FX‘in uzun süredir beklenen korku dizisi American Horror Story, sonunda dün yayına başladı. 50 küsür dakikalık bir bölümle açılış yapan dizimiz, 18-49 yaş grubunda 1.6 oranında reyting alarak kablolu televizyonun birincisi oldu. Glee yapımcıları Ryan Murphy(aynı zamanda Nip/Tuck‘ın da yapımcısı olan amcamız) ve Brad Falchuk‘un elinden çıkan American Horror Story’yi gelin daha yakından inceleyelim.

Konuya ilk bölümden biraz ispiyonlar vererek değinecek olursak;
Boston’da normal yaşamları olan Harmon ailesinin hayatı, bir gün Vivian’ın, kocası Ben’i kendi evlerinde öğrencisiyle basmasıyla değişir. Violet isimli bir de ergen kızları olan aile, hem bu durumu unutmak hem de yeni bir başlangıç yapmak için buradaki hayatlarını bırakıp Los Angeles’a yerleşirler. LA’de, yanındaki evlere nazaran fiyatı çok daha ucuz bir ev bulup direk alırlar. Evin bu denli ucuz olmasının nedeni, sürekli evde ölen eski ev sahipleri ve buna bağlı olarak evin içinde gelişen paranormal olaylardır.

Connie Britton, Dylan McDermott, Frances Conroy, Jessica Lange

Dizimiz merak uyandıran konusunun yanında bir o kadar da şahane bir kadroya sahip. En iyi The Practice‘ten bildiğimiz ama Big Shots ve Dark Blue‘dan da hatırlayabileceğiniz Dylan McDermott, evin babası psikiyatrist Ben’i, Friday Night Lights ve 24‘ün kadrosunda yer almış Connie Britton, Ben’in eşi Vivien’i ve Harmon ailesinin son ferdi Violet’i de genç oyuncu Taissa Farmiga canlandırıyor. Bu ilgi çekici ailemizin dışında gizemli hizmetçi rolünde 5 sezon Six Feet Under‘da hayran hayran seyrettiğimiz Frances Conroy‘u ve yine hizmetçimiz kadar gizemli olan meraklı komşu Constance rolünde televizyonda pek rastlayamadığımız Jessica Lange‘ı görüyoruz.

Uzun süredir merakla beklediğim American Horror Story‘nin ilk bölümü beni bayağı tatmin etti. Hatta bu sezonun en iyisi ilan ettim ben kendisini. Evin içindeki ürkünç çocuklar, psikiyatrist babanın hastaları, paranormal olaylar derken kendimi öyle bir kaptırdım ki ilk bölüm nasıl bitti anlamadım. Her bölüm bağımsız konular işlenmesi yerine devamlı bir konusu olması da beni mutlu eden ayrı bir özellik. Türe ilginiz varsa ve hayaletli evlere benim gibi doymadıysanız (ya da doyamıyorsanız) direk atlayın diyorum.