Angels in America — Tanıtım
27 yorum Dragonbane 10 Aralık 2006 20:07
Aslında o güne dek ne adını ne sanını duymuştuk Tony Kushner‘in. 1991 senesinde pek bilinmeyen orta yaşlı bir yazarın yazmış olduğu bir oyunla sadece Amerika’da değil, tüm dünyada da tanınır hale geleceğini, performans sanatlarının ön önemlilerinde adının örmek gösterileceğini kendisi de tahmin edemezdi muhtemelen. İlk oyunu olan bu eserin adı “Millennium Approaches” idi. Bu eser bir seriye dönüşecek olan Angels in America: A Gay Fantasia on National Themes‘in ilk bölümüydü. Kısa zamanda büyük sükse yapan oyun 1992 senesindeki 2. bölümü(Perestroika) ile tamamlanırken, 1993 ve 1994 senelerinde sırasıyla birinci ve ikinci bölüm Tony ödüllerini en iyi oyun dalında aldılar. Oyunun büyük başarısı televizyoncuların da dikkatini çekmiş olacak ki, olay bizim de bu site dahilinde inceleyeceğimiz bir boyuta geldi.
2003 senesinde Deadwood, the Sopranos, Rome, Curb Your Enthusiasm, Carnivale, Six Feet Under, Sex And The City gibi serileriyle artık bu konuda uzman olduğunu tüm dünyaya kanıtlamış olan HBO Network tarafından Tony Kushner’a gelen bir teklif ile oyun Televizyona uyarlandı. Toplam iki oyunun arka arkaya izlense süresi 7 saat olduğu düşünülürse yapılacak uyarlamanın da bir dizi değilde mini seri şeklinde yapılması uygun görüldü.
Oyunun kendi doğasında da olan, “bir oyuncunun birkaç karakteri canlandırması” esasını televizyonda da sürdürmek istedikleri için oyuncuları zaten az olacak olan serinin bu gibi bir rol yükünü kaldıracak yıldız bir kadro oluşturması gerekiyordu.
Sonuç olarak elimize 2 oscarlı oyuncusu ve sayısız emmy adayı olan oyuncuları olan bir cast çıktı:
- Al Pacino —- Roy Cohn
- Meryl Streep —- Hannah Pitt, Ethel Rosenberg, the Rabbi ve Angel Australia
- Mary-Louise Parker —- Harper Pitt
- Patrick Wilson —- Joe Pitt
- Jeffrey Wright —- Belize ve Mr. Lies
- Ben Shenkman —- Louis Ironson
- Justin Kirk —- Prior Walter ve Man in the Park
- Emma Thompson —- Nurse Emily, the Homeless Woman ve Angel America
- James Cromwell —- Henry
- Michael Gambon —- Prior Walter Ancestor #1
- Simon Callow —- Prior Walter Ancestor #2
- Robin Weigert —- the Mormon Mother
Amerikada 3’er saatlik 2 bölüm şeklinde yayınlanan mini seri ülkemizde CNBC-e kanalında birer saatlik bölümler halinde gösterildi.
Toplamda 5 Golden Globe, 22 Emmy kazanan 27 dalda ödüle aday gösterilen mini seri sonrasında operaya da uyarlanacaktı fakat bu konumuz değil. Aslında oldukça etkileyici olan bu mini serinin konusunu yazmak pek istemiyorum çünkü oldukça etkileyici olan eseri seyrederken bu keyfi kendiniz yaşamalısınız diye düşünüyorum. Fakat çok genel bir bakış atacak olursak; bir yandan homoseksüel olduğunu keşfeden Prior Walter ve bunu ona açıkladığında onu terk eden eşi Louis Ironson’ın hikayesini izlerken, bir yandan da yine homoseksüel olan ve terfi alan bir avukatın, Joe Pitt’in hikayesini izliyoruz. Bu iki hikayenin karakterlerinin yollarının kesişmesini anlatıyor dizi.
Mini seri’den bir sahne ( Al Pacino ve Maryl Streep)
Catch-22,Who is afraid of the Virginia Woolf ve Robin Williams ın bir gay i oynadığı The Birdcage filmlerinden tanıdığımız yönetmen Mike Nichols tarafından yönetilen mini seri’nin ardından Nichols ilişkileri irdelemeyi pek sevmiş olacak ki The Closer‘i patlatıyor. Angels in America ile ilk screenplay ini yazmış olan Tony Kushner ise 2. işinde yine aynı başarıyı sağlayarak gelecek vaadettiğini bize ispatlıyor. 2. işi olan Munich ‘i Steven Spielberg çekiyor. Kanımca Mike Nichols ve Steven Spielberg gibi 2 usta yönetmene işlerini teslim etmiş olduğu için çok şanslı. Mini serinin sanat yönetmenlerine ve makyajcılarına da buradan bir selam etmesek olmaz. Azoncve bahsettiğimiz bir oyuncunun birkaç rolü oynaması olayının nasılda mükemmel şekilde uygulandığını görmek için şu linke tıklayın. İyi seyirler…
HBO
yorumlar
bu dizide bulunan harper pitt karakterini oynayan mary-louise parker’ı daha sonraları aynı rolün daha az depresif ve daha sosyal bir haliyle weeds adlı dizide görmekteyiz
Justin Kirk de aynı dizide uncle andy olarak arzı endam etmektedir..
yahu bu arada sonradan yukarıda okuyunca farkettim. Başta konuşmayı yapan haham meğerse meryl streep imiş.Ayrıca birçok yerde de ortaya çıkıyormuş kendileri :)Uyku sersemi izlediğim için demek ki kaçırmışım bu ayrıntıları
Hacı Yatmaz
Benim ancak 1-2 ay önce izleyebildiğim mini dizi oldu. Çok çok güzeldi gerçekten. Fena sinema tadı bırakıyor damakta, Harper Pitt karakteri çok iyiydi gerçekten. Oyuncular da harika bir iş çıkarmış. İzlemeli insan bu diziyi, gerçi eğer 80 dönemi Amerikan siyaseti ile alakalı bir fikriniz vesaireniz yoksa siyasi kısımları havada kalabiliyor biraz. Bende öyle oldu şahsen ama tabii 80 dönemi Amerikan siyasetinden daha fazlası var bu dizide. 10 üzerinden 9.4
dvd’si arşivimin en özel köşesinde durmaktadır. gerçekten çok iyi bir dizi. severim.
Bu diziyi öyle hayranlık duyarak seyrettim ki, gerçekten o kadar beğendim ki; “Buna dizi denirse şu anda bize dizi olarak sunulanlar ne?” dedim kendi kendime. Oyunculuk, kurgu, çekimler dört dörtlük değil; dört beşlik. Mutlaka seyredin; hemen listenizin en üst sırasına taşıyın.
Hem tarihi olarak hem de politik geçmiş olarak dolu dolu bir dizi. Çok kabaca fantastik öğelerle süslenmiş, eşcinsel temalı drama olarak özetlesem de dizi bundan ibaret değil. Çok dolu dolu, her tele dokunan bir seri. En çok beğendiğim fikir ise; dizide aynı oyuncuların birkaç karaktere birden hayat vermesi oldu. Dikkatli izlemezseniz, bu karakterlerin aynı oyuncular tarafından canlandırıldığını kaçırabilirsiniz. O denli, iyi makyajlar yapılmış. Tam arşivlik, tekrar tekrar izlemelik bir seyirlik… Ne yapıp edip İZ-LE-YİN…
öyle bir anlattın ki, bütün dizilere ara verdiğim bu dönemde kısa dizi arayışıma derman oldun. sağolasın hemen izliyorum. her gün bir bölüm haftaya biter bu.
Açıkçası baya sıkılmaktayım. Biraz daha konusu olan bir mini dizi izleme beklentisindeyken çok amaçsız geldi bu dizi bana 3. bölümü bitirmeye çalışıyorum ama hala daha doğru dürüst bağlayacak bir şey olmadı beni. Son 3 bölümde de böyle mi ilerliyor o durumda seyretmesem daha iyi olabilir. Malum 3 bölüm zar zor ilerledim. 3. bölümü bitirince bugünlük bırakayım, yorumlara göre devam ederim.
@ozgun14: 3. bölümü bir bitir ondan sonra karar ver derim. Çünkü 3. bölümde bağlanan birtakım olaylar var, ondan sonra da ııh dersen devam etme; çünkü Amerika’da yaklaşık 3’er saatlik 2 bölüm halinde yayınlanmış o sebeple bölümler de 3’er saate göre ayarlanmış.
Ben yukarıdaki yorumum da ısrarcıyım ama; dizi 80’li yılların hem politik sürecine, hem tarihine çok güzel ışık tutmuş. O kısımlarda çok ilgili olmayan sıkılabilir; ama oyunculuklar, kurgu, anlatım şekli ve görsel olarak iyi bir yapım olduğunu sen de kabul edersin zaten. Ama konu olarak herkese hitap etmeyebilir, anlaşılan sana da hitap etmemiş. Aslında çok da hoş bir psikolojik inceleme yahu. Neyse övmeye devam etmeyeyim, zaten yukarıda o işi yeterince yaptım. Seyredip etmemek size kalmış, ama ilk defa bir dizide zevklerimiz uyuşmadı sanırım.
İki günde birinci ve iki part şeklinde izledim, nedense beni hiç tatmin etmedi belkide karşısına çok büyük beklentilerle oturdum. Özellikle bazı karakterlerin sonunu da getirmediler. Filmi biraz ayık olmayan kafayla izledim ama belki de bir çok kişiye muhteşem gelen, rüya sahnelerinde sıkıntıdan patladım desem yeridir. Merly Streep’e gıcığım olduğundan mı nedir; kadının oyunculuğu da gözüme batıyor ( 17 kere oscara aday olmuş. :), benim fikrimi çok umursayacağını sanmıyorum.) Bana genel olarak Emma Thompson’ın oynadığı melek de çok anlamsız ve içi boş bir karakter olarak geldi. Sevemedim kısacası, çok da istedim sevmek. Severleri mazur görsün beni.
Sonradan Ek: Giriş müziği ve Jeffrey Wright dizinin benim için tek olur yanıydı.
Yıllardır harici diskimde bekleyen şu “Angels in America”ya ne vakit sıra gelecek acaba diye ben de meraklar içerisindeyim! Gerçi asıl amacım @mertkytrk’a “Seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım!” deyip çıkmaktı Şaka bir yana zevk/renk olayı tabii ki de, Merly Streep’e gıcık olmak? Allah taş yapar Sana Modern Family‘den Cam’in bir sözüyle veda ediyorum: “Excuse me, Meryl Streep could play Batman, and be the right choice, she is perfection.”
Bir daha bana “Sen nasıl Matthew McConaughey’i sevmezsin?” diye başlayan olursa zaten direk Mert’e yönlendireceğim. Bunun dahası çıkmaz zaten.
Angels in America konusu açılınca iki kelam etmezsem olmaz, diziyi büyük hayranlıkla takip etmiş biri olarak. Açıkçası dizi buram buram sanat kokuyor ve içi, içeriği çok dolu dolu olan bir dizi. Eşcinsel teması yanında 80’li yılların politik süreci ve tarihine ışık tuttuğu bir gerçek, o yüzden bu konuya ilginiz yoksa göndermeleri kavramakta zorluk çekebilirsiniz ve dizi size boş gelebilir, o yüzden konu olarak herkese hitap etmediği de bir gerçek. Ayrıca ağır psikolojik incelemeler de içeriyor mesela, türü sevmeyenler buralarda da sıkılabilirler.
Bir de @mertkytrk, ben dizi zevkini anladığım kadarıyla zaten bu dizi senin genel olarak seyrettiğin dizilerden bayağı farklı bir tarzda. Sen benim gördüğüm kadarıyla daha eğlenceli ya da içinde en azından az da olsa bir eğlence olan işleri tercih ediyorsun genelde. Bir de gençlik dizilerine özel bir sevgin olduğu gözüme çarpmıyor değil. Buna başlamana bile şaşırdım mesela. Ne çekti ki seni?
Eeeee üüüü, ben de Mert’gillerdenim. Beni de örnek verebilirsin aytackara.
Bu arada Angels In America’nın da ilk bölümünü izleyip çok sıkılıp devamını henüz getirememiş bir bünyeyim. Devamını izlediğimde bu laflarımı yemek için ölüp bitiyorum ama elim bi türlü gitmiyor hala açıkçası.
(ohhh, bunu da itiraf ettim)
@dkamoy: Sen de mi Brütüs (?) Hem Merly Streep için, hem de AIA için. Tabi büyük ölçüde AIA için.
Bu arada ben de çok merak ediyorum bu diziyi, uzun zamandır da elimin altında. Beğenir miyim ben acaba diye de merak etmedim değil
Özellikle gençlik dizilerini evet seviyorum ama genel olarak son çıkan iyi işleri de özellikle görmek işin iyisini bilmek için takip ediyorum açıkçası. AIA ama nedense bana acayip sıkıcı geldi, belkide tek ara vererek 7 saati, 3.5, 3.5 olarak izlemekte beni yormuş olabilir. Filmin açıkçası alt metninde nasıl bir şeyler saklı bilemiyorum ama Emma Thompson’ın oynadığı karakter, resmen işlevsiz dizi içinde. Al Pacino’ya oyuncu olarak bayılsam da karakteri için, Elaine’nin dediği gibi ”Die, die already” demekten ciğerimde tüğ bitti tüm sahnelerde. Bide Al Pacino dışında -ki karakterini hiç sevmeme rağmen- diğer ikisi hangi etkileyici sahneleriyle -Merly Streep ve Emma Thompson- aldılar o Golden Globeları.
Merly Streep’i de ben artık ödül avcısı bir iki yüzlü olarak aklımda yer edinmiş kadın, hele o 2012’de berbat Margaret Thatcher performansıyla Oscar’ı aldı ya saçını başını yolasım geldi. Hayır onun yüzünden Tilda Swinton aday bile olamadı, ki bence kazanması gereken kişiydi. Hep lobici bunlar eğer bu yılda The Osage Country ile Oscar alırsa tek diyeceğim. Kahrol Akedemi kahrol
Yazdıkların içinde katıldıklarım da var, aynı fikirde olmadıklarım da var. Ama en azından seni daha iyi anladım. Ben de kendi fikirlerimi yazayım:
1. “Emma Thompson’ın oynadığı karakter, resmen işlevsiz dizi içinde.” demişsin ama dizideki karakteri gayet aktifti ve peygamber hikayesini anlatmak için şarttı mesela, onu anlayamadım. Ama Emma’nın bu rolle ödülü hak etmediğinde hem fikirim.
2. Al Pacino’nun karakteri dizinin anti kahramanı zaten, o yüzden karakteri sevsen tuhaf kaçardı, adam kendinden nefret ettirmeyi becerdi ise rolünü hakkıyla oynamış zaten.
3. Merly Streep birbirinden farklı 3 ayrı karakteri canlandırıyor dizide -izleyeli oldu bayağı daha da çok olabilir- ve bence haham performansı ve Al Pacino ile Elaine’nin son sahnesi ile bile hak etmişti bir ödülü. Diğer karakterleri de yine anti kahraman zaten, birisi can sıkan bir anne diğeri çatlak bir kadın.
4. Margaret Thatcher’a daha doğrusu Demir Lady filmine gelince, o film cidden kötüydü ama Merly Streep performansı kötü değildi filmin senaryosunda, işlenişinde iş yoktu. Adaylığı hak etse de ödülü kazanmayı hak etmedi ama. Ayrıca Merly Streep yüzünden Tilda Swinton aday bile olamadı demişsin. O bahsettiğin film (Kevin Hakkında Konuşmalıyız) geçen senenin cidden etkileyici filmlerindendi, akademi genel olarak o filme ayıp etti geçen sene, yani tamamen akademinin suçu o. Hadi en iyi kadın adayı olamadı film Merly yüzünden de, diğer ödüllerde de mi aday olmaması Merly’den yahu. Kadını sevmiyorsun cidden onu anladım…
5. Ama şunu anladım bazılarının çok sevdiği ve büyük hayranlık beslediği diziler, bir diğerine uymayabiliyor. Ben de Carnivale’de herkesin övdüğü kadar bir şey bulamadım. Beklentim o kadar artmıştı ki ama o beklentimin tamamını karşılayamadı mesela. Hatta 2. sezona girmeye istek duyamadım ne zamandır. Dizi doğaüstü türünün iyi örneklerinden biri olarak kalacak benim aklımda, ama o kadar. Yani en iyi dizi listeme falan girmez şu an için ilk sezon itibari ile. Ama ilk yayınlandığı dönemde izleseydim, daha da çok severdim ben de muhtemelen şu anda anlattığı hikayeler biraz basit geliyor bana. Ama yaratılan atmosfer muhteşem tabi ona sözüm yok.
Tilda Swinton o yıl Oscar dışında bütün büyük eleştirmen birliklerinden aday oldu, sadece Oscar’a olamadı her neyse. Sende haklısın dizinin üstüne çok gitmiş olabilirim Merly Streep konusunda haklıyım.
Tamam, Merly Streep’i sevmiyor olabilirsiniz ama kadına kötü oyuncu demek bayağı absürd olmuş. Merly Streep ve Emma Thompson’ın etkileyici sahnelerini görmemek için diziyi izlememiş olmak lazım bence. Diziyi ilk izlediğimde oyuncuları o kadar yakından tanımıyordum ve canlandırdıkları her karakteri aslında farklı oyuncular oynuyor sanmıştım. Bu fikrim de sadece makyajla olacak iş değil tahmin edersiniz ki. Biri işinin en iyisi olunca ismi ödül avcısına çıkıyormuş demek ki
@hsparks Emma Thompson’ı severim ve bence de her oynadığı role farklı bir şeyler katıyor (dizinin dışında diyorum) ama Merly Streep sürekli kendini oynuyor bence, ilk filmleri iyi olabilir ama sonradan, tek düzeliğe bağladı.
@mertkytrk: Kesinlikte katılmıyorum. Kadın her filminde farklı bir şey ortaya koyuyor ve bunu çok iyi beceriyor. Onu bu kadar efsaneleştiren de bu. Tabii yazdığım benim fikrim. İsteyen istediğini düşünmekte özgür
Meryl Streep konusunda hsparks‘a dibine kadar katılıp, izlememiş olana Doubt‘u şiddetle önerip çıkıyorum
PS Burdaki ahaliyle sinema üzerine de konuşulabilecek bir mecra olsa pek de güzel olmaz mıydı? Olurdu, olurdu. (Pilli’nin eskiden bi sinema şeysi de vardı; o yok artık dimi?)
@desperate houseboy : Evet, sinepil vardı ama artık yok. Oradaki tüm yazıları şuraya taşıyıp kapattı Pilli o siteyi.
@hsparks: Sonunda AIA için benimle aynı fikirde birini bulmak güzel hissettirdi valla, imdadıma yetiştin…
@alperen4700: Şimdiye kadar Angels in America’yı izleyenlerden diziyle ilgili hep iyi yorumlar duymuşumdur. Bu başlık istisna oldu benim için
Yıllardan beri listemdeydi bir türlü izleme şansına sahip olamadım. Yılbaşı muhabbeti falan derken bu dizi kısır döneminde en sonunda oturup izlemeye karar verdim ve başladım. İlk bölümün 10 dakikasında bile gerçekten şahane dizi olduğunu anladım. Niye daha önceden izlemedim diye kendime homurdanıyorum. Kısa zamanda bütün bölümleri bitiririm. Gerçekten sanatsal anlamda olsun psikolojik tarafı olsun her detayı çok ince işlenmiş. Zamanında aldığı tüm ödülleri fazlasıyla hak ediyor.