2014 Yazında NBC Ekranı
Son yıllarda bol bol yeni dizi sipariş edip, 1 sezon (ya da daha kısa süre) yayınlayıp iptal etmesi ile ön plana çıkan NBC kanalı bu yaz da 2 yeni drama ve 4 yeni komedi ile karşımızda.
NBC 2014 Yaz Yenileri
The Night Shift
27 Mayıs‘ta başladı.
Bölüm sayısı: 8
Oyuncular: Eoin Macken, Freddy Rodriguez, Jill Flint, Ken Leung, Brendan Fehr, Daniella Alonso, Jeananne Goossen
2013-2014 sezon ortasında yayına girmek için 2013 yazından beri bekleyen bu tıp draması, NBC’nin kalabalık programında kendine anca yer buldu.
Daha önce şu yazıda da değinildiği gibi San Antonio Hastanesi’nin acil servisinde gece nöbetinde çalışan bir grup doktorun yaşadıklarına odaklanacak, tıp ağırlıklı bir dizi.
Bu aralar klişeleri güzel ısıtarak, izleyiciyi memnun bırakaran Chicago Fire, Chicago PD gibi yapımlarının yanına bu acil servis klişesini de ilk bölümden iyi ısıtmış olsa gerek ki reyting bakımından ilk bölümde kötü olmayan bir giriş yaptı. (5 yıldır bir yaz dizisi prömiyeri bu kadar yüksek açılış yapmamış NBC’de.)
Başarısız posterleri ile itici olduğu kesin; ama umarız bunun aksine türünün güzel ve kalıcı bir örneği olur.
Fragmanı
|
Undateable
29 Mayıs‘ta başladı.
Bölüm sayısı: 13
Oyuncular: Chris D’Elia, Brent Morin, Bianca Kajlich, Rick Glassman, David Fynn, Ron Funches
Bu komedi de 2013 yazından beri sırasını bekliyordu.
Daha önce şu yazıda değinildiği gibi bir kitap uyarlaması. Yaratıcısı Adam Sztykiel olsa da yapımcıları arasındaki Bill Lawrence‘ın ismi ile reklam ediliyor.
Ana kahramanımız 30’lu yaşlarındaki bekar Danny. Tüm arkadaşları bir bir ciddi ilişkilere yelken açmış. Son olarak ev arkadaşı da evlenmek üzere evden ayrılınca edindiği yeni ev arkadaşı kadınlarla iletişim ve flört konusunda gayet başarısız. Kadınlarla kalıcı ilişkiler peşinde olmasa da “çıkma” müessesesinde de gayet başarılı biri olan Danny, yeni çevresine ve taze boşanmış kız kardeşine işin inceliklerini öğretmeye girişiyor.
Bu dizi de ilk bölüm reytingi ile NBC’ye son 5 yılın en iyi açılış yapan yaz komedisi rekorunu getirdi.
Fragmanı
|
Crossbones
30 Mayıs‘ta başladı.
Bölüm sayısı: 10
Oyuncular: John Malkovich, Yasmine Al Massri, Richard Coyle, Claire Foy, David Hoflin, Tracy Ifeachor, Chris Perfetti
Daha önce şu ve şu yazılarda da değinilen bu yeni korsan dizisi haliyle, sinemadan transfer ettiği bol ödüllü başrol oyuncusu ile dikkat çeken bir yapım.
Üstelik yaratıcılarından biri de Luther‘ın arkasındaki isim olan Neil Cross.
1 yıldır sırasını bekleyenlerden olan bu dizinin Ocak-Şubat 2014 sularında yayına girmesi beklenirken, Starz’ın elini çabuk tutup Black Sails‘ı piyasaya sürmesinin ardından Crossbones’un yaza atıldığı haberi gelmişti.
“Aksiyon, macera gırla; üstelik kimin iyi kimin kötü adam olduğunu çözemediğiniz bir dünyada geçiyor.” diyor NBC bu dizi için.
Ülkemizde Kara Sakal olarak bilinen Edward “Blackbeard” Teach isimli İngiliz korsanın Bahamalar’da geçen hayatının hayali bir kurgusu. The Republic of Pirates kitabından uyarlanmış.
Yıllardan 1729. Çoğunlukla barbar korsan Kara Sakal olarak nam salmış olan Edward Teach, gizli bir adada kanun kaçakları, hırsızlar ve zalimlerden oluşan bir ülkeyi yönetmektedir. İngiliz İmparatorluğu tarafından ölü olduğu sanılan kahramanımız, kimliğini gizli tutarak “Kumandan” lakabı ile işlerini buradan yürütmektedir. Ama bu, yine de İngilizler’in, kellesinin peşinden gelmesini engellemez.
Başrol oyuncusunun cazibesi yetmiyorsa; son yıllarda Amerikan yapımlarına yeşil ışık yakan Coupling‘in unutulmazlarından Richard Coyle’u da ciddi bir rolde izlemenin keyfini yakalamak için güzel bir fırsat.
İlk bölümü NBC’nin son 3 ayda elde ettiği en iyi reytingi getirdi. Devamının da gelmesi dileklerimizle…
Fragmanı
|
Taxi Brooklyn
25 Haziran‘da başlayacak.
Bölüm sayısı: 12
Oyuncular: Chyler Leigh, Jacky Ido, Ally Walker, José Zúñiga, Jennifer Esposito
Luc Besson‘un Taxi filminden uyarlama.
Sessiz sedasız gelen bu aksiyon komedi drama polisiyesi Amerikan-Fransız ortak yapımı.(Belçika’da 21 Mart, Fransa’da 14 Nisan’da başlayıp ilk sezonunu devirdi. Fransa’da 14 bölümlük ikinci sezon siparişi aldı.)
Dizide iki ana kahramanımız var:
Babasının katilini bulmaya and içmiş kızımız Dedektif Caitlyn “Cat” Sullivan ve oldukça becerikli bir taksi şoförü olan Leo Romba. Dedektifimiz kurallara uymama ve dikkatsiz araba kullanma nedeniyle ehliyeti elinden alınınca, yolu Marsilya’nın bağrından çıkma, Afrika kökenli Fransız taksici ile kesişiyor. Olaylar gelişiyor… Leo, Cat’in özel şoförü oluyor ve böylece ikilimiz birlikte suçlu avına düşen ortaklara dönüşüyorlar.
Fragmanı
|
Working The Engels
10 Temmuz‘da başlayacak.
Bölüm sayısı: 12
Oyuncular: Andrea Martin, Azura Skye, Benjamin Arthur, Kacey Rohl
Bu yılın dizi projeleri arasında gördükten kısa süre sonra diziye dönüştü. Amerikan-Kanada ortak yapımı ve Kanadalı Global TV kanalında 12 Mart’ta yayınlanmaya başlayıp, 29 Mayıs’ta da sezon finali yaptı bile.
Diziye Martin Short ve Eugene Levy gibi ünlü isimlerin de konuk olduğu bir aile komedisi sitkom.
Ölen kocasının avukatlık firmasını ayakta tutmak için çaba eden ama hukuk dalında bir diploması olmayan annemiz Ceil Engel’ı Andrea Martin canlandırıyor. Bu uğurda, ailenin diğer fertleri de işin içine giriyor ve fakat içlerinden sadece Jenna avukat.
Fragmanı
|
Welcome to Sweden
10 Temmuz‘da başlayacak.
Bölüm sayısı: 10
Oyuncular: Greg Poehler, Josephine Bornebusch, Lena Olin, Claes Månsson
Yine bu yılın dizi projeleri arasında gördükten kısa süre sonra diziye dönüşen bir komedi daha.
Bu dizi de Amerikan-İsveç ortak yapımı ve İsveç kanalı TV4’te 21 Mart’ya yayına başlayıp, 14 Mayıs’ta ilk sezonunu devirdi. Hatta, TV4’ten ikinci sezon siparişini de aldı.
Amy Poehler‘in erkek kardeşi olan ve New York’ta muhasebecilik yapan Greg Poehler’in gerçek hayat öyküsüne dayanıyor. Dizinin yapımcıları Poehler Kardeşler.
Bruce (Greg Poehler) İsveçli bir kıza, Emma’ya aşık oluyor ve kalbinin peşinden İsveç’e gidiyor.
Fragmanı
|
yorumlar
NBC maşallah baya yaz dizisi sipariş etmiş (bazılarını yaza mecbur etmiş), açıkçası ben hepsinde arada kaldım. Bir çoğunun gideri var gibi ama çok leş de çıkabilirler. Ama özellikle The Night Shift bakmak istiyorum, reytingini çok düşürmez ise.
BAYA DIZI SIPARIS ETMISTE BIR TANE DISE BENIM ADIMA DOKUNUR YOK.. NIGHT SHIFT ILK BOLUME BAKTIM SEVMEDIM.. DIGERLERIN DE KONULARI ILGIMI CEKMEDI O ZAMAN BU YAZ BENI YENILERDEN LEFTOVER VE THE STRAIN ESKILERDEN TRUE BLOOD, MISTRESSES, DEVIOUS MAİDS PAKLAR BASKASI YOK
İşin aslı hiçbiri ilgimi çekmedi bunların. Belki reytingleri iyi giderse ve beğenilirse Crossbones’a bakabilirim (Evet, John Malkovich’e rağmen korsan mevzusu hiç mi hiç ilgimi çekmiyor benim, daha bir de Black Sails var izlemediğim). Yazın kablolu kanallar o kadar dizi çıkarıyor ki, çok çok ilgimi çekmediği çekmediği takdirde ulusallardan uzak duracağım gibi duruyor.
Yazının tasarımı, görselliği vs. çok hoş olmuş, ellerine sağlık @dkamoy.
Tibbi dizi yok suan izledigim guzel bir sey olursa night shift’e bakabilirim. Bir de wellcome to sweden merakimi cok cezbetti. Isvec ortak yapimi olmasi ve sempatik posteri bolum sayisi sezon onayi da etkenlerden birkaci tabii
Yalniz lafini etmeden gecmeyeyim dedim, yazi cok guzel olmus. Farkli bir tarz olmus, renkli renkli icim acildi. Sirf denemek icin yazi yazasim geldi.
Ben şu finaller bitene kadar bir şeyler ellemeyeceğimden. Crossbones’u ne zamandır beklememe rağmen şimdilik başlayamıyorum. O zamana yorumlar soğutmazsa kesin bakacam. Eğer komedi açlığım falan oluşursa da komedilerin birisini seçebilirim; ama hiçbirisi iyi iş olarak sivrilmiyor aradan.
Eline sağlık @dkamoy: yeni yazı stilinde gerçekten güzel olmuş. Moda olur yakında, modayı belirleyen isim @dkamoy :))
benim en çok dikkatimi çeken bölüm sayılarının azlıgı .Tabi bunun sebebi yaz sezonun kısa olması en büyük etken. Sanırım bir de denme yapılıyor, kablolu kanal dizlerinin bölüm sayısayla eşdeger yapılıp dizi pörformansının izleyici de ne gibi bir etki yapacagı.
.Benim önerim dizler hakkında konuya bakılarak karar verme yerine en az bir iki bölüm izlemenin karar vermede daha saglıklı olacagı..
@dikamoy yani öyle bir sayfa düzeni yaratmışsın ki insan okumadan edemiyor.Bir yazının ancak bu kadar albenisi olur. emegin için candan tşk ler.Dilerim yazılarınla daha çok karşılaşırız.
Bir de film eleştirmenlerinin yaptıgı gibi bir sezon degerlendirmesini senden bekliyoruz.
herhalde en ilgi çekici olan crossbones onlada ilgili çok büyük bi beklentiniz olmasın 1.bölümünü izledim fena değil
Beni çekenler de Crossbones ve The Night Shift ama başlamak için 2. bölümlerinin geçmesini bekliyorum.
Crossbones’a Black Sails’ten dolayı mesafeliyim. Başta fena olmasa da gittikçe çok sıktı o beni, 8 bölümlük sezonun 6’sını izledim güya devam edeceğim kalanına, ki ben aslında korsanlara Karayip kısmı hariç uzak da olduğum için olabilir bu. The Night Shit’i de ortada tıp dizisi olmadığından dolayı istiyorum. Gelen de tutmuyor zaten. Bu tutarsa güzle olur aslında.
Kalan şu ilk sezonları yayınlanmış da buraya gelecek olanlar altyazısızlıkta çığır açmış diziler. Altyazı gelirse bir ihtimal. Taxi Brooklyn o ihtimallerin içinde değil, onu biliyorum.
Yazının bu hali bir harika gerçekten. Yapması ne çeşit bir teknik gerektirir gözümde bile canlanmıyor
Ellerine sağlık dkamoy. Crossbones ‘a senin referansınla bugün başlıyorum, The Night Shift e de en yakın zamanda göz atıcam. İzledikçe yorum atarım iki diziyle ilgili, NBC yine yapacağını yapıp sezon sonunda üzmez umarım bizi.
Bu arada yazıyla ilgili en bomba kısım Bill Heck’i görüp David Beckham sanmamdı, kalp ritmim bozuldu :))
Eline sağlık dkamoy, ben de yazının dolu içeriğine ve sunuluşuna bayıldım.
The Night Shift’i konusu ve kadrosu nedeniyle bütün sene yolunu gözledim. Ama olmadı. Şu Talent şovunun arkasından yayınladığı için reytingi fena gelmedi ama NBC her türlü iptal eder bence. Hem ben çok iyi hatırlıyorum bu dizi 13’ten 15 bölüme uzamıştı. Şimdi 8’e düşmüş. Bence mümkün değil devam etmez.
Undateable’ı da Bill Lawrense nedeniyle merak ediyordum ama bunun da devam edeceğini düşünmüyorum.
Crossbones beni Black Sails’ten daha çok çekiyor. Onu izlemeyeceğim sanırım. İptal olsa da buna kesin bakacağım.
Welcome to Sweden’in videosunu seyretmedim ama konu ve poster çok tatlı. Altyazı yokmuş diye şimdilik üzülerek uzak duruyorum.
Diğer ikisi ise hiiiiç ilgimi çekmiyor. Bu arada Taxi’deki kızı görünce “Sen Grey’s Anatomy’yi bırakıp da gele gele buna mı geldin?” diye ekrana haykırdım. Sondaki adamı ben de David Beckham sandım. :d
david beckham’a bir oy da benden.
wellcome to sweden’a göz attım. afişteki tatlılığı göremedim tanıtım videosunda ama elemek için de yeterli gelmedi bana. hala aklımda. daha hart of dixie renklerinde ve tatlılığında ama onun gibi klişe ve bayıcı olmayan hafif komedi hafif dramlı bir hikaye beklentim var.
Ben Black Sails’ı sevdim Crossbones daha mı iyi diyorsunuz şimdi yani sonuç olarak?
Yazının görselliğine bayıldım ben de, eline sağlık @dkamoy. Çömezlere heves oluşturuyorsun
The Night Shift ve Undateable’ın ilk bölümlerini izledim bile ben. The Night Shift klişeleri güzel işlemiş. Başarısız diyemem kesinlikle ama NBC’de ne olur bilemem. Devam edeceğim.
Undateable, farklı karakterler yaratmaya çalışıp, yavan bir komedi olmaktan öteye gidememiş açıkçası. Ben bu sitkomların tutup tutmama meselesini hiç anlamıyorum. Muhtemelen bu işten hiç anlamıyorum. Birkaç güldüğüm sahnesi oldu tabi. Ama devam etmeye yeterli gelmedi.
Diğerlerinden ise Amy Poehler’ı sevmem nedeniyle belki Welcome To Sweden’a bakarım.
Bende Black Sails i sevdim ama zaman zaman çok sıkıla sıkıla izlediğim bölümlerde oldu @merbabu. İlk bölüme bakarsak Crossbone daha kaliteli bir dizi diyemesem de daha izlenebilir, keyifli dizi olmuş. Zaten John Malkovich ezmiş, geçmiş. İzlerken çok keyif aldım adamı. Bir bak ilk bölüme en azından, madem Black Sails i sevdin.
Herkes tıp dizisi aradığına göre kimse Grey’s Anatomy’i izlemiyor demek! Gerçekten felaket posterine rağmen The Night Shift’e şans verebilirim, gerisi ilgi dışı.
Ben, dizi işine ciddi girdiğinde 6. sezonu devam ettiği için o vakitler gözünde büyüten, şimdilerde ipin ucunu hepten kaçırmış olan, söylemesi ayıp Show TV’nin büyük bir çoğunluğunu Grey’s Anatomy’den alınma o Doktorlar’ını -Alex mevsuzu hariç mesela- neredeyse baştan sonra eksiksiz seyretmiş, yıllar içinde yeterince spoiler da yemiş birini tanıyorum. O istiyor mesela.
(Not: Eski ve kaliteli dizilerden bir şeylere başlama durumu olsa neredeyse ilk onu izleyecek o arkadaş.)
ben de onu diyecektim. greys ben de arşivliyorum ama acaba boş yere mi diye de düşünüyorum. bir house md kalitesinde drama ya da scrubs tarzında komedi olmadığı kesin. tıplı dallas ise yazık onca zamana.
Aslında yeri değil ama tıp dizisi olarak Kanada yapımı Saving Hope’u önerebilirim. Doğaüstü özellikleri mevcut ama dizide hiç sırıtmıyor. Vaka yönetimleri gayet başarılı geldi bana. Hem karakterlerin öyküsü de normal bir hızda ilerliyor. Ne çok yavaş, ne de çok hızlı.
vaka yönetimleri senden onay aldıysa sıkıntı yok beni de tatmin eder diye düşünüyorum. bu hafta içinde ikinci kez tavsiyesini alıyorum. bu bir işaret olmalı.
düzeltme: pardon yanlış hatırlamışım, arkadaşın önerdiği raising hope’tu yine de bakacağım dediğine
Benim o tanıdığım kişi 2 bölüm ardından Saving Hope’u bıraktı. Zaten o dizinin güzel çeşitten çeviri sorunu var. Yoksa kendisi Daniel Gillies’i pek sever.
Öncelikle mizanpaj konusundaki teşvik ve tebrikleriniz için hepsinize teşekkürler. Özendim valla ve ben de beğendim.
Özellikle yazının içine fon rengi koyabilmeyi epeydir gözlüyordum. Daha önce beceremiyordum (projeler yazısı hariç) ama bu yazıda aklıma parlak bi fikir geldi, uyguladım. Sonucu ben de çok beğendim. Bu tip yazıların hepsine uygulamaktan yanayım (yazarları kabul ederse).
Yazıda bahsi geçenlere gelirsek…
The Night Shift:
Tıp dizisi deyince ben işin pembe kısmının baskınlığını çok kaldıramıyorum. O yüzden Chicago Hope ve E.R. türündeki bir tıp dizisi türevi peşinde bir bünyeyim Grey’s değil (ilk 4-5 bölümüne bakmışlığım var). Türü sevenlere kesinlikle Chicago Hope önermek isterim ama muhtemelen onun ne kaliteli, ne de altyazılı halini bulursunuz. Geçen yıl iptali ile beni yaslara boğan tek sezonluk Monday Mornings‘i de tavsiye ederim. Saving Hope’un ilk 2 bölümünü izlemiştim ama sarmamıştı.
Bu enlemde ve boylamda T.N.Shift’in ilk bölümü beni doyurdu. Klişenin düzgünü idi ilk bölüm. 2. bölüme henüz bakma fırsatım olmadı.
Diziyle ilgili ilk yorumumu şurada şöyle yapmıştım:
******
Beklentilerimi epey düşürerek izledim.
(Başarısız posterleri, kasıntılığı abartı görünen jönü ve yaza atılmış olması nedeniyle -çok merak etmeme rağmen- beklentilerimi düşürmüştüm.)
Ama hiç korktuğum gibi olmadı. Chicago Fire’ın tıp versiyonu diye tanımlayabilirim.
Klişe bir konuyu, oturmuş bir kadro ve gayet akıcı bir dille yüzümüze sıvamadan verdiler. Bu tip tıp dizilerini özlemiş bünyeme ilaç gibi geldi. Umarım tutar ve umarım böyle devam eder.
Bu arada Ken Leung’un buradaki oyunculuğunu çok sevdim.
******
Crossbones:
“Denizde bol kılıçlı dövüş izlerim; pis görünüşlü barbar adamların o eğlenceli aksanına dalarım, ne de olsa korsan dizisi” diyerek oturdum başına, ama daha çok macera/casusluk nevi bişi olarak konusu sürükleyen, temiz pak insanların ağırlıklı olduğu bir ilk bölümle “karada” geçti.
Black Sails’ın ilk bölümünü beğenmiş ama yer yer sıkılarak izlemiştim. (BS’ın gerisini de getirip getirmeme kısmında hala kararsızım.) Bunda öyle olmadı. Bence yaz aylarında Under The Dome’un bitmeyen soruları ile vakit kaybedeceğinize Crossbones’un hareketli, merak uyandırıcı ve iç açıcı görüntülerine takılın.
Bu dediklerimin hepsini yine tek bölüm izledikten sonra diyorum. Gelecek bölümlerde fikirlerimin değişmesi hakkım saklı.
Kalanlar:
Yazıdaki komedilerin hiç biri ilgimi çekmedi. Komedi drama olan Taxi Brooklyn’i severmişim gibi geliyor (fragmana baktığım kadarıyla). Kalanlardan bi onu izleyeceğim.
Bu arada son 3 diziyi yazarken “Bu ne lan fıkra gibi? Bi fransız, bi kanadalı, bi isveçli” dediğimi de eklemeden geçemeyeceğim.
@gomen: “Dilerim yazılarınla daha çok karşılaşırız. Bir de film eleştirmenlerinin yaptıgı gibi bir sezon degerlendirmesini senden bekliyoruz.” sözlerinize cevaben.
Ben yapacağımı yıllardır fırsat buldukça yapıyorum yahu… Asıl, dilerim SİZİN yazılarınızla karşılaşırız.
Sezon değerlendirmesi yapabileceğimi sanmıyorum. Yorumlarımı yorumlarda ve posketlerde denk geldikçe, fırsat buldukça paylaşıyorum. Ha, bildiri derseniz… Yazıları kişisel yoruma boğmayı tercih+teşvik etmeyen bir bünyeyim.
Ay bu arada Crossbones’un karakter fotolarında Malkovich’in şu pozu nedir öyle allaaşkına? Hiç tutmadım o büzük dudakları ben.
Konu Grey’s Anatomy’e kayınca, 10 sezondur güncel takip ettiğim bir dizi olduğundan söz hakkım var sanıyorum Açıkçası house m.d. gibi vaka çözümleri yok. Çünkü hepsi cerrah. Yani daha çok kesip biçmekle ilgileniyorlar. Yaratıcılıklarını daha çok ameliyathanede konuşturuyorlar. Zaman zaman immün sistemi neredeyse çökmüş bir çocuğa zayıflatılmış HIV virüsü enjekte etmek gibi yaratıcılıklar gösterilse de dizinin asıl meselesi bu değil. Aslında Grey’s Anatomy’yi bu kadar uzun soluklu yapan karakterlerin sağlamlığı ve kuvvetli draması diye düşünüyorum. Shonda Rhimes denen abla senaryo konusunda baya iyi. Oyunculuk desen dizinin çizgisini yukarı çeken bir başka etken. Benim bu tür uzun süreli işlerde çokça sinirimi bozan karakter sapmaları da fazla yok ama gerilim ve aksiyonun tavan yaptığı sezon finalleri var bolca. Kimseye 10. sezonu bitip 11 için onay almış bir diziye başla deme sorumluluğuna giremem ama yeni başlayıp klişelerle bezeli ve akıbeti belirsiz diziler yerine Grey’s Anatomy’i önerebilirim. En azından sıkılmayacağınız garanti.
E.R.’ın lafı geçti madem, tavsiye edeyim ben de. Bir 5-6 sene evvel, ciddi anlamda yabancı dizi izlemeye başladığım zamanlarda, bir yaz deli gibi seyretmiştim. Orada da tabii ki özel hayatlar bol bol gündeme geliyordu. Sadece bir tıp dizisi değildi ama Grey’s kadar pembeleşmiyordu. Tıp dizisi arayanlar oturup izlesin. Dünya kadar sezonu var seyredenler pişman olmayacaktır.
The Night Shift: America’s Got Talent’ın desteğine rağmen yeterince izlenmiyor bence ama şimdiki reytingini korursa 2. sezonu kapıp iyi bir yaz dizisi olabilir. Şimdilik bekletiyorum, onay alırsa başlarım.
Crossbones: Korsanları sinemada izlemeyi seven biri olarak izlemeyi düşünmüyordum ama Malkovich hatırına bir bakacağım sanırım.
Komedilerden bir tek Taxi Brooklyn’e belki bakarım. Diğerleri ilgimi çekmedi. Zaten elde izleyemediğim yeterince dizi varken, üstelik ismen ve cismen daha iyi yeni diziler gelecekken, bazı dizileri direkt çöpe atmakta fayda var. Kim seyredecek bu kadar diziyi.
@dikamoyr hoşnutluk ifadesiydi o cümle. ,Bir çok yazının oldugunu biliyorum yanlış bir anlama olmuş galiba Siteyi çok geç keşfetmiş olarak bazı yanlış gözlemlerim olabilir ama senin sitedeki yılllra dayanan bir ilşkin oldugunu biliyorum,haliyle de emegin çok.
Neyse cümleyi şöyle düzelteyim Güzel yazılarının devam etmesi dilegiyle emeklerin için tsk ler
@gomen: Ben daha ziyade hafifçe takılıp, yazı yazmaya teşvik etmeye çalıştım aslında ama gülücük eksik olunca anlaşılır olmamış sanırım.
Normalde korsanlar hiç ilgimi çekmiyor ama Crossbones‘un fragmanı o kadar başarılıydı ki, direkt olarak listeme ekledim. Seveceğime de eminim.
The Night Shift‘i merakla bekleyenler arasında ben de vardım. O da listemde.
Undateable‘ı yaz komedisi olduğu için zaten seyredeceğim. Zaten Chris D’Elia’nın Whitney’den dolayı kredisi bende büyük.
Welcome to Sweden‘ın ilk bölümlerini seyretmiştim. Eğlenceli de gelmişti ama ne olduysa arada kaynadı. Onu da bu yazı sayesinde tekrar hatırlamış oldum; kalan bölümlerini de edineyim en kısa sürede
Working The Engels ilgimi çekmiyor. Taxi Brooklyn ise hiiiç ilgimi çekmiyor. İkincisine herkes bayılsa gene bakmam sanırım.
Şu sınav dönemim artık bitse de bir an önce dizilerime geri dönsem. Peşpeşe dizi izlemeyi o kadar özledim ki!
Şu hastanenin finansal ve yasal işleriyle ilgilenen adamı ancak bu bölümde hatırladım. Six Feet Under’daki Rico. Oyunculuğu iyi. Karakteri başarısız değil.
Çocukta psikiyatrik bir problem olduğunu ilk sahneden anladım. Anneyi suçlu gibi göstermek için çok zorlamışlardı. Başka bir şey çıkacağı belliydi.
Şu gay doktorun takıntısı ne anlamıyorum. Amerika’da artık orduda gayler hoş karşılanmıyor mu? Yasaları falan değiştirmediler mi? Onun hikayesini yan karakter olduğu için çok yavaştan alıyorlar tabi, iki bölümdür kendi hayatıyla ilgili 1-2 kısa sahnesi oluyor.
Bu diziye karakterlerin hayatlarının bu kadar ortasından girmek çok güzel oldu aslında. İlk başta karışık gelmişti ancak ilerledikçe hikayeler toparlanacak gibi duruyor. Hayırlısı.
2. bölüm ispiyonlu yorum:
Ama daha ikinci bölümdeyiz, bölünerek çoğalırlar eminim ki diyorum. (Daha bunun hastane sahibi adamı/kadını, acil kararlara taş koyan ikna edilesi board’u, sağlık bakanlığının başlarına saracağı müfettişi filan derken epey müstakbel ters adam vardır kesin yazarların cebinde.)
2. bölümde intern oğlanın saçmalıkları bana feci battı bu arada. Yani o kadar da diil yahu yuh.
Eşcinsel karakterin varlığından ben de memnunum da, artık biraz daha eğlenceli olan ve ‘coming out’ işkencesinden kurtulmuş karakterler görmek istiyorum dizilerde. Gerçi örnekleri de mevcut ama 2014 oldu artık, biraz daha farklı hikayeleri olsa daha güzel olabilir. Tabi daha 2. bölüm. İzleyip görmek lazım.
Yazıdaki Taxi Brooklyn fragmanı ingilizceleşti.
Working The Engels – Andrea Martin Is Not Dead
https://www.youtube.com/watch?v=jPC-7swwTOQ
Working The Engels – Call Engels and Family Today
https://www.youtube.com/watch?v=3UMFUMSuD0I
Taxi Brooklyn ilk bölümüyle benden geçer not aldı.
Tam kafamdaki gibi bir dizi çıktı. 80’ler polisiyesi tadında bişi. Ne eksiği ne fazlası var. Yazın gider çıtır çıtır.
Ally Walker’ın varlığını farketmemiştim yazıyı hazırlarken. Güzel sürpriz oldu Profiler’a rastlamak. Yaşlanmış lan, yıllar acımasız.
Ha bi de o adam (Bill Heck) dizide de David Beckham’a benziyo.
Crossbones’un ilk bölümü izledikten sonra, bahane çıksa da seyretmesem diyordum. Reytingi bu bahaneyi güzelce verdi neyse ki.
Sevdiğim oyunculara rağmen ilk bölümü felaket kötü bulmuştum. Diğer bölümleri toparladı mı bilemiyorum ama bu reyting ile devamına da bakmam zaten.
@abidin77: İlk bölümü beğenmediysen aynı ayarda gidiyor, bişi kaçırmıyorsun diyebilirim.
@dkamoy: Teşekkürler. Yazık oldu Richard Coyle’a
@abidin: Rica etsem The Night Shift’in de reyting analizini yapabilirmisin, devam şansı var mı? Çok keyifle izliyorum umarım iptal olmaz.
The Night Shift
1. Bölüm: 1.6 reyting, 5 share, 7.67 milyon izleyici (AGT, 3.0 reyting ve 12 milyon izleyici desteği vermiş)
2. Bölüm: 1.5 reyting, 5 share, 6.87 milyon izleyici (AGT: 2.9 reyting ve 11.30 milyon izleyici desteği)
3. bölüm: 1.5 reyting, 4 share, 6.70 milyon izleyici (AGT: 2.6 reyting ve 11.54 milyon izleyici desteği)
4. bölüm: 1.3 reyting, 4 share, 6.25 milyon izleyici (AGT: 2.6 reyting ve 11.42 milyon izleyici desteği)
5. bölüm: 1.2 reyting, 4 share, 5.92 milyon izleyici (AGT: Tekrar programı ile 1.9 reyting, 7.93 milyon izleyici desteği)
@unfortr: Rakamlar böyle. Açıkçası yaz için fena değil gibi gözükse de, önemli bir America’s Got Talent desteğine sahip. 5. bölüm öncesi AGT’nin tekrar program yaptığını ve bayağı aşağı düşen desteğe rağmen çok fazla kayıp yaşamaması avantajı olmuş diyebiliriz. 1.4, 1.5 gibi takılırsa yırtabilir bence ama NBC ne düşünür çok emin değilim.
Yani kısacası, öncelikle düşüşünü kesmesi ve ilk bölümlerdeki rakamlarını yakalaması lazım. Sonrası NBC’nin ne düşündüğüne bağlı.
@abidin77: Ellerine sağlık uğraştığın için, gayet aydınlatıcı oldu çok teşekkürler Bir önceki sezon Monday Mornings gibi bununda iptal olmaması için dua edeceğiz anlaşılan.
The Night Shift’in 2. sezon onayını aldığını buraya da not düşelim.