleriyle, durum çok saçma olmuş. Ama şaşırdım mı? Hayır. Geçen gün e2’de Ellen izliyorum, izleyicilerinden ikisini yarıştırıyor. Yarışma da “Ellen hakkında ne bilirisiniz?” tarzi bir şeydi. Neyse… Birden sahne atladı gibi geldi. Ben noluyo diye düşünürken bir baktım ki bilinenler tablosunda “She is gay” çıkmış. Bunda bile sansür olduktan sonra…
@drlazy: Ben de aynı şekilde düşünüyordum ama yazıyı yazmak için bulabildiğim dizileri izlemeye çalıştım. İlk olarak Kaldırım Çiçeği çıktı karşıma. İlk bölümün ardından “Şu an sansürsüz bir şekilde yayınlansa hiç kaçırmadan seyrederim” diye düşündüm. Ama bir yandan da konusu benim ilgimi de çekiyordu tabii. Pek ilgini çekmese de o 1 bölüme bakmanı tavsiye ederim. En azından “Vay be! Neler yayınlanmış zamanında! Hatta sansürsüz yabancı dizi-film yayınlamayı bırak, biz çekmişiz bunları yahu!” diyorsun.
@dizimania: Teşekkür ederim. Kılıç Günü’ndeki sahneyi ilk olarak arkadaşımdan duydum. Daha sonra heyecanla direk nette araştırmaya koştum. Ama sağolsun Osman Sınav’ın açıklamaları tüm umudumu yok etti. Yayından kaldırılmasından da pek mutluyum açıkçası.
çok iyi bir derleme olmuş, harika. yerli dizilerle ilgili ancak bu şekilde orijinal bir yazı hazırlanırsa ilgi çekici oluyor bence (ve eminim pek çoğumuz için). bu da tam öyle olmuş.
@shane: Teşekkür ederim. İlk başta yazıp yazmamak için muallakta kaldım ama iyiki yazmışım diyorum o zaman.
@hsparks dediğin gibi iyi ki yazmışsın.İster istemez nerden nereye dedim ben de.Tekrar ellerine sağlık
@real tortoise: Tekrar teşekkür ederim ben de o zaman.
Vay be. Şimdiye kadar pek çok yönden eleştirdik hepimiz Türk dizilerini ama, bu açıdan bakmayı düşünen çok fazla insan olduğunu zannetmiyorum. Açıkçası zamanında izlerken dikkat etmediğim şeyler şimdi bir anlam kazandı
waowww !! Kesinlikle site içersinde gördüğüm en kaliteli yazılardan biri. Bir ülkenin içindeki politik değişimlerin, ülke kültürü üzerindeki büyük etkisi… Eskiden rahatça baktıklarımız, izleyebildiklerimiz şimdi neden birçoğunu rahatsız eder oldu ? cevap yukarda. Ellerine sağlık @hsparks.
@Melkedi @havintk; Zamanında Kampüsistan seyrederken böyle şeylerin önemli olduğunu bilmiyordum bile. Son 2-3 senedir farkına vardım. Ailece oturup Yapayalnız’ı izlediğimizi hatırlıyorum. Kimseye de garip gelmezdi olanlar. Şimdi milleti evlendiriyorlar zorla. Yasaklandıkça daha çok dikkat eder oluyor insan tabii.
Yorumlarınız için teşekkürler bir de.
havintk sana katılıyorum,politik etkiler ülke kültürünü değiştiriyor.Oysaki Türk halkı True Blood,Spartacus,Shameless izleyebilecek kültüre sahip.Neden böyle diziler ülkemizde yapılamıyor.Neden ben ailemle oturup televizyonda sansürlenmemiş bir Spartacus izleyemiyorum.Bu geri kalmışlık niye.
Siteye girip bu haberi her gördüğümde yorum yazmamak için kendimi zor tutuyorum. Burası bir dizi sitesi biliyorum. Lakin kendi istedikleri gibi düşünen, inanan, yaşayan insanları yaratmak için RTUK’ü maşa olarak kullananlar ( kimler olduğunu yazmama gerek yok ) Türk halkının zekasına ve ahlakına uyguladıkları sansürlerle kendi yöntemleriyle “küfüt etme” hakkını kendilerinde buluyorlarsa sanıyorum biz izleyicilerinde bu şahıslar hakkında birkaç söz söyleme hakkımız vardır. Sitenin bu konuda uyguladığı bir kural, yasak var mı bilmiyorum. Lakin sansürü eleştiren bir yorum yazarken kendi yorumumu da sansürlemek bana doğru gelmiyor. Bu nedenle yorumumu da direkt yazacağım. Yontma taş devrinden kalma zihniyetteki insanlara gereğinden fazla değer verip başımıza getirirsek, yaşadıklarımızdan, uyguladıklarından ders almazsak bunlar daha iyi günlerimiz demektir. Bırakın o günleri, bundan birkaç yıl sonra şimdiki sansürlü yayınları bile mumla arayacağımız günler gelecek.
rtük bu sapık dizilerin kökünü kazısın artık.
olmasımı gerekiyordu ki? bu tür sapkınlıkların bir eksiklikmiş gibi lanse eedilmesi çok garip… yazık gerçekten… birde bu konudan negatif bahsedince homofobik diyorlar, homo olmak normalleştirilmeye çalışıyor sanırım… neyse zaten yabancı dizilerde yeterince top vs var. mümkünse yerli dizilerimde görmesem daha iyi bu tür iğrençlikleri…
90lardaki dizilerden sonra şimdiye kadar en azından bir Spartacus dizisi seviyesine gelmeliydik.Hatta onların yapamadığını yapıp gay sahnelerinde onlardan daha cüretkar olabilmeliydik.Ama bir türlü RTÜKün ayağımıza taktığını prangalardan kurtulup muasır medeniyetler seviyesine çıkamadık.İran bile A Seperation filmiyle oscar alırken bizim yerimizde saymamızın nedeni RTÜKün yaptığı sansürlerdir.
Bazılarımızın cinsel tercihi bu yönde olmayabilir. Lakin bu insanları ekranda görmemizin kime ne zararı var? Ekranda yasaklayınca bu insanların dünya üzerinden silineceğini mi sanıyoruz? Karşı çıkanların veya ailelerinden birilerinin özeneceğinden korkuyorsa, boşuna korkmasınlar eşcinsellik özentiyle “tercih edilecek” bir şey değildir. Ha sapkınlık diyorsanız bir yaşadığımız dünyaya dikkatlice bakalım, bir ana haber izleyelim veya günlük bir gazeteyi dikkatlice okuyalım. Bu ülkede 12-13 yaşındaki kız çocukları dedeleri yaşındaki adamlara para karşılığı satılıyor, bu ülkede her yıl kaç insan çoluğuna çocuğuna tecavüz ediyor veya onları para karşılığı birilerine pazarlıyor, bu ülkede her yıl kaç insan hayvanlara tecavüz ediyor. Listeyi daha uzatabilirim. Kısacası keşke bütün “sapkınlıklar” eşcinsellik kadar masumane ve zararsız olabilse.
@kingdom Sana katılmamak elde değil.Evet belki eşcinselliğe ön yargılı olunabilir ama “sapıklık” gibi aşağılayıcı ve ağır terimleri kullanmak bana pek fazla mantıklı görünmüyor.Hele ki her gün gerçekten sapıkça haberleri okuduktan sonra.
Ülkemizin kültürel yapısının değiştiğinden bahsedilmiş ancak ben bu değişiminin televizyon kanallarının daha fazla kişiye ulaşmasından ve dizilerin izleyici kitlesinin oldukça artmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum.Umarım anadolunun birçok yerine bu kanalların ne kadar geç ulaştığını bilerek bu yorumları yapıyorsunuzdur.Ben trt’den farklı bir kanal olduğunu sanırım 94 yılında Ankara’da ki bir tanıdığımızı ziyaret ettiğimizde görmüştüm ve ağzım açık kalmıştı.Sonraları birçok kanal yerel yönetimlerin insiyatifinde izlenebilmişti.Şu güzel yazıya siyasal yorumlar ekleyerek bulandırmasanız güzel olurmuş.
bence de çok güzel bir yazı. türkiyenin giderek nekadar muhafazakarlaştığını gösteriyor. kingdom’ın da yorumlarına aynen katılıyorum.
okadar sağlıklı bir toplumuz ki okadar sağlıklı ilişkilerimiz var ki iki insanın birbirini sevmesi bize batıyor. şiddet içeren evliliklerinde sıkışıp kalan kadınlar boşandığı kocası tarafından öldürülen kadınlar bunlar bize normal.
80 yaşındaki adamların 15 yaşındaki kızla evlendirilmesi yasal ama birbirini seven iki insan evlenmesi yasak.
Sevgiden zarar gelmez korkmayın.
<3<3 <3<3 <3<3 <3<3 <3<3
Editörden ön uyarı : Bu tartışmalar kişiselleştiği anda moderasyon gelecek.
@real tortoise: eyvallah arkadaşım.
@towanda: Paylaştığın resimlerde ben mutlu insanlar görüyorum. Söylediğin gibi sevgiden kimseye zarar gelmez
@hsparks: Önceki yorumlarımda belirtmeyi unutmuşum çok güzel ( bir o kadar da acı ve düşündürücü ) bir derleme olmuş, ellerine sağlık
@towanda paylaştığın resimde mutlu insanların yanında 2 tane bebek görüyorum gelecekleri kararmış olan. ilerde anne diyecekleri kimsenin olmadığı 2 bebek… bunun ne demek olduğuyla ilgili acaba zerre kadar fikriniz varmı gerçekten merak ediyorum.
bu arada sapıklık ile sapkınlık arasında çok fark vardır yanlış anlaşılmasın. doğa aykırı olan herşey sapkınlıktır. sapıklık, ülkemizdeki beyin özürlü “türk kızı” diye tabir edilen yaratığın yanlış anlamlandırmasıyla gerçek anlamından alakasız olarak cinsel manada kullanılıyor halbuki alakası yok. sapıklık bir tür manyaklıktır, insan kesen, yiyen vs…
ha şu da var. benim gözümde pedofili ne kadar sapkınlıksa, nekrofili ne kadar sapkınlıksa eşcinsellikte o derece sapkınlıktır. sonuçta onlarda seviyoreee…
sonradan not: eşcinselliği izlemeyi sevebilirsiniz, yapabilirsiniz, imge olarak kullanabilirsiniz elbette. ancak normalmiş gibi göstererek insanları yönlendirmek gerçekten işin iğrenç bir hal aldığının göstergesi. düşünsenize gelecekte pedofili ve nekrofili olanların ayaklanıp özgürlük istiyoruz diye meydanlara çıktıklarını…
@k3skin: Sırf ‘sevici’likten yola çıkarak verdiğiniz iki örneğin de ne kadar alakasız olduğunun siz de farkındasınızdır umarım. Yukarıdaki fotoğrafa farklı bir gözle bir daha bakın. Herhangi bir zorlama, rıza alınmadan birlikte olma gibi bir durum görebiliyor musunuz? Yoksa hâlâ kendini savunamayacak durumda olan 5 yaşındaki bir çocuk ya da ölü sevmenin eşcinsellikle aynı kefede olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hiçkimse bir başka kişiyle zorla eşcinsel ilişki yaşamıyor. Ha yaşanıyorsa bunun zaten o zaman eşcinsellik ya da düzcinsellikle ilgisi kalmıyor, bunun adı zaten tecavüz. Peki verdiğiniz örneklerde iki tarafın da rızası gibi bir durum söz konusu mu? Dolayısıyla sapla samanı birbirine karıştırmamak gerekir diye düşünüyorum. Kimse bu durumu tasvip edip olumlu karşılamak zorunda değil elbette; sadece birazcık saygı…
ben her ne kadar özgürlüğe inansam da şimdi k3skin’in dediğini de düşünüyorum ve kesinlikle ailemin eşcinsel olmasını istemezdim. normal insanlar için bile hayat zorken anneniz ya da babanızın olmadığı onun yerine iki anne iki babaya sahip olduğunuz bir hayat… size çok iyi bakabilirler, en iyi aileye sahip olabilirsiniz. ama dışardan hep kınayıcı bakışlara maruz kalmak. neil patrick harris ve eşinin iki çocuğu kesinlikle hayatları kararmış iki çocuk değil bu arada, dünyada onlar kadar şanslı ve bu durumda olan pek çocuk olmayacak. aileleri ünlü olduğu için sevilecek ve saygı görecekler. ama ya sıradan çiftlerin çocukları, onlar konusunda işte emin değilim, gerçekten de hayata 1-0 yenik başlıyor olabilirler. herkes istediği ilişkiyi yaşamakta serbest olmalı evet, ama çocuk olayına şimdi eskisi gibi net bakamamaktayım. tabii bu benim fikrim. eşcinsel ilişkiye bakış açım ise değişmedi, herkes istediğiyle beraber olma özgürlüğüne sahip olmalı. pedofili karşılaştırması ise saçma olmuş.
@k3skin: Ben bu yaşıma kadar içinde eşcinsel karakterlerin bulunduğu binlerce film ve dizi izlemişimdir. Günlük hayatta da selamlaştığım, sohbet ettiğim eşcinsel insanlar oldu. Lakin eşcinsel olmamama rağmen bunlar bende en ufak bir “özentiye” sebep olmadı. Böyle bir durumu da hiçbir yerde ne gördüm, ne duydum ne de okudum. Belki kabullenmeniz zor olsa da bunun özentiyle alakalı bir durum olmadığının sizde farkındasınız.
Ben çocuğun hayatının karardığı fikrine katılmıyorum. ABD dahil birçok ülkede eşcinsellik konusu çoktan aşılmış durumda. Kimse bu çiftlere eleştirel bir gözle bakmıyor. Çocuğa ise zaten durum anlayabileceği bir dille izah edilir. Durumu zorlaştıran dışarıdan gelen tepkilerdir. Ülkemizde ise siz ve sizin gibi düşünen kişilerin düşüncelerini sivri bir dille dile getirmeleri ve gösterilen tepkiler sanıyorum eşcinsel arkadaşlarımızın mutluluklarını pek çok insan gibi özgürce yaşamalarına mani oluyor.
sarcasm kokan yorumlarımdan sonra bu konunun adamakıllı bir yorumu hakettiğini farkettim.Öncelikle eşcinselliği yanlış bulsamda, aklı başında 2 bireyin benim önümde bir şey yapmadıkları sürece ne yaptıklarının beni ilgilendirmediğini düşünüyorum.Asıl konuya yani tvde eşcinselliğe dönecek olursak öncelikle nasıl bir ülkede yaşadığımızın farkında olabilmek lazım.İşe politikayı karıştırmak istemiyorum ama partilerin oy oranları bakacak olursak rahat bir şekilde ülkenin en az %70’nin eşcinselliğe karşı veya mesafeli olduğunu ve dolayısıyla tvde görmek istemediğini söyleyebiliriz.Tabi bu % 70’in içinde benim gibi ılımanlarda var ama onlar da görmek istemiyor tabi ki.Muhteşem yüzyıl dizisi için bile RTÜK’e yasaklaması için ne kadar baskı yapıldı.Eşcinsel öğeler içeren bir dizinin göreceği baskıyı varın siz dişünün.Ben bir yapımcı olsam bir ülkede %70’nin tepki göstereceği bir dizi yapmaktan çekinirdim.Bu aynı Amerika’da sırf eşcinsel topluluğun baskısı yüzünden dizilerde yapılan gereksiz eklemeler çıkartmalardan farkı yok.Sonuçta yapılan iş ticaret.Not:Bunu geleceğini bildiğim tepkilerden dolayı yazıyorum.%70’i abartı bulanlara kafalarını gömdükleri kumlardan çıkarmalarını,70 milyonun sadece çevrelerindeki veya takıldıkları sitelerdeki insanlardan oluşmadığının farkında olmalarını öneriyorum.Not2:Bazı arkadaşlar 90’lardaki dizilerden sonra böyle dizilerin günümüzde olmamasına kendilerince yorum getirmişler.Bence bunun nedeni halkın değişmesi değil demokrasinin ülkemizde daha iyi işlemesi halkın yönetime daha fazla ortak olmasıdır.Şimdi diyecekseniz halk değil RTÜK yasaklıyor.Ama bir iktidarın daha fazla oyla 2.ye, 3.ye seçilmesi bu yasakların halk tarafından onaylanması demektir.Demokraside de halkın istekleri doğrultusunda ülkeyi yönetmek değil mi?Bu da yasakları geri kalmışlık görenlere bir cevap olarak gelsin.Not3:Eşcinselliğin sadece doğuştan gelmediğine çevrenin ve toplumunda bunda etkileri olduğuna inanıyorum.Neyse artık burda bitereyim.Gelen tepkilere göre birşeyler daha yazarım.
@meorman:Not 2 kısmıyla ilgili: RTUK’ün yasakları için “Demokrasi de halkın istekleri doğrultusunda ülkeyi yönetmesi” demişsin. Konu ne olursa olsun RTUK bir programa ceza verip sansür uyguladığında genelde bu programın aldığı şikayet telefonu sayısını belirtir. Bu sayıda genelde (belki bir iki istisna durum olabilir) birkaç yüz ile iki üç bin arasında değişir. Peki birkaç yüz veya bir iki bin hane yüzünden Türkiye’de yaşayan herkesin cezalandırılması ne kadar demokratik? Ben bunun demokrasi veya halkın istekleri ile alakalı olduğuna inanmıyorum. Bu tamamen mevcut iktidarların (ki Türkiye’nin son 10 yılına şekil veren tek bir iktidar partisi oldu) kendi hayat görüşleri ve doğrularını halka TV yoluyla dayatmaya çalışmasıdır.
@kingdomRTÜK’ün şikayet sayısına göre program kapattığını sanmıyorum.Sadece şikayetler sonucu programın sakıncalı olup olmadığını inceliyorlardır.Tabi bu inceleme şikayet sayısından veya kamuoyu baskısından(mesela verdiğim örnekte muhteşem yüzyıl bilumum programda tarşılmıştı) ne kadar etkileniyor bilemem.Hayat görüşü dayatması hakkında;ben kimsenin kimseye herhangi bir hayat görüşünü dayatmaya çalıştığına inanmıyorum.Sonuçta tvde yasaklanan şeyler belli.Gene herkes istedikleri hayatları anlatan diziler çekebiliyor.Herkes tartışma programlarında istedikleri şeyleri tartışabiliyor.Biz bile oturup tvde bu eşcinsellik konusunu saygı ve edeb sınırları içerisinde tartışabilirdik.Ben zannetmiyorumki RTÜK’ün sırf eşcinsellik konuştuk diye bizi sansürlesin.
“Ben zannetmiyorumki RTÜK’ün sırf eşcinsellik konuştuk diye bizi sansürlesin.” … Peki, Cnbc-e gibi zamanında Six Feet Under’ı sorunsuzca/neredeyse sansürsüz yayınlayan kanal niye cezalardan fenalık geldiği için artık dizilerinde kılı kırk yarıyor ya da o çeviriler kendini kaybetmiş modda? Rahatça eşcinsellik konuşulabiliyorsa niye rahatça içinde eşcinsel sahnelerin olduğu yabancı dizileri de izleyemiyoruz biz? Spartacus’teki o sahneleri bulabilen varsa bana da haber versin lütfen. Ben de buna takmış durumdayım ciddi anlamda.
(Konunun siyasetine/dinine/şusuna/busuna kasten bulaşmak istemiyorum. Böylesi bir ortamda benim açımdan tartışılacak noktalar değilller)
üç beş gün uzaklaştık, etraf karışmış.
Zamanında burada olamamışım, @dkamoy “bu tartışmalar kişiselleştiği an moderasyon gelecek” diye uyarmamış olsaydı eğer , geçmişte de bu ve benzeri konularda her yazdığı kelime ile ne kadar homofobik olduğu, hatta hastalık derecesinde, öfkeyle, kudururcasına homofobik olduğu belli olan birilerinin akıl vermelerine güzelce bir laf ederdim, ama @dkamoy’u uğraştırmayayım bu sıcaklarda.
Ortaçağda kilisenin sapkınlık olarak gördüğü olaylara nasıl tepki verdiğini, insanlara nasıl işkenceler yaptıklarını, nasıl diri diri yaktıklarını biraz tarih okuyanlar ya da tarih ile ilgili dizileri seyredenler (dizi sitesiydeyiz sonuçta) biliyordur. İşine gelmeyene bunlar sapkın diyenler her çağda olduğu gibi bu çağda da var,gelecekte de olmaya devam edecekler. Ama o çağda bu işkenceler,öldürmeler ne kadar işe yaradıysa bu çağda da o kadar işle yarayacaktır. Birileri istediği kadar çırpınsın, Su Akar Yatağını Bulur.
Eşcinsel çiftlerin çocuk yetiştirmesi ile ilgili laf edenlere gülüyorum.nereden biliyorsun ki,araştırmamı yaptın, 2 annenin ya da 2 babanın yetiştirdiği çocuklar üzerinde süren uzun süreli araştırmalarınız varsa paylaşınız,yoksa, kendi çarpık zihninizde oluşturduğunuz sözde düşüncelerinizi kendinize saklayınız. Ben tam tersini ispat edebilirim ama, anne ile babanın olduğu ama mutsuz olan bir sürü insan tanıyorum ya da ailesi parçalanmış ama mutlu olan. içinde sevgi,ilgi olmadıktan sonra, sonra 2 anneymiş ,2 babaymış, 1baba 1 anneymiş ,bunların hiç birisinin bir anlamı olmadığını gözünü,beynini,zihnini kapatmayan herkes çok rahat görür.
Gelelim demokrasi konusuna, demokrasinin tanımı yapılmış ki evlere şenlik,demokrasinin çoğunluk rejimi olduğunu sananlar var, halkın çoğunluğunun istediğini yapmak olduğunu sananlar var, asıl demokrasinin çoğunluk karşısında, azınlığı koruyan,haklarını savunun bir rejim olması gerektiğini anlamayanları görünce acıyorum.eğer bu yoksa bunun adı demokrasi değildir, burada bahsedilenin sandık demokrasisi olduğunu,onun tanımını yaptığınızın farkında olun.
Cnbc-e ve e2 “tek kürekle mehtaba çıkmak” bir laf uydurmak zorunda kalıyorsa eğer,bana kimse o sansür kurumunu savunmasın.adamlar conan’da leno’da korkudan altyazıda seks kelimesini yazmaktan kaçıyorlar,daha ne olsun.bu kadar geri kafalı bir kurum.başka şeyler yazacağım kendimi zor tutuyorum.
Son olarak , eğer 180 kiloysanız ve adınız opportunity ya da spirit ise, türkiye’de demokrasi var lafınıza laf etmeyeceğim,çünkü nasa sizi 9 sene önce mars görevine göndermiş ve dünyadan en ufak bir haberiniz yok, ama eğer adınız bunlar değilse, rtük korkusundan South park’ta eric cartman’ın ettiği lafı değiştiren e2 gibi,”çektirin gidin kardeşim” diyorum. Hangi gezegende yaşıyorsunuz.
@meorman:Sonuç olarak RTUK şikayet eden “üç beş kişiyi” ciddiye alıp ülkenin neredeyse tamamını cezalandırıyor mu? cezalandırıyor. (Ha ben ciddiye almaktan çok arayıp da bulamadığı kılıf olarak görüyorum bunu o ayrı)Dayatma ile ilgili söylediklerine en güzel örneklerden biri aslında hsparks arkadaşımızın hazırladığı bu güzel derleme. Son 10 yılda ülkemiz televizyonlarının nereden nereye geldiğinin en güzel kanıtı. (cinsellik, küfür, şiddet hatta “daha özgür” haberlerimizi vb. hiç saymıyorum) ekranda eşcinsellik üzerine tartışmaktan bahsetmişsin mesela, sanırım gözünden kaçmış artık TV’de “eşcinsel” kelimesi bile bipleniyor. 1 Erkek 1 Kadın ve Behzat Ç dizilerinde evlilik dışı birliktelik yaşıyorlar diye karakterler evlendirilmeye zorlandı. Böyle zorbalığın olduğu bir ortamda demokrasiden, özgürlükten, dayatmanın olmadığından bahsetmek başımızı kuma gömmek olmuyor mu?
Günlerdir elim yorum yazmaya gidiyor ama hem muhabbet daha fazla uzamasın diye hem de bazı üyelerin aksine hakaret etmeyi sevmediğimden –kendimi tutamam diye korkuyorum– yorum yazmıyorum. Demek istediklerimin hepsini @abidin77 güzel bir dille anlatmış. Teşekkürler.
Bir de @kingdom, yazıyı beğenmene çok sevindim. Postaneden de konuşmuştuk ama buradan da dile getirmek istedim. Teşekkürler.
televizyonlarda sansürün aşırı olduğu ve bunun da son dekatta bariz oranda arttığı herkes tarafından kabul edilebilir bir gerçek. bunun da nedeni belli. insanlar ister kabul etsin ister etmesin. 2+2=4 bu kadar. yukarıda denmiş ki türkiye sadece sizin çevrenizde gördüğünüz insan tipinden ibaret değil. size normal gelebilir ama geri kalana uygun değil. ya da böyle bir şey işte şimdi bulamam bir daha. 10 yıl önce de insanımız aynı insanlardı, o zamanlar rtük’e şikayet gitmiyordu da şimdi mi gitmeye başladı. birden insanlarımız mastürbasyon kelimesinden, ya da eşcinsellikten soğumaya mı başladı. yok öyle bir dünya. bir şeyler değişti ve diğer şeyler de bunun doğrultusunda değişmeye zorlandı. demokrasi falan değil bu. tv de gösterilenleri değiştirebilirsiniz, yasaklamalar getirebilirsiniz. ama düşüncelere zincir vuramazsınız.
gerçi böyle dedim ama, öyle bir zamandayız ki artık açık açık sözcüklerle fikrimizi de belirtemez olduk. bu devirde insanın fikirlerinden dolayı başına ne geleceği belli olmuyor. çoğunluk ya da gücü elinde bulunduranla aynı fikirde değilsen dikkatli olmaktan başka çaren yok.
k3skin gayet güzel tercüman olmuşsun hislerime , Müslüman bir memlekette bu konuyu deşmenin çok gereği vardı sanki,memlekette sorun yoktu bir de sapıklık
eksikti.
Uzun bir zamandan beri bu konuda yorum yapmak istedim lakin konu ilerlemesin diye yazmak istemedim.İlk önce bu güzel konu için çok teşekkür ederim @hsparks ellerine emeğine sağlık Eşcinsellikle ilgili ve diğer konuyla alakalı yorumlarımı dile getiren @kingdom ,@abidin77 ,@sexandcity çok tesekkür ederim.Ben fazlasını yazmak isterdim hatta dahası da olabilirdi fakat arkadaşlarım demek istediklerimi çok güzel bir şekilde dile getirdikleri için gerek görmedim.Son yazmak istediğim gerçekten biraz empati, önyargı olmadan bakışla yaklaşmak ve en önemlisi saygı duyulması gerektiğine inanıyorum.
Bunu bir kaç kere dedim ama bu kez biraz daha açarak diyeceğim.Benim dediklerimi anlayabilmek için nasıl bir ülkede oturduğumuzu anlayabilmek lazım.Spartacus,Game Of Thrones,True Blood gibi malum dizileri geçtim bir South Park’ı bile küfürlü bir altyazıyla oturup izleyemeyeceğim kaç tane arkadaşım var benim.Hele aileme bi true blood açsam “yavrucum sen nasıl bir sapkınlık içersindesin” lafı heralde kuracakları en kibar laf olurdu.Ve benim buna diyebileceğim bir laf olmazdı heralde.Senin doğru dediklerine birileri yanlış diyorsa,senin normal bulduklarına birileri sapkınlık diyorsa ne olucak peki.Tamam eşcinsellikte 2 tarafın rızası var o zaman olur diyorsunuz.Peki o zaman ensestlik neden hoş karşılanmıyor peki.Kim belirliyor bu kriterleri?Bence bunu belirleyen toplumların kültürleri.Sen farklı bir kültürün ürünü bir şeyi gelip insanlara dayatmaya çalışırsan tepki görmen kaçınılmaz olur tabi.Ne yapıcaz yarın öbür gün Cnbc-e X ülkesinden getirdiği bir dizinin ensest sahnelerin neden kesildiğini mi tartışacağız.Demokrasi tanımım beğenilmemiş, basit cümlelerle bir daha anlatayım.3 tane arkadaş bir konuda anlaşamazlar.Hadi demokratik bir oylama yapalım derler.2 arkadaş aynı şeye oy verir.Tek kalan ya onlara uyar ya da ortamdan ayrılır.Tamam her zaman orta yol aranabilir ama orta yol bulunamazsa demokrasilerde çoğunluğun dediği olur.Demokrasinin bütün amacı bu değil mi zaten.Türkiye’de de kültürlerine sıkı sıkıya bağlı insanlar var.Belli kelimelerin altyazılarda bile sansürlenmesinden memnun insanlar var.Ve bu insanlar çoğunlukta.15-20 yıl önce televizyonun karşısına oturtulan çocuk Türkiye büyüdü ve kanalı değiştirebileceğinin farkına vardı.Ve kolay kolay da kumandayı bırakmak istemiyor.Bu yüzden iktidar partisinin oyları her seçimde artıyor.Bu dediklerim çoğu kişiyi kızdırcak biliyorum ama benim ki durum tespitinden başka bir şey değil.Hem sonuçta herkes tvdeki her şeyin sansürsüz sürümünü istediği gibi internetten indirip izleyebilir.Neden benim çocuğum tvde izlemesini istemediğim şeyleri sırf zaplarken rastladı diye izlesin.Belli yaşa geldiğinde kendi isteğiyle gider internetten ne istiyosa indirir.Geçen gün kanalları zaplarken trt çocukta pepeeye rasladım.(2-6 yaş arlığında bir çocuk programı) Pepee arkadaşına hadi dans edelim deyip horon çekip,çayda çıra oynamaya başlayınca(o an bunu hiç beklemiyordum.) gülümseyip bu bizim dedim.Ve bizim kültürümüzden hiç bir şeyin tvde sansürlenmeyeceğini farkettim.(Tabi ki farklı kültürlerle etkileşim içinde olup kendimize uygun olanları alıyoruz ama varmak istediğim netice anlaşılmıştır umarım)Bebek konusundaysa bir bebeğin 2 tane düzgün babasının mı olması daha iyi yoksa 1 tane düzgün anne ve 1 tane düzgün babasının mı olması.Buna cevap vermek için benim hiç bir araştırmaya ihtiyacım yok.Kimsesiz çocukların kimsesiz kalmalarındansa eşcinsel çiftlerce evlat edilmesinde sorun yok ancak bu benim gözümde 2. planda düşünülmesi gereken bir şey.Amerikada da eşcinsel çiftler genelde uzak doğudan evlat edindiklerine göre Amerika içinde bu durum 2. planda olsa gerek.